Muvakkar Ekrem Talu (veya kartvizitinde yazdığı gibi söyleyecek olursak Muvakkar Recaizade) Türk spor tarihinin en ilginç isimlerinden biri… Galatasaraylı olduğu halde Fenerbahçe’ye büyük saygısı olan bu güzel insanı kendi satırlarından okuyun istedik. Keyifle…
Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu
İşte Size Anlatıyor
Mikrofonda Size Futbol Maçlarını Anlatan… Ben!
Bana ne sorulabilir? Bunu kendim de düşündüm.
Henüz “iki” yaşındayım!
Evet! Öyle…
Çokbilmişlerden biri, hayatın kırkında başladığını demesine göre, demeli ki iki senedir hayattayım.
Duyduğum, bu müellif, kadınlar için çıkardığı bir başka eserinde de hayatın ellisinde başladığını buyuruyormuş. Hani nerede ise “Hayat mezarda başlar” diyesi gelecek.
Müzeyyen Senar değilim ki modadan, Hamiyet değilim ki gazelden, Ahmet Üstün değilim ki sevgili mektuplarından bahse salâhiyetli olayım.
Bana ne sorulabilir?..
Bunu kendim de düşündüm.
Sevdiğim yemeğin, giydiğim yeleğin, kirlettiğim gömleğin okuyucuyu pek ziyade alâkalandıracağını ummadığım için bunları giyiyorum.
“Hiç âşık oldunuz mu?..”
Aman ne güzel bir sual..
Evet, bir defa oluyordum üstümüze adam geldi!
Ben hakikî aşkı böyle anlarım. Fröyd’ü çok okuduğumdan değil, işin aslı astarı budur da ondan…
Şişmanım, kısayım, topalım…
Tam görücüye çıkacak tip…
Buna rağmen dünyanın em güzel ve en iyi iki evlâdına sahibim.
“Servet” olarak bunlardan başka bir de Ankara’da rahmetli Beden Terbiyesi Teşkilâtında bir arkadaşım var.
Son derecede milliyetperver, epey dindarım. Bayrağımdan mukaddes bir şey tanımıyorum. Çok sonra da çocuklarım gelir.
“İhtiras” halinde iki şeye bağlandım. İkisinin de idbarına uğradım. Bunlardan biri “futbol”dur. Öbürünün ismi lâzım değil…
Futbolü oynamıya doyamayınca yazdım. Yazmaktan da bıkınca konuşmağa başladım.
Benim mikrofona gelişim meselâ penisilinin keşfine benzer. “Tesadüfen” olmuştur. Kendimi amma da kıymetlendirdim! Fakat soba borusunun icadı da tesadüfendir. (Estağfurullah!)
“Başıma gelen en komik veya en acı hadise?”
Öyleleri olmuştur ki gülmek mi ağlamak mı gerektiğini kestirememişimdir.
Bir Galatasaray-Fener maçını anlatışımın ertesi sabahında rastladığım bir Beşiktaşlı: “Bizim takımı amma da kötülemişsin… Filanca söyledi” diye tarizde bulunmuş, “Filan kale golden kurtuldu” demekliğim üzerine de bana bir çikolata firmasını reklam ettiğim resmen ihtar edilmiştir.
“Kırkıncı defa şerefyab olduğum mikrofon önünde heyecan duyar mıyım?”
Elbette duyarım. Fakat bu “ilk gün”ün heyecanı nispetinde değildir. Esasen her mevzu ve hadise önünde hararetli ve heyecanlıyımdır. Bu karakterimi hiçbir zaman frenleyemedim. Şikayetçi de değilim.
Her güzel şeyi sever, her canlı mahluka karşı sevgi beslerim.
Müzik, okumak, yazmak, konuşmak, dans, sinema, sevilmek, güneş, fırın makarnası, kabak tatlısı, Ava Gardner en hoşlandığım şeylerdir.
Hoşlanmadıklarım: Siyaset, bizde seyrüsefer, rüzgar, sarkıntılık, münakaşalarda şahsiyat, arapça filmler, rakı, koro halinde tarihi müzik, faullü oyun…
En sevdiğim sanatkar: Nazım Hikmet.
En sevmediğim vatandaş: Nazım Hikmet.
“Hangi kulübü tutarım?”
Kupkuru… Bitarafım.
Beğendiğim kadın tipi: Karıma benzetilir…
Muvakkar Ekrem Talu | Taha Toros Arşivi
