Menü Kapat

Haçlı Seferi

Kamuran Tekil‘in Fenerbahçe Spor Dergisi’nde Ocak 1984 tarihinde yayınlanan bir yazıda müessese kulüplerinin basketbolda Fenerbahçe karşısındaki vaziyeti “Haçlı Seferi” tabiriyle anlatılmış. Bugünlerde yaşadıklarımız neredeyse 40 yıl önce anlatılmış, desek yeridir. Tarihi bilince günü idare etmek çok daha basit. Keyifli okumalar…

Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


Basketbolda Fenerbahçe’ye Haçlı Seferi mi?

Basketbol, futbola oranla şimdiye kadar olaysız ve tartışmasız biçimde ele alınan bir spor olarak tanımlanırken, bazı müessese kulüplerinin hegemonyalarını devam ettiremeyeceklerini anlamaları üzerine, ortalık karışmaya başladı.

Fenerbahçe’nin geçen yıldan bu yana yeni ve güçlü bir kadro ile ortaya çıkması bazı müessese kulüplerini telaşa düşürmüştü. Bunlar bir süreden beri devam ettirdikleri hegemonyalarının yok olacağını düşünerek, her türlü önleme başvurmuşlar ve artık hakemlerden medet ummaya başlamışlardı. Onlara göre Fenerbahçe büyük bir güç ve tehlike olarak ortaya çıkmıştı. Bu gidişle Sarı-Lacivertli takım futbolda olduğu gibi basketbolda da artık iddia sahibi olacaktı.

Fenerbahçe’nin ne işi vardı basketbol alanında… O gitsin futbol ile meşgul olsundu…

İşte bu zihniyetle, Fenerbahçe’yi durdurtmak gerekiyordu.

Halbuki bu müessese kulüplerinden çok daha önce, Fenerbahçe 1950’li yıllarda Galatasaray karşısına güçlü bir kadro ile çıkarak, basketbolun gelişmesinde büyük rol oynamıştı.

Ne var ki; müessese kulüpleri reklam amacı ile sadece basketbola eğilerek milyonları bu şubeye harcamaya başlamışlardı.

Spor kulüpleri ise futboldan kazandıkları paranın küçük bir kısmı ile bu şubelerini yönetebiliyorlardı.

Böylece finansman dengesi bozulmuş, müessese kulüpleri bol para ile hegemonyalarını kurmuşlardı.

İşte Fenerbahçe’nin geçen yıldan itibaren basketbolda ciddi bir hamleye atılması ve geçen sezon Türkiye basketbol liginde Efes Pilsen’in ardında kıl payı ile ikinci olması bu hegemonyayı kökünden sarsmaya başlamıştı. Artık meydan boş değildi ve müessese kulüpleri için tehlike çanları çalıyordu. Bu nasıl durdurulacaktı?

Basketbol Federasyonu’nun koyu Galatasaraylı başkanı da, esasen Fenerbahçe’nin üste çıkmasını istemezdi. Ve bir hakem sorunu ortaya çıkarıldı.

Son Fenerbahçe-Eczacıbaşı maçı bu sorunu iyice belirlemişti. Ve Fenerbahçe bir çeşit Haçlı seferlerine maruz kalmıştı sanki..

Bu, Fenerbahçe’yi durdurmak için son çare idi. Bu çare de işi halletmezse artık yapılacak iş, pek azdı.

Ve bazı çevrelerin istedikleri oldu. Fenerbahçe Eczacıbaşı’ya yenilmiş miydi, yoksa yendirilmiş miydi?

Ne olursa olsun, Sarı-Lacivertli takımın 1 puan kaybetmesinden bayram edenler vardı. Bunlar bir türlü kulüpçülüklerini, renk tutmayı ve duygularını yenememiş kimselerdi.

Böylece basketbolda da dejenerasyon devri başlatılmış oluyordu.

Bu gafiller, gerçekte Basketbol sporuna kıydıklarının farkında bile değillerdi.

Bir Cevap Yazın