Menü Kapat

Canlı Yapraklar – VII

Canlı Yapraklar - VII

Fenerbahçe tarihinin hâmisi Dr. Rüştü Dağlaroğlu‘nun 1954-1955 yıllarında Akşam gazetesinde yayınlanan ve 1957 kitabının öncülü olarak yazılarını kıymetli büyüğümüz Müzdat Dağlaroğlu‘nun müsaadesiyle sitemizde yayınlıyoruz. Huzurlarınızda “Canlı Yapraklar – VII” : 1923 yılından geliyor.

Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


Spor Tarihimizden Canlı Yapraklar – VII

İşgal ve mütareke seneleri öyle bir devirdir ki Fenerbahçe kulübünün şanlı mevcudiyetini başlı başına ebedileştirmeğe değer…

35 – 36 yıl öncelere ininiz…

Üç kıtanın o muhteşem Osmanlı İmparatorluğu artık çökmüştür. Yarım milyon şehit, bir o kadar sakat ve bir milyon da yaralı diyarı memleketimiz sefalet ve ıstıraplar içinde kıvranırken yurt da yer yer işgal edilmiştir. Böylece Türk milleti son ümitle ölüm kalım mücadelesi içindedir.

Yurdun ıstırap içinde kıvranan köşelerinden İstanbul’da, tarihin en büyük savaşından muzaffer çıkmış mağrur düşmanların her renk, din ve ırktan çeşit çeşit orduları toplanmış bulunuyorlar! Orada Türk’ü kıvrandıran her türlü hareket içinde spor ve bilhassa (futbol) da vardır. Türk’e haram kılınan hak ve hürriyet (spor) u da içine almıştır. Bir sahada iki Türk kulübü maç yaparken müsabakanın yarım kaldığını ve gençlerimizin sahayı tahliyeye mecbur olduklarını görürsünüz. Çünkü; düşman takımları gelmişler, antrenman veya maç yapacaklardır!

Eğer bu kahredici (tahliye), daha açık tabirle (kovulma)lardan Fenerbahçe takımı istisna edildi ise bunu ona karşı bir (lütuf) değil, fakat bir (hürmet) nişanesi olarak kabul etmek gerekir… Filhakika, o işgal senelerinin Fenerbahçe takımı kazanma azmi, teknik kudret ve golcülük kabiliyeti ve namağlup unvanıyla mağrur düşmanları kendisine karşı hürmetkâr davranmağa mecbur bırakmıştı.

Fenerbahçe, ananevi tevazu ve ağır başlılığını o devirlerde de gösteriyordu. Meydan okumuyor, fakat hasımdan davet bekliyordu… Bu davet, önce, 25 Kasım 1918 Pazar günü için Fransızlardan geldi.

Fenerbahçe, onlara gereken dersi vermekten geri kalmadı! Semasından güneş eksik olmayan muhteşem İmparatorluğun takımları da boylarını ölçmek istediler. Bu teşebbüsler fasılasız devam etti ve silsile halinde tepelendiler.

O kadar ki; millet coşuyor, 11 Fenerbahçeli, işgalin kahredici senelerinde, 11 kahraman olarak milletin yaralı sinesinde ebedi sevgi ve matemli vatan ufuklarında da ümit haleleri yaratıyorlardı.

İstanbul işgalinin ilk ayıdan son günlerine kadar muhtelif mahiyetler altında tam 5 senelik bir seyir takip etmiş Fenerbahçe – Düşman maçları türlü tesir ve hüviyetler arz etmiştir.

Evvelâ (tanışma) ve (spor) gayesiyle başlanmış karşılaşmaların yavaş yavaş büründükleri (milli) hüviyet, heyecan ve asabiyet içinde yaşanan (iddia) lar o devri yaşayanlarca unutulamaz. Fenerbahçe’yi millete sevdiren sebeplerin başında işgal ve mütareke senelerinin bu iddialı karşılaşmaları gelir kanaati ileri sürülürken bu heyecanlı maçların iktisap ettikleri milli hüviyet kendiliğinden tezahür etmiş olmaktadır.

Tanışma ve spor yapma mahiyetinde başlamış karşılaşmalardan İstanbul işgalinin ilk haftalarına rastlayan birini müteakip, Aralık 1918’de, düşman sansürü altındaki gündelik gazetelerimizden birinde neşrolunmuş şu yazı enteresandır:

(… Oyundan sonra Fenerbahçeliler İngilizlere bir çay ziyafeti keşide etmişler ve bu ziyafette İngilizlere karşı samimi ve dostane nutuklar irad eylemişlerdir. Bilmukabele İngilizler de, iki hafta evvel Fransızların yaptıkları gibi, kemali samimiyet ve teessürle cevap vermişler, Türklüğü ve Türkleri tamamıyla yanlış anlamış olduklarını itiraf ederek ötede beride Türklere karşı vuku bulan kusurlarının affını rica etmişlerdir… Bu cümleden olarak, 2 hafta evvel Fransızlara çekilen çay ziyafetinde Fransızlardan biri Pierre Loti’nin gazetemizde münderiç makalesini okumuş ve alkışlanmıştı. Fenerbahçe kulübü, bu müsabakalarla Türk gençliğini, Türk milletinin nezahet ve kibarlığını spor sahalarında İngiliz ve Fransızlara göstermek ve arada münasebet ve temaslar hasıl eylemek gibi meşkûr bir gaye takip eylemektedir ki bu, hakikaten şayanı takdirdir.)

Seneler ilerlemiş, Anadolu’da doğan milli istiklâl hareketi büyümüştür… Fenerbahçe zaferleri millete nihai istiklâl zaferi için ümitler saçmakta, maçlar artık (milli) hüviyetine bürünmüş bulunmaktadır… Yaşanan muazzam (iddia) düşmanı her taraftan; Mısır’dan, Irak’tan, Malta’dan, Cebelüttarık’tan seçme futbolcular getirmeğe mecbur bırakmakta, bütün bunlar da tesirsiz kalmaktadır.

Hatta muntazam ve sistemli çalışmalar, haftalarca süren kamp rejimleri, müstesna bir disiplin duygusu Fenerbahçelinin azmi önünde daima beyhude olmakta, o mağrur generallerin mevud muhteşem kupaları da milletin sevinç gözyaşları arasında kazanılıp Sarı – Lacivertin şanlı müzesini boylamaktadır.

2-0 ‘lık meşhur Grenadiers Guards maçından sonra işte bir yazı:

(… Temaşagiran arasında fesler uçurtan bu sayı gözler yaşartıncaya kadar Fenerbahçelileri alkışlattı. Bu İngiliz şampiyonu da kendilerine nazaran pek küçük oyuncular karşısında mağlup oldular. Müsabakanın nihayetinde Fenerbahçe ‘soyunma odasında hasımlarının vücutlarında yaptığı yaralar tedavi ile meşgul olunurken memnuniyetle sahayı terk eden binlerce Türk’ün etrafa çökmeğe başlamış karanlıkta beliremeyen simalarını yükseklere kaldırarak çıkardığı sadalar ve (Yaşşa Fener!) âvazeleri ufuklara Türk’ün yeni büyük bir zaferini aksettiriyordu.)

İşte, yukarıda gördüğünüz fotoğraf işgal yıllarındaki fasılasız Fenerbahçe zaferlerinden birinin çok kıymetli hâtırasıdır. 4 Şubat 1923 te oynanan Fenerbahçe – Eseks, Engineers muhteliti maçı başlamadan önce alınmıştır.

Bu tarihî maçı 3 – 0 Fenerbahçe kazandı. Solaçık Bedri’nin 2 inci dakikadaki ilk golüne santrfor Zeki 40ncı dakikada ikinciyi eklemiş, gene Bedri 88inci dakikada üçüncü bir şahane golle takımının büyük zaferini perçinlemişti.

Ananevi dilimli formalarıyla o devrin göz bebeği kahraman Fenerbahçelileri tanıyor ve seçebiliyor musunuz?…

Size yardım edelim: Sağdan itibaren oturanlar: Sağaçık Sabih (Arca), Solbek Cafer (Çağatay), sağhaf Kadri (Atamer), kaleci Feyzi ve sağiç Alâaddin (Baydar).

Ayaktakiler, gene sağdan: Solhaf Fahir (Yeniçay), soliç Nevzat (Usberg), santrfor Zeki (Sporel), solaçık Bedri (Gürsoy), sağbek Hasan Kâmil (Sporel) ve santrhaf İsmet (Uluğ).

İngiliz muhtelitinden iki oyuncu resimde yokturlar. Hasan Kâmil’in sağındaki gülümseyen Cardiff City’nin o zamanki meşhur beynelmilel soliçi Ceyms Meys’tir.

(Gelecek resim ve yazı, Fenerbahçeden iltihaklardan sonra 1916 da çok kuvvetlenen ve şampiyon olan Altınordu’nun meşhur kadrosu ve futbol tarihimizde Fenerbahçe-Altınordu rekabeti…)

Rüştü Dağlaroğlu – 8 Mayıs 1954 – Akşam Gazetesi

Bir Cevap Yazın