Menü Kapat

Hırsız Deveye Karşı

Hırsız Deveye Karşı

Fenerbahçe tarihinin en ilginç simalarından biri olan Semai Şatıroğlu, Tekin Aral’ın Fırt dergisindeki bir yazısında karşımıza çıkıyor: Operasyonun adı; Hırsız Deveye Karşı.

Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


Transfer

Transfer piyasası Özal Ekonomisi’ne uygun bir şekilde ve de gayetle serbest bir biçimde açıldı. 40 milyonlar, 50 milyonlar, 60 milyonlar, 80 milyonlar havalarda uçuyor… Kör tuttuğunu öpüyor.

Asgari ücretin üç-beş bin lira artması, işçi ücretlerine memur maaşlarına üç otuz paralık zam yapılması için kıyametlerin koptuğu ülkemizde, ayağında topu üç defa sektirmesini beceren sözüm ona futbolcu paraya para demiyor. Spor kulüplerini kişisel çıkarları için kullanıp, yönetici koltuklarına popolarını yayan bir takım kişiler ise aslında sürekli kandırılan futbol seyircisinin cebinden çıkan bu parayı kendileri ödüyormuş gibi görünüp gazete sayfalarında caka satıyorlar.

Bu arada futbol seyircisi kandırıldığı gibi devlet de kandırılıyor.

Milyonlar alan futbolcular üç-beş yüz bin lira almış gibi gösterilerek futbolcunun ve kulübün vergi kaçırması sağlanıyor. Aradaki fark kulüplerin muhasebelerinde düzenlenen naylon faturalarla kapatılıyor.

Bu ülkede spor işleri, 19 Mayıs’ta spor yapan gencin ayağına paçalı don giydirmesine kadar geldi de, yukarıda sözünü ettiğimiz çarpıklıkları düzeltmeye kimsenin eli varmadı. Ya da gücü yetmedi. Dileriz bir gün o da olur.

Neyse şimdi bu pek keyifli olmayan sözleri bırakalım da, gelelim işin keyifli yanına.

Biliyorsunuz bu transfer dalgasının ilginç bir yanı da, futbolcu kaçırma olaylarıdır. Futbolcu kaçırma işinin ülkemizdeki mucidi ise Fenerbahçeli ünlü Hırsız Semai’dir. Adının hırsıza çıkması da futbolcu çalmasındandır. Bu yazıyı yazmadan önce sevgili Hırsız Semai’yi bulup bana bir-iki adam kaçırma olayı anlatmasını istedim. O da anlattı.

Ünlü milli santrahaf Ercan Aktuna’nın İstanbulspor’dan Fenerbahçe’ye transfer olduğu yıl, Ercan’ı kaçırma işini tabi gene Semai yüklenmiş.

Hırsız Semai Ercan’ı almış, Hereke’de bir arkadaşının çiftliğine götürmüş. Yalnız bu arada da gazetelere, ”Semai Ercan’ı Kilyos’a götürdü” diye bir haber uçurmuş, kendi deyimiyle ”Ters falso” vermiş. Amaç diğer kulüpleri yanıltmak, Ercan’ı bulup kandırmalarını önlemek.

Ercan’ı çiftliğine hapsetmiş. Yiyorlar içiyorlar, günler böyle geçiyor. Ama zaman da bir türlü geçmiyor. Ercan’ı orada transferin son gününe kadar saklaması gerekiyor. Yani aşağı yukarı yirmi-yirmi beş gün. Derken bir gün Ercan’ın canına tak etmiş.

-Baba, demiş Semai’ye. Burada afakanlar basmaya başladı. Gözünü seveyim şöyle bir yerlere gidelim.

O gece Hereke’den kalkmışlar, İzmit’e bir lokantaya gitmişler.

Tam yemeğe oturmuşlar birden masanın başında bir adam bitmiş.

Semai bir bakmış… Deve Ziya.

-Eyvah, demiş. Şimdi mahvolduk işte. Deve Ziya İzmit’in çok ünlü bir siması. Ve de hasta mı hasta Beşiktaşlı. Ercan’ı tanımamış… Fakat Semai’yi oralarda görünce de huylanmış.

-Bu yanındaki delikanlı kim?…

-Bir akrabam… Amerika’da jet pilotudur. Tatile geldi de onu gezdiriyorum.

-Ha iyi demiş, Deve Ziya.

Ve gitmiş. Bu arada Semai’lerin masasına bir şişe rakı ile bir de meyve göndermiş. Yemişler içmişler sonra Hereke’ye çiftliğe dönmüşler.

Bu arada Deve Ziya Semai’nin yanındakinin Ercan olduğunu öğrenmiş. Derhal Beşiktaşlı yöneticilere telefon edip durumu bildirmiş. Ertesi sabah da yıldırım gibi soluğu Hereke’deki çiftlikte almış. Yanında da iki üç adam. Deve Ziya’yı karşısında gören Semai ne yapacağını şaşırmış. Ondan sonra da başlamış bir kovalamaca. Hırsız Ercan’ı arabaya attığı gibi düşmüş yola… Deve Ziya ve ekibi de peşinde. Kovalamaca epey sürmüş. Deve bir yandan arabanın camından başını çıkarıp bağırıyormuş.

-Lan hırsız bunu senin yanına bırakırsam bana da Deve Ziya demesinler.

Uzatmayalım bir punduna getirmişler. Deve Ziya’nın elinden kurtulup kapağı İstanbul’a atmışlar.

Aradan bir hafta kadar geçmiş. Hırsız Semai yanında şöyle boylu, boslu karayağız bir genç gene tutmuş İzmit’in yolunu. Bir otele yerleşmişler. Akşam da kalkmışlar, gene evvelce Semai’nin Ercan’la gittiği o lokantaya gitmişler. Bir süre sonra kapı açılmış, içeri yanında birkaç arkadaşıyla Deve Ziya girmiş. Zaten lokantada Deve Ziya’nın her akşam geldiği İzmit’in en iyi lokantasıymış.

Semai hiç bozmamış. Onları gören Deve Ziya ise hemen dikilmiş başlarına.

-Oo hırsız, gene mi düştün buralara?…Yanındaki delikanlı kim bakalım?…

-Bir akrabam, demiş Semai. Amerika’da jet pilotudur da tatile geldi.

Deve pis pis sırıtmış.

-Yaa demek akraban… Demek gene Amerika’da jet pilotu.

-Evet, demiş Semai

-Peki öyleyse… Hadi size afiyet olsun, sonra görüşürüz.

Deve Ziya sırıtarak uzaklaşmış. Yemeklerini bitirmişler. Otele gidip odalarına çekilmişler.

Sabah Semai kalkıp beraberindeki gencin kaldığı yandaki odaya bakmış. Odada kimse yok.

-Tamam, demiş. Deve Ziya kaçırdı bizimkini.

Bir taksiye atlayıp İstanbul’a dönmüş.

Aradan bir hafta geçmiş. Karayağız delikanlı çıkıp gelmiş.

Semai heyecan vede keyifli sormuş.

-N’oldu, nasıl geçti?

-Şahane geçti Semai abi. Beni otelden kaçırdıktan sonra Abant’a götürdüler. Oradaki o lüks otele yerleştirdiler. Başıma da bir adam diktiler. Bir hafta krallar gibi yedim içtim, yan gelip yattım. Deve Ziya’nın Beşiktaşlı yöneticileri otele getireceği gün de bir punduna getirip kaçtım.

-Peki, Deve’ye ne dedin bu arada?

-Senin dediğin gibi, ben ikinci lig gol kralı Yeşildirekli Salih’im dedim. Sağ ol Semai abi, sayende çok iyi bir tatil yaptım ama çok ta korktum bu arada.

Bu defaki genç, gerçekten Amerika’da özel bir kuruluşta pilotluk yapan ve Türkiye’ye tatile gelen Semai’nin akrabası imiş.

Fırtçakalın…

Tekin Aral

Bir Cevap Yazın