Türk futbolunda 1930’lu yıllar kavga dövüş yıllarıdır. Gerçi hangi yıllar böyle değil ki… Bu kavgalardan birinde Zeki Rıza Sporel’e gidip “Nasıl olacak bu işler?” diye sormuşlar.
Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu
Zeki Rıza Diyor ki
Tekme atmak, çarpmak usulünü bırakmak lâzım
Kasdi ve hatalı oyunculara karşı çok şiddetli cezalar verilmelidir
Cuma günkü Galatasaray – Vefa maçı hakkında İstanbul mıntakası futbol heyetinin tahkikatı hatalı oyuncuları meydana çıkarmış Muhteşem ile Halük hakkında ikişer ay boykot cezası verilmiş, oyunu idare eden hakem Ademin de bir sene müddetle resmí maçlara sokulmaması kararlaştırılmıştır.
Bir kaç oyuncunun yaralanmasile neticelenen bu son maç münasebetile dün bir muharririmiz eski millî takım kaptanı Fenerbahçeli bay Zeki Rıza ile görüşmüş ,tertib edilen cezalar ve maç hakkında fikirlerini sormuştur.
Bay Zeki Rıza diyor ki:
– Bu son maç hadisesinde mesul aramaktan ziyade, eskiden beri çalışılıp ta bir türlü önüne geçilemiyen fena bir zihniyet ve ya haleti ruhiyenin halli çareleri araştırılmalıdır. Bir çok oyuncularımızda maalesef sportmenliğe hiç te yakışmıyan fena bir haleti ruhiye vardır. Oyuncular her ne pahasına olursa olsun maçı kazanmak için her türlü çareye başvurmakta geri kalmıyorlar.
En kolay ve en kestirme olarak ele alınan çare de tekme atmak, çarpmak, karşısındaki oyuncuyu bu suretle korkutmak oluyor. Memleketimizde futbolun başladığı tarihten itibaren tatbik edilen bu fena usul oyunu kazanmağa yegâne silâh gibi kullanılıyor. Her şeyden evvel bu zihniyeti ve usulü kökünden kazıyıp atmak lâzımdır. Bu da hakemlerin vasi salâhiyetlerini, teşkilâtı değiştirmek, nizamnameleri yeni baştan şiddetli cezalarla tanzim etmekle kabildir. Avrupada kasti ve hatalı oyunculara karşı çok şiddetli cezalar verilmekte bu kabil oyunculara uzun müddet boykot edilmektedir.
– İstanbul mintakası futbol heyetinin verdiği cezaları nasıl buluyorsunuz
– Kısaca söyliyeyim ki; bu cezadan ben hiç bir şey anlamadım.
Dikkat edilecek olursa sertliğe, hataya, tekme atmaya en ziyade iyi oyuncu olmıyan, âciz ve kabadayılık zihniyeti güden oyuncularda tesadüf edilir, Bu kabil oyuncular da daima iyi oyunculara musallat olurlar, onların zayıf noktalarını ancak bu usulün tatbikında bularak ellerinden geleni yaparlar, oyuncuyu sakatlıyarak maçı kazanmak isterler. Bunun fena bir neticesi şudur:
Bu suretle memlekette istidadlı kıymetli oyuncuların, korkak oyuncu olmalarına ve sahadan çekilmelerine sebeb olurlar. Sporda bu zihniyet devam ettikçe memlekette iyi oyuncu yetişmesine de maalesef imkân kalmaz.
Yalnız bir hadise çıktığı zaman harekete geçmek değil, mütemadi bir takib ve alâka ile bu hadiselere meydan vermemek lâzımdır. İşte gözönünde tutulması icab eden mühim nokta budur.
Hakem meselesine gelince: Bir parça spordan anlayanı, eline bir didiik vererek mac basına ge… him bir vazife vermek hiç doğru olmıyan bir harekettir. Hakemin sportmen ruhlu, iyi ahlâklı, karakteri sağlam, içtimaî mevki sahibi bir sporcu olması lâzımdır.
Bay Adem ciddî ve hüsnü niyet sahibi bir hakem olmakla beraber onun bu maçta ve bundan evvelki maçlarda şiddetli oyunlara karşı ihmalkâr davrandığını, salâhiyetini tamamile kullanmadığını görüyordum.»
31 Ocak 1935 – Akşam Gazetesi

Yorum bırakın