Dertli Fenerbahçe

Dertli Fenerbahçe

Haluk Kılıç ağabeyin arşivinden çıkan 1958 tarihli Adam dergisinde bir “Dertli Fenerbahçe” yazısı var. İsimler ve sözleşmeler büyük… Keyifli okumalar…

Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


Dertli Fenerbahçe

Bundan iki sene kadar önce bir pazar günü idi. Fenerbahçe kulübünün müdüriyet odasında birinci takımda henüz oynamaya başlamış olan genç ve mahcup bir futbolcu, kulüp müdürünün karşısında ezile, büzüle konuşmaya başlamıştı:

Beni çağırmıştınız, Fikret ağbi…

Emektar futbolcu Büyük Fikret;

– Evet, demişti, seninle biraz konuşacağım.

Eski ve kurt futbolcu, 17 yaşındaki yeni ve istidatlı oyuncuya uzun, uzun nasihatte bulunduktan sonra, idare heyetinin kendisini beğenmekte olduğunu, tahsili ve sair ihtiyaçları için şimdilik mütevazi bir yardımın yapılacağını, fakat bazı futbolcular gibi, yarın, öbür gün gazetelerde birkaç defa resmi çıkınca, kat’iyen şımarmamasını söylemişti.

Bu genç futbolcu Can Bartu idi. Kulübünün hakkında gösterdiği alakayı unutamayacağını belirtiyor ve sık sık “Ağabeylerimin bana karşı gösterdikleri bu iyiliğe, minnettarım” diyordu.

Şu var ki genç oyuncu amatör kalmakta fayda görüyordu, Zira profesyonel olduğu takdirde basketbol oynaması da, imkânsızlaşacak ve Fenerbahçe basketbol takımı yıldız bir oyuncusundan mahrum kalacaktı.

Aradan çabucak iki sene geçti. Fenerbahçe futbol takımı, yine istikrarsız günler geçiriyordu.

Takım daha bir kaç hafta öncesine kadar Galatasaray’la puan, puana bulunurken, İstanbulspor’a mağlup olunca, şaşkın bir halde şampiyonluğu kaybetmişti. Fenerbahçe’ye bu akıbeti getiren futbol takımında bazı oyunculara yüz bin lirayı bulan mukavele yenileme ve transfer ücreti ödenmiş, kulüp bu yüzden mali kriz içine girmişti.

İşte bu sıralarda idareciler yeni mukavele ücreti talepleriyle karşılaşıyorlardı, İki sene önce ezile büzüle, en mütevazı yardıma bile minnettar kalacağını söyleyerek, emektar futbolcu ağabeysinden nasihat alan Can da, artık, profesyonel futbolculuğun tabii vasıfları içinde yirmi bine bile para demiyor, otuz bin lira talep ediyordu. Anlaşılıyordu ki, basketbola olan bağlılığı otuz binden daha değerli değildir.

Fenerbahçe idarecilerinin canlarını sıkan hâdise, yalnız Can meselesi değildi. Ondan daha mühim olan bir de Lefter hâdisesi vardı.

Büyük futbolcu Lefter belki de Fenerbahçe’de son senelerini idrak etmekte idi. Çünkü çok defa takım oyunundan ziyade, ferdi hüneriyle ün salmış olan bir virtüöz futbolcunun, eskiden kuvvetli Fenerbahçe on biri içinde şahsi oyun tarzı bugünkünden daha az yararlı olması yanında, bir de yüksek ferdi kabiliyetinin zaman zaman büyük teselliler halinde tecelli eden verimli neticeleri vardı. Oyun içindeki çalışması bugün maalesef eskisi gibi uzun süreli bir tempo ile devam etmiyordu. İşte bunu, kendisi de herkesten iyi bilen Lefter ne alırsa, bu son pazarlıkta alırdı.

Mukavelesi biten başka oyuncu yok muydu? İki kişi daha vardı: Niyazi ile Avni!

Niyazi de bir hayli eskimiş oyuncu idi. Onun da bir takım iddiaları vardı. O da en az ücret alan arkadaşları kadar hak sahibi idi. Asgari had 15.000 liradan başladığına göre, Niyazi de (kıdemi dikkate alınarak) idarecilerinden insaflı (!) olmalarını isteyecekti.

Avni de en azına katlanırdı amma, o az olan miktarda on, on beş bin lira civarı idi.

İşte Fenerbahçe idarecileri şimdi bu rakamlar karşısında şaşkın vaziyettedirler. Kaybolan şampiyonluğa mı acımalı, bir buçuk yıl evvel sarf ettikleri yüz bin ve belki de yeniden harcamak zorunda kalacakları bir yüz yirmi bine mi, yanmalıydılar? Şu anda ne yapacaklarını, ne edeceklerini kendileri de bilemez haldedirler. Çünkü artık Fenerbahçe’de durum öyle bir özellik gösteriyor ki; oyuncu idareciye değil, idareci oyuncuya tâbidir.

20 Şubat 1958 – Adam (Haftalık Aktüalite Dergisi)

Yorumlar

Yorum bırakın