Fenerbahçe tarihinin ilk çeyrek yüzyılı anlatılırken, Kuşdili Lokali nasıl önemli bir yer tutuyorsa, aynı şekilde bu muhteşem lokalin çevresi ve komşuları da önemlidir. Hele “Hamdi’nin Gazinosu” adıyla bilinen mekan, kulübümüzün tarihinden ayrılmaz. İşte bu gazinonun ve sahibi Hamdi Bey’in öyküsünü, gazeteci Daim Oruçlu yazmış. Hüzünlü bir hikaye…
Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu
Gazinocu Hamdi Bey Merhum
Kuşdili’nde Gülistan Gazinosu – Hamdi Bey’in İşi Bozulunca Yerine Getirilemeyen Vait ve…
Eski İstanbul’dan dem vururken, eski adamlardan, eski tiplerden ve eski telakkilerden . bahsetmemek oldukça mühim bir noksan sayılır. Onun için, arada, bu cihetlere de temas etmeyi muvafık buluyorum.
Eski İstanbul’da ve eski İstanbullularda bir borç ve söz telakkisi vardı. Bu telakkinin ehemmiyetini anlatmak için, bir çok eski İstanbulluların tanıdığı gazinocu Hamdi bey merhumdan bahsetmek kafidir.
Gazinocu Hamdi Bey merhumun gazinosu önce Galata’da, şimdiki ya Merkez, yahut da Çinili rıhtım hanının yerinde imiş. Sonradan, Kadıköyünde, Kuşdilinde, derenin kenarında, yanan Fenerbahçe kulübü yanındaki gazinoyu tesis etti idi.
Gazinonun adı Gülistan gazinosu idi. Kuşdili çayırının kenarından telle bölünmüş olan gazinonun iki kapısı, kapıların üzerinde de birer levha vardı. Bu levhalarda «Gülistan gazinosu – Hamdi bey idaresinde» yazılı idi O zamanlar, bu gazinoda saz çalar, kanto oynanır, hatta bir zamanlar sinema bile oynatılır ve içki içilirdi. Muayyen mevsimlerde sünnet düğünleri bile tertip edilirdi. Yazlık Gülistan gazinosu Kadıköy’ünde pek meşhurdu.
Buranın sazında meşhur müzikali Hafız Burhan merhum, Hafız Ahmet, Karakaş, sonraları dostum Hafız Mahmut Celalettin gibi namlı hanendeler okur, Selanikli Abdi, klarnet Bahri, Kadıköylü dostum tanburi Fahri, Kemani Haydar, o zaman udi olan şimdiki tanburi ve değerli bestekar Selâhattin Pınar gibi kıymetli sanatkarlar da çalardı. Hanende Bülbülî Kenan da, şarkıların sonunda parmaklarını ağzına koyup ıslıkla bülbül gibi bir şakırdı ki, Papazın bağındaki ağaçlar ve Mahmut Baba mezarlığının servileri üzerinde tüneyen bülbüllere bile gıptares olurdu.
Hamdinin gazinosunu, Kuşdili çayırını, Kuşdili deresini ayrı yazılarla anlatacağım. Şimdi gelelim bu gazinonun sahibi Hamdi beye… Hamdi bey, eski efendi külhanbeylerden, orta boylu, şişman, kara kıvırcık bıyıklı, çok temiz giyinen, sözünü sohbetini, adamına göre konuşmasını bilir, mert, özü sözü doğru, tok gözlü ve pek sevimli bir adamdı. Gazinosu yıllar yılı rağbet gördükten sonra, bir zamanlar, Hamdi beyin işleri galiba bozuldu.
Hamdi bey, kış için de, Kadıköy’ünde, Pazaryolunda, köşebaşında, şimdi Lokman’m fırını olan o zamanki Zevki selim gazinosunu tuttu. Bu gazinoya sık sık, haftanın birçok gecelerinde giderdik. Her halde, orada da işleri iyi gitmedi.
22 – 23 sene oluyor. Gazeteciliğe yeni başladığım sıralardaydı. Bir gece, dostum merhum Rıdvan zade Kemal Ahmetle, İstanbul’dan Kadıköyüne geçtiğimiz zaman, yine bermutad Hamdi beyin gazinosuna uğradık. Gazino tenhacaydı. Hamdi bey gelip masamıza oturdu ve borçlarından, işlerin yolunda gitmediğinden şikayet etti. Biz de cidden üzüldük.
İki üç gece sonra idi. Kuşdilinde Abbas’ın kahvesinde arkadaşlarla poker oynuyorduk. Kahvehaneye giren birisi:
— Hamdi bey kendini asmış… dedi.
Bu haber duyulunca, herkes donup kaldı. Ben fırladım. Kuşdili çayırını, dizlerime kadar çamura batarak geçtim; gazinoya girdim. Gördüğüm manzara ile, iliklerime kadar titredim; donup kaldım:
Hamdi bey, kapıdan girince sağ tarafta, Fenerbahçe kulübü yanında, telin iç tarafında, kendi eliyle dikip yetiştirdiği akasya akaçlarından birinin bir dalında asılı idi. Vücudu ağır olduğu için boynu uzamıştı. O çamurda tertemiz ve pırıl pırıl kalmış glase iskarpinlerinin burnu yere değmek üzereydi. Yerde devrilmiş bir iskemle vardı. Merhumun yanında bir mahalle bekçisi duruyordu. İleride, büfenin tezgahının üzerinde bir kaç mum yanıyordu. Bunları, kendini asmadan evvel Hamdi bey yakmıştı.
Tahkikatta, şunlar anlaşıldı: Hamdi beyin birisine 300 veya 500 lira borcu varmış. Vadesinde veremeyince, dört beş gün mühlet istemiş. Bu mühlet zarfında parayı tedarik edememiş. Ertesi gün, verdiği sözü yerine getirmesi, borcunu ödemesi lazım. Halbuki buna imkan yok. Düşünmüş, taşınmış… Aşağıdaki kışlık gazinodan bayrağın ipini kesip almış. Kuşdilindeki yazlık gazinoya gelmiş. Burada yatan, bekçilik eden, eski garson ve şef garsonlarından ihtiyar, emektar Papu’yu bir bahane ile kışlık gazinoya yollamış ve kendi eliyle hazırladığı akıbetiyle orada baş başa kalmış.
Eski İstanbullularda ahde vefa, borca sadakat telakkisi o derece ilerideydi ki, Hamdi beyin bu macerası, bunun enmuzeci olarak gösterilebilir.
Halbuki bugün telakkiler o kadar değişmiştir ki, sözünü yerine getiremediği ve borcunu ödeyemediği için kendini asmayı bir tarafa bırakın, şu heriften kurtulayım diye, elinden gelse alacaklısını asacak borçlu bulunabilir.
Daim Oruçlu (Taha Toros Arşivi)