Etiket: Beden Terbiyesi Umum Müdürlüğü

  • Türk Futbolunun İdari Tarihçesi

    Türk Futbolunun İdari Tarihçesi

    “1959 Öncesi Şampiyonluklar” konusunda, en başından beri “1959 Öncesini İnkar, Devleti İnkardır” noktasında duruyoruz. Aşağıda okuyacağınız Türk Futbolunun İdari Tarihçesi, bu tezimizi kanıtlayan bir derleme olarak tarihe geçiyor.

    Gerek Türkiye Futbol Federasyonu’nun kuracağı komisyon, gerek kulüplerimiz ve gerekse araştırmacılar; bu derlemeden istifade ederek, Fenerbahçe Spor Kulübü tarihçilerine dair tezlerin ne denli isabetli olduğunu tahlil etme imkanı bulacaktır.

    Şimdi tarihe bırakalım…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    1959 Öncesini İnkar, Devleti İnkardır

    Türk Futbolunun İdari Tarihçesi

    15 Nisan 1921

    “İdman İttifakı Heyet-i Muvakkatesi” 269 maddelik son nizamname taslağı üzerinde çalışmaya başladı.

    “İşte, bu tarihlerde İsviçre’den tahsilden dönen Galatasaray’ın eski futbolcularından Yusuf Ziya Öniş, beraberinde getirdiği İsviçre Spor Teşkilatı nizamnamesini Galatasaray kulübünün 1 numaralı kurucusu Ali Sami Yen, Anadolu kulübünden Burhanettin Felek ve Fenerbahçe kulübü kurucularından Nasuhi Baydar ile beraber tercüme ederek 20 maddelik bir tüzük meydana getirmişlerdir” (San, Ünsi ve Var) “…

    “20 maddelik yönetmeliğin yetmeyeceği, “ayrıca kurulması düşünülen teşkilatın yalnız futbol değil, yapılan bütün spor dallarını kapsamasının da ön plana alınmasının zorunlu olduğu anlaşılmıştır.” (Ertuğ)

    20 Haziran 1921

    Uluslararası Olimpiyat Komitesi Başkanı Baron Pierre de Coubertin, Lozan’dan Selim Sırrı Tarcan’a yazdığı mektubunda şöyle diyordu:

    “Aziz meslektaşım; Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin son toplantısında Türkiye temsilcisi olarak yeniden aramıza katılmanızı rica etmekle görevlendirildim. Koşullar, görevinizi bir süre kesintiye uğratmış olsa da herkesin belleğinde yer etmiş bulunan kişisel dostluk duygularında hiçbir eksilme olmamıştır. Bu mektubu en içten duygularımla birlikte bunun güvencesi olarak kabul etmenizi rica ederim.”

    27 Kasım 1921

    İdman İttifakı Heyet-i Muvakkatesi’nin Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı tüzel kişiliğine esas olacak nizamnamesi Dâhiliye Nezareti (İçişleri Bakanlığı) onayına sunuldu.

    İİHM’nin kuruluş amaçları, kısaca, “Türkiye’deki beden eğitimi ve spor işleriyle spor kulüplerine yardım etmek, üye kulüpler arasındaki ilişkileri kurala bağlayıp düzenli-dostça yürümesini sağlamak, yeni sporcuların yetişip yeni kulüplerin kurulmasına önayak olmak, her türlü spor, beden terbiyesi ve idman faaliyetini idare, teşvik, himaye ve tensip ve Türk idmancılığını dâhilde ve hariçte tam salahiyetle temsil etmektir.”

    22 Mayıs 1922

    İdman İttifakı Heyet-i Muvakkatesi, Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı adıyla tüzel kişilik kazandı.

    İİHM, doğal gelişme süreçleri içinde, tescil işlemlerinin bittiği 22 Mayıs 1922 tarihinde, yerini, Cemiyetler Kanunu’na göre kendisi de tüzel kişi olan ve bu yönüyle Türkiye’nin ilk biçimsel spor yönetimi olarak beliren “federatif” nitelikteki TİCİ’ye bırakmıştır.

    25 Haziran 1922

    ‘Milli Olimpiyat Cemiyeti’ yerine ‘Kaim Cihan Müsabakalarına İştirak Cemiyeti’ kuruldu.

    Gerçek anlamda Türkiye’nin ilk ulusal olimpiyat komaitesi olan ve yürürlükteki dernekler hukuku hükümlerine göre özel hukuk tüzel kişisi olarak kurulan örgütün Reis-i Fahrîsi Şehzade Abdurrahim Efendi, Reis-i Hamîsi Şehzade Ömer Faruk Efendi, Reis-i Aslîsi Ziraat Müdür-ü Umumîsi Hasip Bey, Reis Vekiller Pertev Paşa ve Kemal Paşa, üyeleri Celal ve Dr. Server Kamil Beyler, saymanı Abidin Bey, veznedarı Ahmet Vefik Bey, merkezi İstanbul, faaliyet sahası ise bütün Türkiye olarak belirlendi.

    Türkiye’nin 1924 Olimpiyatları’na katılabilmesi için hükümetten istenen yardımın tutar ve gerekçelerini açıklayan ve Ali Sami Yen ile Selim Sırrı Tarcan’ın ortak imzalarını taşıyan mektup için:

    “14 Teşrinisani ve 613/110 Numaralı Lütufnameleri ile Talep Olunan Malumatın Berveçh-i Zir Arzı” (TMOK Arşivi)

    14 Temmuz 1922

    Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı, Fenerbahçe kulübü binasında ilk toplantısını yaptı. Bu toplantıda ilk heyet-i merkeziye oluşturuldu.

    31 Temmuz 1922

    Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nın genel merkez toplantısında cemiyetin ilk başkanı olarak Ali Sami Yen ve öteki Meclis-i İdare üyeleri seçildi.

    24 Ağustos 1922

    TİCİ Meclis-i İdaresi, geçici atletizm, güreş ve futbol encümenleri (federasyon) oluşturmuş, başkanlıklarına ise sırayla kendi başkan yardımcıları Burhan Felek ve Ali Seyfi’yle, üye Yusuf Ziya Öniş’i getirmiş, encümen üyelerinin de encümen başkanlarınca TİCİ Meclis-i İdare üyeleri arasından seçilmelerini öngörmüştür.

    1 Kasım 1922

    Türkiye İdman Mecmuası dergisinde yayınlanan bir yazıdan:

    “Kurtuluş Savaşı’nın sona ermesiyle, yalnız İstanbul’da yapılmakta olan spor türlerinin bütün Anadolu’ya yayıldığını, sırasıyla Ankara, İzmir, Rize, Trabzon, Konya, Mersin, Adana, Zonguldak, Sivas, Erzurum, Samsun, Bursa, Balıkesir, Eskişehir, Edirne’de 1922 yılı sonlarında yapılmaya başlandığını öğrenmekteyiz. Bu suretle spor türleri bütün yurtta yayılmakta ve dolayısıyla yalnız İstanbul’un dar bir bölgesi içinde sıkışıp kalarak örgütlenmiş TİCİ’nin genişletilmesi ve bölgeleri içine alacak duruma getirilmesi görüşü çoğunluk kazanmaktadır.” (Çeki – 1 Kasım 1922)

    10 Kasım 1922

    TİCİ Genel Merkezi, Ekim ayının başında yapması gereken üçüncü toplantısını yaptı.

    “Cuma günü Fenerbahçe kulübünde yapılan toplantı beş saatten fazla sürmüştür. Bu toplantının yalnız futbol federasyonunun çalışması konusundaki tartışma ile geçtiğini öğrenmekteyiz. Bu suretle de yalnız bir Futbol Federasyonu kimliği altında çalışmalarını sürdürmektedir.” (Çeki – 1 Kasım 1922)

    15 Ocak 1923

    FIFA, Türkiye’nin “nizamname-i dahilisine tevfikan” Türkiye’nin muvakkaten kabul olunduğunu kongrede keyfiyet-i kabulün mevki-i müzakereye konulacağını bildirdi.

    16 Şubat 1923

    TİCİ’nin 1923 Nizamnamesi düzenlendi.

    “İşbu teşkilat-ı umumiyeyi ihzar, ikmal ve tatbik eylemek üzere, en eski idman cemiyetleri murahhasları ve en maruf Türk idman mütehassıs ve muallimlerinin iştirakiyle 1340 (1924) senesi umumi kongresi toplanana kadar umumi kongre salahiyetini haiz” bir Heyet-i İhzariye kuruldu ve eski yönetim kurulunun bu geçici heyet olarak görevde kalması kararlaştırıldı.

    Nizamname “Türkiye’nin aksam-ı memalikinde” (Madde 1) örgütlenilmesini öneriyor ve idman mıntıkalarını “memleketin vaziyet-i coğrafiye ve iklimiye, vesait-i nakliye ve teşkilat-ı mülkiyeye göre tefrik edilen hudutlar dahilinde (Madde 4) kuruyordu.

    16 Mart 1923

    Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı yeniden örgütlendi.

    13 Nisan 1923

    Şehzadebaşı’nda Letafet Apartmanı’nda Kumkapı kulübünde yapılan toplantıda Türkiye Futbol Federasyonu kuruldu.

    21 Mayıs 1923

    Cenevre’de yapılan toplantıda Türkiye Futbol Federasyonu’nın FIFA üyeliği onaylandı.

    2 Ocak 1924

    Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı, İcra Vekilleri Heyeti (Bakanlar Kurulu) kararnameleriyle hem “kamu yararı gözeten dernek” statüsü edindi, hem de Türkiye’yi dışarıda temsil etmeye hükümetçe yetkili kılındı.

    4 – 12 Eylül 1924

    Birinci Türkiye Futbol Birinciliği düzenlendi. Harbiye şampiyon oldu.

    5 – 12 Eylül 1924

    TİCİ 1. Kongresi, Ankara’da Türk Ocağı’nda toplandı.

    Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk “Hamî” Başkanlığı, Başbakan İsmet İnönü ise “Fahrî” Başkanlığı kabul ettiler.

    TİCİ Başkanlığına Ali Sami Yen seçildi.

    Kongreye Adana, Ankara, Antalya, Bursa, Canik (Samsun), Edirne, Eskişehir, İstanbul, İzmir, Karesi (Balıkesir), Kocaeli, Konya ve Trabzon “şehir” mıntıkaları katılırken, ordu mıntıkalarından Harbiye ve Bahriye de temsilci göndermişti.

    Federasyonların kuruluş ve ikamet kararları alındı. İşbu Federasyonların 1928 Olimpiyatları hazırlığına şimdiden başlaması kararlaştırıldı. Yeni bölgeler kuruldu ve her sene Türkiye birincilik müsabakalarının farklı yerlerde düzenlenmesi kararı verildi.

    18 – 20 Eylül 1925

    TİCİ 2. Kongresi, Ankara’da Belediye Salonu’nda toplandı.

    Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk “Hamî” Başkanlığı, Başbakan İsmet İnönü ise “Fahrî” Başkanlığı kabul ettiler.

    TİCİ Başkanlığına Ali Sami Yen seçildi.

    Açılış konuşmasını yapan Başbakan İsmet Paşa “Memleketimizde spor teşebbüsü henüz sizin idare etmekte olduğunuz son şekliyle birkaç senelik teşebbüs olmakla beraber az zamanda kat ettiğimiz mesafeler bu işi hususi teşebbüslerin hevesleri için vücuda getirdikleri ve mesul oldukları bir teşkilat haricine çıkarmış, memleketin hayat-ı umumiyesinde bütün mücadelâtında onu bir mevki sahibi etmiştir.” dedi.

    Türkiye birinciliklerinin bir arada olmayıp spor mevsimine göre yapılması kabul edildi.

    28 Eylül – 1 Ekim 1926

    TİCİ 3. Kongresi, Ankara’da toplandı.

    TİCİ Başkanlığına Ali Sami Yen seçildi.

    Kongrenin açış konuşmasını yapan İsmet Paşa, TİCİ “yöneticileri ve kongre üyelerine, mıntıkaların ve federasyonların şikâyetlerinin yersiz olduğunu, her şeyin hükümetten beklenmemesi gerektiğini, hükümetin spora maddi-manevi desteğini verdiğini, hükümetin spor teşkilatına verdiği önem ve saygı derecesini kendilerinin de gösterdiği zaman daha iyi neticeler elde edileceğini, çünkü gençliğin Türk milletinin istikbali olduğunu bunun için çalışmalarda ciddi ve disiplinli olunması gerektiğini” belirtti.

    TİCİ’nin kongre temsilci heyetini kabul eden ve onlara oldukça uzun bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk ise sözlerini şöyle bitiriyordu:

    “Sizi bana gönderen hassas insanlardan mürekkep gençlik cevvaliyetiyle vatan ve milliyet aşkıyla hal-i feveranda bulunan kongrenize teşekkür ederim. Sizi avdet ederken Türkiye İdman Cemiyetleri İttihadı’nın teşkiline badi bütün insanların güzel niyetlerine ve baria muvaffakiyetlerine müteşekkir olarak selamlarım. Sözlerimde işaret ettiğim ciddi muvaffakiyatı bana, hükümet-i cumhuriye ve cumhuriyetin sahib-i aslisi ve murakıbı olan büyük Türk milletine fiilen gösterebileceğiniz zamana büyük Türk milleti namına muntazır olduğum sözlerini son sözlerim olarak söylerim.”

    2 – 10 Eylül 1927

    İkinci Türkiye Futbol Birinciliği düzenlendi. Muhafızgücü şampiyon oldu.

    6 – 9 Eylül 1927

    TİCİ 4. Kongresi, Ankara’da Halk Fırkası merkezinde toplandı.

    TİCİ Başkanlığına Ali Sami Yen seçildi.

    Kongrenin açılış konuşmasını yapan Millî Eğitim Bakanı Mustafa Necati Bey; “spor faaliyetlerinin federasyon suretiyle teşekkülünü ve bir program dâhilinde faaliyet yapılmasını arzu ettiklerini, sporun memleketin hayati mesele olduğunu, Türk sporculuğunun diğer yıllara nazaran çok ilerleme gösterdiğini ve bu kongrenin eğitim, ordu, bahriye ve spor teşkilatlarıyla meşgul olacağı için diğer kongrelerden daha büyük önem arz ettiğini” belirtti.

    Bu kongrede nizamname değişikliğiyle, umumî kongrelerin bir yerine iki yılda bir toplanması, mahallî ve millî şampiyonlarla, heyet reislerinin müsabakaları ücretsiz izlemeleri hükme bağlandı.

    21 Mayıs 1928

    1246 sayılı “Türkiye’de Gençlik Teşkilatlarının Türk Vatandaşlarına Hasrı Hakkında Kanun” Resmî Gazete’de yayınlandı.

    Kanun metni şu şekildeydi:

    Madde 1) Türkiye Cumhuriyeti dâhilinde gerek mekteplerde ve gerek mektep haricinde izcilik, keşşaflık, boyskotluk veya diğer nam ve unvan altında izcilik teşkilatı vücuda getirmek hakkı münhasıran Türk vatandaşlarına aittir.

    Madde 2) Birinci maddede zikredilen teşkilatı ecnebiler vücuda getiremeyeceği gibi bu kabil teşkilata ecnebi gençler dâhil olamazlar.

    Madde 3) Türk vatandaşlarından olanlar dahi birinci maddede zikredilen teşkilatı ancak Maarif Vekaleti’nin müsaadesiyle ve o vekaletin emir ve murakabesine tabi olmak vücuda getirebilirler.

    Madde 4) Bu kanun neşri tarihinden muteberdir. Madde 5) Bu kanunun ahkâmını icraya Dahiliye ve Maarif Vekilleri memurdur.

    2 – 8 Ocak 1931

    TİCİ 5. Kongresi, bir önceki kongreden 4 yıl sonra, Ankara’da Halk Fırkası merkezinde toplandı.

    TİCİ Başkanlığına Ali Sami Yen seçildi.

    Bu kongrede alınan kararlardan bazıları;

    Genelkurmay, Maarif, Sağlık ve Harici Vekilliklerinden genel merkeze oy hakkı olmayan birer delege gönderilmesi ve bunların müşavir üye olarak alınması;

    Hokey, Boks, ve Tenis federasyonları iptal edilerek bu sporların şimdilik tatbik edilmekte oldukları bölge idman heyetlerine bırakılması;

    futbol, güreş, atletizm, denizcilik ve eskrimin birer federasyon olarak muhafaza edilmesi;

    Binicilik, atıcılık, uçuculuk, kızakçılık ve dalgıçlık gibi ordu sporları için, ordu sporları federasyonu namı altında bir federasyon kurulması ve sporcuların, spor turnelerinde gazete muhabirliği yapmamaları idi.

    20 – 25 Haziran 1932

    TİCİ 6. Kongresi, Ankara’da Halkevi’nde toplandı.

    Merkezi umumî, bu toplanışında İstanbul mıntıkası ile Futbol Federasyonu arasındaki ihtilafı da inceledi ve kongrede bulunan müfettişlerin raporunu, Futbol Federasyonu başkanının izahatını ve İstanbul mıntıkası merkez heyeti reisi Orhan Beyin konuya ilişkin raporunu dinledi.

    Meselenin incelenip karar verildiği son toplantıda, kendisiyle alakalı olduğu için hakem durumunda bulunmasının uygun olmayacağından Futbol Federasyonu Başkanı Hamdi Beye toplantıdan çıkması rica edilmiş, o da bunun üzerine salondan çıkmıştır.

    Kongrede bir konuşma yapan Cumhuriyet Halk Fırkası Genel Sekreteri Recep Peker; “Partinin spor işleriyle ve sporculukla fevkalâde alakadar olduğunu, spora maddi-manevi her türlü desteği verdiğini, sporculuğun esaslı bir şekilde tanzim ve teşkilinin zaruri olduğunu, hükümetin spora bu sene önceki senelerden daha fazla para tahsis ettiğini, profesyonelliğe karşı olduklarını ve bunun için her türlü girişmeleri reddettiklerini, Türkiye birinciliklerini önümüzdeki sene yapacaklarını, kulüplerin, sporcuları kendi menfaatleri için değil millet için yetiştirmesi gerektiğini” belirtti.

    Bu kongrede federasyon seçimleri de tartışmalı geçti. Eski federasyon başkanları ve erkanından hiç biri vazife kabul etmek istememiş, bütün ısrarlara rağmen şiddetle reddetmişlerdi. Fakat neticede gene onlar seçilerek bir emrivaki karşısında bırakıldılar.

    7 – 10 Ekim 1932

    Üçüncü Türkiye Futbol Birinciliği düzenlendi. İstanbulspor şampiyon oldu.

    13 Ekim – 10 Kasım 1933

    Dördüncü Türkiye Futbol Birinciliği düzenlendi. Fenerbahçe şampiyon oldu.

    25 – 28 Ekim 1933

    TİCİ 7. Kongresi, Ankara Spor Salonu’nda toplandı.

    Kongre heyeti umumiyesi; Cumhuriyetin 10uncu yıl dönümü nedeniyle Bursa’da yapılamayan Türkiye futbol birinciliğinin gelecek sene Bursa’da yapılması kararlaştırıldı. Federasyonların raporlarını inceleyen komisyonun “beş sene müddetle Türkiye birinciliği yapmayarak bu paranın mıntaka sahalarına tahsisi” hakkındaki teklifi kabul etmedi.

    12 – 29 Ekim 1934

    Beşinci Türkiye Futbol Birinciliği düzenlendi. Beşiktaş şampiyon oldu.

    24 Ağustos – 8 Eylül 1935

    Altıncı Türkiye Futbol Birinciliği düzenlendi. Fenerbahçe şampiyon oldu.

    13 – 18 Nisan 1936

    TİCİ 6. Kongresi, Ankara’da Halkevi’nde toplandı. Kongrenin son gününde, voleybol ve basketbol federasyonlarının kurulmasına ve cezaların affına, Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı namı altında 14 yıl faaliyet gösteren bu teşkilatın nizamnamesinin maksadı temine kâfi gelmediği için yeni icaplara göre hükümler taşıyan bir nizamname ile teşkilat 18 Nisan 1936 tarihinden itibaren adının “Türk Spor Kurumu” olarak değiştirilmesine karar verildi.

    “Türk Spor Kurumu, ‘yarı-resmî niteliğine ve CHP parti örgütünün parçası olmasına karşın, dernekler hukuku hükümlerine göre son kurultayında adını Türk Spor Kurumu olarak değiştirmiş bir ‘özel hukuk tüzel kişisi’, bu yönüyle de Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nın yasal devamıdır.” (Kurthan Fişek)

    29 Haziran 1936

    Türk Spor Kurumu Dergisi yayın hayatına başladı.

    İlk sayıda yayınlanan “Maksadımız” başlıklı yazıda şöyle deniyordu:

    “Bu sene sekizinci kongresini akdeden “Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı,,, nizamnamesini yeni esaslara göre değiştirerek ismini de [Türk Spor Kurumu] na tahvil etmiştir.Bu yeni esaslara göre Türk Spor Kurumu; Yurdu kurtaran Ulu Önder Kamâl Atatürk’ün cumuriyet ve istiklalimizi kendisine tevdi etmiş olduğu Türk Gençliğini, ruhi ve manevi bakımdan olduğu kadar bedeni ve maddi bakımdan da bu değeri ölçülmez vediayı koruyabilecek iktidara sahip, şuurlu, canlı, bir düşünceli ve bir hareketli [bir sporcu gençlik birliği] halinde ilerletip geliştirmek vazifesini üzerine almıştır.Türk Spor Kurumu; bu vazifesini yaparken gençlerin sıhhat şartlarını göz önünde tutarak memlekette teknik icaplara uygun zevkli bir spor faaliyeti uyandırmıya çalışacak ve bu faaliyetin, ahlâklı ve vatansever Türk Gençliği için millî vasıfları hâiz ve o gayelere müteveccih olmasını temine dikkat ve ehemmiyetle uğraşacaktır.Bugün ilk sayısı çıkan Türk Spor Kurumu Dergisi Türk Spor Kurumunun bu yoldaki çalışmalarında, fikirlerinin yayım organı olacaktır.”

    21 Mart – 11 Temmuz 1937

    Birinci Millî Küme düzenlendi. Fenerbahçe şampiyon oldu.

    13 Şubat – 5 Haziran 1938

    İkinci Millî Küme düzenlendi. Güneş şampiyon oldu.

    23 Haziran 1938

    İcra Vekilleri Heyetince 6 Haziran 1938 tarihinde Yüksek Meclise arzı kararlaştırılan (Spor Teşkilatı) hakkındaki kanun lâyihası esbabı mucibesi ile birlikte 23 Haziran 1938’de Büyük Millet Meclisi Yüksek Reisliğine sunuldu..

    29 Haziran 1938

    3530 sayılı Beden Terbiyesi Kanunu ile “Başbakanlığa bağlı” Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü kuruldu.

    Gençlik Spor Bakanlığı’nın onayıyla federasyon kurmak, ülke çapında spor tesisi yapımıyla ilgili çalışmaları yürütmek, sporcu ve kulüplerin tescil, vize ve transfer işlemlerini izleyip kayıtlarını tutmak, Spor-Toto uygulamalarını düzenlemek ve yurttaşın spordaki bilgi ve ilgi düzeyini yükseltmekti.

    Kanun Maddesi 6) Beden terbiyesi genel direktörü Başvekil tarafından intihab ve Cumhur Reisinin tasdiki ile tayin olunur. Genel direktör bu kanunun hükümleri dairesinde kurulan teşekküllerin merci ve âmiri olup bu teşekküllerin çalışmalarından mesuldür.

    1939

    Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü’nce çıkarılan bir talimatnameyle TİCİ’den TSK’ya devredilen Türkiye Millî Olimpiyat Komitesi, BTGM’ye bağlandı.  

    19 Mart – 9 Temmuz 1939

    Üçüncü Millî Küme düzenlendi. Galatasaray şampiyon oldu.

    31 Mart – 7 Temmuz 1940

    Dördüncü Millî Küme düzenlendi. Fenerbahçe şampiyon oldu.

    21 – 22 Eylül 1940

    Yedinci Türkiye Futbol Birinciliği düzenlendi. Eskişehir Demirspor şampiyon oldu.

    12 Mart 1941

    Resmî Gazete’de 15309 numaralı kararname yayınlandı.

    “İlişik (1) sayılı listede yazılı kulüplerin hizalarında gösterilen adlar altında birleştirilmeleri ve (2) sayılı listede yazılı olanların da kapatılmaları; Beden Terbiyesi Genel Direktörlüğünün 15/2/1941 tarih ve 1320 sayılı tezkeresile yapılan teklifi üzerine 3530 sayılı kanunun 13 üncü maddesinin son fıkrasına tevfikan İcra Vekilleri Heyetince 1/3/1941 tarihinde kabul olunmuştur.”

    30 Mart – 6 Temmuz 1941

    Beşinci Millî Küme düzenlendi. Beşiktaş şampiyon oldu.

    12 – 15 Temmuz 1941

    Sekizinci Türkiye Futbol Birinciliği düzenlendi. Gençlerbirliği şampiyon oldu.

    23 – 25 Mayıs 1942

    Dokuzuncu Türkiye Futbol Birinciliği düzenlendi. Harbiye şampiyon oldu.

    3 Haziran 1942

    Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü, 4235 sayılı yasayla Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlandı.

    14 Mart – 19 Mayıs 1943

    Altıncı Millî Küme düzenlendi. Fenerbahçe şampiyon oldu.

    12 Mart – 19 Mayıs 1944

    Yedinci Millî Küme düzenlendi. Beşiktaş şampiyon oldu.

    27 – 30 Mayıs 1944

    Onuncu Türkiye Futbol Birinciliği düzenlendi. Fenerbahçe şampiyon oldu.

    11 Mart – 20 Mayıs 1945

    Sekizinci Millî Küme düzenlendi. Fenerbahçe şampiyon oldu.

    12 – 29 Mayıs 1945

    On birinci Türkiye Futbol Birinciliği düzenlendi. Harbiye şampiyon oldu.

    6 Nisan – 12 Mayıs 1946

    Dokuzuncu Millî Küme düzenlendi. Fenerbahçe şampiyon oldu.

    25 – 28 Mayıs 1946

    On ikinci Türkiye Futbol Birinciliği düzenlendi. Gençlerbirliği şampiyon oldu.

    22 Mart – 25 Mayıs 1947

    Onuncu Millî Küme düzenlendi. Beşiktaş şampiyon oldu.

    24 – 26 Mayıs 1947

    On üçüncü Türkiye Futbol Birinciliği düzenlendi. Ankara Demirspor şampiyon oldu.

    21 Mayıs – 5 Haziran 1949

    On dördüncü Türkiye Futbol Birinciliği düzenlendi. Ankaragücü şampiyon oldu.

    18 Mart – 21 Mayıs 1950

    On birinci Millî Küme düzenlendi. Fenerbahçe şampiyon oldu.

    1 – 11 Haziran 1950

    On beşinci Türkiye Futbol Birinciliği düzenlendi. Göztepe şampiyon oldu.

    17 – 27 Mayıs 1951

    On altıncı Türkiye Futbol Birinciliği düzenlendi. Beşiktaş şampiyon oldu.

    13 Mayıs 1960

    Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü, 7474 sayılı yasayla Başbakanlık makamına bağlandı.

    29 Ağustos 1962

    Profesyonel Futbol Yönetmeliği, Resmî Gazete’de yayınlandı.

    Madde 1) Bu Yönetmelik, profesyonel takım kuran kulüplerle profesyonel futbolcular ve bu teşekkül ve şahıslarla Futbol Federasyonu arasındaki münasebetlerde tatbik olunur.

    85. maddede “Bu yönetmelik hükümlerini Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü yürütür” deniyordu.

    11 Şubat 1970

    Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü, 1-21/1156 sayılı kararname ile Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlandı.

    1977

    Devlet Planlama Teşkilatı’nın “Beden Eğitimi ve Spor Özel İhtisas Komisyonu Ön Raporu” yayınlandı.

    “Federasyon birçok kulübün bir araya gelerek aynı amaç için birleştikleri bir topluluktur. Spor kulüpleri aynı amaç için birleşerek Federasyon’u kurarlar ve bunların yöneticilerini kendi aralarından seçerler. Anayasamızın 29’uncu maddesi gereğince herkes dernek kurrar. Spor kulüpleri de birer dernek olduğuna göre 1630 sayılı Dernekler Kanunu derneklerin federasyon ve konfederasyonlar halinde birleşebileceklerini belirlemektedir ve aynı kanun gereğince de uluslararası beraberlik ve işbirliği sağlayabilirler. Bu durum yurdumuzda ilk federasyonların kurulduğu 1922 yılından 1936’ya kadar Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı zamanında uygulanmıştır.”

    7 Kasım 1982

    Yeni Anayasa’da ilk spora yer verildi. Böylece ülkemizde ilk kez spor ve sporcu Anayasa’nın teminatı altına alındı.

    14 Aralık 1983

    Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü 179 sayılı kanun hükmünde kararnameyle Milli Eğitim ve Gençlik ve Spor Bakanlığı bünyesinde yer aldı.

    21 Mayıs 1986

    T.B.M.M.’de kabul edilen 3289 sayılı “Gençlik ve Spor Hizmetleri Kanunu” ile Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü adı, Beden Terbiyesi ve Spor Genel Müdürlüğü olarak değiştirildi.

    5 Mayıs 1988

    T.C. Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğü’nün “Türkiye Futbol Federasyonunun Kuruluş ve Görevleri “Hakkında Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim Komisyonu Raporu’ndan:

    Ülkemizde de her geçen gün gelişen profesyonel futbolun, Batıda olduğu gibi profesyonelce yönetilmesi zaruret haline gelmiştir. Profesyonel futbolun, amatör futbol şartlarına göre düzenlenmiş teşkilat ve kaidelerle yönetilmesi çeşitli aksamalara yol açmaktadır. Bu nedenlerle, profesyonel futbolun, profesyonelce yönetilmesi ve böylece futbolumuzun daha ileriye götürülebilmesi maksadıyla, özel hukuk hükümlerine tabi ve tüzelkişiliği haiz Türkiye Futbol Federasyonunun kuruluş ve görevleri hakkındaki bu Kanunun hazırlanması gerekmiştir.”

    27 Mayıs 1988

    T.B.M.M.’de “Türkiye Futbol Federasyonunun Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun” kabul edildi.

    2 Mart 1989

    T.B.M.M.’de “Türkiye Futbol Federasyonunun Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesine Dair Kanun” kabul edildi.

    1989

    Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü’nün Başbakanlık Devlet Bakanlığı’na bağlanması nedeniyle adı “Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü” oldu.

    10 Nisan 1992

    Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı ve İstanbul Milletvekili Yusuf Namoğlu ve 33 Arkadaşının, 27.5.1988 Tarih ve 3461 Sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Millî Eğitim Komisyonu Raporu’ndan:

    “Ülkemizde futbol faaliyetleri uzun yıllar Beden Terbiyesi ve Gençlik Spor Genel Müdürlüğü çatısı altında ve ona bağlı Futbol Federasyonu eliyle yönetilmiştir. Futbolun ülke sporu içindeki yeri ve önemi dikkate alınarak, özerkleştirilmesi düşüncesi gündeme gelmiştir. Bu amaçla 3461 sayılı Kanun çıkarılmış, futbolun, içinde yer alan birimler ile kurum ve kuruluşlar eliyle kendilerinin seçtikleri kişiler tarafından yönetilmesi amaçlanmıştır. Ancak, bilahara 3461 sayılı Kanunun seçime ilişkin hükümleri 3524 sayılı Kanunla değiştirilerek, Federasyonun organlarının atama yoluyla görevlendirilmesi uygun görülmüştür.”

    17 Haziran 1992

    T.B.M.M.’de “Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun” kabul edildi.

    18 Şubat 2000

    Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’ndan:

    3.7.1992 tarihinde yürürlüğe konulan 3813 sayılı “Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun” ile profesyonel futbolun gelişmesine engel teşkil eden hususların ortadan kaldırılması, futbolun idarî, malî ve hukukî yönden özerk bir yapıya kavuşturularak uluslararası norm ve standartlara uygun bir yapının oluşturulması hedef alınmıştır. Özel hukuk hükümlerine tâbi, tüzelkişiliğe haiz özerk bir federasyonu öngören bu Kanun kapsamında, futbol adına çağdaş bir çalışma ve gelişme ortamının tesis edildiğine ve bu suretle futbolla ilgili tüm sorunların giderileceğine dair kamuoyunda beklentiler yaratılmıştır. Ancak, Kanunun yürürlüğe girdiği 1992 tarihinden itibaren hâsıl olan gelişmeler kamuoyunda yaratılan bu olumlu beklentilere cevap vermede yetersiz kalmıştır.

    14 Nisan 2000

    T.B.M.M.’de “Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” kabul edildi.

    12 Mayıs 2004

    Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’ndan:

    “Ülkemizde profesyonel futbol faaliyetleri 3813 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun uyarınca kurulmuş bulunan Türkiye Futbol Federasyonu tarafından yürütülmektedir. Kanunun 1 inci maddesine göre futbol faaliyetleri millî ve milletlerarası kurallara göre yürütülür, teşkilâtlandırılır ve geliştirilir. Futbolun sürekli gelişmesi ve uluslararası niteliği nedeniyle süratle değişen şartlara uyumun sağlanabilmesi için anılan Kanunda değişiklikler yapılması zorunlu hale gelmiştir.”

    25 Mayıs 2004

    T.B.M.M.’de “Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” kabul edildi.

    29 Kasım 2007

    T.B.M.M.’de “Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” kabul edildi.

    5 Mayıs 2009

    T.B.M.M.’de “Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun” kabul edildi.

    2011

    Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın kurulması; 6/4/2011 tarihli ve 6223 sayılı Kanunun verdiği yetkiye dayanılarak, Bakanlar Kurulu’nca 3/6/2011 tarihinde kararlaştırıldı.

    Kanun Hükmünde Kararname ile teşkilat yapısında değişikliğe gidilen Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’nün 3289 sayılı kanunda yer alan “Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü” ibaresi “Spor Genel Müdürlüğü” olarak değiştirildi.

    2018

    10/07/2018 tarihli 1 Nolu Cumhurbaşkanlığı Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde “Spor Genel Müdürlüğü” olan adı “Spor Hizmetleri Genel Müdürlüğü” olarak değiştirildi.

  • Lebip Elmas Arşivi

    Lebip Elmas Arşivi

    Lebip ağabeyin sevgili oğlu, kıymetli büyüğümüz Suavi Elmas’ın büyük teveccühüyle toplam 230 fotoğraftan oluşan muazzam bir koleksiyonu yayınlamanın mutluluğunu yaşıyoruz: Lebip Elmas Arşivi

    Dr. Rüştü Dağlaroğlu’nun 1987 tarihli “Fenerbahçe Spor Kulübü Tarihçesi” kitabında, 1933-1944 yılları arasında 218 maçta forma giyip 10 gol attığı tarihe kaydedilen Lebip ağabey, Fenerbahçe’nin 28 şampiyonluğunun 5 tanesinde pay sahibiydi:

    1935, 1937, 1940, 1943 ve 1944

    1933 yılında düzenlenen ve Fenerbahçe’nin ilk Türkiye şampiyonluğunu kazandığı sezonda ise forma giymemesine rağmen final maçı için İzmir’e giden kafiledeydi.

    Portreleri, ailesi ve dostları ile fotoğrafları, takım arkadaşlarıyla saha içi ve saha dışı resimleri derken eşsiz bir koleksiyona daha kavuşmanın heyecanını sizinle paylaşıyoruz.

    Fenerbahçe’nin şampiyonluklara en fazla iki sene uzak kaldığı yıllara ve başta Lebip Elmas olmak üzere bütün Fenerbahçe kahramanlarına saygıyla…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Not: “Fotoğraflarda kimler, neler, nereler var?” diye soracak olursanız… Cevabı şöyle verebiliriz:

    Ahmet Erol, Ali Muhiddin Hacı Bekir, Ali Rıza Tansı, Aydın Bakanoğlu, Basri Taşkavak, Beden Terbiyesi Umum Müdürlüğü, Bedii Yazıcı, Bülent Büyükyüksel, Cevat Sayit, Cihat Arman, Didi, Esat Kaner, Faruk Hızer, Fazıl Arzık, Fenerbahçe, Fenerbahçe Stadyumu, Fikret Arıcan, Fikret Kırcan, Füruzan Şansal, Hadi Tarlan, Halil Köksalan, Halit Deringör, Hayati Öney, Hüsamettin Böke, İbrahim İskeçe, İrfan Denever, Kasımpaşa, Kazım Bayülken, Kemal Onan, Lebip Elmas, Lütfi Boyer, Mehmet Reşat Nayır, Melih Kotanca, Moda Deniz Kulübü, Muammer Oraman, Muhtar Sencer, Murat Alyüz, Muzaffer Ateşçi, Muzaffer Çizer, Müzdat Yetkiner, Naci Bastoncu, Naim Şukal, Namık Erbay, Nazım Kayar, Necdet Dalay, Necdet Erdem, Niyazi Sel, Nuri Pekesen, Orhan Canpolat, Orhan Menemencioğlu, Oscar Hold, Osman Kavrakoğlu, Ömer Boncuk, Rasih Minkari, Razi Trak, Rebii Erkal, Recep Nurcan, Reşat Dermanver, Sadi Çoban, Safa Özyurt, Sedat Bayur, Semih Arıcan, Semih Bayülken, Suat Belgin, Suavi Elmas, Süleyman Tekil, Şaban Topkanlı, Şerafettin Doğan, Şeref Benibol, Şevket Demirtepe, Taci Ece, Taksim Stadyumu, Yaşar Alpaslan, Yaşar Yalçınpınar, Yorgo Angelidis, Zeki Rıza Sporel, Ziya Atamer


    Lebip Elmas Arşivi

  • Yolun Sonu

    Yolun Sonu

    Bu sitede “1959 Öncesi Şampiyonluklar” hakkında onlarca yazı kaleme aldık. Yine bu konuda Twitter hesabımızdaki bir flood içerisinde bilgi üzerine bilgi yayınlandı. Finalde, hepsi birbirinden kıymetli olan bu yazıların ve dökümanların bağlama kavuştuğu yer ise Türkiye Büyük Millet Meclisi, yani milli irade oldu. Evet, yolun sonu geldi! 1959 öncesi şampiyonlukların inkârı artık mümkün değil!


    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu” olarak işin başından beri aynı şeyleri söylüyoruz:

    “1959 öncesini inkâr, cumhuriyeti inkardır.”

    “1959 öncesini inkâr, imparatorluk mirasını inkardır.”

    “1959 öncesini inkâr, devleti inkardır.”

    Bunları dile getirirken tezimizi “Tarihin ve Devletin Devamlılığı” üzerine kuruyorduk. Çünkü Türkiye Futbol Federasyonu, aşağıdaki kurumların, yani devletin altında işliyordu. Dolayısıyla “Türkiye Futbol Birinciliği” ve “Milli Küme” de Türkiye Cumhuriyeti devletinin “ulusal ve resmî” futbol organizasyonları idi.

    • Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı
    • Türk Spor Kurumu
    • Beden Terbiyesi Umum Müdürlüğü
    • Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü
    • Spor Hizmetleri Genel Müdürlüğü

    Türkiye’nin tarihsel sürecinde sporu idare eden mekanizmanın ismi değişse de sahibi hiç değişmedi.

    Türk millî futbol takımının mazisini 1923’den başlatan tarih anlayışının “ulusal kulüp” şampiyonluklarını ise 1959’dan itibaren tanımasının zemininde bir Fenerbahçe kıskançlığı olduğunu hep söyledik. Bu çiğ duygunun insanları sürüklediği yerin, kendi kurucularını ve devleti inkar noktasına geldiğini hep yazdık. İşte ispatı!

    Atatürk’ün Başbakanı Celal Bayar Diyor ki

    Türkiye Büyük Millet Meclisi Tutanaklar Arşivi” herkese açık. Burada yayınlanan 23 Haziran 1938 tarih ve 6/2692 numaralı belgede Başbakan Celal Bayar, “Spor Teşkilatı Hakkında Kanun Layihası”nı ve “Muvakkat Encümen Mazbatası”nı Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na sunuyor.

    Peki metni bu kadar önemli yapan şey nedir?

    Bu belgede yukarıda bahsettiğimiz spor kurumları silsilesi, yani 1959 öncesi şampiyonluklar, ilk kez bir “Kanun Layihası” içerisinde anlatılıyor ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu silsileyi “resmî ve ulusal” olarak sahipleniyor.

    Hiç şüphesiz, hukukçular bunu çok daha iyi ifade edeceklerdir. Fakat işin özünde, bu metin sayesinde Fenerbahçe’nin tezine türlü yalanlarla karşı çıkanların bütün argümanları temelden başlayarak birer birer yıkılıyor.

    Netice itibariyle Galatasaray’ın “hukuki temeli ve geçerliliği bulunmayan, gayriciddi iddia” dediği şeylerin aslında (Atatürk’ün son Başbakanı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin üçüncü Cumhurbaşkanı) Celal Bayar’ın T.B.M.M.’ye sunduğu bir kanun olduğu ortaya çıkarken, Türkiye Futbol Federasyonu’nun “1959 Öncesi Şampiyonluklar” konusunda kaçacak bir yeri kalmıyor.

    Bu araştırmaların nihai başarısındaki ana etken, camianın lideri olan Fenerbahçe Başkanlarının ve Yönetim Kurullarının yüreklendirmeleri olmakla beraber; başta Fenerbahçe ve Türk spor tarihi araştırmalarının büyük ismi ve bizim de yol göstericimiz olan Prof. Dr. Vahdettin Engin hocamıza ve bu mücadelenin kitlelere ulaşmasında büyük payı bulunan Metin Sipahioğlu ile tüm emeği geçenlere teşekkürü borç biliyoruz.

    Evet, inkarcılar için yolun sonuna geldik. Bundan sonrası sadece zaman meselesi… Tarih boyunca bazen Milli Eğitim Bakanlığı’na bazen de doğrudan Başbakanlığa bağlı çalışan Türkiye Spor Teşkilatı ve Türkiye Futbol Federasyonu er ya da geç bilimin ışığında kararını verecek, “resmî ve ulusal” 1959 öncesi şampiyonlukların hakkını teslim edecektir.

    Emeği geçen futbolcularımızın ve bu yazıda andığımız devlet büyüklerimizin ruhu şâd olsun.

    Fenerbahçe’nin 28 Şampiyonluğu kutlu olsun!


    Spor teşkilâtı hakkında kanun lâyihası ve Muvakkat encümen mazbatası (1/1125)

    T.C. Başvekalet Kararlar Müdürlüğü

    Sayı: 6/2692

    23-VI-1938

    Büyük Millet Meclisi Yüksek Reisliğine

    İcra Vekilleri Heyetince 6-VI-1938 tarihinde Yüksek Meclise arzı kararlaştırılan (Spor teşkilâtı) hakkındaki kanun lâyihası esbabı mucibesile birlikde sunulmuştur.

    Başvekil C. Bayar

    Mucib Sebebler

    Cumhuriyet rejiminin kurulmasını müteakip (1922) İstanbul’daki spor kulüpleri müşterek münasebetlerini temin ve yabancı federasyonlarla irtibat tesis etmek maksadile Avrupa’da olduğu gibi bir (Spor Teşekkülleri Birliği) kurmak istemişler ve buna (Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı) adını vermişlerdir.

    Bu kurum nizamnamesile üzerine almış olduğu vazifenin ifasında suhulete mazhar olmak kaygusile Hükümete müracaat ederek (Menafii umumiyeye hadim) cemiyetlerden addolunmasını istemiş ve bu talep o zaman bir kararname ile isaf olunmuştur. Bu tarihden itibaren İstanbul’dan maada vilâyetler sporunu da idareye başlayan ve 1924 olimpiyadlarına katılmak Devletten gördüğü yardımı her yıl mütezayid surette tecdid ettiren T.İ.C.İ. Türkiye sporunun az çok inkişafına muvaffak olabilmiş ise de teşekkül tarzındaki hususî mahiyet dolayısile bütün sporcularca muta bir otorite haline bir türlü gelmemiştir.

    1935’de toplanan spor kongresinin kararı ile adını (Türk Spor Kurumu’na) değiştiren bu müessese, sevk ve idareyi bir miktar merkezileştirmek ve gençliğin sporunu futboldan maada diğer, asrî ve vatan müdafaasına yarayacak sahalara (Kış sporları, atıcılık, yelkenli uçuş sporları)na teşmil etmiş ve millî sporlara da önem vermek çığırını açmıştır.

    Fakat her iki devrenin verdiği tecrübeler ve son yıllarda garb memleketlerinde sporun sevk ve idaresinde tecelli eden fikirler ve hareketler sporun tıpkı Maarif ve Sıhhat işleri gibi bir Devlet işi olarak ele alınması lüzumunu ortaya koymuştur.

    Birçok garb memleketleri neslin ıslâhını ve yurddaşların yüksek beden ve normal vasıflı insanlar olarak yetiştirilmesini memleket müdafaasının ve iktisadî kalkınmanın en mühim bir âmili olarak telâkki eylediklerinden spor ve beden terbiyesine birinci derecede yer vermişler ve sporun sevk ve idaresini yalnız Devlet hizmetleri araşma almakla kalmayıb ona Devlet makanizması içinde yer vermişlerdir. (Yugoslavya’da: Beden Terbiyesi Nezareti, Sovyetler Birliği’nde: Vekiller Heyeti’ne dâhil Beden Terbiyesi Başkanlığı, Almanya’da: Nazır mevkili Devlet Spor Başkanlığı, Fransa’da: Nezaret) gibi.

    Garb memleketlerinin birçoklarına nisbetle sporda olan geriliğimizi kısa bir zamanda gidermek için sporda kuvvetli bir otorite ve disiplin kurmak şiddetli ihtiyacı da bu düşünceyi teyid eder.

    Filhakika Maarif, iktisad, ordu ve halk gibi büyük insan topluluklarını sinesinde bulunduran müesseselerin beden terbiyesini ve sporu ancak müesseselerin üstündeki bir makamın prestiji ile sevk ve idare edebileceği düşünülerek bu kanun ile sporun sevk ve idaresi Başbakanlık makamı ile ilgilendirilmiştir.

    (Spor Umum Müdürlüğü adı) başbakanlığın prestiji altında müstakil bir idare makanizmasının yaratılması ifadesidir.

    Bu kanun ile kurulan (İstişare Heyeti) ise Umum Müdürlük nezdinde yüksek bir istişare makamı tesis eder, muhtelif vekâletlerde spor hareketleri için gösterilecek temayülleri inceler ve spor başkanlığının bütün teknik müdevvenatını hazırlar. Nâzım, nasihatçi, sporun önemini tebarüz ettirici bir heyettir. Ayni fikir ve gaye iledir ki spor ve beden terbiyesi ile ilgili vekâletlerde işlerini sevk ve idare edecek bir (Spor Umum Müdürlüğü) ihdası derpiş ve iltizam edilmiştir.

    Sporun kısa bir zamanda ileriye yol almasını sağlayacak bir âmil de ordu gibi iktisad ve Nafia

    Başkanlığı gibi kalabalık insan kitlelerini toplu bir halde bulunduran müesseseler, fabrika ve iş evlerinde çalışmaktır. Bu sebebden bu gibi müesseseler (garb memleketlerinde olduğu gibi kendi adamlarına ve onların ailelerine spor ve beden terbiyesi yaptırmağa ve bunun yapılması için beden terbiyesi tesisleri vücuda getirmeğe bu kanun ile mükellef tutulmuştur.

    Beden terbiyesini 45 yaşına kadar bütün yurddaşlara teşmil etmek üzere bütün Devlet dairelerinde çalışma ve bu yaşa kadar olan memurların her gün muayyen zamanlarda bir mütehassısın nezaretinde beden terbiyesi yapmaları mecburî tutulmuştur. Bu kanun ile kurulması düşünülen Yüksek beden terbiyesi enstitüsünün açılması sporun teknik ve sıhhat bakımlarından yükseltilmesini sağlamak ve memleketi çok muhtaç olduğu yüksek ve orta vasıflı uzman, öğretmen, antrenör ve monitörleri yetiştirmek bakımından en önemli bir ihtiyacı kapatmış olacaktır. Ancak Devlet bütçesinde birdenbire büyük bir yük olmamak için kanunda bu müessesenin kurulması bütçe imkânlarının müsaadesine talik edilmiştir.

    Memlekette sporu büyük şehirlerden maada bütün kasabalı ve köylü halk tabakaları içine yaymak ve bilhassa millî sporlara (güreş, binicilik, atıcılık, cirid) şimdiye kadar olandan çok fazla önem vermek gaye edinilmiştir. Bu maksadla binicilik, cirid, atıcılık ve avcılık ile okçuluk dahi federasyonlar çerçevesi içine alınmışlardır. Bedenden olduğu gibi normal bakımdan da yüksek vasıflı bir Türk gençliği yaratmak gayelerin başında gelmektedir.

    Yurddaşlara spor yaptıracak müessese, eskiden olduğu gibi bu kanunda dahi ordu ve mekteb haricinde kulüb olacaktır. Spor kulüblerinin adedi ne kadar çoğalırsa sporun yurdda yayılması da o nisbette artacağına göre bu kanun ile (köylerde 50 genç başına bir spor kulübü ve kasaba ve şehirlerde de 500 genç başına bir spor kulübü kurulması düşünülmek suretile) alâkalılar klüblerin sayısını arttırmakla mükellef kılınmaktadırlar. Fakat amatörler tarafından kurulan kulüblerin bir Devlet otoritesi ile olan çalışmalarında intizam ve inzibatın, idare heyetlerinin Spor Umum Müdürlüğü kademelerinde tasdik edilmek suretile temin edilmek lüzumu uzun yılların tecrübelerinin mahsulüdür. Spor, sağlık ve kültür gibi bir Devlet hizmeti olarak telâkki edilince pek tabiî olarak Spor Umum Müdürlüğü’nün müsaadesine iktiran etmeyen beden terbiyesi ve spor müesseseleri vücude gelmemek icab eder.

    Bölge ve kulüblerin yıllık mesaisini destekleyecek ve şimdilik vilâyet merkezlerinde yapılmağa başlanılan spor sahaları ile diğer spor tesislerini vücude getirmeğe yardım olmak üzere vilâyet hususî idarelerile belediyelerin bütçelerine konulan yardım parası bu müesseselerin zaten birkaç yıldan beri ödemeğe alışmış oldukları. mütevazi bir yardımdır. Spor kurumu gelirinin ve bütçesinin hakikate uygun ye mütevazin olmasını teminen bu yardımın muayyen ve mukannen bir hadde tesbiti maksadile lâyihaya hükümler konulmuştur.

    İki yıldan beri memlekette spor sahalarını ve tesislerini vücude getirmek için girişilen teşebbüsü devam ettirmek, memlekette sporu yaymak en önde gelen tedbirlerden ise de bu yıl bütçesine konmuş olan 239 bin küsur liralık yardım parası, bu yıl bir çok sporların mefluç kalmasına sebeb olacak kadar az olduğundan bu kanunun kabul ve tasdikini müteakib spor için munzam bir yardımın acele düşünülmesi icab edecektir.

    Spor umum müdürlüğü teşkilât ve kadrosunun alması lâzım gelen kati şekil gelecek sene tespit ve teklif edilmek üzere 1938 malî senesi bütçe ve kadrosunun verilecek tahsisata göre İcra Vekilleri Heyetince tespit ve tasdiki zarurî görülmüş ve ona göre hükümler konmuştur.


    Muvakkat Encümen Mazbatası

    T.B.M.M. Spor Teşkilatı Kanunu Layihası Muvakkat Encümeni

    Esas No. 1/1125

    27-VI-1938

    Yüksek Reisliğe

    İcra Vekilleri Heyetinin 23-VI-1938 tarih ve 6/2692 sayılı tezkeresile Kamutay yüksek katına arzı kararlaştırılan ve Bütçe, Dahiliye, M. Müdafaa, Sıhhat ve Maarif encümenlerinden seçilen üçer üyeden teşekkül eden muvakkat encümenimize havale buyurulan spor teşkilâtı kanun lâyihası, Dahiliye vekili Şükrü Kaya ve Başvekâlet müsteşarı Kemal Gedeleç hazır olduğu halde tedkik ve müzakere edildi:

    Hükümetin mucib sebebler lâyihasında serdeylediği sebeblere ve Dahiliye Vekili ile Başvekâlet müsteşarı tarafından verilen izahlara göre teklif esas itibarile ve aşağıda arz edilen encümence yapılan değiştirmeler ve tadillerle kabaule şayan görülmüştür:

    1 – Hükümetin teklifinde zikredilen (Spor Teşkilâtı Kanun Lâyihası) adı (Beden Terbiyesi Kanunu)na tahvil edildi. Çünkü: Beden terbiyesi şamil mefhumu içinde yer alan cüzülerden birisidir.

    2 – Merkez istişare heyetinin bir kısım vazifeleri tamamile istişarî mahiyette ve diğerleri de karar alıcı mahiyette olarak tasrih edilmek suretile sadeleştirilmiş ve vuzuhlandırılmıştır.

    3 – Vilâyet, kaza ve nahiyeler istişare heyetlerinde vazifedar edilenlerin sayısı bunlardan en lüzumluları alıkonmak suretile tahdid edilmiştir.

    4 – Hükümetin 11inci maddesine lüzum görülmedi; çünkü belediyelere ve hususî idarelere zaten lüzumu olan mükellefiyetler konmuştur.

    5 – Halkevleri teşkilâtı, öteden beri yurdda beden terbiyesinin yayılmasına hizmet etmiş müesseselerden olmak bakımından bu teşkilâtın bazı spor nevilerile iştigal eylemelerini sağlayacak istisnaî hüküm kondu.

    6 – Hükümetin 14üncü maddesinde istenilen beden terbiyesi mecburiyetlerinin şimdilik her tarafta ve tamamen tatbiki güç görülerek Hükümetin tatbik imkânına bırakılmıştır.

    7 – Spor kulüplerinin kendileri tarafından seçilen idare heyetlerinin bölgelerin tasdikinden geçirilmesi hakkındaki Hükümet teklifi gençliğin hevesini kırar telâkkisile onaylanmadı.

    8 – Beden Terbiyesi Genel Direktörlüğü’nce yurdda yapılacak teşkilâttan başkaca hususî eşhas ve müesseselerin beden terbiyesini doğrudan doğruya veya endirek olarak ilgilendirecek teşebbüslerine açık kapı bırakılması sporun yurdda yayılmasını çabuklaştıracak bir âmil telâkki edilmesindendir.

    9 – 2 maddede Hükümetin teklif eylediği müstakil bütçe kaydi usul ve teamüle uygun görülmediğinden mülhak bütçe olarak tadil edilmiştir.

    Umumî Heyetin tasvibine arz edilmek ve müstaceliyetle kabul buyurulmak dileğile Yüksek Reisliğe sunulur.

    Muvakkat E. Reisi M. M.

    Aziz Akyürek (Erzurum)

    Alaattin Tiridoğlu (Maraş)

    Hüsrev Sami Kızıldoğan (Kars)

    Dr. Fatma Memik (Edirne)

    Dr. Mehmet Sami Konuk (Bursa)

    Hüseyin Rahmi Apak (Tekirdağ)

    Süreyya Tevfik Genca (Tokad)

    Zeki Soydemir (Erzurum)

    Salih Turgay (Kayseri)

    Hikmet Işık (Erzincan)

    Seniha Hızal (Trabzon)

    Nakiye Elgün (Erzurum)

    Memet Somer (Kütahya)

    Hamdi Ülkümen (Trabzon)

  • Hani Resmî Değildi?

    Hani Resmî Değildi?

    1959 öncesi şampiyonluklar konusunda Fenerbahçe’nin tezine karşı çıkanların ne kadar tutarsız argümanlara sahip olduğunu sürekli belirtiyoruz. Bu organizasyonları gayriresmî olarak göstermeye çalışanlara Sedat Ziya Kantoğlu da tarihten bir cevap veriyor. Bir “Galatasaray Başkanı”nın Millî Küme’nin ne kadar da “resmî” bir şampiyona olduğunu anlatan tarihî beyanatı ile sizleri baş başa bırakıyoruz. Sedat Ziya Bey, 1959 öncesi şampiyonluklar için adeta tarihten bugüne sesleniyor : “Hani resmî değildi?

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Galatasaray Millî Kümeye Girdi

    Millî kümeye dâhil dört kulüp anlaşmasının üç beş gün için, ortaya çıkardığı karışık vaziyet üzerine bu anlaşmada yalnız başına kalan Galatasaray kulübü, kendi noktai nazarını müdafaa etmek maksadıyla Beden Terbiyesi Umumî Müdürlüğü nezdinde teşebbüsatta bulunmağa karar vermiş ve idare heyeti reisi Sedad Ziya Ankara’ya gitmişti. Sedad Ziya, dün sabah İstanbul’a gelmiş ve bize şu izahatı vermiştir:

    Sedat Ziya Bey Diyor ki

    “Millî küme maçları münasebetiyle ortaya çıkan hadiseden sonra Beşiktaş, Vefa ve bilahare Fenerbahçe Millî küme maçlarına girince Galatasaray kulübü, cidden garip bir vaziyette kalmıştı. Beden Terbiyesi Umumî Müdürlüğüne dört kulüp namına yapılan müracaata cevap gelinceye kadar beklemeye karar vermiş olduğumuz halde, kulübümüzün vaziyeti hakkında her gün birbirini takip eden muhtelif rivayet ve şayialar üzerine Ankara’ya giderek yalnız kaldığımız bir davada nokta-i nazarımızı müdafaa etmek ve ortaya çıkan dedikoduları önlemek istedik.

    Beden Terbiyesi Umumî Müdürü General Cemil Tahir Taner’le uzun boylu konuşmak imkanlarını buldum. Uzun seneler memleket sporuna hizmet etmek maksadıyla memlekette tatbik edilen bütün sporları imkan dahilinde tatbike çalışan Galatasaray Kulübünün, öteden beri olduğu gibi sırf spor yapmak maksadıyla çalıştığını, teşkilata karşı olan sıkı alaka ve bağlılığını etrafıyla izah ettim.

    Arada, hiç istemediğimiz halde bir sui tefehhüm meydana gelmiş olduğunu anlattım.

    Spor işlerimizin dünden, bugün ve yarın daha iyi bir şekilde inkişafı için elinden geldiği kadar ciddi mesai sarf eden Beden Terbiyesi Umum Müdürü’nün millî küme maçları dolayısıyla ortaya çıkan ihtilaftan cidden müteessir olduğunu gördüm. Sonunda büyük bir hüsnüniyet gösteren Beden Terbiyesi Genel Direktörü ile temas ettikten ve anlaştıktan sonra, futbol takımımızın millî küme maçlarına iştirakinde hiçbir mahzur kalmamış olduğunu söyleyebilirim. Genel Direktör Galatasaraylı sporculara sevgi ve selamlarını yolladılar.

    Millî küme maçımızın ilk oyunu dostumuz Beşiktaş’la idi. Beşiktaş kulübü idare heyeti namına bir sabah gazetesinde Galatasaray’la maç yapamadığı için teessür duyduğunu ve Beşiktaş kulübünün bu yapılamayan maçı her zaman oynamaya hazır bulunduğunu söyleyen Beşiktaş kulübünün kıymetli idarecisi Sadri ile de görüştüm. Tıpkı kendi ifadeleri gibi bu dost kulüple her zaman oynamaya hazır olduğumuzu, yalnız millî küme maçlarının başlamış olmasını nazarı itibara alarak, Genel Direktörlüğün tespit edeceği tarihte ve yerde bu maçı memnuniyetle yapacağımızı söyledim. Sadri yüksek bir sportmenlikle bunu kabul etti. Bu hususta icap eden muamelenin yapılması için de İstanbul mıntıkasına usulen ve resmen müracaat ediyoruz.

    Beden Terbiyesi Umumî Müdürlüğü’nün birinci defa tertip etmiş olduğu millî küme maçları meselesinin bu suretle halledilmiş olmasından dolayı, bütün Galatasaraylılar gibi ben de memnunum.

    (Kaynak : Taha Toros Arşivi)

  • Devamlılık

    Devamlılık

    1959 öncesi şampiyonluklar konusunda Fenerbahçe’nin tezine karşı çıkanların diline pelesenk olan ajitasyon cümlelerinden biri de Milli Küme’ye yönelik “Adında Milli var diye, bu organizasyon ulusal olmaz” tümcesi… Prof. Dr. Vahdettin Engin hocamızın (kendimize rehber edindiğimiz) “Tarihi Devamlılık” ilkesinden bihaber olan bu kişilere, gazete haberleri eşliğinde, bir mesaj daha vermek istedik.

    Tarih çuvala sığmaz… 1959 öncesini inkar, devleti inkardır! Keyifli okumalar…

    “Bir Nevi” Millî Küme

    4 Mayıs 1957 tarihli Milliyet gazetesinde “Federasyon Kupası Maçları Bugün Başlıyor” başlıklı bir haber yayınlandı. Haber metni şöyleydi :

    “Profesyonel Lig”in heyecanı henüz yatışmadan futbolseverler şimdi de “Federasyon Kupası” maçlarıyla yeni bir atmosfer içine gireceklerdir. Bir hafta geri bırakılmış bulunan “Federasyon Kupası” maçları bugün Ankara ve İzmir’de yapılacak maçlarla başlayacaktır.

    Hazırlanan fikstür gereğince İstanbul ikincisi Galatasaray bugün ve yarın İzmir’de oynayacak, İstanbul beşincisi Beşiktaş da haftayı Ankara’da yapacağı iki maçla geçirecektir. Galatasaray bugün Kültürspor’la, yarın da Altay’la karşılaşacaktır. Beşiktaş ise bugün Adana Milli Mensucat’la, yarın da Ankara Gençlerbirliği ile çarpışacaktır.

    İstanbul liginde arzuladıkları dereceyi alamayan Sarı-Kırmızılı ve Siyah-Beyazlı takımlar şimdi bütün ümitlerini “Federasyon Kupası”na bağlamış bulunmaktadırlar. Diğer taraftan Ankara, İzmir ve Adana takımları da bir nevi “milli küme” hüviyetindeki bu müsabakalarda şehirlerini gereği gibi temsil ve futbollerini değerlendirmek bakımından iddia sahibidirler. Böylece “Federasyon Kupası” maçları futbol meraklıları için yeni bir heyecan kaynağı olacaktır.

    Federasyon Kupası

    Tarih 25 Nisan 1958… Yine Milliyet gazetesi… Bu defa haber başlığı “Federasyon Kupası’nın yerini alacak Milli Lig kat’ileşti”… Hep birlikte okuyalım :

    Futbol Federasyonu Reisi Orhan Şeref Apak Federasyon Kupası’nın mevsim sonunda iptal edileceğini ve bu kupanın yerini milli lig’in alacağını açıklamıştır. Evvelce de bildirdiğimiz gibi Türkiye Ligi 1959 sezonundan itibaren başlayacaktır. Apak, Milli Lig’in kuruluş sebeplerini şöyle izah etmiştir :

    ‘Türk futbolunun manevi bakımdan kalkınmaya ihtiyacı var. İşte, milli lig buna cevap verecektir. Hasılat meselesi ikinci planda mütalaa edilmektedir. 1959 sezonu başından itibaren Türkiye milli lig’ine gireceğiz. Hazırlıkların müsbet bir safhaya girdiğini açıklamak isterim’

    Projeleri hazırlanarak futbol federasyonunun tetkikine gönderilen Türkiye Ligi’ne, birinci sene İstanbul, Ankara ve İzmir takımları iştirak edecektir. İlk tecrübe devresini müteakip lig genişletilecek ve ismine muvazi bir şekil alacaktır.”

    Tarihi Devamlılık

    Yukarıdaki haberleri gördünüz… Peki Fenerbahçe’nin tezine karşı çıkanlar ne diyor?

    Onlara sorarsanız;

    • 1959’da başlayan ve neredeyse 10 sene boyunca üç şehrin takımıyla oynanan lig “Milli” sayılıyor ama 1959 öncesinde aynı şartlarda yapılan lig “Milli” olarak değerlendirilmiyor.
    • Federasyon Kupası “bir nevi” Milli Küme iken sayılıyor ama “özbeöz” Milli Küme hesaba katılmıyor.
    • 1923’den beri düzenlenen (ve devamlılık sağladığı Türkiye Futbol Federasyonu tarafından son derece açık ve net olarak belirtilen) organizasyonlar yok sayılıyor.

    Adeta, durmadan işleyen bir nalıncı keseri…

    Biz ise sürekli yinelediğimiz şekilde bitirelim : Türkiye Cumhuriyeti devleti (sırasıyla Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı, Türk Spor Kurumu ve Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü ismi verilen resmî kurumlarının emri altındaki) Türkiye Futbol Federasyonu’na, Türkiye Futbol Birinciliği, Milli Küme, Federasyon Kupası ve Milli Lig turnuvalarını düzenletmiştir. Bu şampiyonlukları birbirinden ayırabilmek mümkün değildir. Hepsi resmî, hepsi ulusaldır…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu

  • Abesle İştigal

    Abesle İştigal

    Fenerbahçe’nin 1959 öncesi şampiyonluklar hakkında Türkiye Futbol Federasyonu’na sunduğu ek başvuruya Galatasaray’ın 26 Nisan’daki itirazında yukarıdaki ifadeler yer alıyor. Bakalım abesle iştigal eden kimmiş?

    Başvuruda; Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nın 1909 Cemiyetler Kanunu’na göre kurulduğu söyleniyor ki doğrudur.

    Ancak Galatasaray, 16 Ocak 1924 tarihindeki Bakanlar Kurulu kararıyla aynı kurumun “Kamu Yararına Çalışan Dernek” statüsüne alındığını göz ardı ediyor ya da bilmiyor.

    1924’teki İlk Türkiye Şampiyonluğu öncesinde çıkan bu karar ile Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı resmi statü kazanmıştır. Bu kararın bir özelliği de, kararda “Ali Sami Bey’in imzasıyla gönderilen tüzüğün kabul edildiği ve bugüne kadar gerçekleşen faaliyetler dolayısıyla bu kararın alındığı”nın belirtilmesidir.

    Galatasaray itirazında, 2009/5894 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu’nun kuruluş ve görevleri hakkındaki kanuna atıf yaparak, Türkiye Futbol Federasyonu’nun öncüllerinden farklı görev ve amaçlarla kurulduğu söylüyor. Sözü geçen kanunun 3. maddesinin 1. fıkrasının a bendinde: “TFF’nin görevi, Türkiye’de futbol faaliyetlerini yürütmek, düzenlemek ve denetlemektir” denmektedir.

    Galatasaray’ın iddialarının aksine, bu ifade; Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı, Türk Spor Kurumu ve Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü tüzüklerinde yer alan ifadelerle birebir uyuşmaktadır. Galatasaray açıkça Türkiye Futbol Federasyonu’nu yanıltmaya çalışmaktadır. Yukarıda adı geçen kurumların tüzük ve talimatnameleri, günümüzde kamunun bilgisine açıktır.

    Galatasaray itiraz dilekçesinde 1923-1959 yılları arasındaki maçların “IFAB kurallarına göre oynanmadığını” iddia ediyor. İşin aslı öyle mi? Bakalım. Uluslararası Futbol Birliği Kurumu (IFAB) 1886’da kuruluyor. FIFA ise 1913 yılında bu birliğe katılıyor.

    Bilindiği üzere 1923’te kurulan Türkiye Futbol Federasyonu, aynı yıl FIFA’ya katılırken kabul ettiği tüzüğünde müsabakaları bu kurallara göre oynatacağını taahhüt etmiş ve bu tüzüğü kabul ederek FIFA’nın 26.üyesi olmuştur. Bugün Milli Kütüphane’de yer alan bu tüzükte yer alan maddeler ile Galatasaray’ın bu iddası da çürümüş olmaktadır.

    Türkiye Futbol Federasyonu’nun sayın yetkilileri;

    Fenerbahçe’nin başvurularında yer alan argümanları reddetmek veya yok saymak, yetersiz hakemlerinizin yaptığı kural hatalarını onaylayarak hukuksuzluk yapmaya benzemez.

    Son olarak, 1923 yılında kurulan kurumunuzun, 1959 yılına kadar düzenlediği Türkiye Şampiyonluğu organizasyonları için sizi “yetkisiz” olarak değerlendiren Galatasaray Spor Kulübü’nün, bundan sonra yapacağı olası başvuruları işleme almanız, Türk futboluna kuruluşundan beri emek vermiş on binlerce kişinin hatırasına en büyük hakaret olacaktır.

    Barış KENAROĞLU / Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu

  • Muhteşem Bir Kupa Hikayesi

    Muhteşem Bir Kupa Hikayesi

    Fenerbahçe kulübünün müzesinde yer alan bir kupa, spor tarihine dair muazzam bir öykünün gün yüzüne çıkmasına vesile oldu. Fenerbahçe’nin 1959 öncesinde kazandığı iki Türkiye şampiyonluğu (1937 ve 1940) için, Türkiye Futbol Federasyonu tarafından sarı kanaryalara verilen muhteşem bir kupa hikayesi ile Tuncay Yavuz karşınızda…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Regatta’dan Milli Küme’ye

    Bir gazete fotoğrafı… Beden Terbiyesi Genel Direktörü Feridun Dirimtekin’i elindeki ilginç kupayı büyük kaptan Fikret Arıcan’a verirken görüyoruz. Altındaki nottan anladığımız kadarıyla kupa, Fenerbahçe’nin 1937 ve 1940 Milli Küme şampiyonlukları şerefine veriliyor.

    Diyoruz ya kupa ilginç. Fenerbahçe müzesinin en değerli parçalarından biri olan bu kupanın üzerine “1937 ve 1940 seneleri TÜRKİYE MİLLİ KÜME BİRİNCİSİ Fener Bahçe Spor Kulübüne” işlenmiş.  Rivayete göre bu kupa Britanya Kralı VIII. Edward’ın 1936’daki Türkiye ziyareti sırasında Atatürk’e hediye edilmiş ve sonrasında Milli Küme şampiyonuna verilmesi kararlaştırılmış. 

    Yıllarca bu şekilde ve bu bilgiyle müzede kalmış kupanın üzerinde yakın dönemdeki düzenlemeler sırasında, daha önce pek de dikkati çekmemiş başka bir yazı fark ediliyor:

    “The Citt of Her Majesty TO THE Royal Southern Yacht Club – Regatta – 1857”

    Tabii ki üzerimize düşeni yapıyor ve bu yazıdan başlayarak kupanın izini sürmeye başlıyoruz.

    Muhteşem Bir Kupa Hikayesi

    Kırım’da Savaşan Müttefik Komodor

    Her zaman söylediğimiz gibi, dönemin şartlarını, bugün oturduğumuz yerden değerlendirmek sağlıklı olmayacaktır. Ancak dünyanın en zengin ülkelerinden biri olan Büyük Britanya’nın kralının Atatürk’e hediye olarak bir yat kulübü kupası getirmesi de garibimize gitmiyor değil. Hikayede bir eksiklik olduğunu düşünüyor ve kurcalıyoruz.

    Elbette hedef belli : Royal Southern Yat Kulübü.

    1837’de İngiltere’nin güneyinde Southampton’da kurulan ve ilk yıllarından itibaren kraliyetin himayesinde büyüyen, neredeyse 200 yıllık tarihe sahip olan bu kulüp, uzun yıllar içerisinde zirveyi de dibi de görmüş

    Kraliçe Victoria’nın hüküm sürdüğü yıllarda tek aktivite olarak yıllık tekne yarışlarını düzenleyen, sonrasında kulüp evini açan Royal Southern Yat Kulübünün komodorluğunu 1847’den 1868’e kadar 7. Earl of Cardigan James Brudenell yapmış.

    Kupanın kazanıldığı yılları da kapsayan bu komodorluk üzerinden, James Brudenell ismini biraz daha incelemek istedik. 19. Yüzyıl Türk tarihinin dönüm noktalarından birisi olan Kırım Savaşı’nda aktif bir rol alan Brudenell, savaşta Türk ordusuyla birlikte cephede yer almış, hatta savaşın önemli aşamalarından birisi olan Balaklava Muharabesi’deki Hafif Süvari Alayının Hücumu’nu yönetmiş.

    Bu Türk kontağı kupanın Türkiye’ye ulaşmasına dair bize bir ipucu verebilir. Çünkü bu yazının sonunda göreceğiniz bir yazışmadan edindiğimiz bilgiye göre, o yıllarda tekne yarışlarında kazanılan kupalar kulüplerde değil tekne sahiplerinin kendilerinde kalırmış. Bu yüzden 1857’de kazanılan bu kupanın Royal Southern Yat Kulübü müzesine hiç gidip gitmediğini bilemiyoruz.

    James Brudenell, 7th Earl of Cardigan

    Kupanın Akıl Almaz Yolculuğu

    Yine kulübün tarihinden ilerlediğimizde gözümüze birkaç önemli nokta daha çarpıyor. Kupanın kazanıldığı yılın hemen sonrasında Royal Southern Yat Kulübü’nün bir sıkıntı yaşadığını ve küçülmeye gittiğini görüyoruz. Bu dönemde kulübün bazı eşyalarının el değiştirdiğini, yok olduğunu okuyoruz. Kulüp, adresini değiştirmek zorunda kalıyor ve bir süre oradan oraya taşınarak yıllarını geçiriyor.

    İkinci nokta ise kupanın Türkiye’de tekrar göründüğü tarihe yakın dönemde gelişen olaylar. Dünyadaki büyük buhranın etkisi kulüpte de görülüyor. Southampton’daki kulüp evi satılıyor, çeşitli önlemler alınıyor. Yine bu dönemde kulübün giderek küçüldüğü ve elindeki pek çok şeyi kaybettiğini not ediyoruz.

    Bugün hala varlığını sürdüren kulübe de bu süreçte ulaşmayı başardık. Kendileri de konuyla fazlasıyla ilgilendiler ve hem bizim merak ettiklerimizi cevaplamaya çalıştılar, hem de kendi yayınları için konuyu derinlemesine incelemek istediler. Hatta işler normale döndüğünde İstanbul’a gelip kupayı yakından incelemeye de can atıyorlar.

    Royal Southern Yacht Club

    Bize Göre Ne Oldu?

    Şimdi gelelim bütün öğrendiklerimiz ışığında bizim “şimdilik” tezimize.

    Yukarıda da belirttiğimiz gibi bu kupanın kral Edward tarafından Atatürk’e hediye edilmesi ve onun da bir lig kupasına dönüşmesi hikayesi bize çok tatmin edici gelmiyor.

    Biz kupanın bir şekilde İstanbul’a ulaşıp Beden Terbiyesi’nin eline geçtiğini ve onların da üzerinde küçük bir eklemeyle lig şampiyonuna takdim ettiklerini düşünüyoruz.

    Kupa bizzat eski komodor James Brudenell tarafından da getirilmiş olabilir, 1857’de kupayı kazanan teknenin sahibinin mirasçıları tarafından ya da kulübün elindeki malların satışı sırasında kulübün yöneticileri tarafından bir tüccara satılmış ve bu tüccar tarafından Türkiye’ye pazarlanmış da olabilir. Dediğimiz gibi, şimdilik hikayenin bu kısmında soru işaretleri var.

    Neticede elimizde, Güney İngiltere’nin soğuk denizlerinde kazanılan ve 80 yıl sonra ise binlerce kilometre uzaktaki bir futbol takımına ulaşan muhteşem bir kupa var. Bizce spor tarihi, bu ilginç tesadüfleri içinde barındırdığı için bir başka güzel.

    Tuncay Yavuz

    Royal Southern Yacht Club ile Yazışmamız

    Sevgili Barış,

    3 Mart 2021’de Royal Southern Yat Kulübü’ne gönderdiğiniz e-posta, kulübün kupalarıyla ilgili bilgim sebebiyle bana iletildi.

    Sizden bu haberi aldığımıza kesinlikle çok sevindik, ancak maalesef o kupanın 1940 yılında nasıl Türkiye Futbol Federasyonu’nun eline geçtiğine dair bir bilgi veremiyoruz. 1937-40 arası Türkiye Futbol şampiyonluğunuzu tebrik ederiz. Ben İstanbul’da epey vakit geçirdim ve hatta Bodrum-Kuşadası civarlarında 1960’larda yelken de yaptım. O günlerden bugüne çok şey değişti. O zamanlar İstanbul’a uçakla gider, sonra İzmir’e aktarma ile geçip Bodrum’a 8 saat otobüs yolculuğu yapardık! Buna rağmen itiraf etmeliyim ki Bodrum’daki arkadaş çevrem çoğunlukla Galatasaray’ı tutardı. Bir keresinde iki kulübün karşılaştığı maça denk gelmiştim, nasıl bir atmosferdi o öyle, Bodrum uğulduyordu!

    Kırım Savaşı’daki Balaklava Muharebesi’nde Hafif Süvari Alayının Hücumu’nu yöneten The Earl of Cardigan (İngiliz asilzadeler sınıfında bir başlık), 1847 – 1868 yılları arasında bizim komodorumuzdu. Eski bir komodorumuz, onun Kırım’dan ülkesine dönerken İstanbul’a uğrayıp kupayı bırakmış olabileceği yorumunu yaptı.

    Ancak, ben 4 Haziran 1857’de yapılan toplantının notlarını buldum, o dönem biz Kraliçe Victoria’nın himayesindeydik.

    “Majesteleri (Kraliçe Victoria) tarafından Royal Yacht Squadron (Kraliyet Yat Filosu)’a sunulan kupanın 6 Ağustos’ta denize indirilmesi gerektiğinden ve Majesteleri tarafından Majesteleri adına yapılan kupa yarışı için belirlenen günün de bu olması sebebiyle, Majestleri’ne bir mektup yazılarak tarihin 25 Temmuz olarak değiştirilmesinden memnun olmalarını rica eden bir mektıp yazılması”

    Bundan başka ilgili bir toplantı notu bulamadım. Bahsedilen yarış kesinlikle Cowes Week ve bence o zamanlar Kraliçe Victoria himayesinde olduğumuz için kendisi kupayı bizzat filoya Southern Yacht Club adına yarış günlerinde sunulmak üzere verdi. Cowes Week, geleneksel olarak Kraliyet Yat Filosu tarafından yönetilir ve The Solent bölgesindeki her yat kulübü kendi günlerinin sorumluluğunu alır. Kupanın filo tarafından verildiğine eminim. O günlerde, kupalar yatın sahibine verilirdi, bu yüzden Royal Southern Yacht’ın ona erişimi olmazdı. Maalesef covid sebebiyle Kraliyet Yat Filosu arşivlerinde o yılın notlarına ulaşamıyorum, ama işler düzelir düzelmez o güne dair bir kayıt var mı diye soracağım.

    Şu anki komodorumuz Robert Vose, bu kupayı Royal Southern’in gündemine getirmenizle çok ilgilendi, hatta yakından incelemek için İstanbul’a bir seyahat yapmayı bile düşünüyor. Belki ben de gelirsem hep beraber buluşabiliriz.

    Elbette başka bir bilgiye rastlarsam size ileteceğim. Bize gönderdiğiniz fotoğraflar da çok ilginç, tahmin edeceğiniz üzere burada çok ilgi gördü ve spekülasyona sebep oldu.

    Umarım Fenerbahçe iyi bir sezon geçiriyordur, tabii ki eğer futbol bu zor zamanlarda oynanabiliyor ve güvenli kalabiliyorsa.

    Saygılarımla

    Shira Robinson


    Dr. Rüştü Dağlaroğlu’nun büyük bir emekle tek tek fotoğraflarını çektirdiği Fenerbahçe Müzesi’ndeki kupaların biri de bu muhteşem kupa imiş. Aşağıdaki fotoğraflar öncesini ve sonrasını gösteriyor. Ne yazık ki sağdaki figür, kopmuş, koparılmış.

  • Devletin Şampiyonlukları

    Devletin Şampiyonlukları

    1959 öncesi şampiyonluklar konusunda, dönemin “resmî” belgelerini yayınlamaya devam ediyoruz. Nizamettin Kırşan’ın, “Beden Terbiyesi ve Spor” isimli dergisinin, Ocak 1939 tarihli 1. sayısında yer alan yazısı, Türkiye İdman Cemiyetleri İttikfakı ile başlayan, Türk Spor Kurumu ile devam eden ve sonunda Beden Terbiyesi Genel Direktörlüğü’ne ulaşan “resmî ve ulusal spor yolunu” bizlere anlatıyor. Aslında, bugün Galatasaraylı bir başkan adayının yöresel yarışmalara benzeterek tarihi çarpıttığı organizasyonları anlatan derginin iç kısmındaki tanıtım yazısı bile Fenerbahçe’nin karşısındaki iddiaları çürütmeye yeter… Ne diyor orada? Başvekalet Beden Terbiyesi Genel Direktörlüğünce neşrolunur aylık mecmuadır! Türkiye Cumhuriyeti devletinden büyük değilsiniz! Evet, 1959 öncesini inkar, cumhuriyeti inkardır! Ve evet, bunlar devletin şampiyonlukları!

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Beden Terbiyesi Kanunundan Önceki Spor Teşkilatımıza Umumi Bir Bakış

    Memleketimizde sporun teşkilatlanma işi “Cumhuriyet devri” ile başlar… Ondan evvelki spor hareketleri, hususi teşebbüslerle meydana gelmiş ve ancak büyük şehirlerimizdeki birkaç kulübün aralarında yaptıkları veya ara sıra Avrupa’dan getirttikleri ekiplerle oynadıkları futbol maçları ile pek dar bir çerçeve içindeki güreş, tenis, eskrim, yüzme ve boks faaliyetlerine münhasır gibi idi.

    Sporun merkezi bir teşkilata bağlanması ve muhtelif spor nevilerinin federasyonları kurularak teknik şartlarının tespiti ve beynelmilel temas ve münasebetler için bunların merci gösterilmesi, memleket dahilinde bazı spor mıntakaları teşkili gibi işler 1923’de “Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı” ile başlamıştır.

    Bu teşekkülün nizamnamesinin birinci maddesinde, kuruluş maksadı hülasa olarak şöyle ifade edilmekte idi:

    “Türkiye’de idmancılığın (beden terbiyesi ve sporun) fenni esaslar dahilinde taammüm ve tekamülüne çalışmak ve Türk idmancılığını dahil ve harice karşı temsilde salahiyetli olmak üzere (Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı) namile bir cemiyet kurulmuştur.”

    İşte bu cemiyet, 1923 yılından 1936 Nisan’ına kadar, nizamnamesindeki esaslar dahilinde ve gittikçe genişleyen bir mesai ile, memleket sporuna faydalı olmaya çalışmıştır. Başlangıçtaki mesai merkezi sikletini, hemen hemen yalnız futbol çekmekte olmasına rağmen diğer şubelerde de faal olmaya büyük gayretler sarfedilmiş ve hiçbir spor faaliyeti olmayan yurt köşelerinde spor muhitleri tesisi yolunda tedbirler alınması da düşünülmüştür.

    Cumhuriyet hükümeti, bu teşekküle maddi ve manevi alaka ve yardımlarını kurulduğu günden itibaren esirgememiştir. Hükümetin her yıl, aşağıda gösterilen miktarlarla yaptığı para yardımı buna misaldir:

    1926’da 40.000
    1927’de 33.000
    1928’de 30.000
    1929’da —
    1930’da 100.000
    1931’de 40.000
    1932’de 50.000
    1933’de 70.000
    1934’de 80.000
    1935’de 203.000
    1936’da 239.000
    1937’de 239.000
    1938’de 239.000
    Toplam 1.363.000 Lira

    Hükümetin bu yardımlarından başka vilayetler hususi münasebetleriyle, belediyeler bütçelerinden ve parti teşkilatından, mıntakalardaki kulüpler yardım görmüşlerdir. Hatta, Cumhuriyet Halk Partisi kendi teşkilatına gönderdiği bir tamimde vilayetleri sekiz dereceye ayırarak hususi idarelerin her yıl spora yardımlarının teminini sağlamıştı. (Birinci derecedeki vilayetlere 5.000 Lira, sekizinci derecedekiler 500 Lira olarak)

    Hükümet ve partinin spor işlerine gösterdiği maddi ve manevi alaka ile yardım, gittikçe çoğalmış muhtelif şekil ve suretlerde görülen bu müzaheretin eserleri kulüp ve sporcu sayılarının artmasıyla da kendini göstermiştir. Mesela : 1923 yılında, ittifak kurulduğu vakit kulüplerin sayısı 14 iken 1933’de 230 ve 1938 başında 442 olmuştur. Kulüplerdeki müseccel sporcu sayıları da buna göre artmıştır:

    1923’de 827
    1928’de 6.380
    1933’de 10.450
    1938’de 27.631 müseccel üye

    Kulüp ve sporcu adetlerine muvazi olarak mıntakalar sayısında da bir çoğalma müşahede edilmiştir.

    1925’de 13
    1926’da 16
    1927’de 19
    1933’de 22
    1938’de 62 mıntaka.

    Son beş sene içindeki bölge sayısının da üç misline yakın bir fark göstermesi teşkilatın “Türk Spor Kurumu” devresine tesadüf eder.

    1936 yılında Ankara’da toplanan T.İ.C.İ. sekizinci umumi kongresi, umumi reisinin takriri ve heyeti umumiyenin kabulü ile mevcut nizamnamesini yeni icaplara göre tadil etti; bu arada teşkilatın adı “Türk Spor Kurumu”, merkezi de “Ankara” oldu.

    Aynı kongre heyeti umumiyesinin ittifakla verdiği diğer mühim bir karar da, kurumun doğrudan doğruya Cumhuriyet Halk Partisi’ne bağlanmasının Parti Başkanlığı’ndan istirhamı idi. Kongresinin bu dileği Parti Genbaşkurunca onaylanan “Türk Spor Kurumu” o tarihten itibaren resmen bir parti teşekkülü olmuştur. Bundan sonradır ki Kurumun yıllık varidat ve masraf bütçeleri ve çalışma programları gibi esaslı işleri Parti Genel Sekreterliği’nin tensip ve tasvibine sunuluyor, ehemmiyetli görülen meseleler hakkında partiden direktif alınıyordu.

    Yurtta spor sahaları vücuda getirmek ve bunu bir plana bağlamak, bütün vilayetlerde kulüp ve bölgeler, umumi müfettişliklerde mümessillikler kurmak suretiyle sporu, memleketin her tarafında teşkilatlandırmak ve yurda yaymak, sporun teknik esaslarına göre inkişafını sağlayacak öğretici meslesine ehemmiyet vermek, iç ve dış spor teması ve müsabakalarını daha geniş ölçüde ele almak vs. spor faaliyetlerine hız vermek ve teşkilat içinde, ahenkli bir disiplin tesisine çalışmak gibi prensipler bu devredeki mesainin mütebariz hususiyetlerini teşkil eder.

    Vali ve parti başkanlarının spor bölgeleri başkanlıklarını deruhte etmeleri ve Kurum bütçesinden her yıl 100.000 lirasının saha tesislerine tahsisi ile bu paranın mahalli belediye ve hususi idarelerince stad ve spor sahası inşası için tahsisat ayıran bölgelere tevzii ve Genel Merkez’de kurulan mimari bürosunun başına getirilen mütehassıs bir mimarın nezaret ve murakabesi altında bütün spor sahalarının inşaat planlarının yaptırılması işi Spor Kurumu devresine tesadüf eder.

    Böylece, 21 vilayet merkezinde teknik icaplarına uygun ve mahalli ihtiyaçlara cevap verebilecek evsafta stad ve sahalar yapılmasına girişilmiştir. Bunlar:

    1-Afyon
    2-Aydın
    3-Bursa
    4-Edirne
    5-Erzurum
    6-Eskişehir
    7-Isparta
    8-İzmir (Karşıyaka)
    9-Kastamonu
    10-Kırklareli
    11-Kocaeli
    12-Konya
    13-Kütahya
    14-Manisa
    15-Muğla
    16-Samsun
    17-Seyhan (Adana)
    18-Sivas
    19-Tekirdağ
    20-Trabzon
    21-Zonguldaktadır.

    Kazalarımızdan 6 tanesinde de tali derecede sahalar yapılmaktadır:

    1-Uşak (Yapılmış bitmiştir)
    2-Edremit (Yapılmış bitmiştir)
    3-Ayvalık (Yapılmış bitmiştir)
    4-Bandırma (Yapılmaktadır)
    5-Eyüp (İstimlak edilmiştir)
    6-Mecidiye (İstimlak edilmiştir)

    3-5 yıllık bir yapı programı ile yakın amanda memleketimizde futbol alanı, atletizm pisti ve tesisleri, yüzme havuzu ve birer atış poligonu ile tribünleri ihtiva eden asri mahiyette 30 kadar spor sahsının kurulmuş olduğu görülecektir.

    Ankara’daki 19 Mayıs Stadyomu ise Ankara vilayetinin ve belediyesinin gençliğe hediye ettiği mümtaz bir eserdir. Bu stad bütün müştemilatiyle birlikte yurdumuzda kurulan ilk modern spor alanı olarak üstün değerlerini daima muhafaza edecektir.

    Geçen on beş yıl içinde beden terbiyesi ve spor alemimizdeki ehemmiyetli hadiselerden biri de Kültür Bakanlığı’nın, Ankara’da 1932 yılında açtığı Gazi Terbiye Enstitüsü’nün beden terbiyesi şubesi olmuştur. Ondan evvel, 1926 yılında da İstanbul’da, Çapa’da, Kız Muallim Mektebi yanında yaptırılan jimnastik salonunda dokuz ay süreli muallim kursları açılmıştı. Dört ders senesi zarfında lise ve orta mekteplerin bütün jimnastik öğretmenleri Çapa kurslarından geçirilmiş, ve yeni bilgilerle kendileri takviye edilmişti. Fakat günden güne artan, bilgili beden terbiyesi muallim ihtiyacı karşısında kurs tedbirini kafi görmeyen Vekalet, Gazi Enstitüsü’nde üç yıl tahsil süreli ve yüksek dereceli şubeyi kurdu. Artık mekteplerin -spor bilgileriyle mücehhez- jimnastik öğretmenlerini bu müessese yetiştiriyor. Daha yüksek ihtisas yapmak üzere garp memleketlerine de öğretmenler ve enstitü mezunları gönderilmiştir.

    Kız mekteplerini mütehassıs jimnastik ve spor öğretmen ihtiyacını karşılamak üzere Gazi Enstitüsü’nün beden terbiyesi şubesine 936 ders yılından itibaren kız talebe alınmasına başlandı.

    Yeni yapılan mektep binalarından bir çoğunda jimnastik salonları da düşünüldü. Mekteplerimizin beden terbiyesi, spor ve izcilik işlerini tanzim ve kontrol etmek üzere Bakanlıkta ayrı bir daire teşkil ve izcilik işleri bir talimatname ile tensik edildi.

    Diğer taraftan spor kulüplerinin ve bölgelerinin öğretici eleman noksanını kısmen olsun karşılamak lazımdı. Türk Spor Kurumu da Ankara’da 19 Mayıs Stadı’nda 938 ilkbaharında bir eğitmen kursu açtı. Buraya muhtelif antrenör ve öğretmenlerle muntazam bir program dahilinde çalışan bu kursu ikmal edenler 19 vilayet merkezine gönderildiler; çalışıyorlar…

    Modern garp sporlarının yanında eski ve milli sporlarımızın ihyası için de çalışmalar yapılmış, İstanbul’da “Okspor” kulübü kurularak ok müsabakaları tertip edilmiş, diğer bölgelerde de atlı cirit oyunları teşvik ve himaye görmüştür.

    Yurt müdafaasında dağcılık ve kayakçılığın ehemmiyeti aşikardır. Teşkilat, bu sporun federasyonunu kurmuştur. Bursa’da, Uludağ’daki kış sporları istasyonundan başka Erzurum’da Kopdağı eteklerinde, Kastamonu’da Ilgaz’da dağ evleri yapılmasına girişilmiştir.

    Buz üstünde patinaj için Ankara’da Sergi evi arkasında geçen yıl tesis edilen saha büyük rağbet görmüştür.

    Atatürk’ün Samsun’a çıktığı 19 Mayıs tarihi “Gençlik ve Spor Bayramı” günü oldu.

    İşte, memlekette günden güne artan spor alakası ve bütün medeni cihan gençliği gibi Türk gençliğinin de spora karşı gösterdiği heves ve rağbet ile beden faaliyetlerinin yurt müdafaasındaki yüksek değerini ve milli fikir terbiyesinin yanında milli beden terbiyesi meselesinin de bir devlet işi olarak lüzumunu derpiş eden Cumhuriyet hükümeti ve Büyük Millet Meclisi 1938 Haziranının 27 inci günü çıkan kanunla Başvekalete bağlı Beden Terbiyesi Genel Direktörlüğü’nü kurdu; bu milli meseleyi halle koyuldu.

    Nizamettin Kırşan / Ocak 1939 – Beden Terbiyesi ve Spor Dergisi

  • Beden Terbiyesi Nizamnamesi

    Beden Terbiyesi Nizamnamesi

    16 Temmuz 1938 tarihinde, 3961 sayılı Resmî Gazete‘de yayınlanan “Beden Terbiyesi Kanunu“ndan sonra, sırada bir nizamname var… 13 Nisan 1940 tarihli, 4484 sayılı Resmî Gazete, şu cümlelerle başlayan bir kararname içeriyordu : “Beden Terbiyesi Genel Direktörlüğünün 2/9/1939 tarih ve 3380 sayılı tezkeresile teklif ve Devlet Şûrasınca görülerek 26/2/1940 tarih ve 3326 sayılı tezkere ile tevdi edilen ilişik (Beden Terbiyesi Nizamnamesi) nin meriyete konulması; İcra Vekilleri Heyetince 3/4/1940 tarihinde kabul olunmuştur.”

    1959 öncesi şampiyonluklar konusunda resmî belgeleri çok önemsiyoruz. Bu sebeple nizamnamenin ilk 6 maddesini sizlerle paylaşmak istedik. Tamamını yukarıdaki linkte bulabileceğiniz bu metinde, Fenerbahçe’nin tezine karşı çıkanları çürüten oldukça net doneler var; “Bu turnuvaları Federasyon düzenlemedi” yalanında olduğu gibi…

    Tabii sırf çirkin bir kamuoyu algısı yaratmak için bu insanlara “Nazi” diyen gayriresmi tarih yazıcılarını da unutmayalım.

    Hep söylediğimiz gibi; 1959 öncesini inkar, cumhuriyeti inkardır!

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Beden Terbiyesi Nizamnamesi

    Madde 1 – Beden Terbiyesi Genel Direktörlüğünün esas vazifesi; yurddaşın fizik ve moral kabiliyetlerini ulusal ve inkilâpçı amaçlara ve yurd müdafaası icaplarına göre yükseltmek ve oyun, jimnastik, spor faaliyetlerini bu esaslar dahilinde sevk ve idare etmektir.

    Madde 2 – Her kulüp aynı zamanda içtimaî terbiyeyi, cemiyet hayatı ile yurt sevgisini yükseltmeye çalışmayı vazife bilen bir terbiye müessesesidir. Bunlar, Türk gençliğini müşterek bir vatan mefkuresi etrafında toplamak ve kendilerini sıhhatli, kuvvetli ve yurt müdafaasına kabiliyetli mükemmel bir hale getirmekle mükelleftir.

    Madde 3 – Beden terbiyesi ve sporda disiplin birinci derecede aranılacak hususlardandır. Disiplin beden terbiyesi teşkilâtına müteallik bilûmum kanun, nizam ve talimatnamelere ve bunlara müsteniden verilecek emirler ve yapılacak tebliğlere mutlak riayet ve itaat etmektir.

    Madde 4 – Kulüplerde içki ve beden terbiyesini alâkalandırmayan her türlü oyunlar yasaktır.

    Madde 5 – Beden Terbiyesi Genel Direktörlüğü Teşkilâtı idare ve salâhiyet bakımından aşağıdaki dereceler silsilesine tâbidir:
    A – İdarî dereceler :
    1) Genel Direktörlük
    2) Bölge Başkanlığı
    3) Kaza beden terbiyesi teşkilâtı başkanlığı (kaymakam)
    4) Nahiye beden terbiyesi teşkilâtı başkanlığı (Nahiye müdürü)
    5) Köy beden terbiyesi teşkilâtı başkanlığı (belediye başkanı veya muhtar)
    6) Kulüp ve grup başkanlığı

    B – Teknik dereceler :
    1) Federasyon heyetleri
    2) Ajanlıklar
    3) Kulüpler

    Madde 6 – Beden Terbiyesi Genel Direktörlüğü teşkilâtı dahilinde resmî ve şahsî bütün müracaatlar ve teklifler ve itirazlar yukarıki maddede yazılı dereceler silsilesi yolile yapılır ve emirler ve kararlar bu suretle verilir. Üstünden şikâyet halinde ve fevkalâde vaziyetlerde bir derece daha üst makama müracaat caizdir. İtiraz ve müracaat verilmiş olan karar ve emrin icrasını tehir etmez.

  • Beden Terbiyesi Kanunu

    Beden Terbiyesi Kanunu

    1959 öncesi şampiyonluklara karşı çıkanlar, tarihi ve hukuki açıdan apaçık meydanda olan “resmî ve ulusal şampiyonluklar” gerçeğini örtbas edebilmek için Atatürk dönemine “Nazi” ithamı yapacak kadar ileri gittiler. Bu iftirayı atmalarına sebep olan 28 maddelik “Beden Terbiyesi Kanunu” 16 Temmuz 1938 tarihinde, 3961 sayılı Resmî Gazete‘de yayınlandı. Aşağıda “Merkez Teşkilâtı ve Merkez İstişare Heyeti” başlığının altındaki ilk üç maddeyi göreceğiniz kanun, kendinden öncekilerle birlikte, Fenerbahçe’nin tezini destekleyen en büyük kanıtlardan biri…

    Nitekim 29 Haziran 1938 tarihli Ulus gazetesindeki “1 Gün İçin” köşesinde Nasuhi Baydar şunları yazıyordu:

    “Büyük Şef’in, geçen ikinci teşrin başında Kamutay’ı açarken söyledikleri nutuklariyle verdikleri direktiflere göre hazırladığı programını bir hafta sonra okuyan Başbakanımız, diğer vaatleri gibi Beden Terbiyesi davasını da, dün Kamutay’ın müzakere ve kabul ettiği kanun ile halletmiş bulunuyor”

    Tekrar etmekten bıkmıyoruz; 1959 öncesini inkar, cumhuriyeti inkardır.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Beden Terbiyesi Kanunu

    Merkez Teşkilâtı ve Merkez İstişare Heyeti

    Madde 5 — Beden terbiyesi Genel direktörlüğü merkezde bir genel direktör ile genel sekreterden, federasyonlar heyetlerinden ve teftiş, hesap, sağlık ve (saha ve tesisler) dairelerinden ve (neşriyat ve propaganda) (muhaberat, muamelât ve arşiv), (sicil ve lisans) ve (müze ve kütüphane) şubelerinden teşekkül eder. Genel direktörlük lüzumu kadar yerli ve yabancı mütehassıs ile memur ve müstahdem kullanır.

    Madde 6 — Beden terbiyesi genel direktörü Başvekil tarafından intihab ve Cumhur Reisinin tasdiki ile tayin olunur. Genel direktör bu kanunun hükümleri dairesinde kurulan teşekküllerin mercii ve âmiri olup bu teşekküllerin çalışmalarından mes’uldür.

    Genel sekreter ile daire reisleri, federasyonlar başkanları ve şubeler müdürleri genel direktör tarafından intihab ve Başvekil tarafından tayin olunurlar. Diğer memurlar ve müstahdemler doğrudan doğruya genel direktör tarafından intihab ve tayin olunurlar.

    Madde 7 — Bir veya daha fazla spor nevileri, teknik ve idare bakımından birer federasyona bağlanır. Federasyonların adedi Beden terbiyesi genel direktörünün (istişare heyeti) nin de mütaleasını almak suretile yapacağı teklif üzerine Başvekil tarafından tesbit olunur.