Etiket: Basri Dirimlili

  • Fenerbahçe’nin On Birinci Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe’nin On Birinci Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe, 27 Ağustos 1960 tarihinde başlayıp 25 Haziran 1961’de biten Türkiye Ligi’nde, 38 maçta 26 galibiyet, 9 beraberlik ve 3 yenilgi alarak on birinci Türkiye Şampiyonluğu’nu kazanmış oldu… Sezonun gol kralı, 30 maçta attığı 17 golle Lefter Küçükandonyadis oldu. Huzurlarınızda Fenerbahçe’nin on birinci Türkiye Şampiyonluğu ve emeği geçenler…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Milli Lig Maçları

    27.08.1960 / Fenerbahçe 3 – 0 Vefa

    03.09.1960 / Adana Demirspor 0 – 2 Fenerbahçe

    04.09.1960 / Gençlerbirliği 1 – 1 Fenerbahçe

    11.09.1960 / Fenerbahçe 3 – 1 Göztepe

    24.09.1960 / Fenerbahçe 2 – 0 Karagümrük

    15.10.1960 / Karşıyaka 1 – 7 Fenerbahçe

    16.10.1960 / Altay 0 – 1 Fenerbahçe

    21.10.1960 / Ankaragücü 1 – 3 Fenerbahçe

    22.10.1960 / Ankara Demirspor 2 – 2 Fenerbahçe

    29.10.1960 / Fenerbahçe 0 – 0 Beykoz

    06.11.1960 / Fenerbahçe 2 – 2 İstanbulspor

    19.11.1960 / Altınordu 0 – 0 Fenerbahçe

    20.11.1960 / İzmirspor 0 – 0 Fenerbahçe

    10.12.1960 / Fenerbahçe 2 – 1 P.T.T.

    11.12.1960 / Fenerbahçe 3 – 0 Şekerhilal

    17.12.1960 / Fenerbahçe 1 – 0 Feriköy

    18.12.1960 / Fenerbahçe 0 – 5 Galatasaray

    25.12.1960 / Fenerbahçe 1 – 3 Beşiktaş

    31.12.1960 / Fenerbahçe 3 – 0 Kasımpaşa

    14.01.1961 / Fenerbahçe 3 – 0 İzmirspor

    15.01.1961 / Fenerbahçe 4 – 0 Altınordu

    28.01.1961 / Fenerbahçe 2 – 0 Ankara Demirspor

    29.01.1961 / Fenerbahçe 1 – 0 Ankaragücü

    11.02.1961 / Şekerhilal 0 – 2 Fenerbahçe

    12.02.1961 / P.T.T. 0 – 1 Fenerbahçe

    18.02.1961 / Fenerbahçe 1 – 0 Feriköy

    04.03.1961 / Fenerbahçe 5 – 0 Adana Demirspor

    05.03.1961 / Fenerbahçe 3 – 3 Gençlerbirliği

    18.03.1961 / Fenerbahçe 1 – 0 Karagümrük

    19.03.1961 / Fenerbahçe 3 – 0 Kasımpaşa

    26.03.1961 / Göztepe 0 – 0 Fenerbahçe

    16.04.1961 / Fenerbahçe 6 – 2 İstanbulspor

    03.05.1961 / Fenerbahçe 1 – 0 Beşiktaş

    06.05.1961 / Fenerbahçe 3 – 1 Karşıyaka

    07.05.1961 / Fenerbahçe 1 – 1 Altay

    19.05.1961 / Fenerbahçe 1 – 1 Vefa

    24.06.1961 / Fenerbahçe 5 – 2 Beykoz

    25.06.1961 / Fenerbahçe 1 – 2 Galatasaray


    En Çok Forma Giyenler

    35 Maç : Hilmi Kiremitçi, Şeref Has

    31 Maç : İsmail Kurt

    30 Maç : Kadri Aytaç, Lefter Küçükandonyadis

    29 Maç : Naci Erdem

    27 Maç : Özcan Arkoç

    26 Maç : Osman Göktan

    25 Maç : Mustafa Güven

    24 Maç : Yüksel Gündüz

    23 Maç : Can Bartu

    17 Maç : Atilla Altaş

    16 Maç : Avni Kalkavan, Basri Dirimlili

    11 Maç : Şükrü Ersoy

    10 Maç : Ergun Öztuna, Nedim Günar

    9 Maç : Selçuk Hergül

    3 Maç : Akgün Kaçmaz, Hüseyin Yazıcı

    2 Maç : Bülent Tanyeri, Necdet Çoruh, Selahattin Torkal

    1 Maç : Burhan Sargın, Cahit Zeren


    En Çok Gol Atanlar

    17 Gol : Lefter Küçükandonyadis

    14 Gol : Yüksel Gündüz

    9 Gol : Naci Erdem

    7 Gol : Mustafa Güven

    6 Gol : Ergun Öztuna, Kadri Aytaç, Şeref Has

    5 Gol : Can Bartu, Hilmi Kiremitçi

    3 Gol : Selçuk Hergül

    1 Gol : Bülent Tanyeri, Cahit Zeren, Hüseyin Yazıcı

    Fenerbahçe'nin On Birinci Türkiye Şampiyonluğu
    Fenerbahçe’nin On Birinci Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe’nin 1. Türkiye Şampiyonluğu (1933)

    Fenerbahçe’nin 2. Türkiye Şampiyonluğu (1935)

    Fenerbahçe’nin 3. Türkiye Şampiyonluğu (1937)

    Fenerbahçe’nin 4. Türkiye Şampiyonluğu (1940)

    Fenerbahçe’nin 5. Türkiye Şampiyonluğu (1943)

    Fenerbahçe’nin 6. Türkiye Şampiyonluğu (1944)

    Fenerbahçe’nin 7. Türkiye Şampiyonluğu (1945)

    Fenerbahçe’nin 8. Türkiye Şampiyonluğu (1946)

    Fenerbahçe’nin 9. Türkiye Şampiyonluğu (1950)

    Fenerbahçe’nin 10. Türkiye Şampiyonluğu (1959)

  • Fenerbahçe’nin Onuncu Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe’nin Onuncu Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe, 30 Ağustos 1958 tarihinde başlayıp 14 Şubat 1959’da biten İstanbul Ligi’ni 18 maçta 14 galibiyet ve 4 beraberlik ile namağlup şampiyon tamamladı. Böylelikle Milli Lig maçlarına katılmaya hak kazanan Fenerbahçe, burada da Beyaz Grup’ta 14 maç yaptı ve 12 galibiyet, 2 beraberlik ile yine namağlup olarak, Kırmızı Grup birincisi Galatasaray’ın karşısına çıktı. Finalin ilk ayağını 1-0 kaybeden Fenerbahçe, ikinci maçta rakibini tam 4-0 yenerek, onuncu Türkiye Şampiyonluğu’nu kazanmış oldu… Sezonun gol kralı, 34 maçta attığı 19 golle Şeref Has oldu. Huzurlarınızda Fenerbahçe’nin onuncu Türkiye Şampiyonluğu ve emeği geçenler…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    İstanbul Ligi Maçları

    30.08.1958 / Fenerbahçe 5 – 1 Vefa

    17.09.1958 / Fenerbahçe 6 – 0 Kasımpaşa

    28.09.1958 / Fenerbahçe 0 – 0 Galatasaray

    05.10.1958 / Fenerbahçe 4 – 1 Beşiktaş

    09.10.1958 / Fenerbahçe 1 – 1 Karagümrük

    12.11.1958 / Fenerbahçe 2 – 0 Beykoz

    16.11.1958 / Fenerbahçe 4 – 1 Beyoğluspor

    22.11.1958 / Fenerbahçe 1 – 0 Adalet

    30.11.1958 / Fenerbahçe 4 – 0 İstanbulspor

    21.12.1958 / Fenerbahçe 3 – 1 Vefa

    28.12.1958 / Fenerbahçe 1 – 0 İstanbulspor

    04.01.1959 / Fenerbahçe 3 – 0 Beykoz

    10.01.1959 / Fenerbahçe 4 – 0 Kasımpaşa

    18.01.1959 / Fenerbahçe 0 – 0 Galatasaray

    25.01.1959 / Fenerbahçe 0 – 0 Beşiktaş

    28.01.1959 / Fenerbahçe 4 – 0 Karagümrük

    07.02.1959 / Fenerbahçe 1 – 0 Beyoğluspor

    14.02.1959 / Fenerbahçe 4 – 1 Adalet


    Milli Lig Maçları

    21.02.1959 / Fenerbahçe 3 – 1 Ankaragücü

    22.02.1959 / Fenerbahçe 2 – 1 Hacettepe

    28.02.1959 / Altay 0 – 1 Fenerbahçe

    01.03.1959 / İzmirspor 0 – 0 Fenerbahçe

    15.03.1959 / Fenerbahçe 2 – 1 Beykoz

    18.03.1959 / Fenerbahçe 1 – 0 Beşiktaş

    28.03.1959 / Fenerbahçe 1 – 1 Altay

    29.03.1959 / Fenerbahçe 1 – 0 İzmirspor

    08.04.1959 / Fenerbahçe 3 – 0 İstanbulspor

    18.04.1959 / Hacettepe 1 – 4 Fenerbahçe

    19.04.1959 / Ankaragücü 2- 3 Fenerbahçe

    13.05.1959 / Fenerbahçe 1 – 0 Beykoz

    17.05.1959 / Fenerbahçe 2 – 0 Beşiktaş

    07.06.1959 / Fenerbahçe 5 – 0 İstanbulspor


    Milli Lig Finalleri

    10.06.1959 / Fenerbahçe 0 – 1 Galatasaray

    14.06.1959 / Fenerbahçe 4 – 0 Galatasaray


    En Çok Forma Giyenler

    34 Maç : Lefter Küçükandonyadis

    32 Maç : Mustafa Güven

    31 Maç : Avni Kalkavan

    30 Maç : Basri Dirimlili, Şeref Has

    29 Maç : Akgün Kaçmaz

    28 Maç : Naci Erdem

    27 Maç : Özcan Arkoç

    26 Maç : Can Bartu

    24 Maç : Osman Göktan

    23 Maç : Ergun Öztuna

    20 Maç : Yüksel Gündüz

    14 Maç : Nedim Günar

    12 Maç : Niyazi Tamakan

    8 Maç : Necdet Çoruh

    7 Maç : Şükrü Ersoy

    4 Maç : Seracettin Kırklar

    3 Maç : Hüseyin Yazıcı


    En Çok Gol Atanlar

    19 Gol : Şeref Has

    15 Gol : Lefter Küçükandonyadis

    11 Gol : Can Bartu

    10 Gol : Mustafa Güven

    8 Gol : Ergun Öztuna

    6 Gol : Yüksel Gündüz

    2 Gol : Naci Erdem

    1 Gol : Avni Kalkavan, Basri Dirimlili, Hüseyin Yazıcı, Niyazi Tamakan, Seracettin Kırklar

    Fenerbahçe'nin Onuncu Türkiye Şampiyonluğu
    Fenerbahçe’nin Onuncu Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe’nin 1. Türkiye Şampiyonluğu (1933)

    Fenerbahçe’nin 2. Türkiye Şampiyonluğu (1935)

    Fenerbahçe’nin 3. Türkiye Şampiyonluğu (1937)

    Fenerbahçe’nin 4. Türkiye Şampiyonluğu (1940)

    Fenerbahçe’nin 5. Türkiye Şampiyonluğu (1943)

    Fenerbahçe’nin 6. Türkiye Şampiyonluğu (1944)

    Fenerbahçe’nin 7. Türkiye Şampiyonluğu (1945)

    Fenerbahçe’nin 8. Türkiye Şampiyonluğu (1946)

    Fenerbahçe’nin 9. Türkiye Şampiyonluğu (1950)

  • Mehmetçik Basri Öldü

    Mehmetçik Basri Öldü

    14 Eylül 1997’de bir Fenerbahçe efsanesi, Mehmetçik Basri öldü. İslam Çupi, 16 Eylül 1997 tarihli Milliyet gazetesinde kıymetli dostunun arkasından mükemmel bir yazıya daha imza attı.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Mehmetçik Erken Değil mi?

    Basri Dirimlili öldü…

    Basri Dirimlili ölürken, Fenerbahçe’de ve milli takımda büyük bir futbol uslubu, bir güzel çağ ve yenisi gelmesi mümkün olmayan bir kişilik ve adamlık dönemi kapandı.

    Türkiye’yi şimdi Basri’yi seyredenler ve seyretmiyenler diye ikiye ayırmak gerek.

    Ben talihliyim çünkü Basri’yi seyredenlerdenim.

    Şimdiki futbolcunun iyisini şöyle yazıyorlar…

    Mevkii olmayan adam, top ve kendisi sahanın neresinde ise, oranın gerektiği icaplarla futbol oynayan insan…

    Basri Dirimlili bundan 40 yıl önce herkesin adından önce mevkii ile anıldığı dönemlerde bu günkü tarzı uygular ve şimdi “modern oyuncu tipini” yarım yüzyıl öncesinden sahalara getirmiş isimdi.

    Neden Mehmetçik?

    Çok ipinci çok süratli ve yağsız vucuduna çok muhteşem bir teknikle birlikte, büyük bir yürek eklemiş ve sahalardaki korkusuzluğu bu yüzden “mehmetçik” sıfatı ile taçlandırılmıştı.

    Futbolcu olarak Fenerbahçe ve milli takımda ne kadar inanılmaz büyüklükte maçları varsa, sosyal yaşamda o kadar sade ve basit yaşamlı bir vatandaştı.

    Futbolu bıraktıktan sonra büyük ismi daha fazla para getirecekken, O Fenerbahçesinin içinde kalmaya her ikbale tercih etmiş ve tesisler müdürü olarak Fenerbahçe ve yaşamdaki ömrüne nokta koymuştur.

    Son yılları kendisinden sonra emekli olmuş iki Fenerbahçe futbolcusu Ercan Ziya ve Sarı – Lacivertli kulübün insan katalogu denince “hırsız” diye gündeme gelen Semai Şatıroğlu ile küçük bir aile ve küçük bir dünya kurarak, kendi cephesine çekilmiştir.

    Buruk Ayrılık

    Basri Dirimlili zamanından kalma Türkiye’de en eski yaşayan masörlerden Beşiktaşlı Zeki Er, futbolcunun bir milli maç bittikten sonra sahadan çıkmayıp çimeni dikkatle incelediğini görünce Dirimlili’ye sormuş. Ne arıyorsun diye…
    Meğer Basri’nin büyük mücadelede oyunun bir dakikasında diş protezi fırlamış ağızından onu arıyormuş.

    Beni çok severdi ama, buruk ayrıldı galiba benden…

    Bir kitap vardı idealinde… Bunu benim yapmamı istiyordu.

    Çok gitti, geldi bana…

    Ziya ve Ercan da vardı devrede…

    Ben “vaktim yok” diye, bazen doğru bazen yalan hava raporu ile atlattım hep onu.

    Tam karar verdik ortaya çıkarmaya kitabı…

    Geçen yıl benim beynim karıştı, arkasından kısmı felç… Uzun süre İnternational’de yattım ve çıktım.

    Her karşılaşmada sağlığımı sorarken, ben onu “nerde kitabım” diye alıyordum.

    Bu erken vefatı acaba bu kitaptan ve benden mi diye düşünüyorum.

    Üçlü beni teselli ediyor; Ziya, Ercan ve Semai…

    “Tanrı öyle istedi, sen değil…”

    İslam Çupi / 16 Eylül 1997 – Milliyet Gazetesi


    Not : İslam Çupi yazılarının derlendiği İslamÇupi.org sitesini sizlere tavsiye etmeden geçmeyelim.

  • Altan Dinçer Fenerbahçe’de

    Altan Dinçer Fenerbahçe’de

    Yukarıdaki fotoğraf 1955 yılında, Ankara’da çekilmiş. Yılmaz Gündüz’ün ve İnci Yiğit’in düğünlerinden… Sayın Murat Gündüz sağ olsun, sayesinde biliyoruz. Bugünkü konumuz “Altan Dinçer Fenerbahçe’de” diyebilmek için kulübün başına gelenler. Muhtar Sencer ile beraber Fenerbahçe basketbol şubesinin kurucusu olan Cem Atabeyoğlu, doyumsuz kalemiyle, Altan Dinçer’in Fenerbahçe’ye transferini anlatıyor.

    Fotoğrafta ise kimler yok ki… Altan Dinçer, Cem Atabeyoğlu, Muhtar Sencer, Erdoğan Karabelen, Sacit Seldüz, Rüştü Dağlaroğlu, Reşat Dermanver, Selahattin Torkal, Basri Dirimlili… Hepsi nur içinde yatsın.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Mahvolduk!

    Bir sabah Cağaloğlu’ndaki evime gelen Muhtar Sencer o telaşlı haliyle,
    “Mahvolduk… Mahvolduk…” diye içeri dalmıştı. Ve kendini holdeki koltuğun üzerine külçe gibi bırakırken “Altan’ın lisansını alamıyoruz. Mahvolduk” diye inlemişti.

    Sevgili dostumun tarifsiz bir heyecan içinde anlattığına göre, Altan Dinçer, Teşvik Turnuvası’nın bir maçında Vefa takımında oynadığı için Beden Terbiyesi Bölgesi bu sporcunun transferine izin vermiyordu. Bir sporcunun, bir sezon içinde iki takımda yer alamayacağı yolundaki genel prensip, Altan Dinçer’in Vefa’dan Fenerbahçe’ye transferini engelliyordu.

    Ben de şok olmuştum. Kafamı toparlamaya çalıştım zorlukla. Sonra çalışma odama geçip, oradaki yönetmeliklere sarıldım. Bildiğime inandığım bir hususu bir kez de gözlerimle görüp kendi kendime kanıtlamaya çalıştım. İncelediğim yönetmelikler beni rahatlatmıştı. Salonda döndüğümde Muhtar bir yandan kahvesini içiyor, bir yandan da karşısına oturttuğu rahmetli anneme olup bitenleri anlatmaya çalışıyordu.

    “Kahveni iç, gidelim” diye konuştum.

    Muhtar’cık şaşırmıştı. Fakat yine de iki yudumda kahvesini içti:

    “Nereye gideceğiz?” diye sormaktan da kendini alamadı.

    “Nereye olacak?” dedim sakin bir sesle “Bölge’ye, Altan’ın lisansını almaya gideceğiz”

    Asla inanmamıştı, daha doğrusu inanamamıştı bir türlü. Nitekim yolda durmadan aynı konuyu tekrarlıyordu:

    “Vefalılar, Teşvik Turnuvası’nın maç kağıdını getirip Bölge’ye vermişler. Altan oynamış bu maçta. Nasıl faka bastık yahu?” diyordu durmadan.

    “Üzme kendiniii” diyordum ona “Bir de ben konuşayım bakalım”

    “Konuşmasına konuş ama, bitti bu iş artık” diye söyleniyordu arkadaşım.

    Ne Yapıp Edip O Lisansı Almalıydık

    Muhtarcığım alabildiğine büyük bir karamsarlığın içindeydi. Onu gayet iyi tanırdım. Ne söylesem onu feraha çıkaramazdım. Bu konuda onu bu büyük karamsarlıktan ancak Altan’ın lisansını kurtarabilirdi.

    O zamanlar Beden Terbiyesi İstanbul Bölge Müdürlüğü’nün Sicil ve Lisans Servisi Şefi, Sorbon Üniversitesi’nin Yüksek Matematik bölümünden mezun olmuş rahmetli Raşit Bey’di. Cin gibi zeki, yönetmelikleri ezbere bilen, son derece dürüst, fakat asık suratlı bir insandı rahmetli. Hayli de sertti. Muhtar’ı koridorda bıraktım, odasına tek başıma girdim. Reşit bey, beni karşısında görünce, gözlüklerinin üzerinden baktı her zamanki gibi donuk sesiyle;

    “Hoş geldin.” Dedi ve hemen arkasından sordu “Hayrola bir şey mi var?”

    “Altan’ın lisansını almaya geldim Reşit Bey” diyiverdim.

    Gözlüklerinin üzerinden attığı bakışları birden sertleşiverdi:

    “Muhtar’a söyledim.” Diye homurdandı. “Altan, Teşvik Turnuvası’nda Vefa’da oynamış. Resmi maçta oynamış bir oyuncunun aynı sene içinde başka bir kulübe transferi yapılamaz. Bilmiyor musun? Seneye alabilirsin ancak”

    Sakince sordum kendisine:

    “Teşvik Turnuvası resmi maç mıdır Raşit Bey?”

    Bakışları alabildiğine alevlenmişti o anda:

    “Bölge tarafından düzenlenen Teşvik Turnuvası’nın resmi maç olduğunu bilmiyor musun sen?” diye homurdandı.

    Kara Kaplı Kitap Ne Diyor?

    Yine masum bir tavır takınmaya çalıştım:

    “Kabul Reşit bey. Fakat hangi kitabın hangi maddesine göre?” diye konuştum. “Bunu bana gösterirseniz, bir daha böyle hataya düşmem”

    Rahmetli Reşit Bey, bana bir şey öğretmek hevesiyle işin üzerine eğildi. Çekmecesinden “Basketbol Müsabaka Yönetmeliği”ni çıkardı. Sayfalarını birkaç kez baştan sona karıştırdıktan sonra:

    “Buraya alınmamış ama resmi maçtır Teşvik Turnuvası” diye söylendi.

    Cüretimi birden arttırıverdim:

    “Fakat bu söylediğiniz, Basketbol Müsabaka Yönetmeliğinin son maddesine biraz ters düşmüyor mu Reşit Bey?” diyiverdim.

    Adamakıllı öfkelenmişti. Bu öfkeyle yönetmeliğin son sayfasını açtı ve son maddeye baktı. Bu son maddede “Bu yönetmelikte yer almayan hususlar için Futbol Müsabaka Yönetmeliği esas alınır” diyordu. O bu maddeyi okurken, cebimden çıkardığım Futbol Müsabaka Yönetmeliği’ni usulca masası üzerine bıraktım. Bu yönetmelikte “Resmi Müsabakalar”ın ne olduğu açıkça izah eden bir madde vardı. Onu gösterdim. Okudu. Bu maddede Teşvik Müsabakaları diye bir kayıt yoktu. Olamazdı da zaten Teşvik Turnuvaları yalnız basketbol ve voleybolda vardı. Ve takımları liglere hazırlamak amacıyla düzenlenirdi. Reşit Bey fena halde öfkelenmiş, yüzü kıpkırmızı olmuştu. Üst üste belki üç dört defa okudu maddeleri. Sonra yine gözlükleri üzerinden baktı bana yine:

    “Sen de biliyorsun ya Teşvik Turnuvaları’nın resmi maç olduğunu” diye homurdandı.

    Boynumu büküp öfkeli gözlerine baktım:
    “Kara kaplı kitabın söyledikleri yanında benim bildiklerimin ne değeri olabilir ki Raşit Bey?” diye konuştum.

    Durdu, uzun uzun düşündü. Kara kaplı kitap, onun pek büyük bir sadakatle bağlı olduğu şeydi. Birden çekmecesini çekti., bir lisans çıkardı. Bana uzatırken yüzünde ve bakışlarında hafif bir tebessümün bir an için belirip uçtuğunu fark ettim.

    “Maddelerdeki açıklardan faydalandın” diye söylendi.

    “Vazifemiz de bu Reşat Bey” diyiverdim gayriihtiyari.

    Bu kez yüzünde, bir an için de olsa açık ve seçik bir tebessüm belirmişti:

    “Hak ettin” diye söylendi “Al Altan’ın lisansını, git”

    Altan Dinçer Fenerbahçe’de

    Lisansı kapmamla teşekkürü basıp odasından fırlamam bir oldu. Kapının önünde tarifsiz heyecanlar içinde, piposunu kemire kemire volta atmakta olan Muhtar’a elimdeki lisansı uzattım.

    “Al bakalım Altan’ın lisansını” diye söylendim.

    Muhtarcık, elinde tuttuğu lisansa hayretler içinde bakıyor, gözlerine inanamıyordu sanki. Sonra birden boynuna sarılıp “Allah Allah” nidalarını atmaya başlamıştı.

    İşte koca Altan Dinçer, yönetmeliklerdeki küçücük bir madde açıklığı sayesinde resmen Fenerbahçeli oluvermişti böylece.

    Elbette ki Fenerbahçeli milli futbolcu Yaşar Alpaslan’ın özbeöz yeğeni olan Altan Dinçer de “Oğlan çocuk dayıya çeker” sözünü boşa çıkarmayıp Fenerbahçeli olacaktı. Seneler sonra Altan, yine Fenerbahçeli bir bayan voleybolcu olan Seçkin ile evlenecek ve yıllar sonra da bu Fenerbahçeli çiftin çocukları Kemal Dinçer, Sarı-Lacivert’li forma altında basketbol oynayacak, takım kaptanlığı yapacak ve sonunda takımın menajeri olarak başa geçecekti.

    Cem Atabeyoğlu / Altan Dinçer Fenerbahçe’de

  • Mehmetçik Basri’nin Vedası

    Mehmetçik Basri’nin Vedası

    Basri Dirimlili… “Mehmetçik” Basri Dirimlili… 1953-1963 yılları arasında 197 resmî maçta oynayıp 7 gol atan bu efsanevî Fenerbahçe futbolcusu, 55 yıl önce bugün, 3 Temmuz 1965’de jübilesini yaptı. Ertesi gün, 4 Temmuz 1965 tarihli Akşam gazetesinde İslam Çupi mükemmel yazılarından birine daha imzasını atıyor ve Mehmetçik Basri’nin vedası aşağıdaki cümlelerle ölümsüzleşiyordu…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu

    Not : İslam Çupi’nin yazılarının toplu halde durduğu İslamÇupi.org adresini de hatırlatmadan geçmeyelim.


    Mehmetçik Basri’nin Vedası

    Bir adam kayboldu belediye ışıkları altında.

    Bir adam futboldaki 20 yılını bir gecenin sıcaklığı içinde eritti.

    Bir adam çeyrek asra yaklaşan futbol gayretini dün akşam 3-5 karanfilin süslediği bir yuvarlak yeşillikle tattı.

    Bu adam Basri idi.

    Basri Dirimlili…

    Bu adam saçını, kaşını, gözünü, burnunu, kaburgalarını hibe ettiği yeşillikten sadece birkaç omuz aldı; 30 dakikada..

    Biz bu jübile maçına ağladık.

    Oynayanlar niçin oynuyor, bırakanlar niçin bıraktı diye ağladık.

    Bir 43’ü yemiş Lefter niçin öttürdüğü toplarla milleti ağlatsın dedik.

    Bir Turgay’ın ellerinden niçin mahrum olalım dedik.

    Can niçin İtalyan çimenlerini kazıyıp dursun dedik.

    Topkapı Müzesindeki Şah İsmail tahtına bakar gibi dikizledik bu maçın ilk devresine.

    Neden bıraktılar, niçin oynuyorlar dedik.

    Can daha birinci dakikada Lefter’in alabildiğine klası ile uzandığı goldeki penaltıyı niye direklerin üzerinden avuta attı diyelim.

    Gerçek şu ki, insanın dün akşamki oyunu gördükten sonra şu ülkede futbol ayakkabısı almağa az değil, biraz değil, pek çok, çok, çok utanırdı.

    Işıklar Basri için ölmüştü ikinci devrede.

    Bir seyirci Leyla’sını arıyordu sol bek yerinde…

    Fakat Basri son duşunu almış ve son limonunu yiyordu tribünde..

    Zaman ve maçlar devam edecek, Basri’siz, Lefter’siz, sonra da Metin’siz, Can’sız…

    İslam Çupi / 4 Temmuz 1965 – Akşam Gazetesi – Mehmetçik Basri’nin Vedası


    Fenerbahçe : Hazım Cantez, İsmail Kurt, Atilla Altaş, Basri Dirimlili (İsmail Alemdaroğlu), Şeref Has, Özer Kanra, Osman Göktan, Ali İhsan Okçuoğlu, Şükrü Birand, Can Bartu, Ziya Şengül, Lefter Küçükandonyadis, Aydın Yelken

    Şöhretler : Turgay (Necdet), Nihat, Candemir (Tuncer), B.Ahmet (Yalçın), Turgay, Kadri, Naci (Yılmaz), Kadri, Cevdet, Kasapoğlu, Suat, Yusuf, Metin, Cemal, Mahmut ve Hilmi

  • Fenerbahçe’nin 50. Yıl Törenleri II

    Fenerbahçe’nin 50. Yıl Törenleri II

    Bundan tam 63 yıl önce bugün, 9 Haziran 1957 tarihinde Fenerbahçe, 50. kuruluş yıl dönümü törenleri kapsamında Dolmabahçe Stadı’nda Fransa’nın Toulouse takımı ile yaptığı maçı 2-2 berabere bitirdi. Fenerbahçe’nin 50. yıl törenleri II detaylarını dönemin Cumhuriyet gazetesinden okuyalım.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Beraberlik Günleri

    Fenerbahçe’nin 50. yılda şansı beraberlikten açıldı. Galatasaray’la yapılan tekaütler maçı 0-0 sona erdi. Genç takım Beyoğluspor genç takımı ile 2-2 berabere kaldı. Nihayet Fransa Kupası’nı kazanan, Aston Villa’yı 2-1 yenen Toulouse ile de (A) takım güzel bir maçtan sonra 2-2 berabere kaldı.

    Toulouse maçından önce Fenerbahçe’ye Beden Terbiyesi Umum Müdürü Nizamettin Kırşan teşkilat adına büyük bir kupa verdi. Futbol Federasyonu’nun kupasını ise aza Hasan Ekin verdi. Nihayet Beden Terbiyesi Bölge Müdürü Sait Selahattin Cihanoğlu 1956-1957 lig şampiyonluğunun kupasını verdi, oyuncuları tebrik etti. Kulüp madalyaları dağıttı. Memleketin muhtelif yerleri ve müesseselerinden gelen kupalar takıma verildi.

    Fransa’da ve Avrupa’da tanınan bir takıma karşı alınan bu netice cidden iyi idi. Fakat ilk tertip daha evvel değiştirilseydi belki hırsla iyi bir futbol oynayan sarı-lacivertliler sahadan galip ayrılabilirlerdi.

    İkinci golde müdafilerin yardımı Şükrü’ye şarttı. Forvette Can çok iyi çalıştı. Fenerbahçe’nin son yarım saatteki tertibi başarılı idi. Fransız takımı ise biraz ağır olmakla beraber iyi futbol oynayan bir ekip. Müdafaaları sert ve inatçı idi. En fazla sağ açık göz doldurdu. Şükrü yediği iki gole rağmen muhakkak üç golü kurtardı.

    İlk tehlikeli şutu Bouchouk attı, direğe çarparak döndü. 13. dakikada Necdet’ten sonra Nedim’i geçen iç rahat bir şekilde sağ açığa pas verdi. O da Şükrü’nün sağından topu ağlara yuvarladı. 31. dakikada Şükrü İbrahim’in ayağına atlayarak bir gole mani oldu. Dört dakika sonra Ergun’dan gelen topa Lefter çok güzel bir şekilde vurdu fakat top üst direğe çarparak kurtuldu. Devre 1-0 sona erdi.

    İkinci Devre

    İkinci devre dördüncü dakikasında geriden ceza sahası kenarında bir pas alan Can güzel bir vuruşla topu Roussel’in bakışları arasında ağlara taktı. 56. dakikada Can ve Niyazi bir fırsat kaçırdılar. 72. dakikada sağdan atılan faul atışını uzaklaştıramadılar. Top önüne düşen Aldo müdafilerin ve Şükrü’nün boş bıraktığı sağ köşeden ikinci golü attı. Bir dakika sonra ve üç dakika sonra Şükrü muhakkak iki golü şahane şekilde kurtardı. 80. dakikada Naci’nin gollük şutu üst direkten döndü. Bir dakika sonra Lefter’den Şeref’e gelen top onun kafa pası ile Niyazi’yi buldu. Onun ilerleyerek attığı ustaca şut beraberlik golü olarak Toulouse kalesine girdi. Biraz sonra Ergun’un şutu direği yalayarak dışarı çıktı. Böylece Fransa Kupası Şampiyonu Toulouse, İstanbul şampiyonu ile 2-2 berabere kaldı.

    Erdoğan Arıpınar


    Fenerbahçe : Şükrü Ersoy, Seracettin Kırklar, Nedim Günar, Naci Erdem , Basri Dirimlili, Necdet Çoruh (Avni Kalkavan), Ergun Öztuna (Turhan Bayraktutan), Lefter Küçükandonyadis, Şirzat Dağcı (Şeref Has), Can Bartu, Niyazi Tamakan

    Toulouse : Guy Roussel, Richard Boucher, Guy Nungesser, Marius Bruat, Rene Pielmelding, Pierre Cahuzac, Said Brahimi, Rene Dereudare, Aldo, Ailus Rytkonnen, Amid Bouchouk

  • Semai Şatıroğlu

    Semai Şatıroğlu

    Değerli ağabeyimiz Seyhun Binzet, Fenerbahçe tarihinin en muhteşem simalarından biri olan Semai Şatıroğlu ile karşınızda… Geride kitaplar dolusu yazılmamış anı bırakan bu büyük Fenerbahçeliyi her fırsatta anacağız. Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Fenerbahçe’nin Transfer Sihirbazı

    Bugünkü yazımın konusu, kulübe gelenler arasında tanıdığım en renkli adamlardan biri;
    Semai Şatıroğlu… Kadiköy’deki lakabı ile meşhur, Hırsız Semai.

    Semai abi İstanbul Yelken’e akşam üstleri takılır ve devamlı kahkaha atılan içki masalarının baş aktörü olurdu.

    Yelkenci değildi ama iyi sporcuydu. Önce boks yapmaya başlamış, sonra futbol oynamış.

    Fenerbahçe’ye transfer etmek için birçok sporcuyu kaçırdığı için bu hırsız lakabını almıştır. Kimsenin yerini bilmediği, gazetecilerin bile izini bulamadığı, biri Moda’da, diğeri Sakarya’da iki ayrı zula yeri vardır. Kaçırdığı sporcuları oralarda yok eder, transfer günü ortaya çıkarırdı.

    Hır’sız Semai Şatıroğlu

    “Hırsız” lakabını başkasına söyleseniz küfür gibi algılanır ama o bu takma adı çok severdi ve iltifat gibi algılardı. “Hır’sız, hır çıkarmayan, sakin, efendi demektir” diye savunurdu.

    Akrabalığımız da vardı, halamın kayınbiraderi idi. Kulübe gelince hemen beni çağırır, “Seni takip ediyorum” diye yarışta aldığım sonuçlar ve okul durumum hakkında inanılmaz doğru bilgiler vererek, beni şaşırtırdı.

    Sonra gazeteciliğe başladı ve Hürriyet’te Haldun Simavi’nin sağ kolu oldu. Her yere beraber gittiler.

    Bir Paris dönüşü yine kulübe gelmişti. Gururla blazer çeketini gösterdi. “Gel, düğmelere bak bakalım, nereden almışım?” dedi. Pırıl pırıl Pierre Cardin amblemli hem önünde, hemde kolunda düğmeler vardı.

    “Iyi para vermişsin, nasıl oldu?” diye sordum, olayın iç yüzünü anlattı…

    Simavi, Pierre Cardin’den yüklü bir alışveriş yapmış, Semai abi de yanındaymış. Ertesi gün bulduğu tercüman bir Türk coçukla mağazaya bir daha gitmiş ve alınan blazerın cebinden yedek düğme çıkmadığını söyleyerek, bir takım yedek düğme almış. Üstüne bir de özür dilemişler. Yeldeğirmeni’nde coçukluk arkadaşı bir terziye bir ceket diktirip o düğmeleri taktırmış.

    “Acayip hava atıyorum, herkes ‘Hırsız Cardin’den çeket almış’ diyor” dedi. Ve müthiş kahkahasını bastı.

    Herkesin Sevdiği Sima

    Kulüpte tanımadığı yoktu. En sevdiği şey, herkese laf atmaktı.

    Beni Fenerbahçe’den Can Bartu ile tanıştırmıştı, Basri Dirimlili de çok iyi arkadaşı idi. Beraber geldiklerini hatırlarım.

    Vefat ettiği zaman Aziz Yıldırım Bodrum’a özel uçak yollayıp, naaşını kulübe getirtmişti.

    Bir keresinde takımla beraber Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ı ziyaret etmişler.

    Sunay’a “Bana bir hatıra verin de ‘Çaldım’ diye kulübe götüreyim. Bana hırsız derler” demiş. Sunay da eski bir mürekkep kurutucusu vermiş.

    “En büyük hırsız benim. Cumhurbaşkanı masasından bir hatıra çaldım” demişti ama bir türlü göstermedi.

    Bana unutulmaz bir de yardımı olmuştu.

    Ailemi Amerika Dallas’ta bırakarak, 4 ay askerlik için Burdur’a gitmiştim. Bizi 10 gün önce izinli yolladılar ama Türkiye’den çıkmak için terhisimi beklemem gerekirdi. Sene 1980! Her yerde askerler var.

    Semai abi bana “Sen Yeşilköy’e git. Orada Piratçı Kalamışlı Macun Mehmet var. O Hürriyetin polis muhabiri. Senin durumunu komutana anlatmış. Yurt dışına çıkmana ses çıkartmayacaklar. Amerika’da terhis olursun” dedi.

    Korka korka gittim ve hakikaten rahatça çıktım… Kadıköy’ün çok renkli bir simasıydı sevgili Semai abimiz…

    Seyhun Binzet

  • Yavru Vatan Sarı Lacivert

    Yavru Vatan Sarı Lacivert

    Fenerbahçe’nin ilk Kıbrıs seyahati 1959 yılında gerçekleşti. Türkiye’de nereye gitse beraberinde neşe ve bereket götüren sarı kanaryalar sayesinde bu defa yavru vatan sarı lacivert renklere boyandı. Tapfereritter yazıyor.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    3 Haziran 1959

    Fenerbahçe’nin altın dönemlerinden birini teşkil eden 1958-59 sezonu, Kıbrıs tarihinde de kritik dönemeçlerden birinin geçildiği bir dönem.. 11 ve 19 Şubat 1959’da sırasıyla Zürih ve Londra’da imzalanan Antlaşmalarla Kıbrıs Cumhuriyeti’nin; Türkiye, Yunanistan ve Birleşik Krallık’ın garantörlüğünde, bağımsız bir devlet olarak 16 Ağustos 1960’ta kurulmasına karar verilmiş.. 

    7 Mayıs 1959’da ise Yunan Başbakanı Konstantin Karamanlis Ankara’yı ziyaretle Türk mevkidaşı Adnan Menderes’le görüşmüş ve varılan mutabakatları pekiştirmişler. Ada’dadaki Türkler de anavatanla bağlarını pekiştirmek istiyorlar.

    Kıbrıs tarihinin ivme kazandığı bu ortamda, Kıbrıslı Türklerin sarı-lacivertli takımı Doğan Türk Birliği Türkiye’den renktaşını Lefkoşa’ya davet ediyor. İki kulüp arasında gönül bağı da var: 1938 yılında (bugün Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nde yeralan) Limasol’da kurulan Doğan Türk Birliği’nin ilk sarı-lacivert formalarını da Fenerbahçe hediye etmiş.. 

    Fenerbahçenin Kıbrıs’a Daveti

    Davete karşılık Fenerbahçe Kulübü “Maçı 3 Haziran’da yapabiliriz” diyor. Zira takvim yoğun: 7 Haziran’da İstanbulspor’la Lig maçı var, ardından 10 ve 14 Haziran’da final maçları (rakip averajla Galatasaray olacak, ancak o tarihte Vefa da potada).. 

    1 Haziran’da uçakla Lefkoşa’ya giden Müslim Bağcılar başkanlığındaki Fenerbahçe kafilesi asker futbolcuları Can Bartu ve Necdet Çoruh’a yurtdışına çıkış izni alamadığı için bu oyuncularından mahrum. 

    Karşılaşma öncesinde Fenerbahçe Türkiye Ligi’nde grup liderliğini garantilemişken, Doğan Türk Birliği de Kıbrıs Türklerinin Liginin dördüncü sezonunda lider. İlk iki sezonun (1955-56 ve 1956-57) şampiyonu..   

    Fenerbahçe Kıbrıs’ta

    Kıbrıs’a daha önce Türk takımlarının gitmişliği var. Örneğin 1932 yılında Seyhanspor ağırlıklı Adana Karması maçlar yapmış. Ancak, Türk sporunun büyükleri arasından Kıbrıs’a giden ilk takım Fenerbahçe..

    Her şey Marşımızda geçen “Türkün kalbi sende atar” dizesindeki gibi.. Kıbrıs’ta Ankara Palas Oteline yerleşen Fenerbahçe’ye gösterilen ilgi muazzam. Fenerbahçe’nin büyük coşku altında Türk bayrağıyla çıktığı Lefkoşa Taksim Stadı’nda oynanan maçı izleyenlerden biri (yeni devlet kurulduğunda Cumhurbaşkanı Yardımcısı olacak olan) Kıbrıs Türklerinin siyasi lideri Dr. Fazıl Küçük. Yine dönemin (Hürriyet’le birlikte) en yüksek tirajlı iki gazetesinden Yeni Sabah’ın Lefkoşa bürosu karşılaşmayı kazanacak takım için bir kupa koyuyor ortaya.   

    Maçta Türkiye’nin “Sarı-lacivertlileri” daha baskın: Yaklaşık 10.000 seyircinin izlediği ve Ahmet Sami Bey yönetimindeki maçı “Özcan Arkoç (Şükrü Ersoy), Seracettin Kırklar, Basri Dirimlili, Avni Kalkavan, Osman Göktan, Akgün Kaçmaz, Mustafa Güven, (kaptan) Naci Erdem, Şeref Has, Lefter Küçükandonyadis, Ergun Öztuna” kadrosuyla oynayan Fenerbahçe Lefter’in üç, Şeref’in bir golüyle daha 28. dakikada 4-0 öne fırlıyor. Maçın sonucu mukadder gibi. Ama önemli olan dostluğun kazanması: Karşılaşmanın ikinci yarısında Doğan Türk Birliği kalesine Fenerbahçeli Özcan Arkoç geçiyor. Fenerbahçe kalesini ise Şükrü Ersoy devralıyor. 60. dakikada kazanılan penaltıyı ise kaleci Şükrü kullanıyor ve Özcan’ın koruduğu kaleye beşinci golü atıyor. 

    Maç 6-0 bitiyor ve Dr. Fazıl Küçük seyircilerin coşkun tezahüratları altında Yeni Sabah Kupasını Fenerbahçe kaptanı Naci Erdem‘e takdim ediyor. 

    Maç farklı bitmiş ama ne gam. Kıbrıs doyamamış Fenerbahçe’ye. İkinci bir maç teklifi, Fenerbahçe tarafından yoğun maç programı nedeniyle geri çevrilmek zorunda kalırken, 21 Haziran’da Doğan Türk Birliği İstanbul‘a iade-i ziyarette bulunuyor ve Fenerbahçe’nin genç takımına 6-2 mağlup oluyor… 

    Fenerbahçe daha sonra Kıbrıs’ı defalarca ziyaret edecek.

    Ancak, zamanın hırpaladıkları da var.. 1963’te Kıbrıs’taki ortaklık çöküyor ve 1974’e kadar Kıbrıs Türklerini acı, yokluk ve keder dolu yıllar bekliyor. Limasol’da dört asırlık Türk varlığı sona ererken Doğan Türk Birliği Girne’ye taşınıyor. Maçın kupasını ortaya koyan Yeni Sabah gazetesi 1964’te yayın hayatına son verirken, Lefkoşa Taksim Sahası ise halihazırda BM Barış Gücü (UNFICYP) denetimindeki ara bölgede kalıyor, hatta bir ara (2014) ralli parkuruna dönüştürülüyor. 

    Fenerbahçe’nin yolu Limasol’la 53 yıl sonra, bu defa Dışişleri Bakanlığı’nın özel izniyle kesişti. UEFA Avrupa Ligi’nde aynı gruba düştüğü AEL Limassol’la 25 Ekim 2012’de Lefkoşa’da karşılaştı ve gülen taraf 72. dakikada Egemen Korkmaz’ın golüyle Türkiye’nin “sarı-lacivertlileri” oldu. Nitekim AEL Limassol da sarı-lacivert renklere sahipti. Bu da bir tesadüf değildi: 1950-57 arasında bu takımın formasını giyen Kıbrıslı Türk yıldız Sevim Ebeoğlu, Rum/Yunan milli renkleri mavi-beyaz yerine başka renk tavsiyesi isteyen Kulüp Başkanı Nikos Solominidis’e, gönül verdiği Fenerbahçe’nin renklerini önermiş; önerisi kabul görünce de İngiltere’ye gidip yeni formaları alıp getirmişti.. 

    Ama 1959’daki ilk ziyaretin Fenerbahçe için anlamı başkaydı. “Yeşil Ada”ya mutlu gitmiş şen dönmüştü Fenerbahçe.. Ve Doğan Türk Birliği kendi liginde şampiyon olurken, Fenerbahçe de 14 Haziran’da ezeli rakibi Galatasaray’ı 4-0’la hezimete uğratmış ve Milli Lig’in ilk şampiyonluğunu kazanmıştı..

    Tapfereritter / Yavru Vatan Sarı Lacivert