Menü Kapat

Yanan Müze

Yanan Müze

1931 hırsızlığı ve 1932 yangını yüzünden Fenerbahçe Müzesi’nden “kaybedilen” eserler, müzayede sitelerinde ortaya çıkıyor. Kulüp yöneticileri ve yetkililer bu hazinelerin Fenerbahçe Müzesi’ne dönmesi için büyük gayret gösterirken biz de yangın felaketini bir de bu açıdan hatırlamak için Rüştü Dağlaroğlu’nun 1957 tarihli kitabından “Yanan Müze” bölümünü sitemize taşımak istedik…

Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


Yanan Müze

Türk sporunun şan ve şeref timsali Fenerbahçe’nin bu mümtaz durumu ile mütenasip zengin mükâfatlara sahip olacağı tabiidir. 5 Haziran 1910 da Strugglers’ı 3-1 yenerek kazanılan gümüş işlemeli ilk kupa ile başlayan mükâfat serisi kısa zamanda artmağa başlamıştır. 1913 de Altıyol ağzındaki lokalde sayısı 10’a yaklaşan kupa ve heykeller için küçük bir vitrin alındı ve Fenerbahçe’nin zafer müzesinin temeli böylece atıldı.

1914’de Kuşdili’ndeki lokalin 2 inci katında bir odayı müze ayırmak ihtiyacı duyulmuş ve burası Birinci Cihan Harbinden sonra zengin bir hüviyet iktisabına başlamıştır. Kazanılan mükâfatları koymak için yeni vitrinler yaptırılmak zaruretiyle karşılaşılıyor ve 1926’dan itibaren artık burası da ihtiyaca yetmez olduğundan, büyük vazolarla şiltler diğer odalara ve alt salona serpilmeğe başlanıyordu.

Sait Selâhattin Cihanoğlu’nun, 1926’da Afrika’da avlayıp Londra’da tahnit ettirdikten sonra, kulübe hediye ettiği 22 adet vahşi hayvan başı, her tarafa asılmış ve kulübe ayrıca bir hususiyet ve eşsizlik vermiştir.

1932 ilkbaharında Fenerbahçe’nin kupa, şilt ve heykel mevcudu, tahminen, 120’yi aşmıştı. İçtimai, siyasi, askeri, sportif birçok cemiyetlerden, Osmanlı İmparatorluğu Sultan, Şehzade ve hatta Padişahlarına; müteaddit yabancı ve düşman teşekküllerden, İşgal Orduları Başkumandanlığına kadar; türlü yüksek makam, teşekkül ve şahsiyetlerce sunulmuş ve zorlu mücadeleler sonunda kazanılmış, manen olduğu kadar maddeten de değerleri yüksek ve kâmilen Avrupa mamulü bu çok zarif sanat eserlerinin göz kamaştırıcı mana ve manzaraları, her gören ve ziyaret eden üzerinde, derin ve sihirkâr bir tesir bırakırdı. Hele İşgal ve Mütareke Devrinin o paha biçilmez zafer nişaneleri her Türk için göğüs kabartıcı, her Fenerbahçeli için sonsuz iftihar vesileleri idiler.

Yanan bu mükâfatların, maalesef bir kaydı mevcut değildir. Yangın sabahı kurucu aza Hüseyin (Serter), yeni antrenör Sveng ve diğer birkaç Fenerbahçeli tarafından dereden kovalarla su taşımak suretiyle, kızgın ateş içinden çıkarılan ve top ağaçların altına yığılan kısmen ezik ve erimiş, kısmen kırık ve kısmen de az hasar görmesi sevinçlerle karşılanmış bu hatıraların muhafaza edilmemeleri; hiç olmazsa tamamen yanıp eriyenlerle beraber, bunların hemen tespit ve kayıt olunmamaları büyük bir hatadır. Zira, bu telâfisi imkânsız hatıraların kâmilen unutulacağı, zamanın bunların üzerine bir silgi çekeceği aşikâr olduğuna göre; Fenerbahçe’nin 25 yılık bir devrinin canlı ve kıymettar vesikalarını toplu olarak tespit etmemek pek büyük bir günah olmuştur.

Aşağıda arz olunan ve okurken bir taraftan heyecan, diğer taraftan da ıstıraptan gözler yaşartacak muazzam liste, yanan o zafer hazinesinin tamamına yakın miktarını gösterir. Bunu tespit edebilmenin ne kadar yorucu ve zor olduğunu takdir etmek güç olmasa gerektir. Yangından sonra senelerce süren gayret neticesi, tarafımızdan tespit olunan liste, eğer, taşıdığı muazzam hüviyetle bugün külü dahi kalmamış aslı hakkında bir fikir ve ölçü verebilirse, bu, uzun mesai yıllarının tahripkâr yorgunluğunu gideren namütenahi bir haz olacaktır.

Dr. Rüştü Dağlaroğlu

Bir Cevap Yazın