Etiket: Alaaddin Baydar

  • Vecihe Taşçı

    Vecihe Taşçı

    Vecihe Taşçı (Gökçen), İstanbul’un tanınmış tüccarlarından Haccarzade Hacı Ömer Efendi ve Haccarzade Hasna Hanımefendi’nin tek kızıydı. Diğer ağabeylerinin Fenerbahçe ile ilgisi var mıydı, henüz bilemiyoruz ama bir ağabeyi, Tevfik Haccar Taşçı, Fenerbahçe için çok önemli bir isimdi.

    28 Ekim 2000 tarihli Milliyet gazetesinde, Yusuf Kobal imzalı bir haber, o gün yapılacak Divan Kurulu’nda Fenerbahçe’nin en yaşlı üyesi sıfatıyla Vecihe Hanım’a bir ödül verileceğini duyuruyordu. Aşağıda sizlere bu haberi aktarmak istedik.

    Geçmiş, mütemadiyen bize ders vermeye devam ediyor. Bugün Fenerbahçe’nin en yaşlı üyesi kimdir? Fenerbahçeliler onun (veya akranları) için ne yapıyor? Daha doğrusu, “Mazinde Bir Tarih Yatar” sözünün gereğini yapıp onları dinliyor, söylediklerini kaydediyor muyuz? Bu sorunun cevabı acıdır… Sizi haberle baş başa bırakalım.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Vecihe Taşçı Gökçen

    Fenerbahçe’nin yaşayan en eski sporcusu ve üyesi, 95 yaşındaki, 77 yıllık Fenerbahçeli Vecihe Gökçen, kulüpte amatör ruh kalmadığı için eskisi kadar ilgili olmadığını söyledi.

    Gökçen, “Fenerbahçeli sporcular başarılı olsunlar diye dua ediyorum. Artık Fenerbahçe’de her şey çok fazla paraya bağlandı. Eski hava kalmadı. Şimdi çocukları oraya, buraya satıyorlar, yadırgıyorum” dedi.

    Bugün düzenlenecek divan kurulu toplantısında yaşayan en eski üye olduğu için ödüllendirilecek olan Vecihe Gökçen, Fenerbahçe’nin rozetini Londra’da yaptıran Tevfik Haccar’ın kız kardeşi olduğunu belirtip, “1929’dan 1940’lara kadar beş yıl kürekte şampiyon oldum. Fenerbahçeliler çok vefakardır. Ancak daha önce bana bir nedenle verilen plaketim, yanlış yazılan soyadım nedeniyle geri götürüldü ve bir daha bana gelmedi” diye konuştu.

    Hamurum Fenerbahçeli

    En eski Fenerbahçeli, “Biz öyle amatördük ki, Sait Selahattin’ler, Zeki Rıza’lar kulübe candan bağlıydılar. Bizim evde toplanıp, duvar yapmak için para toplarlardı. Ben Fenerbahçe’nin bugünkü başkanını tanımıyorum. Futbol takımının ligdeki durumlarını da bilmiyorum. Ama bu benim amatör olan ruhumdan kaynaklanıyor. Kalbim Fenerbahçeli. Onu her şeyden üstün görürüm, tercih ederim, çünkü hamurum Fenerbahçeli. İşin paraya dökülmesine kızıyorum. Bunun yanı sıra bugünkü Fenerbahçeliler çok nazik insanlar. Beni hiç unutmuyorlar. Ama Zeki Rıza ve çalımıyla Alaaddin Baydar gibi sporcu görmedim. Faruk Ilgaz’dan başkasını da tanımam” ifadelerini kullandı.

    Yusuf Kobal – 28 Ekim 2000 – Milliyet Gazetesi

    Vecihe Taşçı
  • Hociyindi

    Hociyindi

    Nasuhi Esat Baydar, portrelerinde bu defa hemen hiçbirimizin bilmediği ilginç bir simaya yer veriyor. Hociyindi, yani Fenerbahçe’nin sarıklı hocası… Tuncay Yavuz‘un, Bedri Gürsoy‘un kaleminden aktardığı Alaaddin Baydar portresinde yazılı olan hikayeyi hatırlarsınız. Orada şöyle bir enstantane vardı :

    “Maçın beraberlikle biteceği aşikardı. Zira artık düdük çalmasına iki dakika kalmıştı ki, Alaaddin bir aralık ne yaptı yaptı kaptığı topu evirdi kıvırdı, çevirdi, çalım yaptı ve sıkı bir burun şutu çekti. Topu İngiliz kalesinin ağlarına geçirdi. Halk sevinçten coştu. Avaz avaz “yaşa Ala, var ol Ala” diye haykırmaya başladı. Bir aralık seyirciler arasından beyaz sarıklı, sakallı bir hoca efendi cübbesini toplaya toplaya sahaya fırladı ve Alaaddin’i kucaklayıp öptü: “Bugünü bana gösterdin ya evlat, Allah senden razı olsun” diye bağırmaya başladı. Seneler geçti, hala bugün futbol meraklıları ve biz futbolcular bu vakayı hiçbir zaman unutamayız ve daima gülerekten bahsederiz.”

    İşte beyaz sarıklı, sakallı, vatanperver hoca efendi, bu yazıdaki Hociyindi… Halit Çapın’ın dediği gibi; Biz Fenerbahçeliyiz, bizden çok adam çıkar. Size keyifli okumalar olsun, Hociyindi’yi bulmak da bizim boynumuzun borcu olsun..

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Şimdiki çocuklar bilmezler. Bizim mektepte öğreticilerimize “Hoca efendi” diye hitap ederdik. Bazı haylazlar da kendilerini sık sık cezalandıran bunlardan öc almak isterken hoca efendi sözünü, tahkir makamında “koca hindi”in hafif şekliyle “hociyindi” gibi tekerlerlerdi.

    Bizim de Fenerbahçe’de, fakat kendisinden alınacak öcümüz olmayan, bilakis pek hoşlandığımız, hakkımızda gösterdiği alakaya pek duygulandığımız ve bu sebeplerle hociyindi diye çağırdığımız bir dostumuz vardı. Beyaz sarıklı, cübbeli, hayderili, galoş kunduralı, velhasıl, o zamanın bütün din adamları kılığında bir hoca, ve zannedersem, Kadıköyü’nün Gazhane semtinde bir camiin imamı veya müezzini idi. Kuşdili çayırlarından futbol oynandığı günlerde uzaktan uzağa seyircimiz olurdu. Zaman geçtikçe bizlere daha çok yaklaştığını fark ettik. Bir iki sene sonra yakın bir aşinamız gibi idi. Kim bilir hangi bahane ile günün birinde o bize veya biz ona bir şeyler söyledik. Böylelikle aramızda ahbaplık peyda oldu. Nihayet, kulübe girmeye, bizlerle oturup futboldan, futbol maçlarından, sporun her cinsinden bahse cür’et etti.

    Fenerbahçe’nin Ateşli Bir Taraftarı Oldu

    Cür’et etti, diyorum, çünkü saçlı ve sakallı, cübbeli ve sarıklı bir zatın, gençlerle, gavur icadı futbola dair konuşması, bununla da kalmayıp onların kulüplerine girmez, onların yaşayışlarına az çok katılması – devrin geleneğine göre- hoş görülmeyebilirdi. Ancak imam efendi uyanık insandı. Batıl itikatlara inanmazdı. Başkalarına da inanmamak tavsiyesinde bulunurdu. Hatta, daha ileri gider “Er kişi zorlu olmalıdır” yahut “Birleşin, el ele verin, yenilmezsiniz” gibi sözlerle bizleri spora ve kulüpçülüğe teşvik ederdi. Zaman geçtikçe hocayindi Fenerbahçe’nin ateşli bir taraftarı oldu. Yenilirsek üzülür, gözleri dolar, maçta gayret göstermemiş olanları ayıplardı. Yenersek sevinir, sevincini bizlerden fazla belirtirdi. Bir zafer günü, fesinin üstündeki sarığı çözdükten sonra, şerefimize bir kadeh bira içtiğini bile hatırlarım.

    Gel zaman git zaman, Birinci Cihan Harbi’ni takip eden Mütareke devri oldu. Osmanlı İmparatorluğu yıkılmış, İstanbul galip devletlerin işgali altına girmiş, ekalliyetler azmış, her şey memleketi aleyhine dönmüştü. Vatanın istikbali bahis mevzuu idi. Bir güler yüz görmek kabil değildi. Yalnız iki hadise, Mustafa Kemal’in Anadolu’da mukavemeti, Fenerbahçe’nin İstanbul’da futbol galibiyetleri gönüllere ferah veriyordu, dersem mübalağa etmiş olmam.

    İşgal kuvvetlerinin Rumların, Ermenilerin, Yahudilerin futbol takımlarını maça çağırıyor ve yeniyorduk. Bu maçlarda Hociyindi hâlâ gözlerim önündedir: Oyunun gidişine göre, çehresi bembeyaz, mosmor, pespembe olur, elleri titrer, vücudu dikleşir. Yahut aşına bir darbe yemişçesine büzülürdü. Ve nihayet, gol sayısı lehimizde çoğalınca neş’esine pâyan olmazdı. Son dakikasında Alaaddin’in tek golile galip geldiğimiz çetin bir maçta Hocayindi, adeta kendini kaybetti; Alaaddin’in peşisıra koşmaya başladı. Onu kucaklamak, tebrik etmek istiyor, bir taraftan da iki gözü iki çeşme ağlıyordu. Hocayindi, Fenerbahçe’nin bu golünü millî zaferin de müjdecisi saymıştı; gerçekten duygusunda da aldanmamıştı. “Birleşin, el ele verin, yenilmezsiniz” diyen o değil mi idi? Bir şeye inanmak, onun taraftarı olmak memleketi de sevmek için bir sebeptir. Ben Hociyindi’yi Fenerbahçe’nin bir taraftarı olduğu kadar, kuvvetli bir vatanperver olarak da tanıdım.

    Nasuhi Baydar

  • Kadıköylü Hasan

    Kadıköylü Hasan

    Nasuhi Baydar’ın futbolcu portrelerinde sıra, Türk futbolunun ilk oyuncularından meşhur Kadıköylü Hasan Bey’de… İstanbul’daki hemen bütün takımlarda top oynamış olan Hasan, bir diğer meşhur futbolcu Dalaklı Hüseyin ile beraber Fenerbahçe’nin kuruluşunda da yer almış fakat çok kısa bir süre sonra takımdan ayrılmıştı. Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Cambazlık

    Fenerbahçe antrenörü Bay Molnar, geçenlerde, bir stadda, futbol topu ile, çok beğenilen bazı gösteriler yapmış. Topun el, baş, sırt veya ayak vasıtasıyle, bir cambaz aleti halinde nasıl kullanıldığını henüz görmedimse de Çinlilerin değnek ve tabakla, Japonların şemsiye ile, başkalarının yuvarlak, kiminin kılıç, diğerlerinin her türlü toparlak ve tekerleklerle yaptıkları nice marifetleri seyretmiş olduğum için erbabının topla da ne hünerler gösterebileceklerini tahmin ediyorum.

    Hasan’ın Tek Dostu Futbol Topuydu

    Ancak, Kadıköylü Hasan’ın cambazlığı, bu neviden değildi. Yalnız futbol oynayışile münasebettardı. Alaaddin’in, S. Sadi’nin, Refik Top’un, Baron Feyzi’nin çalımlarını belki hatırlarsınız. Fakat, Hasan’ınki bunlara da benzemezdi. Kadıköyü’nün zengince bir ailesinden olan Hasan, zannederim ki, ilk tahsili bile ihmal ederek bütün melekelerini, küçük yaştan itibren, topa tahsis etmişti. Zira, inanılmayacak kadar güzel oyunile kulübünü şampiyon çıkardığı günlerde bile mahalle çocuklarının dolma meşin topunu hafifsemediğine ve bu gibi küçükler arasına karışarak bunlara benzersiz ustalığını göstermekten zevk duyduğuna kaç kere şahit oldum.

    Teşbih caizse, diyebilirim ki, Hasan topla iyi bakılmış oyunbaz kedi yavrusunun fare ile oynadığı gibi oynardı. Yalnız şu farkla: Kedi yavrusu bu cümbüşten biraz sonra usanır yahut düşmanını yere serince bir köşeye büzülüp uyur. Hasan ise tek dostu bildiği toptan dakikalarca ayrılamaz, onu sağa sola, ileriye ve aklına eserse geriye, şut çekip gol yapacak durumlarda bile tekrar sağa sola, ileriye, geriye götürüp sürmek, onunla oynamaya – daha doğrusu oynaşmaya- devam etmek hevesinden kendini alamazdı.

    Hünerleriyle Herkesi Büyülerdi

    Football-Association’ın Amerikan futbolu gibi kamburalar, çelmeler, şarjlarla çok sert oynadığını o devirde hayatını topa bağlamış olmak onda, şüphesiz, altıncı bir his yaratmış olmalıdır ki, Hasan’ın en çetin çekişmeler arasından kendini yağdan kıl çekercesine kurtardığı, lâkin bütün bu kabalıkların acısını, keyfi isterse, karşısındakilere bol bol tattırdığı her zaman görülür ve çılgınca alkışlanırdı.

    Bu kısa boylu, ince yapılı esmer adamın vücudunda yaman bir muvazene vardı. Fırlayışları, dönüşleri bir insandan umulmayacak kadar ani idi. Üç beş rakibi peşine takıp hasım kalesine doğru akarken, bir saniyede durur, geri döner ve etrafındakileri şaşkına çevirir, yine beğenilir, yine alkışlanır, oyun sonunda omuzlarda taşınırdı.

    Hasan’ın Elim Sonu

    Hasan, bilmem hangi sebeple, futbolu bırakıverdi. Kendini başka oyunlara, içkiye, düzensiz hayata kaptırdığı, sonra hastalandığı, servetini kaybettiği, âlil içinde yaşadığı duyuldu. Ve nihayet, sporu sıhhat ve neş’e vasıtası değil de gaye edinenlerde sık sık görüldüğü gibi unutulmuş olarak ölüverdi. Memleketimizde futbolun ilk yayılmaya başladığı günlerde birden parlayıp göztaşı gibi iz bile bırakmadan yok olan Hasan spor yapmak isterken yolunu şaşıranların elim misalidir. Allah rahmet eylesin.

    Nasuhi Baydar / Kadıköylü Hasan

  • Ahalinin Göz Bebeği Fenerbahçe ve Koyunlar

    Ahalinin Göz Bebeği Fenerbahçe ve Koyunlar

    1932 yılında Yunanistan’dan bir “Selanik Karması” Türkiye’ye geldi. İzmir’de ve İstanbul’da iki haftadan kısa bir süre içinde altı maç yaptıktan sonra geri dönen bu karma takımı, Türk spor camiası hiç beğenmedi ve “sokaktan toplama” buldu ama ittifakla üzerinde durdukları nokta, bu takımın “atlet” olduğuydu. Kuşdili yangını felaketinden yalnızca 11 gün sonra, 17 Haziran 1932’de yapılan “Fenerbahçe-Galatasaray karması, Selanik Karması’na Karşı” maçı 2-1 bitmiş, Türk basını ve seyirciler “Yok artık! Sadece 2-1 mi?” şeklinde tepki göstermişlerdi. 28 Haziran 1932’de Fenerbahçe, bu defa Galatasaray’dan sadece Nihat Bekdik takviyeli bir kadroyla maça çıktı ve (Yunanlılar trene yetişeceği için 30 dakikalık devrelerle oynanan müsabakayı) 4-0 kazandı. Fikret Arıcan, Lütfü Boyer, Zeki Rıza Sporel ve Alaaddin Baydar’ın golleri, seyirciye “İşte şimdi oldu!” dedirtmişti. “Peki ahalinin göz bebeği Fenerbahçe ve koyunlar ilişkisi nedir?” diye soracaksınız. İlki 1932 yılında Fenerbahçe’nin yerini belirtmesi açısından muhteşem bir tamlama olduğu için başlıkta, ikinciyi de yazının sonunda görürsünüz artık. Doyulmaz üslubuyla dönem gazetelerinden… Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Akşam Gazetesi’nden

    Dün İzmir’den avdet eden Selanik muhteliti ile Fenerbahçeliler son bir veda maçı yaptılar.

    İstanbul fukaraları menfaatine yapılan maçı Selaniklilerle beraber Fenerbahçeliler hiç para almadan oynadılar.

    Bilinemez; menfaatlerine dünkü maç için İstanbul fukaralarının yaptığı duadan mıdır, yoksa, kısa bir müddet zarfında beş sıkı maç oynayan Selanik oyuncularının yorgunluğundan mıdır, Fenerbahçe’nin dünkü oyunu ilk birinci oyununun fena tesirini izale etmiş oldu.

    Ahalinin gözbebeği olan Fenerbahçe ilk oyunda aldığı netice ile taraftarlarını bile ümitsizliğe düşürmüştü. Fazla gol çıkardıları için sevilmiş Fenerlilerin Selanik takımı gibi binnisbe acemi bir kadro karşısında bir gol farkla galip gelmesini kimse hazmedemedi. Dünkü maçta 4 gol çıkarak Fener biraz yürekten oynadıkları zaman hâlâ bir şeyler yapabilecek kudrette bulunduklarını ispat etmiş oldular. Esasen halk da gollerin adedi ikiyi geçtikten sonra Fener takımını daha sıkı alkışlamaya başladı.

    Cumhuriyet Gazetesi’nden

    Selanikli futbolcular Cuma sabahı şehrimize gelmiş olduklarına nazaran geçen on iki gün zarfında şehrimizde ve İzmir’de altı müsabaka yapmışlardır. Yani bu hesaba göre iki günde bir maç yapmış oluyorlar. Buna seyahat yorgunlukları da ilave edilirse, Selanik takımının her şeyden sarfınazar iyi bir atletik mezayaya sahip oldukları anlaşılır.

    On iki günde ve muhtelif sahalarda altı maç yapmanın ne demek olduğunu tahmin etmek güç bir şey değildir.

    Selanik takımı dün Türk bayrağını ellerinde taşıyarak sahaya gelmişlerdir. Pera takımından Velastros Efendi ile takviye edilmişlerdi Fenerbahçe takımı da Galatasaray’dan Nihat Bey’i alarak sahaya çıkmıştı.

    Misafirler, sahadan çıkar çıkmaz otomobillerle istasyona gitmişler ve Selanik’e hareket etmişlerdir.

    Vakit Gazetesi’nden

    Dünkü maç maalesef emsaline nispetle çok az bir seyirci kitlesi önünde oynandı. Bunun tabii başta gün meselesi olmak üzere muhtelif sebepleri vardı. Gelenlerden mühim bir kısmını da maçın bir saat oynanması hiç memnun etmemiştir.

    • Bir daha fakirler menfaatine bir maç yapılırsa galiba “Maç eksik oynanmayacaktır” şeklinde teminat vermeye lüzum hasıl olacak… diyenler çoktu.

    Maçta görülen garip manzaralardan birisi de iki koyunun oyun sahasında keyfi mayeşa dolaşmaları idi. Koyunların, müdafiler, haflar ve muhacimler arasında tam bir huzur içinde aşağı yukarı gezinmeleri seyrine doyulamayacak kadar ömür oluyordu!

    Süphane men tahayyere…

  • Önce Bir Derbi Sonra Harington Kupası

    Önce Bir Derbi Sonra Harington Kupası

    15 Haziran 1923 tarihinde Fenerbahçe ve Galatasaray, bir kez daha karşı karşıya geldiler. Dönemin spor dergileri tarafından düzenlenen turnuvanın galibi Fenerbahçe oldu. Milli Mücadele kahramanı ve İstanbul Komutanı Selahattin Adil Paşa’nın da seyirciler arasında olduğu karşılaşmayı, Fenerbahçelilerin ileride anlatırken “Önce Bir Derbi Sonra Harington Kupası” diye anlatacağı 15 günlük hikayenin ilk maçını, 16 Haziran 1923 tarihli Vakit gazetesinin “birinci” sayfasından okuyalım.


    Fenerbahçe Galip

    Dün Taksim Stadyumu’nda Fenerbahçe-Galatasaray birinci takımları arasında büyük futbol turnuvasının nihai maçı yapılmıştı.

    Müsabakada İstanbul kumandanı Selahattin Adil Paşa ve daha binlerce seyirci bulunuyordu.

    Her iki takım tam olarak sahada ispat-ı vücut ederek Çekoslovakyalı Mösyö Kratki’nin hakemliğinde oyuna başlandı.

    Başlangıçta tevazün vardı. Böylece ilk parti sıfır sıfıra neticelendi.

    İkincide Fenerbahçe hakimiyeti almış, oyun tek kale halinde devam ediyordu.

    Bu sıralarda atılan bir kornerden Ömer Bey pek mahirane olarak bir kafa vuruşu ile zaviyeden içeri soktu.

    Galatasaraylılar bunu ofsayt diye itiraz ederek iki yirmi beşinci dakikasında oyunu tatil ettiler.

    Selahattin Adil Paşa tarafeyn kaptanlarını çağırdı ve hakeme itaat edilmesini tavsiye etti; fakat Galatasaraylılar hakemin kararını kabul etmeyerek sahadan çekildiler.

    Bilahare büyük kupa -Yaşa Fener- nidaları arasında Selahattin Adil Paşa tarafından Fenerbahçe takımı kaptanı Zeki Bey’e verildi.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Önce Bir Derbi Sonra Harington Kupası

    16 Haziran 1923 tarihli Vakit Gazetesinde Maçın Haberi

    Fenerbahçe Galip
    Fenerbahçe’ye Muzafferiyet Golünü Kazandıran
    Ömer Bey

    20 Haziran 1923 tarihli Spor Alemi Dergisinde Günün Fotoğrafları

    Spor mecmuaları tarafından tertip edilen iki büyük turnuvanın iki mühim kupası müsabakadan evvel galiplerini beklerken.
    (Köşedeki resim) Fenerbahçe-Galatasaray müsabakasında heyecanlı bir safha.
    (Bu nüshamızda son mühim maça dair tafsilat ve resimler vardır)

    Önce Bir Derbi Sonra Harington Kupası
    Selahattin Adil Paşa hazretleri büyük turnuva kupasını kazanan Fenerbahçe oyuncuları arasında.

    Önce Bir Derbi Sonra Harington Kupası
    Selahattin Adil Paşa hazretlerine Çelebizade Sait Bey tarafından Fenerbahçe-Galatasaray oyuncuları takdim edilirken… Tarafeynin orta muhacimleri İsmet ve Nihat Beylere madalya talik edildiği sıralarda.

    Önce Bir Derbi Sonra Harington Kupası
    Turnuva Şampiyonu ve İstanbulumuzun en kuvvetli takımlarından olan Fenerbahçe oyuncularından bir grubun istirahat esnasında alınan fotoğrafı.

    Önce Bir Derbi Sonra Harington Kupası
    Galatasaray’a mahud gol yapılacağı anlarda : Zeki ve Alaaddin Beyler Galatasaray kalesi önünde.

  • Milli Mücadele’de Fenerbahçe Zaferleri

    Milli Mücadele’de Fenerbahçe Zaferleri

    Aşağıdaki cümleler, 29 Eylül 1927 tarihli Büyük Gazete’den… Kulüp tarihçesinin konu edildiği yazı dizisinin ikinci bölümünde Milli Mücadele’de Fenerbahçe zaferleri anlatılmış.

    Hani oluyor ya bazen, birileri “Fenerbahçe’nin işgal maçlarının ne önemi var?” diye soruyor, başka birileri de “Siz maç yaptıysanız, biz de yaptık!” falan diyor. Okurken aklınıza o tipler gelecek, gülümseyeceksiniz…


    Fenerbahçe’nin En Kuvvetli Devresi

    Fenerbahçe Kulübü mütareke senelerine kadar İstanbul’daki kulüpler arasında temayüz etmiş bir vaziyette idi. Fakat mütareke senelerinde, o kara günlerde ecnebi takımlarına karşı elde ettiği muvaffakıyetlerle çok büyük bir şöhret kazanmıştır. Diyebilir ki Fenerbahçe Kulübü’nün en kuvvetli devresi mütareke seneleri olmuştur.

    Fenerbahçe’nin mütareke senelerinde ekseriyetle Taksim Stadyumu’nda ecnebi takımlarla ve buradaki işgal kuvvetleri takımlarıyla yaptığı müsabakalar ve elde ettiği muvaffakıyetler spor tarihimize şeref verecek mahiyettedir.

    Mütareke senelerinin bidayetinde futbol, şimdiki kadar teşekkül etmemiş, diğer kulüplerimizdeki yeni oyuncular bugünkü kadar taazzuv etmemişlerdi. O tarihte göze çarpan kulüpler, Fenerbahçe, Galatasaray, Altınordu’dan ibaretti. Galatasaray, Altınordu da ekseriyetle ecnebi takımlarına mağlup olmakta idi.

    Futbol müsabakaları yavaş yavaş milli renk alıyor, spor sahasında kazanılan galebe adeta cephede kazanılmış bir zafer kadar efkâr-ı umumiyeye tesir ediyordu.

    Bilhassa İngiliz işgal kuvvetlerinin futbol takımlarıyla yapılan müsabakalar çok heyecanlı olmakta, her hafta Taksim Stadyumu’na binlerce meraklılar toplanmakta idi. Diğer takımlarımızın mağlubiyetleri sırasında Fenerlilerin hemen daima galip gelmeleri efkâr-ı umumiyenin mühim bir kısmını Fenerbahçe’ye mânen rabt etmişti. Sonra buradaki Rum, Ermeni, Yahudi takımlarıyla yapılan müsabakaları da Fenerliler kazanıyordu.

    Fenerbahçeliler bu galibiyetleri dolayısıyla İngilizlerden bile müteaddit kupalar almışlardı. Şurasını da itiraf etmek lazımdır ki Fenerliler mütareke senelerinde ecnebi takımlarla müsabaka yapmalarından çok istifade etmişlerdir. Takımın o zaman hiç değişmeyen on bir oyuncusu bu temaslardan azami şekilde müstefit olmuş, futbol tarzı üzerinde büyük inkılap vücuda getirmiştir.

    Fenerlilerin maruz olan ahenk ve tesanüdü İngilizlerle yapılan müsabakalardan tahassül etmiş ve Slavya müsabakaları hazırlanan bu esası inkişafı tam haline getirmiştir.

    Büyük Gazete – 29 Eylül 1927
    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    İlgili bölümün orijinalini de şöyle şuraya koyalım istedik… Meraklısına “Milli Mücadele’de Fenerbahçe Zaferleri”

    Fenerbahçe tarihçesinin anlatıldığı yazı dizisinden "Milli Mücadele'de Fenerbahçe'yi" anlatan bir bölüm.
  • Slavya Zaferi Manşetlerde

    Slavya Zaferi Manşetlerde

    Hatırladıkça gülümsemekten kendimizi alamıyoruz. Kimseye yakışmayacak bir biçimde tarihi tahrif etmek isteyen birileri, Fenerbahçe’nin Türk futbol tarihinin ilk yıllarını yazan gazete manşetlerinde neredeyse yalnız başına olduğunu itiraf etmemek için, araya Galatasaray’ı da katarak “İlk biz manşet olduk” demeye getirmişlerdi. Başka emsallerle de kendilerini çürüttük ama bugün yıldönümünü idrak ettiğimiz çok özel bir maçla, bu gerçeği bir kez daha vurguluyoruz. Gördüğünüz gibi Fenerbahçe’nin Slavya zaferi manşetlerde…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Gazetelerden

    Fenerbahçe’nin menendsiz arslanı “Bekir” yüzümüzü güldürdü, meşhur-u âlem Slavya takımı bire karşı sıfırla mağlup oldu.
    (Cumhuriyet Gazetesi)

    Bu neticeyi iftiharla alkışlayarak sporcularımızı bihakkın tebrik edebiliriz.
    Fenerbahçe : 1 – Slavya 0… Fenerbahçe harikulade bir oyunla yüzümüzü güldürdü.
    (Milliyet Gazetesi)

    Fener’i tebrik her Türk için bir vazifedir.
    (Son Saat Gazetesi)

    Yukarıdaki başlıklar dönemin günlük gazetelerinden.

    En alta da gazetelerin yüksek çözünürlüklü halini koyduk. Belki utanıp “Hata etmişiz” derler :)

    Yıllar Sonra Maçın Hatırası


    Sarı lacivertliler Türk futbol tarihinde altın yaldızlarla kaydedilen parlak bir sahife açtılar. O Avrupa’nın sayılı futbolcularını arasında bulunduran ve ilk İstanbul’a gelişinde karşısında bulunan Galatasaray’a yedi, Fenerbahçe’ye on, Altınordu’ya yedi gol atan Slavyalılar İstanbul’a ikinci gelişlerinde Fenerbahçe ile karşılaşacaklardı. Saha lebalep dolu, herkes bu meşhur takımın Fenerbahçe’yi tekrar büyük bir farkla yeneceğine kâni bulunuyor. Sarı lacivertliler Almanya’da bulunan meşhur futbolcusu Bekir’i İstanbul’a getirtmiş bulunuyordu.

    Herkeste bir sabırsızlık var. Evvela kırmızı-beyaz parçalı formalarıyla Slavyalılar sahaya çıktılar. Futbolda ilk hocamız olan bu üstatlar alkışlandı. Bunu Fenerbahçeliler takip etti. Bir alkış tufanıdır koptu. Oyunu Burhanettin Bey idare ediyordu. Takımlar karşı karşıya geldiği vakit Fenerbahçeliler şu şekilde idi.

    Fehmi, Füruzan, Kadri, İsmet, Sadi, Cevat, Nevzat, Bekir, Zeki, Alaaddin, Sabih

    Oyun başladı. Sarı lacivertliler canla başla oynuyorlardı. Karşılarındaki takımın üstatlığına rağmen kazanmak azmini taşıdıkları belli, herkeste bir ümit… Fener’in o meşhur muhacimleri hep Slavya kalesi önünde.. Slavyalılar da hasımlarının bu oyununa şaşırmış kalmışlardı.

    Gene bir hücumda idi. Slavya aleyhine bir korner oldu. Nevzat’ın çok güzel bir korner atışını Bekir şahane bir kafa darbesiyle gole tahvil etti. Top ağlara takılmıştı. Halk coşkun tezahürat yapıyor, sarı ve lacivertli gençleri candan alkışlıyordu. Seyirciler arasında bu golden sonra sevinç yaşı döken birçok kimseler de vardı. Bu gol Slavyalıları hayli şaşırtmıştı. Artık sarı lacivertliler bu sayının verdiği neş’e ile daha düzgün oynamaya başlamışlardı. Bu sırada, Bekir’in ikinci bir golünü daha alkışlayacaktık. Fakat direk buna mani oldu. Slavyalılar bu mağlubiyetten kurtulmak için çok çalıştılar. Fakat sarı lacivertlilerin ateşli gençleri karşısında bu mağlubiyete boyun eğmeye mecbur oldular. Hakemin düdüğü oyunun bittiğini haber verdiği zaman Türk futbol tarihinde de bu şerefli galibiyet unutulmaz bir gün olarak kaldı.

    M. Kemal


    Slavya Zaferi Manşetlerde

    6 Haziran 1923 tarihli Cumhuriyet Gazetesi

    6 Haziran 1923 tarihli Milliyet Gazetesi

    7 Haziran 1923 tarihli Son Saat Gazetesi

  • Fenerbahçe’den İşgalcilere 5 Gol Daha

    Fenerbahçe’den İşgalcilere 5 Gol Daha

    29 Haziran 1923’ün yıldönümü yaklaşıyor. Ama bugün Fenerbahçe’nin işgalde oynadığı maçların bir diğerinin yıldönümü.

    Yukarıda gördüğünüz kupürler, 4 Haziran 1923 tarihli Vakit ve Vatan gazetelerine ait.

    Fenerbahçe, 3 Haziran 1923 tarihinde (Rüştü Dağlaroğlu’nun kayıtlarına göre) “İngiliz Kara Karması”nın karşısına çıktı.

    Cem Ertuğrul’un “Şekip, Osman Nuri (Süleymaniye’den), Cafer, Fahir, İsmet, Kadri, Bedri, Ömer, Zeki Rıza, Alaeddin, Sabih” şeklinde verdiği Fenerbahçe on biri maçı 5-1 kazanmayı başardı.

    İngiliz Takımı 1 – 5 Fenerbahçe

    Dün Kadıköyü’nde İttihat Spor Kulübü’nde Fenerbahçe Kulübümüz geçen hafta mağlup olduğu İngiliz takımıyla çarpışmış ve (1)e mukabil (5) gol ile galip gelmiştir. Fenerbahçe’yi bu muvaffakiyetinden dolayı tebrik ederiz. Tafsilat yarınki nüshamızdadır.

    4 Haziran 1923 – Vakit Gazetesi

    Fenerbahçe’nin Galibiyeti

    İngiliz Muhtelit Takımı Bire Karşı Beş Golle Mağlup Olmuştur

    Dün Fenerbahçe muhtelit İngiliz takımını bir gole karşı beş golle yendi. Oyun çok heyecanlı oldu. Müsabakanın ilk kısmında Fenerbahçe’den Ömer Bey’in ayağı sakatlandı. Buna rağmen Fenerbahçeliler yine aynı şiddetle oyuna devam ederek birinci haftaymda bir ve ikincide de dört gol daha yaptılar. Şu suretle geçen haftaki mağlubiyetin acısını şanlı bir surette çıkarmış oldular.

    4 Haziran 1923 – Vatan Gazetesi

    Vakit gazetesinin bahsettiği tafsilatı, yanı detayları da bir başka gün veririz. Fenerbahçe’nin işgalde yaptığı maçları küçümseyenlere yazacak daha çok şeyimiz var. Tarih belgeyle yapılır…

  • Gazi Büstü’nün Açılışı ve Zeki Rıza Sporel’in Jübilesi

    Gazi Büstü’nün Açılışı ve Zeki Rıza Sporel’in Jübilesi

    Tam 86 yıl önce bugün, 1 Haziran 1934 tarihinde Kadıköy’de Fenerbahçe’nin 26. kuruluş yıldönümü törenleri yapıldı.

    Atatürk’ün kulübümüze bıraktığı ikinci güzel hatıra olan (bugün Fenerbahçe Müzesi’nin girişinde, hemen sağda duran) Gazi Büstü, stadımıza o gün konuldu.

    Yeni tribünlerin inşası bitmişti. Stadın kuzey yönündeki kalenin yanına 45 dakikalık büyük bir saat konmuş, onun da yanına skoru gösteren tabelalar yerleştirilmişti. Bunlardan başka sahaya radyo tesisatı da kurulmuştu.

    O gün Fenerbahçe Stadı’nda o güne kadar memlekette görülmeyen bir seyirci kitlesi toplanmıştı.

    Törenden önce Türk, Yunan ve Avusturyalı atletler arasında atletizm müsabakaları yapıldı. Asıl merasime ise saat 16:30’da başlandı. Önce Fenerbahçeli denizciler, atletler, tenisçiler, futbolcular ve voleybolcular bir geçit resmi yaptılar ve halkın alkışları arasında bütün tribünlerin önünden geçtikten sonra sahanın ortasında durdular.

    Bu sırada askeri bando İstiklal Marşı’nı çaldı ve Fenerbahçeli bir sporcu da Türk sancağını merasim direğine çekti. Marş bittikten sonra kapalı tribünleri önünde Gazi Hazretlerinin büstünün açılışı yapıldı. Kadıköy Kaymakamı kısa bir nutuk söyledikten sonra Cumhuriyetin Onuncu Yıl Marşı eşliğinde ve halkın dakikalarca süren alkışıyla, büstün üzerindeki sarı-lacivert örtüyü açtı.

    Önce Fenerbahçe Kulübü adına bir konuşma yapıldı. Bunu Bolu Milletvekili (Atatürk’ün yaveri) Cevat Abbas Gürer’in nutku takip etti.

    Fenerbahçeli sporcular yüzleri Gazi büstüne dönük olarak şu şekilde ant içtiler:

    “Türkün Ulu Gazisi,

    Senin açtığın yolda, senin göstereceğin yolda yürüyeceğimize, bizlere emanet ettiğin Cumhuriyeti kanımızla, canımızla koruyacağımıza, Türk ruhu, Türk asaleti, Türk sporculuğu mertliğiyle senin arkandan yürüyeceğimize, gözlerimizi senden ayırmayacağımıza ant içeriz…”

    Bugünün başka bir önemi daha vardı… Zeki Rıza Sporel, Fenerbahçe ve Türkiye spor tarihinin en büyük golcüsü, futbolculuk yaşamına o gün noktayı koydu.

    Çocuk denecek yaşta, senelerce muhteşem bir ikili oluşturacağı Alaaddin Baydar ile birlikte Fenerbahçe’de oynamaya başlamış; Burhan Felek’in “Bunları buraya çelik çomak oynamaya mı getirdiniz?” diye aklınca alay ettiği maçta 7-0’lık Anadolu maçında tam 4 gol atarak gelecek yıllara vuracağı damgayı göstermişti.

    İşgal yıllarının muhteşem Fenerbahçesinin unutulmaz forvet hattı Alaaddin Baydar, Bedri Gürsoy, Ömer Tanyeri, Sabih Arca ve Zeki Rıza Sporel’den oluşuyordu. Harington Kupası maçında İngiliz kalesine giren iki gol de onun eseriydi. Yıllar sonra başkanlığını da yapacağı Fenerbahçe’ye aktif futbol sahasında veda ettiği gün gazeteler onun için şunları yazıyordu.

    Dün, Türkiye’nin en kıymetli ve emektar bir futbolcusu, Zeki Rıza; son maçını yaptı ve faal futbol hayatına veda etti :

    Zeki, senelerce Fener takımında, kulübü’nün rengine şeref vermek için mânen, maddeten bütün varlığı ile çalışmış, takımının kaptanlığını ve baş kaptanlığını yapmış, memlekete yüzlerce kıymetli sporcu yetiştirmek de büyük âmil olmuştur.

    Milli takımın en eski oyuncusu ve kaptanı olan Zeki, Türk sporunun şerefi için senelerce uğraşmıştır. Yüzlerce gol atmıştır.

    Rubu asırlık spor hayatında Zeki’nin etrafındaki oyuncular belki yüzlerce defa değişmiş ve bizde en meşhur oyuncuların bile yıldızları hemen daima yedi sekiz seneden evvel söndüğü halde, Zeki’nin yıldızı rubu asırlık bir zamanda daima parlamıştır.

    Türkiye’nin en çok tanınmış bir sporcusu olan Zeki Rıza, en fazla sevilen sporcular arasına girmek bahtiyarlığını da kazanmıştır.

    Zeki, senelerce şereften şerefe koşturduğu takımında dün son oyununu oynarken, yalnız sarı-lacivertliler değil, bütün efkâr-ı umumiye, bu emektar Türk sporcusunun takdirle seyrediyor ve alkışlıyordu.

    Belki senelerce yeri doldurulamayacak olan Zeki’nin, faal spor hayatından uzaklaşmasından duyacağımız hüznü, ancak şimdiden sonra da kulübüne ve Türk sporuna manen yapacağı hizmetleri düşünerek hafifletmeye çalışmalıyız.

    Uzunluğu kadar da temiz bir spor hayatına malik bulunan Zeki Rıza, bütün Türk sporcularına numune olmaya bugün tam manası ile hak kazanmış bulunuyor.

    2 Haziran 1934 tarihli Haber gazetesinden

    Artık Fenerbahçe’de kaptanlık “Büyük” Fikret Arıcan’ındır…

    Fenerbahçe tarihinin en duygu dolu fotoğraflarından birini de sona bıraktık.

    Fenerbahçe’nin 1907’de kurulduğu ilk günlerden beri her şeyi olan Galip Kulaksızoğlu, kaptanlığı kendisinden devralan Zeki Rıza Sporel’in jübilesinde… İki büyük futbolcu, iki büyük başkan kucaklaşıyorlar. Arkada bekleyen diğer sporcuların yüzündeki saygı ifadesine bakar mısınız?

  • Esir Şehrin Moral Kaynağı

    Esir Şehrin Moral Kaynağı

    Bugün sizlerle “Türk futbolunun ilk yıllarında hiçbir maç gazetelerde yer almadı” şeklinde göz göre göre yalan söyleyenlere ders verecek bir şey paylaşacağız. Fenerbahçe nasıl esir şehrin moral kaynağı olmuş, bunu göreceksiniz.

    Harington Kupası’nın fotoğrafını ve detaylarını araştırmak için açtığımız sayfada, dönemin Tevhid-i Efkar ve Vatan gazetelerinin birinci sayfalarında bu maça yer verildiğini görmüştük. Şimdi bunlara biri daha eklendi. Vakit gazetesi…

    Tarih, belgeyle yapılır. Birkaç tane ergeni etkileyip vatana hizmeti geçmiş insanları karalamanın adı çok başka bir şey…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    İngilizler Yenildi

    Fenerbahçe 2, İngiliz Muhtelit Takımı 1 Gol Yaptılar

    Dün Taksim Stadyumu’nda heyecanlı ve mühim futbol maçları icra edilmiştir. Stadyum kesif bir temaşakar ile dolmuştu.

    Günün mühim müsabakası Fenerbahçe ve İngiliz muhtelit takımı arasında olan idi. Müsabakaya Fenerliler sağlam takımlarıyla gelmişlerdi. Hasım taraf da kuvvetliydi. Hakem bir İngiliz intihap edilerek maça saat altıya doğru başlandı. İlk 15 dakika tamamen İngilizlerin hâkimiyetini gösteriyordu. Bu faikıyet İngilizlere bir sayı kazandırdı. Bundan sonra netice değişmeyerek parti nihayetlendi.

    İkincinin başlangıcında Ömer Bey’in iyi bir pasından istifade eden merkez muhacim Zeki Bey vaktinden evvel kaleden çıkan İngiliz kalecisinin ayakları yanından mahirane bir şutla sayıyı yaptı.Bu sayıdan sonra Fenerliler hasmı fazla sıkıştırmaya başladılar ve oyunun nihayetine 10 dakika kala yine Zeki Bey tarafından ikinci sayıyı yaparak müsabakayı kendi galibiyetleri ile neticelendirdiller.

    Müsabakada İngilizlerden kaleci, merkez muavin, merkez muhacim, sol açık güzel oynamışlardır. Fenerlilerden İsmet, Kadri, Zeki, Şekip Beyler galibiyete yegâne âmil olmuşlardır. Fenerbahçe’nin bu muvaffakiyeti şahane addedilmeye şayandır. Maçın hitamında günün en kıymetli oyuncusu Zeki Bey ahalinin omuzların üstünde taşınarak şiddetle alkışlarnmıştır. Gençlerimizi hararetle tebrik ederiz.

    Aynı günde Fenerbahçe ikinci takımı 3 golle Galatasaray’ın ikinci takımına galip gelmiş ve üçüncü takımı da Darüşşafaka üçüncü takımına 2 sayı ile mağlup olmuştur.

    30 Haziran 1923 tarihli Vatan gazetesinden…


    Merak edenler inceleyebilsin diye, gazetelerin yüksek çözünürlüklü resimlerini de aşağıya ekledik.

    Fenerbahçe… Esir Şehrin Moral Kaynağı

    30 Haziran 1923 tarihli Tevhid-i Efkâr gazetesinin 1. sayfası

    30 Haziran 1923 tarihli Vakit gazetesinin 1. sayfası

    30 Haziran 1923 tarihli Vatan gazetesinin 1. sayfası