Kategori: Süreli Yayınlarda Fenerbahçe

  • Çölde Mucize Yaratan Adam

    Çölde Mucize Yaratan Adam

    Elkatipzade Mustafa Bey’i bundan daha iyi anlatan bir tabir olamazdı herhalde… Evet, o çölde mucize yaratan adam oldu. Fenerbahçe mucizesi! Kendisini Nasuhi Esat Baydar’ın mükemmel kaleminden okuyalım…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Bir Mamurenin Mimarı

    Tunus’ta, babasının Cırba adasındaki malikanesinde, çiçeklerle oynarken gözlerine batan kaktüs iğneleri onu, tâ çocukluğunda, kırpışık bakışlı ve gözlüklü etmişti. Bu sebeple, futbolda, yanından geçen topu göremez, boşuna tekme sallardı. Beden yapısı da spora pek elverişli değildi : İdarecilikte karar kıldı.

    Fakat idareciliğin en kahramancasını seçti : Çocuk oyuncu kâşifi oldu.

    Kadıköy’ün mahalle aralarını, boş tarlalarını dolaşır, tetkik sahasını genişletip Üsküdar’a, İstanbul’a geçer, cami avlularında istikbalin futbolcularını arardı. Bir “ümid”e rastladığı zaman kıs kıs güler, kırpışık gözlerini büsbütün büzer, sanki deruni bakışlarla bir futbol harikası temaşa ediyormuş gibi, içi bez dolu meşin topa henüz vurmaya başlamış küçük hakkındaki kehanetini, bir türlü düzeltemediği çetrefil Türkçesiyle, haber verirdi:

    – Göreceksiniz ya, bu çocuk iyi bir sol açık olacak!..

    Yarı şaka, yarı ciddi, sorardık:

    – Mustafa, neden sol açık olacak da sağ açık olmayacak?

    Ve, filvaki, Mustafa Elkatip’in dediği hemen daima doğru çıkardı. Kolundan tutup getirerek kulübe yazdırdığı çocuk, günü gelir, Fener’in en ünlü sol açığı olurdu.

    Mustafa, geze dolaşa, Fenerbahçe’ye nice sol açıklar, kaleciler bulmuş, bunlardan takımlar kurmuş, hepimizin beğendiğimiz meşhurları meydana çıkarmıştır. Kendi kardeşim Alaeddin’e (Alâ’ya) varıncaya kadar…

    Mustafa, Tunuslu bir fes taciri olan Yusuf Elkâtip Bey’in çok müreffeh oğlu idi.

    Saint-Joseph Koleji’nde talebe iken Fener’e ilk girenlerdendi.

    Kulüp arkadaşlarını sık sık evine çağırır, çaylar içirir, bol biberli, bol salçalı yemekler ikram ederdi. Bu yemeklerden pek lezzetli birinin adı olan “şakşuka” aramızda tekrarlana tekrarlana, Mustafa’nın lakabı olmuştu : Şakşuka aşağı, Şakşuka yukarı…

    Kara Sevda Fenerbahçe

    Lâkin spor aşkı (hangi spor aşkı?) spor kara sevdası Şakşuka’ya her şeyi unutturdu.

    Gündüz mağazaya, gece eve gitmeyip Fenerbahçe’nin istikbal ve hali ile meşgul olduğu günler birbirini takip etti. Mustafa artık kulüpte yatıyor, kulüpte yiyor, yalnız kulübün işleriyle alakalanıyordu.

    Fenerbahçe’ye maddi veya manevi yardımda bulunabilecek kim varsa, Mustafa bunların hepsiyle dost oluyordu Filan yerde bir sandal, falan yerde iki kale filesi, şu gümrük ambarında birkaç çift spor kundurası, burada bir az tahsisat, hepsini Mustafa öğreniyor, Fenerbahçe’ye temin etmenin yolunu buluyordu.

    Ve böylece, Fenerbahçe varlıklı bir müessese olurken Mustafa da kendi varlığını kaybetti, babasının mirasını bile…

    Fenerbahçe Mustafa’ya neler borçlu değildir? Bunun muhasebesini değme mütehassıs tutamaz. Fakat, Mustafa bütün alacaklarını bir iki gole, bir şampiyonluğa çoktan helal etmiştir.

    Vaktinden evvel kocamış, erkenden beli bükülmüş olan Mustafa Elkatip, eminim, hâlâ iki şey için yaşıyor: Altı çocuğunu yetişmiş, Fenerbahçe’yi iyice gelişmiş görmek için. Mustafa Elkatip, gayret ve fedakarlıklarıyla çölde mamureler yaratan pionier’lerden biridir.

    Nasuhi Esat BAYDAR / Çölde Mucize Yaratan Adam

  • Çölde Mamureler Yaratan Adam : Mustafa Elkatip

    Elkatipzade Mustafa Bey’i bundan daha iyi anlatan bir tabir olamazdı herhalde… Evet, kendisi çölde bir Fenerbahçe mucizesi yarattı. Kendisini Nasuhi Esat Baydar’ın mükemmel kaleminden okuyalım…

    * * * * * *

    Tunus’ta, babasının Cırba adasındaki malikanesinde, çiçeklerle oynarken gözlerine batan kaktüs iğneleri onu, tâ çocukluğunda, kırpışık bakışlı ve gözlüklü etmişti. Bu sebeple, futbolda, yanından geçen topu göremez, boşuna tekme sallardı. Beden yapısı da spora pek elverişli değildi : İdarecilikte karar kıldı.

    Fakat idareciliğin en kahramancasını seçti : Çocuk oyuncu kâşifi oldu.

    Kadıköy’ün mahalle aralarını, boş tarlalarını dolaşır, tetkik sahasını genişletip Üsküdar’a, İstanbul’a geçer, cami avlularında istikbalin futbolcularını arardı. Bir “ümid”e rastladığı zaman kıs kıs güler, kırpışık gözlerini büsbütün büzer, sanki deruni bakışlarla bir futbol harikası temaşa ediyormuş gibi, içi bez dolu meşin topa henüz vurmaya başlamış küçük hakkındaki kehanetini, bir türlü düzeltemediği çetrefil Türkçesiyle, haber verirdi:

    – Göreceksiniz ya, bu çocuk iyi bir sol açık olacak!..

    Yarı şaka, yarı ciddi, sorardık:

    – Mustafa, neden sol açık olacak da sağ açık olmayacak?

    Ve, filvaki, Mustafa Elkatip’in dediği hemen daima doğru çıkardı. Kolundan tutup getirerek kulübe yazdırdığı çocuk, günü gelir, Fener’in en ünlü sol açığı olurdu.

    Mustafa, geze dolaşa, Fenerbahçe’ye nice sol açıklar, kaleciler bulmuş, bunlardan takımlar kurmuş, hepimizin beğendiğimiz meşhurları meydana çıkarmıştır. Kendi kardeşim Alaeddin’e (Alâ’ya) varıncaya kadar…

    Mustafa, Tunuslu bir fes taciri olan Yusuf Elkâtip Bey’in çok müreffeh oğlu idi.

    Saint-Joseph Koleji’nde talebe iken Fener’e ilk girenlerdendi.

    Kulüp arkadaşlarını sık sık evine çağırır, çaylar içirir, bol biberli, bol salçalı yemekler ikram ederdi. Bu yemeklerden pek lezzetli birinin adı olan “şakşuka” aramızda tekrarlana tekrarlana, Mustafa’nın lakabı olmuştu : Şakşuka aşağı, Şakşuka yukarı…

    Lâkin spor aşkı (hangi spor aşkı?) spor kara sevdası Şakşuka’ya her şeyi unutturdu.

    Gündüz mağazaya, gece eve gitmeyip Fenerbahçe’nin istikbal ve hali ile meşgul olduğu günler birbirini takip etti. Mustafa artık kulüpte yatıyor, kulüpte yiyor, yalnız kulübün işleriyle alakalanıyordu.

    Fenerbahçe’ye maddi veya manevi yardımda bulunabilecek kim varsa, Mustafa bunların hepsiyle dost oluyordu Filan yerde bir sandal, falan yerde iki kale filesi, şu gümrük ambarında birkaç çift spor kundurası, burada bir az tahsisat, hepsini Mustafa öğreniyor, Fenerbahçe’ye temin etmenin yolunu buluyordu.

    Ve böylece, Fenerbahçe varlıklı bir müessese olurken Mustafa da kendi varlığını kaybetti, babasının mirasını bile…

    Fenerbahçe Mustafa’ya neler borçlu değildir? Bunun muhasebesini değme mütehassıs tutamaz. Fakat, Mustafa bütün alacaklarını bir iki gole, bir şampiyonluğa çoktan helal etmiştir.

    Vaktinden evvel kocamış, erkenden beli bükülmüş olan Mustafa Elkatip, eminim, hâlâ iki şey için yaşıyor: Altı çocuğunu yetişmiş, Fenerbahçe’yi iyice gelişmiş görmek için. Mustafa Elkatip, gayret ve fedakarlıklarıyla çölde mamureler yaratan pionier’lerden biridir.

    Nasuhi Esat BAYDAR

  • Fenerbahçe Ankara’da

    Fenerbahçe Ankara’da

    Fenerbahçe, hayat macerasına İstanbul’da başladı ama halkın içinden çıkan kulübün Anadolu’nun dört bir yanında “candan öte” sevilmesi fazla zaman almadı. Muvakkar Ekrem Talu’nun “Fenerbahçe Sevgisi” yazısını hatırlarsınız. İşte huzurlarınızda, Cumhuriyet gazetesinden bir haberle, Fenerbahçe’nin Ankara’ya ilk seyahati! Fenerbahçe Ankara’da krallara layık bir şekilde karşılandı. Ne de olsa halkın gönlünde taht kurmuştuk… Keyifli okumalar.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Fenerbahçe Ankara’da

    Fenerbahçe Ankara’da Muhafız Gücü takımını sıfıra karşı iki sayı ile mağlup etti.

    Hususi muhabirimiz yazıyor. (Ankara 23)

    Tren müzik ve istikbale gelen sporcuların alkışları arasında ağır ağır istasyona girdi. Misafirler büyük bir samimiyet ve muhabbetle karşılandı. İstasyonda Muhafızgücü binasında bir müddet istirahatten sonra kendilerine tahsis olunan Gazi Numune Mektebi’ne geldiler.

    Saat 13:00’dan itibaren istasyon caddesi sahaya doğru akan halk ve otobüslerle doluştu. Herkes büyük bir merak ve heyecanla İstanbul’un sevimli kulübünün yüksek oyununu görmek için havanın müthiş sıcaklığına rağmen erkenden sahaya koşuştu.

    Tribünler tamamıyla dolmuş, açıkta kalanlar öbek öbek şemsiyeler altında sahaya çıkacak yirmi iki genci bekliyordu.

    Her tarafta çalınan müzikle beraber yükselen bir uğultu var : Fenerbahçe çok kuvvetli imiş!.. Herhalde beş altı tane atacak?..  Muhafız’dan Kamil Bey rahatsızmış!. Oynamayacak.

    Maç Başlıyor

    Saat 17:30’da mızıka muhafız marşını çalarken sağ kapıdan Fenerliler ve soldan Muhafızgücü çılgın alkışlar arasında sahaya çıktılar. Mutad merasim yapıldı. Resimler çekildi. Kale alındı. Takımlar şu suretle dizildi :

    Fenerbahçe Takımı :
    Hamit
    Sabih – Kadri
    Fazıl – Cevat – Ulvi
    Bedri – Sedat – Zeki- Alaaddin – Haydar

    Muhafızgücü Takımı :
    Edip
    Nuri – Sudi
    Nafiz – Talat – Kadri
    Lütfü – Cemal – Kamil – Selahattin – Niyazi

    Hakem İbrahim Turgut Bey.

    Oyun başladı. Top mütemadiyen ortada dolaşıyor. Fener’in sağdan bir hücumu.. Korner atıldı. Ufak bir kargaşalık.. Muhafız müdafaası kendi kendilerine ilk golü yaptılar. Mızıka ile beraber alkış yükseldi : Bravo Fener…

    Daha oyunun ilk anlarında yapılan bu sayı Fener’in büyük zaferini bekleyenlerin imanını sağlamıştır. Diğer tarafta hafif bir yeis, fakat manasız bir golün verdiği yeis kaplamıştı. Bundan sonra oyun tamamıyla Muhafız’ın hücumu altında mütemadiyen kaçırılan muhakkak sayılarla geçiyordu. Birinci parti sıfır – bir Fenerlilerin galebesiyle bitti.

    İkinci parti Muhafız’ın hücumuyla başladı. Sağdan soldan Fener kalesine akan Muhafız hücumları bazen Kadri ve Sabih Beylerin fedakarane oyunuyla fakat ekseri Muhafız’ın mutlak şanssızlığıyla bir netice vermiyordu. Çekilen ve muhakkak sayı nazarıyla bakılan şutlar ya direğe çarpıyor veya sürünerek çıkıyordu. Oyun Muhafız’ın tam bir hakimiyeti altında cereyan ederken Fener’in sağdan yaptığı bir hücum golle neticeleniyor. Oyun böylece bitti.

    Nasıl oynadılar?

    Fenerliler : Çok çalıştı. Bilhassa kaleci Hamit ve müdafi Sabih ve Kadri Beyler galibiyetin amili idiler. Bedri, Zeki ve Alaattin Beyler fedakar bir uzuvdu. Fenerlilerin en zayıf noktası muavin hattı idi. Bilhassa cenah muavinler.

    Muhafızgücü : Çok büyük talihsizliğine rağmen tamamıyla hakim ve güzel oynadı. Kaleci Edip Bey başta olmak üzere Sudi, Talat, Nafiz Beyler müdafaa ve Cemal, Kamil ve Selahattin Beyler muhacim ruhu idiler. Hakem vazifesini çok bitarafane yaptı.

    Oyunda hazır bulunan Kazım Paşa ve Necati Bey, mıntıka ve Muhafızgücü reisi İsmail Hakkı Bey’i takımının gösterdiği yüksek muvaffakiyetten dolayı tebrik etti.

    Perşembe günü muhtelitle maç var. Ankara muhteliti, Turan kulübünün iştirak etmeyeceğine nazaran biraz zayıf teşkil edilecektir. Muhtelitten fazla ümit beklemek doğru olmamakla beraber kuvvetli bir azmin karşısında değişebilir (*).

    – – – – – –

    (*) Değişmedi. Fenerbahçe birkaç gün sonra Ankara karmasıyla yaptığı maçı, bu sefer 3-0 kazanacaktı.

  • Fenerbahçe’nin Ankara’ya İlk Gidişi

    23 Haziran 1926 tarihli Cumhuriyet gazetesinde maçın haberi.

    Dönemin önemli gazetelerinden Cumhuriyet gazetesinde, Fenerbahçe’nin Ankara’ya ilk seyahati… Keyifli okumalar.

    * * * * * *

    Fenerbahçe – Muhafızgücü Müsabakası

    Fenerbahçe Ankara’da Muhafız Gücü takımını sıfıra karşı iki sayı ile mağlup etti.

    Hususi muhabirimiz yazıyor. (Ankara 23)

    Tren müzik ve istikbale gelen sporcuların alkışları arasında ağır ağır istasyona girdi. Misafirler büyük bir samimiyet ve muhabbetle karşılandı. İstasyonda Muhafızgücü binasında bir müddet istirahatten sonra kendilerine tahsis olunan Gazi Numune Mektebi’ne geldiler.

    Saat 13:00’dan itibaren istasyon caddesi sahaya doğru akan halk ve otobüslerle doluştu. Herkes büyük bir merak ve heyecanla İstanbul’un sevimli kulübünün yüksek oyununu görmek için havanın müthiş sıcaklığına rağmen erkenden sahaya koşuştu.

    Tribünler tamamıyla dolmuş, açıkta kalanlar öbek öbek şemsiyeler altında sahaya çıkacak yirmi iki genci bekliyordu.

    Her tarafta çalınan müzikle beraber yükselen bir uğultu var : Fenerbahçe çok kuvvetli imiş!.. Herhalde beş altı tane atacak?..  Muhafız’dan Kamil Bey rahatsızmış!. Oynamayacak.

    Saat 17:30’da mızıka muhafız marşını çalarken sağ kapıdan Fenerliler ve soldan Muhafızgücü çılgın alkışlar arasında sahaya çıktılar. Mutad merasim yapıldı. Resimler çekildi. Kale alındı. Takımlar şu suretle dizildi :

    Fenerbahçe Takımı :
    Hamit
    Sabih – Kadri
    Fazıl – Cevat – Ulvi
    Bedri – Sedat – Zeki- Alaaddin – Haydar

    Muhafızgücü Takımı :
    Edip
    Nuri – Sudi
    Nafiz – Talat – Kadri
    Lütfü – Cemal – Kamil – Selahattin – Niyazi

    Hakem İbrahim Turgut Bey.

    Oyun başladı. Top mütemadiyen ortada dolaşıyor. Fener’in sağdan bir hücumu.. Korner atıldı. Ufak bir kargaşalık.. Muhafız müdafaası kendi kendilerine ilk golü yaptılar. Mızıka ile beraber alkış yükseldi : Bravo Fener…

    Daha oyunun ilk anlarında yapılan bu sayı Fener’in büyük zaferini bekleyenlerin imanını sağlamıştır. Diğer tarafta hafif bir yeis, fakat manasız bir golün verdiği yeis kaplamıştı. Bundan sonra oyun tamamıyla Muhafız’ın hücumu altında mütemadiyen kaçırılan muhakkak sayılarla geçiyordu. Birinci parti sıfır – bir Fenerlilerin galebesiyle bitti.

    İkinci parti Muhafız’ın hücumuyla başladı. Sağdan soldan Fener kalesine akan Muhafız hücumları bazen Kadri ve Sabih Beylerin fedakarane oyunuyla fakat ekseri Muhafız’ın mutlak şanssızlığıyla bir netice vermiyordu. Çekilen ve muhakkak sayı nazarıyla bakılan şutlar ya direğe çarpıyor veya sürünerek çıkıyordu. Oyun Muhafız’ın tam bir hakimiyeti altında cereyan ederken Fener’in sağdan yaptığı bir hücum golle neticeleniyor. Oyun böylece bitti.

    Nasıl oynadılar?

    Fenerliler : Çok çalıştı. Bilhassa kaleci Hamit ve müdafi Sabih ve Kadri Beyler galibiyetin amili idiler. Bedri, Zeki ve Alaattin Beyler fedakar bir uzuvdu. Fenerlilerin en zayıf noktası muavin hattı idi. Bilhassa cenah muavinler.

    Muhafızgücü : Çok büyük talihsizliğine rağmen tamamıyla hakim ve güzel oynadı. Kaleci Edip Bey başta olmak üzere Sudi, Talat, Nafiz Beyler müdafaa ve Cemal, Kamil ve Selahattin Beyler muhacim ruhu idiler. Hakem vazifesini çok bitarafane yaptı.

    Oyunda hazır bulunan Kazım Paşa ve Necati Bey, mıntıka ve Muhafızgücü reisi İsmail Hakkı Bey’i takımının gösterdiği yüksek muvaffakiyetten dolayı tebrik etti.

    Perşembe günü muhtelitle maç var. Ankara muhteliti, Turan kulübünün iştirak etmeyeceğine nazaran biraz zayıf teşkil edilecektir. Muhtelitten fazla ümit beklemek doğru olmamakla beraber kuvvetli bir azmin karşısında değişebilir (*).

    – – – – – –

    (*) Değişmedi. Fenerbahçe birkaç gün sonra Ankara karmasıyla yaptığı maçı, bu sefer 3-0 kazanacaktı.

  • Kurucular Heyeti

    Kurucular Heyeti

    1937 yılında “Fenerbahçe’de yolsuzluk yapılıyor” iddiaları ortaya atılınca, müessisan (kurucular) heyeti bir toplantı düzenliyor. Önemli Fenerbahçelilerin katıldığı toplantıyı o sene yayın hayatına başlayan Sarı-Lacivert dergisi aşağıdaki şekilde anlatmış. Haberin içinde çok kıymetli bir de fotoğraf var. Dikkat çekici nokta, orada mevcut olan bir sürü isimden ziyade, olmayanlar… Enver Bey, Ziya Bey, Necip Bey, Galip Bey, Mustafa Bey, Nasuhi Bey gibi isimler yok. Klikler o zaman da çalışıyor.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Kurucular Heyeti Toplantısı

    Son teftişler ve bu teftişleri takip eden müddetler esnasına gazetelerde intişar eden ve halkın ağzında dolaşan dedikodulara bir cevap vermek ve idare heyetine itimat ve müzaheretlerine teyit eylemek maksadile Fenerbahçe müessisleri dün saat 10’da Kadıköyündeki klüp merkezinde toplanmışlardır.

    İçtimaa eski Ziraat vekili Manisa mebusu Sabri Toprak riyaset etmiştir. Celse açıldıktan sonra İdare heyet namına klübün ikinci reisi ve gazetemiz başmuharriri Hayri Celal Atamer bütün hadisatı olduğu gibi ve mufassalan anlatmış, klübün şahsiyeti maneviyesine yapılan çirkin isnatları ve İdare Heyetinin bunlara karşı aldığı tedbirleri izahtan sonra kendilerine itimat edilip edilmeyeceğini sormuştur. Bundan sonra hesap müfettişi raporu okunmuş ve bir çok müessisler söz almışlar, çıkarılan dedikoduları şiddetle reddetmişlerdir. Neticede 15 Eylül 937 tarihine kadar olan hesaplardan İdare Heyeti ibra edilmiş ve itimat beyanından sonra müessisler heyeti umumiyesi namına aşağıda yazılı kararın bütün gazetelerle neşrine karar vermişlerdir. Kararın sureti şudur:

    “Fenerbahçe spor klübünün bu Eylülün 26 ıncı pazar günü sabahı saat onda klüp merkezinde fevkalade olarak toplanan müessisler heyeti, klüp idaresini ve hesaplarını mevzuu müzakere ederek bu idarenin ve hesapların tamamen usüle muvafık ve muntazam olduğunu memnuniyetle görüp idare heyetine teşekkürle müzaheretini teyide karar vermiştir”

    Toplantıda şu zevat hazır bulunmuşlardır:
    Ragıp Ziya
    Saip Şevket Korhasan
    Hayri Celal Atamer
    Hasan Kamil Sporel
    Hüsamettin
    Celal Zülüflü
    Mehmet Reşat Pekelman
    Fikret Arıcan
    İbrahim Hakkı Turgay
    Arif Rıza Sporel
    Bedri Gürsoy
    Sabih Arca
    Nizamettin
    Said Selahaddin Cihanoğlu
    Niyazi Sel
    Cafer Ali Çağatay
    Doktor Hamit Hüsnü Kayacan
    Süreyya Salih
    Ferhat
    Zeki Rıza Sporel
    Şakir Beşe
    Yaşar
    Kadri Celal Atamer
    Ali Muhiddin Hacı Bekir
    Muzaffer
    Nedim Kaleci
    Sabri Toprak

    Bu satırlar harici bu mesele ile alakadar hiç bir havadisin aslı olmadığını selahiyetle beyan eyleriz.

  • 30. Yılında Fenerbahçe Kurucular Heyeti

    1937 yılında “Fenerbahçe’de yolsuzluk yapılıyor” iddiaları ortaya atılınca, müessesan (kurucular) heyeti bir toplantı düzenliyor. Önemli Fenerbahçelilerin katıldığı toplantıyı o sene yayın hayatına başlayan Sarı-Lacivert dergisi aşağıdaki şekilde anlatmış. Haberin içinde çok kıymetli iki de fotoğraf var. Dikkat çekici nokta, orada mevcut olan bir sürü isimden ziyade, olmayanlar… Enver Bey, Ziya Bey, Necip Bey, Galip Bey, Mustafa Bey, Nasuhi Bey gibi isimler yok. Klikler o zaman da çalışıyor.

    * * * * * *

    Son teftişler ve bu teftişleri takip eden müddetler esnasına gazetelerde intişar eden ve halkın ağzında dolaşan dedikodulara bir cevap vermek ve idare heyetine itimat ve müzaheretlerine teyit eylemek maksadile Fenerbahçe müessisleri dün saat 10’da Kadıköyündeki klüp merkezinde toplanmışlardır.

    İçtimaa eski Ziraat vekili Manisa mebusu Sabri Toprak riyaset etmiştir. Celse açıldıktan sonra İdare heyet namına klübün ikinci reisi ve gazetemiz başmuharriri Hayri Celal Atamer bütün hadisatı olduğu gibi ve mufassalan anlatmış, klübün şahsiyeti maneviyesine yapılan çirkin isnatları ve İdare Heyetinin bunlara karşı aldığı tedbirleri izahtan sonra kendilerine itimat edilip edilmeyeceğini sormuştur. Bundan sonra hesap müfettişi raporu okunmuş ve bir çok müessisler söz almışlar, çıkarılan dedikoduları şiddetle reddetmişlerdir. Neticede 15 Eylül 937 tarihine kadar olan hesaplardan İdare Heyeti ibra edilmiş ve itimat beyanından sonra müessisler heyeti umumiyesi namına aşağıda yazılı kararın bütün gazetelerle neşrine karar vermişlerdir. Kararın sureti şudur:

    “Fenerbahçe spor klübünün bu Eylülün 26 ıncı pazar günü sabahı saat onda klüp merkezinde fevkalade olarak toplanan müessisler heyeti, klüp idaresini ve hesaplarını mevzuu müzakere ederek bu idarenin ve hesapların tamamen usüle muvafık ve muntazam olduğunu memnuniyetle görüp idare heyetine teşekkürle müzaheretini teyide karar vermiştir”

    Toplantıda şu zevat hazır bulunmuşlardır:
    Ragıp Ziya
    Saip Şevket Korhasan
    Hayri Celal Atamer
    Hasan Kamil Sporel
    Hüsamettin
    Celal Zülüflü
    Mehmet Reşat
    Fikret
    İbrahim Hakkı Turgay
    Arif Rıza Sporel
    Bedri Gürsoy
    Sabih
    Nizamettin
    Said Selahaddin Cihanoğlu
    Niyazi Sel
    Cafer Ali Çağatay
    Doktor Hamit Hüsnü
    Süreyya Salih
    Ferhat
    Zeki Rıza Sporel
    Şakir Beşe
    Yaşar
    Kadri Celal
    Ali Muhiddin Hacı Bekir
    Muzaffer
    Nedim Kaleci
    Sabri Toprak

    Bu satırlar harici bu mesele ile alakadar hiç bir havadisin aslı olmadığını selahiyetle beyan eyleriz.

  • Fenerbahçe İşgalcileri Sepetledi

    Fenerbahçe İşgalcileri Sepetledi

    İstanbul 16 Mart 1920’de müttefikler tarafından işgal edildikten ancak 3.5 sene sonra 6 Ekim 1923’de özgürlüğüne kavuştu. Bununla beraber, Harington Kupası maçı, Fenerbahçe için işgal kuvvetlerine karşı oynanan son maç olmadı. 30 Eylül 1923 tarihinde Coldstream Guards ile bir maç daha yapan Fenerbahçe (*) bu maçı 5-1 kazandı ve işgalcileri böylece sepetledi. Yukarıda gördüğünüz fotoğraflar (**) dönemin Spor Alemi isimli gözde mecmuasından. Aşağıda ise yine aynı dergiden maçın anlatımını göreceksiniz. Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Rövanş

    Fenerbahçe Kulübü’nün son sene içinde ecnebi takımlarına karşı kazanmış olduğu muvaffakıyetler arasına bir de mağlubiyet karışmıştı ki işgal kuvvetlerinin İstanbul’dan hareketinden evvel herhalde silinmesi icap ediyordu. Bu maksatla Fenerbahçe’yi belli başlı üç oyuncusundan mahrum olduğu bir günde ikiye karşı altı gol ile mağlup etmeye muvaffak olan Goldstream Guards futbol ekibi kendisine vaki olan mükerrer müracaatlara rağmen rövanş maçını kabul etmemişti. Son defa olarak icra olunan teşebbüse nihayet cevab-ı muvaffakıyet alındığı cihetle 30 Eylül Pazar günü için kararlaştırılmıştı.

    Fenerbahçeliler mahal-i müsabakaya malum takımlarıyla geldikleri gibi İngilizler de Grenadier Guards oyuncularından bir iki kişi ile takviye edilmişlerdi. Büyük bir kalabalık huzurunda saat dört buçukta maça başlandı. Daha ilk dakikalardan itibaren oyunun heyecanlı olacağı hissediliyordu. Nitekim Fenerbahçe’nin rakip kalesine güzel bir inişini müteakip, İngilizlerin sür’atli mukabil bir akınları oyunu canlandırmıştı. Bilhassa bugün Fenerbahçe muhacim hattının iki açık oyuncusu İngilizleri çok uğraştırdılar.

    Zeki Bey oyunun bidayetinden on dakika sonra sıkı bir şutla ilk golü yaptı. Bu sayı üzerine müsabaka daha ziyade ehemmiyet kesbetmeye başladı. İngilizler behemehal mukabele etmek istiyorlardı. Biraz sonra soldan ilerleyen bir akın neticesinde merkez muhacimleri almış olduğu bir pası, top yere konmaksızın ve ani olarak Fener kalesine tevcih etti ve onlar da bir sayı kazandılar. Fakat Ömer Bey’in bir golü bunu yakından takip etti ve biraz sonra haftaym zamanı geldiğinden müsabakaya fasıla verdiler.

    İkinci Devre

    İkinci haftaym oyun ekseriya Fenerbahçe’nin lehine olmakla beraber bir müddet neticesiz devam ettiyse de sonlara doğru Goldstream oyuncularından birinin topa kale önünde el ile vurması üzerine verilen bir penaltı cezasından Fenerbahçe üçüncü sayıyı da kazandı. Ekseriya vaki olduğu gibi bugün de Fenerbahçe takımının karşısındaki oyuncularda yorgunluk alaimi belirmeye başlamıştı.

    Üst üste pek müsait iki fırsat kaçıran Zeki ve Alaaddin Beyler birbirini müteakip iki golle takımlarının sayılarını beşe iblağ ettiler ve bu suretle müsabaka bire karşı beş ile ve Fenerbahçe’nin parlak galibiyetiyle nihayet buldu. Fenerbahçe’nin bilhassa bugünkü oyununda umumi bir ahenk görüldü.

    Muhacim hattında bilhassa ilk haftaymda cenahlar iyi işledi. İştirak-ı mesai diğer günlere nazaran daha iyiydi. Muavin ve müdafiler çok çalıştılar. Oyunun merkez sikleti üzerinde orta muavin mühim bir amil idi. Şekip Bey günden güne terakki ediyor. İngilizlerin ekserisi güzel oynadılar. Aynı günde Fenerbahçe ikinci üçüncü takımları da Ermenilere galip gelmişlerdir.

    Açıklamalar

    (*) Fenerbahçe bu maça aşağıdaki kadroyla çıktı. Goller de parantez içlerinde…

    – Şekip Kulaksızoğlu
    – Cafer Çağatay (1)
    – Hasan Kamil Sporel
    – Fahir Yeniçay
    – İsmet Uluğ
    – Kadri Göktulga
    – Sabih Arca
    – Alaaddin Baydar (1)
    – Zeki Rıza Sporel (2)
    – Ömer Tanyeri (1)
    – Bedri Gürsoy

    (**) Kapaktaki açıklamalar ise şöyle :

    – İngilizlerin galip Goldstream takımı nihayet büyük bir mağlubiyetle şehrimizi terk etti.

    Yukarıdaki resim : Günün en mühim oyuncusu Bedri Bey parti arasında limon yerken.

    Ortadaki resim : Fenerbahçe – Goldstream takımları (Cafer ve Hasan Kamil Beyler bulunmadığı zaman resim alınmıştır)

    Aşağıdaki resim : Parti arasında Fenerbahçe’den Zeki, Alaaddin, Fahir Beyler dinlenirken.

    Spor Âlemi / Fenerbahçe İşgalcileri Sepetledi

  • Fenerbahçe’nin İşgalcileri Sepetlediği Maç

    İstanbul 16 Mart 1920’de müttefikler tarafından işgal edildikten ancak 3.5 sene sonra 6 Ekim 1923’de özgürlüğüne kavuştu. Bununla beraber, Harington Kupası maçı, Fenerbahçe için işgal kuvvetlerine karşı oynanan son maç olmadı. 30 Eylül 1923 tarihinde Goldstream Guards ile bir maç daha yapan Fenerbahçe (*) bu maçı 5-1 kazanacaktı. Yukarıda gördüğünüz fotoğraflar (**) dönemin Spor Alemi isimli gözde mecmuasından. Aşağıda ise yine aynı dergiden maçın anlatımını göreceksiniz. Hatamız olmuşsa affola. Keyifli okumalar…

    * * * * * *

    Fenerbahçe Kulübü’nün son sene içinde ecnebi takımlarına karşı kazanmış olduğu muvaffakıyetler arasına bir de mağlubiyet karışmıştı ki işgal kuvvetlerinin İstanbul’dan hareketinden evvel herhalde silinmesi icap ediyordu. Bu maksatla Fenerbahçe’yi belli başlı üç oyuncusundan mahrum olduğu bir günde ikiye karşı altı gol ile mağlup etmeye muvaffak olan Goldstream Guards futbol ekibi kendisine vaki olan mükerrer müracaatlara rağmen rövanş maçını kabul etmemişti. Son defa olarak icra olunan teşebbüse nihayet cevab-ı muvaffakıyet alındığı cihetle 30 Eylül Pazar günü için kararlaştırılmıştı.

    Fenerbahçeliler mahal-i müsabakaya malum takımlarıyla geldikleri gibi İngilizler de Grenadier Guards oyuncularından bir iki kişi ile takviye edilmişlerdi. Büyük bir kalabalık huzurunda saat dört buçukta maça başlandı. Daha ilk dakikalardan itibaren oyunun heyecanlı olacağı hissediliyordu. Nitekim Fenerbahçe’nin rakip kalesine güzel bir inişini müteakip, İngilizlerin sür’atli mukabil bir akınları oyunu canlandırmıştı. Bilhassa bugün Fenerbahçe muhacim hattının iki açık oyuncusu İngilizleri çok uğraştırdılar.

    Zeki Bey oyunun bidayetinden on dakika sonra sıkı bir şutla ilk golü yaptı. Bu sayı üzerine müsabaka daha ziyade ehemmiyet kesbetmeye başladı. İngilizler behemehal mukabele etmek istiyorlardı. Biraz sonra soldan ilerleyen bir akın neticesinde merkez muhacimleri almış olduğu bir pası, top yere konmaksızın ve ani olarak Fener kalesine tevcih etti ve onlar da bir sayı kazandılar. Fakat Ömer Bey’in bir golü bunu yakından takip etti ve biraz sonra haftaym zamanı geldiğinden müsabakaya fasıla verdiler.

    İkinci haftaym oyun ekseriya Fenerbahçe’nin lehine olmakla beraber bir müddet neticesiz devam ettiyse de sonlara doğru Goldstream oyuncularından birinin topa kale önünde el ile vurması üzerine verilen bir penaltı cezasından Fenerbahçe üçüncü sayıyı da kazandı. Ekseriya vaki olduğu gibi bugün de Fenerbahçe takımının karşısındaki oyuncularda yorgunluk alaimi belirmeye başlamıştı.

    Üst üste pek müsait iki fırsat kaçıran Zeki ve Alaaddin Beyler birbirini müteakip iki golle takımlarının sayılarını beşe iblağ ettiler ve bu suretle müsabaka bire karşı beş ile ve Fenerbahçe’nin parlak galibiyetiyle nihayet buldu. Fenerbahçe’nin bilhassa bugünkü oyununda umumi bir ahenk görüldü.

    Muhacim hattında bilhassa ilk haftaymda cenahlar iyi işledi. İştirak-ı mesai diğer günlere nazaran daha iyiydi. Muavin ve müdafiler çok çalıştılar. Oyunun merkez sikleti üzerinde orta muavin mühim bir amil idi. Şekip Bey günden güne terakki ediyor. İngilizlerin ekserisi güzel oynadılar. Aynı günde Fenerbahçe ikinci üçüncü takımları da Ermenilere galip gelmişlerdir.

    * * * * * *

    (*) Fenerbahçe bu maça aşağıdaki kadroyla çıktı. Goller de parantez içlerinde…

    – Şekip Kulaksızoğlu
    – Cafer Çağatay (1)
    – Hasan Kamil Sporel
    – Fahir Yeniçay
    – İsmet Uluğ
    – Kadri Göktulga
    – Sabih Arca
    – Alaaddin Baydar (1)
    – Zeki Rıza Sporel (2)
    – Ömer Tanyeri (1)
    – Bedri Gürsoy

    (**) Kapaktaki açıklamalar ise şöyle :

    – İngilizlerin galip Goldstream takımı nihayet büyük bir mağlubiyetle şehrimizi terk etti.

    – Yukarıdaki resim : Günün en mühim oyuncusu Bedri Bey parti arasında limon yerken.

    – Ortadaki resim : Fenerbahçe – Goldstream takımları (Cafer ve Hasan Kamil Beyler bulunmadığı zaman resim alınmıştır)

    – Aşağıdaki resim : Parti arasında Fenerbahçe’den Zeki, Alaaddin, Fahir Beyler dinlenirken.

  • Şükrü Saracoğlu Fenerbahçe’ye Nasıl Başkan Oldu?

    “Fener” dergisi yetkilileri, Fenerbahçe’nin meşhur isimlerinden Hayri Celal Atamer’e en güzel hatırasını sormuşlar. Hayri Bey de buna karşılık 1934 yılında Şükrü Saracoğlu’nun Fenerbahçe Başkanı seçilmesine giden süreci kısaca anlatmış. Aslında aşağıda okuyacağınız yazıda sadece sonuç var ama yine de lezzetli satırlar.

    “Neden”i de yine kısaca biz anlatalım…

    Galatasaray ile oynadığımız kavgalı maçtan sonra, spor teşkilatının mühim ismi, İstiklal Madalyası sahibi eski asker Halit Bayrak çıkan olaylara sert bir tepki göstermiş ve (merhum Rüştü Dağlaroğlu’nun anılarında anlattığına göre) “Gerekirse Fenerbahçe’yi kapatırız” demiş. Hani şu Rüştü ağabey’in de karşılık olarak “Fenerbahçe’yi işgal kuvvetleri bile kapatamadı” diye sinirlendiği olay…

    Bizimkiler tabii işini biliyor; hemen bir heyet toplayıp, “Çaresi nedir?” diye danışmak için sıkı Fenerbahçeliliği dillere destan Şükrü Saracoğlu’na gidiyorlar.

    Rahmetli Şükrü Bey, odasında Halit Bayrak da bulunduğu halde, bizimkilere “Siz benim İstanbul’daki eve gidin, bir fotoğrafımı alın, kulübün duvarına asın” diyor, yani “Sıkıysa kapatsınlar”a getiriyor.

    Sinyali alan heyet “Akabinde bir de kongre tertip edip sizi başkan seçeriz” deyince de 16 senelik başkanlığa giden olaylar gelişiyor.

    * * * * *

    Senelerdir yarım sütun yazı yazmamış bir adamın “Fener” için, belki de, en kolay yazılacak bir mevzudur diye “Fenerbahçe’ye dair en güzel hatıralarınız?” suali soruluverirse, o adam ne yapar? Hele o adam, benim gibi kırk beş senelik ömrünün tam 31 senesini Fenerbahçe’nin içinde geçirmiş bulunursa?..

    Yazı yazmak insiyakını bir hayli kaybetmiş olmama rağmen, “Fener” kelimesinin sihirli değneği bana bir cesaret kamçısı oldu. Ve bu sihirli değnek, 31 senenin büyük bir yığın haline getirdiği, acı, tatlı karma karışık hatıralarını canlandırıverdi. Yalnız onları tasnif etmek, sıraya koymak o kadar güç ki…

    14-15 yaşlarında, Kadıköy Sultanisi talebesi… Kulübe ilk girdiğim sene. İçeride, salonda kulübün büyükleri oturduğu için, giremeyerek, yağmurda, karda, arkamda siyah pelerinim bahçede saatlerce dolaşıp eve döndüğüm günler… Ve Fenerbahçe birinci takımında oynayan ve her birini insanların üstünde mahluklar sandığım, kolalı kısa beyaz pantolonlu ve çiçekler gibi sarı-lacivert formalı, temiz yüzlü gençler.. Seneler sonra Kuşdili’ndeki binanın yanışı… Bir tarihin, canlı, sağlam temeli bir varlığın, maddi ve manevi bütün hatıraları ile yersiz yurtsuz kalışı…

    Harap “Union Kulüp”te hummalı bir karınca faaliyetinin göz dolduran, gönül açan neticeleri: Kulüp binası, saha, tribünler, sayısı ona varan takımlar, Galip’in aziz ve temiz elleriyle diktiği yüzlerce ağaç ortasında canlanan, kökleşen ve yükselen Fenerbahçe çiçeği…

    Galibiyetler, mağlubiyetler ve hatta ufak veya büyük sarsıntılar hatıralarımın en zayıf olanlarıdır. Bunlar arasında belki de şahsıma çok yakından taalluk etmiş olmasından dolayı, en güzel hatıram, kafamda hala bütün canlılığıyla yaşayan ve bugünün kulüpçülerine, kulüpçülük ve aile tesanüdü örneği olarak gösterebileceğim bir hadise vardır.

    “İdman Cemiyetleri İttifakı” zamanında ve benim umumi katip bulunduğum bir sırada, Fenerbahçe’ye taallük eden bir hakkın müdafaasında teşkilata karşı yazılan mektubun yazılış tarzında  ve bu hakkı, icabında mahkeme kanalıyla yerine getirteceğimiz şeklindeki iddiamız hoş görülmemiş, o zamanki idare heyetinde bulunan arkadaşlardan Cafer’le bana boykot cezası verilmişti. Bu cezanın infazını, biz müsabakalara girmediğimize göre takımı mağlup addedemeyeceklerinden, stadı Fenerbahçe’nin elinden almak ve hatta kulübü boykot etmek tehditleriyle sağlamak istediler. Bütün bunları görüşmek ve bir karara bağlamak üzere Fenerbahçe müessisler heyeti fevkalade bir toplantıya davet edildi.

    Kulüpte fevkalade günlere mahsus bir hava esiyordu. Toplantıyı ben açtım. Riyasete merhum Sabri Toprak getirildi. Hadiseyi, teati edilen mektuplara istinaden, izah ettim. Uzun ve çok anlayışlı müzakereler oldu, işin akıbetinin ne olacağı ve kulübün boykotu halinde ne yapılacağı uzun uzadıya görüşüldü.

    Bir takrirle nizamnamenin idare heyetine ait maddesinin değiştirilerek bir de ikinci reislik ihdas edilmesini isteyen arkadaşların arzuları yerine getirildi. Ve reislikte ittifakla sayın Şükrü Saracoğlu bırakıldıktan sonra beni ikinci reisliğe, yine ittifakla seçtiler. Bununla demir gibi sağlam Fenerbahçe ailesi hakkında bir mevzu üzerinde kendi uzuvlarından birini, kulübün hayatı pahasına da olsa feda edemeyeceğini göstermiş oluyordu. Spordan aranan istenen gayelerden biri de zaten bu, yani tesanüt ve fedakarlık değil midir?

    Hayri Celal ATAMER

  • Şükrü Saracoğlu Fenerbahçe Başkanı

    Şükrü Saracoğlu Fenerbahçe Başkanı

    “Fener” dergisi yetkilileri, Fenerbahçe’nin meşhur isimlerinden Hayri Celal Atamer’e en güzel hatırasını sormuşlar. Hayri Bey de buna karşılık 1934 yılında Şükrü Saracoğlu Fenerbahçe Başkanı seçilirken hangi süreçlerden geçtiğimizi kısaca anlatmış. Aslında aşağıda okuyacağınız yazıda sadece sonuç var ama yine de lezzetli satırlar. “Neden”i de yine kısaca biz anlatalım…

    Galatasaray ile oynadığımız kavgalı maçtan sonra, spor teşkilatının mühim ismi, İstiklal Madalyası sahibi eski asker Halit Bayrak çıkan olaylara sert bir tepki göstermiş ve (merhum Rüştü Dağlaroğlu’nun anılarında anlattığına göre) “Gerekirse Fenerbahçe’yi kapatırız” demiş. Hani şu Rüştü ağabey’in de karşılık olarak “Fenerbahçe’yi işgal kuvvetleri bile kapatamadı” diye sinirlendiği olay… Bizimkiler tabii işini biliyor; hemen bir heyet toplayıp, “Çaresi nedir?” diye danışmak için sıkı Fenerbahçeliliği dillere destan Şükrü Saracoğlu’na gidiyorlar. Rahmetli Şükrü Bey, odasında Halit Bayrak da bulunduğu halde, bizimkilere “Siz benim İstanbul’daki eve gidin, bir fotoğrafımı alın, kulübün duvarına asın” diyor, yani “Sıkıysa kapatsınlar”a getiriyor. Sinyali alan heyet “Akabinde bir de kongre tertip edip sizi başkan seçeriz” deyince de 16 senelik başkanlığa giden olaylar gelişiyor.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    En Güzel Hatıram

    Senelerdir yarım sütun yazı yazmamış bir adamın “Fener” için, belki de, en kolay yazılacak bir mevzudur diye “Fenerbahçe’ye dair en güzel hatıralarınız?” suali soruluverirse, o adam ne yapar? Hele o adam, benim gibi kırk beş senelik ömrünün tam 31 senesini Fenerbahçe’nin içinde geçirmiş bulunursa?..

    Yazı yazmak insiyakını bir hayli kaybetmiş olmama rağmen, “Fener” kelimesinin sihirli değneği bana bir cesaret kamçısı oldu. Ve bu sihirli değnek, 31 senenin büyük bir yığın haline getirdiği, acı, tatlı karma karışık hatıralarını canlandırıverdi. Yalnız onları tasnif etmek, sıraya koymak o kadar güç ki…

    14-15 yaşlarında, Kadıköy Sultanisi talebesi… Kulübe ilk girdiğim sene. İçeride, salonda kulübün büyükleri oturduğu için, giremeyerek, yağmurda, karda, arkamda siyah pelerinim bahçede saatlerce dolaşıp eve döndüğüm günler… Ve Fenerbahçe birinci takımında oynayan ve her birini insanların üstünde mahluklar sandığım, kolalı kısa beyaz pantolonlu ve çiçekler gibi sarı-lacivert formalı, temiz yüzlü gençler.. Seneler sonra Kuşdili’ndeki binanın yanışı… Bir tarihin, canlı, sağlam temeli bir varlığın, maddi ve manevi bütün hatıraları ile yersiz yurtsuz kalışı…

    Harap “Union Kulüp”te hummalı bir karınca faaliyetinin göz dolduran, gönül açan neticeleri: Kulüp binası, saha, tribünler, sayısı ona varan takımlar, Galip’in aziz ve temiz elleriyle diktiği yüzlerce ağaç ortasında canlanan, kökleşen ve yükselen Fenerbahçe çiçeği…

    Galibiyetler, mağlubiyetler ve hatta ufak veya büyük sarsıntılar hatıralarımın en zayıf olanlarıdır. Bunlar arasında belki de şahsıma çok yakından taalluk etmiş olmasından dolayı, en güzel hatıram, kafamda hala bütün canlılığıyla yaşayan ve bugünün kulüpçülerine, kulüpçülük ve aile tesanüdü örneği olarak gösterebileceğim bir hadise vardır.

    Çağ Değiştiren Bir Kongre

    “İdman Cemiyetleri İttifakı” zamanında ve benim umumi katip bulunduğum bir sırada, Fenerbahçe’ye taallük eden bir hakkın müdafaasında teşkilata karşı yazılan mektubun yazılış tarzında  ve bu hakkı, icabında mahkeme kanalıyla yerine getirteceğimiz şeklindeki iddiamız hoş görülmemiş, o zamanki idare heyetinde bulunan arkadaşlardan Cafer’le bana boykot cezası verilmişti. Bu cezanın infazını, biz müsabakalara girmediğimize göre takımı mağlup addedemeyeceklerinden, stadı Fenerbahçe’nin elinden almak ve hatta kulübü boykot etmek tehditleriyle sağlamak istediler. Bütün bunları görüşmek ve bir karara bağlamak üzere Fenerbahçe müessisler heyeti fevkalade bir toplantıya davet edildi.

    Kulüpte fevkalade günlere mahsus bir hava esiyordu. Toplantıyı ben açtım. Riyasete merhum Sabri Toprak getirildi. Hadiseyi, teati edilen mektuplara istinaden, izah ettim. Uzun ve çok anlayışlı müzakereler oldu, işin akıbetinin ne olacağı ve kulübün boykotu halinde ne yapılacağı uzun uzadıya görüşüldü.

    Bir takrirle nizamnamenin idare heyetine ait maddesinin değiştirilerek bir de ikinci reislik ihdas edilmesini isteyen arkadaşların arzuları yerine getirildi. Ve reislikte ittifakla sayın Şükrü Saracoğlu bırakıldıktan sonra beni ikinci reisliğe, yine ittifakla seçtiler. Bununla demir gibi sağlam Fenerbahçe ailesi hakkında bir mevzu üzerinde kendi uzuvlarından birini, kulübün hayatı pahasına da olsa feda edemeyeceğini göstermiş oluyordu. Spordan aranan istenen gayelerden biri de zaten bu, yani tesanüt ve fedakarlık değil midir?

    Hayri Celal ATAMER / Şükrü Saracoğlu Fenerbahçe Başkanı