Etiket: Aleko Morisis

  • Fenerbahçe Basketbolunun Kuruluşu VI

    Fenerbahçe Basketbolunun Kuruluşu VI

    Kadim bir metinle karşınızdayız… Cem Atabeyoğlu ve Muhtar Sencer’in, Fenerbahçe’de basketbol takımını meydana getirmesinin hikayesi… Cem Atabeyoğlu anlatıyor: Fenerbahçe Basketbolunun Kuruluşu VI.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Potalarda da Ezeli Rekabet

    Bu yıllarda Türk basketbolunda da bir Fenerbahçe-Galatasaray rekabeti başlamış bulunuyordu. Ancak bu, Ezeli Rekabet’in şanına yakışır bir rekabet olmaktan çok ama çok uzaktı. Buna ancak Fenerbahçe-Galatasaray rekabeti denilebilirdi. 1930’lu yıllardan beri şampiyonluğu elinde tutmakta olan Galatasaray’ın, Türk basketbol tarihine “Yenilmez Armada” adıyla geçen o güçlü takımına, Fenerbahçe’nin alabildiğine cılız imkânlarla oluşturulmuş takımının karşı koymasına imkân olamayacağı muhakkaktı. Buna rağmen Fenerbahçe basketbol takımı, 21 Ocak 1945 gününden beri “Yenilmez Armada” karşısında haysiyetli bir mücadele vermekteydi.

    Sırası gelmişken, Fenerbahçe-Galatasaray maçları tarihinin en farklı sonucunun yaşandığı maça da kısaca değinmek isterim.

    15 Ocak 1950 günü İTÜ Salonu’nda yapılan lig maçında Galatasaray’ın Fenerbahçe’yi 105-39 yenmesi, bu rekabetin en farklı sonucunu teşkil eder. Bu sonucun altında yatan gerçeklerin bilinmesi lazımdır.

    Bu maçta “Yenilmez Armada”nın o ünlü ve güçlü “Ali Uras, Hüseyin Öztürk, Erdoğan Pertener, Yalçın Granit, Yılmaz Gündüz, Ayhan Öz ve Ertem Göreç’ten kurulu kadrosunun karşısına Fenerbahçe, sadece beş oyuncudan (Ayduk Koray, Enir Günşar, Affan Başak, David Filiba, Silvio Guerson) kurulu bir takımla çıkmak zorunda kalmıştı. Sakatlıklar ve hastalıklar yüzünden altıncı adamı bulup yedek sırasına oturtamamıştık.

    Affan, daha ilk yarı sonuçlanmadan faul sayısını doldurup saf dışı kalmıştı. Oyuna dört kişiyle devam eden Fenerbahçe, ikinci yarının altıncı dakikasında da Filiba’nın faullerini doldurup çıkmasıyla son 14 dakikayı 3 kişiyle oynamak zorunda kalmıştı. Sahadaki 3 Fenerbahçeli, Ayduk Koray, Enis Günşar ve Silvio Guerson, o güçlü rakip karşısında haysiyet dolu, ölümüne mücadele vermişlerdi. Fakat onların beşe karşı üç olarak verdikleri bu amansız mücadele, ağır yenilgiyi önleyememişti. Son nefesine kadar amansız bir savaş verilmiş, ancak kale düşmüştü.

    Ne kadar hazindir ki; bizleri bu büyük yenilginin sorumluları olarak suçlayan ve gözleri futboldan başka bir şey görmeyen o günlerin bazı yöneticileri, Fenerbahçe takımı potalar altında fırtına gibi esmeye başlayınca takımın başında boy göstermeye başlayacaklardı. İçlerinde kendilerinin de eskiden basketbol oynadıklarını söyleyenler de çıkacaktı. Aradan beş yıl geçtikten sonra, bir Türkiye Şampiyonası maçında Galatasaray 40-27 galip durumdayken, oyunun bitmesine 40 saniye kala sebepsiz olarak Fenerbahçe takımını sahadan çekeceklerdi onlar. Bu, Modaspor takımını şampiyon yapmak için başvurulan bir garip haldi. Ancak onu da başaramamışlardı bu yöneticiler (veya yönetici). Fenerbahçe basketbol tarihinin yarım yüzyıllık tarihinde bu olay ilk ve son kara leke idi. Ve bu kara leke, bizleri ağır bir hezimetin suçluları olarak itham edenler tarafından sürülmüştü ne çare…

    Spor yöneticiliğinin bir garip cilvesidir bu gibi olaylar. Aslında belki de bunlara gülüp geçmek gerekir. Ama mümkün mü?

    Üç Büyük Kazancımız

    1951 yılında Fenerbahçe basketbol takımı üç büyük kazanç sağladı. Beykozlu milli basketbolcu Nejat Diyarbakırlı ile Beyoğlusporlu Aleko Morisis Fenerbahçeli oldular.

    Bu arada bir de Amerikalı bulmuştuk. Bu, Karamürsel’deki Amerikan Askeri Yardım Heyeti’nde görevli Astsubay Fredrick Chuck Rozenkronz idi. Chuck, o tarihe kadar Türkiye’ye gelmiş yabancı basketbolcuların hiç kuşkusuz en iyilerinden biriydi. Bu beyaz tenli sarışın başçavuş, o günlerin ölçülerine göre gerçekten “süper” idi. Kendi gibi sarışın eşi Mary de Fenerbahçe basketbol maçlarının en vefalı ve en heyecanlı seyircilerinden biri olmuştu. Artık ilk üç seyircimize bir de bayan seyirci eklenmişti dördüncü olarak.

    Ancak gelgelelim kulüp yönetimi ile basketbol şubesi arasındaki kopukluk sürüp gidiyordu. İlgisizliği kabullenmiştik artık da iş “zarar verici” hale dönüşmekteydi. Biz biraz destek beklerken bilakis gittikçe dozu artan köstekle karşılaşıyorduk. Bu nasıl işti? Bu nasıl kulüpçülüktü?

    Cem ATABEYOĞLU

    (DEVAM EDECEK)

  • Fenerbahçe’de Ping Pong’un Kuruluşu

    Fenerbahçe’de Ping Pong’un Kuruluşu

    18 Nisan 1949 tarihli Öz Fenerbahçe dergisinde Cem Atabeyoğlu müthiş bir tarihî belge bırakmış ve Fenerbahçe’de Ping Pong’un kuruluşu hakkında şahane detaylar vermiş. Meğer içinde bulunduğumuz 2022, Fenerbahçe Masa Tenisi şubesinin 75. yılıymış ve 1 Temmuz da doğum günü… İnşallah Muhtar Sencer‘in de adı anılarak, bihakkın kutlanır. Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Nasıl Kuruldu? Nasıl Parladı?

    Bütün dünyada günden güne rağbet kazanmakta olan bir spor var. Adına: Masa Tenisi veya Ping-Pong deniliyor.

    Bu cazip sporun memleketimize gelişi bir hayli eski olmasına rağmen; kulüplerimize yayılışı pek kısa bir maziye inhisar etmektedir. Burada, Ping-Pongun tarihçesini yapacak değilim. Yalnız, bu sene hiç yenilmeden İstanbul şampiyonluğunu kazanan Fenerbahçe Ping-Pong şubesinden biraz bahsetmek isteri. Çok kısa bir maziye sahip olan Fenerbahçe Ping-Pong şubesinin bu müddet zarfında elde ettiği parlak başarılar, cidden övünülmeye değer neticelerdir.

    Çok kısa bir mazi dedi. Evet… Fenerbahçemizde Ping-Pong şubesinin kuruluşu, 1 Temmuz 1947 gününe rastlar. Yani henüz iki sene bile dolmamıştır. Bu şubenin tesisinde, Sarı-Lacivertlilerin kıymetli ve çalışkan sportif oyunlar kaptanı Muhtar Sencer’in hissesi çok büyüktür. Kendisini burada peşinen tebrik ederim.

    Fenerbahçe’nin genç Ping-Pongcuları, üç dört aylık bir çalışmadan sonra, ilk maçlarını 11 Aralık 1947 günü Teknik Üniversite ile yaptılar. Takımın en kuvvetli elemanı Güneri Artunkal, bu maçta kendi mektep takımında yer aldı. Bu ilk müsabakada, Güneri’nin mektebine kazandırdığı bir galebe ile Fenerbahçeliler maçı 3-2 kaybettiler.

    Sarı-Lacivertliler, bu ilk müsabaka ve mağlubiyetten sonra, çalışmalarına hız verdiler. 1947-1948 Ping-Pong sezonunu şu şekilde hülasa edebiliriz:

    11.12.1947 | Fenerbahçe 2 – 3 Teknik Üniversite (Dostane Maç) (1. Kategori)
    13.12.1947 | Fenerbahçe 5 – 0 Ortaköy (Vefa Turnuvası) (1. Kategori)
    14.12.1947 | Fenerbahçe 4 – 1 Vefa (Vefa Turnuvası) (1. Kategori)
    14.12.1947 | Fenerbahçe 4 – 1 Kurtuluş (Vefa Turnuvası) (1. Kategori)
    20.12.1947 | Fenerbahçe 1 – 4 Beyoğlu (Vefa Turnuvası) (1. Kategori)
    15.01.1948 | Fenerbahçe 4 – 1 Galatasaray (Dostane Maç) (1. Kategori)
    17.01.1948 | Fenerbahçe 3 – 2 Zoğrafyon Lisesi (Zoğrafyon Turnuvası) (2. Kategori)
    07.02.1948 | Fenerbahçe 3 – 2 İtalyan T. Lisesi (Zoğrafyon Turnuvası) (2. Kategori)
    08.04.1948 | Fenerbahçe 3 – 2 Robert Kolej (Dostane Maç) (1. Kategori)
    25.05.1948 | Fenerbahçe 5 – 0 Beyoğluspor (Vefa Turnuvası Finali) (1. Kategori)

    Ping-Pong sezonu böylelikle kapanmış oluyordu Fakat bu arada; Şişli Halkevi, güzel bir teşebbüsle 17 Temmuz 1948 günü bir açıkhava turnuvası tertip etti. Beş takım arasında yapılan bu cazip turnuva sonunda; Ortaköy, Şişli Halkevi, Fatih Halkevi ve Tarabya’yı aynı neticelerle (3-2) yenen Fenerbahçe Ping-Pong takımı, bu turnuvanın şampiyonu oldu.

    Fenerbahçeliler, bu arada iki hususi müsabaka daha yaptılar: 25/9/948 günü Kurtuluş’a 2-1 galip; 1/10/948 günü İzmit muhtelitine 4-1 galip.

    Sarı-Lâcivertli Ping-Pongcular, 1948-1949 sezonuna daha hazırlıklı ve ümitli girdiler. Nitekim, İstanbul Tenis Ajanlığı tarafından tertiplenen İstanbul Ping-Pong Şampiyonası’nda; Beyoğluspor’u 7-2, Şişli’yi 6-3, Ortaköy’ü Hükmen, Tarabya’yı 9-0, Kurtuluş’u 6-3, Galatasaray’ı 6-3 mağlup ederek 18 puanla İstanbul Şampiyonu oldular.

    Ayrıca; mecmuamız tarafından tertiplenen ferdî birinciliklerde de Fenerbahçeli Ping-Pongcular 2 ikincilik ve 2 üçüncülük kazandılar. Bu faaliyet programını 10/9/949 günü B.T.G.M. tarafından tertiplenen ferdî birinciliklerle (bu haftalık) kapayabiliriz. Bu müsabakalarda da Fenerbahçe, çift erkeklerde 1 ikincilik; çift muhtelit (kadın-erkek) müsabakalarında da 1 üçüncülük aldı…

    Bu arada, Fenerbahçe’den Güneri Altunkal 1946 yılından beri İstanbul Ferdî Ping-Pong Birinciliği’ni muhafaza etmektedir. Bu güzide oyuncu, 1946 yılından beri (Öz Fenerbahçe Ferdî Turnuvası hariç) iştirak ettiği bütün ferdî ve takım müsabakalarında hiç yenilmemiştir. Güneri’den sonra takımlar arası yaptığı müsabakalarında yaptığı 18 maçta 18 galibiyet alan Hamit Pişkin’i sayabiliriz. Hamit, Apostol, Ancus ve K.Vasiliadis gibi kıymetli rakiplerini müteaddit defalar mağlup etmeye muvaffak olmuştur. Fenerbahçe’nin Ping-Pong’cuları arasında Aleko Morisis, Niko Magulas, Foduloğlu, Stefo Halaris, İsak Hananel, Nejat Tulgar ve kıymetli takım kaptanı Marulidis isimlerini sayabiliriz.

    Böylelikle Fenerbahçe Ping-Pong takımı iki sene içinde tertip edilen resmî ve hususî bütün karşılaşmalarında 20 maç kazanmış ve ancak 2 maç kaybetmiş oluyor. Övünülecek bir netice değil mi? Sarı-Lâcivertlilerin genç Ping-Pongcularını tebrik ederiz. Kendilerinden bu parlak derecelerinin devamını bekliyoruz.

    Cem Atabeyoğlu | 18 Nisan 1949 – Öz Fenerbahçe Dergisi (Fenerbahçe’de Ping Pong’un Kuruluşu)

  • 1950 Sezonu Transferleri

    1950 Sezonu Transferleri

    31 Ağustos 1949 tarihli Öz Fenerbahçe dergisinde Fenerbahçe’nin 1950 sezonu transferleri yer alıyordu. O yılın sonunda, Fenerbahçe futbolda 1959 öncesindeki son Türkiye şampiyonluğunu kazanacaktı. İsmen bildiğimiz ama simasına aşina olmadığımız isimleri bize gösteren bir kolaj çalışmasını da göreceğiniz bu derlemeyi keyifle okuyacaksınız.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Bu Yıl Transfer Edenler

    1949 yılı transfer ayı, tam 32 gün süren hummalı bir faaliyetten sonra geçen Salı akşamı hitama ermiş bulunmaktadır. Yüze yakın futbolcunun takım değiştirdiği bu ayın tam ve en kat’i neticesini; evvelce vâdettiğimiz gibi okuyucularımıza bildiriyoruz:

    Kaleciler

    Feridun Yurdakul (İzmir)

    Vildan Yılmaz (Cihangir)

    Behiç Ulubelen (Ortaköy)

    Mecdi Himmetoğlu

    Sağhaflar

    Bülent Berkman (Hilal)

    Kemal Atakul (Elektrik)

    Santrhaflar

    Erdoğan Dağdelen (İstanbulspor)

    Bayram Erbil (Manisa)

    Solhaflar

    Günaydın Özyurt (Sarıyer)

    Turan Akra (Vefa)

    Sağiçler

    Mehmet Ali Has (Beykoz)

    Cemal Uluseven (Elektrik)

    Santrforlar

    Cemal Şıkak (Defterdar)

    Naki Kinezoğlu (Taksim)

    Abdullah Nemli (Boğaziçi)

    Soliçler

    Yılmaz Kartal (Rize)

    Mahmut Kodut (Hasköy)

    Solaçıklar

    Şefik Alınak (Eyüp)

    Basket ve Voleybolcular

    Ayduk Koray (İstanbulspor) / Basketbol – Voleybol

    Reştan Sipahi Aras (İstanbulspor) / Basketbol

    Sacit Seldüz (Vefa) / Basketbol – Voleybol

    Affan Başak (Vefa) / Basketbol – Voleybol

    Aleko Morisis (Beyoğluspor) / Basketbol – Atletizm – Voleybol

    Fevzi Akkan (Vefa) / Voleybol

    Umran Çalık (Vefa) / Voleybol

    Refik Tepeköy (Vefa) / Voleybol

    Atletler

    Halim Emre (Hilal)

    Osman Kaymak


    Erdoğan Dağdelen

    1924 yılında İstanbul’da doğan Erdoğan, Yüksek Mühendis Şevki Dağdelen’in oğludur. İzmir’de Karşıyaka Ortaokulu’nun altıncı sınıfında iken futbola başlamış ve Ankara’da bulunduğu sırada ise Gazi Lisesi takımında yer almıştır. Bilahare İstanbul’a gelip Işık Lisesi’ne devam etmeye başlayan Erdoğan, Galatasaray’a girmiş ve burada 4 maç oynamıştır. Işık Lisesi’ni bitirince Zonguldak’a gitmiş, sonradan 1942 yılında İstanbulspor’a girmiş ve 6 yıl bu takımın kaptanlığını yapmıştır. Halen bekar olup Fen Fakültesi’ne devam eden Erdoğan sağbek mevkiinde Milli formayı iki defa giymiştir.

    Mehmet Ali Has

    1926 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Mehmet Ali futbola 1937 yılında Beykoz çayırında başlamıştır. Gösterdiği büyük istidat neticesi olarak Mehmet Ali 1942 yılında Beykoz takımına girmiştir. O tarihten bu yana Beykoz’da fevkalade oyunlar çıkarmış, bu arada zaman zaman Sarı-Lacivert forma altında görülmüştür. Talebe olduğundan kulüp değiştiremeyen Mehmet Ali nihayet sevdiği renkler olan Sarı-Lacivert yuvaya kavuşmuş bulunmaktadır. İstikbalin bu büyük futbolcusu sağ iç mevkiinde 6 defa İstanbul muhtelitinde yer almış, bir kere de temsili maçta Peşte’ye karşı oynamıştır.

    Günaydın Özyurt

    1927 yılında Samsun’da doğmuş olan Günaydın, avukat Hasip Özyurt’un oğlu olup, eski Güneş kalecisi Safa’nın ve yine eski Beşiktaş ve Harbiye santrhafı Muhterem’in kardeşidir. 1945 yılında Beşikaş’ta futbola başlamış olan Günaydın 4 yıl arka arkaya şampiyon çıkmış olan genç takımın kaptanlığını yapmıştır. Geçen sezon ortasında ise Sarıyer’e geçmiş olan Günaydın ikinci devre maçlarında bu takımda oynamıştır. Kabataş Lisesi mezunu olup halen Tıp Fakültesine devam etmekte olan Günaydın 1 metre 74 boyunda 73 kilo ağırlığında olup, sağaçık oynamaktadır.

    Şefik Alınak

    Şefik 1929 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiştir. Futbola 1945 yılında Eyüp Gençlik Kulübü’nde başlamış ve bu takımda 4 yıl devamlı olarak soliç ve solaçık mevkilerinde oynadıktan sonra transfer ayından faydalanarak Fenerbahçe’ye girmiştir. Halen serbest olan Şefik 1 metre 72 boyunda ve 62 kilo ağırlığındadır.

    Cemal Şıkak

    1925 yılında İzmir’de dünyaya gelmiş olan Cemal futbola 1944 yılında Ankara’da Süvarigücü’nde başlamıştır. Bilahare Uçaksavar’da sağbek oynamıştır. Vatanî vazifesi bitince Defterdar Kulübü’ne intisap etmiş olan Cemal bir yıl kadar da orada santrfor oynadıktan sonra bu transfer ayında Fenerbahçe’ye girmiştir. Feshane fabrikasında çalışmakta olan Cemal 1 metre 76 boyunda ve 74 kilo ağırlığındadır.

    Naki Kinezoğlu

    1926 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiş olan Naki futbola 1945 yılında Haydarpaşa Lisesi’nde talebe iken başlamış ve bilahare Fenerbahçe genç takımında oyununu ilerletmiştir. Daha sonra Taksim’e girip iki yıl burada santrfor oynadıktan sonra şimdi tekrar Fenerbahçe’ye dönmüş bulunmaktadır. Halihazırda Haydarpaşa Lisesi’nin son sınıfında talebe olan Naki 1 metre 75 boyunda ve 68 kilo ağırlığındadır.

    Bayram Erbil

    1929 yılında Manisa’nın Hocalı köyünde dünyaya gelmiş olan Bayram, 1944 yılında Sanat Okulu’na girmekle futbola başlamıştır. Okul takımında bir müddet santrhaf oynadıktan sonra Yıldırım Kulübü’ne intisap etmiş, oradan da pek az sonra Gençlik Kulübü’ne geçerek burada santrfor ve santrhaf oynamıştır. Erkek Sanat Okulu mezunu olup 1 metre 76 boyunda ve 70 kilo ağırlığında olan Bayram büyük bir istikbal vâdetmektedir.

    Kemal Atakul

    1924 yılında İstanbul’da doğmuş olan Kemal, sigorta teknisyeni Galip Atakul’un oğlu, halen Galatasaray’a bulunmakta olan Hilmi’nin de ağabeyidir. Futbola çok küçük yaşta Fenerbahçe’de başlamış olan Kemal, uzun müddet genç ve B takım kaptanlığı yapmış, bu arada da zaman zaman birinci takımda da yer almıştır. İki yıl evvel memuriyeti dolayısıyla Elektrik’e girmiş ve işinden ayrılınca da tekrar eski yuvasına dönmüştür. Sağhaf oynamakta olan Kemal Haydarpaşa Lisesi mezunu olup Hukuk Fakültesi’ne devam etmektedir ve 1 metre 71 boyunda 68 kilo ağırlığındadır.

    Vildan Yılmaz

    1931 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiş olan Vildan gazeteci arkadaşlarımızdan Safter Yılmaz’ın ağabeyidir. Futbola 1946 yılında Cihangir’de Cihanpark’ta başlamış ve büyük bir istidat gösterdiğinden Cihangir Gençlik Kulübü’ne alınarak bu yıl yapılan maçlarda bu takımın kalesini muvaffakıyetle korumuştur. Öz Fenerbahçe turnuvasında da Fenerbahçe genç takımında oynamış olan Vildan ilerisi için çok şeyler vâdetmektedir. Aynı zamanda iyi bir 110 engelci de olan Vildan 1 metre 80 boyunda ve 68 kilo ağırlığında olup kaleci oynamaktadır.

    Nusret Mengü

    1925 yılında İstanbul’da dünyaya gelmiş olan Nusret, tüccardan Süleyman Mengü’nün oğludur. Futbola 1944 yılında İstanbul Erkek Lisesi’nde başlayan Nusret, hemen lisenin futbol takımında yer almıştır. Bilahare gösterdiği başarı kendisini İstanbulspor’a maletmiştir. Transfer ayından istifade ederek Fenerbahçe’ye girmiş olan Nusret, soliç ve solhaf mevkiilerinde muvaffakıyetle oynamakta olup 1 metre 78 boyunda ve 74 kilo ağırlığındadır.