Etiket: Çerkez Sabri

  • Yaşasın Fenerbahçe

    Yaşasın Fenerbahçe

    Dünya dört sene sürecek ve cephe gerisini de perişan edecek büyük bir savaşa doğru sürüklenirken İstanbul da bu gerilimden nasibini alıyordu. Bununla birlikte spor faaliyeti de bir yandan devam etmekteydi. Halka “Yaşasın Fenerbahçe” nidaları attıracak bir maç, 25 Mayıs 1914 tarihinde bugünün Fenerbahçe Stadyumu olan İttihat Spor Kulübü’nde oynandı.

    O gün yalnızca Fenerbahçe’nin maçı yoktu. Aslında maç bir organizasyonun parçasıydı… Maliye Nazırı Cavid Bey’in himayesinde ve riyasetinde bir “Çiçek Eğlenceleri” düzenlendi. Bahriye Nazırı Cemal Paşa ile birlikte Fenerbahçe Başkanı Hamit Hüsnü Kayacan, Salah Cimcoz ve Reji Whittall gibi Kadıköy’ün ünlü simalarının da tertip heyetinde bulunduğu organizasyonda birbirinden ilginç oyunlar oynandı. Aşağıdaki resimde göreceğiniz yumurta yarışı da bunlardan biriydi.

    Yaşasın Fenerbahçe

    Fenerbahçe İngilizlere Karşı

    Oyunlardan sonra, Fenerbahçe ile Armstrong, Telefon ve Rumblers İngiliz takımlarının karması karşılaştı. Gelin detayları İkdam gazetesinden okuyalım.

    Saat beş buçukta futbol müsabakasına başlandı. Fenerliler birinci kısmı pek iyi oynuyorlardı. Muhacimlerden Hikmet Bey’in iyi bir hücumu az kaldı bir sayı yapıyordu. İngilizler de fena değildi. Hemen beş dakika geçmeden muavinlerden Sabri Bey’in çektiği güzel bir “şut” ile Fenerbahçeliler bir gol yapmaya muvaffak oldular. İngilizlerin bundaki hatası kalecilerine ait idi. Çünkü kaleden iki adım kadar ileride durmuştu. Bu birinci sayıdan sonra, İngilizler Fenerlileri iyice sıkıştırdılar, rüzgar da onlara yardım ediyordu. Oyunun birinci kısmı hitam buldu.

    Tevzi-i mükafattan sonra nüzzâr avdet ettiler. Futbolun ikinci partisi başladı. Alelusul kaleler değiştirildi. Bu defa İngilizler pek ziyade faaliyet gösteriyorlardı. Bir aralık bu faaliyeti ifrada vardırdılar. Ve muhacim Galip Bey’i düşürdüler. Bu hareket nizama muhalif addedildiğinden Fenerbahçelilere İngiliz muhtelit takımının kalesine on iki adım mesafeden bir serbest vuruş hakkı bahşolundu. Sol muhacim Hikmet Bey’in pek şedid ve mahirane bir havalesiyle Fenerliler ikinci bir sayı yapmaya muvaffak oldular. Her taraftan (Yaşasın Fenerbahçe) nidaları yükseldi.

    Artık bu ikinci sayı İngilizleri fena halde asabileştirmişti. Galip gelmek ümidi kendilerince zayi edilmiş olduğundan hiç olmazsa berabere kalmak arzusuyla ve bütün kuvvetleriyle hücuma başlamışlardı. Bu gayret neticesinde İngilizler bir gol yapmaya muvaffak oldular. Bundan sonra futbolda pek mahir ve çevik bir oyuncu olan Galip Bey topu önüne aldı. Yavaş yavaş iterek tam kalenin hizasına geldiği sırada şedit bir havale ile üçüncü bir gol daha yapmaya muvaffak oldu. Her taraftan bir alkış tufanı koptu. Fenerlilerin bu fevkalade muvaffakiyeti herkesi neşelendirdi. Bundan sonra hiçbir taraf gol yapamadı. Vakt-i muayyenin hitamı hakem tarafından tefhim olunmakla oyuna nihayet verildi. Üç gole karşı bir gol ile Fenerbahçeliler galip geldi.

    İki seneden beri İstanbul şampiyonluğunu muhafaza eden Fenerbahçelilerin şu muvaffakiyeti her türlü takdir ve tahsinin fevkindedir.

    25 Mayıs 1914 / İkdam Gazetesi
    Fenerbahçe Spor Kulübü hatıra defterinde 11 Mayıs 1914 (Rumî) gününe dair not : 11 Mayıs Pazar: Maliye Nazırı Cavid Bey himayelerinde “Çiçek Bayramı” Fenerbahçe, İstanbul İngiliz Muhtelitini 3-1 yenmiştir.
    Yaşasın Fenerbahçe
    Tasvir-i Efkâr gazetesinde iki takımın kadrosu

    Kadro ve Kupa

    Fenerbahçe bu maça aşağıdaki kadro ile çıktı

    Kaleci : Arslanyan Efendi

    Müdafi : Arif (Şehit) ve Galip (Kulaksızoğlu) Beyler,

    Muavin :Süreyya (Mithat), Sabri (Çerkes), Nüzhet (Baba) Beyler,

    Muhacim : Miço (Dimitropoulos), Nuri (Otomobil), Wilhelm (Kohlhammer), Sait (Selahattin Cihanoğlu) ve Hikmet (Topuzer) Beyler.

    Maçın sonunda Fenerbahçe’ye “Osmanlı İttihat Mektepleri 11 Mayıs Sene 330 Müsabakası Hatırasıdır” yazılı gümüş bir kupa verildi.

    Ertesi gün yayınlanan Sabah gazetesinin “10 Lira kıymetinde” demesine karşılık Tanin’de “20 Lira değerinde” olduğu belirtilen bu güzel hatıra, 18 sene boyunca Fenerbahçe’nin Kuşdili Lokali’ndeki müzesinde sergilenecek, 1932 yılında yerinde kocaman bir boşluk bırakarak, diğer bütün zafer hatıraları ile birlikte yanacaktı.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu

  • Nevhilâl

    Nevhilâl

    1933 yılında, Fenerbahçe’nin 25. kuruluş yıldönümü için yayınlanan Olimpiyat Dergisi Özel Sayısı’nda “Fenerbahçe’nin Kaybettikleri” başlıklı bir bölüm var. Burada Ayetullah Bey, Şehit Mühendis Arif Bey, Otomobil Nuri Bey, Çerkez Sabri Bey, Salahattin Âli Bey ve “Mocuk” Taceddin Bey ile beraber bir de kadın sporcumuz, Nevhilâl Hanım var. Şöyle yazıyor onun hakkında :

    “Fenerbahçe’nin kadın denizcileri arasında Nevhilâl çok kıymetli bir kürekçi idi. Senelerce Fenerbahçe fıtalarını birinci getirmek için uğraştı. Onu Fenerliler bir kaza neticesinde kaybettiler. O Fenerbahçe denizciliği için büyük bir ziya oldu.”

    Olimpiyat Dergisi – 1933

    Bugüne kadar, söz konusu kazanın ne olduğu hakkında hiçbir fikrimiz yoktu. Fakat “Türk Spor Günlüğü” sayfamız için gazeteleri tararken, 8 Mart 1929 tarihli İkdam gazetesinde aşağıdaki habere rastladık.

    Bir Sporcu Kaybettik. Elektriğin Öldürdüğü Bir Sporcu Kız

    Evvelki günkü gazetelerin zabıta sütununda kısa bir havadis vardı:

    Sütlüceli bir genç kız, bir elektrik kontağı neticesinde kömür haline inkilâp etmişti.

    Bu muhtasar satırları okuyanlar, bu tanımadıkları gencin heder oluşu karşısında beşerî bir tecessüs duyular ve hadise gün geçmeden unutuldu.

    Halbuki gençliğini bir elektrik sademesine kurban veren bu bedbaht kız, henüz 17 yaşında bir sporcu, 1927 deniz yarışlarında Fenerbahçe’nin fıtasile birincilik kazanan namlı bir kürekçiydi.

    Bu seneki yarışlara, İzmir’de olduğu için, iştirak edememiş ve Fenerliler bu güzide istidattan mahrum oldukları için hanımlar yarışını kaybetmişlerdi.

    Nevhilal, mükemmel bir sporcu, nadir tesadüf edilen istidatlı bir denizciydi. Onun ufulile Türk sporculuğu kıymetli bir uzvunu kaybetti. Ve bunun için belki Nevhilâl’in kendi öz babası kadar müteessir, muhtacı taziyedir.

    8 Mart 1933 – İkdam Gazetesi

    Keşke Anısı Yaşatılsa

    Sibel Öz, İletişim yayınlarından çıkan “Oyuncu – Yeşilçam Yıldız Sisteminde Bir Anti-Yıldız: Adile Naşit” kitabının giriş metninde “Ülkemizde kayıt, bilgi ve yazın düne ulaşmayı sağlayacak bütünsellikten yoksun olduğundan “dün” hızla silikleşmekteydi” diyor.

    Çok doğru ve maalesef Fenerbahçe de bundan nasibini aldı ve Nevhilâl Hanım gibi yüzlerce ismi unuttuk.

    Biz üzerimize düşeni yapalım, kendisini “Saygıyla Anıyoruz” sayfamızdaki listeye ekleyelim. Belki bir gün ailesinden birilerine de ulaşırız.

    Nur içinde yatsın…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu

    Nevhilâl
  • Fenerbahçe’nin İlk Yurt Dışı Seyahati

    Fenerbahçe’nin İlk Yurt Dışı Seyahati

    1933 tarihli Olimpiyat dergisinin “Fenerbahçe’nin 25. Yılı” özel sayısından devam ediyoruz. Bu kez yazarımız Şakir Beşe. Fenerbahçe tarihine müthiş hazineler bıraktığını daha önce de yazdığımız bu özel insanın bir eserine daha rastladık. Beşe Zade Şakir Bey, 1914’de gerçekleşen Fenerbahçe’nin ilk yurt dışı seyahati ile karşımızda… Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Şakir Beşe Anlatıyor

    Bugün en samimi dostumuz ve komşumuz bulunan Rus milletinin centilmen sporcuları bu tarihten tamam 20 sene evvel Fenerbahçe’nin şahsiyet-i maneviyesinde olgunlaşan Türk sporu ile alakadar olmuş ve rumî 1330 senesi bidayetinde Odesa şampiyonu (Sporting Club) tarafından kulübümüze ve dolayısıyla Türk sporcularına ecnebi bir memleketten ilk davet vaki olmuştur.

    Kulübümüz, Türk sporunu ecnebi memlekette ilk defa temsil edeceğinden ve bilhassa senelerden beri biz Türklere hiç de iyi bir nazarla bakmayan Çarlık idaresine rağmen genç Rus sporcularının uzatacağı eli dostça sıkacak ilk Türk heyeti olacağından bu seyahate azami derecede ehemmiyet vermiş ve o suretle hazırlanmıştık.

    Seyahate iştirak edenler:

    Dr. Hamit Hüsnü Bey (kafile reisi)

    Galip, Zeki Mazlum, Yahya Berki, Şakir, Sait (Avcı), Hikmet, Selahattin (Manço), Arif merhum, Sabri merhum, Nüzhet, Nuri (Otomobil) merhum, Süreyya, Küçük Arslanyan, Miço, Alexander Boris, Jan Beyler.

    Kulüp İdaresi futbol takımının daha fazla takviyesini düşünmüş ve o sırada kulüp haricinde temayüz etmiş futbolculardan Hasan ve Hüseyin beyleri Rusya seyahati için angaje etmişti.

    19 kişiden mürekkep heyetimiz 330 senesi Mayısının ilk cuması öğleden sonra Galata rıhtımında toplanmış bulunuyordu. Bizi Odesa’ya götürecek olan vapura resmi muamelenin hitamından sonra yerleştik. Alafranga saat beşte kulüp mensupları ve kulübü seven yüzlerce halkın (Yaşa Fener! Şerefle… Güle Güle) teşyi sedaları, hediye yağmurları arasında hareket ettik.

    Seyahat Nasıl Geçti?

    Vapurumuz boğazın mavi sularını yara yara yol alıyor. Bütün arkadaşlar güvertede toplanmış etrafı seyrediyoruz. Boğazı geçtik, Karadeniz’e daldık.

    Seyahatin çok eğlenceli safahatı, yolculuğa iştirak eden bütün eski Fenerliler arasında hala en aziz hatıradır. Cumartesi günü Odesa uzaktan gözükmeye başladı. Tam saat birde limana girdik ve rıhtıma yanaştık. Uzun antrepoları ve birçok tren hatlarıyla bu koca liman Rusya’nın Karadeniz’e açılan sayılı ticaret merkez ve menfezlerinden biri.

    Rıhtımda (Odesa) şampiyonun Sporting Clup idaresi tarafından karşılandık. Kafilemize hürmeten hafif geçen gümrük muayenesinden sonra kazak elbiseli, koca kavuklu, pos bıyıklı, çember sakallı arabacılar tarafından idare edilen küçük brik arabalara bindik ve oldukça dik bir yokuştan çıkarak şehre girdik. (Deribasıf Sıkâye Uliça) namında şehrin en geniş ve en mükemmel ve tahta parkeden caddesindeyiz. Bu cadde her halde elli metreden dar değildi. Yaya kaldırımları ise bizim caddeler kadar geniş. İlerledikçe katettiğimiz bütün diğer caddeler cetvelle çizilmiş bir şekilde dümdüz uzuyor. (Deribasıf) caddesinin nihayetine doğru sol tarafta muazzam bir bina önünde arabalardan indik.Burası (Balşayi Moskofıskaye) büyük Moskof Sarayı namında mükemmel ve mükellef bir otel. Sonradan ahbap olduğumuz sahibi Kırım eşrafından Odesa imamı Gani efendi isminde muhterem bir zat.

    Odalarımıza yerleştik. Otel, ziyaretimize gelen Odesa’nın gençleriyle dolmuş taşmıştı.

    Şehirdeyiz

    Ertesi gün maç yapacağız. Çünkü teglrafımızı alan Sporting Clup reklamlar yapmış, duvarlara büyük ilanlar yapıştırmış. Bizler ise henüz deniz tutkunu ve yol yorgunuyuz. Fakat oynayacağımız sahayı bir kere görmek ve hiç değilse üzerinde biraz konuşmak lazım.

    Hamit Hüsnü, Zeki Mazlum, Yahya, Selahattin beylerden maada hepimiz soyunduk, futbol kıyafeti ile ve mihmandarlarımızla birlikte bizi sahaya götürecek elektrikli tramvaya bindik.

    Saatte en aşağı elli kilometre yol alan tramvay bizi yirmi dakikada sahaya ulaştırdı. Bir kısmı duvar bir kısmı siyah tahta perde ile çevrilmiş geniş bir sahaya girdik. Bizi haber alan mütecessis bir grup seyre gelmişti. Sahaya alışmak için biraz hareket yaptık ve birkaç şut çektik. Saha kumlu ve yumuşak ve fazlaca otlu idi. Sporting Clup erkanından birkaçının nazarları ekseriya bende toplandığından oldukça meraka düştüm. Spor hayatımda avcılığı daima futbola tercih etmiş olduğundan futbolda iyi bir derecem yoktu. Fakat çok dikkat ediyorlardı işte! Meğerse sebebi varmış. Sait Bey kardeşimiz otelde beni (kafilenin bıyık tıraşı faslından sonra) İngiliz zanneden bu zevata (Evet takımın antrenörüdür, fakat belli etmiyor) diye tanıtmamış mı? İşte o günden beri adım antrenöre çıktı. Bir aralık Sait yanıma sokuldu ve bu muzipliğini söyledi, işi anladım ve tertibi bozmadım.

    Biraz idmandan sonra bize çay ikram edildi ve aynı tarikle otele geldik ve istirahate çekildik.

    Birinci Maç

    Kiliselerin çan sesleri ile uyandık. Nefis bir kahvaltı ettikten sonra şehri gezdik. Hep bir boyda büyük binaları, çok temiz ve çok düz geniş caddeleri, çok şirin bulvarları, çok mültefit ve misafirperver halkı ile burası her halde güzel bir şehir.

    Öğle yemeği ve istirahatten sonra takım otelde soyundu sahaya gittik. Sahada 6000 kadar seyirci var. Etraf Rus süvarileri ile sarılı. Şaka takımı ile karşılaştık. müthiş bir alkış tufanı (Hura Turko) sadaları ve havada mektepli kasketleri. Para atıldı, yerler tutuldu.

    Hakem : Orta boylu, güler yüzlü, oldukça bitaraf hareket eden bir zat idi.

    Bizim takım şu şekilde :

    Küçük Arslanyan, Arif, Hasan, Süreyya, Galip, Sabri, Hikmet, Sait, Nüzhet, Nuri, Miço

    Birinci Devre : Oyun başladı. İlk deneme akınları, her iki taraf ince oynuyor. On dakika sonra hakimiyeti aldık ve üst üste akınlara başladık. Oyun çok heyecanlı ve çok temiz. Bizim hücum hattı hasma nazaran daha çevik ve cevval. Her iki tarafın müdafaası çok dürüst, vaktinde müdahaleler, top alışlar ve uzaklaştırmalar yerinde. Oyun bu şekilde devam ederken bizim bir aklımızda hasım müdafii topu elle tuttu. Penaltı. Bunu Hikmet çekti ve çok tabii olarak (sağ yukarı köşeden) gol oldu. Saha bir kere yerinden oynadı. Halk karıştı, dalgalandı ve müthiş bir gök gürültüsü gibi patlayan halkın sesi : (Bravo Turko)…

    Oyun devam ediyor, hakimiyet bizde, fakat arkadaşlar gittikçe kuvvetten düşüyorlar. Henüz yol yorgunluğu geçmemiş bir vücut bundan fazla çalışamazdı. Hal böyle iken canla başla çalışarak dört gözle bekledikleri devre sorunu buldular.

    İkinci Yarı

    İkinci Devre: Takımımız yorgun, akıllarımız daha zayıf. Hakimiyet Şaka takımına geçti. Müdafaamız canla başta çalışıyor ve daha çok yoruluyor. Arslanyan ismi gibi çalışıyor; fakat denizden hâlâ başı dönüyor ve rengi sapsarı. Hal böyle iken hasım sol içinin yaman şutlarını kurtardı.

    Bu devrenin otuzuncu dakikasında bizim haf hattı üzerinde hasım oyuncuları faul yaptı. Hakem yanlışlıkla bizim aleyhimize frikik verdi. Bundan sonra hasıl olan karışıklık esnasında bize bir gol oldu. Oyun daha bir müddet tarafeynin akınları ile devam ettikten sonra maç 1-1 beraberlikle neticelendi.

    Pazartesi günü Rus Çarı (Kiev’e) gitmek üzere Odesa’dan geçecek idi. İki gün evvelinden bütün şehir donanma tertibatı ile meşguldü. Öğle yemeğinden sonra liman cihetinde kurulan takı zaferin yanında bize tahsis edilen yere toplandık.

    Büyük bir kalabalık toplanmıştı. Epeyce bir bekleyişten sonra uzaktan bir otomobil göründü. Bir daha, bir daha… Bunların içinde tamamen kırmızı ve sırmalı elbiseler giymiş Çarın maiyet yaverleri bulunuyordu. Bütün bandolar hep birden marş çalmaya başladılar. Otomobiller arka arkaya geçiyordu. Ara yerde muhteşem bir otomobil ve bunun etrafında bir bölük kadar mızraklı süvari muhafız kıt’ası son süratle geçti. Ben kendi hesabıma Rus Çarını göremedim desem yalan değil. Fakat o anda yüz binlerce halkın hurraları, baştan şapkaların, kalpakların, külahların anı vahitte kaybolması, limanda birbirini müteakip topların tarrakası gösteriyordu iki bir şeyler olmuştu.

    İkinci Maç

    Öğleden evvel biraz yağmur yağdı. Öğleden sonra bermutat otelde soyunduk ve tramvayla sahaya gittik. Bugün saha çok kalabalık.

    Birinci Devre : Hakem aynı hakem. Halkın alkışları arasında her iki takım yer aldı ve oyuna başlandı.

    Bizim takım şu şekilde :

    Küçük Arslanyan, Arif, Galip, Süreyya, Hasan, Sabri, Hikmet, Sait, Nüzhet, Nuri, Miço.

    Her iki taraftan mukabil akınlar. Saha kumlu ve otlu olduğundan bizim takım çevik hareketinden kaybediyor. Ruslar uzun boylu ve atlet yapılı. Bizimkiler onlara nazaran oldukça çelimsiz. Oyunumuz açılmaya ve paslar düzelmeye başladı. Her iki taraf müdafaası oldukça çetin. Galip’in yerinde müdahaleleri, rahmetli Arif’in top kurtarışları, Süreyya’nın soldan makaslama ta Nuri’ye varan pasları çok mükemmeldi. Hücum hattımızdaki kombinezon hasım müdafaasını çok şaşırtıyordu. Solda Hikmet’le Sait kombinezonu, sağda Nuri ile Miço akını hasım nısıf sahasında fırtınalar koparıyor. Bütün muhacim hattımız çelik bir zemberek gibi açılıp kapanıyordu. İşte böylece hakimiyet bize geçmişti. Fakat hasım kalecisi lastik gibi adamdı. Kaç şut atıldıysa elinde kalıyordu.

    Odesa ikincisi Şaka Kulübü’nün oyunu daha ince, daha kombine. Fakat bu şampiyon Sporting takımı birinciliklerini sert oyun sistemlerine değil, herhalde kalecilerinin maharetine medyun.

    Devrenin sonlarına doğru hasım tarafa lehine penaltı. Top yerine kondu. Sol açık Hikmet, adeti veçhile topu düzeltti ve yalnız kendine mahsus müthiş şutu çekti Gol… Hasmın çok mahir ve çevik kalecisi vazifesini ifa etmiş ve çok mükemmel bir plonjon yapmıştı. Fakat bütün futbol hayatında çektiği penaltıları her seferinde göre tahvil eden Hikmet’in tutulmaz şutunu bu zat dahi ellerinden kaçırmış ve gol olmuştu.

    İkinci Devre

    İkinci devre : Sporting Clup oyuncuları mağlup vaziyetten kurtulmaya azmetmişler; çok sert ve seri oynuyorlar ve daha fazla faul yapıyorlar. Rahmetli Hasan da mukabelede gecikmiyor. Miço daha ziyade yardımcı oynuyor, müdafaamız canla başla oynuyor. Bilhassa Arslanyan’ın kurtarışları çok mükemmel. Hasım muhacimlerin tehlikeli bir akını esnasında Sporting soliçinin sağ gösterip sola havale ettiği müthiş şutunu Arslanyan’ın kurtarması şaheser. Bütün sahadan taşan alkış tufanı ve takdirler.

    Bu devreyi ara sıra akın yapmakla beraber zorlu bir müdafaa oyunu ile bitirdik ve 1-0 Odesa şampiyonuna galip geldik.

    Maçın hitamında hurra sadaları ile halk sahaya koştu ve penaltı kralı Hikmet’le fedakar kalecimiz Arslanyan’ı havaya kaldırdı.

    Çarşamba günü sol müdafi rahmetli Arif ile sağ yardımcı rahmetli Sabri mühendis mektebinin imtihanlarına yetişmek üzere Odesa’dan İstanbul’a hareket ettiler. En mühim iki müdafaa uzvunun takımdan bu suretle ayrılması bundan sonraki maçlarda tesisini göstermiş ve müdafaamız zayıf kalmıştı.

    Üçüncü Maç

    Öğleden sonra bermutat otelde soyunduk, sahaya gittik. Türk sporcularına halkın gittikçe artan alakasını anlamak için etrafa şöyle bir bakmak kafi idi.

    Karşılaştığımız takım Odesa’nın en mühim seçme oyuncularından mürekkep. İkisi müdafaada ve ikisi hücum hattında dört İngiliz var.

    Bizim takım şu şekilde:

    Arslanyan, A. Boris, Hasan, Süreyya, Galip, Jan Boris, Hikmet, Sait, Hüseyin, Nuri, Miço.

    Rusların bir akını ile oyun başladı ve çok seri devam ediyor. Takımın neresinde yer alırsa orasının oyuncusu oluveren çok değerli sporcumuz Galip’ten maada bütün müdafaa bocalıyordu. Arslanyan’ın mahareti ve fedakarlığı olmasa bir kaç gol yemek işten değildi. Devre sonuna doğru rahmetli Hasan’ın bir ıskası bize bir gole mal oldu ve devre 1-0 aleyhimize bitti.

    İkinci Devre

    İkinci devre: Ruslar daha sert ve seri oynuyorlar. Müdafaamız birinci devrede çok yorulmuş. Rahmetli Arif’le rahmetli Sabri’nin müdafaada bıraktığı boşluğu, ne ikinci derecede bir futbolcu olan A. Boris ne de çok çalımlı ve faullü bir müdafaa oyunu oynayan rahmetli Hasan dolduramazlardı.

    Muhacim hattımız oldukça tehlikeli akınlar yapıyor, fakat hasım müdafaası zorlu ve kalecisi mahir olduklarından bir türlü gol çıkaramıyor. On dördüncü dakikada Rusların seri bir akını aleyhimize bir gol kaydetti. Bundan sonra daha ziyade müdafaa oyunu tatbikine başladık. Hikmet soldan ve Miço sağdan yardımcı vaziyete geçtiler. Ruslar kırkıncı dakikada aleyhimize bir gol daha kaydettiler. Devre bitti ve Odesa muhtelitine 3-0 mağlup olduk.

    Oyun çok heyecanlı oldu ve halk her iki tarafı da müthiş alkışladı.

    Nikolayef’e Gidiyoruz

    Bu akşam Alexandr parkta şerefimize tertip edilen ziyafete otomobillerle gittik. Bu park sayısız Odesa parklarının en büyüğü ve en güzeli, oteli ve tiyatrosu ile herhalde en mükellef ve mükemmel iyiydi.

    Cuma günü, iki maç yapmak üzere Nikolayef’e hareketimiz mukarrer olduğundan hareket hazırlıkları ile meşgul olduk.

    Saat beş raddelerinde yirmi iki mil sürati olan beyaz bir vapurla Nikolayef’e hareket etmiştik. Nihayetinde Nikolayef şehri ve Rusya’nın tersanesi bulunan nehire girdik. Nehrin her iki sahilinde yer yer mevzu istihkamları gece geçtik. Cumartesi şafakla beraber Nikolayef’e vasıl olduk. Yolda bize refakat eden Odesa musevilerinden bir hakem bizi karşılamaya gelmiş olan Nikolayef Clup kulüp erkanı ile tanıştırdı. Hep birlikte güzel bir otele gittik.

    Maç Başlıyor

    Öğleden sonra yakın olan sahaya yaya olarak gittik ve bize tahsis olunan mahalde soyunduk Bizim takım şu şekilde idi :

    Arslanyan, A. Boris, Hasan, Süreyya, Galip, Nüzhet, Hikmet, Sait, Hüseyin, Nuri, Miço.

    Oyun ahenksiz başladı. Muhacim hattında Hikmet biraz aksıyordu. Sağ haf Nüzhet rahatsız olduğundan iyi oynayamadı. Ekseriya saha kenarında oturuyor ve dinleniyordu. Miço yardımcı vaziyette, sana taşlık ve berbat, oyun her iki tarafın mütevali fakat semeresiz akınları ile devamdan sonra devre 0-0’a bitti.

    İkinci devre: Sahaya alışan takımımız bu devrede daha iyi bir oyun oynadı. Her iki taraf akınları devam ediyor, bir türlü gol çıkaramıyorduk. Hüseyin çok fırsat kaçırdı, Sait’in bir şu direğe çarptı ve gol olmadı. Devrenin sonlarına doğru hasım muhacimler tehlikeli bir akın yaptılar. Bizim kale önünde bir karışıklık oldu ve bir gol yedik ve oyun böylece 1-0 aleyhinize neticelendi.

    Pazartesi günü Nikolayef’in tersanesini heyetimize bir cemile olmak üzere gezdirdiler. Bilhassa orada inşa edilmekte olan Prenses Maria drednotunu seyrettik, kasabayı gezdik, parkta eğlendik ve otele avdet ettik.

    Son Maçımız

    Mutat veçhile öğleden sonra yaya olarak sahaya gittik. Bugün halk çok daha fazla kalabalıktı.

    Bizim takım :

    Arslanyan, A. Boris, Hasan, Süreyya, Galip, Jan Boris, Hikmet, Sait, Hüseyin, Nuri, Miço.

    Birinci devre : Oyun bizim güzel bir aklımızla başladı. (Burada zikretmeden geçemeyeceğim. Kafile reisi Dr. Hamit Hüsnü Bey’in takımımızın istirahati uğrunda vaki olan hizmetleri bilhassa kayda şayandır) Bugün takım çok zinde ve çok güzel çalışıyor. Biraz sonra kombinezon teessüs etti ve hakimiyet bize geçti. Sağdan ve soldan tehlikeli hücumlar yapıyoruz. Bugün bilhassa sol taraf çok güzel işliyor. Bu güzel kombinezon nihayet semeresini verdi. Hikmet’ten yerinde bir pas alan Sait, güzel bir şutla ilk golünü kaydetti. Bir müddet sonra devre 1-0 lehimize bitti.

    İkinci devre: Hasım takımı yediği golün acısını çıkarmak için gayet seri ve tehlikeli birkaç akın yaptı. Arslanyan’ın çok güzel kurtarışları gol çıkarmalarına mani oldu. Gene hakimiyeti elde ettik. İşte çok mükemmel bir akın, top Sait’te, hasım müdafii ile karşı karşıya, o sırada Hüseyin’e kısa ve ani bir pas, Hüseyin’in yerden sol köşeye sıkı bir şutu. Gol..

    Bu ikinci golden sonra oyun tamamen hasım nısıf sahasına intikal etti. Devre sonlarına doğru gene Sait’in güzel bir pası ve Hüseyin’in sıkı bir şutuyla üçüncü gol.

    Maç böylece 3-0 galebemizle neticelendi.

    Halkın alkışları arasında ateli avdet ve istirahat.

    Kiev’e Gitmeden Geri Dönüş

    Çarşamba: Nikolayef’ten hareket ettik.

    Perşembe sabaha Odesa’ya avdet ettik. Takımımız Kiev şehrine davet edilmişti. Fakat Odesa şehbenderimiz Tahir Beyefendinin ahvali siyasiye hakkında bize verdiği malumat ve tavsiyeler üzerine bu seyahatten sarfınazar ettik. Rusya’da gördüğümüz misafirperverlik fevkalâde idi. Başımızı nereye çevirdikse muhabbet dolu gözler, tebessüm ve iltifat dolu çehreler gördük.

    Mesela bir müzikhole gideriz halk ayağa kalkar, hürmet ve iltifat eder ve yer gösterir; bir parka gideriz, bütün gruplardan çok samimi bir alâka ve bütün masalardan davet ricaları alırız; mektepli kardeş muamelesi yapar; zabiti hürmetle selam verir; kadını iltifatlar yağdırır; memuru yardım eder, tüccar ve esnaf ikram eder; velhasıl Ruslar çok ince ruhlu sevimli ve asil bir millet. İşte Fenerbahçe’nin ilk Rusya seyahatinin bizde bıraktığı intiba…

    Beşe Zade Şakir

  • Fenerbahçe’nin İlk Şampiyonluğu

    Fenerbahçe’nin İlk Şampiyonluğu

    Fenerbahçe’nin ilk şampiyonluğu 1911-1912 sezonunda geldi. Bu ilk şampiyonluğun poster çekimi ise 28 Eylül 1912 tarihli Şehbal dergisinde yayınlanmıştı. Sizi bu fotoğrafla baş başa bırakıyoruz.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    “İstanbul’un 1911 – 1912 Futbol Şampiyonluğu” başlığının altında şöyle bir de detay verilmiş:

    Şehzade Selahaddin Efendi’nin mahdumları Osman Fuat Efendi’nin himayeleri altında mütessis Fenerbahçe Sporting Kulüp Heyeti :

    Ön Sıra Sağdan İtibaren :

    Kamil Bey (Kaptan), Said Bey, Galip Bey, Nuri Bey, Kemal Bey.

    Sandalyede Oturanlar Sağdan İtibaren :

    Azmi Bey, Sabri Bey, Hüseyin Bey, Yahya Bey (Fesli).

    Arkada Ayakta Duranlar Sağdan İtibaren :

    Hulki Bey, Emirzade Arif Bey (Reis-i Evvel), Zeki Bey (Reis-i Sani), Elkatipzade Abbas Bey.

    Türk sporunun bir çok ünlü simasını gördüğümüz bu fotoğrafta, ilerleyen yıllarda Beşiktaş’ın kurucuları listesinde de ismine rastlayacağımız Elkatipzade Abbas’ın olması enteresan tabii. Çok fazla forma giyme şansı bulamadığı kulüpten ayrılarak Beşiktaş’a gitmiş olsa gerek… Bununla beraber kardeşi (ya da ağabeyi mi acaba?) Elkatipzade Mustafa Bey, Fenerbahçe efsanesini yaratan isimlerin en önemlilerinden olacaktı.

    Fenerbahçe'nin İlk Şampiyonluğu

    Bir de bu fotoğraf var. Görebildiğimiz kadarıyla…

    Arka Sıra, Soldan Sağa :
    Zeki Mazlum, Karnik Arslanyan, Elkatipzade Abbas Bey, Elkatipzade Mustafa Bey, Yahya Berki Karagözoğlu

    Ortadakiler, Soldan Sağa :
    Hüseyin Bey, Emirzade “Şehit” Arif Bey, Kemal Aşki

    Oturanlar, Soldan Sağa :
    Tevfik Haccar Taşçı, Otomobil Nuri, Galip Kulaksızoğlu, Nasuhi Esat Baydar, Hasan Kamil Sporel


    İşte Fenerbahçe’nin ilk şampiyonluğu ve ilk şampiyon futbolcuları… Hepsi nur içinde yatsın…

  • Fenerbahçe’nin İlk Galatasaray Galibiyeti

    Fenerbahçe’nin İlk Galatasaray Galibiyeti

    Fenerbahçe ile Galatasaray arasında 4 Ocak 1914 tarihinde oynanan ve Fenerbahçe’nin İlk Galatasaray galibiyeti ile (4-2) sonuçlanan maç, İdman mecmuasının 9 Ocak 1914 tarihli sayısında A.D. (muhtemelen Abidin Daver) imzalı bir yazar tarafından anlatılmış. Keyifle okumanız dileğiyle…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Başlamadan önce oyuncuların isimlerini aktaran Alican Küçükçan ağabeyimize teşekkür etmeyi unutmayalım.

    Ayaktakiler, Soldan:

    Muzaffer (Galatasaray) – elini güneşe siper eden Ahmet Robenson (Galatasaray) – Otomobil Nuri (Fenerbahçe) – Miço(Fenerbahçe) – General Ahmet Cevat (Galatasaray) – Hafız Hayri(Galatasaray) – ilk milli maçımıza kolunda kaptanlık pazubantıyla çıkan Hasan Kamil Sporel (Fenerbahçe) – Galip Kulaksızoğlu (Fenerbahçe) – Şehit Hasnun Galip (Galatasaray) – Sabri (Fenerbahçe) -Nasır (Galatasaray) – Süreyya (Fenerbahçe) – Şehit Celal (Galatasaray) – Avcı Sait Selahattin Cihanoğlu (Fenerbahçe) – Hikmet (Fenerbahçe) – Usturumcalı Hüseyin Eden (Galatasaray) – Mateosyan (Fenerbahçe)

    Oturanlar :

    Şehit Arif (Fenerbahçe) – K. Oberle (Galatasaray) – Wilhelm Kohlhammer (Fenerbahçe) – B.Oberle (Galatasaray)


    Fenerbahçe’nin İlk Galatasaray Galibiyeti

    Üç sene birbirini müteakiben İstanbul Şampiyonu unvanını ihraz eden, geçen senenin baharından beri daima muzaffer olan namağlup Galatasaray, nihayet dün ilk olarak mağlup oldu.  Galatasaray’a galebe etmek şerefine nail olan kulüp, geçen seneden beri hem de hiçbir gol bile yapmadan üç defa Galatasaray’a mağlup olan Fenerbahçe’dir.

    Fenerbahçe bu defa eski mağlubiyetlerin intikamını aldı, iki gole karşı dört gol ile muzaffer oldu. Bu suretle nihayet en büyük emeline de kavuştu. Galatasaray’ın bu seneki müsabakalarda Fenerbahçe’nin yendiği kulüplerle kalması, zaten neticenin böyle olacağını biraz ihsas etmekle beraber, bizim futbolculuk aleminde epey büyük olan bu vaka herhalde biraz tetkike layıktır.

    Galatasaray’ın mağlubiyetindeki esbab iki mühim kısma ayrılır ki biri Fener’e diğeri Galatasaray’a taalluk eder. Evvela neşe-i zaferle şadan olanların esbab-ı galibiyetini tetkik edelim.

    Fenerliler tekrar eden mağlubiyetleri üzerine Galatasaray’a galebe etmek için çalışmak lazım geldiğini takdir ettiklerinden, sezavar-ı tahsin bir sai mütemadi ve muntazamla idman etmeye ve müzaheretlerini arttırmaya hasr-ı himmet ettiler. Aynı zamanda sağ açıkta gayet iyi oynayan bir oyuncuyu da kendilerine ilhak eylediler. Müsabaka günü de en mükemmel oyuncularından mürekkep bir takım çıkardılar ve muvaffak da oldular. Fener bu hal-i tekmile girerken Galatasaray ise bir buhran geçiriyordu.

    Galatasaray’da Buhran

    Evvela, bazı oyuncular galibiyetlerle sermest ve daima muvaffakıyetten emin oldukları için hemen hemen hiç idman etmeye lüzum görmüyorlardı. Saniyen, futbol mevsiminin en mühim zamanından en iyi oyuncuların kimi Avrupa’ya tahsile, kimi memleketine gidiyor, kimi de hastalıktan müsabakalara iştirak edemiyordu. Esasen Galatasaray’ın asıl menba-ı kuvvasını mektep talebesinin teşkil etmesi -geçenlerde idmanda yazıldığının aksine olarak- kulübün en zayıf cehdi idi. Çünkü bir defa mektepte böyle mühim müsabakalara girecek vücut ve kıymette talebe pek az olduğu gibi, senelerce emek ve idman neticesinde bu miktar-ı mahdut meyanında yetişen oyuncuların ekserisi ya dışarıya memuriyete yahut Avrupa’ya tahsile gitmekte, bu suretle kulüp defaten, yerine konması mümkün olamayan mahir futbolculardan birdenbire mahrum kalmaktadır.

    Şimdiye kadar Galatasaray’da mükemmelen yetişip de mahal-i muhtelifeye giden gençlerin adedini futbol meraklıları şöyle bir hesap etseler, bu cihetin Galatasaray’ın en zayıf noktası olduğunu tasdik ederler. Galatasaray işte bu defa, Fenerin o mükemmel ve güzide takımına karşı böyle bazı yerleri yamalı bir heyetle çıkıyordu. Sanki Bekir, Muhsin ve Neşet Bey’lerin eksikliği yetişmiyormuş gibi bir de kulübün en iyi müdafii olan Adnan Bey de -her nedense- gelemeyerek arkadaşlarının mağlubiyetine yardım etti. Bu dört iyi futbolcunun yerine konulan oyuncuların ikisi, oldukça oynuyorlardı. Fakat diğer ikisi daha böyle büyük bir müsabakaya ilk defa dahil olan müptediler idi. Ve bu müptedileri en zararsız yerlere koyabilmek için ekseri iyi oyuncular yerlerini değiştirmeye mecbur oldular. Bittabi böyle perişan bir takım için Fenerin çevik, seri, mahir oyuncularının hücumlarını defi etmek, hatta müdafaalarını bozmak mümkünsüz bir hale girdi. Ve Galatasaray mağlup oldu.  Bu suretle de intizamsızlığının, mübalatsızlığının ceza-i sezasını gördü.

    Birinci Devre

    Müsabakanın iptidasında top bir müddet ortalarda dolaştı, her iki taraf aynı iktidar ve maharetle oynuyorlardı. Fener’in hücumlarını, Galatasaray’ın muhacimeleri takip etti. Nihayet Fener birinci sayıyı yaptı.

    Bir müddet sonra Galatasaray merkez muhacimi Mösyö Oberle herkesin, her futbol meraklısının mazhar-ı takdiri olan dehşetli bir darbe ile topu kaleye soktu. Bu muvafakiyetten kuvve-i maneviyeleri artan Galatasaraylılar muhacimelerini tezyid ettiler, Fenerliler de aynı surette teşdid-i harekat eylediler. Her iki kalenin önünde epey heyecanlı dakikalar geçti.

    Bir defasında Mösyö Oberle Fener’in kalesine doğru topu getirdi, müdafileri geride bıraktı. Yakın bir mesafeden sol darbeyi  vuracağı sırada Fenerin müdafileri yetiştiler,  doğrusunu söylemek lazım gelirse, pek de futbol kavaidine muvafık olmayarak Galatasaray’ın bu bi-misal oyuncusunu yere yuvarladılar. Fakat hakem aldırmadı.

    Birinci parti bittiği vakit her iki tarafın da birer sayısı vardı. Galatasaray hasmını biraz daha fazla sıkıştırmıştı.

    İkinci Devre

    İkinci parti başladıktan biraz sonra Fenerin gayet şiddetli hücumları topu mütemadiyen Galatasaray’ın kalesi önünde dolaştırmaya başlamıştı. Galatasaray vakfe-i istirahat esnasında oyuncularının mevkilerini değiştirmiş, bütün ehemmiyeti muhacimlere vermişti. Bu yüzden pek ziyade koşan muavinler hattı, Fenerlilerin muhacimatını kesr-ü sebat edemiyor, oyunun bütün sikleti müdafiiler ile kaleciye yükleniyordu.

    Bu esnada mütemadi hücumlar neticesinde Fener, az bir ara ile iki sayı daha yapmaya muvaffak olmuştu. Merkez muhacimi Kamil Bey ile sağ açık muhacimi Mösyö Miço gayet iyi oynuyorlar, diğer refiklerinin muavenetiyle Galatasaraylıları fena halde sıkıştırıyorlardı.

    Bu esnada Mösyö Oberle hemen hemen yalnız başına topu Fenerin hudut müdafaasından geçirerek bir sayı daha yapmaya muvafık oldu. Biraz sonra bir defa daha top ile Fener’in kalesi önüne kadar sokulabildi. Tehlike azim idi. Hakemin birinci partideki kaidesizliğinden cesaret alan Fener müdafileri Mösyö Oberle’yi bir defa daha yuvarladılar. Hakem bu defa da igmaz-ı ayn etti. Müsabakanın ehemmiyetine mebni on adımdan topu kaleye havale cezası vermek istemeyişi muvafık olmakla beraber, herhalde tekrara meydan vermemek için oyunculara tenbihatta bulunabilirdi.

    Oyunun hitamına on beş dakika kala Fenerliler bir sayı daha kazandılar. Galatasaray muhacimleri de bir iki akın yaptılarsa da kendi muavin oyuncularının yardımından mahrum kaldıkları için semere bahşolmadı. Nihayet bu güzel ve mühim müsabaka iki sayıya karşı dört sayı ile Fenerliler lehine hitam buldu.

    Tebrikler

    Daimi sai ve gayretle elde ettikleri intizam ve terakkinin netice-i meşkuresi olan muvaffakıyetlerinden dolayı Fenerbahçeliler ne kadar şayan-ı takdir ise, bazı oyuncularının lakaydisi ve adem-i intizamı yüzünden Galatasaraylıların da duçar olduğu mağlubiyet o derece seza-i esefdir.

    A.D. (Abidin Daver) / Fenerbahçe’nin İlk Galatasaray Galibiyeti