Menü Kapat

Defansın Ucundaki Fener

Defansın Ucundaki Fener

İslam Çupi, Milliyet gazetesindeki 8 Ocak 1991 tarihli köşesinde öyle bir İsmail Kartal yazısı kaleme almış ki… Anlatılmaz, okunur. Mesut Yavuz’un karikatürü de karikatür hani! En az defansın ucundaki Fener tabiri kadar güzel! Keyifli okumalar.

Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu

Not : Yolunuzu, üstadın yazılarının derlendiği IslamCupi.org adresine düşürmeyi unutmayın.


İsmail

Denize jilet kesikleri gibi vurmuş bir poyraz gibi ürkütücü ve korkutucudur İsmail…

Karadeniz, Kefken açıklarından o yosun yeşili rengini petrolleştirip soğuğun en acımasızını, doğanın en haşin sopasını alıp İstanbul Boğazı’nın Rumeli ağzına oturttuğunda, nasıl balık-ekmekçileri bir büyük ve nafakası belirsiz mücadele için küreklerini nasırlamaya başlarlarsa, Fenerbahçeli İsmail için de futbol sahası, kavganın galibi ile mağlubunun çok zor ayrıştığı bir okyanus derinliğidir.

Hemingway’in “İhtiyar Balıkçı ve Deniz” eserindeki “yakalama-yakalanmama” çekişmesi, nasıl ki insan balık arasındaki akla hayale gelmeyen parat ve anti paratların dünya edebiyatına vurmuş şaheserlerinden birisi ise, İsmail’in de futboldaki rakipleri ile yıllardan beri yaptığı “izini bulma ve yok etme” romanı, böyle uzun ve zahmetli bir takibin macerası tehlikeli mısralarını yazar.

İsmail futbolda içine çeliğin suyu iyice verilmiş bir vücuttur. Teknik birikimi sağlam, mücadele hevesi istekli, dikkatini iş ve adale ahlakı ile bütünleşmiş bir vücut…

İsmail’in Fenerbahçe defansının içindeki seyir defteri bazen edebiyatın “günlük” denen türünü kıskandıracak şekilde soluksuz bir kelime disiplini çıkarılarak tutulmuş, bazen de konunun donmuşluğu insana kalemi dışarı çıkılmaz bir bezginliğe iterek rafa kaldırılmıştır.

Yazar olarak futbolun inleyen nağmelerini yazan ben, daktilosu ile Babıali’ye çıkartma yapmış başka benler, futbol tribünlerine Fenerbahçe taraftarı olarak oturanlar, İsmail’e ham maddesi en tehlikeli ve öldürücü kimyalardan oluşan tahrip bombaları atmışlar, onun adının Fenerbahçe takımından silinmesi için insan deterjanları adına en belalı toz atölyelerinin kapılarını aşındırmışlardır.

Fenerbahçe yönetimleri ile birlikte Fenerbahçe’yi takım olarak en sağlıklı vücut şeklinde sürmekle yükümlü teknik tabipler uzun kafa yormalarla, pahalı transferlerle İsmail dışında bir “bek hayatı” için kesintisiz değişik, insan ihtilali yapmışlar, ama ne denizi değiştirebilmişlerdir, ne de o genç ve yorulmasız kaşalot balığının peşine düşmüş o ihtiyar balıkçıyı…

Bu yıl tarihinin en belalı lig denizine düşmüş engin derinlikler yerine hep kayalıklara, hep cürmü görünmez olan mercan adalarına rota tutup her sadmede omurgasında derin yaralar açılmış Fenerbahçe yük şilebinde İsmail, defansın ucundaki FENER’dir.

Deniz fenerleri yalnızdır hep…

O büyük ve şaşmaz yol göstericiliği yaparken kapısını hiçbir gemi ve gemici çalmaz. Belki sancağa dönmüş bir burundan deniz fenerinin hafif gri yeniş beyaz silüetine sesi lodosa harman edildiği için pek boğuntulu fışkıran bir-iki düdük böğürmesi gelir. Bu sahibi görülmeyen gizli bir teşekkürdür sadece…

Sonra deniz feneri azgın lodos dalgalarının belini ıslatan, belini döven acımasızlığı ile baş başa kalır. Delicesine esen rüzgar, çakılmış bir hayatın beton iliklerine girer çıkar.

Birkaç martı aç çığlıklarla konulması mümkün olmayan damının üstünde dönenir durur. Deniz analarını köklerini azgın denizin kopardığı dev yosun hevengleri, belki o Fener’in küçücük yeşil bahçesidir.

Dünya kapkaranlıktır, deniz daha da karanlık… Görebildiği tek aydınlık tepesindeki Fener’dir.

Sakın bu Fener, İsmail olmasın.

İslam ÇUPİ | 8 Ocak 1991 – Milliyet Gazetesi (Defansın Ucundaki Fener)

Bir Cevap Yazın