Bizi takip edenler “Fenerbahçe’nin tarihi, aynı zamanda Kadıköy’ün, hatta tüm İstanbul’un tarihidir” fikrinde olduğumuzu bilirler. Rahmetli Fenerbahçelilerden Ahmet Mukbil Yazman, 5 Ağustos 1931 tarihli Vakit gazetesinde Kızıltoprak’ta gençlik başlıklı bir yazı kaleme almış.
Mayıs ayında Seyhun Binzet ağabeyimiz, aynı zamanda İstanbul Yelken Kulübü’nün de efsane isimlerinden biri olan Ahmet Mukbil Bey‘i yazmıştı.
Neticede “Türkiye’nin paha biçilmez incisi Kadıköy’ün tarihini de Fenerbahçeliler yazıyor…” diyebiliriz.
Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu
Gençlik Hareketleri
Kızıltoprak’ta Gençlik
Kızıltoprak’ta Çok Samimi, Çok Münevver Bir Gençlik Var, İstikbale Azimle Hazırlanıyorlar
İstanbul’un sıcak ve boğucu havasından uzak yeşil bir köşe…
Güzel, sevimli, yarı köy yarı şehir hayatı yaşayan bir yer.
Tabiat spor hususunda buraya gayet müsait davranmıştır. Kızıltoprağın çalışkan gençliği de bu vaziyetten azami istifadeyi temin ederek sporun her şubesinde ilerliyor.
Yazın en ziyade rağbet gören şube deniz sporlarıdır. Her sene gençler arasında iyi neticeler veren müsabakalar tertip edilir. Evvelce futbola karşı gözüken merak, şimdi hemen hemen sönmüş gibidir.
Burada sahne hayatına da ehemmiyet verilmektedir. 1929 ve 30 fazlarında verilen temsiller güzel olmuştu. İçlerinde, istikbal için bize büyük ümitler veren istidatlar var.
Akşamları Kızıltoprak istasyonu bir mesireye döner. Öğle sıcağını denizde, evlerinde ya ağaç altlarında geçiren halkın mühim bir kısmı akşam serinliği çökerken istasyona çıkarlar. Burada Kızıltoprağın meşhur tiplerini görmek mümkündür!
Büfe gençlerin toplanma mahallidir. Edebiyattan, sanattan, spordan çok çok orada bahsedilir.
Köyümüzün gece hayatı oldukça parlaktır. Grup grup toplanma ve gezmeler olur. Bir evde taşan şen kahkahalar arasında poker partileri, tavla müsabakaları çevrilirken kırlarda dolaşan gençli, ihtiyarlı, büyüklü küçüklü bir grubun seslerini duyarsınız.
Kuyubaşı, Fikirtepe gibi yerler mehtaplı yaz gecelerinde birçok gazel sesi duyarsınız… Daha ötede çatlak bir gramofonun sesi inceli kalınlı ıslıklar karışır. Ağaçlıklarda saklambaçlar, köşe kapmacalar gırla gider…
Saat 11 buçuğa doğru sesler durulur? Çünkü artık avdet zamanı gelmiştir! İrili ufaklı, büyük, küçük gruplar keçi yollarından, sokaklardan yavaş yavaş dönerler.
Fakat böyle söyledim diye sakın saat 12’den sonra Kızıltoprak’ta gece hayatı yoktur sanmayın… O, asıl bundan sonra başlar. Ve bazen de sabaha kadar devam eder! Güneş doğarken erken erken evlerimize döndüğümüz ender vakalar değildir!
Sık sık verilen çaylardan, yapılan düğünlerden bahsetmeyeceğim. Çünkü her yerde görülen bu kabil eğlenceleri tasvire hacet yok.
Gençliğin kısmı azamı darülfünun ve lise talebesi olduğundan mektepler açıldıktan sonra bu güzel gecelere, bu hoş saatlere veda etmek lazım geliyor. Veda etmek değilse de bu güzel geceleri haftada ancak bir iki gece yaşayabiliyoruz. Hele kışın! O canım yaz gecelerinin hasretiyle insanın yüreği göz göz oluyor. Mamafih kışın verilen çaylarda, toplanmalarda da başka bir zevk yok değil. Gece dışarıda buram buram kar yağarken sıcak salonlarda toplanmak… Acı ve sert bir fırtınanın çığlıklarından uzak gülerek, eğlenerek oyunlar oynamak, dedikodu yapmak fena bir şey değil ama ben kendi hesabıma bunların hiçbirinde o yaz gecelerinin o ılık lezzetini bulamıyorum.
İlkbaharın ortalarına doğru, gençlik namına söylemek lazım gelirse, oldukça azaplı günler geçiriyoruz. Herkesin sevdiği bu güzel şairane mevsim bize bakaloryaların, imtihanların (kanaate kalkmaların) yaklaştığını hatırlatıyor. Gözümüzün önünde ikmaller, ipkalar birer heyula gibi sallanıyor. Siz söyleyin, böyle cehennem azabı baharın tadı mı olur!
İşte umumi hatları itibariyle Kızıltoprağın hayatı bol paça yelken bezi pantolonlu, beyaz gömlekli, kırmızı derili, biz, Kızıltopraklıların hayatı… Bu hayatı sade görenler, müfrit addedenler olacak. Lakin, kim ne derse desin biz bu halimizden memnunuz.
Ahmet Mukbil | 5 Ağustos 1931 – Vakit Gazetesi