Geçenlerde kaybettiğimiz Fenerbahçe tarihinin en büyük futbolcularından Naci Erdem hakkında 1956 yılında Milliyet gazetesinde yayınlanan bir yazı ile karşınızdayız… Keyifli okumalar…
Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu
Naci Erdem
Onu Karagümrük semtinde tanımayan yok. Başarılı futbolu yanında sempatik, ağırbaşlı, efendi hali ile “halkın sevgilisi” olmuş… Tramvay yahut otobüs ile Fatih’i üç durak geri bıraktıktan sonra dördüncü durakta, Atikalipaşa’da inin. Sağ kolu takip ederek biraz ilerleyin… Dispanseri geçtikten sonra, bir evin etrafını çevreleyen fırın, lokanta ve berber dükkanından ibaret bir ada göreceksiniz… İşte burada tereddüt etmeden kime sorsanız, size sarı-lacivert renklerin mümessili hakkında “en son rapor”u verecektir. Babası semtin eşrafından olup saydığımız yerlerin sahibidir. Naci sporcu ve sporu seven ailenin 5 evladından biri, en küçüğüdür, en küçüğün en fazla sevilmesi umumi prensibi bu ailede de kuvvetini kaybetmemiş…
Naci, spordaki muvaffakıyetini ailesine borçlu olduğunu ifade etmektedir. “Maçlardan önce ve sonra yiyeceğimi, içeceğimi, istirahat saatlerimi tayin eden, kısacası hayatımı tanzim eden hap annemdir”
Nitekim Naci üzerinde büyük emeği bulunan kadıncağızın, onun her maça gidişinde tansiyonu artar, merak içinde kalırmış.
Fenerbahçe antrenörü Mihailoviç’in Türk futboluna kazandırdığı yeni santrahafın, küçük yaştan beri kovaladığı top, onu ilk defa, henüz bir orta mektep talebesi iken Karagümrük formasına götürmüştür. Naci sevdiği semt kulübünde sağ açık olarak futbola başlamıştır. İlerleyen futbolu yanında Zeyrek Ortaokulunu tamamlamış ve bir müddet İstanbul Lisesi’ne devam etmiştir.
Naci’ye parlak futbol hayatını, askerliği açmıştır. Vatani vazifesini Hava Kuvvetleri’nde ifa eden 24 yaşındaki genç futbolcu, önce Kütahya ve müteakiben Ankara’da sağ iç olarak oynamış, İstanbul’da yapılan Dünya Ordular arası futbol şampiyonasında ise, doğduğu şehir seyircisinin kalbini kazanmıştır.
Sağlam vücut yapısı, her iki ayağı ile emin vuruşları, mücadeleci ve topa havadan hakimiyeti hepimizce bilinen taraflarıdır. Onun en enteresan bir hususiyeti 7 yaşına kadar emzik taşıması olmalıdır. Anne sütünden pek kısa zamanda ayrılan Naci bu itiyadına ilk mektep sıralarına kadar devam etmiştir.
Ve yine tahmin ediyorum ki Naci’nin askere gitmeden önce Beşiktaş takımında sol açık oynadığını pek az sporsever hatırlar. Mevkiini siyah-beyazlı kulüpte bulamayan Erdem, askerlik dönüşü ağabeyinin tavassutu ile Fenerabahçe’ye intisap etmiştir.
Milli formayı bugüne kadar 3 defa taşıyan Naci’nin hayatı bir saat kadar muntazamdır.
Onu sabahleyin ekseriya uyandıran pek sevdiği yeğeni Zafer’dir. 15-20 dakika kadar devam eden kültür-fizik çalışmasından sonra, sabah tuvaleti (bilhassa saçlarına itina eder) ve meyva ile yapılan sabah kahvaltısı…
Naci müteakiben, fırına babasının işlerine icabederse yardım eder. Muhitindeki sporcu arkadaşlarla yaptığı spor münakaşaları, günlük hayatının en zevkli dakikalarıdır. Öğleden sonra idmana yahut sinemaya gidiş… Akşam hayatı ise saat 21-22’den ileriye geçmemektedir. Genç futbolcu müzikten, bilhassa dans müziğinden zevk almaktadır.
Naci’ye gelen mektupların sayısı ise bir hayli kabarıkmış. Ekseriyerini kendisinden resim isteyen genç kızların teşkil ettiğini söylemeye bilmem lüzum var mı?
Fakat Naci bugün için mektupları cevapsız bırakmaktadır…
Pek sevilen sporcu “Mektuplara mukabele edememek belki nezaket kaidelerine aykırı oluyor, ama benim için aşk, spor, meşin top aşkıdır” demektedir.
Röportaj: Nejat Altav – Fotoğraflar: Sami Önemli (1956 – Milliyet Gazetesi | Naci Erdem)





