Menü Kapat

Haşmet Abi

Haşmet Abi

İzmir futbolunun meşhur siması Haşmet Uslu’nun vefatının ardından İslam Çupi‘nin kaleme aldığı tek kelimeyle muhteşem “Haşmet Abi” yazısı… “Bunun Fenerbahçe ile ne alakası var?” demeyin. İçinde Namık Sevik ve İslam Çupi geçen her yazının Fenerbahçe ile çok derin bir ilgisi vardır.

Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


Haşmet Abi

Haşmet abi de, soyadının kaçınılmaz teknesine binerek uslu uslı bu dünyadan öteki dünyaya göçtü gitti.

İlkbahar ve yazları bitip devamlı sonbaharı seyretme metazoriliğine iskemle tutmuş bizim kuşak için Haşmet abi’nin ölümü, kristal bir vazonun kum çölüne düşüp tuzla buz olması gibi şaşırtıcı bir sürpriz ise de, bizler için yaşamların bir gün biteceğini de haberleyen bir kaçılması hiçbir ayak tarafından becerilmeyecek bir gerçekti.

Namık abinin birinci ölüm yıldönümünden iki gece önce idi. Erdoğan’la birlikte Façyo’ya gittik.

Bomboştu Namık abinin iki kadeh içmeyi sevdiği masa… Çöktük oraya… Mezelerde Yeni Rakı’nın beyazlığında Façyo’nun terbiyeli loşluğunda hep Namık abi vardı. İki-üç iri karides, patlıcan salatası, buzlanmış iki parça beyaz peynir, koruktan yapılmış salatalık turşusu, dereotu ziyadeli bir çiroz salatası, kavun dilimi… Namık abi iki dublesini hep böyle içerdi. Ben de, Erdoğan da, sanki Namım abi ile içermişçesine içiyoruz.


Lokantanın aykırı ucunda neden sonra, sırtı İstanbul’a dönük Haşmet abi’yi fark ediyoruz. Karşısında dostluklarını kimsenin koparamadığı Mazhar abi var.

Olaya fiyong atmak kolay artık… İki yaşıyan dost, artık yaşamayan üçüncü dost Namık Sevik’in birinci ölüm yıldönümü için İzmir’den kalkıp İstanbul’a gelmişler.

Erdoğan’la birlikte onların masasına gidiyoruz, oturuyoruz da…

İki abi de sanki yaşam kıvılcımlarının şalterini indirmişler. Mazhar abi önündeki palamut ızgaraya minik serçe darbeleri atıyor. Haşmet abi, sol elinin önündeki susuz rakı kadehine sanki 1000 yıl parmak sürmemiş gibi… Bardak dolu dolu, bir Haşmet’e, bir Mazhar’a, biz bize bakıyor.

Neden sonra Haşmet abinin sesi, cızırtılı bir taş plak gibi Faaçyo’nun tavanında patlayıp döşemelere doğru bir kavis çiziyor…

“Namık’sız İstanbul çekilmiyor. Demek ki, İstanbul Namık’mış… Şimdi Namık olsa, biz burda Mazhar’a cami güvercini gibi karşılıklı pinekler miydik? Vururduk bir sazın dibine vur patlasın çal oynasın. Büyük söylemiyorum ama ben, bundan sonra İstanbul’a zor gelidim.”


Haşmet abi için, Namık Sevik’in ölümünün birinci yıldönümünde Çakaldağ Mezarlığı’nda, bir kabrin çıkıntısına oturarak verdiği ezgili ve üzüntülü poz, onun son İstanbul hatırası oldu.

Büyük konuştu, orta konuştu, küçük konuştu, nasıl konuştu ise konuştu.

Ama sözünde durdu Haşmet abi, İstanbul’a bir daha gelmedi.

Belki herkesin Namık abiyi Haşmet abiyi kaybettiğini sandığı bir dönemde, spor alemimizde spor basınında diriler ne alemde?..

Dirilerin diri iken ölmeleri etrafı daha bir fena kokutuyor…

İslam Çupi / 22 Eylül 1987 – Milliyet Gazetesi (Haşmet Abi)

Bir Cevap Yazın