Etiket: Burhan Belge

  • Elkatipzade Mustafa Bey Arşivi

    Elkatipzade Mustafa Bey Arşivi

    İlk kitabımız “Fenerbahçe Tarihi Meseleleri: 1907-1914” içerisinde Elkatipzade Mustafa Bey ile ilgili ayrı bir bölüm vardı. Merhum “müessisimiz” aslında ayrı bir kitabı hak ediyor ama ne yazık ki evrak-ı metrukesine ulaşmak mümkün olmamıştı. Kıymetli büyüğümüz Oğuz Elkatip beyefendi sayesinde bu imkansızlık zail oldu. Kendisinin teveccühü ve müsaadesiyle, Elkatipzade Mustafa Bey Arşivi artık sitemizde… Merhum kurucumuzun ruhu şâd olsun. Huzurlarınızda Fenerbahçe Mucizesini Yaratan Adam: Mustafa Elkatip.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


  • Canlı Yapraklar – XLIII

    Canlı Yapraklar – XLIII

    Fenerbahçe tarihinin hâmisi Dr. Rüştü Dağlaroğlu‘nun 1954-1955 yıllarında Akşam gazetesinde yayınlanan ve 1957 kitabının öncülü olan yazılarını kıymetli büyüğümüz Müzdat Dağlaroğlu‘nun müsaadesiyle sitemizde yayınlıyoruz. Huzurlarınızda “Canlı Yapraklar – XLIII” : 1914 yılından geliyor.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Spor Tarihimizden Canlı Yapraklar – XLIII

    Birinci Dünya Savaşına tekaddüm eden yıllarda Osmanlı İmparatorluğunun merkezi İstanbul, muhtelif vesilelerle, birçok milletlerin harp gemileri tarafından ziyaret edilmiştir.

    Futbolun memleketimizde ilk taammüm devrine rastlayan bu senelerde bu gemiler mürettebatıyla müteaddit futbol maçları yapıldı. İngilizlerin Barham, Neozeland, Infilexible ve Almanların da Göben ve Breslav zırhlı ve kruvazörleri, sırasıyla, bu gibi temaslara vesile olmuşlardır.

    İngiliz donanmasından Infilexible dritnotu bir ziyaret maksadıyla 1914 Haziranında bir kaç gün için İstanbul limanında idi. Gariptir ki, 9 ay sonra, 18 Mart 1915 günü Boğazı zorlıyarak payitahta girmeğe teşebbüs ederken Çanakkale’de ağır surette yaralanan ve batmaktan zor kurtulan bu dritnot, dostane ziyareti esnasında enteresan bir futbol maçına imkân verdi.

    Kadıköy’de kurulan Ramblez İngiliz kulübü, dritnot süvarisiyle bu maç için mutabık kaldıktan sonra, müsabakaya alaka celbi için muhitindeki Fenerbahçe ve Altınordu kulüplerine müracaat etmiş ve muhtelit bir takım teşkili teklifinde bulunmuştu.

    Rusya seyahatinden henüz 3 gün önce dönmüş olan Fenerbahçe’den 7, Ramblez’den 3 ve Altınordu’dan da bir oyuncu alınmak suretiyle kurulan muhtelit takım 17 Haziran 1914 Salı günü Union Club sahasında yapılan bu maçı 1-0 kazanmıştır. İşte, yukarıdaki resim 2 takımı bu müsabakadan önce bir arada gösteriyor.

    Resimde, İngiliz takımından yalnız 8 oyuncu hazırdır. Bunlar ayakta ve kalbleri üzerinde salip işareti bulunan beyaz fanilelilerdir. Yine ayaktakilerden yakaları beyaz 3 koyu fanileli Ramblez kulübüne mensup İngilizlerdir ki, resimde millettaşlarına karşı bir cemile maksadıyla veya milli duygularla Inflexible oyunculariyle beraber durmuşlardır.

    Yerde oturan 8 genç ise, muhtelitin ayaktaki 3 Ramblezli hariç, Fenerbahçe ve Altınordulu 8 futbolcusudur.

    Ramblezlilerden palabıyıklı zatı ilk futbol neslimizin bugün maalesef pek az kalmış mensupları çok iyi tanırlar. Bu zat meşhur Horace Armitage’dir. Türkiye’de futbolun kurucularından olan bu İngiliz, Fenerbahçe kurulurken Hasan ve Dalaklı Hüseyin’le beraber (Kadıköy) kulübünden ayrılıp Fenerbahçe’ye girmiş, bir kaç defa sağaçık oynadıktan sonra, tam lig arifesinde yine Hasan ve Hüseyin’le beraber Kadıköy’e dönmek azizliğini göstermişti. Armitage Kadıköy’den de ayrılıp Galatasaray’a girdi ve Galatasaray’ın ilk şampiyonluğu kazanmasında büyük rol oynadı. Nihayet Ramblez teessüs edince oraya geçti.

    Bugün bizi daha fazla ilgilendirecekler şüphesiz ki yerde oturan 41 yıl öncelerin 8 delikanlısıdır.

    Bunlardan sağ baştaki, yukarıda adı geçen meşhur Dalaklı Hüseyin’dir. Bir futbol takımının hemen her yerinde aynı muvaffakiyetle oynamak hususiyetini taşımış olan merhum dalaklı Hüseyin ilk futbol neslimizin en mâruf simalarındandı. O günkü muhtelit takımda Altınordulu tek futbolcu odur.

    Dalaklı’nın yanında yine ilk futbol neslimizin meşhur solaçığı Fenerbahçeli Topuz Hikmet’in genç rakibi Süleymaniyeli Zeki olup o tarihlerde Fenerbahçe’de oynuyordu. 1913/14’te Süleymaniye kulübü lige girememiş, fakat oyuncuları formdan düşmemek için bir yıl müddetle muhtelif kulüplere dağılmışlardı.

    İşte, solaçık Zeki’nin yanında meşhur kaleci Arslanyan’ı görüyorsunuz. Arslanyan Türk futbolunda plonjonu ilk tatbik eden fevkalade mahir bir kaleci idi. Hâlen Romanya’da olan Karnik Arslanyan, 1913’ten itibaren 7 sene Sarı-Lâcivert kaleyi korumuş, mütarekede Kadıköy’de Dork Ermeni kulübünü kurup hem reisliğini, hem de kaleciliğini yapmıştır. Arslanyan’ın Kadıköy’deki evinin 1918 yılı Kasımının 29uncu Cuma günü yanması eski Fenerbahçelilere acı bir günü hatırlatır. Filhakika; henüz 16 gün önce işgal olunmuş İstanbul’da Fenerbahçe, işgal kuvvetleriyle ikinci maçını o gün yapacaktı. Beş gün önceki ilk mütareke devri maçında Fransızları 3-1 yendikten sonra İngilizlerle de karşılaşacak Fenerbahçe, bu garip yangın hâdisesi üzerine ekseri oyuncuların Arslanyan’ın eşyalarını kurtarmakla meşgul olmaları yüzünden sahaya zayıf bir tertip ve noksan kadro ile çıkmış ve 2-1 yenilmişti. Fakat Fenerbahçe, kendisini böyle bir şart altında yenmiş hasmını, davet ettiği rövanş maçında 4-0 yendi. İngilizler, talip oldukları üçüncü maçta da 4-1 yenilmekten kurtulamadılar.

    Arslanyan’ın yanında boğazı mendille bağlı Galip merhumu görüyorsunuz. Fenerbahçenin kaptanı ve devrinin bu meşhur müdafi oyuncusu hakkında fazla tafsilâtı lüzumsuz görürüz.

    Galip merhumun yanında ufacık bir genç, sanki korkudan tir tir titrer ki, dudaklarını da ısırmakla meşgul. Sırtında Sarı lacivert fanila bulunan bu minimini yavrucuğun kendinden iki misli yaşlılar arasında ne aradığını soranlarınız çok olduğu gibi onun kim olduğunu merak edecekler de şüphesiz ki pek fazladır. Bu merak sahiplerini haklı görmemek gayri kabil. Sonra ve ayrıca, kim tahmin edebilir ki bu kara ve kuru çocukcağız o günkü maçın da kahramanı olsun. Muhtelitin, İngiliz dritnot takımına karşı galibiyet golü onun o, değnek gibi, incecik bacaklarından fırlayan,- hem de kurşun gibi, bir şutla İngiliz ağlarına mıhlanmış bulunsun. İşte 41 yıl öncenin bu kara kuru, zayıf nahif yavrusu Fenerbahçe üçüncü takımı futbolcularından Burhan’dır. Yâni, Fenerbahçe kulübünün mütareke senelerinde yeniden ihyasında rolü pek büyük olan kadim mensubu, sonraları hokey takımı kaptanı eski mebuslardan, meşhur muharrir ve hâlen (Türk Sesi) başmuharriri ve sahibi Burhan Belge’dir.

    Burhan Belge’yi merhum Galip’le beraber, sağlı sollu himayelerine alanlardan soldaki Fenerbahçe ikinci takım santrhafı Haydar’dır. O yıl birinci takıma girecek Haydar iki sene sonra Altınordu’ya geçecektir.

    Haydar’ın yanında Fenerbahçe ikinci takım muavinlerinden büyük Arslanyan’ı görüyorsunuz. Sağ mı ve nerede olduğu maalesef meçhulümüzdür.

    Onun da yanında ve resmin en nihayetinde Arif yer almış. Kıymetli mühendis ve devrinin merhum Galip ile beraber aşılmaz Fenerbahçe defansını teşkil eden Arifin bu resimden 5 yıl sonra, maalesef şehitlik mertebesine yükseldiği malumdur.

    (Gelecek resim ve yazı: Pek eski bir Fenerbahçe -Galatasaray maçına aittir. Bu münasebetle, bugüne kadar ki 144 Fenerbahçe – Galatasaray maçının en doğru listesi…)

    Rüştü Dağlaroğlu – 15 Ocak 1955 – Akşam Gazetesi

  • Canlı Yapraklar – XIII

    Canlı Yapraklar – XIII

    Fenerbahçe tarihinin hâmisi Dr. Rüştü Dağlaroğlu‘nun 1954-1955 yıllarında Akşam gazetesinde yayınlanan ve 1957 kitabının öncülü olarak yazılarını kıymetli büyüğümüz Müzdat Dağlaroğlu‘nun müsaadesiyle sitemizde yayınlıyoruz. Huzurlarınızda “Canlı Yapraklar – XIII” : 1921 yılından geliyor.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Spor Tarihimizden Canlı Yapraklar – XIII

    Takviyeli Galatasaray takımının 1921 sonbaharındaki Orta Avrupa turnesi memleketimizin öteden beri ne kötü propagandalara hedef kılındığı hakkında mükemmel bir misal vermişti. Bu hain propagandaların o zamanlar münasebetlerimizin pek az olduğu Amerikalarda müessir olması bir dereceye kadar müsamaha ile karşılanabilirdi. Fakat Almanya gibi, koca imparatorluğumuzun parçalanmasına sebep olmuş, henüz 2 yıl önceki müttefikimiz matbuatında yer bulması cidden esefle karşılanmış ve asabiyet uyandırmıştı.

    1921 de neşrolunmuş ve bugün bile okurken asabımızı bozan aşağıdaki satırlar bu turnenin her şeye ve alınan kötü neticelere rağmen, yine de faydalı olduğunu gösterir. Filhakika, bizi zorla harbe sürüklemiş ve o sırada mağlup ve perişanlık içinde yüzer bulunmuş koca Alman milletinin aşağı karakterde bazı gazetecileriyle, istiklâline henüz kavuşmaktan doğan bir şımarıklıkla malul Çeklerin o tarihlerde bir husumet âlemine karşı cidal açmış yaralı Türk milletine karşı reva gördükleri bu saygısızlığın mazur görülecek hiç bir tarafı yoktu. Yoktu amma, bu yazılar kendimizi tanıtmağa ne kadar mecbur olduğumuza da acı birer ikazdılar…

    İşte bu yazılardan o zamanlar tercüme ve neşrolunmuş ve üzerlerinde şiddetli münakaşalar cereyan etmiş bazıları:

    “Maşallah… Türkler birbirlerini takiben sahaya çıktılar. Hayretle görüyoruz ki tıpkı bizim gibi insanlar! Hâlbuki başlarında kızıl fesler, ayaklarında geniş şalvarlarla saha ortasında sıçrayacaklarını zannetmiştik. Futbolleri de bizimkine benziyordu. Yalnız, konuşmaları acayip ve anlaşılmaz bir şeydi…”

    “Türkiye şampiyonunun Nurenberg’e gelmesi merakla bekleniyordu. Çünkü Türkiye’de futbol oynandığını ve şampiyonları olduğunu hiç duymamış ve tahmin de etmemiştik, İşte, şampiyon Galatasaray takımını görmek üzere tribünlere biriken halk onların İstanbul’da geçirmekte oldukları harem hayatından örnekler de görebilmek merak ve heyecanı içinde idiler. Bu sebepledir ki seyircilerin ekseriyetini kadınlar teşkil ediyorlardı…”

    “Türkler Hamburg’ta! Vaktiyle ‘Türkler Viyana önünde!’ denildiği zaman da halk ancak bu kadar heyecana düşmüştü… Seyirci adedi 20 bin tahmin olunuyor. Bu müsabaka birçok noktalardan şayanı tetkiktir. Evvela; bir millet ya kuvvetli bir takımla veya seyirci celbi için acayip şahsiyetler ile maç yapar. Meselâ, Çinlilerin uzun saçlarıyla topa vuruşlarını tasavvur ediniz, bizim ahali için bu ne hoş bir manzara olur. Yahut Zenci futbolcuların sıçrayışları herhalde çok seyirci celbeder. İşte, halkımız Türkleri de böyle zannettiğinden çok seyirci gelmişti. Fakat onların içinde âdeta koşan ve bizim gibi oynayan şahsiyetlere rast geldik. Pek yorgun bulunmalarına rağmen iyi çalıştılar. Bir de Türklerin lehine olarak şunu ilâve edelim ki; bu defa harp zamanındaki âdetlerinin aksine olarak ‘harem’siz seyahate çıkmışlar… Demek, kendilerinde görülecek en iyi ve meraklı şeyi evlerinde bırakmışlar… Tanrıdan dileriz ki, Hazreti Muhammet ve diğer peygamberler, Türkleri bu felaketli seyahatlerinde korusunlar…”

    “Prag’da Türkler!… Acaba bir bayram meydanı mı idi? Tatil günü olmadığı halde 9 bin kişi toplanmıştı. Bunların çoğu futbol meraklılarından ziyade eğlence görmeğe gelenlerdi. Halk fesli, geniş şalvarlı, kılıç ve kalkanlı, kuşaklarına tabanca sıkıştırılmış Türkleri göreceklerini sanmışlardı. Hâlbuki Türkler süslü ve şık formalarla meydana çıktılar. Vakıa futbol oynadılar; fakat nasıl oynadıklarını hiç sormayınız… Müsabakada Sparta takımı sıfıra karşı 12 gol yapmıştı ki, isteseydi bir o kadar daha atardı. Sparta’nın onuncu golünden sonra ahali, kalecinin hatırı için de bir gol, diye bağırıyordu. Bu gecikmedi, Bunun üzerine bir tane de hakem için, diye bağırdılar, Türkler, birdenbire Çek lisanına aşina gözükerek, seyircilerin arzusu üzerine, on ikinci golü de kendi kendilerine yapıp oyunu bitirdiler. Velhasıl bu maç kedi ile farenin müsabakası gibi idi.”

    Alman gazetelerinin Galatasaray’ı (Türkiye şampiyonu) titriyle reklâm ettikleri görülüyor. Hâlbuki o yıllarda Türkiye şampiyonluğu daha henüz organize ‘ edilmeğe başlanmamıştı. Ancak, İstanbul şampiyonluğu vardı ve o yılın, yâni 1920/21 senesinin şampiyonu da Fenerbahçe idi. (Türkiye şampiyonluğu) titrinin bu seyahatte reklâm maksadıyla ele alındığı şüphesiz ise de bunun isabetli bir hareket olmadığı da muhakkaktır.

    Yukardaki resim takviyeli Galatasaray takımını turnenin üçüncü maçını oynamak üzere, 4 Eylül 1921 Pazar günü Karlsruhe’de rakibi Fenix takımı oyuncularıyla bir arada göstermektedir. Geçen hafta bahsettiğimiz gibi bu maçı 1-0 Alman takımı kazanmıştır.

    Almanlar, maçtan sonra takımımıza bir ziyafet vermişler, kulüp reisi nutuk söylemiş, Galatasaray namına merhum Cevdet Bey cevap vermişti. Nutukların tercümelerini o sırada Almanya’da tahsilde bulunan Fenerbahçeli Burhan (Belge) yapmıştı.

    Resimde takviyeli Galatasaray takımı ayakta duranlardır.

    Sağ başta buket tutan zat kulübün o zamanki umumi kaptanı ve bu seyahatte bir kaç defa forvet oynamış Yusuf Ziya (Öniş) dir. Sonra Necip Şahin merhum, Refik Osman, Galip merhum, Müçteba merhum, Cafer, Nedim, Bekir, Zeki, Nihat, Ustrumcalı Hüseyin merhum ve nihayet o yılların Galatasaray santrforu Macar Ballaşa. Soldaki zat maçın Alman hekimidir.

    Yerde oturan Fenix takımı oyuncuları arasında soldan ikinci küçük Oberle’dir. Fenlix takımının sağ müdafii olan bu genç daha önce büyük kardeşiyle beraber Galatasaray’da yıllarca forvet oynamıştı. Senelerce bir arada ve karşı karşıya oynadığı eski arkadaşlarıyla bu maç dolayısıyla tekrar buluşmaktan çok memnun görünmüş. Küçük Oberle’nin o 4 Eylül 1921 akşamı Türk futboluna ettiği bir azizliği acaba hatırlıyacak mısınız? Düşününüz bakalım; iyi düşünün… Hatırlayamadınız demek… Öyle ise hatırlatalım:

    Küçük Oberle o maçı müteakip verilen ziyafette Bekir’i Almanya’da kalmağa ikna ve Fenix kulübüne mal etmişti. Nitekim kafile 28 Ekim 1921 Cuma akşamı İstanbul’a döndüğü zaman meşhur Bekir’den mahrum bulunuyordu. İstanbul sahalarında yırtıcı kaplan gibi kalelere saldıran, kurşun gibi şütleriyle kalecileri yere seren o tutulmaz, ele avuca sığmaz meşhur yağız Bekir böylece en verimli devrini Alman futbolu içinde geçirecek ve artık o diyarın malı olacaktı.

    Seyahatten önce Bekir’e müsaade isteyen Ali Sami merhuma beyanı mazeret etmiş İttihat Spor Kulübü murahhası meğer haksız değilmiş!

    (Gelecek resim ve yazı bir zamanların meşhur kulübü Nişantaşı Terbiyei Bedeniye Yurdu)nun 34 sene evvelki Hokey takımını bir İngiliz maçından önce canlandırmaktadır.)

    Rüştü Dağlaroğlu – 19 Haziran 1954 – Akşam Gazetesi

  • Canlı Yapraklar – IV

    Canlı Yapraklar – IV

    Fenerbahçe tarihinin hâmisi Dr. Rüştü Dağlaroğlu‘nun 1954-1955 yıllarında Akşam gazetesinde yayınlanan ve 1957 kitabının öncülü olarak yazılarını kıymetli büyüğümüz Müzdat Dağlaroğlu‘nun müsaadesiyle sitemizde yayınlıyoruz. Huzurlarınızda “Canlı Yapraklar – IV” : 1913 yılından geliyor.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Spor Tarihimizden Canlı Yapraklar – IV

    Fenerbahçe, kurulduktan bir müddet sonra bir buhran devresi geçirmiş ve zayıf iradeliler kulüpten ayrılmışlardı. 11 futbolcu bulmak ve takım kurmakta uğranılan zorluk kulübü yabancı sefaret gemilerinden ödünç oyuncular almağa mecbur bırakıyordu.

    Bir kulübün bu şekilde yaşayamayacağını ve böyle devşirme kadrolarla liglerde netice alınamayacağını kavrayan büyük idareci (Elkâtipzade Mustafa) futbol tarihimizde kendisine (Türkiye’de genç takım kuran ilk idareci) unvanını kazandıran yolu tuttu ve mahalle mahalle dolaşıp Fenerbahçe kulübünde memleketimizin ilk genç futbol takımını kurdu. Galatasaray, Fenerbahçe’nin yolunu takip eden ikinci Türk kulübüdür. O da, çatısı altında kurulduğu Mektebi Sultani’den bir genç takım teşkil etti.

    Memleketin bu ilk iki genç takımı, bilâhare aynı yolu tutacak diğer kulüplerin üçüncü takımlarıyla beraber, ileride bir lig teşkil edecekler ve Türkiye’nin bu ilk üçüncü takımlar şampiyonasını 1913/14 sezonunda Fenerbahçe kazanacak ve Mahmut Muhtar Paşanın koyduğu kıymettar gümüş kupayı o alacaktır.

    Fenerbahçe ve Galatasaray üçüncü takımları tarihte ilk karşılaşmalarını 12 Mayıs 1913 pazar günü Ünyon Kulüp sahasında yapmışlardır. O gün iki ezeli rakip, ilk defa olarak, bir arada muhteşem bir bayram tertiplemişlerdi. İşte, yukarıdaki resim ezeli rakiplerin ilk genç takımlarının ilk karşılaşmalarından birkaç dakika önce Ünyon Kulüp bahçesinde çekilmiştir. 41 sene evvel sırtlarındaki şipşirin Sarı-Lâcivert ve Sarı-Kırmızı formalarla taraftarlarını heyecanlara boğmuş olan 12 mayıs 1913 ün afacanlarını tanıdınız mı?

    Resme iyi bakın… Bu grupta, o günün bu Kaygusuzlar topluluğunda neler, kimler yok! Bir grup ki, spor ile uzaktan, yakından ilgili herkesi derin düşüncelere sevk edecek ve bir anda mazinin o hayal olmuş günlerine götürüverecek! Götürecek ve şöyle düşündürecek:

    Kim derdi ki bu minimini afacanlar grubundan, bir gün gelecek de, generaller, milletvekilleri, meşhur doktorlar ve daha neler ve neler çıkacak!

    Onları seçebiliyor musunuz?

    İsterseniz sağ baştan ve ayaktakilerden başlayarak, adlarını beraber okuyalım:

    Baba Tahir (Galatasaray), Sabit (Galatasaray), Ahmet Ali (Galatasaray), Hayati (Galatasaray), Refik (Galatasaray), kaleci İzzet (Galatasaray), Siret (Galatasaray), Süreyya (Fenerbahçe), Muzaffer (Galatasaray, sırtını ağaca dayamış), Zeki (Fenerbahçe), Necip Şahin (Fenerbahçe), Refik Osman (Fenerbahçe), elbiseli), Bahaeddin (Fenerbahçe), Kara Cemil (Fenerbahçe), Baron Feyzi (Fenerbahçe), Necmi (Fenerbahçe).

    Devam edelim (yerdekiler): Selâmi İzzet (Galatasaray), Burhan Belge (Fenerbahçe), Doktor Namık (Galatasaray), Mahmut (Fenerbahçe), Kurt Sadi (Fenerbahçe), Pertev Amir (Galatasaray), General Nuri (Fenerbahçe), Bekir (Fenerbahçe)

    Galatasaray’ın İzzet, Orhan, Namık, Hayati, Sabit, Ali, Selâmi İzzet, Kurt Sadi, Muzaffer, Refik ve Pertev Âmir tertibindeki takımına karşı çıkan;

    Mahmut, Necmi, Cemil, Bahaeddin, Nuri, Haydar, Necip Şahin, Bekir, Zeki, Baron Feyzi ve Burhan Belge’den kurulu Fenerbahçe takımı 12 Mayıs 1913’deki bu tarihî maçı sıfıra karşı bir golle kazanmağa muvaffak olmuştu.

    Bu 22 gençten Fenerbahçe’nin üç orta muhacimi o günkü maçtan tam 10 sene sonra kurulmuş ilk milli takımlarımızda beynelmilel olacaklardır. Acaba onlar ve onları seyredenler o gün bunu hatırlarından hiç geçirmemişler miydiler derseniz?

    (Gelecek resim ve yazı: 40 sene evvele ait kıymettar bir hâtıradır: Fenerbahçe ve Anadolu kulüpleri heybetli kadrolarıyla tarihte aralarındaki ilk lig maçına çıkıyorlar…)

    Rüştü Dağlaroğlu – 17 Nisan 1954 – Akşam Gazetesi

  • Canlı Yapraklar – III

    Canlı Yapraklar – III

    Fenerbahçe tarihinin hâmisi Dr. Rüştü Dağlaroğlu‘nun 1954-1955 yıllarında Akşam gazetesinde yayınlanan ve 1957 kitabının öncülü olarak yazılarını kıymetli büyüğümüz Müzdat Dağlaroğlu‘nun müsaadesiyle sitemizde yayınlıyoruz. Huzurlarınızda “Canlı Yapraklar – III” : 1915 yılından geliyor.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Spor Tarihimizden Canlı Yapraklar – III

    Bir fotoğraf ki, bir zamanlar çok rağbette iken, bugün yalnız ismi kalmış bir sporun unutulmaz hâtıralarından birini canlandırıyor.

    Ne olsa gerek? Diyorsunuz her halde… Dikkatli bakın! Herkesin elinde birer sopa var. Uçları da iğri… Şu halde, bir hokey maçına çıkılmış olduğunu tabiatıyla anladınız… Şimdi de sporculara, güzel hokey oyunun Türkiye’de tam 40 yıl önceki levent yapılı önderlerine bakınız. Hem iyi bakın, sizlere, arada geçen bunca senelere rağmen, hiç de yabancı gelmeyecek ne sevimli, ne kıymetli ve ne meşhur simalarla karşı karşıyasınız!

    Ruhları şad olsun; bir kısmı çoktan ebediyete göçmüş bu aslan yapılı Türk gençleri grubunda Sait Selâhaddin, Zeki ve Bekirleri; Doktor Suphi, Mahmut ağabey ve Fitil Nurileri; Fazıl ve Kasap Rızaları tanıdınız değil mi?

    Şu halde, bu resim Fenerli, Altınordulu ve Galatasaraylı bir gruptur. Yâni, bir zamanların üç meşhur hokey takımının asları bir aradalar…

    Acaba ne varmış; neden bir araya gelmişler?

    Gün, 5 Haziran 1915 cuma… Birinci Dünya Savaşının kanlı günlerinden biri ve Kadıköy Ünyon Kulüpte Hilâliahmer Cemiyeti menfaatine zengin programlı bir spor bayramı organize edilmiş bulunuyor. Programda bir de hokey maçı vardır.

    Hokey memleketimizde bir yıl evvelden, yâni 1914’den beri revaçtadır. Gördüğü büyük alâka dolayısile 1915 ilkbaharında, Türkiye’de ilk defa olarak, Fenerbahçe, Galatasaray, Altınordu, Beşiktaş, Bakırköy Gürbüzler ve Anadoluhisar İdman Yurdu Kulüpleri arasında iki devreli İstanbul şampiyonluğu organize edilmiş ve maçlara da 20 Nisan’dan itibaren başlanmıştır. Temmuz’da bitecek bu ilk hokey lig maçları Fenerbahçe’yi memleketimizin ilk hokey şampiyonu olarak spor tarihimize takdim edecektir.

    Yapılmakta olan maçlar bu neticeyi ilk haftadan itibaren göstermiş olduğundan, kuvvetler arasında muvazene temini için, bu Hilâliahmer spor bayramındaki hokey maçı Fenerbahçe’ye karşı Galatasaray – Altınordu muhteliti olarak tertiplenmiştir.

    Fenerbahçe bu maçı 1-0 kazandı ve mevcut tarihi (Hilâliahmer kupası)nı da almağa muvaffak oldu… Şimdi sizlere, 39 yıl önce oynanmış bu kupa maçının galibi Fenerbahçe hokey takımını takdim edelim:

    Oturanlar (sağ baştan): Lütfi, Zeki, Burhan Belge, Haydar, otomobil Nuri, Rüştü, Nasuhi…

    Çömelenler: Bekir, Bahaeddin, Gagoş Hulki, Ali ve nihayet takım kaptanı Sait Selâhaddin (hâlen İstanbul Bölge Müdürü).

    İki baştaki 4 sivil de 4 meşhur Fenerlidir:

    Topuz Hikmet, Nüzhet Baba (başı açık), Elkâtipzade Mustafa ve avukat Saip Şevket.

    Ayakta duran hokeycilere gelince, onlar da Galatasaray – Altınordu muhtelitidir.

    (Gelecek resim ve yazı, Türk futbol tarihinin belki en kıymetli vesikasıdır: Memleketimizin ilk iki genç kadrosu, Fenerbahçe ve Galatasaray üçüncü takımları 41 sene önce yaptıkları ilk maçtan 5 dakika evvel bir aradalar…)

    Rüştü Dağlaroğlu – 10 Nisan 1954 – Akşam Gazetesi

  • Hürmet ve Muhabbet

    Hürmet ve Muhabbet

    10 Aralık 1925 tarihli Gol Spor dergisinde, yarım kalan bir Robert Kolej-Fenerbahçe maçından bahsediliyor. Gerçi kısacık bir haber ama… Hem daha önce yayınlanan maç listelerinde bulunmadığı, hem de haberin sonu çok anlamlı olduğu için burada kayıt altına almak istedik. Robert Kolej takımında okuyamadığımız özel isimler olduysa, rahmetlilerden özür dileriz… Hürmet ve muhabbet ile… Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Fenerbahçe – Robert Kolej

    Geçen Cuma günü Fenerbahçe birinci takımıyla Robert Kolej takmı arasında Bebek’te Robert Kolej sahasında bir maç yapılmıştır.

    Fenerbahçe Zeki Bey’den ve Robert Kolej de Hasan ve Razi Beyler gibi tanınmış sporculardan mahrum bulunuyordu.

    Fener takımı Hüsnü, Suat, Kadri, Sabih, Cevat, Ragıp, Burhan, Bedri, Sedat, Alaaddin, Şekip Beylerden ve Robert Kolej de Sadri, Fait, Kalças, Şevket, Papaçief, Paykoviç, Mariyatis, Daniş, Hüseyin, Burhan, Manukyan Efendi ve Beylerden teşekkül etmişti.

    Hakem Şekip Bey’di. Birinci haftaymda Fener bir gol yapmışsa da oyun havanın fevkalade yağmur olmasından tehir edilmiştir.

    Oyundan sonra bir çay ziyafeti verilmiş ve Fenerbahçe layık olduğu hürmet ve muhabbetle teşyi’ edilmiştir.


    Fotoğraf altı yazısı : Fenerbahçe ile bu hafta havanın muhalefetine rağmen bir maç yapan Robert Kolej takımı.


    Not : Fenerbahçe takımının kadrosundaki Hüsnü, Suat ve Burhan isimli oyuncuların Hüsnü Teoman, Suat Keskin ve Burhan Belge olduğunu düşünebiliriz ama yıllar pek uyuşmuyor gibi… Kıymetli büyüklerimiz Cem Ertuğrul ile İzzet İsrael Benyakar‘a soracağız. Yeni bir bilgi gelirse burayı da düzeltmiş oluruz. Forvet Şekip ise, mütareke/işgal yıllarının efsane kalecisi, Galip Kulaksızoğlu’nun kardeşi Şekip Kulaksızoğlu.

  • Fenerbahçe’ye Emek Sarf Edenler

    Fenerbahçe’ye Emek Sarf Edenler

    Olimpiyat dergisinin 1933 yılında yayınladığı “Fenerbahçe’nin 25. Yılı Özel Sayısı”nda söz sırası Hayri Celal Atamer’de… Konusu, Fenerbahçe’ye emek sarf edenler! Derginin diğer yazılarına “şuradan” ulaşabilirsiniz. Bitene kadar müstakil sayfaları yazıların arasına da koyacağız. Yine onlardan biri… Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Fenerbahçe’ye Emek Sarf Edenler

    Fenerbahçe’nin bugünkü iftihara değer halini bulmasında onu idare edenlerin namütenahi samimiyet ve kulüpçülüğü ne kadar mühim birer amil olmuşsa, uzun harp seneleri esnasında, azasının ve idarecilerinin askerde bulundukları sırada da, yalnız başına büyük bir feragatle kulüp kapısının kapanmasına mani olan ve isimleri eski Fenerbahçelilerin kalplerine altın birer çivi gibi kazılı kalan aziz büyüklerinin yenilere numune olacak fedakarlıkları da birer sebep teşkil etmiştir.

    Bu zevatın başında şimdiki Manisa mebusu Sabri Beyefendiyi zikir edebiliriz. Fenerbahçe idarecileri kendilerinden kulübün başında reis olarak bulundukları esnada bir büyük kardeş, bir baba gibi şefkat ve insanlık görmüşlerdir. İdare ile bilfiil meşgul olmadıkları zaman da uzaktan, yakından isabetli direktiflerine esirgememişlerdir.

    Sabri beyefendinin İstanbul’dan ayrılıp da bilmecburiye kulüpten maddeten uzaklaşmaları üzerine kulüp riyasetini Dr. Hamit Hüsnü Beyefendi deruhte etmişlerdir kendileri muhakkak ki kulübün bugün bu hale gelmesi için çok çalışmışlardır.

    Harbin en şiddetli zamanında kulüp kapısını açıp kapayan bir Fenerbahçeli vardı: Mustafa

    Ben kulüpçülük ve Fenerbahçelilik hissini, sönmek değil, bilakis bir yanardağ olarak içinde taşıyan ve her şeyini kulüp karasevdasına feda’dan çekinmeyen, faziletin ve ahlak sağlamlığının bir numunesi olarak şimdiki stat müdürümüz Galip’i tanıyorum. Galip gibi sporcu ve fedakar bir azası olmayan kulüplere acırım.

    Fenerbahçe 25 sene evvel 8-10 ülkülü gencin kalbinde bir kıvılcım iken bugünkü yanardağ haline gelinceye kadar muhtelif safahat geçirmiş ve bu safahat esnasında bütün mesuliyetleri omuzlarına alarak dahili ve harici müşkülatla uğraşan kendi öz kaynağından doğmuş aziz ve yılmaz evlatlar yetiştirmiştir. Bunların isimlerini saymak ve onlara sıra vermek bugün ne kadar müşküldür.

    Hangisini söylemeli, Tevfik’i mi, Nasuhi’yi mi, Sami’yi mi, Burhan Asaf’ı mı, Hulki’yi mi, Şakir’i mi, Yahya’yı mı, Ömer’i mi, Zeki Mazlum’u, hangisini Zaten bütün bu isimleri saymakta da bir fayda yoktur. Binaenaleyh bence şu şekilde bir sual irat etmek daha doğru olur:

    Fenerbahçe’ye hangi Fenerbahçeli hizmet etmemiştir? Bu kulübün bu hali bulmasında hangi Fenerbahçelinin emeği ve alın teri yoktur.

    Hayri Celal Atamer

  • Altın Rozet

    Altın Rozet

    1967 yılında Faruk Ilgaz yönetimindeki Fenerbahçe Kulübü, en az 40 yıldır kayıtlı olan üyelerine altın rozet dağıttı. Aşağıda bu törenin detaylarını okuyacaksınız. Unutulmuş üyelerimizin tarihe not olarak düşülmesi açısından güzel bir belge…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Tam 40 Yıl

    Fenerbahçe’de idare heyetinin sosyal faaliyetlere ve kulüp üyeleri arasında irtibat ve tesanüdünün sağlanması yolundaki çalışmalara ait düzenlediği program uygulama safhasına girmiştir.

    Hilton’da tertip edilen Fenerbahçe balosundan sonra; kulübe asgari 40 yıl hizmet etmiş üyelere verilen “Altın Rozet”ler; geçmişe duyulan saygı ve sevgi hislerinin güzel bir belirtisi olmuştur.

    3 Mart Perşembe günü akşamı kulüp lokalinde tertip edilmiş olan toplantıda kimler yoktu ki…

    Her biri birer tarih olmuş ve Fenerbahçe uğrunda saçlarını ağartmış Tevfik Taşçı’lar, Hasan Kamil’ler, Şekip Kulaksızoğulları, Sabihler, Alaattinler, Muvaffak Menemencioğlu’lar, Sait Selahattinler, Caferler, Bedriler, hepsi orada idiler Fenerbahçe’ye kuvvet vermiş, ona şerefli bir mazi sağlamış olan bu ve daha bir çok kıymet, belki de yıllar var ki birbirlerinin yüzlerini olsun görmemişlerdi.

    Kulübün özel bir şekilde hazırlattığı “Altın Rozet”ler; çok orijinal bir yapılışta idi. Fenerbahçe armasını çevreleyen iki defne dalı rozete müstesna bir güzellik veriyordu. Rozetler numaralı idi ve tam 71 adet yaptırılmıştı.

    Altın Rozetler

    Fenerbahçe Kulübü Başkanı Faruk Ilgaz; kendisinden çok daha yaşlı ve eski üyelere rozetlerini tevdi ederken büyük bir heyecan duyuyordu.

    – Biz çocukluğumuzda ve kulübe ilk intisap ettiğimiz günlerde hep bu değerli ağabeylerimizi takip eder, Fenerbahçe sevgisini onları seyrederek kalbimize gömerdik, diyordu Ilgaz.

    Gerçekten de öyleydi. Dalgakıran Kamil, Demir Ethem, çalım kralı Alaaddin , Çin Seddi gibi aşılmaz Cafer, Yavuz İsmet, üstat Zeki, Pamuk Sedat, Beyaz Fahir, centilmen oyuncu Niyazi, Miço Suat, Büyük Fikret hep isimlerinin önüne birer sıfat takılarak çağırılırlardı. Ve bu oyuncuları seyretmek gerçekten bir zevkti.

    Kırk yıllıkların, hatta içlerinde 60 yılı bile dolduranların bulundukları Fenerbahçeli üyeler çaylarını tatlı tatlı yudumlarlarken eski anıları tekrarlamaktan zevk duyuyorlardı.

    Dakikalar ve saatler hep böyle geçmişti. Fenerbahçe’nin 60 yıllık tarihi sanki birden canlanmış, dile gelmişti.

    Büyük Heyecan

    Eskiler, bugünkü genç idarecilerin kendilerini böyle toplu bir halde anmalarından ve onlara kulübün şükran borcu olarak ufak ve mütevazi de olsa bir armağanla mukabele etmesinden son derece mütehassis idiler. Onların arasında dolaşırken şu takdirdar sözleri de sık sık işitiyorduk :

    Tevfik Taşçı : Kulübün bizi hatırlaması cidden takdire şayan bir harekettir. Mazilerini unutmayan cemiyetler, geleceğe kuvvet ve imanla bakabilirler.

    Nimet Selen : İzmit’ten kalkıp bu törene yetişmek için vasıta zor buldum. Amma işte bu mutlu saatleri yaşamak, bütün yorgunluğumu unutturdu.

    Hasan Kamil Sporel : Çoktandır biz arkadaşlar bir araya gelememiştik. Bu güzel bir vesile oldu. Tertip edenlere teşekkürler.

    Ethem Bellisan : Bizi hatırlayanlara teşekkür ederiz. İnsanın kendisini unutulmuş zannederken böyle kulübü tarafından çağrılması ve taltif edilmesi, çok asil bir hareket.

    Rüştü Dağlaroğlu : Bugün koskoca bir tarih dile geldi. Cidden zarif ve güzel bir düşünüş.

    Muvaffak Menemencioğlu : Bu tören beni son derece mütehassis etti. Şu hediye Fenerbahçe için harcadığımız gayretlerin en değerli hatırası olacaktır.

    Altın Rozet Sahipleri

    • Mustafa Elkatip
    • Tevfik Taşçı
    • Sait Selahattin Cihanoğlu
    • Hasan Kamil Sporel
    • Zeki Rıza Sporel
    • Alaaddin Baydar
    • Cafer Çağatay
    • İsmet Uluğ
    • Muvaffak Menemencioğlu
    • Nedim Kaleci
    • Ali Muhiddin Hacı Bekir
    • Ethem Bellisan
    • Şekip Kulaksızoğlu
    • Burhanettin Belge
    • Arif Sporel
    • Sabih Arca
    • Bedri Gürsoy
    • Fikret Arıcan
    • Füruzan Şansal
    • Sedat Taylan
    • Fahir Köseoğlu
    • Suat Belgin
    • Fahri İşbay
    • Şevket Soley
    • Rüştü Dağlaroğlu
    • Niyazi Sel
    • Mehmet Reşat Nayır
    • Salim Hamdi Güven
    • N. Fikri Arpad
    • S. Fikri Arpad
    • Rıza Nemli
    • Sadık Ceylan
    • Nurettin Otmar Savcı
    • Hüseyin Hamit Sertel
    • Bahattin Moltay
    • Osman Pekin
    • Abdülazel Nazikoğlu
    • Ömer Faruk İpek
    • Rami Kalyoncu
    • Salih Dinçman
    • M. Zeki Alay
    • İhsan Tuna
    • Ali Talip
    • Velit Pepemehmetoğlu
    • Kadri Göktulga
    • Suat Tokay
    • Hayri Başol
    • Nurettin Torunoğlu
    • Hamit Akbay
    • Ziya Denizeri
    • Ziya Atamer
    • Namık Taptık
    • Agah Türkdoğan
    • Nevzat Usberk
    • Cevat Sayit
    • İhsan Dinçman
    • Osman Göksu
    • Necdet Tokay
    • Nimet Selen
    • Übeyt Çınar
    • Kemal Everi
    • Ali Aladar
    • Mesut Taylan
    • Asaf Öget
    • Fethi Öge
    • Hakkı Gürtay
    • Şevki Ata
    • Hüsamettin Baltaoğlu
    • İ. Ruhi Derbent
    • Refik Şansal
  • Fenerbahçe’de 40 Yıl ve Altın Rozetler

    1967 yılında Faruk Ilgaz yönetimindeki Fenerbahçe Kulübü, en az 40 yıldır kayıtlı olan üyelerinealtın rozet dağıttı. Aşağıda bu törenin detaylarını okuyacaksınız. Unutulmuş üyelerimizin tarihe not olarak düşülmesi açısından güzel bir belge…

    * * * * * *

    Fenerbahçe’de idare heyetinin sosyal faaliyetlere ve kulüp üyeleri arasında irtibat ve tesanüdünün sağlanması yolundaki çalışmalara ait düzenlediği program uygulama safhasına girmiştir.

    Hilton’da tertip edilen Fenerbahçe balosundan sonra; kulübe asgari 40 yıl hizmet etmiş üyelere verilen “Altın Rozet”ler; geçmişe duyulan saygı ve sevgi hislerinin güzel bir belirtisi olmuştur.

    3 Mart Perşembe günü akşamı kulüp lokalinde tertip edilmiş olan toplantıda kimler yoktu ki…

    Her biri birer tarih olmuş ve Fenerbahçe uğrunda saçlarını ağartmış Tevfik Taşçı’lar, Hasan Kamil’ler, Şekip Kulaksızoğulları, Sabihler, Alaattinler, Muvaffak Menemencioğlu’lar, Sait Selahattinler, Caferler, Bedriler, hepsi orada idiler Fenerbahçe’ye kuvvet vermiş, ona şerefli bir mazi sağlamış olan bu ve daha bir çok kıymet, belki de yıllar var ki birbirlerinin yüzlerini olsun görmemişlerdi.

    Kulübün özel bir şekilde hazırlattığı “Altın Rozet”ler; çok orijinal bir yapılışta idi. Fenerbahçe armasını çevreleyen iki defne dalı rozete müstesna bir güzellik veriyordu. Rozetler numaralı idi ve tam 71 adet yaptırılmıştı.

    Fenerbahçe Kulübü Başkanı Faruk Ilgaz; kendisinden çok daha yaşlı ve eski üyelere rozetlerini tevdi ederken büyük bir heyecan duyuyordu.

    – Biz çocukluğumuzda ve kulübe ilk intisap ettiğimiz günlerde hep bu değerli ağabeylerimizi takip eder, Fenerbahçe sevgisini onları seyrederek kalbimize gömerdik, diyordu Ilgaz.

    Gerçekten de öyleydi. Dalgakıran Kamil, Demir Ethem, çalım kralı Alaaddin , Çin Seddi gibi aşılmaz Cafer, Yavuz İsmet, üstat Zeki, Pamuk Sedat, Beyaz Fahir, centilmen oyuncu Niyazi, Miço Suat, Büyük Fikret hep isimlerinin önüne birer sıfat takılarak çağırılırlardı. Ve bu oyuncuları seyretmek gerçekten bir zevkti.

    Kırk yıllıkların, hatta içlerinde 60 yılı bile dolduranların bulundukları Fenerbahçeli üyeler çaylarını tatlı tatlı yudumlarlarken eski anıları tekrarlamaktan zevk duyuyorlardı.

    Dakikalar ve saatler hep böyle geçmişti. Fenerbahçe’nin 60 yıllık tarihi sanki birden canlanmış, dile gelmişti.

    Eskiler, bugünkü genç idarecilerin kendilerini böyle toplu bir halde anmalarından ve onlara kulübün şükran borcu olarak ufak ve mütevazi de olsa bir armağanla mukabele etmesinden son derece mütehassis idiler. Onların arasında dolaşırken şu takdirdar sözleri de sık sık işitiyorduk :

    Tevfik Taşçı : Kulübün bizi hatırlaması cidden takdire şayan bir harekettir. Mazilerini unutmayan cemiyetler, geleceğe kuvvet ve imanla bakabilirler.

    Nimet Selen : İzmit’ten kalkıp bu törene yetişmek için vasıta zor buldum. Amma işte bu mutlu saatleri yaşamak, bütün yorgunluğumu unutturdu.

    Hasan Kamil Sporel : Çoktandır biz arkadaşlar bir araya gelememiştik. Bu güzel bir vesile oldu. Tertip edenlere teşekkürler.

    Ethem Bellisan : Bizi hatırlayanlara teşekkür ederiz. İnsanın kendisini unutulmuş zannederken böyle kulübü tarafından çağrılması ve taltif edilmesi, çok asil bir hareket.

    Rüştü Dağlaroğlu : Bugün koskoca bir tarih dile geldi. Cidden zarif ve güzel bir düşünüş.

    Muvaffak Menemencioğlu : Bu tören beni son derece mütehassis etti. Şu hediye Fenerbahçe için harcadığımız gayretlerin en değerli hatırası olacaktır.

    İSİMLER :
    Mustafa Elkatip
    Tevfik Taşçı
    Sait Selahattin Cihanoğlu
    Hasan Kamil Sporel
    Zeki Rıza Sporel
    Alaaddin Baydar
    Cafer Çağatay
    İsmet Uluğ
    Muvaffak Menemencioğlu
    Nedim Kaleci
    Ali Muhiddin Hacı Bekir
    Ethem Bellisan
    Şekip Kulaksızoğlu
    Burhanettin Belge
    Arif Sporel
    Sabih Arca
    Bedri Gürsoy
    Fikret Arıcan
    Füruzan Şansal
    Sedat Taylan
    Fahir Köseoğlu
    Suat Belgin
    Fahri İşbay
    Şevket Soley
    Rüştü Dağlaroğlu
    Niyazi Sel
    Mehmet Reşat Nayır
    Salim Hamdi Güven
    N. Fikri Arpad
    S. Fikri Arpad
    Rıza Nemli
    Sadık Ceylan
    Nurettin Otmar Savcı
    Hüseyin Hamit Sertel
    Bahattin Moltay
    Osman Pekin
    Abdülazel Nazikoğlu
    Ömer Faruk İpek
    Rami Kalyoncu
    Salih Dinçman
    M. Zeki Alay
    İhsan Tuna
    Ali Talip
    Velit Pepemehmetoğlu
    Kadri Göktulga
    Suat Tokay
    Hayri Başol
    Nurettin Torunoğlu
    Hamit Akbay
    Ziya Denizeri
    Ziya Atamer
    Namık Taptık
    Agah Türkdoğan
    Nevzat Usberk
    Cevat Sayit
    İhsan Dinçman
    Osman Göksu
    Necdet Tokay
    Nimet Selen
    Übeyt Çınar
    Kemal Everi
    Ali Aladar
    Mesut Taylan
    Asaf Öget
    Fethi Öge
    Hakkı Gürtay
    Şevki Ata
    Hüsamettin Baltaoğlu
    İ. Ruhi Derbent
    Refik Şansal

  • 100 Yıl Önce Bugün : Fenerbahçe-Süleymaniye

    Spor Âlemi mecmuasından maçın haberi…

    Tam 100 yıl önce bugün, 9 Nisan 1920 tarihinde, Fenerbahçe ve Süleymaniye takımları İstanbul Ligi maçında karşı karşıya geldiler. Bu maç ayrıca Fenerbahçe’nin işgal döneminde yaptığı maçların 43.sü idi. Aşağıda göreceğiniz metin, dönemin Spor Âlemi dergisinde yayınlanan maç haberi. Gollerimizi atan ve bu maçta forma giyen bütün sporcularımızı sevgi, saygı ve rahmetle anıyoruz.

    * * * * * *

    Galatasaray-Anadolu oyununu Fenerbahçe ve Süleymaniye kulüpleri arasındaki müsabaka takip eyledi. Takımlar berveçhi ati teşkil etmişti.

    Fenerbahçe :
    Kaleci;
    Suat,
    Müdafi; Ethem, Nahit,
    Muavin; Feyzi, İsmet, Kamil,
    Muhacim; Ziya, Alaaddin, Zeki, Burhan, Hikmet Bey’ler.

    Süleymaniye :
    Kaleci;
    Nedim,
    Müdafi; Orhan, Ahmet,
    Muavin; Hikmet, Nuri, Arif,
    Muhacim; Saim, Burhan, Rıza, Saadet, Kamil Bey’lerden müteşekkil idi.

    Hakem Galatasaray’dan Sedat Bey idi.

    Fenerbahçe Galip Bey’den ve Süleymaniye dahi sol açık Zeki Bey’den mahrum bulunuyorlardı.

    Oyunun ilk dakikasında Fenerbahçe ilk golü yaptı. Bundan fena halde müteessir olan Süleymaniyeliler Fener’in kalesine şiddetli muhacimatta bulundular. Mâhâzâ muhacim hattı lazım gelen faaliyeti ibraz edemiyor ve sol açık Zeki Bey’in gaybubeti pek güzel hissediliyordu. Fenerliler dahi Süleymaniye kalesine yaklaşmak için ibraz-ı faaliyet ediyor. Bütün muhacim hattı Süleymaniye merkez muavini Nuri Bey’in karşısında tevekkuf etmeye mecbur oluyordu.

    Arif Bey, Ahmet Bey’in yerine geçerek muavin vazifesini refikine terk eyledi. Bu suretle Süleymaniye müdafaa hududu layıkı veçhile tanzim edilmiş bulunuyordu. Fenerbahçe’nin Süleymaniye kalesine tevcih eylediği şiddetli havaleler kaleci Nedim Bey tarafından üstâdâne bir tarzda iade ediliyordu. İkinci kısımda Süleymaniyeliler tesâvî husule getirmek için pek ziyade ibraz-ı faaliyet eylemişlerse de talih kendilerine yardım etmemişti. Oyunun en heyecanlı anında hakem tarafından aleyhlerine verilmiş olan bir (ceza vuruşu) kendilerini pek ziyade münkesir eyledi. Fener’in yapmış olduğu bu sayıyı Zeki Bey’in yapmış olduğu iki gol takip ederek sıfıra karşı dört gol ile Fenerliler ihraz-ı galibiyet eyledi.

    Fenerbahçe’den bilhassa muavin hattı temayüz eylemiştir. Bu hat bu kulübün en kuvvetli rüknünü teşkil ediyor. İsmet Bey’in baş oyunu şayan-ı takdirdir. Muhacim hattı Zeki Bey her zaman olduğu gibi refiklerinden bir derece yüksek olduğunu bir defa daha ispat eyledi. Arkadaşları kendisine yardım etmedikleri halde her an karşısındaki kaleciye tehlikeli dakikalar geçirtmiştir.

    Süleymaniye’den kaleci Nedim Bey büyük bir soğukkanlılıkla tevâlî eden muhacimatı tevkif eyledi. Müdafilerden Arif Bey bu mevkiye geçtikten sonra Fenerbahçe muhacimlerini pek ziyade hırpalamış ve uzun vuruşlar ile kalesinin önünden topu uzaklaştırmıştır. Muavin hattında her zaman olduğu gibi Osman Nuri Bey müdafaa hududunun ruhunu teşkil ediyordu. Osman Nuri Bey her tarafa yetişmiş ve her surette temayüz eylemiştir. Mâhâzâ yorgunluk neticesi olarak oyunun sonlarına doğru yapmış olduğu bazı havalelerde kafi derecede intizam yoktu. Muhacim hattı münferit oynamış olduğu için Süleymaniye’nin bu kadar sayı ile mağlup olmasına sebebiyet vermiştir.

    Spor Âlemi