Menü Kapat

Fenerbahçe’nin İlk Atatürk Kupası

Fenerbahçe'nin İlk Atatürk Kupası

2 Temmuz 1964, Fenerbahçe’nin ilk Atatürk Kupası ile müzesini şereflendirdiği gündü. Bu mutlu günü ve müthiş maçı Tapfereritter’in kaleminden okuyalım…

Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


Fenerbahçe’nin İlk Atatürk Kupası

Maç öncesi iki takımın, maç sonrasında bir takımın şeref turu attığı kaç maç vardır acaba Türk spor tarihinde?

2 Temmuz 1964’te İnönü Stadı’nda oynanan Atatürk Kupası maçı böyle bir ilginçliğe sahne oldu. Sezonu 12. kez Türkiye şampiyonu olarak tamamlayan Fenerbahçe ile 2. kez Türkiye Kupası şampiyonu olan Galatasaray karşılaşma öncesinde seyircilerin huzurunda kupalarıyla tur attılar.

Oysaki Fenerbahçe aslında sezonu çoktan kapamıştı. 31 Mayıs’ta İzmir’de (1950 şampiyonluğuna benzer şekilde) tarihî bir maçta Altay’ı 3-0 yenerek şampiyon olmuş, sonrasında ise Lefter Küçükandoniadis’in jübilesinin ardından, yedek ağırlıklı bir kadroyla dört maçlık bir Karadeniz turnesi (Amasya, Samsun ve Adapazarı’nı kapsıyordu) yapmış, 22 Haziran’da tatile ayrılmıştı.

Galatasaray Nasıl Türkiye Kupası şampiyonu oldu?

Galatasaray futbol takımının ise sezonu devam ediyordu. Ligi (2 puanlı sistemde) Fenerbahçe’nin 11 puan gerisinde üçüncü olarak tamamlayan sarı-kırmızılılar Türkiye Kupası’nda finaldeydi. İzmir’deki ilk maç 0-0 bitmiş, Kupa şampiyonunun belirlenmesi İstanbul’daki rövanşa kalmıştı. Ancak, sonrasında birbirinden ilginç gelişmeler oldu: İstanbul Bölge Müdürlüğü 28 Haziran’daki rövanş için Futbol Federasyonu’na İnönü Stadı’nı vermedi ve 29 Haziran Pazartesi’yi önerdi. İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı da Dünya Ordulararası Futbol Şampiyonası nedeniyle maçın o tarihte oynanmasını istemiyordu (Fenerbahçe ve Ali Sami Yen statları inşaat halindeydi ve koca İstanbul’da final maçı oynatacak başka stadyum yoktu).

Altay Kulübü karara direndi. Altay Başkanı Rıdvan Burteçin; önceden kararlaştırıldığı şekliyle, maçı 28 Haziran Pazar günü gerekirse Alibeyköy Stadı’nda bile oynamaya hazır olduklarını açıkladı. Zira Galatasaray’ın Ordu Milli Takımındaki oyuncularını da (Ayhan Elmastaşoğlu, Talat Özkarslı ve Uğur Köken) oynatabilmek için maçın Pazartesi oynanması hususunda Futbol Federasyonu’na baskıda bulunduğunu iddia ediyordu. 25 Haziran’da Futbol Federasyonu gerçekten de maçın Pazartesi oynanmasına karar verdi. Aynı gün Galatasaray’a bir müjdeli haber de Genelkurmay Başkanlığı’ndan geldi: Üç asker futbolcusunu Pazartesi için izin çıkmıştı.

Aynı gün Altay Yönetim Kurulu toplandı ve protesto amacıyla maça çıkmama kararı aldı. 29 Haziran’da Galatasaray seremoniye çıktı ve “hükmen galip” ve “şampiyon” ilan edildi. Bunun ardından sahaya hücum eden Galatasaraylı taraftarlar da büyük bir coşkuyla sarı-kırmızılı futbolcuları sırtında taşıdı..

Atatürk Kupası ve Galatasaray’ın Teklifinin Zamanlaması

Atatürk Kupası ise bu dönemde gündeme gelmişti. (1961-1965 arasında iktidarda olan) Cumhuriyet Halk Partisi’nin 40. kuruluş yıldönümünü teşkil eden 9 Eylül 1963’te bir Fenerbahçe-Galatasaray maçı yapılması isteği, Beden Terbiyesi Genel Müdürü Fikret Altınel’in “Bu yıl temel atılması imkânsızdır” sözüyle, başlatılamayacağı anlaşılan Fenerbahçe Stadı’nın inşaatına yardımcı olunması koşuluyla kabul edilmişti (stadın açılışı ise 1982’yi bulacak, Fenerbahçe ne yazık ki yıllarca stadından mahrum kalacaktı).

Beşiktaş da organizasyona dahil edilince Atatürk Kupası üçlü bir turnuvaya dönüştü. Şampiyona Atatürk’ün 26 Ağustos 1922’de Büyük Taarruz’un başlangıcında Kocatepe’deki duruşunu canlandıran bir heykel de bulunan 70 santim boyunda çok görkemli bir gümüş kupa sunulacaktı. Kura gereği 9 Eylül’de 38.000’i aşkın (biletli) seyircinin önünde hasılat rekoru kırılan ilk maçı oynayan Fenerbahçe ile Beşiktaş’tan gülen taraf 3-1’lik sonuçla Sarı-Kanaryalar oldu.  Bu maçta Beşiktaş’tan transfer edilen Şenol Birol ve Birol Pekel de eski takımlarına karşı forma giydiği gibi, birer kez Beşiktaş filelerini sarsmışlardı. Diğer golün sahibi de yine bir dönem siyah-beyazlı formayı giymiş Selim Soydan’dı.

2 Ekim’de ise Galatasaray Beşiktaş’ı 3-0 yenince şampiyonluk Fenerbahçe-Galatasaray maçına kaldı. +1 averaj üstünlüğü bulunan Galatasaray’a şampiyonluk için beraberlik bile yetecekti. Ancak, maç Galatasaraylı yöneticilerin türlü mazeretleri nedeniyle bir türlü oynanmadı. Kupa adeta ortada kalmıştı. Galatasaray’ın Fenerbahçe’ye maç teklifi ise, Fenerbahçe’nin sezonu kapatıp plaja dağıldığı, Galatasaray’ın ise Türkiye Kupası final maçı için kampta olduğu 26 Haziran’da geldi.

Plaj Takımı Kamp Takımını Yeniyor

Fenerbahçe Kulübü’nün dürüst ve sportmen Başkanı “Yavuz” İsmet Uluğ’un aklından teklifi reddetmek geçmedi. Ancak ortada bir gerçek vardı: 22 Haziran’dan beri tatildeki Sarı-lacivertli futbolcuları denizden toplayıp maça çıkarmak gerekecekti. Galatasaray ise Türkiye Kupası maçı finali için her gün antrenman yaptığı bir dönemdeydi. Fenerbahçe Yönetim Kurulu, Başkanına serzenişte bulununca “Yavuz” İsmet, “Size sormadan kabul etmekle demek hata ettim. O halde, ben istifa edeyim, siz de kararı tanımayın” dedi. Ama Yönetim Kurulu da Fenerbahçe Yönetim Kurulu’ydu. En zayıf anında bile mazeretlerin arkasına sığınmazdı. Başkanının teklifini kabul etmedi.

2 Temmuz’daki maçın sonrasında İsmet Uluğ, Galatasaray’ın teklifini kabul edişini şu şekilde açıklayacaktı:

Birincisi, Büyük Atatürk’ün adına oynanan bu kupanın finalini oynamamız lazımdı. İkincisi,  ligde sekiz eksiği olan Galatasaray’ı yenemediğimiz için gururumuzla oynamaya kalkışmışlardı. Şartların tamamen aleyhimizde olduğu bir zamanda [bu] maça çıktık

29 Haziran’da plajlardan toplanabilen Fenerbahçeli futbolcular 1 Temmuz’da bir antrenman yapıp, 2 Temmuz 1964 Pazar gecesi tıklım tıklım dolu İnönü stadına çıktılar. Maç adeta Lig ve Kupa şampiyonlarını karşı karşıya getiren bir Süper Kupa havasına bürünmüştü. Zaten iki yıl sonra da bu amaçla oynanacak Cumhurbaşkanlığı Kupası ihdas edilecekti.

Kupayı Kim Verecek? Maç Günü Türkiye’nin Gündemi..

2 Temmuz’daki final maçının galibine Atatürk Kupası’nı Başbakan Yardımcısı Kemal Satır’ın vereceği açıklandı. CHP’nin düzenlenmesini istediği kupayı CHP’nin Genel Başkanı İsmet İnönü veremeyecekti zira. Türkiye dış politikada önemli dönemeçlerinden birindeydi çünkü.

1963-1964 döneminde Kıbrıs’ta anayasal düzenin Rumlar yüzünden bozulması ve Ada’daki Türklere yönelik saldırıların artması üzerine, Türkiye de 16 Ağustos 1960 tarihli Garanti Antlaşması uyarınca Ada’da anayasal düzenin yeniden kurulması amacıyla askeri müdahale seçeneğini tezekkür etmeye başlamıştı. TBMM 16 Mart 1964’te Hükümet’e tam yetki vermişti. İnönü 16 Nisan’da ise ünlü Time dergisine verdiği demeçte “Yeni şartlarda yeni bir dünya kurulur ve Türkiye de bu dünyada yerini bulur” açıklamasını yapmıştı.

Bu dönemde, 5 Haziran 1964 tarihinde Türk siyasi tarihine “Johnson Mektubu” olarak geçmiş olan, ABD Başkanı Lyndon B. Johnson’un Başbakan İsmet İnönü’ye gönderdiği mektup Ankara’ya ulaştı. 9 Haziran’da ise Yunan donanması Ege’ye açıldı. 10 Haziran’da ise ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Türkiye’ye geldi. Arabuluculuk girişimleri başlamıştı. Başbakan İnönü de ABD’ye gitmeden önce TBMM’den istediği güvenoyunu 19 Haziran’da ucu ucuna aldı ve 21 Haziran’da bu ülkeye gitti. 27 Haziran’da diğer garantör ülke Birleşik Krallık’a, 30 Haziran’da ise Fransa’ya geçti.

Atatürk Kupası maçının oynanacağı 2 Temmuz günü Başbakan İnönü 12 günde 19.000 kilometre yol katettiği dış gezisinden dönüyordu.

İlk Yarı ve Devre Arasındaki Ümitsizlik

Büyük maç, 1947’de İnönü Stadı olarak açılmış, 1950’de ise Mithat Paşa’nın adı verilmiş stadyumdaydı. Yaklaşık 30.000 biletli seyircinin karşısına Fenerbahçe; Ali Filibeli – İsmail Alemdaroğlu, Özcan Köksoy, – Şeref Has (kaptan), Osman Göktan, Ali İhsan Okçuoğlu – Yüksel Gündüz, Hüseyin Yazıcı, Ogün Altıparmak, Birol Pekel, Aydın Yelken’den oluşan bir onbirle çıktı.

Galatasaray’ın ilk onbiri ise şu şekildeydi: Turgay Şeren (kaptan) – Candemir Berkman, Ahmet Berman – Mustafa Yürür, Ergun Ercins, Doğan Sel – Yılmaz Gökdel, Ayhan Elmastaşoğlu, Talat Özkarslı, Metin Oktay, Uğur Köken.

Maçın başında, yazımızın başlangıcında bahsettiğimiz üzere, iki takım şampiyonluk kupalarıyla birlikte, beraberce tur attılar.

Ardından Fenerbahçeliler için eziyet dolu olan ilk yarı başladı. Sarı Kanaryaların kasları maçı kabul etmiyor, Sarı-kırmızılılar ise baskıyı kurmuş, yükleniyordu. Nihayet Metin Oktay 38. dakikada Fenerbahçe filelerini havalandırınca, Galatasaray tribünleri Fenerbahçe’nin “atom forveti”ni kuran işadamı yöneticisi Müslim Bağcılar’a hitaben “Sen oyna Müslim, sen oyna” tezahüratına başlamışlardı.

Suskun Fenerbahçe taraftarı, devre arasında daha büyük bir eziyetle ikinci yarıyı beklemeye başlamışlardı.

Devre arası Fenerbahçe tarihçisi ve o dönem Kulüp’te yönetici olan Rüştü Dağlaroğlu’ndan:

“İki devre arasında Fenerbahçe soyunma odasını tam bir perişanlık havası kaplamıştı. Futbolcular fena halde sızlanıyor; ”Sezon kapandıktan sonra bu maç alınır mıydı!.. 3-4 atacaklar, rezil olacağız!” diye dövünüyorlardı.

Odaya tribünden tek bir idareci gelmişti. Yakınmalar ona idi. Bu yıkık morali düzeltme çabasına girişildi. Birkaç kamçılayıcı cümleden sonra, biraz gayret ve akıllıca oyunla maçı kazanacakları, hem de 3-1 kazanacakları söylendi. Sayılar tekrarlanarak ve “Üç.. bir” diye bağrılarak futbolcular 2. devreye çıkmışlar, ama yönetici odadan çıkamamıştı.”

İkinci Yarıda Şahlanan Fenerbahçe

Kupa Atatürk Kupası’ydı. Ulu Önder’in ebediyete uğurlandığı “O gün” (10 Kasım 1938)  doğan bir çocuk da 2 Temmuz 1964’te Fenerbahçe formasıyla sahadaydı. Fenerbahçe’yi coşturan beraberlik golü 55. dakikada Ogün Altıparmak adlı Türk futbolunun bu yeni yıldızına nasip oldu.

Fenerbahçe tribünleri canlanırken, sahadaki Sarı-Kanaryalar şahlanmıştı bir kere.. Ve gün “Ogün”ündü.. İlk golün 10 dakika sonrasında Ogün Altıparmak bu defa geriden gelen pası Galatasaraylı Ergun Ercins’ten önce kaptı ve yıldırım gibi cezaalanına aktı. Turgay Şeren’i üzerine doğru çektikten sonra sola doğru kaydı ve plase bir vuruşla galibiyet golünü attı: 2-1.

Tribünlerde bir gök gürültüsü koptu. Bu sonuçla bile şampiyonluk Fenerbahçe’nindi. Ancak bir de “perçin” lazımdı.

O “perçin”i de Kaptan Şeref Has çaktı. 83. dakikada Yüksel Gündüz’le paslaşan Birol Pekel topu Şeref Has’ın önüne açtı. Açtı ama kaleye mesafe 35 metreydi. Kaptan mermi gibi vurdu. Önce direğe çarpan top Galatasaray fileleriyle kucaklaştı.

Maçı Milliyet’e yorumlayan Namık Sevik golü ve Fenerbahçe’nin muhteşem zaferini şu şekilde takdim ediyordu okuyucularına:

Stat yerinden oynuyor, Turgay ise, çaresizlik içinde, düştüğü yerden ağır ağır kalkıyordu… Üzülmemeliydi Turgay.. Bu golü Avrupa’da da kurtaracak kaleci yoktu. Fenerbahçe 3-1 galip ve Atatürk Kupası’nı kazanmıştı. Evet, beklenmeyen şey olmuş, “Plaj takımı”, “Kamp takımı”nı 2. devredeki ağır darbeleriyle yenmişti

Galatasaray’ın ilk golünden sonra dalgaya alınan Müslim Bağcılar ise, “son gülen iyi güler” misali, maç sonunda keyifliydi:

Beşiktaşlılar da Galatasaraylılar da bağırdılar. Ama sonunda yine ben oynadım. Şampiyonluğa göbek atmayacak kaç kişi var Türkiye’de?

Fenalık Geçiren Rüştü Dağlaroğlu’na Ne Oldu?

Demiştik ya.. Takım sahaya çıkmış ama Yönetici soyunma odasından çıkamamıştı. Neler olduğunu Dağlaroğlu’ndan okuyalım:

“[Yönetici] Bir süre sonra, “Goooool” feryatlarıyla kendine gelip, pencere başındaki sıradan ayağa kalkınca, kendini masaj masasına zor atabildi. Malzemeci başına buzlar koyarken, sahaya da; “Doktor… Doktor…” diye haykırıyordu. Maç sonrası, revirde tedavi görmekte olan yöneticinin başına koşanlardan, kaptan Şeref [Has], kulağına eğilip:

– İkinci devreye çıkarken sen fenalık geçiriyordun. Az sonra, ”Doktor… Doktor…” bağrışmalarını duyunca, seni kaybettik sandık. Ben, bu stadın eşini görmediği o 3. golü 30 metreden, “seni kaybettik” diye attım!” diyor, yöneticinin boynuna sarılıyordu.

Günün kahramanı Ogün Altıparmak da Dağlaroğlu’na sarılanlar arasındaydı:

Bize moral verirken, ‘Kupa’yı kazanın, Atatürk’ün de ruhu şad olacak’ diyordun. Bir bu sözün, bir de beni Karşıyaka’dan, kırık ayağımla, ne mücadelelerle Fenerbahçe’ye aldığını hatırlayışım, sonra da kriz geçirişin bana çok dokundu. Yoksa o golleri atamazdım!”

“Şampiyon” sözcüğü bir başka yaraşır Fenerbahçe’ye.. Sebepsiz değildir. Çünkü birbirinden “heybetli”dir Fenerbahçe’nin şampiyonlukları.. 1964 yılındaki Atatürk Kupası gibi..

Tapfereritter / Fenerbahçe’nin İlk Atatürk Kupası

Bir Cevap Yazın