Menü Kapat

Cihat Arman Deak’e Karşı

Deak Cihat Arman'a Karşı

Fenerbahçe’nin sembol kalecisi Cihat Arman, 20 Şubat 1947 tarihli Türkspor dergisinde MTK takımının meşhur oyuncusu Deak ile mücadelesini anlatmış. Fenerbahçe tarihinin eli en iyi kalem tutan sporcularından biri, Sarı Kanarya Cihat Arman Deak’e karşı!

Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


Cihat Arman Deak’e Karşı

Fener-Hungarya maçının ertesi günü gazetelerin “Cihat-Deak mücadelesi” şeklindeki yazılarını göz önünde tutan mecmuamız, gazetelerin bahsettiği bu mücadele hakkında benden bir yazı yazmamı ve bu mücadeleyi okuyuculara anlatmamı istedi. Ben de, mücadele şeklinde vasıflandırılan bu oyundaki duygularımı kısaca anlatmaya çalışacağım.

Şubat ayı ortasında şehrimize gelen Macar Hungarya takımının, yapmış olduğu dört maçta yalnız Vefa’yı yendiği ve diğer maçlarda yenilerek gittiği hepimizin malumudur.

Oynadığı bütün oyunlarda vasattan yukarı çıkamayan bu takım, hiçbir güzel hareket göstermemekle beraber bir tek şey gösterdi ki o da genç santrforları Deak.

Daha ilk oyunda kendini gösteren bu oyuncu, Vefa’ya 6 gol atarak dillere destan oldu ve ismi spor muhitine yayılıverdi.

Vefa maçına gelemeyip bu oyuncuyu göremeyenler yahut oyununu seyre doyamayanlar ertesi gün Beşiktaş-Hungarya maçından ziyade Deak’ı görmek için stadı doldurmuşlardı.

Beşiktaşlılar, Deak’ın peşine Ömer’i koymuş olmalarına rağmen, bu meşhur oyuncu fırsatlardan istifade etmesini bilerek o gün de iki gol attı.

Hafta arası oynanan Galatasaray-Hungarya maçı da Galatasaray tarafından kazanılmış ve Hungarya’nın iki golünden bir tanesi gene Deak tarafından yapılmıştır.

Yapmış olduğu üç maçta tek başını dokuz gol atan Deak’ın ismi İstanbul’un her semtinde ağızdan ağıza dolaşıyor ve Fenerbahçe müdafaasının bu oyuncu karşısında ne yapacağı merakla bekleniyordu.

Görerek, bilerek ve her pozisyonda demir gibi şutlar atan bu oyuncuyu tutmak hakikaten mesele idi. Onun karşısında muhakkak çok dikkatli ve tetik durmak lâzımdı.

Birçok taraftarlar maçtan evvel bana “Deak’in karşısında ne yapacaksın?” diye soruyorlar. Ben de “Ya o beni yahut da ben onu mağlup edeceğim” diyordum.

Maç günü takım arkadaşlarıma Deak’i çok iyi marke etmelerini söylediğim halde gene boş bırakılıyor ve Deak aradan sıyrılmalar yaparak bizi güç pozisyonlara sokuyordu. Nitekim oyunun başlarında sağdan ortalanan topa Deak güzel bir kafa vurarak kaleye havale etti. Fakat ben oyunu iyi takip ettiğim için bunu kurtardım.

Takımımız ilk anlardaki şaşkınlıktan kurtulmuş ve mukabil hücuma geçmişti. Fakat kurnaz Deak bizim kalenin önünden ayrılmıyor ve gol yapabilmek için en ufak fırsatı kolluyordu.

Bu arada yaptıkları bir hücumda Deak, ileriye doğru verilen çok güzel bir pası bizim kaleye dönük olduğu halde hiç durdurmadan çok sıkı bir vuruşla bizim kaleye havale etti. Onun her hareketini takip ettiğim ve her an çekebileceği ani şutlarını beklediğim için bütün kuvvetimle fırlayarak topu yumrukladım.

Bu atlattığımız ikinci mühim tehlike idi. Deak eline geçen bu ikinci fırsatı da kaçırdığı için her halde kızmış olacaktı ki hayretle sert sert baktı.

Macarlar açılmış ardı ardına: hücumlara başlamışlardı. Yaptıkları bu hücumlarda her an gol yememiz imkân dâhilinde idi. Müdafaamızın son elemanı olmak dolayısıyla yapılan hücumları durdurmak bana düşüyordu. Zaten bu maçta Deaks’ten gol yememek içinde azmetmiştim. O mütemadiyen gol atmak için fırsat kolluyor, ben de gol yememek için onun bütün hareketlerini takip ediyordum.

Devrenin sonlarına doğru Deak gene boş kalmış ve on sekiz çizgisi içine girmişti. Bu sefer muhakkak gol atmak hırsıyla, ayağının ve kafasının bütün kuvvetini kullanarak kalenin sağ tarafına doğru bomba gibi bir şut attı. Topa vurmasıyla beraber ben de yaydan kurtulmuş gibi fırladım. Stadda ses seda kesilmiş, bütün ümitler kırılmış, herkes gol oldu diye üzülmüştü.

Fakat bu üzüntüler bir saniye sonra sevince inkilâp etti. Çünkü Deak’in bütün gayretiyle çektiği bu şutu da kurtarmıştım.

İkimizin de bu hareketi, futboldan çok iyi anlayan seyircilerimiz tarafından uzun uzun alkışlanmak suretiyle takdir edilirken, Deak de dayanamadı ve sportmenliğin icap ettirdiği hareketi yaparak gelip elimi sıktı.

Oyun bittiği zaman hem takımımız 2—0 galip gelmiş, hem de Deak’le aramda geçen mücadeleyi gol yememek bakımından ben kazanmıştım.

Duşumu alıp giyindikten sonra Şeref stadı’nı terk ederken Deak’in kapıda beklediğini gördüm. Yanıma yaklaşarak servus (Allahısmarladık) dedi ve boynuma sarılıp bir daha öperek uzaklaşıp gitti.

Cihat Arman | Türkspor Dergisi – 7 Nisan 1947 (Deak Cihat Arman’a Karşı)

Bir Cevap Yazın