Menü Kapat

İhtiyar Dayılar

İhtiyar Dayılar

Arşivde gezerken “Con” Kemal Onan‘ın “İhtiyar Dayılar” diye birilerinden bahsettiği bir yazıya denk geldik. Kim bilir, 1942 yılı başında hangi kulüpte ne oldu ki meşhur kulüpçümüz böyle bir yazı kaleme aldı? “İnşallah sebebini de öğreniriz” dediğimiz metinde, Galip Kulaksızoğlu‘nu bir kez daha minnet ve saygıyla anmak için bir iki paragraf buluyoruz. Nur içinde yatsın.

Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


Kulüp Bir Aile Yuvasıdır

Spor işleri üzerinde konuşurken kulüplerimizin vaziyetini ön planda tutmak icap eder. Çünkü, Maarif’in temelini nasıl mektepler teşkil ederse, spor teşkilatının temeli de kulüplerdir. Fakat bir teşkilat adamı da “Kulüpler ne imiş? “derse ona da Maarif Nazırı Haşim Paşa’nın “Şu mektepler olmasa idi, maarifi ne güzel idare ederdim” dediği hikayeyi hatırlatabiliriz.

Teşkilat bugüne kadar bin bir istihale geçirdi. İdman Cemiyetleri’nin teşekkülünden sonra, Türk Spor Kurumu’na inkılap etti. Ve daha sonra da bugünkü şeklini aldı. Fakat yine Fenerbahçe’yi o Fenerbahçe, Galatasaray’ı o Galatasaray, Beşiktaş’ı o Beşiktaş olarak görüyoruz.

Görülüyor ki teşkilatın vaziyeti arızidir. Fakat esas yine kulüplerdir.

Gençliğe hizmet gayesiyle kulüpler, kurucuları ve oraya dahil olanların bir aile yuvasıdır. Onun içindir ki o yuvanın da bir aile ocağı gibi idamesine çalışmak o yuvayı teşkil edenler için bir his meselesi, bir vazifedir.

Bir ailenin büyüğü nasıl sırtındaki yükü ölünceye kadar taşımak mecburiyetinde ise bir kulüp kurucusunun, bir idarecinin de son nefesine kadar mücadele etmesi, çalışması bir mecburiyettir. Aksi takdirde o vazifesini yapmamış addedilir.

Müşfik bir baba hiçbir suretle kendi kurduğu yuvayı sonradan olmalara, sonradan olmaların da bir dayıya teslim etmesine razı olamaz. Gavura kızıp oruç bozmak kabilinden bir hareketle terk edip ocağının sönmesine meydan veremez.

Gözlerimiz önünde merhum Galipler, Şerefler canlanmalıdır.

Galip’in kulübü için yaptığı fedakarlıkları unutamayız. Onun hayatın pahasına çalışmasını değil yalnız Fenerbahçeliler, bütün spor efkarı umumiyesi pek yakından bilirler.

Hiç unutmam, merhum Galip kulübünün sembolü olan Zeki’ye bile bir gün:

“İsteyen istediği yere gitsin. Bu kulübü biz kurduk. Bir tek kişi kalıncaya kadar çalışacağız. Yine kilidini biz vurup öyle buradan çıkarız” diye söylenip duruyordu.

Galip senelerce didindi. Fenerbahçe Stadı’nın otlarını elleriyle tırnaklarıyla yoldu. Bir abide şeklinde yükselmesinde başlıca amil oldu. Nihayet hayata gözlerini Fenerbahçe diye diye kapadı.

Şeref de kulübü için bir Galipti. Yıllarca tek başına hem kulüp dahilinde, hem haricinde mücadele etti. Bin bir müşkülata göğüs gerdi. O da gözlerini Beşiktaş diyerek hayata yumdu.

Bir kulüp idarecisinin muvaffak olabilmesi için, her şeyden evvel mücadele kabiliyeti olması lazımdır.

Bir tek kişi dahi kalsa, kongre dalaverelerine göğüs germesi, kulübünün idaresiz ellere geçmesine mani olması için mücadeleyi her ne pahasına oluşa olsun bırakmaması şarttır.

Bir kulüp idarecisinin, gecesini gündüzüne katarak maddi manevi fedakarlıklarla yükselttiği kulübünün idaresiz ellere geçtiğini, idareyi ele alanların da işi ihtiyar dayılara bıraktığını, fena neticeler, sahadaki uygunsuz hareketlerle halk üzerinde sempatinin kaybolduğunu, sevginin bir zamanlar omuzlar üzerinde taşındıkları sahanın içine gömüldüğünü görmesi o idareci için ne büyük bir acıdır.

Evvela ne halini varsa görün diyen herhangi bir idareci hiç şüphe yok ki bu gibi haller karşısında:

“Ben bu işin böyle olacağını bilseydim. Yangın var diye bırakıp kaçtığım kulübü ateşle yakardım da çekilmezdim. Böyle ellere bırakmazdım” diyebilir. Fakat ne çare ki iş işten geçer. Kulüp zarar görür.

Bir binayı yapmak güç, yıkmak kolay olduğu gibi, bir kulübü kurmak ve yükseltmek çok güç fakat yıkması pek kolaydır. Kaldı ki onun yıkılmasına meydan verilmemelidir.

Kulübünü seven bir idarecinin de yıkılmaya doğru gittiği azabını duymaması için de çoluk çocuk elinde her gün dünden daha fena bir vaziyete düşmesine mani olmak yolunda bir hareket yapmakta tereddüt etmemesi lazım gelir.

“Con” Kemal Onan | 8 Mart 1942  – Vatan Gazetesi

Bir Cevap Yazın