Menü Kapat

Kulüpçülük Şehircilik Sporculuk

1937 tarihli Türk Spor Kurumu dergisinde başyazar (Fenerbahçe müessislerinden) Nasuhi Baydar “Kulüpçülük Şehircilik Sporculuk” başlıklı bir yazı kaleme almış. Son derece kulüpçü bir isimden, bu kadar kulüpçülük karşıtı bir yazı okumak ilk bakışta tuhaf gözükebilir ama İstanbul dışındaki kulüplerin ilerlemesi için o kadar çok kafa yoruyorlardı ki bunu adeta bir memleket meselesi olarak görüyorlardı. Adanmış insanlardı… Nur içinde yatsınlar…

Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


Vakit Bol mu?

İzmir’deki spor kulüplerinin birleşmesi, üzerinde ısrarla durulacak bir hâdise iken gazetelerimizde lâyık olduğu akisleri bulamamıştır. Hâlbuki etrafa kulak verirseniz çeşit çeşit sesler işiteceksiniz; mırıldanan, homurdanan, vuzuhla haykıran sesler.

— Kulübümün talihi ne olacak?

Kulübüm, kulübüm, benim kulübüm!

— Kulübümün bayrağına sarsınlar beni…

Fakat hatırlarsınız ki dilimize İngilizceden ithal edilmiş olan ” club „ kelimesi, sadece, “ dostlar cemiyeti „ demektir.

Spor yapmak için kulüp kurulabilir; ancak, kulüpçülük bir “mezhep” haline getirilince kulüp bir “tekke, olur. Dikkat ediniz: Tarihe mal ettiğimiz tekkelerle bazı gençliklerin kendilerine mal etmek istedikleri kulüplerin an’anelerinde tükenmez benzerlikler bulursunuz.

Hakikat şudur ki, tenis kulübü, futbol kulübü veya hokey, hentbol yahut ragbi kulübü gibi bir tek spor şubesinin tatbiki gayesiyle bir araya gelip cemiyet kurulsa bile bütün külfetlerini onu kuranlar yüklenmek lâzımdır. Fakat ” spor kulübü „ umumî bir unvan altında ve devlet bütçesinden yardım bekleyerek çalışan teşekküller, birer terbiye müessesesi olmak haysiyetiyle böyle dar çerçeveler içine kendilerini hapsetmek salâhiyetini haiz olamazlar.

Bir başka nokta: Gazetelerimizden biri İzmir kulüplerinin birleşmesini şehirciliğin kulüpçülüğe galebesi şeklinde telâkki etti. Bu görüşün kaynağı milli küme futbol maçlarındadır. Aynı fikirden ilham alanlar şunu da iddia ediyorlar:

Milli küme müsabakaları nihayet bulunca eski kulüpler birer birer zuhur edecektir. Bu düşünceleri, bizzat birleşme hâdisesinin vukuu tarzı tekzibe kâfi değil midir?

İzmir’de federe olan ve olmayan on mu, yirmi mi, belki de yirmiden fazla – kulüpten üç tane yepyeni cemiyet doğmuştur. Bunu şehirciliğin kulüpçülüğe değil, geniş manasıyla spor fikrinin dar görüşlere, mezhep ve hizip telâkkilerine galebesi şeklinde almalıyız.

Memleketin faaliyet ve hareket halinde bulunan bütün çocuklarının zinde kalmalarını temin edecek olan ” spor „ , idare unsurlarını, binlerce sporcu genci, her türlü vasıtaları ve nihayet gelir ve masraf yekûnları kabarık bir bütçeyi bir araya getirmelidir ki gayesine erişebilsin.

Şayet sporu sadece bir eğlence; sadece bazı basit heyecanlarımızı tatmin eden bir imkân; sadece şeyhlik ve müritlik mistiğine cevap veren bir yeni kelime saymıyorsak zihinlerimize yerleştirmeliyiz ki memleket ölçüsünde spor ciddî bir iştir.

İzmir, attığı adımla bu işi çok ciddi telâkki etmekte olduğunu ispat etmiştir; bu teşebbüsten istihsal edeceği netice bütün memleket için örnek olacaktır.

Muterizler diyorlar ki; “ Rekabet sporun inkişafında esastır.

Fakat rekabet sahası bütün memlekete şamildir ve rekabet fikri sporun kendisinde mevcuttur.

Bugün üç kulüp, yarın beş kulüp, öbür gün on, yirmi ve daha fazla.

Ölçülerimiz kısa olursa varmak istediğimiz noktaya o ölçüler nispetinde adımlarla, yani kaplumbağa sürati ile erişebiliriz.

— Vaktimiz bu kadar bol mudur ?

Kulüpçülerin muhakkak, şehircilerin belki sporcuların, yani memleketçilerin asla…

Nasuhi Baydar | 1937 – Türk Spor Kurumu Dergisi (Kulüpçülük Şehircilik Sporculuk)

Bir Cevap Yazın