Fenerbahçe basketbol/voleybol tarihinin en önemli sporcularından biri olan Nazmiye Kor ile 1956 yılında yapılan röportajı bulunca, yayınlayalım istedik. Keyifli okumalar…
Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu
Şampiyon Kızlarımızı Tanıyalım
Nazmiye Kor
“Erkeklerin milli futbol ve voleybol maçlarında şampiyon veya şampiyon namzedi olan Galatasaray esas olarak ele alındığı halde İstanbul kızlar voleybol muhteliti için takımımız niçin tercih edilmiyor da ancak 2 oyuncu alınıyor?”
Renklerimize bu sene iltihak eden ve bilhassa İstanbul birinciliklerindeki Moda maçı galibiyetinde büyük payı bulunan bu genç arkadaş hâlen Çamlıca Kız Lisesinin voleybol kaptanlığını yapmaktadır.
Hem okulda hem de antrenmanda bulamayınca telefona sarıldık. (Telefon numarasını vermeye lüzum görmüyorum. Çünkü her zaman dersleriyle o kadar meşgulmüş ki telefona daima annesi bakarmış!)
İlk olarak gaybubet sebeplerini öğrenmek istedik. Derslerden veya antrenmandan kaçıyor zannederek günahına girmişiz. Meğer 3 günden beri hasta imiş. Geç oldu ama geçmiş olsun…
Şimdi telefon muhaveremizin nakline geliyorum. Lâf aramızda Nazmiye’nin sesi hiç de fena değil hani!
Oyunda hiç konuşmayan ve umumiyetle gayet soğukkanlı gözüken Nazmiye’ye ilk olarak heyecanlanıp heyecanlanmadığını sordum.
Kandilli ve Moda maçlarinda, bilhassa servis atarken çok heyecanlanırım.
Maça girerken, oynarken ve çıkarken ne düşünürsün?
Girerken yeneceğimizi düşünür, bazen de korkarım. Maç esnasında gözüm bir şey görmez!
(Aman Nazmiyeciğim. Ben korktum senden. Ya gözün bir kere görmeye başlarsa karşı takımın hali nice olur!)
Maçtan sonra, galip gelmişsek çok sevinirim. Aksi halde ağzımı bıçak açmaz.
(Bu ne büyük lâflar yavrucuğum. Anlaşıldı her zaman kapalı olan ağzını telefon iyi açtı galiba…)
Uğura inanır mısın?
Hayır. Ve bilhassa 13’ü uğursuz saymam.
İstanbul Üniversitesine yenil…
(Bitirmeme müsaade etmeden) Yenilmemiz pek feci, keşki aklıma getirmeseydiniz. Sebepleri oldukça çok. Karşımızdaki takımı küçümsemek (Hâlbuki ben de büyültmekten şikâyetçiyim) işi ciddiye alarak iyi çalışmamak, kafasız oynamak!
(Hepsine evet ama vallahi kafalarımız yerindeydi!)
Boş vakitlerini nasıl geçirirsin?
Kedi ve köpeklerle oynamakla…
Beğendiğin yemek ve tatlılar?
Kuzu pirzolası, pilâv ve tulumba tatlısı.
(Nasıl da belli öğle yemeklerini mektepte yediği…)
Sinemaya sık sık giden ve “Caniler Avcısı” filmini pek beğenen Nazmiye artistlerden de şunları sayıyor:
Rossana Brazzi, Victorio Gassman, Stewart Granger, Marlon Brando, Ingrid Bergman, Prenses Kelly!
Beğendiğin sporcular?
Basketbolculardan Altan, Yalçın, Can, Turan ve Partener’i; futbolculardan da: Şükrü, Turgay, Lefter, Naci ve Mustafa’yı beğenirim. Fakat derslerim dolayısıyla maçlara her zaman gidemiyorum.
Modayı takip eder misin?
İhtiyaç hissetmiyorum. Çünkü umumiyetle spor giyinirim.
Tekrar spor bahislerine döndük:
Spora ne kadar zaman devam etmek niyetindesin?
Yapabildiğim müddetçe.
Tabii sen de arkadaşlar gibi milli maçların yapılmasını vs. yi isteyeceksin…
Bu şekilde yapılacaksa yapılmaması daha iyidir. İşittiğime göre Galatasaray’dan 4, Moda’dan 2-4, İstanbul Üniversitesi’nden 3 namzet seçiliyor da İstanbul ve Türkiye’nin şampiyonu olan takımdan İstanbul muhtelitine ancak 2 kişi çağrılıyor. Milli futbol ve voleybol takımları seçilirken en formda olan Galatasaray takımı esas olarak alınıyor da kızlarda niçin Fenerbahçe tercih edilmiyor anlamıyorum.
Bu hususu ben de anlayamadım. İnşallah ilgililer pek yakında hepimizi aydınlatırlar…
16 Nisan 1956 – Fenerbahçe Spor Gazetesi | Röportaj: Ayten Salih