1935 senesinde Türkiye’den bir basın heyeti Almanya’ya gitmiş. Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde “Almanya İntibaları”nı kaleme alan Galatasaray kurucusu Abidin Daver, 7 Mayıs tarihinde çok enteresan bir sohbetin detaylarını aktarmış. Şüphesiz heyette başkaları da vardır ama birisi Galatasaray kurucusu, diğeri eski Fenerbahçe sporcusu (Burhan Asaf Belge) iki ismin bu yazıda geçmesi, bizi bu yazıyı tarihe geçirmeye sevk etti… “Hitler’le Mülakat” başlıklı yazıda, bu ruh hastası adamların dünyayı bir felakete ve milyonlarca insanın ölümüne sevk etmesinden birkaç sene önce, bir Galatasaraylı ve bir Fenerbahçeli Hitler’in karşısında…
Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu
Hitler’le Mülakat
Bugün, hiç hesapda yokken Hitler tarafından ani surette kabul edildik. Berlin’in Vilhelmşrase denilen meşhur caddesindeki başvekâlet sarayına pek kolaylıkla girdik. Herkesin ayni suretle girip girmediğini bilmem ama Türk gazetecisi der demez kapılar açıldı. Almanya’yı elinde ve elinden tutan bir adam, tavanına kadar çilek rengi kadifelerle döşenmiş geniş bir salonda bizi kabul etti. Telgrafla bildirdiğimiz gibi yanında Propaganda Nazırı Göbels de vardı.
Kendisi nazilere mahsus sarı üniformanın yalnız ceketini giymişti. Pantalonu lâciverddi. Bir gün evvel merasimde giydiği çizmeleri çıkarmış, ayağına rugen asker potinleri geçirmişti. Göğsüne harbde kazandığı demir salib nişanını takmıştı. Yanında duran Göbels sivildi.
Bizi güler yüzle karşıladı. Kestane rengi saçlarının çerçevelediği başında küçük bıyıklarından ziyade yeşile bakar mavi güzel gözleri dikkati celbediyordu. Bakışı tatlı ve zeki idi. Nadiren gözlerinde bir şimşek çakıyor, o zaman yüzü ciddileşiyordu. Hepimizin birer birer elini sıktı ve her defasında Alman an’anevi selâmına göre ökçelerini takırdatarak bizi selâmladı. Ellerimizi kısa bir sıkışla bırakmıyor, takdim merasimi bitinciye kadar hararetle sıkıyordu.
Bu samimi hali ile hemen hepimizi teshir etti. Seyahatimiz hakkında bizden ve Göbels’ten uzun uzun malûmat aldı. Türk gazetecilerile görüşmekten memnun olduğunu söyledi. Sonra birdenbire ciddileşerek gazetecilik hakkındaki fikirlerini kısaca hulâsa etti.
– Dünyada daima bir hakikat vardir, dedi. Hakikati gazeteci isterse olduğu gibi yazar, istemezse değiştirir.
Bazı memleketlerin gazetecileri bunu yapıyorlar, hakikati bırakıp yalanlar yazıyorlar. Mesela benim boğazımda ameliyat yapıldığını, asabi buhranlar geçirdiğimi, sanatoryomda yattığımı uyduruyorlar. Görüyorsunuz ki sıhhatteyim ve vazife başındayım.
O zaman Göbels müdahale etti:
– Bazı memleketlerin gazetecileri Almanya hakkında doğruyu yazarlar, Türk matbuatı da bunlardandır, dedi.
Hitler’in yüzünde çok tatlı bir tebessüm peyda oldu. Hepimize ayrı ayrı ve çabucak göz gezdirerek memleketi hakkında doğruyu yazdığımız için müteşekkir ve minnettar olduğunu söyledi.
Sonra kâh Göbelse, kâh bize hitab ederek seyahatimiz hakkında malümat istedi. Hamburg’a gideceğimizi öğrenince, sözü havaya intikal ettirdi. Berlin’e geldiğimiz sırada havanın fena ve hatta karlı olmasına teessüf etti.
– Hamburg’da hava ya iyi, ya çok fenadır. Mütemadiyen yağmur yağar, havasının fenalığıle meşhur olan bu şehirde iyi havaya ras gelmenizi dilerim, dedi.
Bunu müteakıb Göbelsten nereleri gördüğümüzü, daha nereleri göreceğimizi sordu. «Türk gazetecilerine her şeyi gösteriniz» dedi. Bilhassa amele hayatına aid şeyler gösterilmesini istedi.
Gittikçe gönüllere hitab eden çok tatlı bir sesle görüşüyordu. Bir gün evvel 1 Mayıs bayramında bir milyon kişiye hitab ederken yumruklarını sıkan, çizmeli ayağını yere vuran ve sesi gürliyen büyük şef gitmiş, yerine samimi, mültefit, nazik bir ev sahibi gelmişti.
Hitler, muhakkak ki, hususi hayatında sade, samimi ve çok cazibesi olan bir adamdı. On dakika içinde bizi kendine celbetmişti. Mülâkat bitecek diye üzüntü duyduk adeta. 66 milyon Almanın gönlünü çekmiş ve onların başına geçmiş olan bu büyük adamla daha çok görüşmek istiyorduk. Fakat mülakatın uzamasına ve siyasi bir şekil almasına imkân yoktu.
Ayakta cerevan eden mülâkatımız, nihayet bitti. Mülâkat esnasında tercümanlık eden Matbuat Umumi Müdür muavinlerinden Bürhan Asaf Belge, heyetimiz namına Hitler’e teşekkür etti. Bize gösterdiği iltifat ve nezaketten müteşekkir ve minnettar olduğumuzu söyledi. Türk gazeteciliğinin inkılâb yapmış bir memlekete yaraşan bir dürüsti ile vak’alar ve hâdiseleri daima objektif olarak hakikate uygun bir tarzda yazdığını ve ötedenberi tanıdığımız Almanya’yı yakından gördüğümüzü ve bu görüşün eski bilgilerimizi teyid ettiğini, Alman gençliğini böyle zinde ve çalışır bir halde görmekten büyük memnuniyet duyduğumuzu ilâve etti. Tekrar birer birer ellerimizi sıktı, vaziyet aldı. Nazi selâmına reveranslar da ilâve etti. Yanından çıktık.
7 Mayıs 1935 – Cumhuriyet Gazetesi (Abidin Daver)
Bu adı silinesice iğrenç mahlukun tarihin akışı gereği, Fenerbahçe tarihinde yer almasından hicap duydum.
Eğer 2.Dünya savaşında nazi alman ordusu Türkiye’ye girseydi aile büyüklerime neler olabileceğini düşünmek bile ürperti veriyor. Fenerbahçe tarihi konusunda eğitimimi aldığım, Fenerbahçe aşığı babam ve dolayısıyla ben Fenerbahçe tarihinde yer alan birçok şampiyonluklar yaşatan Fenerbahçe’ye hizmet etmiş Yahudi sporcular da yok edilmiş olacaklardı.
Umarım ki, adı silinesice dünyanın gelmiş geçmiş en büyük ırkçısı ve savaş suçlarının sorumlusu hitler diye anılan dünyayı ateşe veren nazi iblis, cehennemin dibinde ilahi adalet karşısında hesap veriyordur.
Never again / Bir daha asla :'(
“Fenerbahçe Tarihi Kadroları” grubu kurucusu ve “Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu” üyesi
İzzet İsrael Benyakar