Menü Kapat

Can

Can Bartu

Kendi heykelini, kendi eliyle inşa eden adam! Can Bartu için bundan daha isabetli bir tabir kullanılamazdı herhalde. Keşke yazının sahibini de bilseydik… 1959 yılından bir Can portresi ile sizleri baş başa bırakıyoruz. Keyifli okumalar…

Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


Can Bartu

Küçük Can serpildi, gelişti, büyüdü, devleşti… Bütün bunlar son üç-dört sene içerisinde oldu.

Gerçi ondan evvel basketbolu ve futbolu bir arada yürüten bu çelimsiz, bu narin yapılı çocuğu kabiliyetli bulanlar vardı. Onun istikbal vadettiğine inananlar da keza… Ama doğrusu pek kısa bir zaman içerisinde, Can’ın bir muayyen mesafeyi bu derece hızla geçeceği, ilerleyeceği ve Türkiye’nin bir numaralı futbolcusu olacağı tahmin edilmezdi.

Dün “Bu çocukta bir şeyler var” diyenler, bugün “Bu çocukta çok şey var” demektedirler. Ve böyle konuşanlar ekserisi ileriyi gören ve vaktinden evvel bir cevheri keşfeden insanların gururu içindedirler. Hâsılı herkes (uzak veya yakın) Can’la iftihar eder olmuşlardır. Otoritesi, idarecisi, antrenörü onun büyük kabili yet olduğunda müttefiktirler.

Muhayyilesini çalıştıranlar, Küçük Can’ı Avrupa’nın en şöhretli takımlarında ve en şöhretli futbolcularının yerinde oynayabilirken tasavvur ediyorlar. Ve “Ah!” diyorlar: Can, şu Real-Madrid takımında Rial’in yerine sağiç oynayamaz mı?» Şüphesiz oynar. Çünkü Allah vergisi bir kabiliyeti var. İyi bir hoca elinde, disiplinli bir çalışma ile bu kabiliyetin inkişaf etmemesi için hiç bir sebep yoktur. Tesissizlik, iyi bir antrenörden mahrum olmak ve profesyonelliğin (tabii dünya ölçüsündeki) nimetlerinden pek cüz’i bir şekilde faydalanmak dezavantajları içerisinde kazanılan başarı hiçbir zaman küçümsenecek neviden değildir.

Onun gösterişli ve ince futboluna âşık olan sporseverler, bu sebeple futbolda büyük mesafe kat etmiş olan bir memlekete gidip orada oynamasını temenni etmektedirler. Futbolculuğu için söylenen sözler ve peş peşe sıralanan meziyetleri geçen seneye kadar basketbolculuğu için de söylenmişti. Hatta bu branşta daha da kabiliyetli olduğunu iddia edenler vardır.

Profesyonelliğe geçiş, yâni Küçük Can’ın futbolu meslek olarak kabul etmesi ve hayatını bu yolda kazanmayı tercih etmesi vakitsiz parlayan bir basketbol yıldızının, vakitsiz sönmesine sebep olmuştur. Millî basketbol takımının son günlerdeki başarısızlığını görenler, “Bir tek Can olsaydı, takımın hali değişirdi.” demektedirler. Hatta onun tekrar basket sahasına dönmesini temin etmek için, mevcut talimatnamenin satırları arasında pek çok alâkalı şahıs dolaşıp durmaktadır.

30 bin lira transfer ücreti alarak amatörlüğe veda eden Can Bartu, “Aynı şartlar içerisinde bulunan iki spordan hangisini yapmayı tercih edersin?” sualini şu şekilde cevaplandırmıştır:

“Basketbolu… Hem de hiç tereddüt etmeden. Çünkü bu sporu delice sevmekteyim, Herkesin şunu bilmesini isterim ki, memleketimizde basketbol ilerlemiş ve profesyonel bir sporcuyu geçindirebilecek bir seviyeye gelmiş olsaydı, ben basketbolcu Can olacaktım.”

Can Bartu, gecen sene yılın sporcusu anketimizde Mustafa Dağıstanlı, Lefter Küçükandonyadis, Özcan Arkoç’tan sonra dördüncü olmuştu. Bu yıl ise, bilhassa son günlerde büyük miktarda rey toplamış 28965 reyle Real Madrid kahramanı Varol Ürkmez’den sonra ikinciliği kazanmıştır.

Günler Can Bartu’nun lehine işlemektedir. Spor hayatında kısa zamanda büyük bir merhale kat etti demiştik. Can onun dışında cemiyet içerisinde de büyük bir ilerleme kaydetmiştir. Hakkında yazılan senfoni ve yaldızlı sözlere kendisini kaptırmamıştır. Tevazudan ve efendilikten ayrılmamıştır. Zirvede bulunmasına rağmen şöhret onun başını döndürmemiştir. İşte spor hayatına muvazi olarak cemiyet hayatındaki başarısı onu bir yıl içerisinde dördüncülükten yılın ikinci sporcusu mevkiine yükseltmiştir.

Bakın Can bu mevzuda ne diyor:

“Benim gibi üç-dört sene evvel bir müptedi olarak bu işe başlayan bir adam için ikincilik Türkiye – çapında bir derecedir. Türkiye çapında diyorum. Zira ben henüz Avrupa’da spor otoritelerinin gözlerini üzerime çekecek bir başarı kazanmadım. Ama açıklayayım. Bu en büyük arzumdur. Kendime güveniyorum ve hatta bana rey göndererek en büyük teveccühünü gösteren sporseverlere söz veriyorum. İsmimi Avrupa’ya duyurmak için çalışacağım.”

Can Bartu, kısa spor hayatının hikâyesini anlatırken, bir zamanların şöhretli futbolcusu Fikret Arıcan’dan şöyle bahsetti:

“Fikret ağabey olmasaydı, ben belki de bugün iyi bir basketbolcu olacaktım, Beni bir mektep maçında gören, beğenen ve elimden tutarak Fenerbahçe’ye getiren odur. Bana yaptığı yardım burada bitmez, Aradan uzun yıllar geçmiş olmasına rağmen şöhreti gölgelenemeyen Fikret ağabey bana aynı zamanda hocalık etti. Bugün de benimle alakadardır ve her maçtan sonra tespit ettiği hatalarımı buna hatırlatır ve bu hataları tekrar etmemem için icab eden tedbirleri anlatır.”

Fikret Arıcan ise onun büyük kabiliyet olduğunu söylemektedir. Arıcan “Evvelce beni tereddüde düşürüyordu. Ama şimdi anlıyorum ki o büyük futbolcu” demiştir.

Can Bartu’nun spor hayatı ve biyografisi kısaca şöyle sıralanır:

1936 senesinde İstanbul’da doğmuştur. İlk defa 1952 senesinde spor sahasında gözükmüş ve Modaspor’un genç basketbol takımında Fenerbahçe’ye karsı oynamıştır. Basketbolda dört defa, futbolda ise on defa milli formayı sırtına giymiştir. Şahane futbollu ve efendiliğiyle kendi heykelini, kendi eliyle inşa eden Can Bartu, kısa zamanda spor dünyamızda sarsılması güç bir mevkii elde etmiştir. Günler onun Iehine calışmaktadır, istikbal onundur. Ona uzanan alkış ellerinin gün geçtikçe fazlalaşacağını tahmin etmek hiç bir zaman fazla iyimserliğin ifadesi olmayacaktır.

2 Ocak 1959 – Milliyet Gazetesi

Bir Cevap Yazın