Etiket: Ali Sami Yen

  • 1924 Derbi Kavgası X

    1924 Derbi Kavgası X

    1924 yılında Türkiye’nin ilk “Ulusal” Futbol Şampiyonluğu düzenlendi. Ankara’daki müsabakalara giden yolda İstanbul Şampiyonluğu büyük tartışmalara sahne oldu. Bu ay sitemizde, yarı finaldeki Fenerbahçe-Galatasaray kavgası ile zirveye ulaşan büyük şampiyonayı (Galatasaraylılığı ile bilinen) Cumhuriyet gazetesinden aktarıyoruz… Huzurlarınızda 1924 Derbi Kavgası X

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    27 Ağustos 1924

    Beşiktaş Şampiyon

    Federasyon kati kararını verdi.

    Federasyon’un son içtimaında Fenerbahçe’nin mağlubiyeti tasdik edilmiş ve İstanbul futbol şampiyonu olarak Beşiktaş kulübünün Ankara’ya gitmesi takarrür etmiştir.

    28 Ağustos 1924

    İstanbul Mıntıkası Kongre İntihabı

    Varid olmuştur:

    Geçen hafta Türk Ocağı’nda inikat eden Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı İstanbul mıntıkası kongresi Ankara’ya gidecek murahhasların intihabı ile meşgul olmuş ve neticede İstanbul mıntıkası namına otuz dört murahhasın îzamı takarrür etmiştir. Oradaki kulüp murahhasları pek haklı olarak umumi kongrede İstanbul mıntıkası namına iştirak edecek olan arkadaşların hangi hususatta ve ne gibi şeyler isteyeceklerini öğrenmek istemişlerdir ve bilahare intihabata geçilmesini münasip görmüşlerdi.

    Emin Ali Bey’in verdiği izahattan anladık ki Ankara’da iştigal edilecek mevaddan biri ve belki birincisi nizamnamenin tadili keyfiyetidir. İntihabata geçilmezden evvel Türkgücü’nden Nazmi Bey elinde bir liste olduğu halde: “Biz bir liste tanzim ettik, arzu buyurulursa listeye dâhil arkadaşlardan intihap edelim” dedi. Liste okundu. Maalesef birçok itiraza maruz kalan Nazmi Bey’in “Sizi fazla külfetten kurtarmak için bu listeyi tanzim ettim. Mademki liste Türkgücü murahhasları ile dolmuş diyorsunuz, vazgeçtim. Türkgücü hiç kimseyi göndermiyor” demesi üzerine Saip Servet Bey bu ifadenin zapta geçmesini teklif etti. Nazmi Bey’in bu açık ifadesi birçok takdirlere mazhar oldu. Oldukça uzun süren bir münakaşadan sonra her kulüpten birer murahhasın intihabı takarrür etti. Tasnif-i ârâ maatteessür ve maatteessüf bütün mağdur kulüplerin muhakkak şikayetini mucip olacak bir netice irae etti. Nazmi Bey’in “Türkgücü kimseyi vermiyor” demesine rağmen gruplarının tekrar iraeden çekmedikleri namzetleri yedi kişiye baliğ oldu. Diğer murahhaslar da bervech-i âtîdir:

    Türkgücü yedi, Üsküdar beş, Haliç beş, Vefa dört, Fenerbahçe üç, Beylerbeyi iki, Hisar bir, Beşiktaş bir, Yenişafak bir, Gürbüzler bir, Darüşşafaka bir ve kulüpleri ve şahsiyetleri meçhul iki kişi.

    Türkiye’de sporun banisi addedilen ve sporda birinci safta ahz-ı mevki eden ve nihayet beş yüze yakın faal azası bulunan Galatasaray’ın umumi kongrede hakk-ı kelamiye malik bir murahhası bulunmamalı mı idi? Türkiye’nin her tarafında tanınmış ve bu memleketin sporu için dünden çok çalışan Altınordu, Hilal, Nişantaşı, Süleymaniye kulüplerinin bir murahhası bulunmamalı mı idi? Ve nihayet nizamname tadilatı ile iştigal edecek bu heyette, elimize verdikleri bir nizamname ile bizlere bir direktif veren Ali Sami, Saip Servet, Fethi, Hamdi, Ziya, Orhan ve sair muhterem şahsiyetlerden hiç kimse bulunmamalı mı idi? Hiç olmazsa biraz munsifane hareket edilmeli idi. Türkgücü azaları altmış reyle intihap edildikleri zaman Ali Sami, Saip, Hamdi ve sair muhterem şahsiyetler dört beş reyde kaldılar. Bu vaziyet dahilinde kongrenin tekrar içtimaından başka çare olmadığı muhakkaktır. Hürmetlerle bu mektubun dercini rica ederim efendim. (Süleymaniyeli Kemal)

    2 Eylül 1924

    Sporcularımız Bugün Ankara’ya Gidiyorlar.

    İstanbul mıntıkasına mensup atletler bugün yola çıkıyorlar.

    Ankara’da icra edilecek Türkiye birinciliklerinde İstanbul mıntıkasını temsil edecek idmancılarımızın intihabı bitmiştir. Futbol şampiyonu olarak Beşiktaş kulübünün, atletizm birincilerinin, her sikletten güreş şampiyonlarının teşkil edeceği ilk kafileden sonra İttifak’ın heyet-i merkeziyesiyle Avrupa seyahatine iştirak etmiş olan futbolcular ve diğer atletler de Çarşamba günü yola çıkacaklardır. Buna nazaran futbol İstanbul mıntıkasını temsil edecek Beşiktaş takımından başka Galatasaray ve Fenerbahçe ile evvelce Altınordu’ya mensup diğer oyuncular da umumi müsabakalarda hazır bulunacaklardır.

    Kulüpler tarafından intihap edilen murahhasların esamisini evvelce yazmıştık. Bu murahhaslar arasında boks ile iştigal etmekte olan zevat Ankara kongresinde bir boks heyet-i müttehidesi teşkili için de ibraz-ı mesai eylemeyi kararlaştırmışlardır.

    İdman ittifakına dâhil olan diğer vilâyat ve menâtık idmancılarından bir kısmı yola çıkmış ve diğerlerinin de yakında Ankara’da hazır bulunacakları anlaşılmıştır. İstanbul boks amatörleri arasında yetişen birkaç mümtaz simanın koşucu ve atlayıcı atletlerden ve güreşçilerden bazısına çok faik oldukları meydanda iken İstanbul mıntıkası namına Ankara’ya boksör gönderilmemesi (boks federasyonunun) şimdiye kadar temadi eden ihmal silsilesine ilave edilecek kadar asar-ı lakaydiden biridir. Hele İzmir mıntıkasında İstanbul mıntıkasına da faik amatör boksörlerin mevcut olduğu anlaşıldığına göre Ankara müsabakalarında güzel bir imtihan fırsatı elde edilmiş olur ve bu zümre henüz intişara başlayan bu sporun taammümü için de pek feyizli bir hareket yerine geçerdi.

    İzmirli Hamid, Ali İhsan Beylerle İstanbul’dan Kemal, Nuri, Cevdet ve Vedat Beyler bu ilk müsabakalara kemal-i cesaretle gönderebileceğimiz mümtaz gençlerdi.

    İdman Cemiyetleri İttifakı’nın Bir Tebliği

    Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı Riyaaseti’nden: Merkez-i umumi ve heyet-i müttehideler azasıyla millî takıma ve Paris Olimpiyatları’na iştirak etmiş olan sporculardan Ankara’da icra olunacak Türkiye birincilikleri müsabakasında hazır bulunmaları tensip edilen zevatın 2 Eylül 340 Salı günü badelzeval saat birden üçe kadar İstanbul’da Rıhtım Hanı’nda 8 numarada merkez-i umumiye müracaatları rica ve son kafilenin 3 Eylül 340 Çarşamba günü saat dokuz evvelde Haydarpaşa’dan hareket edeceği tebliğ olunur.

    3 Eylül 1924

    Sporcuların Birinci Kafilesi Dün Yola Çıktı.

    Bugün de ikinci kafilesi hareket ediyor – Polonyalılarla müsabakalar nasıl olacak? – Hangi kulüpler oyun oynayacak? – Ankara birinciliklerine kimler dâhil oldu?

    İstanbul mıntıkasına mensup atletler arasında icra edilen son müsabakalarda birincilik kazanan gençlerle İstanbul futbol şampiyonluğunu ihraz eden Beşiktaş takımı ve muhtelif spor kulüplerine mensup murahhaslar dün Ankara’ya dün Ankara’ya müteveccihen şehrimizden hareket etmişlerdir.  Dün büyük kafilenin arkasından bugün ittifak heyeti merkez-i umumi azası saat dokuzda hareket eden trene râkib olacaklar ve Ankara’daki arkadaşlarına iltihak edeceklerdir.

    Avrupa seyahatine iştirak eden futbolcularla atletlerin Ankara müsabakasına tabiien dâhil bulundukları nizamnamede sarâhaten zikredilmektedir. Buna nazaran önümüzdeki hafta için hazırlanan futbol müsabakalarının nasıl icra olunacağı pek çoklarını şimdiden meraka düşürmüşse de İttifak heyetince bunun halli için lazım gelen çarelere tevessül edilmiştir.

    Filhakika Polonyalı futbolcular 12 Eylül’de İstanbul’a gelecekler ve o esnada ise Ankara kongresi henüz neticelenmiş olmayacaktır. Bununla beraber Galatasaray’a, Altınordu’ya mensup futbolcuların bu tarihten evvel İstanbul’a avdetleri temin edilmiştir. Polonyalılarla yapılması takarrür eden müsabakalara şimdilik Altınordu, Hilal ve Galatasaray kulüpleri iştirak edecektir. Altınordu takımının Hilal futbolcularıyla teşkil edecekleri muhtelit takımla ilk müsabakayı icra etmeleri tahmin olunacağı gibi Hilal ve Altınordu’nun ayrı ayrı müsabaka yapmaları da kabildir.

    Galatasaray kulübü de Polonyalılarla çarpışacaktır. Beşiktaş ve Fenerbahçe kulüpleri için henüz takarrür etmiş bir şey mevcut olmamakla beraber ileride bu iki güzide kulüple Polonyalılar arasında maç tertibi de pek muhtemeldir. Muhtelit bir Türk takımının teşkili ise henüz büsbütün meçhuldür. Her ne kadar Fenerbahçe futbolcularının bundan böyle bir daha Galatasaraylılarla aynı takımda oynamak istemedikleri söyleniyorsa bu nevi iğbirarların pek uzun sürmeyeceğini ümit ve temenni ederiz.

    Ankara’da icra olunacak müsabakalara İstanbul, Ankara, Antalya, İzmir, Eskişehir, Karesi, Konya, Adana, Trabzon, Canik, Bursa, Kocaeli ve Edirne mıntıkaları dâhil olacaktır.

    Yapılacak müsabakalara ait programı bundan evvelki nüshalarımızda tafsilatıyla dercetmiştik. Her mıntıkada yapılan son müsabakalar neticesinde İstanbul’da futbol birinciliğini Beşiktaş takımı kazandığı gibi Ankara’da Turan Sanatkaran Gücü, İzmir’de Altay, Kocaeli’de Adapazarı, Konya’da Gençlerbirliği, Trabzon’da İdman Ocağı şampiyon olmuşlardır.

    İdmancı Memurlara İzin

    Ankara’da icra edilecek spor birincilikleri müsabakasına iştirak edecek memurlara mezuniyet itası vilayete tamimen tebliğ edilmiştir.

    (SON)

  • 1924 Türkiye Şampiyonluğu VI

    1924 Türkiye Şampiyonluğu VI

    Türkiye Cumhuriyetinin ilk ulusal futbol birinciliği, diğer branşlarla birlikte 1924 yılında düzenlendi. 100. yılı idrak ettiğimiz Eylül ayı boyunca konumuz bu organizasyon olacak. Huzurlarınızda 1924 Türkiye Şampiyonluğu VI

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    7 Eylül 1924

    Türk Gençliğinin Şerefli Bir Günü

    Cuma günkü resmigeçit ve oyunlar hepimiz için istikbal üzerinde en müessir bir vaat olmuştur.

    Resmi Geçit-Muhtelif Müsabakalar-Kongrenin İlk İçtimaı

    Evvelki gün Ankara, pek müstesna bir gününü yaşadı. Vatanın her bucağından koşan on altı mıntıka idmancıları, Ankaramıza yeni bir hayat, çâlâkî verdi. Bu ümidbahş levha karşısında herkesin kalbi ümit ve teselli hisleriyle titrediğinde şüphe yoktur.

    Bundan pek az zaman evvel İzmir ve Denizli’ye bir seyahat yapan Başvekil İsmet Paşa hazretleri, her tarafta idmancıları ve idmancılığı teşvik etmekten bir an halî kalmamışlardı. Evvelki gün kendilerinin huzurunda bir resmigeçit gören Paşa hazretleri, zannederiz ki, en büyük lezzeti hissetmiş olsalar gerektir.

    Spor sahasında Paşa hazretlerinin refikaları hanımefendi, Müdafaa-i Milliye Vekili Kazım Paşa hazretleri, Maarif Vekili Vasıf, Adliye Vekili Necati, Sıhhiye Vekili Refik Beyefendilerle memleketimizin erkân-ı askeriye ve ekâbir-i memurini; süferadan bazıları heyet-i vekileye tahsis edilen çadırda toplanmışlardı. Resmigeçit Türk centilmenlerinin vakarını gösteren en hoş bir manzara oldu. Her mıntıka binihaye alkışlarla karşılandılar. Başvekilimiz bile arasıra coşuyor ve “Yaşa” diye bağırıyordu.

    Aşağıda dünkü programın bütün hülasasını ve neticelerini vereceğiz.

    Spor meydanı bir aralık hafif bir kargaşalık geçirdi, bütün gözler semanın bir noktasına dikilmiş bir şeyler arıyorlardı. İstanbul’dan posta getiren bir tayyare gelmiş ve sahayı selamlamakta bulunmuştu. Tayyarenin müdîr-i umuru bizzat pek güzel yapılmış bir çiçek demetini Başvekil Paşa hazretlerine arz ile refikaları hanımefendiye takdim ettiler.

    Başvekil ve Müdafaa-i Milliye vekilleri paşalar hazeratıyla bütün heyet-i vekile erkânı ve koca sahayı dolduran binlerce halk bu samimi günü fevkalade bir zevkle temaşa ettiler.

    Ümit ve temenni ederiz ki bu heyecanı bahşeden bütün idmancılarımıza muvaffakıyet temenni ederken, heyeti idare eden reislerini de kemal-i samimiyetle tebrik ederiz.

    Şurada bilhassa Türk idmancılığa yorulmak bilmeyen mesaisiyle büyük hizmetler eden Muhafız taburu zabitanını ve bilhassa başta bulunan İsmail Hakkı Bey arkadaşımızın eserinden büyük bir zevkle bahsetmek isteriz. Hiçbir vasıtaya malik olmaksızın bu kadar muntazam bir oyun mahalli meydana getirmek bizim için mucib-i iftihar bir eserdir. Bilhassa dünkü intizamdan sitayişle bahsetmemek elimizde değildir.

    Türkiye Birincilikleri Müsabakaları

    Spor muhabirimiz dünkü müsabakaları şu suretle telhis etmektedir: Dört beş gündür Ankara’yı sporcu beldesi haline getiren muhtelif mıntıkalara mensup idmancılarımız Perşembe gününden itibaren müsabakalara ibtidar ettiler.

    Sabahleyin Konya ile Trabzon çarpıştılar. Ferden daha kuvvetli olan Trabzon, Konya’nın daha muntazam ve mütesanit oyunu karşısında sıfıra karşı üç golle mağlup oldu.

    On bir buçukta İstanbul (Beşiktaş) ile Eskişehir (İdman Yurdu) karşılaştı. Mıntıkaların en zayıfı addedilen Eskişehir ilk kuradan büyük bir talihsizlikle en kuvvetli takıma düştü. On dakika sonra topu tutup elinden düşüren kaleci Beşiktaş’a ilk golü kazandırdı. Eskişehirliler güzel bir hücumla bu golü iadede gecikmedi. Beşiktaş ikinci golü penaltıdan yaptılar. İkinci partide Beşiktaş biri korner, biri serbest vuruş, biri ofsayddan olmak üzere üç gol daha yaptılar. Bu gollerin yapılması tarzı hiçbir zaman birinci sınıf bir kulüp olan Beşiktaş’a bir şeref vermeyeceği şüphesizdir. Yalnız altıncı gol cidden nefisti. Ben İstanbul şampiyonu olan Beşiktaş’ta her halde daha fazla bir usul ve intizam görmek isterdim. Fakat maatteessüf en zayıf bir takıma karşı bile on beş sene evvelki sisteminden başka bir şey gösterememiştir. Mahaza Beşiktaş’tan Nafi Bey cidden takdire seza…

    Öğleden sonra saat dörtte temiz kıyafetleriyle evvela Bahriyeliler, peşinden Karesililer sahaya çıktılar. Daha oyunun bidayetinde Bahriye’nin hâkimiyeti tezahür etti. Sıfıra karşı yedi sayı ile galip gelen Bahriye takımı bugün hiç şüphesiz bütün seyirciler ve sporcular üzerinde pek derin ve samimi izler bıraktı. Ben kendi hesabıma İstanbul’da bile bu kadar sakin, nezih ve zevkli bir oyun seyretmedim. Mahaza bunda, bütün görenler müttefikti. Hasımlarının her veçhile faik olduğu halde hiçbir surette centilmenlikten ayrılmayarak sportmence hareket ettiler. Bilhassa muhacim hattındaki beraberlik ve ahenk şimdiye kadar seyrettiğimiz birinci sınıf takımlardan bile yüksekti. Muavin hattı da fena değil. Ancak iki müdafi biraz acul ve topu nereye vurduklarını gayrimüdriktiler.

    Müdafiler biraz itidalle oynarlarsa Bahriye takımı hakkındaki ümitlerimiz daha ziyade takviye bulacaktır.

    Altıyı çeyrek geçe Ankara (Turan Anadolu Sanatkaran Gücü) ile Bursa sahaya çıktılar. Bursa Ankara’ya nazaran daha muntazam ve daha kuvvetli. Mahaza Turan’ın cansiperane oyunu kendilerine iki gol temin etti. Bursa’nın müdafileri bilhassa çok güzeldi.

    5 Eylül Cuma

    Bu sabah dokuz buçukta Edirne gelemeyen Canik’e seremoni yaptılar. Bunun akabininde ordu mıntıkası (Harbiye) ile Adanalılar meydana çıktılar. Bir buçuk saatlik sıkı ve şedit oyundan sonra Harbiye sıfıra karşı iki golle galip geldi. Öğleden sonra 3.30’da resmigeçide ibtidar edildi. En önünde mızıka ve onun arkasında iki idmancı arasında (Şeyhülidman) Faik Bey’in dest-i tevkirinde milli sancak kemal-i şan ve şerefle geçti. Bundan sonra sıra ile merkez-i umumi ve mıntıka heyet-i merkeziyesi azaları, Muhafızgücü, Antalya, Adana, Ankara, İstanbul, Edirne, Eskişehir, Bahriye, Bursa, Harbiye, Konya, Karesi, Kocaeli, Trabzon idmancıları önlerinde kendi mıntıka bayrakları bir idmancıları omuzunda geçtiler ve her geçenler alkışlandı. Bahriye bu resmigeçitte büyük bir intizam gösterdi.

    Olimpiyata iştirak eden arkadaşlar, oradaki idmancılar resmigeçidinin bu kadar muntazam olmadığını söylüyorlardı.

    4,25’de (100) metre seçme müsabakalarına ibtidar olundu. Birinci tertipte:

    (1)inci İstanbul (Galatasaray) Rauf Bey 11,35 saniye,

    (2)nci İzmir (Altınordu) Said Bey 10,45 saniye,

    İkinci tertipte:

    (1)inci Ankara (Muhafızgücü) Kadri Çavuş 12,15 saniye

    (2)nci Karesi (Balıkesir İdman Yurdu) Ferid Bey 12,25 saniye

    Üçüncü müsabaka ikinci tertibin birinci ve ikincisi arasında icra edildi. Son noktaya kadar birinciliği İzmir’den Sait Bey muhafaza ediyordu.

    Nihayette son iki hakemin mütezad kararları gözüktü. Birisi Rauf Bey’in diğeri Said Bey’in birinciliğini ve üçüncüsü de beraberliği iddia ediyordu. Bu şerait dâhilinde hakem heyeti beraberliği kabul ıztırârında kaldı. Burada bir iki noktayı arz etmek isterim: Nihayet iki hakemin bir hususta, kararda fikirlerinin tehâlüfü pek gariptir ve haklı olarak idmancılarda bazı şüpheler tevlit edebilir. Mahaza bu hakemlere nazaran hakem heyetinin bundan başka karar vermesi bittabi doğru olamazdı. Bu müsabakanın tekrar edeceği ve 800 metre Türk şampiyonun tayin edeceği şüphesizdir. (800) metrelik koşuya yedi mıntıka iştirak etti ve İstanbul (Galatasaray’dan) Besim Bey 2,11 dakikada birinci (2) İzmir (Altay’dan) Sami Bey 2,16 dakika.

    Uzun atlama müsabakasında 5,72.5 metre ile ordu mıntıkası (Harbiye’den) Cemal Bey birinciliği, 5,72 metre ile İstanbul (Galatasaray’dan) Mazhar Bey ikinciliği, 5,71 metre ile İzmir’den Sait Bey üçüncülüğü aldılar. Pek dakik bir ölçü belki bu üç genci yekdiğerine müsavi yaptırabilirdi.

    1000 metrelik bisiklet müsabakası (1)inci tertibinde birinci 1,53 dakikada İstanbul (Nişantaşı’ndan) Cavid Bey, (2)nci tertibinde (1)inci 2,09 dakikada Kocaeli mıntıkasından Muzaffer Bey.

    İkinciler arasında yapılan müsabakada İzmir’den Şadan Bey 2,08 dakikada birinciliği kazandı.

    Kocaeli (Adapazar İdman Yurdu) ile Antalya arasındaki müsabaka sıfıra karşı üç golle Adapazarlıların galibiyeti ile neticelendi. Antalyalılar çok fena oynadılar. Yalnız kalecileri cidden çok muvaffak oldu ve birçok sayıları kurtararak Antalyalıları daha fazla gol yemeden kurtardı.

    İdmancıların ve mıntıkalara mensup azaların sık sık hakem heyetlerinin kararlarına hemen itiraz ettiği ve sahayı tecavüz ettiği görülüyor. Sporculuk her şeyden evvel tevazu ve intizamı istihdâf eder. Her sporcu buna tam manasıyla riayetkâr olmalıdır.

    ~ Dün, saat beş buçukta Edirne mıntıkasıyla Bahriye mıntıkası şampiyonları arasında yapılan müsabaka sıfıra karşı birle Bahriye’nin galibiyetiyle neticelenmiştir. Tafsilatı yarın vereceğiz. (Azizoğlu)

    İlk Umumi Kongre

    Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı ilk umumi kongresini millet bahçesindeki sinema binasında akdetmiştir.

    İttifak merkez-i umumi reisi Ali Sami Bey alafranga saat ikiyi kırk beş geçe kürsü-i hitabete gelerek kongreyi küşat ve nutkunu irad etti.

    Evvel emirde umum heyet-i murahhasayı selamlayan ve tesit eden Ali Sami Bey bu hareketle spor işiyle beraber içtimaat ve medeniyetimiz sahasında bir inkılap vücuda getirmekle cidden pek mühim ve yeni kabiliyat ibrazıyla çok müterakki ve mütekâmil bir surette ilerleyebileceğimizi de anlıyoruz, dedi. Bütün bu hareketler şahsi değil sarf-ı duyguya medyun bulunduğumuzu uzun uzadıya izah ve hükümetin gösterdiği alakaya şükranlarını pek beliğ ve şümullü bir surette edâdan sonra sözlerini “Mazide sporun inkişafına baktık, bugün terakkinin birinci merhalesine geldik. Evvelce tâmimle uğraşıyorduk. Artık iş kongrenizdir. Yalnız bize malul hasta olmayan bir spor lazımdır. Menfaat gözetenler sporcular arasından tardedilmelidir” umdeleriyle bitirdi.

    Bade riyaset ve riyaset vekili, beş kâtip namzetleri siyah tahtaya yazıldı. Netice-i tasnif-i ârâda Ankara murahhası Adliye Vekili Necati Bey “140” rey ile riyasete, uzun münakaşalardan sonra merkez-i umumiden Naip Servet Bey “72” rey ile reis vekilliğine, Emin Ali, Feridun, Saim, Seyfettin, Kamil Beyler de divan-ı riyaset kitabetine intihap edildiler.

    Adliye Vekili Necati Bey riyasete namzet gösterildiği zaman: “Ben Ankara murahhası olarak bir zevk-i manevi duymak için geldim. Pek çok meşâgilim var, beni namzet göstermeyiniz, belki çalışamam; af buyurunuz” diye heyet-i umumiyeye hitap etti ve bunun için kongre coştu.

    Hayrettin Bey (Karesi): Yalnız sizin şahsiyet-i maneviyeniz kâfidir.

    Saip Servet Bey (Merkez-i Umumi): Necati Bey kongre azasıdır. Namzet göstermemiz hakkımızdır. Biraz da bizimle meşgul olmalarını rica ederiz.

    Burhaneddin Bey (İstanbul): Behemehâl böyle bir zatın mevki-i riyaseti ati-i tekâmülümüz için mühimdir. Mutlaka kongrenin riyasetine gelsin.

    Emin Ali Bey (İstanbul): Sporculuk bir ___ Necati Bey bir ___, pek fazla samimiyetini ibraz etti. Fazla kompliman yapmaya hacet yoktur. Mademki istemiyor, ısrarda mana yoktur, dedi.

    Gürültü, her taraftan patırtı başladı. Gürültü arasında Naip Servet Bey: Kompliman yapıldığını iddia eden ve bizi bu surette samimiyete davet eden Emin Ali Bey asıl kendisi samimiyetsizlik göstermiştir. Bunun kompliman neresinde… Necati Bey murahhastır. Bütün buradaki arkadaşlar da hep biri murahhastır. Onun da bizim de birer reyimiz vardır. İsteyen reyini verir. İstemeyen reyini vermez. Rica ederim bu gibi sözlerle rencide-i hatır etmeyelim dedi. Bütün eller şakladı ve intihabata başlanıldı. Neticede balada yazdığı şekilde tecelli etti ve Necati Bey hemen mevki-i riyaseti işgal etti. Necati Bey mevkiine çıkıncaya kadar, har, canlı, kuvvetli alkışlar devam etti ve hemen riyaseti işgalle beraber nutka başladı:

    Kongre Reisi Necati Bey: Bu samimi tezahürat bende heyecanlar, ziyade helecanlar tevlit etmiştir. Şükranlarımı, gençlerin gösterdiği canlı, taşkın, hissiyat-ı kalbiyesine mukabele ve şükranlarımı arz ederken belki muvaffak olamayacağım… Hüsn-ü telakki buyurunuz.

    Arkadaşlar:

    Sporda çalışan gençliğin terakki ve tealisi için serbest çalışan bir arkadaşınız olmakla müftehirim. Her sporcu, her arkadaş benim için en muhterem bir kardeştir. Şu gençliğin bana gösterdiği bu samimi tezahüratın şükranlarını nasıl öderim. Hayatta insan için gençliğin bugün bana verdiği bu şeref-i manevi, duyduğum zevk ve haz unutamayacağım kıymetli hatıralardır.

    Arkadaşlar: muvaffak olmak için intizam-ı tamla hareket etmek lazımdır. Yekdiğerinize karşı samimi bir surette el ele verirseniz muvaffak olursunuz.

    Kongrede mübareze-i fikrîye, müsademe-i içtihat vaki olacaktır. Fakat bütün buna bir inzibat, bir intizam-ı tam dâhilinde cereyan etmelidir. Ümit ederim ki bu hususta bütün arkadaşlar bana yardım edersiniz.

    Bir müddet sürekli alkışlar devam etti. Bu suretle kongreye beda’ edilmiş oldu.

    On dakikalık bir teneffüsten sonra ikinci celsesini akdeden kongrenin karşılaştığı ilk şey Emin Ali (İstanbul) ve rüfekasının elli ve altmış kişilik bir takrirle reis vekili intihabının muvafık nizam olmadığına dair olan iddiasıdır.

    Reis: Bu takrirle yeni bir şey hâsıl oldu. Elimizde bir nizamname vardır ki bundan evvel teşekkül eden kongrede hazırlanmıştır. Bu heyet-i âliyeyi teşkil eden umumi kongrede bu nizamnamenin vaziyeti ne olacaktır. Umumi kongrenin vaziyeti ve nizamnamenin alacağı şeklin tespitinden sonra ancak bu takriri okuyabilirim. Beni Ankara buraya, umumi kongreye sporculuğun meclis-i müessesana aza olarak intihap eyledi ve gönderdi dedi ve sözlerini teyit için de nizamnamenin on dördüncü maddesini okudu ve bu suretle iki fikir meydana çıkmış bulundu.

    Reis: Bir takrir vardır. Kongrenin mahiyet-i hususiyesi tespit edildikten sonra mı bu takriri mevzubahis etmek, kongrenin mahiyet-i hususiyesinin âdem-i tespitinden evvel mi bu takriri mevzubahis edelim…

    Bunun üzerine on üç kişi söz aldı, esna-i hitabede pek fazla gürültüler ve taşkınlıklar görüldü. Adeta parti teşekkül etti. Bir tarafın söylediği söz alkışlarla karşılanmaya, kongrenin nezahetine halel gelmeye başladı. Sözler hep nizamnamenin tamamen mutâ’ bulunup bulunmadığına ve kongrenin meclis-i müessesan mahiyetini haiz olup olmadığı hakkında hararetli bir surette cereyan ediyordu. Söz alan Karesi murahhası Nasih Bey: Teşekkül ettik, toplandık. Nizama ihzari mahiyette olan borcunu, vazifesini ifa etti. İlk umumi kongremiz bu nizamnameye karşı bir ___ kabul edemez. Kongre vaziyete hâkimdir, her mıntıkanın ihtiyacatı, zaruriyatı nazar-ı dikkate alınabilmesi ve o surette menatıkın tekâmül ve terakkisi sahasında dev adımlarla ilerlemesini temin için nizamnamenin ihzari mahiyette bir proje olarak kabul edilmesi lazımdır, dedi. Alkış tufanına boğuldu. Akabinde müzakerenin kifayeti kabul edildi.

    Reis Necati Beyefendi kongrenin gayritabii hâlât arz etmekte bulunduğunu uzun uzun izah ile samimiyete davet etti. Bu suretle hareket olunursa hiçbir karar ita edilemeyeceği gibi müfid bir neticeye desters olunamayacağından her şeyin heba olacağı acıklı bir lisanla yâd etti. Bade efkârı telhis ile kongrenin taşkın hava-i muhitini teskin için çare-i haller buldu.

    Nizamnamenin müzakereye ait olan mevadının kati tenkisi ile diğerlerinin tadilini ve bu suretle bir nizamname encümeni ile eski heyetin umur-u malumat-ı hesabiyesini tetkik encümeni namıyla iki encümenin teşkilini kongre heyet-i umumiyesi kabul etti.

    Bade Reis Bey’in âli, asil, yüksek, çevik, mahiyetkar ifadesi Emin Ali Bey ve rüfekasının takririni de bir mesele-i şahsiye zuhuruna meydan verilmeden geride bıraktı.

    Merkez-i umumi katibi encümenlerin intihabından evvel raporların kıraatinden ve bu suretle idare mahiyetinde bulunan raporların kıraatinden sonra takayyüd ve adem-i takayyüde dalalet eden işkâlin tevezzuhunu talep etti. Heyet-i Umumiye Reisi A. Sami Bey’i nutku akabinde hararetli alkışlamalarıyla pek ala ifade ettiğini ve encümenin bu işi daha iyi tetkik edebileceğini beyan etti.

    Encümenlere aza intihabıyla, teşkili de hayli gürültüyü mucip oldu.

    Emin Ali Bey ve rüfekası hemen encümenlerin intihabını ve bir kısmı da intihabın yarını talini teklif ediyordu. Her iki fikir de “72” rey ile tesâvî hâsıl oldu. Bazıları üç, bazıları dört rey hamil bulunduklarını söylediklerinden ve nizamnamenin 95inci maddesinde böyle şekle mesağ görülmekle netice taayyün etti ve şu suretle vekâletnameleri haiz olanlar divan-ı riyaset kâtiplerine tasdik ettirsin ve riyaset kimin kaç reyi olduğunu bilsin şekline girdi. Encümenin ne suretle intihabı meselesi üzerinde hayli uğraşıldı.

    Emin Ali Bey mümtaziyetten bahisle kongre havasında bir adem-i hoşnûdîyet alaimi izharına sebebiyet verdi ise de reis beyin buna karşı “Her arkadaş mümtazdır” sözleri bir tufan alkışına sarıldı. Neticede üç fikir tebellür etti: “Her iki encümen heyet-i umumiyeden intihap olunsun” fikri “28” rey kazandı.

    “Hesap encümeni mıntıkalardan birer ve nizamname encümeni heyet-i umumiyeden intihap edilsin” fikri “44” rey aldı. Bununla beraber daha bir fikir reye vazı lazım gelirken fazla patırtılar oldu, fakat Necati Beyefendinin kudretle idaresi bunu da halletti. Karesi murahhaslarının müttefikken verdikleri takrir kabul olundu. Şu suretle “malumat ve hesap encümenince mıntıkalardan birer “nizamname encümeninde de mıntıka ve heyet-i müttehide merkez-i umumilerinden birer murahhas” intihabıyla teşkiline müttefikan karar verildi. Mıntıkalara reis beyefendinin intihabıyla mazbatalarının divan-ı riyasete getirilmelerini ve yarın (bugün) saat dokuzda kongrenin inikad edeceğini tebliğ zevali saat 6,30’da celseye nihayet verildi. (Emineddin)

  • 1924 Türkiye Şampiyonluğu III

    1924 Türkiye Şampiyonluğu III

    Türkiye Cumhuriyetinin ilk ulusal futbol birinciliği, diğer branşlarla birlikte 1924 yılında düzenlendi. 100. yılı idrak ettiğimiz Eylül ayı boyunca konumuz bu organizasyon olacak. Huzurlarınızda 1924 Türkiye Şampiyonluğu III

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    3 Eylül 1924

    Şehrimizde Büyük Faaliyet

    On Dört Mıntıka Toplanmak Üzere

    Türkiye İdman Cemiyeti İttifakı riyaseti tarafından Reisicumhur Gazi Paşa Hazretlerine 30 Ağustos zaferinin yıl dönümü münasebetiyle bervech-i âtî telgraf keşide kılınmıştır:

    “Türkiye Reisicumhuru Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine;

    Genç cumhuriyetimizin feyziyle büyük bir inkişafa mazhar olan İdman Cemiyetleri İttifakı ilk Türkiye birincilik müsabakalarını zaman-ı riyasetinizde Ankara’da yapmakla bahtiyardır. Bütün Türk idmancıları namına zât-ı devletlerinize arz-ı şükran ve takrimat eylerim büyük reisimiz efendimiz hazretleri.

    T.İ.C. Reisi Ali Sami”

    ~ Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri cevaben şu telgrafı lütuf buyurmuşlardır:

    “Ankara’da: T.İ.C.İ. Reisi Ali Sami Bey’e

    30 Ağustos zaferinin hatırasını ihya vesilesiyle vaki olan tebrikat ve temenniyatınıza teşekkür ederim.

    Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal”

    İsmet Paşa Hazretleri Nezdinde

    Dün Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı heyetini kabul buyurdular.

    Dün öğleden sonra Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı kongresi muvakkat heyet-i icraiyesi Başvekil İsmet Paşa hazretleri tarafından kabul buyurulmuşlardır. Paşa hazretleri murahhas beylerden şehirleri idman teşkilatları hakkında bir müddet samimi ve mültefit suallerle izahat aldıktan sonra memleket sporcularına ittihat ve sporun memleketimizde hakkıyla teessüs edebilmesi için ilmî yollardan yürünmesini lüzumunu pek kıymetli ifadelerle anlatmışlardır.

    Vali Vekili Bey’in İade-i Ziyareti

    Evvelki gün kendilerini ziyaret eden Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı heyetine Vali vekili Bey dün iade-i ziyaret etmişlerdir.

    Heyet Kazım Paşa Nezdinde

    Müdafaa-i Milliye Vekili Kazım Paşa hazretleri heyeti makamlarında kabul buyurmuşlardır. Son icra edilecek müsabakalar hakkında izahat alan Paşa hazretleri idmancılarımıza muvaffakıyetler temenni etmişlerdir.

    Heyet Maarif Vekili Bey Nezdinde

    Maarif Vekili Vasıf Beyefendi (Maarif ve Spor) teşkilatının telifi için ilmî ve vakıfane fikirlerle heyeti tenvir etmişler ve şimdiye kadar yaptıkları muavenete ilaveten daha ne istediklerini idmancılardan sormuşlardır. Bu suretle az çok mahrumiyete katlanan gençlerimizin birçok ihtiyacatının daha temin edildiğini kemal-i memnuniyetle kaydederiz.

    ~ Mıntıka rüesasından teşkil edilen heyet-i icraiye ikinci içtimaını dün saat onda erkek muallim mektebinde akdederek matbuat bürosuna ait vezaifi taksim eylemiştir. Müsabakaların netayicini tebliğe ve spor teşvikatına müteallik makaleler tahririne Ferit Faik ziyaretler, kararlar ve içtimalarla her türlü münasebata müteallik istihbarata Sıtkı Hamid, kongre safahatını matbuata tebliğe Eminüddin Beyler memur edilmiştir.

    ~ İdmancılara ait umur ve hususatla iştigal etmek üzere Erkek Muallim Mektebi’nde bir müracaat kalemi tesis olunmuştur. İaşe ve ibate, kongre matbuat ve istihbarat, müsabaka şubelerine tefrik edilen bu kalem saat ondan on ikiye kadar ifa-i vazife edecek ve bilumum idmancıların müracaatına açık bulunacaktır.

    T.İ.C.İ. kalemi ve heyet-i icraiyenin dün teşekkül ettiğini haber verdiğimiz kalemleri erkek muallim mektebinde sabahların 10’dan 12’ye kadar faaliyette bulunacaktır.

    ~ Bugün saat 10’da bütün idmancılar istasyonda toplanarak İstanbul tarikiyle gelecek olan son idmancı kafilesini istikbal edeceklerdir.

    ~ Bugün saat dörtte bilumum menatık idmancıları millet bahçesinde saf-ı harp nizamında içtima edeceklerdir. Rasime-i takdimi müteakip önlerinde mızıka olduğu halde manga kolunda şehri dolaşacaklardır.

    ~ Henüz güreş ve atletizm birincilikleriyle hakem namzedleri esamisini göndermeyen mıntıkaların talimatnamedeki sarahat dairesinde mezkûr isimleri serian müracaat kalemine göndermeleri rica edilmektedir.

    ~ Maarif Vekâleti, Sıhhiye Vekâlet-i Celilesi’nden idmancılara tevzi için bir miktar kinin talep etmiştir.

    ~ Tahtakale ve Şengül hamamları münavebe ile sabahleyin saat yediden ona kadar idmancılara tahsis edilmiştir.

  • Dalgakıran Hasan Kamil

    Dalgakıran Hasan Kamil

    Hasan Kamil Sporel; Amerika Birleşik Devletleri’nde aldığı lakabıyla “Dalgakıran Hasan Kamil”, 1959 yılında Necdet Erdem’e bir röportaj vermiş. Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu

    Not: “Amerika’da Bir Fenerbahçeli – Hasan Kamil Sporel’in Anıları” kitabımızı hatırlatmayı unutmayalım.


    Dalgakıran Hasan Kamil

    Ne hikmetse, futbolcularımız, umumiyetle futbola tenis topu ile başlamışlar. Bugünkü futbol seviyemizde de, bu küçük topla başlamanın çocuksu havası hâlâ hâkim! Şaka bertaraf, bir zamanların sahalarında, şimdi görülmedik alkış toplayan Fenerbahçeli meşhur Zeki’nin (Sporel) ağabeysi Dalgakıran lakabıyla anılan Hasan Kâmil’le karşı karşıyayız. O da, futbola, ilkin tenis topuna çektiği şutlarla başlamış.

    Hasan Kâmil Sporel, 1894’de Sütlüce’de doğmuş ama 69 yaşında diyemezsiniz. Öylesine genç ve diri kalmış. Şimdi Moda’da, denize çapraz düşen güzel bir apartmanda oturuyor. Futbola girişinin hikâyesini bize şöylece anlattı:

    “Galatasaray’da iken okulun bir futbol takımı vardı. Ali Sami (Yen), Asım Beyler, onlara nazaran çok küçük olmama rağmen, bendeki futbol istidadını görünce ilgilenmeye başladılar. Beni desteklediler. 4-5 yıl geçmeden de daha 15 yaşımda Fenerbahçe birinci takımında solaçık olarak yer aldım. Evcek Kadıköy’e nakledince, bu çevrenin takımı olduğu için tabiatıyla Fenerbahçe ile ilgim daha da arttı. O zamanlar saha çoktu ama ya Kuşdili’nde, ya Papazın Çayırı dediğimiz, bugünkü Fenerbahçe sahasında oynamayı tercih ederdik. Bizim Anadolu yakasındaki semtlerin bir özelliği de çayır bolluğu idi. Bu bakımdan birçok kabiliyetli gençlerin yetişmesine imkân sağlamıştı. Alaettin, İsmet, Bekir, Zeki bu çayır bolluğundan faydalanarak yetişmişlerdir.

    Kaç yıl bilfiil futbol oynadınız?

    15 yıl devamlı oynadım. Bu zaman zarfında Fenerbahçe’nin kaptanlığını da yapıyordum. 30 yaşında bunu bırakınca, kaptanlığı da Zeki’ye terke tim.

    1913-14 yıllarında, Fenerbahçe takımı 4 kardeş; Kâmil, Mesut, Zeki, Arif, dört Sporel kardeşler, aynı takımda oynuyorlardı. Sonraları meydanda sadece Zeki Sporel kaldı.

    Hasan Kâmil, fotoğraf arama ve sair sebeplerle salona girip çıktıkça, dikkat ediyoruz, o da tıpkı kardeşi Zeki gibi yürüyor. Başını hafif öne doğru eğip, kısa adımlarla, fakat hızlı bir yürüyüş. Yürürken de vücut, ayaklar üzerinde hafif hafif esniyor…

    Halen maçları takip edip, etmediği sorumuzu da, şöylece cevaplandırdı:

    “Yaşlandıkça, Fenerbahçe’nin katıldığı maçlara gidemez oldum. Çünkü heyecanım da o nispette arttı.”

    Spor hayatında kendisini çok sevindiren veya çok üzmüş olan bir hâtırasını rica ettik.

    “Spor hayatımda beni en çok üzen ezelî rakibimiz Galatasaray’a mağlup olduğumuz maçlardır” dedi. “Meselâ son 6 gollük yenilgi, itiraf edeyim ki, beni bir hayli üzdü. En fazla sevincim de kulübün bir yangın geçirip, binanın yanması oldu. Buna üzüldüm ama bir taraftan da sevindim. Evvela merhum Atatürk, yeni bir bina yapmamız için sembolik bir yardım yaptı. Gene yardım kampanyasının devam ettiği günlerden bir gün, postadan pek cüzi, hatırladığıma göre 25 kuruş kadar bir yardım aldık. Bunu gönderen bir talebe idi. Mektubunda da: “Çamsakızı, çoban armağanı olarak günlük harçlığımdan biriktirdiklerimi gönderiyorum. İstedim ki, çok sevdiğim Fenerbahçe’nin yeni binasında benim de bir çivim bulunsun!” diye yazıyordu.

    Hasan Kâmil Sporel’in yalnız futbolcu değil, idareci durumunu da dikkate alarak, kendisinden dünkü ve bugünkü futbolumuzla ilgili bir kıyaslama yapmasını istedik. Bize şunları anlattı:

    “Eskiye nazaran sayı bakımından memleketin her tarafında futbola karşı sevgi ve alâka artıyor. İyi oyuncular da yetişiyor. Fakat bunların içinde, bugünün futbol anlayışına göre yetişen pek az. Eskiden öğretici eleman pek azdı. Antrenör yoktu. Buna karşılık, memlekette yabancı futbolcu, bilhassa mütarekede, iyi İngiliz futbolcular vardı. Biz, onlardan ferdi oyundan ziyade, yerinde paslaşarak yapılan kolektif futbolu oldukça öğrenmiştik. Bugün, maalesef hâlâ ferdi şöhret peşinde koşanların çokluğu dikkati çekiyor. Bugünün futbolu için kötümser değilim. Onu kurtarmak diye bir problem de görmüyorum. Yalnız fazla para vermek suretiyle, sadece ferdi kıymetlerin korunması cihetine gidilmesine taraftar değilim. Bu yüzden bir bütün halinde yükselme olmuyor.

    Bugünün sahaları, düne nazaran daha iyi de değil. Gerçi biz, Kurbağalıdere’de, Papazın Çayırı’nda oynardık ama onlar yemyeşil çim içinde idi. Yumuşaktı. Şimdiki sahalar kerpiç gibi sert ve bakımsızdır. Bir futbolcu için bundan daha kötü ne olabilir? Seyirciye gelince, taraftar çoğalması da arttı. Onlar artınca, sık sık kötü bir heyecan gösterisine rastlıyoruz. Allah’tan, sportmence bir çoğunluk ruhu hâkim oluyor da, maçlarda müessif hâdiselere meydan verilmiyor. Biz Türklerde, futbola olan sevgiyi anlatmak için, size yalnız 1924 yılı içinde İstanbul’da kurulmuş futbol kulüpleriyle ilgili birkaç rakam vereyim:

    O tarihte, İstanbul’da 58 futbol kulübü vardı. Bunun 30’u yalnız Türk, 15’i Rum, 10’u Ermeni, 2’si Musevi idi. Görüyorsunuz ya, futbol sevgisi bize daha o tarihlerde bile nasıl kökleşmiş! Son araştırmalar göstermiştir ki, bizde kurulmuş ilk Türk takımı Galatasaray’dır. Fakat gene anlaşılmıştır ki, evvelce Londra Türk sefaretinde tercüman olarak bulunan Danyal adında bir Türk genci, memlekete avdette, Yoğurtçu’da “Siyah Çoraplar” adında, Türk çocuklarından bir takım çıkarmış ve bu takım, istibdat korkusundan, futbolu çayırlarda gizlice oynamışlar. Bilindiği gibi, istibdatta, gençlerin bir araya gelmesi, hele futbol gibi, bizim için henüz pek yeni ve bilinmeyen Frenk icadı bir oyunun oynanması, ileride bir “fesat ocağı”nın kurulmasına yol açabilir korkusu hâkimdi.

    “Daha, bazı şeyler söylemek ister misiniz?” diye sorduk.

    Bize, bu haziran sıcağında birer bardak Cinzano verdikten sonra, eliyle bir “Paydos” işareti yaptı ve “Benim dağarcıkta bu kadar var. Zeki’yi biraz sıkıştırın, onda çok şeyler bulursunuz” dedi.

    Röportaj: Necdet Erdem

    Fotoğraflar: Tamer Güvenç


    Dalgakıran Hasan Kamil
    Dalgakıran Hasan Kamil
  • Elkatipzade Mustafa Bey Arşivi

    Elkatipzade Mustafa Bey Arşivi

    İlk kitabımız “Fenerbahçe Tarihi Meseleleri: 1907-1914” içerisinde Elkatipzade Mustafa Bey ile ilgili ayrı bir bölüm vardı. Merhum “müessisimiz” aslında ayrı bir kitabı hak ediyor ama ne yazık ki evrak-ı metrukesine ulaşmak mümkün olmamıştı. Kıymetli büyüğümüz Oğuz Elkatip beyefendi sayesinde bu imkansızlık zail oldu. Kendisinin teveccühü ve müsaadesiyle, Elkatipzade Mustafa Bey Arşivi artık sitemizde… Merhum kurucumuzun ruhu şâd olsun. Huzurlarınızda Fenerbahçe Mucizesini Yaratan Adam: Mustafa Elkatip.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


  • Zaferin Rengi Filmi

    Zaferin Rengi Filmi

    Fenerbahçe ve Millî Mücadele yıllarını konu alan Zaferin Rengi filmi ile dair bilgileri burada derleyeceğiz.

    Prof. Dr. Vahdettin Engin‘in yanında FenerbahceTarihi.org‘un tarihî ve Erhan Çavdaroğlu‘nun da askerî konularda danışmanlık yaptığı film ekibine, başta Sayın Abdullah Oğuz olmak üzere şükranlarımızla…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Sultanahmet Mitingi Çekimleri

    Zaferin Rengi Filmi
    Gülper Özdemir, Nejat İşler, Abdullah Oğuz, Timuçin Esen, Kubilay Aka, Yılmaz Adam Bayraktar ve Birce Akalay.

    Abdullah Oğuz ve Oyuncularla Röportaj


    Kocaeli Çekimlerinde


    Teaser

    Yapım Şirketinin Teaser Metni

    Önümüzdeki Sezonun Merakla Beklenen Filmi:

    ZAFERİN RENGİ

    İlk Teaser’ını Yayınladı

    Unutmayın!

    Zafer, zafer benimdir diyebilenin, muvaffak olacağım diye başlayabilenindir!

    2024 Sinema Sezonu’nun merakla beklenen filmi ZAFERİN RENGİ çekimleri devam ederken ilk teaser’ını yayınladı!

    Yönetmen koltuğunda Abdullah Oğuz’un oturduğu ZAFERİN RENGİ, oyunculukları, makyaj ve kostüm tasarımlarıyla bir dönem filmi olarak içinde geçen zamanı, tüm gerçekliği ile perdeye taşınacağının sinyallerini veriyor.

    Hem Havan Topuyla Hem Futbol Topuyla Savaş Kazanan Tek Ülke

    Zaferin Rengi, eşsiz dostluklar, benzersiz bir aşk ve tarihe damga vurmuş bir spor müsabakasının nefes kesen hikayesini; 1918 – 1923 döneminin işgal altındaki İstanbul’unda, düşman kuvvetlerine karşı örgütlenerek Anadolu’da başlatılan eşsiz bir direnişi, Cumhuriyet tarihinin en büyük spor başarılarından biri olarak kabul edilen General Harington Kupası efsanesinin etrafında kurgulayarak beyazperdeye taşıyacak.

    Birlik, Spor ve Aşk’la Kazanılan Bir Zaferin Kahramanları

    Filmin ana kahramanı, Fenerbahçe’nin kurucu üyesi ve efsane kaptanı Galip Bey’i canlandıracağı yeni neslin yetenekli oyuncularından Kubilay Aka ve Peyker rolünde yer alan Gülper Özdemir’in yanı sıra filmde; ekranların ve sinemanın güçlü oyuncularından Nejat İşler (Sabri Toprak), Timuçin Esen (Topkapılı Cambaz), Yiğit Özşener (Mustafa Kemal Paşa), Gonca Vuslateri (Vera) ve Birce Akalay (Halide Edib Adıvar) da dönemin sembol siyasetçilerine, aydınlarına, askeri figürlerine ve Türk futbol tarihinin kahraman sporcularına hayat veriyor.

    ZAFERİN RENGİ Şubat’ta Sinemalarda!

    Teaser Hakkında:

    Attığınız her gol kurşun olacak! Tuttuğunuz her top vatan müdafaası!

    Cumhuriyetimizin 100. Yılında;

    Milli Mücadele’yi…

    İşgal altındaki İstanbul’u…

    Anadolu’da başlatılan direnişi…

    Mustafa Kemal Paşa’nın Fenerbahçe Kulübü’nü ziyaretiyle ateşlenen,

    yorgun ve yoksul bir halkın spor müsabakaları ile zafere olan inancını gözler önüne seren,

    Ve Cumhuriyet tarihinin en büyük spor başarılarından biri olarak kabul edilen

    General Harington Kupası’nı eşsiz bir hikaye örgüsü ile beyazperdeye taşıyacak olan #ZaferinRengi sinema filmi ilk teaser’ını yayınladı!

    #ZaferinRengiFilmi #ANSProduksiyon #EvrenselProductions #ZaferinRengi

    Teaser Kısa Hikaye

    “Yıl 1918. İşgal altında bir İstanbul. Yorgun, yoksul, esir bir halk. Fenerbahçe’nin kurucularından ve ilk kaptanlarından Galip Kulaksızoğlu cepheden döndüğünde, geleceğe, futbola ve vatanın kurtuluşuna dair tüm umutlarını yitirmiş bir Türk gencidir. Galip’i dönüştüren kuvvet, Çanakkale Savaşı’nın kahraman kumandanı Mustafa Kemal Paşa olacaktır.

    Mustafa Kemal Paşa Fenerbahçe kulübünü ziyaretinde, gençlere Fenerbahçe’nin misyonunu gösterir. Bu misyon, futbolun insanlar üzerindeki kenetleyici etkisini kullanarak halka moral aşılamak ve milli şuur ve birliği güçlendirmektir. Fenerbahçe, düşman kuvvetlerinin takımlarıyla oynadığı başarılı müsabakalarla halkın zafere olan inancını pekiştirirken, milli hareketin İstanbul’daki istihbarat ve lojistik ağı olan Mim Mim Cemiyeti ile yaptığı operasyonlarla da Anadolu’daki mücadeleye büyük katkılarda bulunur. İngilizlerin son bir zafer ihtimali olarak gördükleri Harington kupa maçını da kazanarak, ülkemize futbol tarihimizin en büyük zaferlerinden biri olan Harington Kupasını armağan eder…”


    Teaserdan Görüntüler


    Tarih Danışmanı Prof. Dr. Vahdettin Engin

    Zaferin Rengi Filmi

    Sabri Toprak Rolünde Nejat İşler

    Zaferin Rengi Filmi

    Çekimlerin Son Gününden


    Pelin Uluksar’dan


    Fenerbahçe Kulübü’nün Seti Ziyareti

    Fenerbahçe Başkanı Ali Y. Koç

    “Zaferin Rengi” Film Setini Ziyaret Etti

    Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Ali Y.Koç ve Yönetim Kurulu Üyeleri geçtiğimiz günlerde 16 Şubat’ta vizyona çıkacak olan Zaferin Rengi filmin Kocaeli’ndeki setini ziyaret etti.

    Başkan Ali Y. Koç, Genel Sekreter Burak Çağlan Kızılhan, Yönetim Kurulu Üyeleri Simla Türker Bayazıt ve Selahattin Baki ile Yönetim Kurulu ve Başkan Başdanışmanı Mümtaz Karakaya’nın, yönetmen Abdullah Oğuz ve oyuncularla bir araya geldiği ziyarette film için özel olarak dokutulan ve dönemin Fenerbahçe formasını birebir yansıtan formalar kulüp yönetimine hediye edildi.

    Ziyaret sonrası; General Harington Kupası karşılaşması için tarih okuması yapılarak birebir gerçeğine uygun şekilde inşa edilen Fenerbahçe eski kulüp binası başkanlık ofisinde konuşan Ali Y. Koç:

    Biz bu filmin çok başarılı olacağına ve Fenerbahçe taraftarlarının da bu filme ciddi anlamda sahip çıkacağına inanıyoruz çünkü çok az camiaya nasip olur böyle bir hikâye…

    Ali Koç yaptığı konuşmada, “Biz çok etkilendik. İnşallah 16 Şubat’ta filmimiz vizyona girecek. Ondan önce galalarımız olacak; hem İstanbul’da hem Almanya’da. Biz tutacağına çok inanıyoruz. Çok mesai harcandı, çok emek harcandı, çok para harcandı. Sabırla ve metanetle bu noktaya gelindi. Biz bu filme çok inanıyoruz. Yıllardır General Harington Kupası filmini yapmak için kulübe çok başvurular oldu. Ben yöneticiyken de başkanken de bunu yaşadım. Ama o veya bu nedenle bir şekilde hiçbir zaman gerçekleşmedi. Dolayısıyla Abdullah Bey’i ve ekibini ilk defa bu filmin hikâyesini filme dönüştürdükleri için tebrik etmek istiyorum. Camiamız adına da teşekkür etmek istiyoruz. Biz bu filmin çok başarılı olacağına inanıyoruz. Fenerbahçe taraftarlarının da bu filme ciddi anlamda sahip çıkacağına inanıyoruz çünkü çok az camiaya nasip olur böyle bir hikâye. Hatırlatmak gerekirse, biz bu Cumhuriyetin, bu genç ülkenin önce kurtuluşunda sonra kuruluşunda çok önemli vazifeler icra etmiş bir camianın evlatlarıyız. Bizim hikâyemiz çok. Bu Cumhuriyet için de çok, bu ülke için de çok. Söz konusu Atamız ise orada da hem tarihte belge, bilgi ve olay olarak pek çok anekdot var. Biz Fenerbahçeliler hiçbir zaman ‘Atatürk Fenerbahçe’yi tutuyor.’ demiyoruz, buna inansak dahi. Ne diyoruz? ‘Atatürk’ün kimi tuttuğu değil, kimin Atatürk’ün yolundan yürüdüğü önemlidir.’ Bu camia kurulduğundan beri başında kim olursa olsun, yönetimde kim olursa olsun bir gram dahi bundan şaşmamıştır. O yüzden Harington Kupası’nın olayı, tarihi bizle özdeşleşmesi çok önemli. Zaten Atamız Fenerbahçe’ye duyduğu duygu ve düşünceleri bizzat kulübümüze gelerek kulübün anı defterine kendi elleriyle yazmıştır.” ifadelerini kullandı.

    Genel Sekreter Burak Çağlan Kızılhan: Dört gözle 16 Şubat’taki galayı bekliyoruz…

    Genel Sekreter Burak Çağlan Kızılhan, “Ben de sizlerle tanıştığım için gurur duyuyorum. Abdullah Bey’le kulüpte konu hakkında ilk toplantıyı yaptığımızda onun hayal ettiği filmin bu kadar fazla insanla ve bu kadar gerçeğe yakın platformda olacağını tahmin etmiyordum. İki defa set ziyaretinde bulundum. Biz de dört gözle 16 Şubat’taki galayı bekliyoruz. Çok güzel bir film oluyor. Ellerinize sağlık.” dedi.

    Yönetim Kurulu Üyelerinden Selahattin Baki: İzleyenler çok duygulanacaklar, unutulmuşu hatırlayacaklar…

    Yönetim Kurulu Üyelerinden Selahattin Baki de ziyarette çok duygulandığını şu sözlerle belirtti: “Duygulanmamak elde değil. Zamanda yolculukta gibiyiz. Müthiş olmuş. İzleyenler de çok duygulanacaklar, unutulmuşları hatırlayacaklar. Başkanımıza, bütün camiamıza, Abdullah Bey’e bütün oyuncu kadrosuna teşekkür ediyorum. Var olsunlar. Buradaki ortamı görünce, tarihi gerçekleri bir kere daha hatırlayınca şunu görüyorsunuz; Fenerbahçeli Türkler söz konusu vatan olduğu zaman savaşacak kadar genç, ölecek kadar yaşlı yaşamayı bir hayat felsefesi haline getirmişler. Bu da bizi çok özel kılıyor. İyi ki Fenerbahçe var. Ne mutlu Türküm diyene.”

    Yönetmen Abdullah Oğuz: Çok epik, büyük bir hikâye çıkıyor. Bu filme gitmek her Fenerbahçeli için bir görev…

    Filmi beyaz perdeye aktaran yönetmen Abdullah Oğuz ise, “Ben de teşekkür ediyorum. İnandınız, geldiniz, bütün desteğini verdiniz. Bu destek olmasaydı zaten hayata geçiremezdik. Mahçup olmamak için elimizden geleni yapıyoruz. Bir sürü şeyi kendimiz yaptık. Taksim Stadı’nı yaptık. Çok zor. Yorgun hissediyorum ama çok güzel bir iş yaptık. Şampiyonlar Ligi gibi bir kadroyla çalıştık. Kamera arkası tüm ekip çok profesyonel. Bu filme gitmek her Fenerbahçeli için bir görev. Aynı zamanda bu bir direniş filmi. Bir de bu filmin bir birleştirici tarafı var, onu da seyrettiği zaman herkes görecek.” diye konuştu.

    Filmin oyuncuları ve set ekibi, Başkan Ali Y. Koç ve Yöneticilerimizi Fenerbahçe tezahüratlarıyla uğurladı.

    “Zaferin Rengi” 16 Şubat’ta Sinemalarda!

    Yönetmen koltuğunda Abdullah Oğuz’un oturduğu ZAFERİN RENGİ, oyunculukları, makyaj ve kostüm tasarımlarıyla bir dönem filmi olarak içinde geçen zamanı, tüm gerçekliği ile perdeye taşınacağının sinyallerini veriyor.

    Zaferin Rengi, eşsiz dostluklar, benzersiz bir aşk ve tarihe damga vurmuş bir spor müsabakasının nefes kesen hikayesini; 1918 – 1923 döneminin işgal altındaki İstanbul’unda, düşman kuvvetlerine karşı örgütlenerek Anadolu’da başlatılan eşsiz bir direnişi, Cumhuriyet tarihinin en büyük spor başarılarından biri olarak kabul edilen General Harington Kupası efsanesinin etrafında kurgulayarak beyazperdeye taşıyacak.

    Birlik, Spor ve Aşk’la Kazanılan Bir Zaferin Kahramanları

    Filmin ana kahramanı, Fenerbahçe’nin kurucu üyesi ve efsane kaptanı Galip Bey’i canlandıracağı yeni neslin yetenekli oyuncularından Kubilay Aka ve Peyker rolünde yer alan Gülper Özdemir’in yanı sıra filmde; ekranların ve sinemanın güçlü oyuncularından Nejat İşler (Sabri Toprak), Timuçin Esen (Topkapılı Cambaz), Yiğit Özşener (Mustafa Kemal Paşa), Gonca Vuslateri (Vera) ve Birce Akalay (Halide Edib Adıvar) da dönemin sembol siyasetçilerine, aydınlarına, askeri figürlerine ve Türk futbol tarihinin kahraman sporcularına hayat veriyor.


    Enes Ulukır’dan


    Galip Kulaksızoğlu rolünde Kubilay Aka


    Fenerbahçe’nin Tarihine Tanıklık Etmiş Yapılar “ZAFERİN RENGİ” Filmi için Aslına Uygun Şekilde Yeniden İnşa Edildi.

    ZAFERİN RENGİ, PRODÜKSİYONU İLE TÜRK SİNEMA TARİHİNİN EN YÜKSEK BÜTÇELİ YAPIMLARI ARASINDA YER ALMAYA ADAY

    FILM İÇİN İNŞA EDİLEN KUŞDİLİ LOKALİ – PAPAZIN ÇAYIRI VE TAKSİM STADYUMU’NUN ESKİ VE YENİ HALLERİNDEN GÖRÜNTÜLER YAYINLANDI

    16 Şubat’ta vizyona girecek olan ve sezonun en iddialı sinema filmleri arasında olmaya aday ZAFERİN RENGİ filmi için, geçmişin muazzam hatırasına bir saygı duruşu olarak Fenerbahçe’nin tarihine tanıklık etmiş mekanları film çekimleri için aslına uygun yeniden inşa edildi.

    Filmde ana hikayenin geçtiği ve bir dönemin tarihine tanıklık etmiş 3 özel mekanın fotoğrafları ile orijinaline uygun şekilde inşa edilen yeni mekanların görüntülerini yayınlayan filmin yapımcıları ANS Prodüksiyon ve Evrensel Productions; döneme uygun mobilya ve aksesuarların bulunması, satın alınması, kiralama işlemleri ile mekan inşası için beş ay boyunca elli kişilik bir sanat ekibi ve teknik ekibin çalıştığını belirtirken, İzmit Seka Platosu’nda 20.000 metrekarelik bir alana Papazın Çayırı, Topçu Kışlası/Taksim Stadı, Kuşdili Lokali/Fenerbahçe Kulüp Binası ve Gülistan Gazinosu’nun sıfırdan aslına uygun bir şekilde yeniden inşa edildiğinin altı çiziyor.


    Zaferin Rengi, sadece hikayesi, kadrosu ve oyunculukları ile değil; 1914-1932 yılları arasında Fenerbahçe’ye “Kulüp Binası” olarak hizmet veren “Kuşdili Lokali – Fenerbahçe Kulüp Binası”, günümüzde Fenerbahçe Stadyumunun yer aldığı, 130 yıldır binlerce maça ev sahipliği yapan Papazın Çayırı ve son olarak 1922’de Fenerbahçe’nin zaferin rengini İstanbul’un bir yakasından diğerine taşımak için maça çıktığı tarihi boyunca pek çok unutulmaz ana tanıklık etmiş olan Taksim Stadı’nı film boyunca eşsiz bir gerçeklikle izleme şansını da sunacak.

    ESKİ ve YENİ HALLERİ YAYINLANAN BU ÜÇ MEKANIN TARİHİ HAKKINDA

    KUŞDİLİ LOKALİ-FENERBAHÇE KULÜP BİNASI:

    3 Mayıs 1918 Cuma günü, tarihin en müthiş mutluluğuna sahne oldu. Kulüpten ayrılırken “Fenerbahçe’ye ebedi muvaffakiyetler temenni ederim” diyen Mustafa Kemal Paşa’nın sözünü emir telakki eden Fenerbahçeliler başarıdan başarıya koştular. Fenerbahçe’ye 1914-1932 yılları arasında “Kulüp Binası” olarak hizmet veren “Kuşdili Lokali”, 5-6 Haziran 1932 akşamı korkunç bir yangın felaketine kurban gitti… Fenerbahçe’ye 18 sene boyunca kulüp binası olarak hizmet veren Kuşdili Lokali’nin resmî açılışı, 1914 yılının Mart ayında kalabalık bir davetli kitlesi huzurunda yapıldı. Dönemin Fenerbahçe Başkanı, Bayındırlık Bakanı Mehmet Hulusi Bey’di. O gün orada bulunanlar arasında devlet erkânında isimlerin yanı sıra, Hamit Hüsnü Kayacan, Salah Cimcoz ve Ahmet Rasim gibi dönemin meşhur simaları da vardı.

    PAPAZIN ÇAYIRI:

    Papazın Çayırı; daha sonraki adlarıyla Union Club, İttihat Spor Meydanı ve sonunda günümüzde Fenerbahçe Stadyumu’nun olduğu bölgedir.

    TAKSİM STADYUMU:

    Takvimler Ağustos 1922’yi gösteriyor… Fenerbahçe de zaferin rengini İstanbul’un bir yakasından diğerine taşımak için Taksim Stadyumu’na çıkar. 13 Ağustos 1922’de başlayan galibiyet serisi 29 Haziran 1923’e, Harington Kupası’na uzanacaktır… Milli Takım, tarihindeki ilk milli maçı Taksim Stadı’nda 26 Ekim 1923 günü Romanya’yla yapmıştı.

    **TAKSİM STADI’NIN UNUTULMAYAN ANLARI**

    *1921’de Taksim Stadı’nın avlusuna kurulan ringde ilk resmi boks müsabakaları gerçekleşti.

    *1921’de sekizer kişiden oluşan takımlar arasında ilk halat çekme müsabakaları yapıldı.

    *1925’te Taksim Stadı’ndaki atletizm pisti, Türkiye’nin ilk bisiklet pist yarışlarına sahne oldu.

    “ZAFERİN RENGİ” 16 ŞUBAT’TA SİNEMALARDA

    Abdullah Oğuz’un yönetmen koltuğunda oturduğu Zaferin Rengi, eşsiz dostluklar, benzersiz bir aşk ve tarihe damga vurmuş bir spor müsabakasının nefes kesen hikayesini; 1918-1923 döneminin işgal altındaki İstanbul’unda, düşman kuvvetlerine karşı örgütlenerek Anadolu’da başlatılan eşsiz bir direnişi, Cumhuriyet tarihinin en büyük spor başarılarından biri olarak kabul edilen General Harington Kupası efsanesinin etrafında kurgulayarak beyazperdeye taşıyacak.

    Filmin ana kahramanı, Fenerbahçe’nin kurucu üyesi ve efsane kaptanı Galip Bey’i canlandıracağı yeni neslin yetenekli oyuncularından Kubilay Aka ve Peyker rolünde yer alan Gülper Özdemir’in yanı sıra filmde; ekranların ve sinemanın güçlü oyuncularından Nejat İşler (Sabri Toprak), Timuçin Esen (Topkapılı Cambaz), Yiğit Özşener (Mustafa Kemal Paşa), Gonca Vuslateri (Vera) ve Birce Akalay (Halide Edib Adıvar) da dönemin sembol siyasetçilerine, aydınlarına, askeri figürlerine ve Türk futbol tarihinin kahraman sporcularına hayat veriyor.



    Kuşdili Lokali

    Union Club / İttihat Spor Sahası

    Taksim Stadyumu


    İşgal Yılları İstanbul’unun Tarihe Yön Veren Karakterleri Zaferin Rengi Filminde

    Kurtuluş Şavaşına giden yolda Anadolu’da başlatılan direnişin ana karakterlerinden Yüzbaşı John G. Bennett’e yetenekli oyuncu Yılmaz Adam Bayraktar hayat verdi.

    1918-1923 döneminin işgal altındaki İstanbul’unda geçen hikayesi ve Anadolu’da başlatılan direnişin, her biri birbirinden ilginç hikâyeye sahip karakterlerinin yer aldığı ZAFERİN RENGİ filminde, Mustafa Kemal’in Samsun’a yolculuğu için vize veren, işgal gücü askeri Yüzbaşı John G. Bennett karakterine yetenekli oyuncu Yılmaz Adam Bayraktar hayat verdi.

    Almanya’da doğup büyüyen ve oyunculuk eğitimini Almanya’da tamamlayıp kariyerine üç dilde Avrupa ve Türkiye’de devam eden Yılmaz Adam Bayraktar’ın canlandırdığı John G.Bennet; 1919 yılında İstanbul’da İngiliz kuvvetlerinde istihbarat subayı olarak çalışmış, 16 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal’in Samsun’a yolculuğu için vize vermesiyle tarihin akışında kilit bir rol oynamıştır. Bennet, çok iyi derecede Türkçe konuşabilen, Türkiye, Türkler ve tasavvuf üzerine büyük bir bilgi birikimine sahip İngiliz bilim adamı, yazar ve düşünür olarak tanınmaktadır.

    Bu rol için seçmelere katılan Yılmaz A. Bayraktar; ‘Canlandırdığım Bennet karakteri çok enteresan bir karakter, ben onunla şahsen tanışmak istemezdim. Kendisi aslında filozof, matematikçi, yazar. 1918 Fransa’da bir motor kazası geçiriyor ve bir süre komada kalıyor. Komadan çıktıktan sonra da ölümü yendiğini zanneden bir insan.

    Kazadan 1 ay sonra İngiltere’den Türkiye’ye gönderiliyor. Türkçe’ye çok da hâkim. Bennet’i tanımak için orijinal kayıtlarını dinlediğimde “gerçekten o kelimeyi nerden biliyor, nasıl bir kelime yani” dediğim çok anlar oldu. Filmin seçmeleri sürecinde önüme gelen karakter tanıtımı dosyasında fotoğrafını gördüğümde de benim gençlik yıllarıma çok benzediğini gördüm, bu rolü alacağım dedim ve aldım.’ yorumunda bulunuyor.

    Yönetmen koltuğunda Abdullah Oğuz’un oturduğu ZAFERİN RENGİ, oyunculukları, makyaj ve kostüm tasarımlarıyla bir dönem filmi olarak içinde geçen zamanı 16 Şubat’ta tüm gerçekliği ile perdeye taşımaya hazırlanıyor.

    ZAFERİN RENGİ 16 Şubat’ta Sinemalarda!

    #ZaferinRengiFilmi #ANSProduksiyon #EvrenselProductions #ZaferinRengi

    John G. Bennett Kısa Biyografi

    John Godolphin Bennett İngiliz bilim adamı, matematikçi ve düşünür. 8 Haziran 1897’de Londra’da doğdu. Asya dilleri ve dinleri üzerine incelemelerle bilimsel araştırmaları bütünleştiren çalışmalarıyla tanındı. 1919 yılında İstanbul’da İngiliz işgal kuvvetlerinde istihbarat subayı olarak çalıştığı sırada, 16 Mayıs 1919 günü Mustafa Kemal’e Samsun yolculuğu için vize vermesiyle birlikte Türkiye, Türkler ve tasavvufa ilgisi başladı. Ömrü boyunca Orta Asya’dan Güney Afrika’ya kadar pek çok bölge ve ülkede gezen Bennett, bu yolculuklarında, içlerinde Türk mutasavvıfların da yer aldığı, az tanınan ama önemli manevi önderlerle tanıştı. 1920’lerde tanıştığı Gürciyev ve Uspenski, Bennett’in ruhsal arayışında yol gösterici kişiler oldular. Büyük ölçüde Gürciyev’in etkisiyle Dördüncü Yol adını verdiği bir manevi gelişme öğretisi geliştiren Bennett, 13 Aralık 1974’te öldü. Bennett’in Gurdjiyeff: Büyük Bir Gizem, Ne İçin Yaşıyoruz? Yeni Çağ Toplumunun İhtiyaçları ve Kutsal Tesirler gibi birkaç kitabı Türkçeye çevrilmiştir.


    Fenerbahçe’nin Reisi Nejat İşler!

    İşgal Yılları İstanbul’unun Tarihe Yön Veren Karakterleri Zaferin Rengi Filminde

    İşgal altındaki İstanbul’da milli direnişin en büyük destekçilerinden, Atatürk’ün en yakın arkadaşlarından ve dönemin önemli aydınlarından Mehmet Sabri Toprak’a usta oyuncu Nejat İşler hayat verdi

    1918-1923 yılları arasında yaşanan gerçek olaylara dayanan ve Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğine büyüyen milli mücadeleye destek için İstanbul’da oluşan yapılanma ve mücadeleyi spor üzerinden farklı bir anlatımla izleyiciye sunacak olan ZAFERİN RENGİ filminde, Fenerbahçe’nin başkanı Mehmet Sabri Toprak karakterine usta oyuncu Nejat İşler hayat verdi.

    Nejat İşler’in canlandırdığı Mehmet Sabri Toprak; İttihat ve Terakki Partisi’nin önemli simaları arasındaydı. Bosna’daki doğumundan kısa bir süre sonra ailesiyle Turgutlu’ya göç eden Sabri Bey, her senesini sınıf birincisi olarak bitirdiği Darüşşafaka’dan Posta ve Telgraf Bakanlığı’na memur olarak atandı ve Darülfünun’da (İstanbul Üniversitesi) hukuk eğitimine devam etti. “Telgraf Mektebi Müdürü” iken 1912 yılında, Saruhan milletvekili olarak Osmanlı Meclis-i Mebusanı’na girdi. Fenerbahçe ile yolu, Birinci Dünya Savaşı’ndan hemen önce kesişen Sabri Toprak, 1915 yılından 1934’e kadar, tam 19 sene kulübün Genel Başkanlığı görevini yürüttü. İstanbul’un İtilaf Devletleri tarafından işgal edilmesinin ardından, dönemin birçok vatanperver aydın, asker, bürokrat ve siyasetçisiyle birlikte, Malta Adası’na sürgüne gönderildi. Tutuklanmasına Kadıköy halkı “İşgal Kuvvetleri Karargâhına ve Damat Ferit’e kadar ulaşan” büyük bir tepki vermiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasının ardından, bir dönem Ziraat (Tarım) Bakanlığı yapmış, Türkiye’de tarımın gelişmesine de büyük katkılarda bulunmuş önemli bir isim olmuştur. Hayatı boyunca kazancının yarısını yetimlere bakmaya ayıran Sabri Toprak, Atatürk’ü Fenerbahçe Kulübü’ne getirmesinden 20 sene sonra, 16 Şubat 1938 tarihinde hayata gözlerini yumdu. Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki kabri, Ali Koç’un başkanlığı döneminde, 1907 Fenerbahçe Derneği tarafından restore edildi.

    16 Şubat’ta vizyona girecek olan ve yönetmen koltuğunda Abdullah Oğuz’un oturduğu, ZAFERİN RENGİ filmi, oyunculukları, dekor, makyaj ve kostüm tasarımlarıyla da izleyiciyi bir asır öncesinin İstanbul’una geri götürecek.


    Milletin Fenerbahçesi


    Film Ekibi

    Görevi / Rolüİsimler
    YönetmenAbdullah Oğuz
    Görüntü YönetmeniGhasem Ebrahimian
    İdari YapımcıSerdar Şen
    Tarih DanışmanıProf. Dr. Vahdettin Engin
    Askeri DanışmanErhan Çavdaroğlu
    Fenerbahçe Tarihi DanışmanıBarış Eymen
    Mustafa Kemal AtatürkYiğit Özşener
    Sabri ToprakNejat İşler
    Topkapılı Cambaz MehmetTimuçin Esen
    Galip KulaksızoğluKubilay Aka
    Peyker HanımGülper Özdemir
    Nasuhi Esat BaydarBora Cengiz
    Elkatipzade Mustafa BeyHasan Elmas
    Şekip KulaksızoğluBerke Gündem
    Hasan Kamil SporelSüleyman Yaşar Sucuoğlu
    Cafer ÇağatayMustafa Sarıtaş
    Kadri GöktulgaFurkan Ali Yetimoğlu
    İsmet UluğGürdal Tak
    Fahir YeniçayEray Erdem
    Ömer TanyeriYiğithan Uras
    Sabih ArcaTaylan Meydan
    Bedri GürsoyBatuhan Uygul
    Zeki Rıza SporelEnes Ulukır
    Alaaddin BaydarDoğan Can Sarıkaya
    İsmet İnönüBedir Bedir
    Rauf OrbayEngin Hepileri
    Halide Edip AdıvarBirce Akalay
    Şehzade Ömer Faruk Efendi
    Cevat Abbas Gürer
    VI. Mehmed (Vahdettin)Ruhi Sarı
    Emirzade Arif BeyLorin Merhart
    Karnik ArslanyanErkan Baylav
    Münir Nurettin Selçuk
    Hikmet Topuzer
    Ethem Bellisan
    Kenan Or
    Ali Naci KaracanSercan Gülbahar
    Ali Sami YenEmircan Kahyeri
    Galatalı HamdiCihan Demir
    Kulaksız zade Mustafa BeyArif Pişkin
    SalihBurak Can Aras
    YusufAyaz Çoban
    Charles HaringtonDavid Masterson
    John Godolphin BennettYılmaz Bayraktar
    AaronSoner Ciliv
    CoxMiro Gerede Erkaya
    Nesrin HemşireBüşra Şensoy
    EleniŞeyma Peçe
    MariPelin Uluksar
    VeraGonca Vuslateri
    Galatasaraylı FutbolcuBaturalp Kaya
    Galatasaraylı FutbolcuMelihcan Kabael
    Galatasaraylı FutbolcuSemih Kudun
    Galatasaraylı FutbolcuÖmer Çetinkaya
    Galatasaraylı FutbolcuAhmet Hasan Uydalı
    Galatasaraylı FutbolcuOğuzhan Kaagan
    Galatasaraylı FutbolcuArda Binici
    Galatasaraylı FutbolcuFurkan Berk Yalçın
    Galatasaraylı Futbolcuİbrahim Temel
    Galatasaraylı FutbolcuKerem Yıldırır
    İngiliz FutbolcuYasin Telek
    İngiliz FutbolcuMurat Aldırmaz
    İngiliz FutbolcuEmirhan Subaşı
  • İlk Millî Temasın Fotoğrafları

    İlk Millî Temasın Fotoğrafları

    Bugün ilk millî maçımızın 100. yıl dönümü… Dönemin meşhur dergisi Spor Âlemi, 5 Kasım 1923 tarihli sayısında, yine bize bir hazine sunuyor: İlk Millî Temasın Fotoğrafları! Keyifli seyirler…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


  • İlk Millî Maç

    İlk Millî Maç

    1923-1959 arasında Türkiye’de futbolun mahalle maçlarından ibaret olduğunu zannedenlere gelsin. Tarih 26 Ekim 1923… Yedisi Fenerbahçeli on bir Türk futbolcusu, bugünden tam 100 yıl önce “İlk Millî Maç” için sahaya çıkıyor. O günü Cem Atabeyoğlu‘nun kaleminden okuyalım… Tuncay Yavuz aktarıyor.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Türk Millî Takımı Sahada

    Türkiye’nin FIFA’ya resmen kabulünden sonra Futbol Encümeni milli maç imkanları aramaya başlamış ve sonunda Romanya Futbol Federasyonu ile anlaşma sağlanmıştı. Ancak parasızlık çok şeyi engelliyordu. Bu nedenle ilk milli maçımıza çıkacak takımı hazırlayacak bir antrenör temini de mümkün olamamış ve bu görevi Galatasaraylı Ali Sami Yen Bey fahri olarak yükümlenmişti.

    Maçın oynanacağı Taksim Stadı müsteciri tarafından elden geçirilmiş ve giriş kapısının iki yanına biner kişilik iki kapalı tahta tribün ile 100 kişi alabilecek bir de balkon yapılmıştı. Ayrıca sahayı çevreleyen pist ile seyircilerin oturacakları yerler arasında tahta parmaklıklar konulmuştu.

    Bu maçın hakemliği FIFA’nın da izniyle, İstanbul’da oturan Çek asıllı hakem Cratky’ye verilmişti. Milli forma olarak temizliğin simgesi olan kar gibi beyaz forma ve şort seçilmiş, formanın göğsüne sarılmış bir bayrak simgesi olan kırmızı bant üzerindeki Ay-Yıldız ile güzeller güzeli bir “milli forma” ortaya çıkarılmıştı. Kırmızı bant kollar altından geçip sırtı da sarıyordu.

    İlk milli maç ve ilk milli takımın o tarifsiz heyecanı tüm İstanbul şehrini sardığından günün erken saatlerinden itibaren Taksim Stadı büyük bir meraklı hücumuna uğramış, tribünlerden aşan kalabalık taç ve avut çizgilerine kadar bütün sahayı doldurmuştu.

    26 Ekim 1923 gününü gösteriyordu takvimler. Maç saati geldiğinde önce maçın hakemi Cratky üzerinde lacivert kostümleri ve iki yanında iki yan hakemi, Rumen Gregoriu ve Türk Abdullah Güz olduğu halde sahaya çıkmış ve arkasından göğsünde Romanya bayrağının renkli kokardı bulunan beyaz formaları ve lacivert şortlarıyla Romanya milli takımı sahaya çıkmıştı. Bu sırada stadyumu dolduran seyircilerin heyecanı son haddini bulmuştu.

    Önde mavi kazağı ve upuzun boyuyla kaleci Nedim olmak üzere Ay-Yıldızlı bayrak forma içindeki Türk milli takımı kapıda görüldüğünde stadı büyük ve coşkun bir tezahürat kaplamıştı. Tarifsiz bir heyecan içindeydi stadı dolduran halk ve “Milli Takım”ını tarifsiz bir coşku içinde karşılıyordu. O ne büyük heyecandı.

    Saha ortasında kısa bir tören yapıldı. Rumen kafile reisi ile Türkiye Futbol Federasyonu başkanı Yusuf Ziya Öniş Bey arasında bayrak teatisi yapıldı. Kura atışını biz kazandık, takım kaptanı Hasan Kamil Sporel Bey, Harbiye yönündeki kaleyi tercih etti. Forvetlerimiz Taksim yönündeki Romanya kalesine hücum edeceklerdi.

    Ve takımlar şu tertipleriyle sahada yerlerini aldılar:

    TÜRKİYE: Nedim Kaleci (Altınordu), Hasan Kamil Sporel (Fenerbahçe), Cafer Çağatay (Fenerbahçe), İsmet Uluğ (Fenerbahçe), Nihat Bekdik (Galatasaray), Baron Feyzi (Altınordu), Emin (Altınordu), Alaeddin Baydar (Fenerbahçe), Zeki Rıza Sporel (Fenerbahçe), Sabih Arca (Fenerbahçe), Bedri Gürsoy (Fenerbahçe)

    ROMANYA: Pavlini (Romkomib Bükreş), Vetasyano (Venüs Bükreş), Protopescu (Trikolor Bükreş), Triç II (Braşova), Florian (Venüs Bükreş), Teklo (Venüs Bükreş), Norican (MTK Mareş Vaşarkey), Triç I (Braşova), Ganzel (Malbaki Bukovina), Klein (Polonia Bukovina), Dobic (MTK Mareş Vaşarkey)

    Büyük bir heyecan içindeki Türk futbolcuları bir türlü kendilerini toparlayıp gerçek futbollarını sergileyemiyorlardı. İlk milli maçın o büyük heyecanı hepsini sarmıştı ve bu büyük heyecanı üzerlerinden bir türlü atamıyorlardı. Bu aşırı heyecan takımımıza bir de gol mal oldu. Maçın 25’inci dakikasında Romanya santrforu Ganzel yerden sert bir vuruşla topu kalemize sokunca stadı bir anda büyük bir sessizlik kaplamıştı. İşte bu gol ve o büyük sessizlik futbolcuların üzerinde büyük etki yapmış ve Ay-Yıldızlı takım birden coşarak Romanya kalesine akın üzerine akın tazelemeye başlamıştı. 32’nci dakikada soldan bir akınımızda Ceylan Bedri ayağında topla ceylan gibi Romanya kalesine süzülürken çok sert bir hareketle durdurulmuştu. Hakem Cratky derhal frikik vermiş ancak ağır biçimde sakatlanan solaçık Bedri Bey sedye ile sahayı terketmek zorunda kalmıştı. Bu durum karşısında Baron Feyzi solaçığa geçerken solhafa da Altınordulu İbrahim Kelle alınmıştı.

    30-35 metre uzaklıktan frikik atışını Zeki Rıza Bey yapmış ve çok sert bir vuruşla topu Romanya kalecisi ve defansının şaşkın bakışları arasında solüst köşeden ağlara mıhlamıştı.

    İşte o anda Taksim Stadı’nda yer yerinden oynamıştı. Fesler havada uçuşmaya ve tezahürat emektar Topçu Kışlasının taş duvarlarından yankılar yapmaya başlamıştı.

    O ne büyük sevinç, o ne büyük heyecandı.

    Ay-Yıldızlı takım her an galibiyet golünü atabilirdi. Çocuklar coşmuşlardı artık. Romanya defansı tehlike üzerine tehlike atlatıyor, bunalıyordu adeta. Ancak ikinci golümüze kavuşamıyorduk bir türlü.

    İlk 45 dakika böylece kapanmıştı. Milli takımımız ikinci yarıya da aynı hızlı tempoyla başlamıştı. Daha beş dakika dolmadan bir akınımzda Sabih Bey’in yerden sert bir şutunda Romanya kalecisi topu tutamayıp elinden kaçırdığı anda hemen kale ağzında bitiveren Zeki Rıza Bey bomba gibi bir şutla topu Romanya ağlarına takmıştı.

    Yenilgiden galibiyete geçmiştik bu golle. Yer yerinden oynuyordu Taksim Stadı’nda.

    Oyunun geri kalan kısmında hakimiyet yine Türk takımındaydı. Sağlı sollu akınlarla Romanya defansını bunaltmamıza rağmen üçüncü golümüzü çıkaramıyorduk. Bunda Romanya defansının sert oyununun da etkisi oluyordu.

    62’nci dakikada ani bir Romanya akınında Cafer Bey, santrfor Ganzel’i faulle kesince hakem Cratky bu hareketi faul atışıyla cezalandırdı. Romen sağiçi Triç I, defansımızın baraj kurmasına fırsat bırakmadan yaptığı yerden sert bir vuruşla beraberliği sağladı.

    Bundan sonra Ay-Yıldızlı takımımız tekrar galibiyeti ele geçirmek için çok çaba harcadıysa da sonuç değişmedi ve maç 2-2 berabere sona erdi.

    Cem Atabeyoğlu – Türk Spor Tarihi Ansiklopedisi – 1991

  • Türk Futbolunun İdari Tarihçesi

    Türk Futbolunun İdari Tarihçesi

    “1959 Öncesi Şampiyonluklar” konusunda, en başından beri “1959 Öncesini İnkar, Devleti İnkardır” noktasında duruyoruz. Aşağıda okuyacağınız Türk Futbolunun İdari Tarihçesi, bu tezimizi kanıtlayan bir derleme olarak tarihe geçiyor.

    Gerek Türkiye Futbol Federasyonu’nun kuracağı komisyon, gerek kulüplerimiz ve gerekse araştırmacılar; bu derlemeden istifade ederek, Fenerbahçe Spor Kulübü tarihçilerine dair tezlerin ne denli isabetli olduğunu tahlil etme imkanı bulacaktır.

    Şimdi tarihe bırakalım…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    1959 Öncesini İnkar, Devleti İnkardır

    Türk Futbolunun İdari Tarihçesi

    15 Nisan 1921

    “İdman İttifakı Heyet-i Muvakkatesi” 269 maddelik son nizamname taslağı üzerinde çalışmaya başladı.

    “İşte, bu tarihlerde İsviçre’den tahsilden dönen Galatasaray’ın eski futbolcularından Yusuf Ziya Öniş, beraberinde getirdiği İsviçre Spor Teşkilatı nizamnamesini Galatasaray kulübünün 1 numaralı kurucusu Ali Sami Yen, Anadolu kulübünden Burhanettin Felek ve Fenerbahçe kulübü kurucularından Nasuhi Baydar ile beraber tercüme ederek 20 maddelik bir tüzük meydana getirmişlerdir” (San, Ünsi ve Var) “…

    “20 maddelik yönetmeliğin yetmeyeceği, “ayrıca kurulması düşünülen teşkilatın yalnız futbol değil, yapılan bütün spor dallarını kapsamasının da ön plana alınmasının zorunlu olduğu anlaşılmıştır.” (Ertuğ)

    20 Haziran 1921

    Uluslararası Olimpiyat Komitesi Başkanı Baron Pierre de Coubertin, Lozan’dan Selim Sırrı Tarcan’a yazdığı mektubunda şöyle diyordu:

    “Aziz meslektaşım; Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin son toplantısında Türkiye temsilcisi olarak yeniden aramıza katılmanızı rica etmekle görevlendirildim. Koşullar, görevinizi bir süre kesintiye uğratmış olsa da herkesin belleğinde yer etmiş bulunan kişisel dostluk duygularında hiçbir eksilme olmamıştır. Bu mektubu en içten duygularımla birlikte bunun güvencesi olarak kabul etmenizi rica ederim.”

    27 Kasım 1921

    İdman İttifakı Heyet-i Muvakkatesi’nin Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı tüzel kişiliğine esas olacak nizamnamesi Dâhiliye Nezareti (İçişleri Bakanlığı) onayına sunuldu.

    İİHM’nin kuruluş amaçları, kısaca, “Türkiye’deki beden eğitimi ve spor işleriyle spor kulüplerine yardım etmek, üye kulüpler arasındaki ilişkileri kurala bağlayıp düzenli-dostça yürümesini sağlamak, yeni sporcuların yetişip yeni kulüplerin kurulmasına önayak olmak, her türlü spor, beden terbiyesi ve idman faaliyetini idare, teşvik, himaye ve tensip ve Türk idmancılığını dâhilde ve hariçte tam salahiyetle temsil etmektir.”

    22 Mayıs 1922

    İdman İttifakı Heyet-i Muvakkatesi, Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı adıyla tüzel kişilik kazandı.

    İİHM, doğal gelişme süreçleri içinde, tescil işlemlerinin bittiği 22 Mayıs 1922 tarihinde, yerini, Cemiyetler Kanunu’na göre kendisi de tüzel kişi olan ve bu yönüyle Türkiye’nin ilk biçimsel spor yönetimi olarak beliren “federatif” nitelikteki TİCİ’ye bırakmıştır.

    25 Haziran 1922

    ‘Milli Olimpiyat Cemiyeti’ yerine ‘Kaim Cihan Müsabakalarına İştirak Cemiyeti’ kuruldu.

    Gerçek anlamda Türkiye’nin ilk ulusal olimpiyat komaitesi olan ve yürürlükteki dernekler hukuku hükümlerine göre özel hukuk tüzel kişisi olarak kurulan örgütün Reis-i Fahrîsi Şehzade Abdurrahim Efendi, Reis-i Hamîsi Şehzade Ömer Faruk Efendi, Reis-i Aslîsi Ziraat Müdür-ü Umumîsi Hasip Bey, Reis Vekiller Pertev Paşa ve Kemal Paşa, üyeleri Celal ve Dr. Server Kamil Beyler, saymanı Abidin Bey, veznedarı Ahmet Vefik Bey, merkezi İstanbul, faaliyet sahası ise bütün Türkiye olarak belirlendi.

    Türkiye’nin 1924 Olimpiyatları’na katılabilmesi için hükümetten istenen yardımın tutar ve gerekçelerini açıklayan ve Ali Sami Yen ile Selim Sırrı Tarcan’ın ortak imzalarını taşıyan mektup için:

    “14 Teşrinisani ve 613/110 Numaralı Lütufnameleri ile Talep Olunan Malumatın Berveçh-i Zir Arzı” (TMOK Arşivi)

    14 Temmuz 1922

    Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı, Fenerbahçe kulübü binasında ilk toplantısını yaptı. Bu toplantıda ilk heyet-i merkeziye oluşturuldu.

    31 Temmuz 1922

    Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nın genel merkez toplantısında cemiyetin ilk başkanı olarak Ali Sami Yen ve öteki Meclis-i İdare üyeleri seçildi.

    24 Ağustos 1922

    TİCİ Meclis-i İdaresi, geçici atletizm, güreş ve futbol encümenleri (federasyon) oluşturmuş, başkanlıklarına ise sırayla kendi başkan yardımcıları Burhan Felek ve Ali Seyfi’yle, üye Yusuf Ziya Öniş’i getirmiş, encümen üyelerinin de encümen başkanlarınca TİCİ Meclis-i İdare üyeleri arasından seçilmelerini öngörmüştür.

    1 Kasım 1922

    Türkiye İdman Mecmuası dergisinde yayınlanan bir yazıdan:

    “Kurtuluş Savaşı’nın sona ermesiyle, yalnız İstanbul’da yapılmakta olan spor türlerinin bütün Anadolu’ya yayıldığını, sırasıyla Ankara, İzmir, Rize, Trabzon, Konya, Mersin, Adana, Zonguldak, Sivas, Erzurum, Samsun, Bursa, Balıkesir, Eskişehir, Edirne’de 1922 yılı sonlarında yapılmaya başlandığını öğrenmekteyiz. Bu suretle spor türleri bütün yurtta yayılmakta ve dolayısıyla yalnız İstanbul’un dar bir bölgesi içinde sıkışıp kalarak örgütlenmiş TİCİ’nin genişletilmesi ve bölgeleri içine alacak duruma getirilmesi görüşü çoğunluk kazanmaktadır.” (Çeki – 1 Kasım 1922)

    10 Kasım 1922

    TİCİ Genel Merkezi, Ekim ayının başında yapması gereken üçüncü toplantısını yaptı.

    “Cuma günü Fenerbahçe kulübünde yapılan toplantı beş saatten fazla sürmüştür. Bu toplantının yalnız futbol federasyonunun çalışması konusundaki tartışma ile geçtiğini öğrenmekteyiz. Bu suretle de yalnız bir Futbol Federasyonu kimliği altında çalışmalarını sürdürmektedir.” (Çeki – 1 Kasım 1922)

    15 Ocak 1923

    FIFA, Türkiye’nin “nizamname-i dahilisine tevfikan” Türkiye’nin muvakkaten kabul olunduğunu kongrede keyfiyet-i kabulün mevki-i müzakereye konulacağını bildirdi.

    16 Şubat 1923

    TİCİ’nin 1923 Nizamnamesi düzenlendi.

    “İşbu teşkilat-ı umumiyeyi ihzar, ikmal ve tatbik eylemek üzere, en eski idman cemiyetleri murahhasları ve en maruf Türk idman mütehassıs ve muallimlerinin iştirakiyle 1340 (1924) senesi umumi kongresi toplanana kadar umumi kongre salahiyetini haiz” bir Heyet-i İhzariye kuruldu ve eski yönetim kurulunun bu geçici heyet olarak görevde kalması kararlaştırıldı.

    Nizamname “Türkiye’nin aksam-ı memalikinde” (Madde 1) örgütlenilmesini öneriyor ve idman mıntıkalarını “memleketin vaziyet-i coğrafiye ve iklimiye, vesait-i nakliye ve teşkilat-ı mülkiyeye göre tefrik edilen hudutlar dahilinde (Madde 4) kuruyordu.

    16 Mart 1923

    Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı yeniden örgütlendi.

    13 Nisan 1923

    Şehzadebaşı’nda Letafet Apartmanı’nda Kumkapı kulübünde yapılan toplantıda Türkiye Futbol Federasyonu kuruldu.

    21 Mayıs 1923

    Cenevre’de yapılan toplantıda Türkiye Futbol Federasyonu’nın FIFA üyeliği onaylandı.

    2 Ocak 1924

    Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı, İcra Vekilleri Heyeti (Bakanlar Kurulu) kararnameleriyle hem “kamu yararı gözeten dernek” statüsü edindi, hem de Türkiye’yi dışarıda temsil etmeye hükümetçe yetkili kılındı.

    4 – 12 Eylül 1924

    Birinci Türkiye Futbol Birinciliği düzenlendi. Harbiye şampiyon oldu.

    5 – 12 Eylül 1924

    TİCİ 1. Kongresi, Ankara’da Türk Ocağı’nda toplandı.

    Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk “Hamî” Başkanlığı, Başbakan İsmet İnönü ise “Fahrî” Başkanlığı kabul ettiler.

    TİCİ Başkanlığına Ali Sami Yen seçildi.

    Kongreye Adana, Ankara, Antalya, Bursa, Canik (Samsun), Edirne, Eskişehir, İstanbul, İzmir, Karesi (Balıkesir), Kocaeli, Konya ve Trabzon “şehir” mıntıkaları katılırken, ordu mıntıkalarından Harbiye ve Bahriye de temsilci göndermişti.

    Federasyonların kuruluş ve ikamet kararları alındı. İşbu Federasyonların 1928 Olimpiyatları hazırlığına şimdiden başlaması kararlaştırıldı. Yeni bölgeler kuruldu ve her sene Türkiye birincilik müsabakalarının farklı yerlerde düzenlenmesi kararı verildi.

    18 – 20 Eylül 1925

    TİCİ 2. Kongresi, Ankara’da Belediye Salonu’nda toplandı.

    Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk “Hamî” Başkanlığı, Başbakan İsmet İnönü ise “Fahrî” Başkanlığı kabul ettiler.

    TİCİ Başkanlığına Ali Sami Yen seçildi.

    Açılış konuşmasını yapan Başbakan İsmet Paşa “Memleketimizde spor teşebbüsü henüz sizin idare etmekte olduğunuz son şekliyle birkaç senelik teşebbüs olmakla beraber az zamanda kat ettiğimiz mesafeler bu işi hususi teşebbüslerin hevesleri için vücuda getirdikleri ve mesul oldukları bir teşkilat haricine çıkarmış, memleketin hayat-ı umumiyesinde bütün mücadelâtında onu bir mevki sahibi etmiştir.” dedi.

    Türkiye birinciliklerinin bir arada olmayıp spor mevsimine göre yapılması kabul edildi.

    28 Eylül – 1 Ekim 1926

    TİCİ 3. Kongresi, Ankara’da toplandı.

    TİCİ Başkanlığına Ali Sami Yen seçildi.

    Kongrenin açış konuşmasını yapan İsmet Paşa, TİCİ “yöneticileri ve kongre üyelerine, mıntıkaların ve federasyonların şikâyetlerinin yersiz olduğunu, her şeyin hükümetten beklenmemesi gerektiğini, hükümetin spora maddi-manevi desteğini verdiğini, hükümetin spor teşkilatına verdiği önem ve saygı derecesini kendilerinin de gösterdiği zaman daha iyi neticeler elde edileceğini, çünkü gençliğin Türk milletinin istikbali olduğunu bunun için çalışmalarda ciddi ve disiplinli olunması gerektiğini” belirtti.

    TİCİ’nin kongre temsilci heyetini kabul eden ve onlara oldukça uzun bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk ise sözlerini şöyle bitiriyordu:

    “Sizi bana gönderen hassas insanlardan mürekkep gençlik cevvaliyetiyle vatan ve milliyet aşkıyla hal-i feveranda bulunan kongrenize teşekkür ederim. Sizi avdet ederken Türkiye İdman Cemiyetleri İttihadı’nın teşkiline badi bütün insanların güzel niyetlerine ve baria muvaffakiyetlerine müteşekkir olarak selamlarım. Sözlerimde işaret ettiğim ciddi muvaffakiyatı bana, hükümet-i cumhuriye ve cumhuriyetin sahib-i aslisi ve murakıbı olan büyük Türk milletine fiilen gösterebileceğiniz zamana büyük Türk milleti namına muntazır olduğum sözlerini son sözlerim olarak söylerim.”

    2 – 10 Eylül 1927

    İkinci Türkiye Futbol Birinciliği düzenlendi. Muhafızgücü şampiyon oldu.

    6 – 9 Eylül 1927

    TİCİ 4. Kongresi, Ankara’da Halk Fırkası merkezinde toplandı.

    TİCİ Başkanlığına Ali Sami Yen seçildi.

    Kongrenin açılış konuşmasını yapan Millî Eğitim Bakanı Mustafa Necati Bey; “spor faaliyetlerinin federasyon suretiyle teşekkülünü ve bir program dâhilinde faaliyet yapılmasını arzu ettiklerini, sporun memleketin hayati mesele olduğunu, Türk sporculuğunun diğer yıllara nazaran çok ilerleme gösterdiğini ve bu kongrenin eğitim, ordu, bahriye ve spor teşkilatlarıyla meşgul olacağı için diğer kongrelerden daha büyük önem arz ettiğini” belirtti.

    Bu kongrede nizamname değişikliğiyle, umumî kongrelerin bir yerine iki yılda bir toplanması, mahallî ve millî şampiyonlarla, heyet reislerinin müsabakaları ücretsiz izlemeleri hükme bağlandı.

    21 Mayıs 1928

    1246 sayılı “Türkiye’de Gençlik Teşkilatlarının Türk Vatandaşlarına Hasrı Hakkında Kanun” Resmî Gazete’de yayınlandı.

    Kanun metni şu şekildeydi:

    Madde 1) Türkiye Cumhuriyeti dâhilinde gerek mekteplerde ve gerek mektep haricinde izcilik, keşşaflık, boyskotluk veya diğer nam ve unvan altında izcilik teşkilatı vücuda getirmek hakkı münhasıran Türk vatandaşlarına aittir.

    Madde 2) Birinci maddede zikredilen teşkilatı ecnebiler vücuda getiremeyeceği gibi bu kabil teşkilata ecnebi gençler dâhil olamazlar.

    Madde 3) Türk vatandaşlarından olanlar dahi birinci maddede zikredilen teşkilatı ancak Maarif Vekaleti’nin müsaadesiyle ve o vekaletin emir ve murakabesine tabi olmak vücuda getirebilirler.

    Madde 4) Bu kanun neşri tarihinden muteberdir. Madde 5) Bu kanunun ahkâmını icraya Dahiliye ve Maarif Vekilleri memurdur.

    2 – 8 Ocak 1931

    TİCİ 5. Kongresi, bir önceki kongreden 4 yıl sonra, Ankara’da Halk Fırkası merkezinde toplandı.

    TİCİ Başkanlığına Ali Sami Yen seçildi.

    Bu kongrede alınan kararlardan bazıları;

    Genelkurmay, Maarif, Sağlık ve Harici Vekilliklerinden genel merkeze oy hakkı olmayan birer delege gönderilmesi ve bunların müşavir üye olarak alınması;

    Hokey, Boks, ve Tenis federasyonları iptal edilerek bu sporların şimdilik tatbik edilmekte oldukları bölge idman heyetlerine bırakılması;

    futbol, güreş, atletizm, denizcilik ve eskrimin birer federasyon olarak muhafaza edilmesi;

    Binicilik, atıcılık, uçuculuk, kızakçılık ve dalgıçlık gibi ordu sporları için, ordu sporları federasyonu namı altında bir federasyon kurulması ve sporcuların, spor turnelerinde gazete muhabirliği yapmamaları idi.

    20 – 25 Haziran 1932

    TİCİ 6. Kongresi, Ankara’da Halkevi’nde toplandı.

    Merkezi umumî, bu toplanışında İstanbul mıntıkası ile Futbol Federasyonu arasındaki ihtilafı da inceledi ve kongrede bulunan müfettişlerin raporunu, Futbol Federasyonu başkanının izahatını ve İstanbul mıntıkası merkez heyeti reisi Orhan Beyin konuya ilişkin raporunu dinledi.

    Meselenin incelenip karar verildiği son toplantıda, kendisiyle alakalı olduğu için hakem durumunda bulunmasının uygun olmayacağından Futbol Federasyonu Başkanı Hamdi Beye toplantıdan çıkması rica edilmiş, o da bunun üzerine salondan çıkmıştır.

    Kongrede bir konuşma yapan Cumhuriyet Halk Fırkası Genel Sekreteri Recep Peker; “Partinin spor işleriyle ve sporculukla fevkalâde alakadar olduğunu, spora maddi-manevi her türlü desteği verdiğini, sporculuğun esaslı bir şekilde tanzim ve teşkilinin zaruri olduğunu, hükümetin spora bu sene önceki senelerden daha fazla para tahsis ettiğini, profesyonelliğe karşı olduklarını ve bunun için her türlü girişmeleri reddettiklerini, Türkiye birinciliklerini önümüzdeki sene yapacaklarını, kulüplerin, sporcuları kendi menfaatleri için değil millet için yetiştirmesi gerektiğini” belirtti.

    Bu kongrede federasyon seçimleri de tartışmalı geçti. Eski federasyon başkanları ve erkanından hiç biri vazife kabul etmek istememiş, bütün ısrarlara rağmen şiddetle reddetmişlerdi. Fakat neticede gene onlar seçilerek bir emrivaki karşısında bırakıldılar.

    7 – 10 Ekim 1932

    Üçüncü Türkiye Futbol Birinciliği düzenlendi. İstanbulspor şampiyon oldu.

    13 Ekim – 10 Kasım 1933

    Dördüncü Türkiye Futbol Birinciliği düzenlendi. Fenerbahçe şampiyon oldu.

    25 – 28 Ekim 1933

    TİCİ 7. Kongresi, Ankara Spor Salonu’nda toplandı.

    Kongre heyeti umumiyesi; Cumhuriyetin 10uncu yıl dönümü nedeniyle Bursa’da yapılamayan Türkiye futbol birinciliğinin gelecek sene Bursa’da yapılması kararlaştırıldı. Federasyonların raporlarını inceleyen komisyonun “beş sene müddetle Türkiye birinciliği yapmayarak bu paranın mıntaka sahalarına tahsisi” hakkındaki teklifi kabul etmedi.

    12 – 29 Ekim 1934

    Beşinci Türkiye Futbol Birinciliği düzenlendi. Beşiktaş şampiyon oldu.

    24 Ağustos – 8 Eylül 1935

    Altıncı Türkiye Futbol Birinciliği düzenlendi. Fenerbahçe şampiyon oldu.

    13 – 18 Nisan 1936

    TİCİ 6. Kongresi, Ankara’da Halkevi’nde toplandı. Kongrenin son gününde, voleybol ve basketbol federasyonlarının kurulmasına ve cezaların affına, Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı namı altında 14 yıl faaliyet gösteren bu teşkilatın nizamnamesinin maksadı temine kâfi gelmediği için yeni icaplara göre hükümler taşıyan bir nizamname ile teşkilat 18 Nisan 1936 tarihinden itibaren adının “Türk Spor Kurumu” olarak değiştirilmesine karar verildi.

    “Türk Spor Kurumu, ‘yarı-resmî niteliğine ve CHP parti örgütünün parçası olmasına karşın, dernekler hukuku hükümlerine göre son kurultayında adını Türk Spor Kurumu olarak değiştirmiş bir ‘özel hukuk tüzel kişisi’, bu yönüyle de Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nın yasal devamıdır.” (Kurthan Fişek)

    29 Haziran 1936

    Türk Spor Kurumu Dergisi yayın hayatına başladı.

    İlk sayıda yayınlanan “Maksadımız” başlıklı yazıda şöyle deniyordu:

    “Bu sene sekizinci kongresini akdeden “Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı,,, nizamnamesini yeni esaslara göre değiştirerek ismini de [Türk Spor Kurumu] na tahvil etmiştir.Bu yeni esaslara göre Türk Spor Kurumu; Yurdu kurtaran Ulu Önder Kamâl Atatürk’ün cumuriyet ve istiklalimizi kendisine tevdi etmiş olduğu Türk Gençliğini, ruhi ve manevi bakımdan olduğu kadar bedeni ve maddi bakımdan da bu değeri ölçülmez vediayı koruyabilecek iktidara sahip, şuurlu, canlı, bir düşünceli ve bir hareketli [bir sporcu gençlik birliği] halinde ilerletip geliştirmek vazifesini üzerine almıştır.Türk Spor Kurumu; bu vazifesini yaparken gençlerin sıhhat şartlarını göz önünde tutarak memlekette teknik icaplara uygun zevkli bir spor faaliyeti uyandırmıya çalışacak ve bu faaliyetin, ahlâklı ve vatansever Türk Gençliği için millî vasıfları hâiz ve o gayelere müteveccih olmasını temine dikkat ve ehemmiyetle uğraşacaktır.Bugün ilk sayısı çıkan Türk Spor Kurumu Dergisi Türk Spor Kurumunun bu yoldaki çalışmalarında, fikirlerinin yayım organı olacaktır.”

    21 Mart – 11 Temmuz 1937

    Birinci Millî Küme düzenlendi. Fenerbahçe şampiyon oldu.

    13 Şubat – 5 Haziran 1938

    İkinci Millî Küme düzenlendi. Güneş şampiyon oldu.

    23 Haziran 1938

    İcra Vekilleri Heyetince 6 Haziran 1938 tarihinde Yüksek Meclise arzı kararlaştırılan (Spor Teşkilatı) hakkındaki kanun lâyihası esbabı mucibesi ile birlikte 23 Haziran 1938’de Büyük Millet Meclisi Yüksek Reisliğine sunuldu..

    29 Haziran 1938

    3530 sayılı Beden Terbiyesi Kanunu ile “Başbakanlığa bağlı” Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü kuruldu.

    Gençlik Spor Bakanlığı’nın onayıyla federasyon kurmak, ülke çapında spor tesisi yapımıyla ilgili çalışmaları yürütmek, sporcu ve kulüplerin tescil, vize ve transfer işlemlerini izleyip kayıtlarını tutmak, Spor-Toto uygulamalarını düzenlemek ve yurttaşın spordaki bilgi ve ilgi düzeyini yükseltmekti.

    Kanun Maddesi 6) Beden terbiyesi genel direktörü Başvekil tarafından intihab ve Cumhur Reisinin tasdiki ile tayin olunur. Genel direktör bu kanunun hükümleri dairesinde kurulan teşekküllerin merci ve âmiri olup bu teşekküllerin çalışmalarından mesuldür.

    1939

    Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü’nce çıkarılan bir talimatnameyle TİCİ’den TSK’ya devredilen Türkiye Millî Olimpiyat Komitesi, BTGM’ye bağlandı.  

    19 Mart – 9 Temmuz 1939

    Üçüncü Millî Küme düzenlendi. Galatasaray şampiyon oldu.

    31 Mart – 7 Temmuz 1940

    Dördüncü Millî Küme düzenlendi. Fenerbahçe şampiyon oldu.

    21 – 22 Eylül 1940

    Yedinci Türkiye Futbol Birinciliği düzenlendi. Eskişehir Demirspor şampiyon oldu.

    12 Mart 1941

    Resmî Gazete’de 15309 numaralı kararname yayınlandı.

    “İlişik (1) sayılı listede yazılı kulüplerin hizalarında gösterilen adlar altında birleştirilmeleri ve (2) sayılı listede yazılı olanların da kapatılmaları; Beden Terbiyesi Genel Direktörlüğünün 15/2/1941 tarih ve 1320 sayılı tezkeresile yapılan teklifi üzerine 3530 sayılı kanunun 13 üncü maddesinin son fıkrasına tevfikan İcra Vekilleri Heyetince 1/3/1941 tarihinde kabul olunmuştur.”

    30 Mart – 6 Temmuz 1941

    Beşinci Millî Küme düzenlendi. Beşiktaş şampiyon oldu.

    12 – 15 Temmuz 1941

    Sekizinci Türkiye Futbol Birinciliği düzenlendi. Gençlerbirliği şampiyon oldu.

    23 – 25 Mayıs 1942

    Dokuzuncu Türkiye Futbol Birinciliği düzenlendi. Harbiye şampiyon oldu.

    3 Haziran 1942

    Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü, 4235 sayılı yasayla Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlandı.

    14 Mart – 19 Mayıs 1943

    Altıncı Millî Küme düzenlendi. Fenerbahçe şampiyon oldu.

    12 Mart – 19 Mayıs 1944

    Yedinci Millî Küme düzenlendi. Beşiktaş şampiyon oldu.

    27 – 30 Mayıs 1944

    Onuncu Türkiye Futbol Birinciliği düzenlendi. Fenerbahçe şampiyon oldu.

    11 Mart – 20 Mayıs 1945

    Sekizinci Millî Küme düzenlendi. Fenerbahçe şampiyon oldu.

    12 – 29 Mayıs 1945

    On birinci Türkiye Futbol Birinciliği düzenlendi. Harbiye şampiyon oldu.

    6 Nisan – 12 Mayıs 1946

    Dokuzuncu Millî Küme düzenlendi. Fenerbahçe şampiyon oldu.

    25 – 28 Mayıs 1946

    On ikinci Türkiye Futbol Birinciliği düzenlendi. Gençlerbirliği şampiyon oldu.

    22 Mart – 25 Mayıs 1947

    Onuncu Millî Küme düzenlendi. Beşiktaş şampiyon oldu.

    24 – 26 Mayıs 1947

    On üçüncü Türkiye Futbol Birinciliği düzenlendi. Ankara Demirspor şampiyon oldu.

    21 Mayıs – 5 Haziran 1949

    On dördüncü Türkiye Futbol Birinciliği düzenlendi. Ankaragücü şampiyon oldu.

    18 Mart – 21 Mayıs 1950

    On birinci Millî Küme düzenlendi. Fenerbahçe şampiyon oldu.

    1 – 11 Haziran 1950

    On beşinci Türkiye Futbol Birinciliği düzenlendi. Göztepe şampiyon oldu.

    17 – 27 Mayıs 1951

    On altıncı Türkiye Futbol Birinciliği düzenlendi. Beşiktaş şampiyon oldu.

    13 Mayıs 1960

    Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü, 7474 sayılı yasayla Başbakanlık makamına bağlandı.

    29 Ağustos 1962

    Profesyonel Futbol Yönetmeliği, Resmî Gazete’de yayınlandı.

    Madde 1) Bu Yönetmelik, profesyonel takım kuran kulüplerle profesyonel futbolcular ve bu teşekkül ve şahıslarla Futbol Federasyonu arasındaki münasebetlerde tatbik olunur.

    85. maddede “Bu yönetmelik hükümlerini Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü yürütür” deniyordu.

    11 Şubat 1970

    Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü, 1-21/1156 sayılı kararname ile Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlandı.

    1977

    Devlet Planlama Teşkilatı’nın “Beden Eğitimi ve Spor Özel İhtisas Komisyonu Ön Raporu” yayınlandı.

    “Federasyon birçok kulübün bir araya gelerek aynı amaç için birleştikleri bir topluluktur. Spor kulüpleri aynı amaç için birleşerek Federasyon’u kurarlar ve bunların yöneticilerini kendi aralarından seçerler. Anayasamızın 29’uncu maddesi gereğince herkes dernek kurrar. Spor kulüpleri de birer dernek olduğuna göre 1630 sayılı Dernekler Kanunu derneklerin federasyon ve konfederasyonlar halinde birleşebileceklerini belirlemektedir ve aynı kanun gereğince de uluslararası beraberlik ve işbirliği sağlayabilirler. Bu durum yurdumuzda ilk federasyonların kurulduğu 1922 yılından 1936’ya kadar Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı zamanında uygulanmıştır.”

    7 Kasım 1982

    Yeni Anayasa’da ilk spora yer verildi. Böylece ülkemizde ilk kez spor ve sporcu Anayasa’nın teminatı altına alındı.

    14 Aralık 1983

    Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü 179 sayılı kanun hükmünde kararnameyle Milli Eğitim ve Gençlik ve Spor Bakanlığı bünyesinde yer aldı.

    21 Mayıs 1986

    T.B.M.M.’de kabul edilen 3289 sayılı “Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu” ile Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü adı, Beden Terbiyesi ve Spor Genel Müdürlüğü olarak değiştirildi.

    5 Mayıs 1988

    T.C. Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğü’nün “Türkiye Futbol Federasyonunun Kuruluş ve Görevleri “Hakkında Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim Komisyonu Raporu’ndan:

    Ülkemizde de her geçen gün gelişen profesyonel futbolun, Batıda olduğu gibi profesyonelce yönetilmesi zaruret haline gelmiştir. Profesyonel futbolun, amatör futbol şartlarına göre düzenlenmiş teşkilat ve kaidelerle yönetilmesi çeşitli aksamalara yol açmaktadır. Bu nedenlerle, profesyonel futbolun, profesyonelce yönetilmesi ve böylece futbolumuzun daha ileriye götürülebilmesi maksadıyla, özel hukuk hükümlerine tabi ve tüzelkişiliği haiz Türkiye Futbol Federasyonunun kuruluş ve görevleri hakkındaki bu Kanunun hazırlanması gerekmiştir.”

    27 Mayıs 1988

    T.B.M.M.’de “Türkiye Futbol Federasyonunun Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun” kabul edildi.

    2 Mart 1989

    T.B.M.M.’de “Türkiye Futbol Federasyonunun Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesine Dair Kanun” kabul edildi.

    1989

    Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü’nün Başbakanlık Devlet Bakanlığı’na bağlanması nedeniyle adı “Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü” oldu.

    10 Nisan 1992

    Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Yusuf Namoğlu ve 33 Arkadaşının, 27.5.1988 Tarih ve 3461 Sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Millî Eğitim Komisyonu Raporu’ndan:

    “Ülkemizde futbol faaliyetleri uzun yıllar Beden Terbiyesi ve Gençlik Spor Genel Müdürlüğü çatısı altında ve ona bağlı Futbol Federasyonu eliyle yönetilmiştir. Futbolun ülke sporu içindeki yeri ve önemi dikkate alınarak, özerkleştirilmesi düşüncesi gündeme gelmiştir. Bu amaçla 3461 sayılı Kanun çıkarılmış, futbolun, içinde yer alan birimler ile kurum ve kuruluşlar eliyle kendilerinin seçtikleri kişiler tarafından yönetilmesi amaçlanmıştır. Ancak, bilahara 3461 sayılı Kanunun seçime ilişkin hükümleri 3524 sayılı Kanunla değiştirilerek, Federasyonun organlarının atama yoluyla görevlendirilmesi uygun görülmüştür.”

    17 Haziran 1992

    T.B.M.M.’de “Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun” kabul edildi.

    18 Şubat 2000

    Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’ndan:

    3.7.1992 tarihinde yürürlüğe konulan 3813 sayılı “Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun” ile profesyonel futbolun gelişmesine engel teşkil eden hususların ortadan kaldırılması, futbolun idarî, malî ve hukukî yönden özerk bir yapıya kavuşturularak uluslararası norm ve standartlara uygun bir yapının oluşturulması hedef alınmıştır. Özel hukuk hükümlerine tâbi, tüzelkişiliğe haiz özerk bir federasyonu öngören bu Kanun kapsamında, futbol adına çağdaş bir çalışma ve gelişme ortamının tesis edildiğine ve bu suretle futbolla ilgili tüm sorunların giderileceğine dair kamuoyunda beklentiler yaratılmıştır. Ancak, Kanunun yürürlüğe girdiği 1992 tarihinden itibaren hâsıl olan gelişmeler kamuoyunda yaratılan bu olumlu beklentilere cevap vermede yetersiz kalmıştır.

    14 Nisan 2000

    T.B.M.M.’de “Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” kabul edildi.

    12 Mayıs 2004

    Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’ndan:

    “Ülkemizde profesyonel futbol faaliyetleri 3813 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun uyarınca kurulmuş bulunan Türkiye Futbol Federasyonu tarafından yürütülmektedir. Kanunun 1 inci maddesine göre futbol faaliyetleri millî ve milletlerarası kurallara göre yürütülür, teşkilâtlandırılır ve geliştirilir. Futbolun sürekli gelişmesi ve uluslararası niteliği nedeniyle süratle değişen şartlara uyumun sağlanabilmesi için anılan Kanunda değişiklikler yapılması zorunlu hale gelmiştir.”

    25 Mayıs 2004

    T.B.M.M.’de “Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” kabul edildi.

    29 Kasım 2007

    T.B.M.M.’de “Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” kabul edildi.

    5 Mayıs 2009

    T.B.M.M.’de “Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun” kabul edildi.

    2011

    Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın kurulması; 6/4/2011 tarihli ve 6223 sayılı Kanunun verdiği yetkiye dayanılarak, Bakanlar Kurulu’nca 3/6/2011 tarihinde kararlaştırıldı.

    Kanun Hükmünde Kararname ile teşkilat yapısında değişikliğe gidilen Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’nün 3289 sayılı kanunda yer alan “Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü” ibaresi “Spor Genel Müdürlüğü” olarak değiştirildi.

    2018

    10/07/2018 tarihli 1 Nolu Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde “Spor Genel Müdürlüğü” olan adı “Spor Hizmetleri Genel Müdürlüğü” olarak değiştirildi.

  • Canlı Yapraklar – XV

    Canlı Yapraklar – XV

    Fenerbahçe tarihinin hâmisi Dr. Rüştü Dağlaroğlu‘nun 1954-1955 yıllarında Akşam gazetesinde yayınlanan ve 1957 kitabının öncülü olarak yazılarını kıymetli büyüğümüz Müzdat Dağlaroğlu‘nun müsaadesiyle sitemizde yayınlıyoruz. Huzurlarınızda “Canlı Yapraklar – XV” : 1923 yılından geliyor.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Spor Tarihimizden Canlı Yapraklar – XV

    Bilindiği veçhile (Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı) teessüs eder etmez 1921 yazında Beynelmilel Futbol Federasyonu’na müracaatla üyeliğe kabulünü istemişti.

    FİFA, Birinci Dünya Savaşından sonraki ilk toplantısında, yani 1923 Mayısında bu talebimizi ittifakla kabul etti. Cenevre’deki bu içtimada memleketimizi (Serveti Fünun) sahibi merhum Ahmet İhsan Bey’in temsil ettiği de malumdur. Böylece, Türkiye için beynelmilel temaslar imkânı artık sağlanmış oluyordu.

    (Mayıs 1923)ü biraz tahlil edersek hatırlarız ki; Anadolu tahripkâr bir harbden yeni çıkmış, İstanbul da işgal altındadır. Bir husumet cihanına karşı Lozan’da tek başımızayız. Milli haklarımız katra katra kurtarılabilinmektedir. Böyle bir durumda bünyesini henüz tamamlayamamış Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nın derhal milli temaslara girişebilmesine bittabi imkân görülemez. Bununla beraber (Milli takım) sözü bir yıldan fazladır artık duyulmağa, yazılmağa ve hatta şiddetle de sevilmeğe başlanmıştır.

    (Milli takım) sözünün bu derece içten sevilmesinde milletin o yıllarda içinde bulunduğu durum ve çektiği kahrın rolü şüphesiz ki çok büyük ve birinci derecededir. Parçalanmış, istilâ ve tahkir olunmuş harap bir yurtta asırların efendi bir milleti, artık büyüğü küçüğü; kadını erkeği el ele vermiş, namus ve istiklâli kurtarma uğrunda yıllardır türlü fedakârlıklarla savaşıyordu. Milletin kanla yazdığı ve çizdiği hedef (misakı milli), bunun tahakkuku uğrunda girişilen savaş (Milli Mücadele), savaşın önderleri (milli kahraman), onu yapan kuvvetler de (milli ordu) isimleriyle anılıyorlardı.

    İşte, vatanın harimi ismetine tecavüz eden düşmanlarla bir ölüm dirim mücadelesine atıldığımız 1920-23 senelerindeki milli misak, millî mücadele, milli kahraman ve milli ordu ad ve mefhumları yanında (milli takım) sözü de pek tabiidir ki çok müessir bir tabir olarak milli duyguları alevlenmiş yaralı milletçe kalpten benimseyecek ve sevilecekti.

    Bu tabir gazete sütunlarında ilk defa 1922 Martında okundu. (Akşam) gazetesi (Türk milli takımı kimlerden müteşekkil olmalıdır?) diye bir anket açmıştı. Görülen büyük alâka üzerine, 15 Haziran 1922’den itibaren, stat idareleri İstanbul’un en iyi futbolcularından, gayri resmi olarak milli takımlar kurmağa ve maçlar organize etmeğe başladılar. 15, 19, 22 Haziran ve 8 Temmuz 1922 günlerinde bu gayri resmi (milli takım)lar, göğsü kırmızı bantlı formalarla, işgal kuvvetlerine karşı 4 maç yaptılar ve bu maçları sırasıyla 3 -1, 9-1, 5-0, 40 kazandılar.

    FİFA’ya müracaatımızın henüz cevaplanmadığı bu sıralarda (milli takım) mevzuunun gördüğü büyük alâka, karşısında T. İ. C. İ. Merkez heyeti reisi Ali Sami (Yen) merhum, 1923 ilkbaharı için milli takım namına bir Fransız takımıyla angajmana girişti ve bu maksatla 17 futbolcu 18 Ocak 1923 günü için Divanyolu’ndaki (Şark Mahfeli) ne davet olundular. Türk futbol tarihinde teşkilât tarafından ilk defa ve resmen davet olunan bu milli kadro şudur:

    Hilal’den Sadi (Çoban) merhum; Süleymaniye’den Hüsnü (Erceyiş); Altınordu’dan Nedim (Kaleci), Refik Osman (Top) ve Badi Şükrü merhum; Galatasaray’dan Nihat, Edip, Rüştü; Fenerbahçe’den Şekip (Kulaksızoğlu), Hasan Kâmil (Sporel), Cafer (Çağatay), İsmet (Uluğ), Kadri (Göktulga), Bedri (Gürsoy), Zeki (Sporel), Alâaddin (Baydar) ve Sabih (Arca).

    Bu kadro 1923 Şubatından itibaren hazırlık maçlarına başladı. İlk giyilen forma beyaz pantolon ve yeşil fanilâdır.

    İşte, bu sıralarda nisan ayında beklenen Fransız takımının gelemeyeceği öğrenilirken mayısta F.İ.F.A. ya kabulümüz haberi gelmiştir. Bu sevindirici haber üzerine, zemini de müsait görüp, harekete geçen Futbol Federasyonu bir kaç memleketle muhaberata girişti ve bunlardan Romanya ile mütekabil ziyaret esasına dayanan bir anlaşmaya vardı. İlk maç 26 Ekim 1923 Cuma günü İstanbul’da yapılacaktı.

    24 Ekim 1923 Çarşamba akşamı Galata rıhtımına yanaşan İmparator Trayan adlı beyaz vapur ilk rakibimizle Karadeniz boğazı istikametinden memleketimize getirmiştir. Bu ne muazzam bir hâdise idi, Galata rıhtımı binlerce karşılayıcı ile dolmuş, istikbalcıların feslerini giyen Rumenlerin mütemadi fotoğrafları çekiliyor; beri yanda eski tarihi topçu kışlası meydanı Taksim stadında da hummalı bir faaliyettir gidiyordu. İki bin kişilik kapalı ahşap bir tribün ve bir balkon inşa edilmiş, duhuliye tarafına tahta parmaklıklar yapılmıştı. 26 Ekim 1923 cuma günü bu stat, o devirler için en büyük rakam olan, 8 bin kişi ile dolmuş taşıyordu… Buruşuk çehresi değişmiş ve taravet kazanmış tarihi stadyumda, tam 20 gün önce sona eren, o 5 senelik meş’um işgal felâketinden sonra İstanbul’un 8 bin futbol âşığı, ilk defa olarak, hürriyet havası teneffüs ederek bir maç seyredecekti. Hem de, yine ilk defa olarak, bir milli maç!

    Heyecan eşsizdi. Halk sabırsızlanıyor, haftalardır yapılan neşriyat, münakaşalar, takımın tertip şekli ve maçın neticesi hakkındaki tahminlerle gerilmiş sinirler yaylarından fırlayacak oklara benziyorlardı.

    İşte, nihayet hakem Kratky sahaya çıktı. Onu alkışlar arasında Rumenler takip ettiler. Siyah pantolon ve göğüsleri milli armalı beyaz fanila giymişlerdi.

    Halkın yüzde 99’u ilk defa gördükleri bir yabancı milli takımını merak ve tecessüsle seyrederlerken yeni balkonun altındaki kapıdan görünen bir çiçek demeti halindeki grup stadı yerinden oynatan heyecan ve tezahürata sebep oldu: Türk milli takımı çıkıyordu!

    Hem futbolcular alkışlanıyorlardı, hem de o güzelim formaları… Beyaz pantolon ve beyaz fanilâ giymiş 11 Türk gencinin göğüslerini çevreleyen ay yıldızlı kırmızı bant, bu güzelim Türk sancağı bu bahtiyar delikanlılara ne güzel de yakışmıştı. Bu sevimli formayı, bu güzelim tabloyu ilk defa olarak görmenin mesut heyecanını halk bir türlü yenemiyor, (Yaşa; milli takım!) sesleri Taksim ufuklarını inletiyordu.

    Uzun süren merasimden sonra, yıllardır özlenen hâdise nihayet yaşanmış ve Türk milli futbol takımı ilk defa rakip bir milli takım karşısında mevki almıştı. Bu tarihi şerefe ulaşan 11 Türk genci şunlar olmuştur:

    Nedim (Altınordu )- Hasan Kâmil (kaptan. Fenerbahçe), Cafer (Fenerbahçe) – Nihat (Galatasaray), İsmet (Fenerbahçe), Feyzi (Altınordu) – Emin (Altınordu), Alâaddin (Fenerbahçe), Zeki (Fenerbahçe), Sabih (Fenerbahçe), Bedri (Fenerbahçe)

    Bu ilk maçımız, malûm olduğu üzere 2-2 beraberlikle neticelendi ve Türk milli takımının bu ilk iki golünü atmak tarihi ve ebedi şerefi de Fenerbahçeli Zeki (Sporel) e nasip oldu.

    İşte, yukarıdaki resim Türk ve Rumen milli takımlarını maçtan önce bir arada gösteriyor.

    Sağ baştaki şapkalı Rumen milli takımının meşhur kalecisi Pavlini’dir Onun sağında bizim kaleci Nedim, sonda Alâaddin, Emin, İsmet, Nihat, Sabih, Hasan Kâmil, Baron Feyzi merhum, Cafer, Zeki ve ortada çömelmiş olan da o gün ağır sakatlanmış olan Bedri’dir ki, yerine Kelle İbrahim girmişti.

    (Gelecek resim ve yazı: Türk sporunun ilk defa olarak olimpiyatlarda temsili ve 1924’de Paris’te Çekoslovakya’ya karşı çıkan futbol takımımız…)

    Rüştü Dağlaroğlu – 19 Haziran 1954 – Akşam Gazetesi