Menü Kapat

Yıkılma Devrinde Bir Kurucu

Nasuhi Baydar‘ın Öz Fenerbahçe yazılarına devam ediyoruz. Sırada Fenerbahçe’nin 1 numaralı üyesi Enver Yetiker var. Nasuhi Bey “Yıkılma Devrinde Bir Kurucu Hoca Enver Bey” diyerek bu idealist öğretmeni yâd etmiş. Bu arada kuruluş tarihine de bir yorum katmış. Fakat 1913 tarihinde yazdığı “Fenerbahçe’nin İlk Tarihçesi“nde yine kendisi 1907 yılını telaffuz ediyordu. Türk spor tarihi yazılırken kaynakların eskiden yeniye doğru taranması böyle durumlarda işe yarıyor işte. Her zaman için daha eski olan, daha muteberdir… Muhtemelen takvim geçişlerindeki mutad hatalar nedeniyle 1907 değil 1908 şeklinde belirtilmiş. Keyifli okumalar…

Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


Yıkılma Devrinde Bir Kurucu Hoca Enver Bey

Ufak tefek, elmacık kemikleri çıkık, kılığı itinasız, ilk bakışta dikkati çekmeyen bir adamdı. Fakat kara gözlerini gözlerinize diktiği ve söz söylemek için etlice dudaklarını oynattığı anda şahsiyetinin sihrine kapılırdınız.

Saint-Joseph Koleji’nde Türkçe hocamız Enver Bey’i, evde ve sokakta sık rastlamadığımız insanlardan olduğu için, çok beğenir ve severdik. Bilgisi genişti. Derhal prensiplere intikal eden bir zekası vardı. Her şeyin “Niçin”ini araştırdığı, bulduğu ve kolayca anlattığı için her bilmediğimizi kendisinden öğrenebileceğimizi düşünürdük.

Bir gün derste, arkadaşlardan biri söz istedi:

  • Hasan ve Hüseyin Efendilerimizin başlarını kesenler ve bunları birbirine atarak oynamışlar; top oyunu da böylece zuhur etmiş, ve bunun için, top oynamak günahmış, doğru mu? dedi.

Yaman bir psikolog olan, bize daima itidal tavsiye eden, her fikrini bir ayetle, bir atasözü ile, bir kısa hikaye ile telkin yolunu tutmuş olan Enver Bey’in o günkü hiddeti görülecek şeydi:

  • Topu kesik başa benzetenlerin kafaları kopsun! diye söze başladı ve “Oyun çocuklarla gençlerin başlıca haklarındandır; çocuklarına oyunu yasak edip onların hareket ve faaliyetini haylazlık ve terbiyesizlik sayan milletler ölüme mahkumdur. Medeni dünyanın gençleri top oynuyorlarsa siz de top oynayın, bunun aksi gerilik ve bedeviliktir” derken susuverdi: Sultan Hamit saltanatının son demleri idi.

Bir iki hafta geçmedi, Enver Bey güvendiği birkaç talebesine, “Fenerbahçe” adıyla kurulmakta olan futbol kulübüne girmelerini tavsiye etti. Sınıfımızın en yaşlısı olan Galip’le temas edecektik. Galip de bizi, bir tatil günü, Fenerbahçe’ye gidip egzersiz yapmak üzere, Moda İskelesi’nde buluşmaya davet etti. Orada kulüp idare heyeti ile tanıştık : Nurizade Ziya, Hasan, Ayetullah, Bahriyeli Necip, Hintli Asaf Beyler, bize nispetle yaşlı başlı adamlardı. Fenerbahçe’de, fenerin önündeki genişlikte, “Kadıköy Kulübü”nün iki meşhur oyuncusu, Hasan ve Hüseyin’le Enver Bey’i bulduk.

İngiltere’den yeni getirilmiş olan sarı ve beyaz yollu kulüp formalarımızı Ziya Bey dağıttı. İki takım halinde karşı karşıya dizildiğimiz zaman Enver Bey ortada yer aldı. Ve bize, futbolun içtimai faydalarından, takım ruhundan, birbirine yardımın her dinde esas olduğundan, yakın zamanlarda tesanüd ihtiyacını şiddetle hissedeceğimizden bahsederek topa ilk vuruşu yaptı. Fenerbahçe kulübü, memlekette yeni bir devir başlamak üzere iken, gençlerin birbirini tutmaları, sevmeleri, kuvvetlenip neş’elenmeleri maksadile 1908 ilkbaharında, Hoca Enver Bey tarafından kurulmuştur.

Nasuhi Esat Baydar

Bir Cevap Yazın