Menü Kapat

Kıbrıs’ın Fenerbahçeli Kahramanı Dr. Ayten Salih

Bir süredir Çamlıca İnas Sultanisi Instagram sayfası‘nda Fenerbahçe tarihinin en özel isimlerinden biri olan, Halit Deringör‘ün deyimiyle “Türk Jeanne d’Arc” Ayten Salih Berkalp’e dair paylaşımlar yapılıyor. Biz de Ayten abla’nın anılarını emanet ettiği, onu çok seven Fenerbahçeliler olarak, hazır TRT’nin yeni dizisi “Bir Zamanlar Kıbrıs” da başlamışken, bunu vesile edelim ve Kıbrıs’ın Fenerbahçeli Kahramanı Dr. Ayten Salih Berkalp’in mücadele hatıralarını yayınlayalım istedik.

Günün birinde adının Fenerbahçe’nin tesislerinden birine verilmesini yıllardır beklediğimiz, Fenerbahçe tarihinin en muhteşem kadınına sevgi ve minnetle!

Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


Yemin

Direnişçi Türk kadını 1963 çarpışmalarının başlaması ile silahların gömülü yerlerden çıkarılması, temizlenmesi esnasında da erkeğinin yanı başındadır. Bu nedenle bir çok kadına “Mücahitlik Yemini” ettirilmiştir. Kadınlar ev mevzilerinde ise gerektiğinde mücahitleri beslemekte, gerektiğinde ise silah şarjörlerini doldurmaktadır.

Babamın ölümünden sonra aynı katta iki ayrı dairede oturmamıza karşın eniştem Ziya Rızkı’nın TMT’nin serdarı olduğu konusunda kimse bana bir şey söylemedi. Ama yine de ortada bir şeyler olduğundan emindim. Daha 1960’larda adaya yeni döndüğüm günlerde, Kıymet ablam özellikle memur mücahitlerin eğitime gidecekleri zaman, yıllık izinleri yetmediği için bazı hastalıklar ve tıbbi gerekçelerle onların izinlerini nasıl uzatabilecekleri konsunda benden fikir almaya başladı.

Aile dostumuz Şinasi Konuloğlu, sık sık ablamla beni ziyaret etmeye geliyordu. Konuloğlu, bir gün beni Sancaktarlığa götürdü. Kuran’a el basarak yemin edersem (özetle, gördüğüm, işittiğim ve bana emanet edilenleri hiç kimseye ifşa etmeyeceğim hususunda) benimle daha açık konuşabileceğini söyledi. Elimi Kuran’a basarak ve masanın üzerindeki TMT andını okuyarak yemin ettim. Ama işte hepsi o kadar. O günlerdeki TMT görevim, sadece mücahitlerin hastalıkları ve izinleriyle ilgiliydi.

Kabus : Aralık 1963

19 Aralık Cuma gecesini, 20 Aralık Cumartesi’ne bağlayan gece yarısı, Dr. Ayten Berkalp Lefkoşa Devlet Hastanesi’ndeki minicik dairesinde uyurken telefonu çalar. Uyanır, başucundaki telefonun ahizesine uzanır. Santral memuru “Acele ameliyathaneden aranıyorsunuz?” der. “Bana ameliyathaneyi bağlasana” diye yanıt verir. Santral memuru ise “bana acilen oraya gitmeniz gerektiği söylendi” diye karşılık verir.

Hemen giyinir… En alt kattaki koridordan hızlı adımlarla ana merdivene giderken karşıdan gelmekte olan Kan Bankası Sorumlusu Melahat Hacıbulgur’u görür. Yan yana geldiklerinde Melahat Hanım, Dr. Ayten’in kulağına fısıldar : “Dikkatli ol! Rumlarla Türkler çarpışmış. Hastaneye getirilen bir Rum yaralıyı uyutacaksın herhalde. Benden de acil kan istediler”

Dr. Ayten merdivenleri koşarak tırmanır ve soldaki ameliyathane bölümüne girer. Etrafta koşuşan ve telaşla Rumca konuşan birkaç kişiye aldırmadan anestezi odasından bir maske ve kep alarak doğruca ameliyat odasına girer. Yaralı, ameliyat masası üzerinde yatmaktadır. Ameliyat öncesi onun nabız ve tansiyonuna bakar. Sonra hemen “Pentotal” denilen uyuşturucu ilacı, kendisi gelmeden önce yaralının koluna takılmış olan serumun içine vererek anesteziye başlar. Beş dakika sonra Operatör Doktor Christopulos “Hazır mı?” diye sorar. “Evet, başlayabilirsiniz” der Dr. Ayten.

Ameliyat

O akşam yapılan o ameliyat, Girne’den evlerine dönmekte olan bir grup Türk’ün arabasının Rum polisi tarafından durdurulup yoklanmak istenmesi sırasında çıkan olayda yaralanan bir Rum gencineydi. Lefkoşa’nın Tahtakale Türk bölgesinde cereyan eden olayda, biri kadın, diğeri erkek iki genç Türk hayatını kaybetmişti. Ameliyata alınan Rum gencinin yarası ölümcül değildi.

Ameliyat, iki saat içinde tamamlanır. Dr. Ayten yaralıyı uyandırıp koşunda takılı serumla onu cerrahi koğuşuna götürür, sorumlu hemşireye devredip, alt kattaki odasına döner. Ama uyuyamaz. Sabaha dek dışarıda neler olduğunu düşünüp yatağında döner durur. Sabah olur olmaz, kahvaltı bile yapmadan hastaneden ayrılır. Yolda arabasından inip bir gazete alır ve doğruca Selimiye Camii civarında bulunan, İdadi Sokak’taki Türk Hekimler Birliği’ne gider. Daha ne olup bittiğini öğrenemeden, bu kez de Türk Erkek Lisesi’yle ilgili bilgi gelir. İçişleri Bakanı Polikarpos Yorgacis’in adamları araba ile Türk Erkek Lisesi önünden geçerken, öğrencilere ateş etmekle kalmamışlar, Atatürk’ün heykelini de kurşunlamışlar!…

DEVAM EDECEK


Bir Cevap Yazın