Tarih boyunca Fenerbahçe ile rakipleri arasında mücadelede haksızlıklar ve hezeyanların devreye girişi hiç bu kadar net anlatılmamıştı. Rauf Ulukut’un zabıtalık mücadele tabiri, müthiş yerinde… Fenerbahçe’nin 1953 şampiyonluğu sonrası yazılmış, adeta manifesto niteliğinde bir yazı…
Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu
Zabıtalık Mücadele
Sporda yenilip, yenmenin her zaman için varid olabileceğini düşünemeyecek kadar “körü körüne” inanıcıların taassubuna kızmaktan ziyade insanın böylelerine acıyası geliyor.
Bunların kafalarında çöreklenen “her ne bahasına olursa galibiyet” mefhumu, bizim anlayışımıza göre; sporun dışında “zabıtalık” bir mücadeledir. Böyleleriyle konuşulmaz, böylelerine bu mevzuda selam dahi verilmez.
Bu seneki lig şampiyonluğumuzun kendi düşünce çerçevemiz dışında kalan gürültülü akisleri, bu kabil hazımsızların kopardıkları vaveyladan başka bir şey değildir!
Sanki babalarından tevarüs eyledikleri şampiyonluk tapusunu zorla ellerinden kaptırıyorlarmış gibi, edep dışı kelime ve hareketlerle taşkınlık yapan bu zavallıların, acaba yakınlık duydukları renklere karşı, ayrıca ne gibi faydalar temin ettiklerini de merak eder dururuz?
Böyleleri olsa olsa, taraftarı bulundukları renklerden, birçok kimseleri soğutarak, kendi saflarında muazzam gedikler açarlar.
Bir kulübün en büyük kazancı gelecek nesilleri kendisine bağlamasıyla başlar ve o kulübe gelecek nesillerin bağlanışını hazırlamak için de yalnız galip gelerek değil, temiz örnekler verebilmek lazımdır. Aynı zamanda bu şekil bağlanışların, sakar galibiyetlerden daha köklü taraftarlar topladığı görülmüştür.
Dolayısıyla daha ilk adımında “galibiyet – mağlubiyet” diye bir davaya kendini kaptırmayan herhangi bir taraftar, “güzel”e âşık olur. “hakkı tanıyan”, “haksızlığı tutmayan” biri olarak spora “kendi”ni verir.
İşte bu, ideal bir seyirci numunesidir ki, bunların, yekûnu çoğaldıkça memlekette spor anlayışının, spor terbiyesinin kökleşmesine yol açar.
Taraftarından kötü tahrikler görmeyen, iyi hareketleri benimsenerek alkışlanan bir sporcu da sırtını dayadığı bu necip kütleye layık olmağa çalışır. Zincirleme olarak birbirini tamamlayan bu düşüncelerin muhassalasını alacak olursak, böylece top yekûn; memleket sporu kalkındırılmış olur.
Bu sene Fenerbahçe’nin kazandığı zaferde, bazı taşkın seyircilerin tahriklerine kendini kaptırmayan futbolcularımız büyük ve hayati rol oynamışlar ve bazı ahvalde futbolcuların da, seyircilerine örnek bir hareket tarzı hazırladıklarını ispat etmişlerdir.
Onun için 1952-1953 şampiyonluğumuzun hatıralardan silinmeyecek en güzel taraflarından birisi de bu olacaktır.
Rauf Ulukut – Öz Fenerbahçe – 23 Şubat 1953

Yorum bırakın