Alaturka Futbol

Alaturka Futbol

1930 yılında, Milliyet gazetesinde yazan Burhan Felek’e gelen “Alaturka Futbol Nasıl Oynanır?” başlıklı bir mektup, o günden bugüne temel sorunların pek de değişmediğini gösteriyor… Keyifli okumalar…

Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


Alaturka Futbol Nasıl Oynanır?

Efendim, birkaç günden beri sinirlerim pek yolunda gitmiyor. Havalar, yiyecekler, şahsi işler, yeni gazeteler ve yeni fırka gibi hoş, nahoş birtakım sebepler dolayısıyla hiç de neşem yerinde değil. Tuhaf yazı yazmak zaruretinde olan bizim gibiler için bu haleti ruhiye mühlik bir şeydir, insan siyah düşünüp pembe yazamaz ki… Ben de bu kötü vaziyette iken (Allah razı olsun) bir kariimden aldığım bir mektup imdadıma yetişti. Bu haftalık size onu takdim edeceğim; işte mektup:

“Felek Bey;

Çoktan beri size yazmak istediğim bir kusuru karalamak için ancak bugün vakit bulabildim ve derhal ifadei hale başladım. Mektubumun üslubunda ve ifademin siyakında zaaf görürseniz yazı işleriyle iştigal etmediğime bağışlayın. Mektubumun mevzuu şudur:

Alaturka futbol nasıl oynanır?

İtiraz etmeyin! Her şeyin, kahvenin, musikinin, yemeğin elbisenin, hatta apteshanenin alaturkası olur da futbolun olmaz mı? Bu alaturka futbolun bütün alâimi en ziyade bir ecnebi takımla karşılaştığımız zaman daha ziyade göze çarpar. Bu satırları o tarz oyunu mütalaa etmiş eski bir futbolcu sıfatıyla bütün futbolculara, futbol muhiplerine, futbol idarecilerine ithaf ediyorum.

Evvelâ Alaturka futbolda, yapılan takım hakkında ittifak edilmemek şarttır, mutlaka takım kusurlu görülür ve bu görüşü tekzip etmemek için mutlaka kusurlu yapılır. Oyunculardan bir kısmı yerini beğenmediği için şevksiz çıkar.

Oyuncular bilâistisna hakeme karşı itimatsızlık beslerler ve ekserisi hakemin lüzumsuzluğuna kaildir.

Sahaya çıkılırken gençler daha iştahlıdır, evvel çıkarlar, kodamanlar arkadan ağır ağır gelirler, başkaları gibi hep birlikte çıktıkları ender ve tatsızdır. Bazı oyuncularımız “Acaba filân oynayacak mı?” diye kendi hakkında endişe edilmesini isterler.

Ortaya çıkılır çıkılmaz şöyle bir iki afili vuruş yapmak âdettir. Ayağın topuğu ile vurup topu arkadan öne almak, 30 metreden kaleye şut çekmek falan gibi. Doğrusunu söylemeliyiz… Bu oyun harici hareketlerde iyi muvaffak olurlar, hele her oyuncunun kantocu artistlerdeki gibi alkışa amade duran taraftarları bunları gördükçe basarlar yaygarayı “Yaşa! Varol!” diye… Onun da beklediği budur. Ne yapsınlar para ile pulla çalışmıyorlar ki…

Düdük öter ve oyun başlar. Eh daha bidayette iken Alaturka hünerlerine pek başlanmaz, lâkin aradan söyle 10-15 dakika geçtikten sonra iş başlar. . Mesela birine ayak konur, hakem düdük çalar, oyuncu iki ellerini seyircilere doğru açarak ilânı masumiyet eder. Bunu yapmaya mecburdur! Ancak bu hareketledir ki onun taraftarları hakemin şeceresini, silsilesini ve aile kabristanını ziyaret lâzım geldiğini anlarlar.

Alaturka futbolda top arkadaşına verilmez; ya hasma verilir yahut dışarı atılır ki o da o demektir. Onun için topu ayağına alan Alaturka futbolcu topu ayağında tutar, Avrupalı oyuncu gibi hemen arkadaşına vermez. Bu pek mantıkidir. Çabucak vermek hem korkaklıktır hem de topa karşı muhabbetsizliktir. Bu adam oraya top oynamaya çıkmıştır, eline geçer geçmez başkasına verir mi ya?

Ayağında top olanı tabiî hasım rahat bırakmaz, adamın üstüne gelir. Ziyanı yok, daha iyi, bir çalımla onu geçeriz… Etrafta alkışlar. Eh bu da lâzım değil mi ya? Bir ikinci hasım gelir. Eh çalım yapmasını biliriz, onu da geçeriz ve üçüncü hasma da topu veririz. Bu da insafın bize tevcih ettiği bir vazifedir. Biraz da onlar oynasın.

Alaturka futbolda forvet yani hücum hattının kale sahasına kadar güzel paslar yaparak inmesi fakat orada topu ya hasma vererek yahut dışarı vurarak geri dönmesi şarttır…

Alaturka fubolda ani şut çekilmez. Hasmın vaziyet alması müdafaanın hazırlanması beklenir ve en namüsait vaziyet hâsıl olduktan sonra şut çekilir, tabiî gol olmaz. Çünkü iyi bir Alaturka oyuncu kaleye şut çekmez, çekerse mutlaka kalecinin eline çeker.

Bir serbest vuruş, Alaturka futbolda, İstanbul muhasarasında Fatihin topçuları top atar gibi çekilir. Avrupalılar, hiç beklemeden topu alır ve vururlar. Alaturka oyuncular ise topu alır, yere kor, beğenmez, vaziyeti değiştirir, karşı tarafa şöyle bir nazarı merhametle bakar, bu esnada hasım tarafı vaziyet alır ve top için geçecek bir delik kalmadıktan sonra bizim oyuncu “Ya Fettah, ya Ali!” diye topa vurur, heriflerin ve kalenin üstünden aşar, yahut bunlardan birine çarpar.

Penaltı ile gol yapmaya Alaturka futbolda mesağ yoktur. Top mutlaka dışarı atılır. Bütün bu dışarı atışta halk hep bir ağızdan “Ah!” diye sayha eder…

Alaturkada oyun kazanılmaz ender olarak berabere kalınır. Galebelerin çoğu hakemlerin suiniyeti eseridir. Yoksa bu sistemin fenalığından değil.

Oyun bitince bütün oyuncular, gazup çehre ile aslanlar gibi içeri girerler. Seyirciler dövecek hakem ararlar, sövecek kimse kalmadığı için.

İşte benim gördüğüm Alaturka futbol! Baki hürmetler…

23 Ağustos 1930 – Milliyet Gazetesi (Burhan Felek)

Yorumlar

Yorum bırakın