Menü Kapat

Nihat Esengin

Nihat Esengin

Öz Fenerbahçe dergisinin 16 Ağustos 1948 tarihli sayısında Alaaddin Baydar, büyük Fenerbahçeli (Cumhurbaşkanlığı Flarmoni Orkestrası Solist Saksafonisti ve Ankara Radyosu Caz Orkestrası Şefi) Nihat Esengin hakkında duygu dolu bir yazı kaleme almış. Keyifli okumalar…

Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


Nihat Esengin Amerika’ya Gidiyor

Cumhurbaşkanlığı Flarmonik orkestrası solist saksafonisti ve Ankara Radyosu caz orkestrası şefi kıymetli sanatkar, Nihat Esengin’i memleketimizde tanımayan yoktur. Onun büyük bir incelikle çaldığı nefis eserleri hep takdir ederiz.

“Nihat Esengin Amerika’ya gidiyor” dediler. Bu yerinde verilmiş güzel kararı hararetle alkışladım. İnsanda kendine karşı ne kadar büyük bir itimat olmalı ki saksafon diyarına böyle bir seyahat tertip edebilsin.

Ankara gazetelerinde Nihat Esengin’in radyoda bir veda konseri vereceğini okumuştum. O akşam davetiyesini aldım. Nihat, giderayak kalabalık bir yekûn tutan takdirkârlarına nefis bir musiki ziyafeti çekti. Ve emin oldum ki Amerika’da muhakkak muvaffak olacaktır.

Vücut yapısı aksine çok ince bir ruh taşıyan Nihat’ın zorlu bir sporcu olduğunu bilmem ki bilir misiniz? Pek küçük yaşta futbol ve tenise başlayan Nihat Sarı-Laciverdi hakiki bir muhabbetle sever ve ona adeta tapardı. Ne yazık ki Muhafızgücü’nde oynamasına rağmen Fenerbahçe formasını bir kere olsun giymek kendisine bir türlü nasip olmadı. Bu ona adeta büyük bir dert oldu.

Nihat Fenerbahçe’yi sevdiği kadar bizleri de çok severdi. Ankara’ya geldiğimiz zamanlar onu hep aramızda görürdük. Kulübü bizim kadar sevmesi ve ona bütün kalbiyle merbut olması yüzünden biz de onu bize yakın görürdük.

1937 senesinde Fenerbahçe birinci takımının Ankara’yı ziyareti münasebetiyle bir Fenerbahçe-Galatasaray tekaütler maçı tertip edilmişti. O gün Ankara stadyumundaki soyunma odasında valizimden Fenerbahçe formasını, çoraplarını, futbol ayakkabım ve sair levazımımı çıkardım. Oturduğum bandın bir köşesine koydum. Soyunup giyinirken köşede duran arkası bana dönük bir zatın hıçkıra hıçkıra ağladığını görerek hayret ettim. Koca bir adamın fol yok, yumurta yokken ağlamasına bir mânâ veremedim. Yüzünü görmediğim, tabii sesini işittiğim bu zat ani bir hareketle bana doğru koşarak:

“Alâcığım, kusura bakma müteessir oldum. Çantan elinde, soyunma odasına girip sessiz, sadasız soyunman bana çok dokundu. O eski maçları, eski takımı, galibiyet günlerini hatırladım” diyerek boynuma sarılması ve sürekli bir halde ağlaması görülecek ve unutulmayacak bir hadise idi.

Fenerbahçe’yi canı gibi seven Nihat Esengin’e güle güle derim.

Alaaddin Baydar (Eski Fenerbahçe ve Millî Takım Sağiçi)

Bir Cevap Yazın