Menü Kapat

Don Givens

Haluk Kılıç ağabeyin muhteşem arşiv çalışması sayesinde Fırt dergisinden Tekin Aral yazılarını yayınlamaya devam ediyoruz. Bu sefer sırada Can Bartu ve Don Givens ile bir hatıra var. Keyifli okumalar…

Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


Fırtbol

Uzun zamandır maça gitmiyordum…

Önce vakit yok… Dört duvar arasında işle güçle öyle bir maça dalmışız ki sormayın gitsin…

Sonra da tadı yok… Pazar günleri bizim Dalyan’daki sahada, Türk futbolunun eski kulağı kesikleri her hafta kıran kırana kapışıyorlar… Arada bir gidip onları seyrediyorum… Futbol seyretme zevkimi de böylece aradan çıkarıyorum…

İşte geçen hafta kalktım maça gittim… Fenerbahçe – Boreo maçına…

Daha doğrusu, futbolumuzun ünlü cambazı bizim Can Bartu çıkardı beni baştan… Kurulduk Can’ın salon salamanje, bir mutfak, iki yatak odalı arabasına, düştük yola… Bulgar takımı, birkaç gün önce ülkesindeki lig maçında 7 tane yemiş ya… Yazılanlardan, sağda solda konuşulanlardan, herkes gibi ben de iyice dolduruşa gelmişim, Can’a soruyorum:

  • Sinyor bir dört tane sallar, ikinci maçı garantiye alırız değil mi?

Can’da ses yok… Biraz daha gidiyoruz, gene soruyorum…

  • Peki, yahu iki tane de mi atamayız bu adamlara?

Can’da gene ses yok… “Yahu Can ne anlar” diye düşünüyorum kendi kendime…

“Alt tarafı, 15 sene top oynamış… 40 küsur kere milli olmuş…6 sene de İtalya’da top koşturmuş… Bu işi bunca spor yazarımızdan iyi bilecek değil ya!”

İnönü Stadı’na gelip, bizim basın tribününde yerlerimizi alıyoruz… Tribünler tıklım tıklım… Bir seyirci var ki, adama değil maç, savaş kazandırır…

Ve Fenerbahçe sahaya çıkıyor… Çıkıyor… Başka da bir şey yapmıyor zaten…

Sahada bir şeyler oluyor ama pek bir şey anlaşılmıyor…

“Ulan yoksa ben epeydir gelmiyorum da, futbolun şekli mi değişti” diye düşünüyorum…

Uzatmayalım… Dizi filmin sonunda, “Dört mü, beş mi?” derken havamızı maça alıyoruz. Sonra ufak ufak gazlıyoruz…

Geçen gün Fenerbahçe Sosyal Tesisleri’nde, Fener’in enine boyuna, Mekosa gibi futbolcusu Erol’a rastladım. Söz maçtan açıldı… Erol:

  • Abi bizim en büyük derdimiz gol… Bu işi hala öğrenemedik… Bak ben sana bir anımı anlatayım, dedi…

Ve anlatmaya başladı…

  • Çocuğum olacaktı… O günlerde de İrlanda’ya milli maça gidiyorduk… Maçtan önce arkadaşlara, “İlk golü atacak futbolcunun adını çocuğuma koyacağım” dedim… Maç başladı… Onlar da Don Givens diye bir santrafor var… Adam bir tane çaktı… Bir tane daha… Bir tane daha… Derken… Arkadaşlardan biri yanıma yaklaşıp, “Bana bak Erol…Sen bu isim işinden vazgeç… Yoksa bu gidişle çocuğun ismini Don Givens koymak zorunda kalacaksın” dedi.

Ben de vazgeçtim… Ayrıca çocuğumun 6-7 sene isimsiz kalma ihtimali de vardı…

Tekin Aral

Bir Cevap Yazın