Etiket: Birol Pekel

  • Birol Pekel Röportajı

    Birol Pekel Röportajı

    Fenerbahçe’ye Şenol Birol ile birlikte gelip bir tezahürat transferi de yapan Birol Pekel Röportajı… Beşiktaş günlerinden…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Taşıdığı 10 Numarayı Daima Hak Eden Futbolcu Birol Pekel

    Beşiktaş’ın bu yeni fakat büyük şöhreti “Takımım gelecek sene de şampiyon olacak’’ dedikten sonra 6 sene Beşiktaş’ta aynı formda oynayacağını ve futbolu da Beşiktaş’ta bırakacağını söyledi.

    Birol Peker Kimdir?

    Birol Pekel 1938 yılında İstanbul’da doğmuştur. Futbola küçük yaşta başlamış ve ilk defa olarak Modaspor Kulübü’nde lisans çıkarmıştır. Fakat Birol Modaspor Kulübü’nde yüzme ve basketbol branşlarında faaliyet göstermiştir. Siyah saçlı 1,78 m boyunda, 72 kg. ağırlığında ve kahverengi gözlü olan genç futbolcu, 1956 yılında Beylerbeyi Kulübü’ne transfer olmuştur. Orada 3 sene futbol oynayan Birol Pekel, nihayet küçüklüğünden beri sevdiği Beşiktaş Kulübü’ne geçen sene Temmuz ayında geçmiştir. İki kız kardeşi daha vardır. Babasını küçük yaşta iken kaybetmiştir. Kardeşleri evli olduğundan annesi ile birlikte Kadıköy’deki evlerinde oturmaktadır.

    Genç yaşında modern futbolu layıkıyla oynayarak bütün futbol otoritelerinin takdirini kısa zamanda kazanan Birol Peker ile karşı karşıyayız…

    Futbolu çok sevdiğim kulübümde bırakacağım. Bugünkü formumda daha 6 sene futbol oynayabilirim, diyerek gözleri uzaklara dalan genç futbolcu, aşağıdaki sözlerini de ilave etmekten geri kalmıyor:

    Beşiktaş çok büyük bir kulüp. Onun siyah – beyaz formasını giyip sahada mücadele etmek ne büyük bir şeref. Her maça çıkışımda Beşiktaş’a gönül veren binlerce taraftarın nasıl ümit dolu gözlerle bizlere baktıklarını görür ve heyecanlanırım. Onları mesut etmek için çalışır, didinir ve galip geldiğimizde de vazifesini yapmış bir insanın huzur rahatlığı içinde sahayı terk ederim.  

    Acaba diğer arkadaşlarınız da sizin gibi mi düşünüyor Birol?

    Evet… Onlar da benim gibi düşünerek hareket ediyorlar. Zaten bu sene şampiyon olmamızın en büyük amili de budur.

    Beşiktaş Kulübünün genç ve kabiliyetli futbolcusu Birol Pekel 1953 yılında Modaspor Kulübünde ilk defa lisanslı sporcu olmuştur. Aynı sene İstanbul küçükler arası yüzme şampiyonu olmuş ve devamlı olarak Modaspor’un genç basketbol takımında oynamıştır. 1955 yılında Kadıköyspor’a geçmiş, bir sene sonra da Beylerbeyi Kulübü’nde futbol oynamaya başlamıştır. Birol, Beylerbeyi Kulübü’ne geçişini şöyle anlatıyor:

    Kadıköy’de << Bahariye>> isminde bir yazlık takımımız vardı. Bir gün Beylerbeyi ile hususi bir maç yaptık ve 1-1 berabere kaldık. Beylerbeyi Kulübü’nün idarecileri beni beğenmişler. Transfer ayında da teklifte bulundular. Ben de talebe lisansı çıkartarak Beylerbeyi’ne geçtim. Beşiktaş’a transfer olana kadar da Beylerbeyi takımında devamlı olarak oynadım.

    Milli takım kadrosuna alınmışsın, bu hususta ne düşünüyorsun?

    Milli takımda oynamak benim için büyük bir şereftir. Bu vazifeye davet edildiğim için çok memnunum. Bir sporcu için milli takımda oynamaktan büyük bir şey olamaz.

    Birol, Beşiktaş Kulübü’ne nasıl transfer oldun?

    Beylerbeyi’nde talebe lisansı ile oynuyordum. Bizim yakınımızda oturan Beşiktaş’ın eski futbolcusu Faruk Sağnak ağabey beni her gördüğü zaman ‘’Okulunu bitir, seni Beşiktaş’a götüreceğim.’’ derdi. Geçen sene okulumu bitirdim. Talebelikle ilişiğim kalmayınca da başka bir kulübe girmemde mani kalmadı. Küçüklüğümden beri sevdiğim Beşiktaş’a Faruk ağabeyimin sayesinde kavuştum. Beni oradan artık hiçbir şey ayıramaz.

    Birol’un çocukluğu Kadıköy’de okula gitmekle ve akranları arasında top oynamakla geçmiştir. Genç futbolcunun çok sevdiği annesi, Birol’un başından geçen bir hadiseyi şöyle anlatıyor:

    Oğlum 9 yaşında idi. Bir gün okul dönüşünde lastik ayakkabılarını alarak yakınımızda bulunan bir sahaya gitti. Aradan 3 saat kadar geçmişti. Gelmediğini görünce meraklanmaya başladım. Tam evden çıkıp onu aramaya gidecektim ki bir arkadaşı geldi ve Birol’un elbiselerinin çalındığını bu yüzden eve gelemediğini söyledi. Diğer elbiselerini alıp sahaya gittim. Baktım Birol orada mahzun mahzun oturuyor. Hiçbir şey söylemeden elbiselerini verdim. Giyindi ve o hadiseden sonra da gizli gizli top oynamaya başladı.

    Beşiktaş’ın genç futbolcusu küçükken incir ağacından düşüşünü şöyle anlatıyor:

    Eski evimizin bahçesinde incir ağacı vardı. Üstüne çıktım ve olmuş incirleri kopararak yemeye başladım. Kabuklarını da arkadaşlarıma atarak alay ediyordum. Nasıl oldu anlamadım, birden bindiğim dal kırıldı ve bahçeye düştüm. Başım yarılmıştı. Büyük bir acı duyuyordum. Beni hastaneye götürdüler. Annem başımda ağlıyordu. Yarayı dikmeye başladıklarında avazım çıktığı kadar bağırıyordum. Baktım annem fena oluyor. Ona, şayet ağlamazsa bağırmayacağımı söyledim. Sustu ama gözlerinden yaşlar boşanıyordu. Ben büyük bir acı çekmeme rağmen annemi üzmemek için bağırmadım. Bu yüzden bir müddet evde yatmak mecburiyetinde kaldığımdan alay ettiğim arkadaşlarım bu defa beni kızdırmaya başladılar.

    Yerli ve yabancı hangi futbolcuları beğeniyorsun Birol?

    Yerlilerden Lefter, Basri ve Recep’i beğenirim. Gördüğüm yabancılardan ise Puşkaş ile Kopa iyi futbolcular.

    Türk futbolu hakkında ne düşünüyorsun?

    Futbolumuz Avrupa’da isim yapmaya başladı. Spor tesislerimiz çoğaldığı zaman Türk futbolu dev adımlarla ilerleyecektir.

    En çok heyecan duyduğun maç hangisidir?

    Galatasaray takımı ile milli ligin ilk devresinde yaptığımız ve 1-0 kazandığımız maçta çok heyecanlandım. Galatasaray ile yaptığımız her iki milli lig maçına annemi ve nişanlım Ayla’yı getirdim. Her iki maçı da kazandık. Onların uğurlu geldiklerine iyice inanmış bulunuyorum.

    Milli takımımızın yeni kadrosunu nasıl buldunuz?

    Çok beğendim. Gayet güzel tespit etmişler bu kadroyu…

    Birol, Beşiktaş maçlarında taraftarlarının ‘’Şenol… Birol… Gol…’’ şeklinde bağırmaları karşısında coştuğunu ve daha hırslı oynadığını açıklıyor. Ama sadece kendilerinin değil, bütün arkadaşlarının gol atmak için çırpındıklarını söylemekten de geri kalmıyor.

    Takımımız bu sene zorlu maçlar çıkardı ve Milli Lig’in bitmesine 1 ay varken şampiyon oldu. Arkadaşlarımız arasındaki kardeşlik havası ile önümüzdeki sezonda da inşallah şampiyon olacağız. Seneye de şampiyon olamamamız için hiçbir sebep yok. Fakat idarecilerimizin bazı transferler yapması da şarttır.

    Birol’un evinden ayrılırken genç futbolcu ziyaretimize teşekkür ediyor ve:

    ‘’Her şey Beşiktaş’ımız için’’ diyordu…

  • Niye Fenerli Olunsun?

    Niye Fenerli Olunsun?

    Bugün yazsa linç edilebileceği bir yazısı ile İslam Çupi… Uzun şampiyonsuzluk yıllarının acısıyla soruyor: Niye Fenerli Olunsun?

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Niye Fenerli Olunsun?

    Benim çocukluğumda İstanbul’un, insanı Fenerbahçeli yapmak için bir sürü gerekçesi ve cazibesi vardı. İstanbul 1940 yıllarında 600 bin nüfuslu göğü ve denizi masmavi, futbol oynanacak arsası pek çok, havası tertemiz, ulaşımın tamamı tramvay ve vapurlarla yapılan, insanları medeni, kutu gibi bir şehirdi.

    Fenerbahçe benim çocukluğumda futbolda tekniği öncelikli mahalle bızdıklarının gözdesi idi. Cihat Arman, Esat Kaner, Fikret Kırcan, Naci Bastoncu süper teknikleri ile gece rüyalarımızı bile süsler, atletizmde Balkan Şampiyonu olan Melih Kotanca futbolda ilk saydıklarım kadar flaş olmasa bile top oynadığı ve leblebi gibi goller attığı için bizlerce Fenerbahçe’nin ikinci kahramanı olarak yorumlanırdı.

    Fenerbahçe o zamanlar şampiyonluk rekorunu en fazla elinde bulundurduğu için sevilirdi. Fenerbahçe milli takıma en çok futbolcu verdiği, milli takımda en çok gol atan futbolcular Fenerbahçeli olduğu için sevilirdi. Topkapı’da oturmama rağmen denizi, Kadıköy’ü ve Fenerbahçe stadı ile kulübünün bağlık bahçelik köşklü bir yerde olmasını ben kendimce çok aristokrat ve ayrıcalıklı bulduğum için ayrı bir sevgi sebebi diye o semtler bozuluncaya kadar aklımda ve gönlümde tutmuşumdur. Fenerbahçe’nin bir de işgal yıllarında İstanbul halkına futbolla verdiği bir mutluluk vardı. Bütün müstevli takımlarını sahada yenmiş ve bu moral bakımından kırık halkın dinamiği olmuştur.

    Delikanlılığımızın en görkemli günlerinde Fenerbahçe idmanlarına Cihat Arman, Selahattin Torkal, Halil Özyazıcı, Erol Keskin ve Mehmet Ali Has ile ayni vapurda gitmenin heyecanı şu gün bile yüreğimin en zengin vuruşudur. Kadıköy vapur iskelesinden indikten sonra o tüm zamanların en büyük futbolcusu Lefter’in adadan gelişini beklemek ve onunla birlikte Kadıköy toprağında birkaç adım atma hangi futbol hazzı ile değişilebilirdi. O Can Bartu ile Birol Pekel’in çocuk halleriyle Bahariye’deki arsa top şeytanlıklarını seyretmek, hangi stat filmi ile değiştirilebilirdi?

    Şu ihtiyar yaşımda şimdi düşünüyorum. 1990 yılından sonra İstanbul mahallelerinde çocuklar niye Fenerbahçe’yi tutsunlar, niye Fenerbahçeli olsunlar diye… Fenerbahçe’nin ne Türkiye’de saha tarihi olan, o yerden ayağa paslı dantel örer gibi oyun şekli kalmış, ne de en teknik adamların o çatı altında toplanacak niyetleri. Fenerbahçe artık ne milli takıma en fazla oyuncu veren takımdır, ne o takıma gol kralını veren ekiptir. Türkiye’deki bütün şampiyonluk rekorları Fenerbahçe’nin elinden uçmuştur. Ne kalmıştır isminden başka bu vatanda…

    Başka takımlar UEFA Kupası’nı, Süper Kupa’yı müzelerine götürmüş iken, yerli tenekelerle çocuğu nasıl Fenerbahçeli yaparsınız artık…

    İslam Çupi – 21 Kasım 2000 – Milliyet Gazetesi

  • Fenerbahçe Basketbolunun Kuruluşu XIV

    Fenerbahçe Basketbolunun Kuruluşu XIV

    Kadim bir metinle karşınızdayız… Cem Atabeyoğlu ve Muhtar Sencer’in, Fenerbahçe’de basketbol takımını meydana getirmesinin hikayesi… Cem Atabeyoğlu anlatıyor: Fenerbahçe Basketbolunun Kuruluşu XIV

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Bir Müthiş Genç Takım

    Bu sıralarda Kadıköy Halkevi Spor Salonu’nda genç bir idealist ortaya çıkmıştı. Önder Dai idi adı. Daha delikanlı çağındayken Kadıköy’den ve Haydarpaşa Lisesi’nden topladığı gençlerle bir genç takım ve bir de yıldız takım ortaya çıkarmıştı. Önder Dai, Fenerbahçe basketbolu için gerçekten de pek büyük bir kazanç olmuştu. Onun tamamen kişisel çabalarıyla ortaya çıkardığı yıldız takımı kısa zamanda Teşvik Turnuvası birincisi ve lig ikincisi olurken, Genç takım daha ilk yılında İstanbul ve Türkiye şampiyonluklarını kazanmıştı.

    İşte bu genç takımın doğuşu günlerinde sevgili Önder Dai bir gün evime kadar gelerek, beni genç takımın bir maçına çağırmıştı. Bu arada şunu da eklemişti: “Hele bir gencim var, bilhassa onu görmenizi çok isterim ağabey” demişti.

    Ona inancım sonsuzdu. Hemen o hafta Genç takımın maçına gittim Kadıköy’e. Takımda, dal gibi, bir solak çocuk vardı. Boyundan da, yaşından da büyük şeyler yapıyordu sahada. Önder’e sormaktan kendimi alamadım: “Kim bu dal gibi solak çocuk?” dedim.

    Gülümseyerek baktı yüzüme: “Size bahsettiğim çocuk o ağabey” diye konuştu ve bilgi verdi. “Adı Can. Büyük bir yetenek”

    Önder’in sırtını okşayıp şöyle konuştuğumu hatırlıyorum: “Allah bu çocuğa basketbolcu olması için her şeyi vermiş. Üstelik seni de vermiş. Aman ona dikkat et. Allah nazardan saklasın”

    Önder Dai’nin elinde, o dal gibi vücutlu küçük solak fakat büyük yetenek, kısa zamanda koskoca bir Can Bartu olarak ortaya çıkacaktı.

    Can Bartu, Gündüz Erkan, Ertan Trak, Fahrettin Gökmenoğlu, Eldebran Ülserin gibi genç değerlerin yer aldıkları genç takımın ardından gelen yılız takımında da iki büyük yıldız adayı göze çarpıyordu. Hüseyin Kozluca ve Birol Pekel.

    İlginçtir, Önder Dai’nin usta ellerinden geçen bu çocukların hemen hepsi milli takıma kadar yükselecekler, aralarından ikisi, basketbol potaları altında başlayan başarılarını daha sonra futbol alanlarına da taşıyacaklar ve yıldız birer futbolcu olarak da parlayacaklardı. Bunlar, Can Bartu ile Birol Pekel idiler.

    Can Bartu, bir süre basketbolunu futbolla birlikte götürmüştü Fenerbahçe’de. Futbol maçından çıkıp basketbol maçına yetiştiği çok olmuştu. Bir Vefa maçında attığı iki golle takımını galibiyete götürdükten sonra kramponları ayakkabılarını İnönü Stadı’nda çıkarıp koşa koşa Spor ve Sergi Sarayı’na gelmiş ve orada ketslerini giyip yine Sarı-Lacivert forma altında sahaya fırlamıştı. Ve bu maçta da Fenerbahçe’nin Galatasaray’ı yenmesinde en büyük etken olmuştu.

    Her zaman söylerim, yine tekrar edeyim; Can Bartu, futbolda Avrupa çapında bir üne ve klasa erişmiştir, şayet basketbola ısrar etseydi dünya çapında bir basketbolcu olurdu.

    Can Bartu uzak mesafelerden attığı jump-shoot’lardaki büyük isabetiyle de müthişti. Bugünkü “üç sayı”lar o günlerde de geçerli olsaydı, onun sayı rekorlarını kimse kıramazdı. Ne yazık ki Can, basketbolun gerçekten çok şanssız bir döneminde potaların altına geldi. Futbolda ise para ve dolayısıyla istikbal vardı. Ekonomik koşular onu potalardan yeşil sahalara çekti. Fenerbahçe kulübü ile profesyonel futbolcu olarak mukavele imzalarken basketboldan koptu maalesef. Basketbol ve basketbolcu bugünkü maddi imkânlara sahip olsaydı, onu çok sevdiğini gayet iyi bildiğim basketboldan hiçbir kuvvet ayıramazdı.

    Önder Dai’nin yetiştirdiği, 1954-1955 İstanbul ve Türkiye şampiyonluklarını kazanan o namağlup genç takımı kadar güzel basketbol oynayan bir takımı, yarım yüz yılı aşkın basketbol yaşamım içinde pek az gördüğümü söylesem, hiç de mübalağa etmiş olmam. İzlerken insana estetik bir zevk veren bir takımdı o. Estetik güzellik ile büyük basketbol hırsını o gencecik bünyesi içinde nasıl adapte edebilmişti bu genç takım. Anlaşılır gibi değil. O takımı hatırlamak bile insana büyük zevk veriyor bugün.

    Sevgili Önder Dai, bugün bembeyaz olmuş saçlarıyla tanınmış bir hekim. Mesleğinde de başarılı. Basketbol maçlarının sürekli takipçisi bugün de. Fakat benim gözümde hala o unutulmaz genç takımın filiz gibi antrenörüdür Önder. Mesleği olan hekimlikteki başarısı muhakkak. Fakat onun basketboldaki başarılarını asla unutamıyorum ben. Hele Fenerbahçe’ye hizmetlerini asla.

    Cem ATABEYOĞLU

    (DEVAM EDECEK)

  • Kaptanın Seyir Defteri V

    Kaptanın Seyir Defteri V

    Başından beri Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu ekibinde desteğini esirgemeyen kıymetli büyüğümüz Alp Eralp “el emeği göz nuru” bir arşivi, sezon sezon tuttuğu defterleri paylaşmamız için bize teslim etmişti… “Kaptanın Seyir Defteri I” 1980’li yıllarında sonunda tutulan müthiş bir imza defteriydi. Serinin beşinci defteri Fenerbahçe’nin 1989-1990 sezonuna ait. Huzurlarınızda: Kaptanın Seyir Defteri V

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Kaptanın Seyir Defteri I

    Kaptanın Seyir Defteri II

    Kaptanın Seyir Defteri III

    Kaptanın Seyir Defteri IV


    Fenerbahçe’nin Kadrosu: Aykut Kocaman, Batur Altıparmak, Bilal Şar, Cafer Orbay, Can Barhan, Cevdet Çapar, Durmuş Çolak, Erdi Demir, Ergin Parlar, Hakan Tecimer, Hasan Kemal Özdemir, Henrik Nielsen, İmdat Korkmaz, Ivan Vishnevski, İsmail Kartal, Mustafa Kurt, Müjdat Yetkiner, Necat Barut, Neşet Muharremoğlu, Nezihi Tosuncuk, Nurettin Yıldız, Oğuz Çetin, Rıdvan Dilmen, Sedat Karaoğlu, Serdar Şenkaya, Şenol Çorlu, Şenol Ulusavaş, Şenol Ustaömer, Taygun Erdem, Toni Schumacher, Turhan Sofuoğlu, Vedat Uysal

    Lige Katılan Takımlar: Beşiktaş, Fenerbahçe, Trabzonspor, Galatasaray, Sarıyer, Bursaspor, Konyaspor, Karşıyaka, Ankaragücü, Zeytinburnu, Gençlerbirliği, Adanaspor, Boluspor, Malatyaspor, Altay, Samsunspor, Adana Demirspor, Sakaryaspor

    Köşe Yazarları ve Fotoğrafçılar: Ahmet Ravalı, Ahmet Yüksel, Alaettin Metin, Altan Altun, Arif Işıldayan, Atılay Kayaoğlu, Atilla Türker, Attila Gökçe, Bahadır Doğan, Birol Pekel, Can Bartu, Can Tanrıyar, Cem Şengül, Cemal Ersen, Cihangir Şahin, Coşkun Özarı, Cüneyt Şengül, Deniz Gökçe, Doğan Babacan, Doğan Ersavaş, Engin Biçer, Ercan Aktuna, Ercan Alituna, Ercan Güven, Ercüment Ateş, Erdoğan Şenay, Erol Yaşar, Ertuğrul Dilek, Faik Çetiner, Güngör Sayarı, Gürcan Bilgiç, Halit Kıvanç, Hıncal Uluç, Hüseyin Kırcalı, Hüseyin Sarıuçak, Hüsnü Çil, İhsan Topaloğlu, İlhan Söyler, İlyas Namoğlu, İslam Çupi, İsmet Solak, Kemal Belgin, Lefter Küçükandonyadis, Mehmet Kırcalı, Metin Oktay, Murat Deveci, Mustafa Çakır, Mümin Özkasap, Mümtaz Soysal, Münir Bağrıaçık, Necati Özçağlayan, Necmi Tanyolaç, Nevruz Şerif, Nezih Alkış, Nihat Geven, Onur Kayador, Orhan Aldinç, Orhan Tokatlı, Osman Denizci, Osman Korkmazel, Ömer Üründül, Recep Şeker, Saim Altunterim, Selahattin Gökhan, Sinan Erbil, Süleyman Gültekin, Şafak Kayarlar, Şansal Büyüka, Şükrü Kaya, Taki Doğan, Talat Tokat, Talay Erker, Tamer Güney, Tayfun Bayındır, Tayfun Gündoğar, Tayyar Özdemir, Togay Bayatlı, Turgay Esmer, Turgay Örme, Turgay Şeren, Uluğ Örs, Ünal Tümin, Ünver Ergun, Vedat Bayraktar, Vedat Okyar, Yalçın Türk, Yılmaz Canel, Yusuf Dursun, Yusuf Tunaoğlu, Yusuf Yalkın, Zeki Çol, Ziya Şengül


    Kaptanın Seyir Defteri V

  • Şenol Birol Gool

    Şenol Birol Gool

    Ses dergisinin “Şenol Birol Gool” filmini konu alan kapağını hepimiz biliyoruz ama içeriği görmemiştik. Haluk Kılıç ağabeyin arşivinden… Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Şenol Birol Hani Gol?

    Futbol yıldızı Galatasaraylı Metin Oktay’ın “Taçsız Kral” filminden sonra Fenerbahçeli Şenol ile Birol “Şenol, Birol, Gool!” adlı bir film çevirdiler. Filmin enteresan tarafı genç kız rolündeki Fatma Girik’in “koyu” bir Beşiktaşlı olmasıdır. Bu yüzden çıkan dedikodular, Fenerbahçe’nin son yenilgileriyle birleşince bazılarının zihinlerinde bir soru işareti yarattı.

    Maçta

    Dolmabahçe Stadı’nın tribünlerinde eski bir futbolcu… Avucunu çenesine dayamış, oturuyor. Sahada sarı – kırmızı formalı Galatasaray’la, siyah-sarı formalı Beykoz oynuyor. Hani formalar olmasa bizim “aslan” Galatasaray’ı tanıyamayacağız. Beykoz bir penaltı kazandı. Eğer penaltıyı dışarı atmasaydı, maçı Beykoz almış olacaktı. Neyse, “şanlı mazi”yi sık sık anarak maçın sonucunu gördük sıfır sıfır berabere kalarak sahadan çıktılar.

    Şimdi Fenerbahçe ile Vefa takımları çıkacak. Hani geçen yılın şampiyonu ile bu yılın ikinci kümeden yeni gelen mütevazı Vefa takımı… Stad parlak sonbahar güneşi altında pırıl pırıl. Heyecan, zevk, ıslık, kaynana zırıltısı, her şey tamam. Yer altındaki tünelden sarı – lâcivert çizgili bir futbolcu görününce sanki kıyamet koptu… Uzaktan kurşun askerler, minyatür oyuncaklar gibi birbirine benzeyen on bir kişi koşarak geldiler, ortada halkı selâmladılar. Eli çenesine dayalı eski sporcunun gözleri ümitle parladı. Çünkü aynı takımda yıllarca sol açık oynamış, Millî Takımın her maçına katılmış, sayısız gollerin atılmasına sebep olmuş, üzülmüş, sevinmiş, fakat çok defa sevinç gözyaşları dökmüştü. Oysa kırk yaşından elliye yaklaşan eski “usta” bu maçın daha ilk yarısında takımı sıfıra karşı iki golle yenik duruma düşünce acı acı ağlamaya başlayacak, sonra da arkadaşlarının kolunda bir harp yaralısı gibi otomobile konup evine gönderilecekti… Zira “Şenol, Birol, Gool!” diye taraftarlar istedikleri kadar bağırsınlar Fenerbahçe son beş maçında 10 gol yemiş, ancak 2 gol atabilmişti. Hâlbuki geçen yıl bunun hep aksi olurdu, Fener 2 gol yerse on gol atardı?

    Tribündeki idarecilerle eski sporcular iki devre arasında “Takımı siz bu hale getirdiniz” diye birbirlerine girmişlerdi. Herkes bir şey söylüyor, her kafadan bir “çare” çıkıyordu. Ama bir taraftar ortaya şöyle bir soru attı:

    “Yahu, Şenol ile Birol’dan gol bekliyorsunuz, ama pek safdilsiniz. Onlar golleri çevirdikleri filimde atıyorlar, Dolmabahçe’de atacak gol kalmıyor ki?”

    Film Setinde

    “Şenol, Birol Gool!” filminin setinde futbolcu – aktörlerin çalışmasını seyrediyoruz. İkisi de utangaç, ikisi de ürkek… İlk defa adım attıkları sinema dünyasında projektörlerden önce, gözlerini kadın yıldızların “serbestliği” kamaştırmış…

    Bizim yerli filmlerin kadın artistleri, alışılmadık sert içkilere benzerler. Yeni jönlerimizin o yüzden başları çabuk döner, hemen sarhoş olurlar. Bir Sevda Ferdağ, bir Leylâ Sayar, bir Türkân Şoray ile yan yana filim çevirmek Afrika’da aslan avlamaktan daha tehlikelidir. Dünyanın her tarafında böyle olur.

    Meşhur sporcular da bir iki filim çevirip, hayranlarına, kendilerini sahalarda seyretmeye doyamayanlara bir “gösteri” de bulunurlar. Bizim Şenol ile Birol da hayatlarının “tek” filmini çevirdiklerini biliyorlar. Tek filmlerini yerli filim piyasasına pahalı bir gol gibi atıp kendi alanlarına dönecekler. Ama bir film onları on maçtan fazla yormuş.

    Şenol:

    “Film çevirmek futbol oynamaktan zormuş… Çünkü Gülsün Kamu, Fatma Girik, Sevda Ferdağ gibi kadınlarla sevişmemizi istiyorlar. Hâlbuki ben meşin topla sevişmeye, oynaşmaya alışmış bir insanım. Sonra, alenen, bir hayli insanın gözü önünde sevişmek de bana pek ters geliyor. Hani, karşınıza Candemir gibi bir bek çıkar da nasıl zorluk çekersiniz, ondan beter…”

    Beşiktaşlı Casus

    Rejisör Nejat Saydam duymadan, settekilerden “birinin” kulağıma fısıldadığına göre Fenerbahçe’nin boyuna yenilmesinin sebebi sadece Şenol ile Birol’un değil, Şükrü, Aydın, Ali İhsan, Ogün gibi profesyonel futbolcuların filim setinde arkadaşlarına katılıp oynamalarıymış!

    Fenerli taraftar:

    “Fatma Girik, Beşiktaşlıdır. Vaktiyle kaleci Varol’u nasıl ‘Yok ol’ haline getirdiğini bilirsiniz. Şimdi biraz daha gayret ederse Beşiktaş’ı şampiyon yapacak. Malum ya, rejisör Memduh Ün de vaktiyle Beşiktaş’ta Baba Hakkı ile yan yana oynayan meşhur Artist Memduh’tur» dedi.

    Filimde Birol çok ciddi görünüyor, kardeşi rolündeki uçarı çapkın Şenol’a boyuna nasihat veriyor. Her iki futbolcu – aktör bu rolleri için 60.000’er lira alıyorlar. Rol arkadaşları arasında Muallâ Sürer, Nubar Terziyan, Necdet Tosun var. Filmin yöneticisi Nejat Saydam’a göre Şenol, yerli filmlerdeki jönprömiyelerin birçoğundan daha iyi rol yapıyormuş. Birol da “ciddi adam” rolünde başarılıymış. Önceleri Fenerbahçe Kulübü itiraz etmiş, “Bakın Metin bir filim çevirdi, hâlâ sakatlığı geçmedi, bizimkilere de bir şey olursa bu yıl şampiyonluk Kadıköy sahillerinden Beşiktaş kıyılarına kaçar” diyormuş.

    Şimdi dedikoducular derler ki, sette sahneler değişirken oyuncular dinleniyor, fakat “Beşiktaş Casusu” Fatma Girik, Mata-Hari’ye taş çıkartacak bir maharet gösteriyor ve iki “Fenerli”yi yormak için elinden geleni ardına koymuyormuş.

    Sonra, Fatma Girik, filimde “masum” sevgili rolünde oynadığı halde, yeşil çimen çayırda yuvarlak meşin topu kapıp bir Şenol’a bir Birol’a durmadan “pas veriyor”muş. Şenol ile Birol’un projektörler karşısında döktüğü kilolarca ter yetmiyormuş gibi, bir de saatlerce süren Fatma’nın “oyununa gelmeleri” nefeslerini tüketip bitiriyormuş. Vefa Antrenörü Molnar “Fener havadan oynamaya başlamış. Onun için yenildi” diyor ya, işte Fenerlilere havadan oynamayı da Fatma öğretmiş.

    Gerçi dedikoducular her yere burunlarını sokuyorlar. Ama futbolcular ayaklarını filim plâtolarına sokarlar da ağzı torba olmayan gevezeler dururlar mı?

    2 Ekim 1955 – Ses Dergisi


    Saati Unuttun mu? Şenol, Gülsün Kamu namındaki takma sarı saçlı, Kleopatra burunlu, güzel sesli, ince kemikli fakat ateşi 40 derece civarında dolaşan sevgiliyle dans ederken “ağabeyi” Birol yanına sokulup “Yarın sabah maç var, saat aklına gelmiyor mu?” diye ikaz ediyor.

    Malzemeci Necdet… Dolmabahçe Stadı’nın hamamında yıkanmak, hele biraz önceki maç kazanılmışsa çok tatlı olur. Espriler, nükteler birbirini kovalar. Şişman Necdet de hepsine gazozları bir bir dağıtır. Fotoğrafta Aydın, Ogün arkadaşları Şenol ve Birol’a filminde bile yardım ediyorlar.

    Sevda, Takımı Yatırdı… Futbolcuların kamplarına kadın gelmesi, veba illetinden daha tehlikeli olur. İdareciler bunu bildikleri için telefonlara bile sansür koyarlar. Ama Savda Ferdağ, her zaman olduğu gibi gene bir yolunu bulup “sevgilisi”ne koşmuş, Şenol’u baştan çıkarmak istiyor…

    Bir Çiçek, İkі Böcek… Şenol ile Birol’un arasına giren Fatma Girik iki kardeşle birlikte filimde hayli maceraya sebep oluyor. “Şenol, Birol, Gool!” adlı film, Metin’in oynadığı “Taçsız Kral”dan sonra bu yıl yapılan ikinci “sporcu filmi”dir.

    Her Yerde Fatma Var! Adamo’nun meşhur şarkısı “Her yerde kar var” gibi, her delikten Fatma çıkıyor. Filimde Şenol’un “masum” sevgilisi rolünde oynayan “siyah” saçlı, “beyaz” tenli Fatoş, dinlenme sırasında da iki kardeşi eğlendirip güldürüyor. Onlara kendi eliyle pikniklerde çaylar pişiriyor.
  • Kaptanın Seyir Defteri IV

    Kaptanın Seyir Defteri IV

    Başından beri Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu ekibinde desteğini esirgemeyen kıymetli büyüğümüz Alp Eralp “el emeği göz nuru” bir arşivi, sezon sezon tuttuğu defterleri paylaşmamız için bize teslim etmişti… “Kaptanın Seyir Defteri I” 1980’li yıllarında sonunda tutulan müthiş bir imza defteriydi. Serinin dördüncü defteri Fenerbahçe’nin 1990-1991 sezonuna ait. Huzurlarınızda: Kaptanın Seyir Defteri IV

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Kaptanın Seyir Defteri I

    Kaptanın Seyir Defteri II

    Kaptanın Seyir Defteri III


    Fenerbahçe’nin Kadrosu: Ahmet Suphi Evke, Aykut Kocaman, Bilal Şar, Czeslaw Jakolcewicz, Ercan Koloğlu, Erdi Demir, Ergin Parlar, Fadıl Vokri, Gökhan Gedikali, Hakan Tecimer, Hasan Kemal Özdemir, Hayrettin Aksoy, İsmail Kartal, Müjdat Yetkiner, Neşet Muharremoğlu, Oğuz Çetin, Rıdvan Dilmen, Semih Yuvakuran, Sercan Görgülü, Serdar Şenkaya, Şenol Çorlu, Şenol Ulusavaş, Şenol Ustaömer, Toni Schumacher, Turhan Sofuoğlu, Yaşar Duran, Guus Hiddink

    Lige Katılan Takımlar: Adanaspor, Ankaragücü, Aydınspor, Bakırköyspor, Beşiktaş, Boluspor, Bursaspor, Fenerbahçe, Galatasaray, Gaziantepspor, Gençlerbirliği, Karşıyaka, Konyaspor, Sarıyer, Trabzonspor, Zeytinburnu

    Köşe Yazarları ve Fotoğrafçılar: Alaattin Metin, Atalay Gülen, Atılay Kayaoğlu, Attila Gökçe, Bedri Koraman, Bekir Boran, Birol Pekel, Bilal Meşe, Bülent Tuncay, Can Bartu, Cüneyt Şengül, Deniz Gökçe, Doğan Koloğlu, Doğan Yıldız, Engin Biçer, Ercan Aktuna, Erdoğan Şenay, Ergun Hiçyılmaz, Fuat Ercan, Güray Soysal, Gürcan Bilgiç, Haldun Domaç, Hasan Elidemir, Hüseyin Yangır, İlhan Söyler, İslam Çupi, Kahraman Bapçum, Lefter Küçükandonyadis, Mehmet Çakıroğlu, Mehmet Önal, Meriç Müldür, Metin Oktay, Mümin Özkasap, Necati Bilgiç, Orhan Aldinç, Ömer Üründül, Rıdvan Yelekçi, Selahattin Gökhan, Selçuk Mumcu, Serdar Uluer, Togay Bayatlı, Turgay Demir, Turgay Esmer, Turgay Örme, Yalçın Türk, Yılmaz Canel, Yusuf Dursun, Yusuf Yalkın, Zeki Çol, Ziya Şengül


    Kaptanın Seyir Defteri IV

  • Kaptanın Seyir Defteri II

    Kaptanın Seyir Defteri II

    Başından beri Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu ekibinde desteğini esirgemeyen kıymetli büyüğümüz Alp Eralp “el emeği göz nuru” bir arşivi, sezon sezon tuttuğu defterleri paylaşmamız için bize teslim etmişti… “Kaptanın Seyir Defteri I” 1980’li yıllarında sonunda tutulan müthiş bir imza defteriydi. Serinin ikinci defteri ise Fenerbahçe’nin 1987-1988 sezonuna ait. Huzurlarınızda: Kaptanın Seyir Defteri II

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Fenerbahçe’nin Kadrosu: Abdülkerim Durmaz, Bilal Şar, Birol Altın, Can Barhan, Cihan Işık, Durmuş Çolak, Dusan Pesiç, Erdi Demir, Gürhan Aytan, Hamdi Yıldırım, Hasan Kemal Özdemir, Hüseyin Sarıçan, İsmail Kartal, Kayhan Kaynak, Murat Aydın, Müjdat Yetkiner, Nejdet Zengin, Nezihi Tosuncuk, Osman Denizci, Oğuz Karakaya, Önder Çakar, Rıdvan Dilmen, Sedat Karaoğlu, Şenol Çorlu, Zafer Tüzün, Zivan Lukovcan.

    Lige Katılan Takımlar: Altay, Ankaragücü, Beşiktaş, Boluspor, Bursaspor, Denizlispor, Eskişehirspor, Fenerbahçe, Galatasaray, Gençlerbirliği, Karşıyaka, Kocaelispor, Malatyaspor, Rizespor, Sakaryaspor, Samsunspor, Sarıyer, Trabzonspor, Zonguldakspor.

    Köşe Yazarları ve Fotoğrafçılar: Adnan Süvari, Altan Erbulak, Atılay Kayaoğlu, Bahri Havadır, Besim Güçtenkorkmaz, Bilal Meşe, Birol Pekel, Cemal Ersen, Doğan Babacan, Ercan Aktuna, Erdoğan Şenay, Ergun Ata, Ergun Emek, Gürcan Bilgiç, İlhan Söyler, İslam Çupi, Kahraman Bapçum, Kasım Şahin, Lefter Küçükandonyadis, Metin Oktay, Murat Doğukanlı, Mustafa Sarıipek, Necati Karakaya, Ruşen Güven, Saim Kaur, Sanlı Sarıalioğlu, Selahattin Gökhan, Tayyar Özdemir, Teoman Erel, Tevfik Birkan, Togay Bayatlı, Uluğ Örs, Vedat Okyar, Yalçın Türk, Yusuf Tunaoğlu, Zeki Çol, Ziya Şengül.


    Kaptanın Seyir Defteri II

    PDF formatında dosyayı indirmek için buraya tıklayabilirsiniz.

  • Türkiye’nin Gerçek Sevgisi

    Türkiye’nin Gerçek Sevgisi

    Fenerbahçe tarihinin en güzel yazılarını ve tamlamalarını yazan kalemlerden birisi Halit Çapın. “Biz Fenerbahçeliyiz, bizden çok adam çıkar” sözünün sahibi olan büyük Fenerbahçeli, “Türkiye’nin Gerçek Sevgisi” diyerek halkın Fenerbahçe’ye olan muhabbetini üç kelimede eksiksiz bir şekilde tanımlamış. Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Fenerbahçe Sevgisi

    Memleketimiz “O deniz ülkesiydi”… Ve de “sevdalı değil, karasevdalıyız” Fenerbahçe’ye…

    Ben çok küçümen olduğumdan mı büyüktü Fenerbahçe o geçmiş zamanlar? Yoksa kocadık mı ne, ondan mı küçülmede giderek Fenerbahçe?

    Padişah sülalesince… İmparatorlar ve dahi krallarca bir büyük armada… Sevgisi babadan çocuğa geçen… Miras diye evlad-ü riyale bırakılan… Öyle bir şey ki başka bir yerlerde görülesi yok…

    Babam Fenerbahçeliydi… Ben ve kardeşlerim de öyle olduk… Kızım, anasının dayanılası olmayan Galatasaraylılığına karşın, Sarı-Lacivert renkleri taşımakta… Şükrü Gülesin’in bir zamanlar dediğince, “Türkiye’de her çocuk Fenerbahçeli doğar. Sonra bazıları başka takımları seçer…” Geçmiş tarihlerde bir yazıma ben, “Ayıptır söylemesi, ben Fenerbahçeliyim” diye girmiştim… Yetmez mi anlatmaya?

    Karamelalardan çıkardı Fenerbahçe, kendisinden uzakta olanlara…

    Cihat’lar, Murat’lar, Ahmet’ler, Halil’ler, Samim’ler, Müjdat’lar, Mehmet Ali’ler… Suphi’ler, Donanma Kamil’ler… Ve diğerleri ve diğerleri… Ütüleyip biriktirirdik, kıymetli pullar biriktirircesine…

    Ben ilk canlı Fenerbahçe’yle İzmir’de tanıştım. Bıyıklarım ne zaman çıkacak diye düşler kurduğum günlerde… Milli küme şampiyonluğu için Fenerbahçe ve Altay karşı karşıya… Fener’in şampiyon olması için dört sıfırlık bir yengi gerek… Yoksa şampiyon Galatasaray. Altay’da şimdi anımsadığım Clark kardeşler… İki İngiliz… Topa öyle vuruyorlar ki meşin yuvarlağın haykırdığını duyuyorsunuz acıdan… Ama kalede Cihat… Anlatılmaz ki… Tarzan denilen Mehmet Ali anlatılmaz ki… Suphi, Halit, Erol ve karamele kağıtlarındaki o eski ve sevgili tanışlarım…

    Ve maç dört sıfır Fenerbahçe’nin…

    O zamanlar Fenerbahçe’ye çekilen “Ole!” bütün yaşamı boyunca İspanya’da çekilmedi El Cordobes’e…

    Ve ne zaman anladım ben Fenerbahçe’nin büyüklüğünün, Galatasaray ve Beşiktaş’ın büyüklüğünden soyutlanamayacağını? Çokça bir zaman sonra. Ne zaman ki Galatasaray ve Beşiktaş büyüktü, Fenerbahçe de büyüktü… Galatasaray’ı da tutarım o yüzden, Beşiktaş’ı da… Onlar olmasa Fenerbahçe hangi büyük yengilerle taht kuracaktı gönüllerde…

    Yaşar Kemal Akçasaz’ın Ağaları’nda Derviş Bey’e “O iyi insanlar, o güzel atlara bindiler, çekip gittiler” dedirtir…

    Ve işte o güzel futbolcular çekip gittikten sonra statlardan, yürüyen zamanla birlikte arkadaş oldular benle… Çoğu dost oldular… O yüzden severim ben eski Fenerbahçeliler kadar eski Galatasaraylıları ve de eski Beşiktaşlıları.

    Günlerden bir gün Kulis Kulüp’te oturuyorum… Şükrü geldi (Gülesin). İki dirhem bir çekirdek… “Nikaha mı?” dedim… “Yok” dedi. “Hakkı kaptan benle, Kemal’i (Beşiktaş’ın o unutulmaz santrforu) yemeğe davet etti. Ona gidiyoruz”… Sonra Mücap düştü (Ofluoğlu), “Hadi siz de gelin” dedi. Şükrü ile Kemal yan yana olduklarında çok vahimleşmekteler… Yanlarında ciddiyet, ölü… Ve kalkıp gittik… Hakkı kaptan içerde… Şükrü de Kemal de 45 yaşlarını geride bırakmışlar… Kaptan’ın önünde ceketlerini iliklediler… O oturmadan oturmadılar, o çatalı almadan eline, dokunmadılar hiçbir şeye… O konuşmadan konuşmadılar da. Ben böyle bir sahneyi az gördüm… Vakit geçince Mücap aldı laf sazını eline. “Kaptan Hakkı” gülmekten fenalıklar geçirmekte… Kaptan güldüğü için diğer ikisi de gülmekte… Ve sonra dedi ki Hakkı, “Mücap Bey” dedi. “Mücap Bey, ben bunlarla uğraşmaktan sizler gibilerle tanışma olanağını bulamadım hiç. Bunlarla uğraşmaktan hep…”

    Şükrü de Kemal de başlarıyla onayladılar.

    Çok zaman geçti aradan… Bir şey ettim… Fenerbahçe sevgisi miydi o, yoksa gazetecilik mi? Hala bilmem, bilemem… Polis muhabirliği yapıyordum. Gizli polis bülteni geçti elime bir gün… Bültende Metin Oktay’ın askerlik görevi yüzünden polis tarafından arandığı yazılıyordu. Görüldüğü yerde tutuklanması isteniyordu. Ve Metin ertesi gün Galatasaray forması altında maça çıkacaktı. Oturup haberi yazdım. “Polis tarafından aranan Metin Oktay bugün Mithatpaşa Stadı’nda” diye… Abdi İpekçi, coşkusunu bir yerde, sadece bir yerde orta yere koyardı: Galatasaray takımı sahaya çıktığı zaman… İnanmazsınız ama Abdi Bey küfür bile ederdi Galatasaray için… Ve yine o Abdi Bey, o haberi Milliyet’in birinci sayfasına koydu. Metin Oktay tutuklandı hemen… Bir hafta boyunca telefon kanalıyla Galatasaraylılardan işittiğim küfürü, bütün yaşamımda duymadım.

    Ve sonra biz Metin Oktay ile dost olduk… Arkadaş değil, dost… Hem büyük bir futbolcu, hem iyi bir insandı o… Hani “O güzel atlara binip çekip gidenlerden…”

    Bunları neden mi anlatıyorum? Fenerbahçe, Galatasaray ve Beşiktaş özdeşleştirmesi yapmak için…

    Şimdinin futbol aşığı gençler için ne büyük kayıp o zamanların üç büyüklerini seyretmemiş olmak… Lefter profesörlük unvanını YÖK’ten almamıştır… Çim yoldurarak, bel kırdırarak almıştır. Bir gün spor servisinde Baba Gündüz’le laflıyorum… “Baba” dedim, “Neden bıraktın Galatasaray’ı?” Kendine özgü gülümsedi, şaka mı, ciddi mi bilmem, dedi ki: “Üç sıfırlık maçta bizim Kamil’e Lefter’i tut dedim. Sonuç malûm. Sonuç, ikimizin de Kamil’in de benim de sonucum…”

    O maçta Lefter bizim sevgili Kamil’i çok tribünlere yolladı. Kamil’i bir rakkase etti çıktı ki vah vah… (Yarın Kamil’den telefon. Validenin ve pederin hatırını sormak için.)

    Can, şimdikilerin kafaya sıçrayamadıkları kadar kaldırırdı sol bacağını havaya… Raket gibi… Lefter profesörse, o en azından doçentti, biline… Öyle bir “senyor”u Fenerbahçe’nin artık göresi olası değil…

    Ben futbolu ve Fenerbahçe’yi Cemil’ler, Ziya’lar, Şenol’lar, Birol’lar, Ercan’larla birlikte bıraktım. Yani benim kuşakla birlikte… Sahalarda artık bir deli Basri, bir Mehmetçik Basri olmadığı için…

    Maçlarına falan gitmiyorum artık… Üzülmekle yetiniyorum…

    Sirano Berjerak’ın dediğince, “İstemem eksik olsun…”

    Ben geçmişin büyük armadasını görmüşüm… Şimdiki Fenerbahçe’yi ne edeyim: “İstemem eksik olsun…”

    Kiralıklarla, alınıp satılanlarla, Viç’lerle, hiçlerle dolu bir takım. Her şeyi parada arayan bir yönetim istemem, eksik olsun…

    Ve Attila İlhan’ın bir dizesiyle noktalayayım lafı:

    “Vurdun kanıma girdin, itirazım var…” FENERBAHÇE…

    Halit Çapın | 13 Mayıs 1984 – Milliyet Gazetesi

  • Şampiyonluk Yüzüğü

    Şampiyonluk Yüzüğü

    1959 öncesi şampiyonluklar konusu, resmi makamlar nezdinde adeta rafa kalktı. Türkiye Futbol Federasyonu, arada sırada “Yakında açıklayacağız” diyor, fakat o yakın nasıl bir yakınsa, bir türlü vakti gelmiyor. Başvuran ve karşı çıkan kulüplerden de ses yok. Bununla beraber, biz konu hakkında araştırmalar yapmaya devam ediyoruz… Bu yazıda 28 şampiyonluğu kazanan 347 futbolcumuzun adı ilk kez bir arada listeleniyor. Yazımızın başlığı “Şampiyonluk Yüzüğü” oldu, çünkü bu zaferleri kazanan insanlara veya ailelerine birer zafer hatırası armağan etmenin, yaşayanlara sonsuz mutluluk vereceğini, vefat edenlerin ise ruhunu şâd edeceğini düşünüyoruz.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    28 Şampiyonluk

    Fenerbahçe’nin 28 Türkiye Şampiyonluğu’nu sitemizde tek tek incelemiştik. Aşağıdaki listede okuyacağınız isimleri, kazanılan şampiyonluklara göre ayırdık.

    7 kere şampiyonluk kazanan 2,
    6 kere şampiyonluk kazanan 3,
    5 kere şampiyonluk kazanan 11,
    4 kere şampiyonluk kazanan 17,
    3 kere şampiyonluk kazanan 41,
    2 kere şampiyonluk kazanan 77,
    1 kere şampiyonluk kazanan 196 futbolcumuz var. Lafı fazla uzatmadan listemize geçelim…


    7 Şampiyonluk Kazananlar

    Esat Kaner

    Naci Bastoncu


    6 Şampiyonluk Kazananlar

    Cihat Arman

    Fikret Arıcan

    Fikret Kırcan


    5 Şampiyonluk Kazananlar

    Halit Deringör

    Lebip Elmas

    Melih Kotanca

    Murat Alyüz

    Müzdat Yetkiner

    Ömer Boncuk

    Selçuk Şahin

    Semih Şentürk

    Şeref Has

    Volkan Demirel

    Ziya Şengül


    4 Şampiyonluk Kazananlar

    Ali Rıza Tansı

    Alpaslan Eratlı

    Can Bartu

    Fazıl Arzık

    Hüseyin Yazıcı

    İbrahim İskeçe

    Lefter Küçükandonyadis

    Mehmet Reşat Nayır

    Ogün Altıparmak

    Osman Göktan

    Rüştü Reçber

    Selahattin Torkal

    Serkan Acar

    Şükrü Birand

    Yavuz Şimşek

    Yılmaz Şen

    Yüksel Gündüz


    3 Şampiyonluk Kazananlar

    Alex de Souza

    Ali Filibeli

    Atilla Altaş

    Birol Pekel

    Cem Pamiroğlu

    Cemil Turan

    Cevat Sayit

    Ercan Aktuna

    Ergun Öztuna

    Erol Keskin

    Fuat Saner

    Halil Köksalan

    Hazım Canıtez

    Hüsamettin Böke

    İsmail Kurt

    Kemal Aslan

    Marco Aurelio

    Mehmet Yozgatlı

    Mustafa Güven

    Muzaffer Çizer

    Müjdat Yetkiner

    Nedim Doğan

    Niyazi Gülseven

    Niyazi Sel

    Nuri Pekesen

    Onur Kayador

    Orhan Canpolat

    Önder Çakar

    Özcan Köksoy

    Özer Kanra

    Rebii Erkal

    Samim Var

    Sedat Karaoğlu

    Selim Soydan

    Serhat Akın

    Şaban Topkanlı

    Şevket Demirtepe

    Tuncay Şanlı

    Ümit Özat

    Yaşar Alpaslan

    Yorgo Angelidis


    2 Şampiyonluk Kazananlar

    Abdullah Çevrim

    Adil Eriç

    Adnan Tuncay

    Ahmet Erol

    Akgün Kaçmaz

    Ali Güneş

    Ali İhsan Okçuoğlu

    Arif Kocabıyık

    Avni Kalkavan

    Aydın Bakanoğlu

    Aydın Çelik

    Aydın Yelken

    Aykut Kocaman

    Basri Dirimlili

    Bekir İrtegün

    Bülent Büyükyüksel

    Caner Erkin

    Cristian Baroni

    Deniz Barış

    Diego Lugano

    Emin İlhan

    Emre Belözoğlu

    Ender Konca

    Engin Verel

    Erdoğan Arıca

    Ersoy Sandalcı

    Fabio Luciano

    Fatih Akyel

    Gökhan Gönül

    Halil Özyazıcı

    Hasan Özdemir

    Hayati Öney

    Ilie Datcu

    İsmail Alemdaroğlu

    İsmail Kartal

    Joseph Yobo

    Kemal Atakul

    Levent Engineri

    Mahmut Hanefi Erdoğdu

    Marcio Nobre

    Mehmet Topuz

    Mert Günok

    Murat Hacıoğlu

    Mustafa Kaplakaslan

    Muzaffer Ateşçi

    Naci Erdem

    Namık Erbay

    Necdet Çoruh

    Necdet Dalay

    Nedim Günar

    Numan Okumuş

    Numan Uzun

    Nurettin Yıldız

    Oğuz Çetin

    Olcan Adın

    Orhan Menemencioğlu

    Osman Arpacıoğlu

    Önder Mustafaoğlu

    Önder Turacı

    Özcan Arkoç

    Pierre Van Hooijdonk

    Rıfkı Pekşen

    Sabri Kiraz

    Selahattin Karasu

    Selçuk Yula

    Serkan Balcı

    Servet Çetin

    Süleyman Tekil

    Şenol Birol

    Şenol Çorlu

    Şeref Benibol

    Şükrü Ersoy

    Uche Okechukwu

    Yaşar Duran

    Yaşar Mumcuoğlu

    Yusuf Şimşek

    Zafer Göncüler


    1 Şampiyonluk Kazananlar

    Abdullah Ercan

    Abdullah Sakallı

    Abdülkerim Durmaz

    Ahmet Habiboğlu

    Ali Elgin

    Ali Nail Durmuş

    Alper Akıcı

    Alper Potuk

    Andre Santos

    Argun Nemli

    Aygün Taşkıran

    Bahri Kaya

    Bahtiyar Yorulmaz

    Basri Taşkavak

    Bedii Yazıcı

    Bilal Şar

    Birol Altın

    Bruno Alves

    Burhan Sargın

    Bülent Tanyeri

    Bülent Uygun

    Cahit Zeren

    Can Arat

    Celil Sağır

    Cemal Şıkak

    Cemal Uludağ

    Cemal Uzkes

    Colin Kazım Richards

    Coşkun Demirbakan

    Çetin Aktulgalı

    Dalian Atkinson

    Daniel Guiza

    Deivid de Souza

    Dirk Kuyt

    Durmuş Çolak

    Dusan Pesic

    Edu Dracena

    Egemen Korkmaz

    Elvir Baljic

    Elvir Boliç

    Emmanuel Emenike

    Emre Aşık

    Engin İpekoğlu

    Erdal Kocaçimen

    Erdi Demir

    Erdinç Sandalcı

    Ergin Parlar

    Erhan Albayrak

    Erhan Uyaroğlu

    Erol Bulut

    Eyüp Odabaşı

    Fabiano Lima

    Fabio Bilica

    Fahruddin Zeynelovic

    Faruk Hızer

    Feyyaz Uçar

    Fuat Güngör

    Füruzan Şansal

    Gökay İravul

    Gökhan Ünal

    Günaydın Özyurt

    Güngör Tekin

    Güray Erdener

    Hadi Tarlan

    Haim Revivo

    Hakan Bayraktar

    Hakan Tecimer

    Hakkı Pavli

    Halil İbrahim Kara

    Halil İbrahim Poçar

    Hasan Ali Kaldırım

    Hasan Vezir

    Hasan Yıldızeli

    Hilmi Ardağ

    Hilmi Atakul

    Hilmi Kiremitçi

    Hüseyin Çakıroğlu

    Ion Nunweiller

    Issiar Dia

    Ivailo Petkov

    İbrahim Aydın

    İbrahim Ejder

    İhsan Kavak

    İlhan Eker

    İlker Yağcıoğlu

    İlyas Tüfekçi

    İrfan Denever

    İsmail Güldüren

    İsmail Kurşun

    İsmet Saral

    Jes Högh

    John Moshoeu

    Kadri Aytaç

    Kamil Ekin

    Kamil Güvenal

    Kemalettin Şentürk

    Kennet Andersson

    Kerim Zengin

    Konur Alp Mutlu

    Lütfi Boyer

    Mahmut Aydın

    Mamadou Niang

    Mateja Kezman

    Mehmet Ali Has

    Mehmet Hacıoğlu

    Mehmet Topal

    Mert Meriç

    Michal Kadlec

    Milan Rapajic

    Miroslav Stoch

    Moussa Sow

    Muammer Oraman

    Muhammed Akarslan

    Muhammed İbrahimbegoviç

    Mustafa Arabacıbaşı

    Mustafa Doğan

    Mustafa Özer

    Naci Sarıtaş

    Naim Şukal

    Naki Kinezoğlu

    Nazım Kayar

    Necdet Erdem

    Nezihi Tosuncuk

    Nikola Lazetic

    Nikolas Anelka

    Niyazi Tamakan

    Nusret Özmengü

    Nüzhet

    Ogün Temizkanoğlu

    Oğuz Dağlaroğlu

    Okan Alkan

    Orhan Kapucu

    Osman Denizci

    Ömer Karabacak

    Özcan Kızıltan

    Özer Hurmacı

    Pierre Webo

    Radmilo Ivancevic

    Radomir Antic

    Rafet Atamer

    Rasih Minkari

    Raşit Karasu

    Raul Meireles

    Recep Biler

    Recep Nurcan

    Recep Ölmez

    Rıdvan Dilmen

    Robert Enke

    Sadi Çoban

    Safa Özyurt

    Saffet Akbaş

    Salih Uçan

    Samuel Holmen

    Samuel Johnson

    Sedat Bayur

    Selçuk Hergül

    Semih Arıcan

    Seracettin Kırklar

    Serdar Kesimal

    Serdar Kulbilge

    Serdar Şenkaya

    Sergiy Rebrov

    Serkan Özsoy

    Serkan Reçber

    Sertaç Olcayto

    Srebrenko Repçiç

    Stephen Appiah

    Stjepan Tomas

    Süleyman Köprülü

    Şenol Ustaömer

    Şevki Şenlen

    Tacettin Ergürsel

    Taci Ece

    Tarık Daşgün

    Tayfun Korkut

    Taygun Erdem

    Timuçin Çuğ

    Toni Schumacher

    Tuğrul Duru

    Tuna Güneysu

    Tuncay Becedek

    Turan Akra

    Turan Sofuoğlu

    Turgay Aksu

    Tümer Metin

    Uğur Boral

    Yakup Kordal

    Yaşar Yalçınpınar

    Yenal Kaçıra

    Yıldırım İper

    Zafer Dinçer

    Zeki Rıza Sporel

    Zeki Temizler

    Zihni Kanmaz

    Ziya Atamer

    Zoran Mirkoviç

  • Sevginin İktidarı

    Sevginin İktidarı

    Aşağıda okuyacağınız haber, 3 Nisan 1964 tarihinde Milliyet gazetesinde yayınlandı. Kongrede yeniden başkan seçilen, mütareke/işgal yıllarının efsane futbolcusu “Yavuz” İsmet Uluğ ve genel kaptanlık görevine getirilen bir başka efsanevi isim olan Halit Deringör, birlikte muhteşem bir Fenerbahçe tarifi vermişler : Sevginin İktidarı!

    Fenerbahçe, o sezon sonunda (aynı zamanda “Fenerbahçe bir sevgi cumhuriyetidir” sözünün de sahibi olan) Halit Deringör yönetiminde, tarihinin 12. Türkiye şampiyonluğunu kazandı.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Başkan “Yavuz” İsmet Uluğ

    Fenerbahçe Kulübü Reisi İsmet Uluğ “İki kupadan da elendik ve bir milyona yakın para kaybettik, şimdi yeni bir devir başladı, eskiyi unutalım, kabahat müşterek.” demiştir.

    Kongrede yeniden iktidara getirilen reis Uluğ, dün futbolcularla yaptığı konuşmada “Her ne pahasına olursa olsun Milli Lig Şampiyonluğunu kazanmamız lazım.” demiş ve şunları ilave etmiştir:

    “Fenerbahçe milyonlarca taraftarı olan bir kulüptür. Hemen herkes Sarı-Lacivertli takımla alakalanmaktadır. Bu derece büyük sevgiyi kazanan bu takımın taraftarlarını memnun edebilmesi ancak Milli Lig şampiyonu olmakla mümkündür. Sizlerden gayret bekliyoruz”

    Umumi Kaptan Halit Deringör

    İdare heyeti tarafından Umumi Kaptanlığa getirilen Halit Deringör de futbolcularla teker teker tanışmış ve kadroda bulunan 18 futbolcunun da oynama şansına sahip olduğunu söylemiştir. Fenerbahçe’nin başarılı maçlar çıkaramamasında ve kupalardan elenmesinde moral bozukluğunun mühim rolü olduğunu ifade eden umumi kaptan sözlerine şunları eklemiştir:

    “Türkiye’de yıkılmayacak tek iktidar Fenerbahçe sevgisi ve bu sevginin meydana getirdiği çoğunluktur. Ben hepinizden disiplin ve birbirinizi severek çalışmanızı istiyorum. Antrenör Kokotoviç tam selahiyetle vazife başındadır. Takım teşkili kendisine aittir. Bizler sadece ona yardımcı olacağız. Biz hiç kimseyi cezalandırmayı gaye edinmiyoruz. Arzumuz herkesi mükafatlandırmaktır. Ancak bu mükafata sizler layık olmaya çalışmalısınız.”

    Umumi Kaptan, Basri’nin tekrar takımda oynaması konusunda “düşüneceğini” ifade etmiştir. Tam kadro halinde kültürfizik ve çift kale yapan Sarı-Lacivertli takım kampa girmiştir.

    Şampiyon Kadro

    Kamp kadrosunda şu futbolcular bulunmaktadır : Hazım Canıtez, Ali Filibeli, Atilla Altaş, Osman Göktan, İsmail Kurt, İsmail Alemdaroğlu, Mehmet Ali, Özcan Köksoy, Semih, Tuncay Becedek, Ali İhsan Okçuoğlu, Şeref Has, Özer Kanra, Hüseyin Yazıcı, Ogün Altıparmak, Şenol Birol, Birol Pekel, Selim Soydan, Aydın Yelken, Güray Erdener

    3 Nisan 1964 / Milliyet gazetesi – Sevginin İktidarı