1924 yılında Türkiye’nin ilk “Ulusal” Futbol Şampiyonluğu düzenlendi. Ankara’daki müsabakalara giden yolda İstanbul Şampiyonluğu büyük tartışmalara sahne oldu. Bu ay sitemizde, yarı finaldeki Fenerbahçe-Galatasaray kavgası ile zirveye ulaşan büyük şampiyonayı (Galatasaraylılığı ile bilinen) Cumhuriyet gazetesinden aktarıyoruz… Huzurlarınızda 1924 Derbi Kavgası V
Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu
13 Ağustos 1924
Galatasaray’la Fenerbahçe Cuma günü karşılaşıyor.
İki kulüp arasındaki rekabet – Galatasaray’ın ateşi neden doğar? – Bu müsabaka değil, futbol kasırgası!
İstanbul birinciliği için bu iki kulüp yine karşı karşıya gelecek deyince insan, farkında olmadan bir heyecana düşüyor.
Galatasaray-Fener rekabeti bizde hemen hemen futbol tarihi ile beraber doğmuştur. Her zaman müsabakadan haftalarca evvel dedikodular, bahisler, iddialar başlar ve müsabakadan sonra da yine aylarca yaşar. İki kulüp arasında öyle çarpışmalar hatırlıyoruz ki üzerinden seneler geçtiği halde hatırası hala canlıdır.
Yapılan müsabakalar ekseriya bütün hesapları şaşırtır ve diyebiliriz ki çarpışan şey müdafaası, hücum hututu muayyen kaidelere, kanunda merbut birer futbol mekanizması değildir de sadece bütün kuvvetlerini maneviyatlarından toplayan birer heyettir. Çok defa gördük ki Galatasaraylılar pek genç oyuncularla adeta ikinci takım halinde ortaya çıkmışlar fakat yüreklerde kaynayıp bütün hesapları alt üst eden bir kuvvetle Fenerbahçe’nin o saat gibi işleyen ahengini dağıtıvermişlerdir. Bu noktadan bakınca Galatasaraylılar kulüpçülük imanı ile bütün diğer heyetler arasında temayüz ederler. Kulüplerine bu kadar merbut insanlar pek nadiren bir araya toplanabilir. Hele arkalarında bir mektep, bir gençlik membaı var ki her an sarı-kırmızı bir ateşle tutuşuyor. Galatasaray’ın mağlup olduğu günler hüngür hüngür ağlayan sekizer, onar yaşında kulüpçüleri hep görmüşsünüzdür.
Mektepte teneffüs saatlerinde, yemek zamanlarında her boş ve serbest saniyede o gençler arasına sokulunuz, işiteceğiniz şey sadece kulüp bahisleri, müsabaka iddialarıdır ve ekseriya bu dedikodular Fener’le Galatasaray arasındaki ezeli rekabetin etrafında toplanır. Zeki, Nihat’ı geçebilir mi? Ali, Bedri’yi tutamaz mı? Cafer, [Leblebi]nin karşısında şaşırmayacak mı?
O mini mini zekâlar hep bunun üstünde işler, Nihat o kalplerde kuvvet ve cesaretin abidesi gibi yaşar; ismi arslandır. Necip’i sevmeyen yoktur; artık futbol meydanında ihtiyarlamış olmasına rağmen hala şahin diye anılır. Mehmet’e Türklerin en iyi sağ açığı diye iman etmişlerdir; duydukları muhabbeti leblebi unvanının vererek izhar ederler. (Ali)nin yenilmez müdafaasına nispetle kendisine pek de hoşa gitmeyecek lûgat takanlar vardır.
Futbol meydanında en canlı ne işitiyorsanız membaı Galatasaray’dır. Zamanına göre [Top yok, adam var] diye destur icat ederler. Sırası gelince on sekiz elif miktarı med ile [ye!] diye teşci nidalarını yine onların arasından duyarsınız.
Müsabakalardan sonra Galatasaraylıları göğüslerindeki kurdeleye bakarak ayırmaya lüzum yok. Gözünüzü kapayınız, onları seslerinin kısıklığından da tanıyabilirsiniz. Bütün o bir buçuk iki saat içinde “Dayan Galatasaray. Haydi, arslan” diye coşan, taşan feryatları herkesi heyecandan kızıl ile mor arasında bir renge boyamış, bütün hançereleri kanayacak kadar üzmüştür. Sonra onları ya mektebin salonunda yahut Beyoğlu’nda bir pastacının köşesinde toplanmış görürsünüz. O günkü zafer tesit edilirken yahut mağlubiyetin sebepleri münakaşa edilirken müsabakanın her sahnesi, her saniyesi tekrar yaşanır. Denilebilir ki Galatasaray ruhunun en bariz tecellisi bu toplanışlardadır.
Maçlardan ziyade Galatasaraylıları meşgul eden, yoran şey, müsabakadan pek evvel başlayıp aylarla süregelen münakaşalar, mütalaalardır. Hiçbir tarihi hadise o mektepli sporcuların muhayyilesinde futbol menakıbı kadar canlı bir yer tutamaz. Bütün bu kulüpçülük ateşinin hedefi hemen sadece Fenerbahçe’dir. Mesela Altınordu İstanbul birinciliğini kazandığı uzun senelerde bile Galatasaraylılar için Fenerbahçe derecesinde rakip olamamıştır.
Mahalle aralarında, altışar, sekizer yaşında çocukların oynadıkları top oyununa dikkat ediniz. Bir taraf Fenerbahçe, diğeri Galatasaray unvanını benimser, Ta böyle sokak aralarında başlayan taraftarlık, müsabaka günlerinde azami bir inkişafa mazhar olur ve sahada birbirine yumruk savuran oyunculardan ziyade tribünlerde, balkonda, seyirciler arasında her an patlamak için soluyan bir heyecana şahit olursunuz. Top hangi tarafın ayağına geçerse bu pür heyecan kitlenin arasından başka bir nida yükselir. Rakip kaleye doğru akan hücum dakikalarında bir feryad-ı şiddetle çınlayan teşcîler, böyle fırsatlar kayboldukça bir figan haline gelir.
Gol!.. Topun kale ağlarından içeri girmesi böyle müsabakaların etrafını örüp çevreleyen binlerce seyirciyi adeta çıldırtır. O yerler alkış tufanı ile kaynar; fesler, kalpaklar havaya fırlar; birbirini öpenler, kalkıp oynayanlar görülür. Oyuncular arasında sayıyı yapan arkadaşın eli sıkılır; seyirciler arasından fırlayıp onu kucaklamak, omuzlamak için koşanlar olur. O binlerle ve binlerle futbol meraklısının bir kısmı böyle kaynar ve kaynaşırken bir kısmı da yapılan sayıya ofsayd gibi bir bahane arar yahut da “Hakem biraz evvelki hatayı göremedi de…” tarzında çatılacak bir yer bulur. Oyun bitip de son düdük çınlayınca o meydanda emsalsiz bir kasırga kopar.
Birçok saatten beri galibiyet neşesi veyahut mağlubiyet acısı içinde yandıkları halde yine meydanın etrafındaki çerçeveyi kıramayan meraklıların her biri yayından fırlayan bir ok gibi oyuncuların üstüne üşüşür. O biçareler deminden beri duydukları heyecan, uğradıkları yorgunluk elvermemiş gibi şimdi de güya bu iltifat kıyametinin ortasında omuzdan omuza uçarlar. Ve bu yarı mest, yarı çılgın kalabalık daracık kapılardan birbirini ezip çiğneyerek taşar. Caddede tramvaylar durur, otomobiller bu kıyametin ortasında şaşalayıp homurdar. Gelip geçenler arasında spor ateşini kalbinde duymamış, bu aşkı tatmamış olanlar varsa birdenbire neye uğradığını anlamaz, oradan oraya kaçışırlar. İşte önümüzdeki Cuma, Fenerbahçe ile Galatasaray arasında böyle bir fırtına daha kopacak.
Yarın da iki takım arasında mukayeseler yaparak galip gelmek istimallerinin hangi tarafa mütemayil olduğunu tetkik edeceğiz. (K.R.)
(DEVAM EDECEK)

Yorum bırakın