Etiket: Ali Rıza Tansı

  • 1959 Öncesi Şampiyonluklar Kimin Eseri?

    1959 Öncesi Şampiyonluklar Kimin Eseri?

    Fenerbahçe’nin 1959 öncesinde kazandığı 9 Türkiye şampiyonluğu var… 1933, 1935, 1937, 1940, 1943, 1944, 1945, 1946 ve 1950 yıllarında kazanılan bu zaferlerde forma giyen futbolcuları tanıyor muyuz? 1959 öncesi şampiyonluklar kimin eseri? Biliyor muyuz? Pek sayılmaz.

    İşte bu yazıda, o 9 kupanın kahramanlarını listeledik.

    Önce şampiyonluk sayısı, sonra da alfabetik olarak dizilen listede, Esat Kaner ile Naci Bastoncu, Fenerbahçe’nin en çok Türkiye şampiyonluğu kazanan isimleri olarak, tarihe geçtiler.

    En çok sahaya çıkan oyuncular yine bu iki isim olurken, onları Cihat Arman, Halit Deringör, Ömer Boncuk ve Murat Alyüz izledi.

    En golcü futbolcumuz ise, uzak ara, Melih Kotanca… Naci Bastoncu, Müzdat Yetkiner, Halit Deringör ve Fikret Arıcan ise bu alanda ilk beş sırayı alan diğer sporcular oldu.

    Tek şampiyonlukta, hatta tek maçta forma giyenler dahi bizim için çok kıymetli. Siz de göreceksiniz, ne muazzam isimler olduğunu! Bugün hiçbiri hayatta değil, fakat biz onların hatıralarını unutturmayacağız. Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    FutbolcuŞampiyonlukMaçGol
    Esat Kaner713133
    Naci Bastoncu714784
    Cihat Arman61300
    Fikret Arıcan68735
    Fikret Kırcan68931
    Halit Deringör511438
    Lebip Elmas5750
    Melih Kotanca585128
    Murat Alyüz51063
    Müzdat Yetkiner58256
    Ömer Boncuk511211
    Ali Rıza Tansı47127
    Fazıl Arzık4380
    İbrahim İskeçe46230
    Mehmet Reşat Nayır4646
    Cevat Sayit3440
    Erol Keskin3569
    Halil Köksalan3566
    Hüsamettin Böke3480
    Muzaffer Çizer33123
    Niyazi Sel35221
    Nuri Pekesen390
    Orhan Canpolat384
    Rebii Erkal34112
    Samim Var34011
    Selahattin Torkal3574
    Şaban Topkanlı34017
    Şevket Demirtepe34611
    Yaşar Alpaslan3481
    Yorgo Angelidis3302
    Adnan Tuncay2155
    Ahmet Erol2519
    Aydın Bakanoğlu2331
    Bülent Büyükyüksel2118
    Halil Özyazıcı2305
    Hayati Öney2150
    Kemal Atakul290
    Muzaffer Ateşçi240
    Namık Erbay21518
    Necdet Dalay230
    Numan Uzun280
    Orhan Menemencioğlu2170
    Rıfkı Pekşen230
    Sabri Kiraz2210
    Süleyman Tekil221
    Şeref Benibol240
    Abdullah Sakallı110
    Ali Elgin110
    Argun Nemli151
    Basri Taşkavak12514
    Bedii Yazıcı160
    Cemal Şıkak110
    Cemal Uludağ110
    Cemal Uzkes1157
    Erdal Kocaçimen180
    Faruk Hızer1141
    Füruzan Şansal150
    Günaydın Özyurt110
    Hadi Tarlan140
    Hakkı Pavli110
    Hilmi Ardağ1250
    Hilmi Atakul121
    İrfan Denever120
    Kamil Ekin1286
    Konur Alp Mutlu110
    Lefter Küçükandonyadis12824
    Lütfi Boyer110
    Mehmet Ali Has1196
    Muammer Oraman170
    Naim Şukal110
    Naki Kinezoğlu121
    Nazım Kayar111
    Necdet Erdem140
    Nusret Özmengü190
    Nüzhet ???110
    Rafet Atamer120
    Rasih Minkari112
    Recep Nurcan110
    Sadi Çoban110
    Safa Özyurt110
    Sedat Bayur110
    Semih Arıcan120
    Süleyman Köprülü150
    Taci Ece110
    Turan Akra120
    Yaşar Yalçınpınar12211
    Zeki Rıza Sporel11717
    Zihni Kanmaz110
    Ziya Atamer130
    1959 Öncesi Şampiyonluklar Kimin Eseri?
  • Fenerbahçe’nin Beşinci Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe’nin Beşinci Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe, 13 Eylül 1942 tarihinde başlayıp 7 Mart 1943’de biten İstanbul Ligi’ni 18 maçta (üç tanesi hükmen) 15 galibiyet, 1 beraberlik ve 2 yenilgiyle Beşiktaş’ın arkasında ikinci tamamladı. Böylelikle Milli Küme maçlarına katılmaya hak kazanan Fenerbahçe, burada da 14 maçta 11 galibiyet, 2 beraberlik ve 1 mağlubiyet alarak beşinci Türkiye Şampiyonluğu’nu kazanmış oldu… Sezonun gol kralı, bir önceki şampiyonlukta olduğu gibi, yine Melih Kotanca oldu… Bu defa 18 maçta tam 19 gol attı… Huzurlarınızda Fenerbahçe’nin beşinci Türkiye Şampiyonluğu ve emeği geçenler…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    İstanbul Ligi Maçları

    13.09.1942 / Fenerbahçe 4 – 0 Süleymaniye

    20.09.1942 / Fenerbahçe 8 – 0 Taksim

    27.09.1942 / Fenerbahçe – Galatasaray (Hükmen)

    18.10.1942 / Fenerbahçe 3 – 0 Kasımpaşa

    25.10.1942 / Fenerbahçe 3 – 3 Vefa

    08.11.1942 / Fenerbahçe 3 – 0 İstanbulspor

    15.11.1942 / Fenerbahçe 13 – 1 Davutpaşa

    22.11.1942 / Fenerbahçe 1 – 2 Beşiktaş

    06.12.1942 / Fenerbahçe 3 – 2 Beykoz

    21.12.1942 / Fenerbahçe 3 – 1 Süleymaniye

    27.12.1942 / Fenerbahçe 2 – 0 Taksim

    03.01.1943 / Fenerbahçe – Galatasaray (Hükmen)

    17.01.1943 / Fenerbahçe 5 – 1 Beykoz

    24.01.1943 / Fenerbahçe 6 – 1 Kasımpaşa

    14.02.1943 / Fenerbahçe 3 – 1 İstanbulspor

    21.02.1943 / Fenerbahçe – Davutpaşa (Hükmen)

    28.02.1943 / Fenerbahçe 0 – 1 Beşiktaş

    07.03.1943 / Fenerbahçe 3 – 2 Vefa


    Milli Küme Maçları

    14.03.1943 / Fenerbahçe 0 – 0 Galatasaray

    20.03.1943 / Gençlerbirliği 0 – 1 Fenerbahçe

    21.03.1943 / Ankara Demirspor 2 – 2 Fenerbahçe

    04.04.1943 / Fenerbahçe 2 – 0 Vefa

    11.04.1943 / Fenerbahçe 1 – 0 Beşiktaş

    17.04.1943 / Fenerbahçe 3 – 0 Gençlerbirliği

    18.04.1943 / Fenerbahçe 2 – 0 Ankara Demirspor

    24.04.1943 / Fenerbahçe 5 – 0 Altınordu

    25.04.1943 / Fenerbahçe 2 – 0 Göztepe

    01.05.1943 / Altınordu 1 – 2 Fenerbahçe

    02.05.1943 / Göztepe 2 – 1 Fenerbahçe

    09.05.1943 / Fenerbahçe 1 – 0 Galatasaray

    16.05.1943 / Fenerbahçe 4 – 0 Vefa

    19.05.1943 / Fenerbahçe 4 – 1 Beşiktaş


    En Çok Forma Giyenler

    29 Maç : Cihat Arman

    28 Maç : Ömer Boncuk

    25 Maç : Aydın Bakanoğlu, Esat Kaner, “Küçük” Fikret Kırcan, Murat Alyüz, Naci Bastoncu

    23 Maç : Halit Deringör

    20 Maç : Ali Rıza Tansı

    18 Maç : Melih Kotanca, Müzdat Yetkiner

    16 Maç : Rebii Erkal

    15 Maç : Lebip Elmas

    9 Maç : İbrahim İskeçe

    7 Maç : Muammer Oraman

    3 Maç : Halil Köksalan

    2 Maç : “Büyük” Fikret Arıcan, Orhan Menemencioğlu

    1 Maç : Muzaffer Ateşçi, Naim Şukal, Orhan Canpolat, Recep Nurcan


    En Çok Gol Atanlar

    19 Gol : Melih Kotanca

    18 Gol : Naci Bastoncu

    12 Gol : Müzdat Yetkiner

    9 Gol : “Küçük” Fikret Kırcan

    8 Gol : İbrahim İskeçe

    7 Gol : Halit Deringör

    4 Gol : Ömer Boncuk, Rebii Erkal

    3 Gol : Ali Rıza Tansı, Esat Kaner

    1 Gol : Aydın Bakanoğlu, “Büyük” Fikret Arıcan, Orhan Canpolat

    Fenerbahçe'nin Beşinci Türkiye Şampiyonluğu
    Fenerbahçe’nin Beşinci Türkiye Şampiyonluğu maçlarından…

    Fenerbahçe’nin 1. Türkiye Şampiyonluğu (1933)

    Fenerbahçe’nin 2. Türkiye Şampiyonluğu (1935)

    Fenerbahçe’nin 3. Türkiye Şampiyonluğu (1937)

    Fenerbahçe’nin 4. Türkiye Şampiyonluğu (1940)

  • Fenerbahçe’nin Dördüncü Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe’nin Dördüncü Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe, 1 Ekim 1939 tarihinde başlayıp 24 Mart 1940’da biten İstanbul Ligi’ni 18 maçta (biri hükmen) 14 galibiyet, 2 beraberlik ve iki yenilgiyle Beşiktaş’ın arkasında ikinci tamamladı. Böylelikle Milli Küme maçlarına katılmaya hak kazanan Fenerbahçe, burada da 14 maçta 11 galibiyet, 2 beraberlik ve 1 mağlubiyet alarak dördüncü Türkiye Şampiyonluğu’nu kazanmış oldu… Sezonun gol kralı, kırılması güç bir rekora imza atan Melih Kotanca oldu… 25 maçta tam 51 gol buldu… Huzurlarınızda Fenerbahçe’nin dördüncü Türkiye Şampiyonluğu ve emeği geçenler…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    İstanbul Ligi Maçları

    01.10.1939 / Fenerbahçe 1 – 0 Galatasaray

    08.10.1939 / Fenerbahçe 4 – 1 Topkapı

    15.10.1939 / Fenerbahçe 3 – 4 Beşiktaş

    22.10.1939 / Fenerbahçe 5 – 0 Süleymaniye

    29.10.1939 / Fenerbahçe 1 – 1 Beykoz

    05.11.1939 / Fenerbahçe 1 – 0 Vefa

    12.11.1939 / Fenerbahçe 1 – 0 Kasımpaşa

    19.11.1939 / Fenerbahçe 3 – 0 İstanbulspor

    26.11.1939 / Fenerbahçe 10 – 0 Hilal

    24.12.1939 / Fenerbahçe 1 – 3 Galatasaray

    14.01.1940 / Fenerbahçe 4 – 0 Süleymaniye

    28.01.1940 / Fenerbahçe 4 – 0 Vefa

    04.02.1940 / Fenerbahçe 8 – 2 Kasımpaşa

    18.02.1940 / Fenerbahçe 8 – 0 Hilal

    25.02.1940 / Fenerbahçe 14 – 0 Topkapı

    10.03.1940 / Fenerbahçe 1 – 1 Beykoz

    17.03.1940 / Fenerbahçe – İstanbulspor (Hükmen)

    24.03.1940 / Fenerbahçe 5 – 1 Beşiktaş


    Milli Küme Maçları

    31.03.1940 / Fenerbahçe 1 – 1 Galatasaray

    06.04.1940 / Altay 0 – 2 Fenerbahçe

    07.04.1940 / Altınordu 1 – 2 Fenerbahçe

    20.04.1940 / Gençlerbirliği 2 – 1 Fenerbahçe

    21.04.1940 / Muhafızgücü 2 – 2 Fenerbahçe

    27.04.1940 / Fenerbahçe 3 – 1 Gençlerbirliği

    28.04.1940 / Fenerbahçe 3 – 1 Muhafızgücü

    25.05.1940 / Fenerbahçe 9 – 2 Altay

    26.05.1940 / Fenerbahçe 7 – 0 Altınordu

    09.06.1940 / Fenerbahçe 3 – 2 Galatasaray

    16.06.1940 / Fenerbahçe 5 – 2 Vefa

    23.06.1940 / Fenerbahçe 2 – 1 Beşiktaş

    30.06.1940 / Fenerbahçe 4 – 0 Vefa

    07.07.1940 / Fenerbahçe 5 – 2 Beşiktaş


    En Çok Forma Giyenler

    28 Maç : Cihat Arman

    27 Maç : “Küçük” Fikret Kırcan

    26 Maç : Esat Kaner

    25 Maç : Basri Taşkavak, Melih Kotanca

    23 Maç : “Büyük” Fikret Arıcan

    22 Maç : Lebip Elmas, Rebii Erkal, Yaşar Yalçınpınar

    19 Maç : Ömer Boncuk

    15 Maç : Ali Rıza Tansı, Orhan Menemencioğlu

    14 Maç : Faruk Hızer, Mehmet Reşat Nayır

    12 Maç : Naci Bastoncu

    10 Maç : Hayati Öney

    4 Maç : Bülent Büyükyüksel, Yorgo Angelidis

    3 Maç : Muzaffer Ateşçi

    2 Maç : Fazıl Arzık, İrfan Denever, Orhan Canpolat, Semih Arıcan

    1 Maç : Nazım Kayar, Nuri Pekesen, Taci Ece


    En Çok Gol Atanlar

    51 Gol : Melih Kotanca

    15 Gol : “Küçük” Fikret Kırcan

    14 Gol : Basri Taşkavak

    11 Gol : Yaşar Yalçınpınar

    8 Gol : Rebii Erkal

    7 Gol : “Büyük” Fikret Arıcan, Naci Bastoncu

    5 Gol : Esat Kaner

    1 Gol : Ali Rıza Tansı, Faruk Hızer, Nazım Kayar, Yorgo Angelidis

    Fenerbahçe'nin Dördüncü Türkiye Şampiyonluğu
    Fenerbahçe’nin Dördüncü Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe’nin 1. Türkiye Şampiyonluğu (1933)

    Fenerbahçe’nin 2. Türkiye Şampiyonluğu (1935)

    Fenerbahçe’nin 3. Türkiye Şampiyonluğu (1937)

  • Fenerbahçe’nin Üçüncü Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe’nin Üçüncü Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe, 25 Ekim 1936 tarihinde başlayıp 28 Şubat 1937’de biten İstanbul Ligi’ni 11 maçta 11 galibiyet ile sadece tek gol yiyerek şampiyon tamamladı. Böylelikle ilk defa düzenlenen Milli Küme maçlarına katılmaya hak kazanan Fenerbahçe, burada da 14 maçta 10 galibiyet, 2 beraberlik ve 2 mağlubiyet alarak üçüncü Türkiye Şampiyonluğu’nu kazanmış oldu… Sezonun gol kralı ise 22 maçta attığı 19 gol ile Esat Kaner’di… Huzurlarınızda Fenerbahçe’nin üçüncü Türkiye Şampiyonluğu ve emeği geçenler…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    İstanbul Ligi Maçları

    25.10.1936 / Fenerbahçe 8 – 0 Vefa

    08.11.1936 / Fenerbahçe 3 – 0 Eyüp

    15.11.1936 / Fenerbahçe 5 – 0 Beykoz

    22.11.1936 / Fenerbahçe 2 – 0 Beşiktaş

    29.11.1936 / Fenerbahçe 2 – 0 Süleymaniye

    20.12.1936 / Fenerbahçe 7 – 0 Hilal

    27.12.1936 / Fenerbahçe 2 – 0 İstanbulspor

    03.01.1937 / Fenerbahçe 1 – 0 Güneş

    07.02.1937 / Fenerbahçe 4 – 1 Galatasaray

    14.02.1937 / Fenerbahçe 10 – 0 Anadolu

    28.02.1937 / Fenerbahçe 3 – 0 Topkapı


    Milli Küme Maçları

    21.03.1937 / Fenerbahçe 1 – 2 Beşiktaş

    27.03.1937 / Ankaragücü 1 – 4 Fenerbahçe

    28.03.1937 / Gençlerbirliği 1 – 2 Fenerbahçe

    03.04.1937 / Fenerbahçe 1 – 0 Üçok

    18.04.1937 / Fenerbahçe 0 – 0 Galatasaray

    02.05.1937 / Fenerbahçe 2 – 1 Gençlerbirliği

    09.05.1937 / Fenerbahçe 6 – 0 Doğanspor

    15.05.1937 / Doğanspor 4 – 3 Fenerbahçe

    16.05.1937 / Üçok 3 – 3 Fenerbahçe

    30.05.1937 / Fenerbahçe 4 – 2 Güneş

    13.06.1937 / Fenerbahçe 2 – 0 Ankaragücü

    27.06.1937 / Fenerbahçe 2 – 1 Galatasaray

    04.07.1937 / Fenerbahçe 1 – 0 Beşiktaş

    11.07.1937 / Fenerbahçe 3 – 1 Güneş


    En Çok Forma Giyenler

    25 Maç : Mehmet Reşat Nayır, Yorgo Angelidis

    24 Maç : Fikret Arıcan, Naci Bastoncu

    22 Maç : Esat Kaner

    21 Maç : Hüsamettin Böke, Lebip Elmas

    19 Maç : Ali Rıza Tansı

    18 Maç : Niyazi Sel

    16 Maç : Yaşar Alpaslan

    11 Maç : Fazıl Arzık

    8 Maç : Şaban Topkanlı

    7 Maç : Bülent Büyükyüksel

    5 Maç : Orhan Canpolat

    4 Maç : Namık Erbay, Necdet Erdem

    1 Maç : Sedat Bayur


    En Çok Gol Atanlar

    19 Gol : Esat Kaner

    15 Gol : Ali Rıza Tansı

    14 Gol : Naci Bastoncu

    8 Gol : Bülent Büyükyüksel

    6 Gol : Niyazi Sel

    5 Gol : Fikret Arıcan, Namık Erbay

    3 Gol : Orhan Canpolat, Şaban Topkanlı

    1 Gol : Muzaffer Çizer, Yorgo Angelidis

    Fenerbahçe'nin Üçüncü Türkiye Şampiyonluğu
    Fenerbahçe’nin Üçüncü Türkiye Şampiyonluğu Kadrosu

    Fenerbahçe’nin 1. Türkiye Şampiyonluğu (1933)

    Fenerbahçe’nin 2. Türkiye Şampiyonluğu (1935)

  • Fenerbahçe’nin İkinci Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe’nin İkinci Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe, 19 Ekim 1934 tarihinde başlayıp 15 Mart 1935’de biten İstanbul Ligi’ni 14 maçta 10 galibiyet, 2 beraberlik ve 2 mağlubiyetle şampiyon olarak tamamladı. Böylelikle Türkiye Futbol Şampiyonluğu maçlarına katılmaya hak kazanan Fenerbahçe, Balıkesir’de oynanan grup birinciliklerinden sonra İstanbul’da finalleri oynadı ve ilk şampiyonluğunda olduğu gibi, yine bir İzmir takımını, Altınordu’yu 3-1 yenerek Türkiye Şampiyonluğu’nu kazanmış oldu… Sezonun Fenerbahçe adına gol kralı ise bir değil, üç kişiydi. Sonraki yıllarda isminin başına “Büyük” lakabı gelecek olan Fikret Arıcan, Muzaffer Çizer ve Namık Erbay 13’er golle Fenerbahçe’nin en çok gol bulan oyuncuları oldular… Huzurlarınızda Fenerbahçe’nin ikinci Türkiye Şampiyonluğu ve emeği geçenler…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    İstanbul Ligi Maçları

    19.10.1934 / Fenerbahçe 9 – 0 Süleymaniye

    26.10.1934 / Fenerbahçe 10 – 2 Beykoz

    09.11.1934 / Fenerbahçe 4 – 2 İstanbulspor

    16.11.1934 / Fenerbahçe 1 – 2 Vefa

    30.11.1934 / Fenerbahçe 0 – 0 Galatasaray

    14.12.1934 / Fenerbahçe 1 – 0 Beşiktaş

    11.01.1935 / Fenerbahçe 4 – 2 Beşiktaş

    18.01.1935 / Fenerbahçe – Süleymaniye (Hükmen)

    25.01.1935 / Fenerbahçe 9 – 1 Beykoz

    08.02.1935 / Fenerbahçe 5 – 1 İstanbulspor

    15.02.1935 / Fenerbahçe 4 – 1 Vefa

    01.03.1935 / Fenerbahçe 0 – 4 Galatasaray

    08.03.1935 / Fenerbahçe 0 – 0 Galatasaray

    15.03.1935 / Fenerbahçe 1 – 0 Galatasaray


    Türkiye Futbol Birinciliği Maçları

    25.08.1935 / Fenerbahçe 8 – 0 Çanakkale Türkgücü

    29.08.1935 / Fenerbahçe 5 – 1 Balıkesir İdman Yurdu

    04.09.1935 / Fenerbahçe 9 – 0 Adana Torosspor

    08.09.1935 / Fenerbahçe 3 – 1 Altınordu


    En Çok Forma Giyenler

    17 Maç : Ali Rıza Tansı, Esat Kaner, Fikret Arıcan, Niyazi Sel, Yaşar Alpaslan

    16 Maç : Fazıl Arzık

    15 Maç : Şaban Topkanlı

    13 Maç : Muzaffer Çizer

    11 Maç : Hüsamettin Böke, Mehmet Reşat Nayır, Namık Erbay

    9 Maç : Cevat Sayit

    6 Maç : Bedii Yazıcı, Naci Bastoncu

    3 Maç : Lebip Elmas

    1 Maç : Süleyman Tekil


    En Çok Gol Atanlar

    13 Gol : Fikret Arıcan, Muzaffer Çizer, Namık Erbay

    8 Gol : Ali Rıza Tansı

    7 Gol : Naci Bastoncu, Niyazi Sel

    6 Gol : Şaban Topkanlı

    4 Gol : Esat Kaner

    1 Gol : Süleyman Tekil, Yaşar Alpaslan

    Fenerbahçe'nin İkinci Türkiye Şampiyonluğu
    Fenerbahçe’nin İkinci Türkiye Şampiyonluğu
  • Atatürk ile Son Kuruluş Yıldönümü

    Atatürk ile Son Kuruluş Yıldönümü

    Fenerbahçe, 19 Haziran 1938 tarihinde 30. kuruluş yıldönümü törenlerini yaptı. Yunanistan’dan gelen Panathinaikos-AEK karmasıyla, 10.000 kişinin önünde yapılan maçı Fenerbahçe kazanmış, maçtan önce yapılan merasim 10.000 kişilik seyirci kitlesini yıllardır olduğu gibi coşku içinde bırakıştı. Ama bu merasim aynı zamanda Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ile son kuruluş yıldönümü olacak, bundan sonraki törenlere Fenerbahçeliler hep buruk çıkacaklardı. Detayları dönemin gazetelerinden okuyalım.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Atatürk ile Son Kuruluş Yıldönümü Fotoğrafları

    Atatürk ile Son Kuruluş Yıldönümü
    20 Haziran 1938 tarihli Tan gazetesinden

    Atatürk ile Son Kuruluş Yıldönümü
    20 Haziran 1938 tarihli Cumhuriyet gazetesinden

    Atatürk ile Son Kuruluş Yıldönümü
    20 Haziran 1938 tarihli Cumhuriyet gazetesinden

    Atatürk ile Son Kuruluş Yıldönümü
    20 Haziran 1938 tarihli Yeni Sabah gazetesinden

    20 Haziran 1938 tarihli Son Posta gazetesinden

    20 Haziran 1938 tarihli Tan gazetesinden

    Büyük Merasim ve Mahşerî Kalabalık

    Fenerbahçeliler, otuzuncu yıldönümlerini dün Kadıköyü’ndeki stadlarında büyük bir merasimle kutlulamışlardır.

    Saat 16’ya kadar devam eden mahşerî akın Fener stadını doldurmuştu. Merasimin başlamasına daha yarım saat varken stadda ufak bir yer kalmamıştı. Fenerbahçe Stadı’ndaki dünkü seyirci miktarı on iki bin olarak tahmin edilebilir.

    Saat 16’da geçit resmi yapacak olan 120 genç, önde askeri bando olduğu halde sıra ile denizciler, atletler, birinci futbol takımı ve diğer futbol takımları stadın sol taraftaki kapısından stadı dolduran halkın sürekli alkışları arasında sahaya girdiler. Bandonun arkasında iki gencin taşıdığı muazzam bir çelenk göze çarpıyordu. Kafile muntazam bir yürüyüşle ve on binlerce kişinin devamlı alkışları arasında stadda bir tur yaptıktan sonra sahanın ortasında dizildiler. Buraya konmuş olan kürsünün önünde kulübün müessis azaları toplanmışlardı.

    Bandonun çaldığı İstiklal marşını ayakta dinlerken direğe bayrak çekilmiş, Atatürk’ün büstüne çelenk konmuş ve merasime iştirak eden 120 genç ant içmiştir.

    Bundan sonra Fenerbahçe müessis azalarından Galatasaray Lisesi jimnastik muallimi İbrahim Hakkı kürsüye çıkarak, Fenerbahçe’nin zaferle dolu otuz senelik mazisinden ve bu otuz sene zarfındaki muvaffakiyetli başarılarından bahsetmiş ve verimli başarının her sene daha vâsi bir mikyasta olacağını ilave ettikten sonra Fenerlilerin bu büyük gününde bulunmalarından dolayı kulüp namıma halka teşekkür etmiştir.

    İki dakika sonra sahaya çıkan genç Fenerliler “Sarı” ve “Lacivert” takım olarak iki takım halinde günün ilk müsabakasını yapmışlardır. Halkın büyük bir alaka ile takip ettiği bu maç 3-2 lacivert takımın galibiyetiyle sona ermiştir.


    Ömer Besim Koşalay’ın Yazısı

    Fenerbahçe idare heyeti namına ortaya gelen Hikmet Üstündağ kısa fakat güzel yazılmış aşağıdaki nutku okudu :

    “Büyük Önder : Senin açtığın yolda, senin göstereceğin yolda bizlere emanet ettiğin Cumhuriyeti canımızla, kanımızla koruyacağımızı Türk ruhu, Türk asaleti, Türk sporculuğu ile senin arkandan yürüyeceğimize, gözlerimizi senden ayırmayacağımıza ant içeriz” dedi.

    Bu sözler pek çok alkışlandı.

    İdare heyetinden İbrahim Hakkı da kulübün otuz seneye varan spor hayatından ve parlak mazisinden uzun uzadıya bahsederek bu büyük bayrama iştirak eden halka ve Fenerbahçelilere kulübü namına teşekkür etti.

    Bir gün evvel de yazdığımız gibi spor sahasında otuz sene dile kolaydır.

    O günden bugüne kadar şerefli galibiyetler kazanan, zaferden zafere koşan memleketin en kıymetli bir kulübü olan Fenerbahçe’yi bu vesile ile bir kere daha tebrik etmeyi bir vazife bildiğimizi buraya kaydetmekten zevk duyarız.

    Ömer Besim Koşalay


    Maçın Detayları

    Hakem : Şazi Tezcan

    Fenerbahçe : Hüsamettin Böke, Fazıl Arzık, Yaşar Alpaslan, Esat Kaner, Yorgo Angelidis, Mehmet Reşat Nayır, Fikret Arıcan, Şaban Topkanlı, Yaşar Yalçınpınar, Ali Rıza Tansı, Naci Bastoncu

    Panathinaikos-Enosis Karması : Ripa, Gasparis, Papadopulos, Sirkos, Kondulis, İpofandi, Miyakis, Maropulos, Caneti, Triandafilis, Hristodulo

    Goller : Şaban Topkanlı ve Fikret Arıcan.

  • Atatürk’ün Fenerbahçeli Çocukları

    Atatürk’ün Fenerbahçeli Çocukları

    1935 yılında Fenerbahçe’nin kuruluş yıldönümü törenlerinde Fenerbahçe, İsviçre’nin Servette takımı (Fikret Arıcan, Şaban Topkanlı, Naci Bastoncu, Niyazi Sel ve Ali Rıza Tansı’nın golleriyle) 5-2 yendi. Maçtan önce resmî geçitler ve konuşmalar yapıldı. Fenerbahçe başkan vekili Hayri Celal Atamer, sporculara “Atatürk’ün Fenerbahçeli Çocukları” şeklinde seslendi. Milli Mücadele kahramanı ve Güneş Spor Kulübü Cevat Abbas Gürer de (Güneş Dil Teorisi’nden esintiler taşıyan) uzunca bir hitapta bulundu. Önce günün fotoğraflarını verelim, sonra konuşmalara geçeriz.

    Fakat maçın detaylarını unutmayalım, değil mi?

    Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Atatürk'ün Fenerbahçeli Çocukları
    17 Haziran 1935 tarihli Tan gazetesinden

    Atatürk'ün Fenerbahçeli Çocukları
    17 Haziran 1935 tarihli Tan gazetesinden

    Atatürk'ün Fenerbahçeli Çocukları
    17 Haziran 1935 tarihli Kurun gazetesinden… Kurucular ve Kulübün Büyükleri…

    Atatürk'ün Fenerbahçeli Çocukları
    17 Haziran 1935 tarihli Cumhuriyet gazetesinden… Tenisçiler ve En Küçük Futbolcular…

    Atatürk'ün Fenerbahçeli Çocukları
    17 Haziran 1935 tarihli Zaman gazetesinden… Fenerbahçe’nin Tenis Ordusu

    Atatürk'ün Fenerbahçeli Çocukları
    17 Haziran 1935 tarihli Kurun gazetesinden… Fenerbahçe’nin Denizcileri

    Atatürk'ün Fenerbahçeli Çocukları
    17 Haziran 1935 tarihli Kurun gazetesinden… Atatürk’ün Fenerbahçeli Çocukları…

    Atatürk'ün Fenerbahçeli Çocukları
    17 Haziran 1935 tarihli Kurun gazetesinden… Futbol takımı resmî geçitte…

    Atatürk'ün Fenerbahçeli Çocukları
    17 Haziran 1935 tarihli Tan gazetesinden… Fenerbahçe-Servette maçı öncesi.

    Atatürk'ün Fenerbahçeli Çocukları
    17 Haziran 1935 tarihli Son Posta gazetesinden… Servette takımı.

    Atatürk'ün Fenerbahçeli Çocukları
    17 Haziran 1935 tarihli Son Posta gazetesinden… Fenerbahçe-Servette takımları bir arada.

    Atatürk'ün Fenerbahçeli Çocukları
    17 Haziran 1935 tarihli Haber gazetesinden… Fenerbahçe-Servette maçından bir enstantane.

    Atatürk'ün Fenerbahçeli Çocukları
    17 Haziran 1935 tarihli Haber gazetesinden… Fenerbahçe-Servette maçından bir enstantane.

    Atatürk'ün Fenerbahçeli Çocukları
    17 Haziran 1935 tarihli Haber gazetesinden… Fenerbahçe-Servette maçı sonrası iki takım bir arada.

    Hayri Celal Atamer’in Nutku / Atatürk’ün Fenerbahçeli Çocukları

    Bugün Fenerbahçe’nin 27. yıldönümünü kutluyoruz. Hepinize ayrı ayrı Fenerbahçe ailesi namına teşekkür ederim.

    Şu dakikada, bu hür toprakların üstünde, bu hür ve saf gökyüzünün altında ve bu tribünleri süsleyen, gelincikler kadar güzel, dünyalar durdukça dalgalanacak olan bu al bayrağın karşısında göğüsleri kabarmış ve gözleri uzak ufuklara inan dolu ışıklar ile parlayarak bakan Atatürk’ün Fenerbahçeli çocukları, onun heykeli karşısında içtikleri andı yeniden ve baştan ve candan tekrarlarken bu vatanı, üstünde ortak kabul etmez bir sahibi olarak yaşadığımız, bu aziz toprakları bu millete yeniden kazandıran, ona hürriyetine baha biçilmez minnetini bağışlayan Atatürk’e derin ve sarsılmaz minnet ve şükranlarımızı sunuyoruz.

    İçinde bu ülküleri yaşatan Fenerbahçe bugün 300 sporcu ile huzurunuza geliyorsa yarın 600, beş sene sonra 3.000 gençle, 3.000 bilfiil spor yapan gençle temiz ve açık bir alınla önümüze çıkacaktır.

    Son sözüm şudur :

    Yaşasın büyük Türk Milleti, Yaşasın Atatürk, Yaşasın Cumhuriyet, Yaşasın Spor

    17 Haziran 1935 – Zaman Gazetesi


    Cevat Abbas Gürer’in Nutku / Fenerbahçe’ye Tarih Kadar Uzun Bir Ömür

    Sporcu, atletizmi yaratan, kuran, yayan okansel, köklü aksoy ulusunu bütün varlığımla selamlarım.

    Yurttaşlarım,

    Türke, Türklüğe en çok yakışan ve en çok yaraşan; Cumhuriyetimizin kuruluşundan beri bahadırlığını, yaratılış asaletinden alan bugünkü neslin, büyük dedelerinin kutsal izinde kuvvetli inanla ve aynı hızla yürümelerini görmekle pek bahtiyarım… İşte bugün tanığı olduğumuz güzel görey; bu gidişin zengin bir örneğidir.

    Bu zenginliği bize gösteren ve kardeşlik havasını duyuran Fenerbahçeliler; doğuşlarının 27. yaşlarının bayramını kutlamaktadırlar.

    Bıldır aynı kürsüde yaptığım söylevimin son cümlesini tekrarlayacağım:

    Fenerbahçeliler,

    Güneşliler adına bayramınızı kutlular ve ömrünüzün tarih kadar uzun olmasını dilerim.

    Sayın dinleyicilerim,

    Hoşgörünüze sığınarak genç sportmenlere bir, iki öğüt vermek iznini sizden rica ediyorum.

    Sevgili sportmenlerim,

    Sağlam ve gürbüz bir tende ancak nefse güven olur!

    Nefse güven ise kahramanlığın biricik erdemi olduğu gibi her işte başarıcılığın da başlıca etkesidir.

    Bundan ötürüdür ki fikirsel eğitim ile uyumlu olarak sağlık, sağlamlık getiren ten yetişgisinin varlığı görüldüğü ulusta tam bir oğlunluk var demektir.

    Sağlık sağlamlık getiren ve fikirsel eğitim kadar değerli ve gerekli olan ten yetişğisinin yokluğu da sosyal düşkünlüğün açık beldeğidir, açık işaretidir.

    Gençler,

    Hayatın en kıvançlı, en mutlu devri gençliktir.

    Bu çağda fikir ve ten güçlülüğü ile sağlamlaşan insanlar; yalnız yurda, ulusa faydalıdırlar, yalnız yurda ulusa değimli adam olurlar.

    Ey dinç sportmen,

    Türklük kaynağındaki birlik ve beraberlik temiz özüne yaslanarak alçak gönüllülükle; şen, şakrak, başarıcı, atılgan, sağlam ol;

    Bugünden başlayan yarın senindir.

    Göğsünü bakartarak bastığın yeri titret.

    Atatürk neslisin.

    Tarih seni de büyük ataların gibi öğsün. Bırakacağın yüce iz şanla dolsun.

    17 Haziran 1935 – Tan Gazetesi

    Atatürk'ün Fenerbahçeli Çocukları
  • Fenerbahçe’nin 21’inci Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe’nin 21’inci Türkiye Şampiyonluğu

    Bu güzel yıldönümünün açılışı Tapfereritter‘in yazısıyla yapıyoruz. Fenerbahçe’nin 21’inci Türkiye Şampiyonluğu ile sevince boğduğu 1989 yılının son maçını, sıkı bir taraftarın gözüyle okuyalım.


    100… 101… 102 ve 103!

    Rıdvan Dilmen sol kanatta topu aldığında, herkes onun bir anda birinci vitesten beşinci vitese takacağını ve kaleye yöneleceğini biliyordu ama akıl ve mantık beş kişinin içinden geçerek bunu yapacağına ikna olmuyordu. “Şeytan”lık buradaydı.. 

    Bir başka gariplik, normalde orta sahada takımın üçüncü ciğeri olarak görev yapan Turhan Sofuoğlu’nun, Rıdvan Dilmen’in geçmeyi deneyeceği deliği kapatmaya çalışan Sarıyer savunmasının göbekte bıraktığı boşluğu burnu gol koklayan santrafor edasıyla farkedip, penaltı noktasına doğru yönelip elini kaldırarak gollük pas istemesiydi. “Rambo” olmak kolay değildi.

    Oğuz Çetin’in, Rıdvan Dilmen’in geçebileceği tek deliği görüp, o deliği aydınlatan topuk pası da alelade bir hareket değildi. Bir mühendislik harikasıydı. “İmparator” lakabı oynadığın futbolla kazanılırdı. Franz Beckenbauer gibi..

    Pozisyonun gelişimi, o sezon formunun zirvesine çıkmış Rıdvan Dilmen’in golü atacağına işaret ediyordu. Ama bir engel vardı: O dönemin refleksleri en müthiş ve karşı karşıya pozisyonlarda son derece başarılı kalecisi Yaşar Duran Sarıyer’deydi. “Şeytan”a “dur” dedi.

    Ama o sezon Fenerbahçe karşısındaki rakip kaleciler, son viteste çalışan bir tenis topu atma makinesi karşısındaki tenisçiler gibiydi. Türk futbolunda görülmedik bir “bütün hatlarıyla hücum” performansı sergileyen Fenerbahçe’de dönen topu gol yapacak en az bir futbolcu illa ki vardı.

    Çünkü takım zaten 2 yese 3 gol, 3 yese 4 gol atan bir takımdı. 100. gol Turhan Sofuoğlu’na nasip oldu. 100. golü atacak oyuncuya verilecek otomobil hediyesini de o sezon ölümcül kazaya uğramış Samsunspor’a hibe etmişti “Rambo”..

    Fenerbahçe’nin 21’inci Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe’nin 21. Türkiye şampiyonluğunu ilan ettiği 4-3’lük Sarıyer maçı iddiasız bir karşılaşma değildi. “Son hafta beraber seyircilere bol gol izletelim” türünden bir maç değildi. Sarıyer kazansa bir sonraki sezon Galatasaray yerine Boğaz’ın “Beyaz Martıları” gidecekti UEFA Kupası’na. Ama Sarı Kanaryalar “gelin gibi süslenmiş” stadyumunda taraftarına zehir etmemişti şampiyonluk gününü. Sarıyer maça asıldıkça asılmış ve “eski Fenerli” Selçuk Yula’nın 1, “müstakbel Fenerli” Sercan Görgülü’nün iki golüyle 3-3’ü bile yakalamıştı. Ama Fenerbahçe işine bakardı. Galibiyetine bakardı. Yendi ve ezeli rakibini yolladı Avrupa Kupalarına.

    Zaten onun için Milliyet gazetesinin ertesi gün manşeti “Şikesiz.. Lekesiz.. Tertemiz” idi.

    Sarı-Lacivert Bir Mutluluk Günü

    Bu mutlu sonda “Şeytan” vardı.. “Rambo” vardı.. “İmparator” vardı.. Bir de “Kral” olmalıydı. Aykut Kocaman da bu lakabı o maçta aldı, tacını bu maçta taktı. O, Fenerbahçe’nin Zeki Rıza Sporel (1933), Ali Rıza Tansı ve Naci Bastoncu (1935), Melih Kotanca (1940, 1945 ve 1946), Lefter Küçükandoniadis (1950), Ogün Altıparmak (1970-71), Osman Arpacıoğlu (1972-73), Cemil Turan (1973-74, 1975-76 ve 1977-78) ve Selçuk Yula’dan (1981-82 ve 1982-83) sonra çıkardığı 10. “Türkiye Gol Kralı”ydı. Her şeyden öte, benzersiz bir şampiyonluktu bu. En fazla gol*, en yüksek gol ortalaması, en fazla galibiyet, en yüksek puan, en iyi averaj.. Bütün rekorlar Fenerbahçe’nindi. Kırılacağı da yoktu..

    11 Haziran 1989.. Sarı-lacivertli ve mutlu bir gündü.

    * Sonradan, bazı takımlarla dört maç yapılan ve iki etaplı ligde atılan golleri dikkate alıp yapay rekorlar icat edilmeye çalışılsa da, bu rekor da “şikesiz, lekesiz ve tertemiz” Fenerbahçe’nindi..   

    Tapfereritter

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu

    Fenerbahçe'nin 21'inci Türkiye Şampiyonluğu... 11 Haziran 1989 tarihli Şampiyonluk Turundan
  • Fenerbahçe’nin Santrforu Yaşar Yalçınpınar

    Fenerbahçe’nin Santrforu Yaşar Yalçınpınar

    Bir tanesi de bizim sitemizde yayınlanan “Tarihte Bugün” sayfalarında, bazen sadece “Yaşar” olarak, bazen de soyadıyla “Yaşar Yalçınpınar” şeklinde rastlamışsınızdır ismine… O da hiç hak etmediği halde, unutulup gidenlerden biri… Daha doğrusu, Türk futbolunun 1959 öncesini silmek isteyenlerin unutmak istediklerinden biri… Fakat, hayır! Bizler onu ve arkadaşlarını unutturmayacağız.

    Yaşar Yalçınpınar’ın yeğeni, sayın Zafer Yalçınpınar, kendi sitesinde onun hakkında çok güzel bir metin kaleme almış. Biz müsaadesiyle yazıyı buraya da aldık. Fakat yazıya geçmeden önce bizim de birkaç katkımız olsun istedik.

    6 Haziran 1937 tarihinde Fenerbahçe Spor Kulübü, Kadıköy’de 29. kuruluş yıldönümünü kutluyordu. Sporcuların resmî geçidinden sonra, ilk olarak Fenerbahçe-Güneş tekaütleri maçı oynandı, sonra da Fenerbahçe birinci takımı Rapid Wien ile karşılaştı… Aynı saatlerde İstanbul’un Avrupa yakasında Taksim Stadı’nda ise Ankaragücü, Galatasaray ile maç yapıyordu. Yaşar Yalçınpınar’ın hat-trick yaptığı bu müsabaka için mikrofonlarımız Akşam gazetesinde…

    Bu hafta millî kümenin yegane maçı olan Galatasaray-Ankaragücü karşılaşması dün iki-üç bin seyirci önünde Taksim Stadı’nda oynandı.

    Galatasaray takımı şöyle idi:
    Sacid, Reşat, Lütfi, Ekrem, Hayrullah, Suavi, Necdet, Eşfak, Süleyman, Haşim, Bülent

    Ankaragücü de en kuvvetli şeklini muhafaza ediyordu.

    Dördüncü dakikada Ankaragücü sol açığı Hamdi’nin şandellediği topu karşılamak üzere çıkan Sacid, Galatasaray kalesini boş bıraktı ve top Güc’ün en tehlikeli muhacimi Yaşar’a geçince Lütfi de boş kaleye geçti. Yaşar topu kaleye gönderdi ve Lütfi eliyle tutmak mecburiyetinde kaldı. Bu suretle penaltıdan Ankaragücü ilk dakikalarda birinci golünü (Şükrü) yaptı.

    Bu devrede maç hemen hemen mütevazin oldu, fakat Galatasaray muhacimleri hayli beceriksizlikler yaparak mühim fırsatlar kaçırdılar. O kadar ki kırk dördüncü dakikada Ankaragücü aleyhine verilen penaltıyı bile gole çeviremediler. Devre 1-0 Ankaralılar lehine bitti.

    İkinci devre başında Güçlüler, Galatasaray’ın üstünlüğünü bertaraf etmeye muvaffak oldular. Galatasaray kalesinin üst üste tehlikeli ziyaretlerine maruz kaldığı görülüyordu. Nitekim Yaşar 17. ve 18. dakikalarda birbiri arkasına iki gol çıkararak takımını 3-0 galip vaziyete çıkardı.

    Galatasaraylıların artık muhakkak bir mağlubiyeti kabul edecekleri tahmin edilirken sarı kırmızılılar yeniden hücuma geçtiler ve 20. ve 21. dakikalarda iki gol çıkardılar.

    Maç en heyecanlı safhasına girmişti. Galatasaraylılar bir gol daha çıkararak beraberliği kurtarmak için çabalıyorlardı. Muhakkak bir galibiyeti tehlikeye düşüren Güçlüler de yeniden bir sayı çıkarmak için uğraşıyorlardı. Güçlüler bu mücadeleden galip çıktılar. Yaşar, 31. dakikada bir gol daha atarak kati şeklini verdi ve Güçlüler sahadan 4-2 Galip çıktılar.

    4 Nisan 1938 tarihli Haber gazetesinden

    Araştırmacı Cem Ertuğrul’un kayıtlarına göre Yaşar Yalçınpınar, Fenerbahçe formasını ilk kez 3 Nisan 1938 tarihinde oynanan İstanbul Şildi Çeyrek Final maçında giydi ve İstanbul’un sarı-lacivert formasıyla ilk golünü de yine bu maçta attı. Bu bilgiyi doğrulayan Eşref Şefik Bey, Tan gazetesindeki maç yazısına şöyle başlıyordu :

    İstanbul futbol ajanlığı tarafından tertip edilen şilt maçlarına, dün Fener Stadı’nda devam edildi ve hakem Adnan Akın’ın idaresinde Fenerbahçe ile Anadolu kulüpleri karşılaştılar.

    Fenerbahçe takımı Ankaragücü merkez muhacimi Yaşar’ı kadrosuna alarak şu şekilde çıkmıştı:

    Hüsamettin, Lebip, Fazıl, Reşat, Angelidis, Fikret, Naci, Ali Rıza, Yaşar, Bülent, Orhan

    1 Mayıs 1938 tarihli Ulus gazetesinden

    Fenerbahçe 1938’de Millî Küme’ye devam etmediği için bol bol özel maç yaptı.

    Bunlardan ikisi 30 Nisan ve 1 Mayıs tarihlerinde Ankara’da oynandı.

    İlkinde Fenerbahçe, Ankaragücü/Gençlerbirliği karmasını 3-2 yendi.

    İkincisi yine aynı iki takım arasında oynandı ve bu defa (Fenerbahçe ilk yarıyı 4-0 önde kapatmasına rağmen, herhalde biraz da rehavetle) 5-5 berabere bitti. Fenerbahçe’nin birinci ve üçüncü gollerini Yaşar Yalçınpınar attı. Ulus gazetesinin haberine bakılacak olursa, birinci gol Fikret Arıcan’ın pasıyla gelmiş; üçüncü gol ise 39. dakikada Yaşar’ın karışık bir vaziyetten istifade etmesiyle yapılmıştı.

    Tarihe not düşmek adına, bir parantez açıp bu iki maçta Fenerbahçe’de ve karma takımlarda oynayan futbolcuları yazalım…

    Fenerbahçe : Hüsamettin Böke, Necdet Erdem, Lebip Elmas, Yorgo Angelidis, Yaşar Alpaslan, Fazıl Arzık, Mehmet Reşat Nayır, Fikret Arıcan, Esat Kaner, Niyazi Sel, Ali Rıza Tansı, Yaşar Yalçınpınar, Naci Bostancı, Şaban Topkanlı, Orhan Canpolat

    Ankaragücü/Gençlerbirliği Karması : Rahim Kotan, Nuri Togay, Enver Erlat, Keşfi Tarlan, Nusret Göktuna, Semih Sözer, Abdül Küçüktaşkıner, Selim Baykurt, Ali Anul, Hasan Pulat, Fahri Akay, Ali Rıza Arda, Mustafa Yılmaz

    Yeni sezon geldi, çattı.

    Ve Fenerbahçe, 2 Ekim 1938’de 1938-1939 İstanbul Ligi’nin ilk maçına çıktı.

    Rakip Beşiktaş o sezon fırtına gibi esecek, 18 maçın sonunda hiç yenilmeden ve sadece üç kez berabere kalarak İstanbul Şampiyonu olacaktı.

    O Beşiktaş ilk yarıyı 2-0 önde kapattı ama Akşam gazetesinde maçı yazan Ulvi Yenal’a göre ikinci yarının 11. dakikasında Yaşar’ın yerden çektiği çok sıkı bir şut, güzel bir plonjon yapıp topa yetişen Beşiktaş kalecisi Mehmet Ali’yi geçip gol oldu. Üstüne bir gol de Fikret Arıcan atınca, maç 2-2 berabere sonuçlandı.

    30 Ocak 1939 tarihli İkdam gazetesinden

    Yaşar Yalçınpınar, bu tarihten sonra 25 Aralık 1938’e kadar oynamadı veya oynasa bile gol bulamadı.

    Fakat bundan sonra da üst üste tam altı İstanbul Ligi maçında bir oynadı, pir oynadı. 7 gün arayla, 6 maçta, tam 12 gol attı.

    25 Aralık 1938’de, 6-1 biten maçta Hilal’e 3 gol,
    1 Ocak 1939’da, 6-2 biten maçta Beykoz’a 2 gol,
    8 Ocak 1939’da 7-0 biten maçta Süleymaniye’ye 2 gol,
    15 Ocak 1939’da 8-1 biten maçta İstanbulspor’a 2 gol,
    22 Ocak 1939’da 8-0 biten maçta Topkapı’ya 2 gol,
    29 Ocak 1939’da 3-2 biten maçta Galatasaray’a 1 gol.

    Galatasaray maçındaki golü için sözü yine gazetelere bırakalım..

    Altıncı dakikada Ali Rıza topu uzaktan Galatasaray kalesine doğru ortaladı. Lütfi kale önüne düşen topu güzel bir degajmanla uzaklaştırdı. Top santraya doğru ilerlemiş olan Yaşar’ın önüne düştü. Yaşar’ın da Galatasaray kalesine kadar inen uzun bir şandelini görüyoruz. Osman kaleden çıkarak bu şandeli yumrukla uzaklaştırdı. Akını gayet iyi bir şekilde takip eden Mehmet Reşat topu havadan kalenin önüne doğru vurdu. Santrfor Yaşar yakaladığı topu yerden Galatasaray kalesine gönderdi. Lütfi ile Osman aynı zamanda plonjon yaptılar. Lütfi’nin hareketi kaleciyi şaşırttığı için Osman topu tutamadı. Yaşar’ın ikinci bir sol şutu yerden ağları buldu.

    Fenerbahçe, ligi Beşiktaş’ın arkasından ikinci bitirdi ve Türkiye Şampiyonluğu maçları için Millî Küme’ye gitmeye hak kazandı.

    Evet, Fenerbahçe hak kazandı ve maçlara da (19 Mart’ta Vefa, 25 Mart’ta Ankaragücü ile karşılaşarak) başladı ama kulüpte ortalık karışıktı. Cumhuriyet gazetesinde durum şöyle özetleniyordu :

    1938 Millî Küme maçlarına katılmayan Fenerbahçe’de müessisler umumi heyeti bir toplantı yapmış ve Millî Küme talimatnamesinde kulüp idare heyetinin tadilini istediği noktalara hiçbir cevap verilmemiş olması dolayısıyla maçlara iştirak etmemeye karar vermişti. Fenerbahçe idare heyeti azasından bir zat da Müessesan heyetinin verdiği kararı Galatasaray kulübüne bildirmişti. Fakat Fenerbahçe’nin Müessesan ve idare heyetlerinin bu hususta vermiş oldukları kararı geç vakit protesto eden Fenerbahçe futbolcuları verilen bu kararı tanımayarak sahaya çıkmak arzusunu göstermişler ve soyunmuşlardır.

    Gazetelerde aynı anda Fenerbahçe Kulübü’nün ve futbolcuların tebliğleri yayınlandı.

    Kulüp idaresi, “Fenerbahçe Spor Kulübü’nün otuz bir sene gibi uzun bir spor hayatı devresinde tesadüf etmediği bir vaziyet karşısında kaldığı ve idare heyeti kararına muhalif olarak bazı oyuncuların isyankar hareketlerde bulunduklarını teessürle kaydetmekteyiz. Bu dakikada müşevvik ve muharrikler hakkında muktezi tahkikatın yapılmakta olduğu ve taayyün edecek vaziyete göre en şiddetli disiplin cezaları verilerek tatbikinin fevkalade olarak davet edilecek Müessisler heyetine bildirilmesi takarrür etmiştir” açıklamasını yaptı.

    Bazı futbolcular ise buna mukabil, “Biz sahada teşkilatın emrettiği oyunu oynamakla mükellefiz. Bu sene de geçen seferki gibi bir ihtilafa yol açmamak için bu fedakarlığı yaptık” diyorlardı.

    Neticede olan yine Fenerbahçe’ye oldu. Ligin ilk 7 maçında 6 galibiyet ve sadece 1 yenilgi alan Fenerbahçe, koskoca ikinci devrede tek bir maç bile kazanamadı ve 2 beraberlik, 5 yenilgi sonrası 1939 Millî Küme’sini 5. sırada bitirdi.

    Sezonun sonunda Galatasaray,1959 öncesindeki tek Türkiye şampiyonluğunu, oldukça tartışmalı (ve yarıda kaldığında geride oldukları) bir maçtan sonra Federasyon kararıyla kazanacaktı.

    Bu arada Yaşar Yalçınpınar da Mayıs ayından 1 Ekim 1939’daki İstanbul Ligi açılışına, Galatasaray maçına kadar forma giymedi.

    2 Ekim 1939 tarihli Akşam gazetesinden

    1939-1940 İstanbul Ligi’ni de Beşiktaş şampiyon, Fenerbahçe ikinci olarak bitirdiler.

    Yaşar Yalçınpınar ilk dört maçın üçünde, Topkapı’ya, Beşiktaş’a ve Süleymaniye’ye birer gol attı. Daha sonra Hilal ve Süleymaniye maçlarında bir kez daha fileleri havalandırırken gördüğümüz santrforumuz 14 Ocak 1940 – 25 Mayıs 1940 arasında iki özel maç haricinde suskunluğa büründü.

    Bu arada Yaşar Yalçınpınar, Fenerbahçe kariyeri boyunca Galatasaray’a attığı 4 golün ikisini 30 Ekim 1939 tarihli “Cumhuriyet Bayramı Kupası” maçında kaydetti ama maç pek de bayram havasında geçmediği gibi, üstüne bir de ikinci yarıda çıkan kavga yüzünden yarım kaldı.

    Cumhuriyet gazetesi maçtan sonra “Gençliğin spor yapmasını, seyircinin spor zevkini bu gibi müessif vak’alarla ihlale kimsenin hakkı yoktur. Otuz küsur seneden beri muhtelif vesilelerle namütenahi maçlar yapmış olan bu güzide iki kulübün maçı, iyi düşüncelerle tertip edilmiş, fakat tevil edilmez bir tatsızlık içinde yarım kalmıştır” yazdı.

    Aynı gün İstanbul Matbuat takımı da Fenerbahçe-Galatasaray tekaüt karmasıyla bir maç yapacaktı ama “iki eski kulübün on bir oyuncuyu toplayamamış olması sebebiyle” Matbuat takımı seremoni yaptı ve hükmen galip ilan edildi. Bunlar da böyle yıllardı işte…

    Nerede kalmıştık? 1940 Millî Küme… Evet…

    Türkiye Şampiyonluğu müsabakaları, 24 Mart 1940 tarihinde, Fenerbahçe’nin Beşiktaş’ı 5-1 yendiği maçla sona eren İstanbul Ligi’nden sadece bir hafta sonra, 31 Mart 1940’da başladı.

    Takvimler 7 Temmuz 1940”ı gösterdiğindeyse, Fenerbahçe, Beşiktaş’ı yine 5 golle (bu sefer 2’ye karşı) yendi ve dördüncü kez Türkiye Şampiyonu oldu.

    Yaşar Yalçınpınar oynanan 14 maçın 9 tanesinde forma giyerken, rakip kalelere 4 gol bıraktı. Bunların ikisini Beşiktaş ile yapılan son maçta atarak şampiyonluğu perçinledi.

    21-22 Eylül 1940 tarihlerinde Fenerbahçe, Türkiye Futbol Şampiyonluğu finali için Ankara’ya gitti. Fakat aynı hafta sonu İstanbul’da da ligin açılış maçları oynanacak ve geçmiş yılların Türkiye Şampiyonluğu kupaları dağıtılacaktı.

    İstanbul Ligi’nin açılış maçını Beşiktaş ile yapacak olan Fenerbahçe “Ne yardan, ne serden” dedi ve (“Büyük” Fikret Arıcan, “Küçük” Fikret Kırcan ve Yaşar Yalçınpınar takviyeli kadrosuyla çıktığı maçta) Eskişehir Demirspor’la 0-0 berabere kaldı. Sonra adı geçen üç oyuncu İstanbul’a geri dönüp Beşiktaş maçına çıktılar.

    Fakat Fenerbahçe hem ikinci maçta Ankara’da Eskişehir’e 3-1 yenilip Türkiye Şampiyonluğu’ndan oldu, hem de İstanbul’da Beşiktaş’a yenilip lige dezavantajlı başladı.

    Eskişehir Demirspor, kaderin bir cilvesiyle şampiyonluk şildini Dışişleri Bakanı ve Fenerbahçe Başkanı Şükrü Saracoğlu’nun elinden alırken, Fenerbahçe de İstanbul’da 1937 ve 1940 Millî Küme şampiyonluklarının kupasını (İngiltere Kralı’nın Türkiye ziyaretinde Atatürk’e hediye edilen adeta sanat eseri gibi bir mükafatı) müzesine götürmek üzere törenle teslim alıyordu.

    Artık bu güzel hikayenin “bizim tarafımızdan” sonuna doğru geliyoruz…

    1940-1941 sezonu Fenerbahçe için şampiyonluklardan uzak geçti. İstanbul Ligi’ni yine Beşiktaş , bu sefer 18’de 18 yaparak kazanırken, hemen sonrasında Millî Küme’yi de birinci bitirdi ve Türkiye Şampiyonu oldu.

    Yaşar Yalçınpınar, İstanbul Ligi’nin ilk beş maçında forma giyip, sadece bir gol atabildi.

    Sonrasında 6 maç sahaya çıkmadı. Derken…

    Ligin ilk yarısında tek golü attığı Kasımpaşa karşısına bir çıktı, 1938’deki gibi pir çıktı.
    5 Ocak 1941’de, 4-0 biten maçta Kasımpaşa’ya 1 gol,
    12 Ocak 1941’de, 6-0 biten maçta Süleymaniye’ye 3 gol,
    26 Ocak 1941’de, 5-2 biten maçta Beyoğluspor’a 1 gol,
    2 Şubat 1941’de, 3-1 biten maçta Topkapı’ya 1 gol,
    9 Şubat 1941’de, 3-0 biten maçta Vefa’ya 1 gol,
    23 Şubat 1941’de, 4-1 biten maçta İstanbulspor’a 1 gol attı. Arada sadece Beşiktaş maçını boş geçmişti. 1940 İstanbul Ligi böylece bitti.

    Fakat Yaşar Yalçınpınar’ın Galatasaray’a atılacak bir golü daha vardı.

    9 Mart 1941 Pazar günü iki ezeli rakip Şeref Stadı’nda, Dörtler Kupası maçında karşı karşıya geldiler. Fenerbahçe, 80. dakikada “Küçük” Fikret Kıcan’ın ayağından bir gol bulup 1-0 öne geçti. Maç tam bitmek üzereyken, 90. dakikada Yaşar Yalçınpınar sol ayağıyla yerden sert bir şut çekti ve onun bu “son derbi golü” ile Fenerbahçe maçı 2-0 kazandı.

    1940-1941 Millî Küme Şampiyonası, Yaşar Yalçınpınar’ın Fenerbahçe’de forma giydiği son sezon oldu.

    18 maçın yalnızca 4 tanesinde oynayabildi.

    24 Mayıs 1941’de Fenerbahçe, bir sezon önce Türkiye Şampiyonluğu’nu kaybettiği Eskişehir Demirspor’u 3-1 yendi. O gün maçı stadyumda izleyenler Yaşar’ın Fenerbahçe için attığı son gole şahit olmuşlardı.

    7 Temmuz 1941 tarihinde gazetelerde Fenerbahçe’nin Maskespor’u 3-0 yendiği maçın kadrolarına bakanlar ise, Yaşar Yalçınpınar’ı son kez Fenerbahçe on birinde gördüler.

    1940 Türkiye Şampiyonluğumuzun mimarlarından Yaşar Yalçınpınar… Attığı gollerden sonra Fenerbahçe taraftarının yaptığı sevinç tezahüratları hâlâ evrenin bir yerlerinde yankılanıyor.

    Onu asla unutmayacağız. Umuyoruz ki kulübümüz de unutmaz.

    FenerbahceTarihi.org


    Söz Zafer Yalçınpınar Beyefendi’nin…

    Aslında, büyükamcam (babamın amcası) Yaşar Yalçınpınar’ın futbolculuk geçmişine ilişkin fazla bilgi sahibi değiliz. Büyükamcam, garip bir şekilde, 1933-1945 yılları arasında futbol oynadığı döneme ilişkin hiç konuşmazdı. Mizacı böyleydi. Televizyonda bir futbol maçı izlerken kendini kaybedip futbolcuların davranışları, skor ya da oyunun gidişatı üzerine bir şey söylediğini de hatırlamıyorum. Her zaman sessiz sessiz oturur, dikkatlice maçı izlerdi. Ben okuduğum lisenin basketbol takımı ile D.S.İ.’nin basketbol takımında oynarken, birkaç kez beni yanına çekerek “Antrenmanlar nasıl gidiyor?” diye sorması ve arada bir “İyi antrenman yapmalısın. Çünkü basketbol yorucu oyundur, futbol gibi değildir. Futbolda top sende değilken dinlenebilirsin ama basketbolda hiçbir zaman dinlenemezsin!” demesinin dışında spor ya da futbol hakkında bana bir şey söylediğini hatırlamıyorum. Bununla birlikte, 50’li yılların sonuna doğru futbolun endüstrileşerek değişmesini, büyükamcamın futbol geçmişini kayıt altına alacak (buna merak duyacak) bir evlâdının olmaması ile ailemin benden önceki kuşağının futbola ve tarihine yeterince ilgi duymamasını da büyükamcamın -özellikle futbol konusunda- takındığı içe dönük mizacın nedenleri olarak görebiliriz. Sonuçta, babamın büyükamcam hakkında aktardıkları dışında tutarlı bir bilgiye sahip değiliz.

    Büyükamcam 1914’te Kadıköy’ün Kuşdili semtinde doğuyor. Santrfor Yaşar Yalçınpınar, 30’lu yılların ortasında genç bir delikanlıyken Kuşdili semtindeki arkadaşlarıyla futbol oynamaya başlamış. Kuşdili’nde, sokakta, bir duvarın önünde sürekli olarak duvara topu göndererek sağ ayak sol ayak paslaşma çalışması yaparmış. Arkadaşlarının arasında çok azimli, hırslı, içine kapanık, ters ve inatçı biri olarak tanınırmış gençliğinde… 1936 öncesinde semt takımları arasında oynanan birçok özel maça katılmış. Büyükamcamın Moda, Üsküdar ve Kuşdili’nin yanı sıra Büyükada, Heybeliada, Kınalıada semti takımları için forma giydiğini ve birçok kez İstanbul Karması’nda yer aldığını da ancak eski fotoğraflardan öğrenebiliyoruz.

    Santrfor Yaşar, 1934-35’te büyükteyzem Meral ile tanışıyor ve evlenmeye karar veriyorlar. Büyükamcamın evlilikten önce askerlik ödevini tamamlaması gerekiyor. Askerliği Ankara’ya çıkıyor ve İmalat-ı Harbiye fabrikasında kasatura kalıp ustası olarak çalışıyor. Orada büyükamcamın futbola olan ilgisini, kabiliyetini farkediyorlar ve Ankaragücü takımına alıyorlar. Santrfor Yaşar, Ankaragücü’nde çok başarılı maçlar çıkarıyor; 1935-36 sezonunda Ankaragücü formasıyla Ankara Ligi şampiyonluğu yaşıyor. 3 Mayıs 1936’da Ankaragücü’nün Galatasaray’ı 3-2 mağlup ettiği maçta Ankaragücü’nün gollerinden birini büyükamcam atıyor.

    “Fenerbahçe Tarihi” adlı kapsamlı ve sıkı kitabın yazarı Dr. Rüştü Dağlaroğlu, büyükamcamın Fenerbahçe Spor Kulübü’ne Üsküdar’daki “Anadolu” kulübünden 1938 yılında transfer olduğunu not düşmüş. Ancak bizim bu konuda -ailece- bildiğimiz ise büyükamcamın Ankaragücü’nde oynarken, dönemin Fenerbahçe Başkanı Sn. Ali Muhittin Hacı Bekir tarafından kulübe transfer edildiğidir. Fenerbahçe’nin eski başkanlarından Sn. Faruk Ilgaz Bey ise büyükamcamın Kuşdili’nde tanınan ve kabiliyetli bir futbolcu olduğunu, Ankaragücü’nden önce de Fenerbahçe tarafından bilindiğini ve takip edildiğini ifade ediyor.

    Fenerbahçe Spor Kulübü müze müdürü Sn. Alp Bacıoğlu’yla birlikte kulübün kayıtlarına baktığımızda, büyükamcamın 1938-1941 yılları arasında toplamda 75 resmi ve özel maçta Fenerbahçe forması giydiği, toplamda da 60 golün sahibi olduğunu öğreniyoruz. 29 Ocak 1939 tarihinde Fenerbahçe Futbol Takımı, İstanbul Ligi maçında Fenerbahçe Stadı’nda Galatasaray’ı 3-2 mağlup ederken gollerin ikisini Yaşar Yalçınpınar ve birini de Esat Kaner atıyor. 30 Ekim 1939′da Galatasaray ve Fenerbahçe arasında oynanan Cumhuriyet Bayramı Kupası maçında, Fenerbahçe 1-0 gerideyken santrfor Yaşar Yalçınpınar üst üste iki gol atıyor ve skoru 2-1′e getiriyor. Bunun üzerine maçın 65. dakikasında olaylar ve arbede çıkıyor. Maç tatil ediliyor, Fenerbahçe kupayı hükmen kazanıyor!* 30 Ekim 1940’ta, Fenerbahçe Futbol takımı, Fenerbahçe Stadı’nda oynanan Vatan Kupası maçında Galatasaray ile 3-3 berabere kalırken Fenerbahçe’nin gollerini Esat Kaner, Melih Kotanca ve Yaşar Yalçınpınar atıyor. 1940 yılında Fenerbahçe formasıyla milli küme şampiyonluğu yaşıyor. Büyükamcam, en ünlü golünü Romanya’yla oynadığımız özel bir milli maçta atıyor: Milli takımımız 1-0 gerideyken 30-35 metreden çok sert bir şut, gol oluyor. Kaleci yerinden kıpırdayamıyor bile.

    Sn. Faruk Ilgaz Bey, 11 Şubat 2011 tarihli Fenerbahçe Gazetesi’nde dönemin futbolcularına ve futbol ruhuna ilişkin olarak şu satırları kaleme almış:

    “(…)Eski günlerde Fenerbahçe Stadı ilkel olduğu zamanda Kadıköy’deki futbola meraklı gençler mahalleler asındaki çeşitli arsalarda maçlar yapıyorlardı. O tarihlerde Kadıköy’ün muhtelif semtlerinden: Moda, Kuşdili, Bakla tarlası, Kızıltoprak, Erenköy, Bostancı, Hasanpaşa, İbrahimağa mahallelerindeki çayır ve arsalarda yetişen gençler çoğunlukla Fenerbahçe kulübüne giriyorlardı.
    Bu anlamda zaman içinde, Moda’dan; Esat Kaner, Kuşdili’nden; Yaşar Yalçınpınar, Bakla tarlası’ndan; Fikret ile Semih Arıcan ve Bülent Büyükyüksel, Erenköy’den; Fikret Kırcan, Erol Keskin ile Naim Şukal ve Hasanpaşa’dan; Halit Deringör, Müjdat Yetkiner, Sabri Kiraz ve Zeynel Üner temayüz ederek Fenerbahçe’ye gelmişler ve onun şampiyonluklarında emek vermişlerdi. (…)”

    Santrfor Yaşar Yalçınpınar’ın 1938’de ve sonrasındaki senelerde Fenerbahçe takımındaki en yakın arkadaşları şöyle: Esat Kaner, Taka Naci, Fikret Kırcan, (Çingene) Lebib Elmas, Zeynel Üner ve Müjdat Yetkiner… Esat Kaner’le, Zeynel Üner’le ve Lebib Elmas’la dostluğu çok daha derin, çok daha sıkı dostlar… Büyükamcam, Zeynel Üner’e “Zogo” diye hitap edermiş, arkadaşları arasında Zeynel Üner’in lakabı “Zogo”ymuş. Zogo Zeynel ava çıkmayı çok severmiş, birkaç kez amcamla birlikte ava çıkmışlar. Böylesi dostlukları ve yaşantıları incelediğimizde, günümüzdeki endüstrileşmiş futbol ile o dönemdeki semt futbolu ruhunun çok önemli bir karşıtlık oluşturduğunun farkına varmaktayız.

    1970’li yıllarda eşi Meral’in parkinson hastalığına yakalanmasının ardından büyükamcamın suskunluğunun arttığı ve yaşama sevincinin azaldığı da ailemiz arasında bilinmektedir. Büyükamcam santrfor Yaşar Yalçınpınar, hayatının son yıllarını Marmara Adası’ndaki yazlığımızda büyükteyzem Meral’le birlikte geçirdi. Büyükteyzem Meral 8 Aralık 1987’de, santrfor Yaşar ise 18 Ağustos 1998’de vefat etti. (Büyükamacam vefat ettiğinde Sn. Faruk Ilgaz Bey, Erenköy’deki evimize taziye ziyaretine gelmişti. 2009 yılında -Lefter heykelinin açılışında- Sn. Faruk Ilgaz Bey’le karşılaştık ve babamla birlikte elini öptük. Sn. Faruk Ilgaz Bey, bize, amcamı ve futbolculuğunu çok sevdiğini ifade etti.)

    Sonuçta, Fenerbahçe Spor Kulübü’nün 1/1/1933 giriş tarihli ve 582 numaralı üyesi olan büyükamacam santrfor Yaşar Yalçınpınar hakkında bildiklerimiz -şimdilik- bu yazıda aktarmaya çalıştıklarımızdan ibarettir. Eminim ki Sn. Faruk Ilgaz ve Sn. Zeynel Üner, büyükamcamın futbol yaşantısı hakkında birçok şey biliyorlardır; çeşitli ayrıntılara, anılara, hikâyelere vâkıflardır.

    Bu yazıyı Sn. Zeynel Üner Bey’in Sn. Faruk Ilgaz Bey’e aktardığı ilginç bir anıyla bitirmek yerinde olacaktır:

    “Futbolcu arkadaşım Yaşar Yalçınpınar ve kız arkadaşlarımızla Belvü Gazinosu’nda oturuyorduk. Bir de baktık ki, o tarihte kulübümüz yönetim kurulunda vazife görmekte olan, sonradan Fenerbahçe Kulübü başkanı olacak Hacı Bekir Bey orada idi. Biz utanç ve şaşkınlık içinde iken, nur içinde yatsın, Hacı Bekir Bey bize bir garson ile zarf içinde 40 lira göndermişti.. Hesabı ödememiz için!..”

    Zafer Yalçınpınar

  • Galatasaray’ın Balonu Söndü

    Galatasaray’ın Balonu Söndü

    85 yıl önce bugün Kadıköy’de Fenerbahçe, Galatasaray’ı 2-1 yendi. Tan gazetesinde maç yazısını yazan “Galatasaraylı” Sadun Galip Savcı, “Galatasaray’ın Balonu Söndü” diyerek, makaraya erken başlayan sarı kırmızılı tribünlerin uğradığı hüsranı anlatmış.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Yine Bir Derbi

    Hava biraz serin ama güzel… Fenerbahçe Stadı dün yine büyük günlerinden birini yaşadı.

    Kapalı tribünler dolu, açık tribünlerde pek az boş yer var.

    Daha evvel yapılan şilt maçlarının ikincisi biter bitmez evvela Galatasaraylılar, sonra da Fenerliler çıktılar.

    Taraftarlar alkışlıyorlar, bağırışıyorlar, ilk heyecanları biraz yatışabilince takımlarını tetkik ediyorlar. Çünkü iki takımda değişiklikler var.

    Fener takımında Cevat ve Fazıl yok. Olimpiyakos maçında oynayamayan Niyazi tekrar takıma girmiş; buna mukabil de Olimpiyakos müdafaasını Fikret’le birlikte allak bullak eden Şeref kulübe yeni girdiği için resmî bir maçta oynatılamıyor.

    Galatasaray’da da, son zamanlarda hücum hattının ortasında bir favul ve ofsayd abidesi gibi yükselen Adnan çıkarılmış, yerine genç istidatlardan Gündüz geçirilmiş; merkez muavin mevkiinde de Fahri’nin yerine yeni ve genç bir oyuncu oynatılıyor: Kırmızımtrak saçlı Hayrullah isminde bir Finlandiyalı…

    Hülasa takımlar şöyle:
    Fenerbahçe :
    Bedii, Lebip, Yaşar, Esat, Ali Rıza, Mehmet Reşat, Fikret, Niyazi, Namık, Şaban, Naci
    Galatasaray :
    Avni, Lütfü, Osman, İbrahim, Hayrullah, Kadri, Danyal, Fazıl, Gündüz, Münevver, Necdet

    Hakem Allen… Artık hakemlerimiz arasında bir Fenerbahçe-Galatasaray maçını idare edecek babayiğit kalmadı desem… Doğrusu da bu ya!…

    Maç Başlıyor

    Tam maç başlamak üzere iken Fazıl topallaya topallaya, yanında Avni ve olduğu halde sahadan çıktı ve Galatasaray tribünlerine doğru gittiler. Tribünlerin önünde Muslih, Avni ve Fazıldan mürekkep bir meşveret kuruldu. Nihayet Muslih tribünlerin üst kısımlarına dönerek : – Haydi Suavi gel! şeklinde bir emir verdi. Haber hemen duyuldu : Fazıl oynamıyormuş… Niçin?… Belli değil… Arkasından hemen bir şayia çıktı : Güneşliler Fazıl’ı kandırmışlar… Olur mu olur!.. Neyse ki çok geçmeden mesele anlaşıldı; Fazıl’ın ayağına kramp mı girmiş, ayağı mı burkulmuş, ne olmuşsa olmuş oynamayacakmış…

    Fazıl’la Suavi kıyafet değiştiredursunlar, Galatasaray oyuna on kişiyle başladı ve buna rağmen ilk hücumu yaptı. Fakat çok geçmeden Fenerlilerin mukabil hücumları başladı. Galatasaraylılar mütemadiyen kesiyorlar. Bu aralık Suavi’nin takıma girişi, bir cankurtaran gibi sürekli alkışlarla tesit edildi.

    Galatasaraylılar tamam bir hale gelmesine rağmen Fenerlilerin hakimiyeti devam ediyor, sarı kırmızılılar Gündüz’ün, yanında mukabele görmeyen paslarla ilerlemek teşebbüsleriyle yarım kalan münferit hücumlar yapıyorlar.

    Fikret yine mükemmel oynuyor, Galatasaray müdafii Osman’ı ıvırıyor geçiyor, kıvırıyor geçiyor ve Galatasaray kalesi etrafında mütemadi bir tehlike dolaştırıyor. Fener tribünlerinden “Yaşa kaptan!” seslerini “Osman! Fikret’e yaveri has mı tayin edildin!” alayları takip ediyor. Hakikaten Osman, Fikret’e tâbi gibi bir düzüye onun etrafında, aşağı yukarı dolaşıp duruyor. Ne çare ki Fikret’in dönüp döndürüp ortaladığı toplar uzaklaştırılıyor, çünkü Fenerbahçe’nin seri ve fırsatçı muhacimi Niyazi Fikret’in yanı başında. Ötekiler kıpırdayıp topa takılıncaya kadar Lütfü topu yakalıyor ve gönderiyor.

    Fenerbahçe’nin İlk Golü

    Bu tazyik ne şekilde bir netice verecek diye merak ediyoruz. Nihayet yirmi ikinci dakikada Galatasaray sol muavini İbrahim topu, ufak bir çocuk uyutur gibi kollarında dolaştırıyor. Ceza çizgisi içinde yapılan bu kadar bariz bir penaltı tabiatıyla hakemin de gözünden kaçmıyor ve Avni’yi yerlere yatıran sıkı bir şutla ilk golünü yapıyor.

    Fener taraftarlarının gol ve yaşa sesleri arasında Galatasaray müdafaası üst üste hücumlarla karşılaşıyor. Bir defasında Namık müdafileri geçiyor, kaleciyle karşı karşıya kalıyor, tam şut çekeceği sırada arkadan yetişen Lütfü’nün bir kamburasıyla yerlere yuvarlanıyor. Mükemmel bir penaltı daha ama ya hakem görmediği veya iki dakika fasıla ile iki penaltı çalmaya sıkıldığı için bunu bahşediyor.

    Bundan sonra Fener hücumları duruyor, Fenerliler lakayıt ve gevşek oynuyorlar, Galatasaraylılar hızlaşıyorlar, merkez muavin ile Hayrullah ile merkez muhacim Gündüz cidden güzel oynuyorlar. Esasen Galatasaray’ın her hattında birer oyuncu, yani hücum hattında Gündüz, muavin hattında Hayrullah, müdafaa hattında Lütfü, kalede de Avni diğer yedi oyuncunun kusurlarını fazlasıyla kapatıyorlar ve işin garibi şu ki alkışların, yaşaların çoğunu da bu yedi oyuncu topluyor.

    Galatasaray’ın Beraberlik Golü ve Kırmızı Balonlar

    Nihayet ilk devrenin bitmesine iki dakika kala Gündüz’ün güzel bir pasını alan Necdet ileri atıldı. Esat’la Yaşar’ın bu atılışı durduracak bir tedbir yerine birbirine karışmaları arasında Necdet onların arasından geçerek Galatasaray’ın beraberlik golünü yaptı.

    Devrenin bitmesine iki dakika kala yapılan bu gol, Galatasaraylıların müthiş tezahüratıyla karşılandı. Ayağa kalkan tıknaz, kısa boylu birisinin idaresi altında tempo ile (Ra, Ra, Ra… Re, re, re, Galatasaray, Galatasaray cim bom bom)lar bağırıldı. Mübalağasız iki metre gelen uzun kırmızı balonlar şişirildi… Daha neler de neler… Bu tezahürat devre bitinceye kadar devam etti.

    Gençliğimde müfrit bir kulüpçü olduğum zaman ihtimal ben de böyle idim. Fakat şimdi yaşlandığım ve aklımı başıma aldığım için düşünüyorum ki bu gibi galibiyet ve sevinç tezahürlerini katî neticeyi aldıktan sonra yapmak çok daha doğru… Çünkü iş ters döndüğü zaman, dün olduğu gibi, insanla öyle alay ediyorlar, seslerini öyle kısıyorlar ve balonlarını öyle söndürüyorlar ki!..

    İkinci Yarı

    İkinci devre uzun uzadıya bahse değmez. Çünkü bu devrede her Galatasaraylı ayağındaki topu mutlaka bir Fenerliye ve her Fenerli mutlaka bir Galatasaraylıya vermek hususunda o kadar anlaştılar ve bunu o kadar intizamla yaptılar ki sadece hayret etmemek kabil değildir.

    Bu intizamı kırk beş dakika zarfında yalnız iki defa bozdular. Birincisi galiba otuzuncu dakikada idi. Birkaç pasla Galatasaraylılar sol açıkları Danyal vasıtasıyla bir hücum yaptıkları sırada idi. Fener müdafii Yaşar müthiş bir yüklenişle Danyal’ı avut çizgizine atmaktan başka çare görmedi, hakem de bu harekete penaltıdan layık bir ceza bulamadı.

    Yaşar bu yersiz penaltıya takımı 1-1 berabere vaziyette iken yapmıştı. Fenerbahçe oyunun bitmesine on beş dakika kala, belki de bu penaltı yüzünden mağlup olacaktı. Galatasaraylılar penaltıyı atmak üzere Münevver’i seçtiler. Münevver, ne de olsa, aralarında şutu en kuvvetli çocuktu. Topu yerine koydular, vaziyet aldılar. Münevver gerildi, gerildi, bomba gibi bir şut çekti… Bomba gibi ama yüreğiniz oynamasın… Top olanca hızıyla kalenin bilmem kaç metrelik boşluğunu bıraktı ve gitti bilmem kaç santimetrelik yan direğe çarptı ve tabiatıyla gol olmadı.

    Böyle nazik bir zamanda gerilip gerilip de bu birkaç santimlik yere nasıl nişan aldın a çocuk?.. Hiç bu yapılır mı?.. Ağları delmek hevesine kapılacağına biraz daha yavaş ataydın da kaleyi bulaydın, vâkıa bir kaleci var ama, belki gol olurdu…

    Balonlar Ne Oldu?

    İkinci devrede topu Galatasaraylıların Fenerliye, Fenerlinin Galatasaraylıya vermek hususundaki ısrarlarının bozulduğu ikinci hadise, oyunun bitmesine iki dakika kala oldu : Fikret, Naci, Münevver güzel paslarla Galatasaray kalesine indiler ve Naci iki müdafiin arasından geçerek sıkı bir şutla Fener’in galibiyet sayısını yaptı.

    Bu sefer de Fenerlilerin müthiş ve iki dakika sonra da oyun bittiği için haklı tezahüratı… Bir kısmı Naci’yi omuzlarda çıkarırken bir kısmı da Galatasaraylıların bulundukları tribünün önünde toplanarak bağırıyorlardı :

    – Hani ya, ne oldu balonlar?

    Fakat… Şişirilen balonlar sönmüş, balonları şişirenler sinmişti.

    Sadun Galip Savcı, 11 Mayıs 1934 – Tan Gazetesi