Fenerbahçe tarihinin hâmisi Dr. Rüştü Dağlaroğlu‘nun 1954-1955 yıllarında Akşam gazetesinde yayınlanan ve 1957 kitabının öncülü olarak yazılarını kıymetli büyüğümüz Müzdat Dağlaroğlu‘nun müsaadesiyle sitemizde yayınlıyoruz. Huzurlarınızda “Canlı Yapraklar – XII” : 1921 yılından geliyor.
Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu
Spor Tarihimizden Canlı Yapraklar – XII
Galatasaray’ın Macaristan ve Fenerbahçe’nin de Rusya seyahatlerinden sonra yabancı memleketlere vaki üçüncü futbol turnemizin takviyeli Galatasaray takımı tarafından orta Avrupa’ya yapıldığı malumdur.
1921 senesi Ağustos nihayetlerinde başlayıp ekim sonunda biten bu 2 aylık büyük turneyi o zamanlar Galatasaray umumi kaptanı Yusuf Ziya (Öniş) Bey’in teşebbüsüyle bir seyahat komitesi hazırlamış ve kafile başkanlığını da reis Ali Sami (Yen) Bey merhum yapmıştır. Kurulan komite İsviçre, Almanya, Çekoslovakya ve Macaristan’da yapılacak 17 maçın münhasıran Galatasaray kulübüne mensup kadro tarafından oynanmasını karar altına almıştı. Fakat Ali Sami Bey merhum, Avrupa’da maç yapılırken (Galatasaray) değil, fakat doğrudan doğruya, (Türk) isminin mevzuubahis olacağın hatırlatıp karara muhalefet etmiş ve kadronun memleketin en iyi futbolcularından kurulmasına çalışılması lüzum ve prensibini müdafaa etmişti. Komite, nihayet, bu yerinde görüş ve kanaate boyun eğdi ve Ali Sami Bey’e bu yolda tam salâhiyet verdi. Bu hususu, merhumun bir mektubundan aynen iktibas ediyoruz:
(… Galatasaraylı arkadaşları bu hususta ikna ettikten ve tam salâhiyet aldıktan sonra birinci sınıf kulüplerimize müracaat ettim. Akdedilen bir içtimada -ki Süleymaniye ve Anadolu murahhas göndermemişlerdir – kulübümün hiç bir teferrüt gayesi takip etmediğini, renk ve isim meseleleri hususunda dahi hiçbir ısrarda bulunmayacağımı söyledim… Fenerbahçe kulübü, bilâkaydü şart, muavenet vadetti fakat Altınordu ile İttihatspor kulüpleri bazı mazeretler dermeyen ettiklerinden müspet bir netice elde edilemedi. Ve ondan sonradır ki seyahat komitesi bizzat oyunculara müracaata mecbur kaldı. İş şekli makulünü kaybetmişti, bittabi nakıs oldu…)
Galatasaray takımı o tarihlerde hiç de kuvvetli ve mütesanit bir manzara arz etmiyordu. Bu bakımdan, seyahat komitesinin fazlaca taassup yüzünden, düşmek üzere olduğu büyük hatadan Ali Sami Yen beyin yüksek dirayetiyle kurtulduğu muhakkaktır. Filhakika, o devrin 7 çok kıymetli futbolcusu tarafından takviye edilmiş kadronun aldığı dereceler göz önünde tutulursa yalnız Galatasaray kadrosuyla yapılacak 17 maç neticesinin nispetsiz derecede daha kötü tecelli edeceği aşikârdı. Nitekim yenilen 71 gole karşı yapılan 19 golün 16’sını hariçten alınanlar atmışlardır.
İki grup halinde ve ağustos sonlarında yola çıkan takviyeli Galatasaray kafilesine, bu suretle, Fenerbahçe’den Zeki, İsmet ve Galip, Altınordu’dan Nedim ve Cafer, İttihatspor’dan da Refik Osman ve Bekir dâhil oldular.
İki ay süren bu seyahatin başarısızlığı Galatasaray muhitinde şiddetli bir ihtilât doğurmuş, kulüp sarsıntılar geçirmiştir. Ayrıca, uğurunda 4 yıl kan döktüğümüz dünkü müttefikimiz Almanya matbuatının bu turne vesilesiyle yaptığı çirkin ve müstehziyane neşriyat da çok garip ve asap bozucu idi.
Alınan neticeleri kafile başkanı ve kulüp reisi Ali Sami Bey merhum aşağıdaki sebeplere atfetmiş ve şöyle ifade eylemiştir:
“Takımımız uğradığı mağlubiyetlere müstahak değildi. Eğer iyi sevk ve idare edilmiş olsaydı, İsviçre’den çıktıktan sonra yaptığı 15 müsabakadan, Hamburg, Nürenberg ve Prag hariç, 12’sini galibiyetle bitirebilirdi. Fakat takım tertibindeki hatalar, otorite zafiyeti, teknik bilgisizlik, maçların çokluğu, çayıra intibak edemeyiş, sakatlıklar, bir kısım futbol kaidelerinin Almanya’da yanlış tatbiki ve nihayet yerli hakemler bu imkânı takımımızdan aldılar.”
Kanaatimizce, sahada alınan neticelerin tatminkâr olmamasına ve o zamanki bir kısım Alman gazetelerinin hezeyanlarına rağmen, Galatasaray’ın dâhilen büyük gürültülere sebep olan 33 yıl önceki seyahati, her dış seyahat gibi, futbolumuzun ilerlemesi ve Türklüğün tanıtılması bakımlarından yine de…
Filhakika, gelecek yazımızda görüleceği üzere, Alman halkı, gazetelerinin neşriyatlarının tersine olarak, fesli Türkleri beğendikleri gibi medeni insanlar olarak görünce şaşalamışlar, sahada yalnız acayip acayip sıçrayacak sandıkları futbolcularımızın yine kendileri gibi koşup oynadıklarını da hayretle görmüşlerdir.
Kabul etmek gerekir ki, biz bir zamanlar Avrupa ve Amerika’da olduğumuzdan başka ve acayip şekillerde tanınmış idiysek bunda gizim de kabahatimiz büyük olmuştur. Çünkü biz kendimizi tanıtmaktan daima kaçınmışızdır. Bugün dahi, Türkü henüz iyi tanımayan muhitlerde kendimizi tanıtmamız için en müessir ve mükemmel vasıtanın futbol temasları olduğu muhakkaktır. Zira yüz bin, iki yüz bin gibi en büyük insan topluluklarına bugün sık sık ancak futbol maçlarında rastlanılmaktadır.
Yukarıdaki resim, takviyeli Galatasaray takımının 33 yıl önceki Orta Avrupa turnesinde üçüncü maça çıkışı sırasında Almanya’da alınmıştır. İlk iki maçını İsviçre’de (Lausanne Spor) a karşı 7-0 ve İsmet’in kolunun çıktığı maçta da (Servette) önünde 10-0 kaybeden takımımız Almanya’ya geçmiş ve Karlsruhe’ye gelip 4 Eylül 1921 günü Fenix takımı ile karşılaşmıştır.
Sahaya: Nedim, Cafer, Hüseyin, Refik, Galip, Nihat, Necip, Bekir, Ballaşa, Zeki ve Müçteba tertibinde çıkan takımımız oyunun başlarında Ustrumcalı Hüseyin’in bir ıskasını müteakip yediği golle, umumiyetle hâkim oynadığı bu üçüncü maçı da maalesef 1-0 kaybetmiştir.
İşte, yukarıdaki resimle, o günün cidden çok kıymetli, fakat talihsiz (11) ini tanıtalım.
Sağ baştan: Müçteba merhum (Galatasaray) Refik Osman (İttihadspor), Galip merhum (Fenerbahçe), Zeki Sporel (Fenerbahçe), Bekir (İttihadspor), Ustrumcalı Hüseyin merhum (Galatasaray), Cafer Çağatay (Altınordu), Yusuf Ziya Öniş, Nihat Bekdik (Galatasaray), Macar Ballaşa (Galatasaray), Nacip Şahin merhum (Galatasaray) ve maçın Alman hakemi, Diz çökmüş olan da Nedim Kaleci (Altınordu)dir.
(Gelecek resim ve yazı; takviyeli Galatasaray takımı 33 sene evvel Karlsruhe stadında rakipleriyle beraber ve o zamanki Alman ve Çek gazetelerinin Türkler ve futbolumuz hakkındaki cahilâne telâkki ve hezeyanlarından örneklerdir.)
Rüştü Dağlaroğlu – 12 Haziran 1954 – Akşam Gazetesi