Yahya Kemal Beyatlı birbirinden ilginç portrelerle dolu “Siyâsî ve Edebî Portreler” kitabında biri Fenerbahçeli, diğeri Galatasaraylı iki tarihî figür arasında geçen bir soğuk savaşı ve bunun Yahya Kemal Bey’e dokunan ucunu hikaye etmiş. Süleyman Nazif‘in eli, bir Fenerbahçe-Galatasaray temasında değil ama bir fikir mücadelesinde ciddi bir mesele yaratmış. Keyifli okumalar :)
Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu
Yahya Kemal ve Tevfik Fikret
Tevfik Fikret’le çabuk dost olduk. Gariptir ki dostluğumuz şiir aşinalığıyla olmadı. Benim kendime göre bir şiirim olduğunu Tevfik Fikret, muarefemizden iki sene sonra öğrendi. Sırf şahsi bir his sıcaklığıyla anlaştık. Arada sırada Aşiyan’a giderdim. Edebiyata ve politikaya dair saatlerce konuşurduk. İttihat ve Terakki’nin zehirnak bir muhalifiydi. İttihat ve Terakki’ye uzaktan ve yakından temas edenlere karşı hırsını yenemezdi.
O zaman en ateşin bahisler bu zemin üzerinde yürürdü. Babıali vak’asından birkaç gün evvel (Cenyo)da o, Satı Bey ve ben kahve içiyorduk. Bir aralık önümüzden Süleyman Nazif geçti; beni selamladı, ben de onu selamladım. Fikret’in beti benzi birdenbire değişti, bana karşı bir anda bigane oluverdi, konuştuğumuz bahsi kesti, yutkundu, şaşırmış bir haldeydi; sinirinin galeyanına dayanamadı, acı ve yabancı bir bakışla bana döndü:
“Bu adamı tanır mısınız?” dedi.
Tevfik Fikret’in bu halinden muzdarip ve bu cüretinden biraz da münfaildim. Soğuk bir cevap verdim:
“Evet tanırım” dedim.
Taarruzkar lisanını arttırarak:
“Bu adamın elini sıkar mısınız?” dedi.
Artık izzet-i nefsim yaralanmıştı:
“Evet, elini sıkarım; geçen gün elini sıkarken dikkat ettim, temizdi; zannederim elleri pis değil, sabunla yıkanıyor” dedim.
Durup dururken bir kavga sahasına girmiştik, Satı Bey muzdarip ve şaşkın bir halde bu mübahaseyi dinliyor ve müdahale edemiyordu.
Tevfik Fikret dedi ki:
“Demek zat-ı alinizce böyle bir adamın elleri maddeten temiz olunca sıkılır!”
“Evet bence öyledir… Bence el sıkmak sırf surî bir nezâket meselesidir. Nâgehanî olarak takdim olunduğumuz insanların elini, nezâket mecburiyeti ile derhâl sıkarız çünkü ahlâkları hakkında tetkikatta bulunmaya vaktimiz yoktur. Mâmâfih ben ahlâkını beğenmediğim adamların da elini sıkarım çünkü ahlâksızlığın elden sirâyet edeceğine itikât etmem, sâniyen ahlâk ceası verecek kadar sert değilim” dedim.
Bu son sözden Tevfik Fikret fevkalade alındı. Kahvelerimizi ödedik. Soğuk bir ayrılışla ayrıldık. Tevfik Fikret’le son görüşüşümüz olduğuna kanaat hâsıl etmiştim. O ve Satı Bey, bu hadiseden sonra yolda Yakup Kadri’ye tesadüf etmişler. Tevfik Fikret hadisenin elim tesiri ile ona da SÜleyman Nazif’e dair sert şeyler söylemiş ve gitmiş.
Cenyo’daki selamlaşmadan sonra Tevfik Fikret’le benim aramda geçen bu mübâhesenin Süleyman Nazif farkına varmış. Ondan sonra bana ne geçtiğini kerrat ile mussırâne sordu. Söylemedim. Senelerden sonra Süleyman Nazif’le bir akşam Yani Birahanesi’nde bira içiyorduk, tekrar ısrar etti, söylemeye mecbur oldum; merakı geçti lâkin Tevfik Fikret’e karşı kini de geçmişti.
Cenyo hadisesiuyle Tevfik Fikret’i bir daha görmeyeceğimi zannediyordum. Bir iki arkadaş söylediler ki hadiseye rağmen, lehimde teveccühkârmış. Kendisini tekrar görmeye gittim. Aramızda daha sıkı bir dostluk başladı.
Yahya Kemal Beyatlı | Siyâsî ve Edebî Portreler (Süleyman Nazif’in Eli)