Etiket: Demir Turgut

  • Harun Ülman

    Harun Ülman

    1936 Olimpiyatları için Berlin’e yarışmaya giden dört Türk yelkenciden üçü Fenerbahçeliydi: Behzat Baydar, Harun Ülman ve Şeref Birgen. Dördüncü sporcu ise (kız kardeşi Leyla Asım Turgut ile beraber, Türkiye su sporlarının kurucusu diyebileceğimiz) Dr. Demir Turgut idi.

    Seyhun Binzet ağabeyimizin Naviga dergisine yazdığı “Harun Ülman” yazısı, şahane bir sürece vesile oldu.

    Çok erken yaşta kaybettiğimiz kıymetli kalecilerimizden Hüsnü Teoman’ın torunu Can Teoman beyefendi, aşağıdaki birbirinden değerli fotoğraflar ve anılarla, bu yazının yazılmasına vesile oldu.

    Sözü hiç uzatmadan kendisine bırakalım ve İstanbul Yelken Kulübü’nün de kurucularından olan sembol ismin hayatından detayları okuyalım…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Harun Ülman

    Harun Ülman

    Doğum tarihi 11 Temmuz 1900. Vefat tarihi 26 Temmuz 1977.

    İstanbul Boğazı tüp geçit projesinin fikir babası ve Tersane-i Amire Sermühendisi, 1850 Girit Kandiya doğumlu Ferik (Koramiral) Ahmet Besim Paşa ile II. Mahmut döneminde Osmanlı’nın satın aldığı ilk buharlı gemiyi (Swift/Sur’at) İngiltere’den payitahta getiren kaptan John Wilward’in torunlarından Josephine Wilward (sonradan Müslüman olup Firdevs ismini alıyor ancak ailede bilinen adıyla Granny) evliliğinden olan 5 çocuktan en küçüğü Harun Ülman.

    En büyükleri 1881 Hasköy doğumlu, Birinci Umumi Harp Çanakkale cephesinin pek bilinmeyen kahramanlarından diplomalı ilk Türk hemşiresi, Reşatpaşa gemisinin başhemşiresi Safiye Hüseyin Elbi’dir.

    Tüm kardeşler Batı kültürüyle eğitim almıştır. Hepsinin ana dili İngilizce olup Safiye, Nesime, İskender, Şükrü ve Harun Osmanlı’nın yıkılışına, Cumhuriyet’in ilanına şahitlik etmiş aile büyükleridir.

    Bostancı’daki lebiderya yalı köşkünün çatı katı Harun Ülman’ın çalışma ofisiydi. Talihsiz bir yangın ile kül olan köşk ile birlikte tüm tekne planları, tuttuğu notlar, hatıra defterleri zayi oldu. Çok üzgünüm…

    Harun Amca’mızdan ortaya karisi, küçüklüğümüzde dinlediğimiz anekdotlardan…

    Yıl 1936. Türkiye Cumhuriyeti’ni temsilen yelken sınıfı yole dalında partneri Behzat Baydar ile birlikte Berlin Olimpiyatları’na katılıyorlar. Final yarışları gününün gecesinde Berlin akşamlarının dayanılmaz cazibesine kapılmalarının neticesinde starttan geç çıkıp yarışı ancak 9 uncu sırada tamamlayabiliyorlar.

    Yıl 1958. Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğü yaptığı zamanlar. Dönemin Reisicumhuru Celal Bayar kendisine mektup yazarak birinin işe alınmasını istiyor. Mektubu yırtıp atıyor ve emekliliğine 6 ay kala basıyor istifayı.

    1900’lerin başında inşa ettiği Seddülbahir kotrası şu an Bozburun’da yelkenciliğin duayenlerinden Süleyman Dirvana’nın oğlu değerli arkadaşım Edhem Dirvana’nın emin ellerinde, Ege sularında yelken basıyor ,

    Vaktiyle Pendik’te kendisine ait atölyede inşa ettiği basma tiriz & bakir perçin marifetiyle inşa edilmiş 12 kadem Dinghi’leri yolunuz düşerse Rifat Edin’in sahibi olduğu Tuzla Yat Kulübü’nde görebilirsiniz.

    Ailede en çok konuşulan icraatına gelince…

    TRT İstanbul Radyosu ses sanatçılarından Belma Hanım ile bir izdivaç yapıyor. Fakat Belma Hanim ile evli iken Celile Hanim isimli bir bayana âşık oluyor. Skandal patlayınca boşanıyorlar. Boşanma tazminatı olarak Belma Hanım’a Küçükyalı semtine ismini veren deniz kenarındaki (sonradan Hidayet Tetik tarafından Güneş Motel olarak işletilen) yalı villasını veriyor. Belma Hanım’ın güfte ve bestesi kendisine ait “Harun Elinden” (*) adlı şarkısı vardır.

    Can Teoman


    (*) Hakikaten “Sor güle bülbül ne çeker Harun elinden” diyor gibi :)

    Nur içinde yatsınlar…


    Fotoğraf-1) Ahmet Besim Paşa ve Harun Ülman

    Fotoğraf-2) Solda oturan Ahmet Besim Paşa. En sağda oturan Granny (Josephine Wilward). Ayaktakiler Safiye Elbi ve eşi Deniz Harp Okulu İngilizce öğretmeni yarbay Hüseyin Elbi.

  • Rüzgar ve Dalga

    Rüzgar ve Dalga

    Seyhun Binzet ağabeyimiz, içinde Fenerbahçe kurucularından Asaf Beşpınar’ın da adının geçtiği bir yazı ve tabii yine muhteşem görsellerle bizi, rüzgar ve dalga eşliğinde bir tarih yolculuğuna daha çıkarıyor. Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Su Sporları ve Halk

    Modalı büyükelçi ve Osmanlı Dışişleri Bakanı Asım Turgut’un coçukları Demir ağabey ve Leyla ablanın modern yelken ve yüzme sporlarını Cumhuriyet Türkiyesine getirdiklerini ve olimpik düzeye ulaştırdıklarını daha önce yazmıştım.

    1930’ların başında bu iki kardeşe, Asım Bey’in arkadaşı Recep Peker “Su sporlarını artık Halk Evleri’ndeki cumhuriyet çocuklarına götürün ve yalnızca elit bir tabakanın sporu olmaktan kurtarıp bütün Türk gençliğinin sporu yapın” talimatını vermişti.

    Bugün bu öykünün sonrasını anlatacağım.

    Yüzme sporu daha kolayca yapılabilirdi. Gerekli olan bir havuz ya da deniz, bir mayo ve bunu taşıyacak bir atletti.

    Yelkende ise çözülmesi gereken bir tekne sorunu vardı. Bunu mümkün olduğu kadar az bir harcama ile yapıp coçukların denize çıkmaları sağlanmalıydı.

    Rüzgar ve Dalga

    İki kardeş 1936 Berlin Olimpiyatları sonrası Fransa’ya gittiler ve La Rochelle şehrinin aşağısındaki Rabeau gemi inşa tersanesinden iki küçük antreman teknesi ile bir de yelkenli getirdiler.

    Demir ve Leyla kardeşlerin bu atölyedeki resmini ve 1940’ların ada vapurunun önünde bu tekneler ile antreman yapan iki genç Türk coçuğunun fotoğrafını paylaşıyorum. Büyük ihtimalle bu iki tekne zamanın 8-10 yaş gençlerini denizle ve yarışla buluşturdu, rüzgar ve dalga ile tanıştırdı.

    Bir de bugün Fransa’nın en güzel istridyelerinin ve çeşitli nostaljik yarışların yapıldığı Rabeau tersanesinin güncel resmini de “Tarihe nasıl sahip çıkılır?” sorusunun yanıtını göstermek için ilave ettim.

    Rüzgar ve Dalga

    Kalamış Yelken Kulübü’nü yok ederek bu iş olmuyor! Amaç yaşatıp sonraki kuşaklara göstermek olmalı.

    Rabeau’nun kuruluş tarihi 1921 senesidir. Sanırım Asaf ve Athar Beşpınar ile Harun Ülman ağabeylerimiz bu atölyeden çok faydalanmışlardır.

    İki adet de seveceğinize inandığım, bence yelken sporunun hiç görmediğiniz, kült resimlerini ilave ettim.

    İlkinde Optimistin atası sayılan Rabeau’nun eseri “Petit Talion” teknesi 1930 senesinde. Kim bilir kimler yetişti bu basit ve ucuz teknede…

    İkincisi ise yine 1930’lardan… Yelkende modern Cumhuriyetin üç gülen yüzü, Modalı üç genç kız sporcu. Kimler mi? First Lady’miz Emel Cimcoz (sonradan Korutürk), yüzme sporunu Türkiye getiren Leyla Asım Turgut ve o senelerin geçilmez yüzücüsü Gizela Hanım.

    Seyhun Binzet

    Rüzgar ve Dalga
  • Bir Sporcu Mertliği

    Bir Sporcu Mertliği

    1933 gazeteleri Fenerbahçe-Galatasaray kavgası ile dolu… Milliyet gazetesi yazarları en sert ifadelerle, Cumhuriyet’in Galatasaray taraftarlığını yaptığını iddia ederken (ve bunda haklı da gözükürken) Galatasaray kurucularından Abidin Daver o hengamede Fenerbahçe’nin bir centilmenliğini kaleme almış. Bir sporcu mertliği, yelken sporundaki arkadaşlıkları göz önüne sermesi açısından da kıymetli bir yazı… Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Bir Sporcu Mertliği

    Sporun faziletleri arasında bir takım manevi vaziyetler de sayarız. Spor; insana, nezahet, mertlik, civanmertlik, dürüstlük, tesanüt gibi meziyetler verir, deriz. Seneler geçtikçe ve görgülerim çoğaldıkça, ne yalan söyleyeyim, sporun (eski bir tabirle) fazileti terbiyetkarisine inanışım eksildi. Çünkü sporun bizdeki hedefi mutlaka yenmek ve kazanmak şeklini almaya başlamıştır. Kulüplerin dışında değil, içinde dolaşanların, spor işlerinin içyüzlerini bilenlerin, heyetlerde ve mıntıkalardaki münakaşalara şahit olanların malumudur ki doğru ve eğri her çareye başvurarak kazanmak hırsını sporun gayesi addedenler, gün geçtikçe çoğalmaktadır. İş bu şeklini alınca, tabiidir ki sporun manevi kıymeti sıfıra iner. Fertler ve kulüpler birbirleriyle er meydanında mertçe karşılaşan ve müsabaka bittikten sonra ister galip ister mağlup dost kalan insanlar ve zümreler olmaktan çıkar, birbirlerine düşman kesilirler.

    Spor, bir memleket gençliği arasında rekabet yerine husumet doğuran bir hal alınca faydalı değil muzır olur. Onun içindir ki sporun nezahetini ve civanmertliğini kaybetmesi korkulacak, endişe edilecek bir şeydir. Bereket versin ki arasıra temiz sporcu mertliğine yaraşan bazı asil hareketlere şahit oluyoruz da bunlar karanlıklar içinde parlayan yıldızlar gibi yüzümüze gülüyor ve bedeni kudretle manevi kuvveti bir seviyede tutan yüksek ruhlu sporcuların gittikçe çoğalacağı ümidini veriyor.

    Sporcuların yalnız kendi şubelerindeki muvaffakıyetlerini değil, böyle necip ve dürüst hareketlerini gördükçe onları da takdirle yazmalıyız ki gençlik sporu yalnız adale kuvvetinden ibaret bir nesne zannetmesin. Onun için duyduğum bu neviden bir sporcu asaletini memnuniyet ve takdirle yazıyorum.

    Türkiye yelken birincilikleri İzmir’de yapıldı. Bu müsabakalarda Galatasaraylı Doktor Demir Turgut Bey birinci geldi; fakat hakem heyeti, dönerken kotrası şamandıraya dokundu diye Demir Turgut Bey’i diskalifiye etti, birinciliği ikinci gelen Şeref Bey’e verdi.

    Doktor Demir Turgut Bey’in hakem kararına itirazı üzerine evvela birincilik kendisine verilmiş olan Şeref Bey, Demir Turgut Bey’in şamandıraya dokunduğunu görmediğini söyledi.

    Sonra, Fenerbahçe namına müsabakaya iştira eden Selim Zeki ve İzzettin Cemil Beyler, üç dört metre mesafeden Turgut Bey’i takip ettikleri için onun şamandıraya dokunup dokunmadığını hakemlerden de daha iyi görecek bir mevkide bulunuyorlardı. Bu iki sporcu, hakem heyetinin diskalifiye kararı üzerine Demir Turgut Bey’e bir mektup yazarak kendisinin şamandıraya gayet yakın geçmekle beraber asla dokunmamış olduğunu gayet iyi gördüklerini ve icap ederse böylece şahadete hazır olduklarını söylemişler ve rakipleri olan Demir Turgut Bey’e uğradığı haksızlıktan dolayı teessürlerini bildirmişlerdir.

    İşte sporcu rekabeti, kulüp rekabeti böyle civanmerdane olursa sporun ve rekabetin bir manası ve kıymeti olur, yoksa…

    Temenni edelim ki Selim Zeki ve İzzettin Beylerin bu hareketi, bütün sporcu gençliğe numune olsun.

    Abidin Daver | 15 Eylül 1933 – Milliyet (Bir Sporcu Mertliği)

  • Leyla Asım Turgut

    Leyla Asım Turgut

    20 Temmuz 1933 tarihli Milliyet gazetesinde Fenerbahçe’nin ve Türk deniz sporları tarihinin önemli ismi Leyla Asım Turgut hakkında bir yazı yayınlanmış. Keyifli okumalar.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Leyla Asım Bu Sene Yüzme Yarışlarına Girecek

    Bu sene su sporunun yüzme şubesi meraklıları, bize yeni ve kadınlar arasında çok güzel rekorlar tesis edecek bir Türk kızını göreceklerdir: Leyla Asım.

    Karilerimize bir parça bu yeni yüzgecimizden bahsetmeyi faydalı buluyoruz. Leyla, yelken komitesi reisi doktor Demir Turgut‘un kardeşi ve Asım Bey’in kızıdır.

    Tahsilini Avrupa’da yaparken spora karşı duyduğu büyük aşk dolayısıyla bununla da uğraşmaya başlamıştır.

    Esasen bu spor merakının Leyla’ya arız olması bir veraset işidir. Çünkü Leyla’nın babası ve anası gayet iyi birer avcu olduğu gibi, su sporlarına da çok ehemmiyet veren şahsiyetlerdir. Zaten bundan dolayıdır ki oğulları Demir’i su sporcusu olarak yetiştirmişlerdir. Geçen sene doktor Demir Avrupa’dan geldiği zaman bu gencin orada da kazanmış oılduğu büyük muvaffakıyetlerden tarih sırasıyla ve kendimizden hiçbir şey ilave etmeyerek spor sayfamızda bahsetmiştik.

    İşte Leyla Asım böyle bir ailenin yaş itibariyle en küçük uzvudur. Bu Türk kızı spordaki kabiliyetini Avrupa’da ve bilhassa Viyana’da tanıtmaya muvaffak olmuş ve Viyana buz üzerinde patenli hokey kadın takımı kaptanı olmuştur. Yalnız bu spor ile iktifa etmeyen Leyla atletizm ve yüzme sporları ile de meşgul olmuş ve irtifa atlamada 1.43 atlayarak Viyana rekortmenine korkulu rüyalar geçirtmiştir. Yüzmede ihtisasını kurbağalama yüzmede iktisap etmiş ve çok iyi derece almıştır. Müteaddit şehir müsabakalarına iştirak ettiği gibi, patenli hokeyde de birçok defalar Viyana şehrini takımıyla beraber temsil ederek şampiyonalara iştirak etmiştir.

    Ağabeysi kadar olmamakla beraber Leyla, mükemmel bir yelkencidir. Bizde hiç taammüm etmemiş olan buz üzerinde yelken yarışlarından kazanılmış birçok mükafatları vardır. Hemen şurasını da ilave edeyim ki buz üzerinde yapılan herhangi bir spor, spor şubelerinin en güç olanıdır. Çünkü vücut ile kafa arasında çok sıkı bir irtibatın mevcut bulunmasını icap ettiren bu spor ayrıca da bir muvazene meselesidir.

    İlkbaharda buraya gelmiş olan atlet komple Türk kızı, bu sene Fenerbahçe kulübüne dahil olmu ve yüzme yarışlarında sarı-lacivert formayı müdafaa etmeye karar vermiştir. Yüzme antrenörü Her Teketof ile konuştuğumuz zaman Leyla’nın stili hakkında sorduğumuz suale antrenör kısaca şu cevabı vermiştir:

    – Yüzmek budur. Yüzücülerimizin hepsi böyle olmalıdır. Bu cümle Leyla’nın su sporunda fennî kıymetini meydana koyuyor. Bakalım bu Türk kızı diğer hanımlarımız için bir misal olabilecek mi?

    20 Temmuz 1933 – Milliyet (Leyla Asım Turgut)

  • Cumhuriyetin İlk Yelken Yarışları

    Cumhuriyetin İlk Yelken Yarışları

    Kıymetli büyüğümüz Seyhun Binzet, babasının evrak-ı metrukesinde sportif bir hazine bulmuş. Konusu “Cumhuriyetin İlk Yelken Yarışları” olan ve (hakkında çok az malumata sahip olduğumuz) kurucumuz Asaf Beşpınar’ın da adının geçtiği bu kitapçık, Fenerbahçe tarihi için önemli doneler ve isimler içeriyor. Keyifli okumalar.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Salname

    Babamın bıraktığı kitapları karıştırırken yelken tarihimize ışık tutacak bir belge buldum:

    1933 senesi Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı Denizcilik Federasyonu Salnamesi

    26 Temmuz tarihinde Demir Turgut ağabeyin olimpiyat üzüntüsünü yazmıştım. Şimdi bu belge ile o bilgileri derinleştireceğim.

    Bu kitapçığa göre 1914 senesinde tertip edilen deniz müsabakalarında yelken yarışları da yapılmıştır ama bu tarihten 1932 senesine kadar bir daha yelken yarışı icra edilmemiştir. Hâlbuki 1917 senesinde donanma yararına yapılan ve devrin güçlü adamı Enver Paşa’nın start verdiği yarış vardır. Neyse, bu olayı genç Cumhuriyetin hassasiyetine bırakıp biz tekrar yazılanlara dönelim.

    1932 senesinde iki uluslararası yarış sınıfı teknesinin ihzar ve ölçüleri bu sporu yapacak gönüllülere verilmiş, planları Türkçeye çevrilmiş, uluslararası yarış kuralları da Türkçeye çevrilmiştir. Bu işleri, başkanı Demir Turgut olan yelken komitesi gerçekleştirmiştir.

    Demek ki o sene yarışçılar kendi teknelerini yaparak yarışlara katılmışlardır.

    Cumhuriyetin İlk Yelken Yarışları

    Cumhuriyetin ilk yarışı 12 Ağustos 1932 Cuma günü Moda parkurunda yapılmıştır. İkinci yarış 2 Eylül 1932 tarihinde Yeşilköy parkurunda ve üçüncü büyük yarış ise 16 Eylül 1932’de tekrar Moda parkurunda yapılmış ve 47 tekne yarışmıştır.

    Bu yarışlarda sporcularımız kendi yaptıkları teknelerle büyük başarı kazanmışlardır.

    12 Kadem Dingi sınıfında Selim Zeki ve Faruk Beyler açık ara birinci olmuşlar; 15 m2 yole sınıfında ise genç mühendislerimizden Harun Bey, kıymetli denizcimiz Behzat Bey için inşa ettiği teknede beraber yarışmışlar ve iftihar edilecek bir farkla birinci olmuşlardır.

    1932 senesinde 2 ay gibi kısa bir zamanda planlanan yarışçı sınıf teknesi 12 m2 şarpiden iki adet inşa edilmiştir. Bir tanesi Eczacı Şeref Bey ve Posta telgraf müdürü Celal Bey tarafından kullanılmıştır. Bu federasyonun ilk tescil edilen uluslararası yarış teknesi olmuştur. Diğer tekne Federasyon tarafından ecnebi bir rakibe verilmiş (büyük ihtimalle Romanyalı) ama Şeref-Celal ekibi büyük farkla birinci olarak ilk yabancı rakibi geçen Türk sporcuları olmuşlardır.

    Kitapçığın sonunda ise “Artık daha fazla şarpi yapıp, uluslararası temaslar için hazır hale geleceğiz” diyor.

    Bu yazının özeti ismi geçen Demir Turgut, Behzat Baydar, Şeref Birgen, Harun Ülman hep İstanbul Yelkeni kurucuları oluşudur. Fen heyetinde bulunan iki deniz inşaat mühendisi Ata Bey ve Asaf Bey İstanbul yelkenden ağabeylerimizdir. Ana yelken kulübü derken kastedilen kulüp büyüklüğü veya sporcu çokluğu değil, işte bu öncülüktür.

    Cumhuriyetimizde yelken yarışları 1932 senesinde başlamıştır; sporumuzu Atatürk’ün direktifi ve Refik Saydam’ın önderliği ile Halk Evleri’ne sokan nesil işte bu nesildir. Yarıştıkları tekneleri bile kendileri inşa etmiştir.

    Seyhun Binzet (Cumhuriyetin İlk Yelken Yarışları)

    Cumhuriyetin İlk Yelken Yarışları
    Cumhuriyetin İlk Yelken Yarışları
    Cumhuriyetin İlk Yelken Yarışları
    Cumhuriyetin İlk Yelken Yarışları
  • Moda Deniz Kulübü

    Moda Deniz Kulübü

    1980’li yılların sonunda “V” dergisinde, konusu “Moda Deniz Kulübü” olan aşağıdaki yazı yayınlanmış. Kadıköy tarihinde ve sosyal hayatında çok önemli bir yere sahip olan Moda Deniz Kulübü’nün kuruluşunda ve yönetiminde başta (Türk futbol tarihinin en büyük sporcusu) Zeki Rıza Sporel olmak üzere, bir çok büyük Fenerbahçelinin payı var. Öyle ki Fenerbahçe’nin ebedi büyük kaptanı Galip Kulaksızoğlu bile kulüpte müdürlük yapmış… Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Moda Deniz Kulübü

    1934 senesi, yaz mevsiminin son günleri. Marmara’nın berrak, mavi sularında her zamanki gezintilerinden birini yapmakta olan “Ceylan” yatının güvertesinde, zamanın iktisat ve Ticaret Bakanı Celal Bayar, arkadaşlarına anlatmakta olduğu anısını Büyük Atanın “Denize inmek medeniyetin şiarıdır” vecizesiyle noktalıyor.

    11 yıllık genç Türkiye Cumhuriyeti’nin yatçılık konusunda, Akdeniz Devletlerine nazaran çok yavaş bir ilerleme kaydettiği bu dönemler için, Ata’nın vecizesinin anlamı büyüktü. Ve, sporun diğer dallarında birer otorite olan, o sırada da“Ceylan” yatında bulunan gençler, Atatürk’ün vecizesinden güç alarak, zamanın İktisat ve Ticaret Bakanı Celal Bayar ile arkadaşlarına gönüllerinde biriktirdikleri yatçılık ile ilgili sıkınt darını sayıp dökme fırsatım yakalamışlardı.

    Bu olayların yaşandığı 1934 yılında, yatçılık alanında manzara şuydu;

    Moda Koyunun dışına çıkmayan, “Moda Kayığı” diye adlandırılan dört beş tekne, yine Moda’da bulunan İngiliz Kulübü’nün üç-dört “Dingi”si ve Fenerbahçe’de oturmakta olan yabancı birkaç zengine ait tek tük yat ortalıkta dolaşmaktaydı.
    Özetle bu yıllar Barbaros’ların Turgut Reis’lerin torunları olduğumuzu iftiharla söylemenin lafta kaldığı yıllardı…

    O gün Kalamış Koyunda “Ceylan”dan ayrılanlar bu acı gerçekle bir kez daha yüz yüze gelmişlerdi. Fakat içlerinde bir ümit ışığı) belirmişti.Çünkü Büyük Ata’nın icraatlarının uygulayıcılarından, Onun en yakın çalışma arkadaşı Celal Bayar’ın girişimleriyle yatçılık alanındaki bu durgun dönemin noktalanacağına yürekten inanmışlardı.

    Dört, beş ay sonra yani 1935 yılının başlarında Celal Bayar, Milli Spor Mağazası’nın sahibi Zeki Rıza Sporel’e yazın son günlerindeki, bir deniz kulübü kurulmasıyla ilgili sohbetlerini hatırlatıyor ve böyle bir tesisin kurulması için nelere ihtiyaç duyulacağını soruyordu. Ardından da ekliyordu:

    “Bu yılın yaz mevsimine bu kulübü yetiştirebilir miyiz?”

    Zeki Rıza Sporel, Bayar’a 25-30 bin liralık bir yardımın yanı sıra kulüp için bina sağlandığı takdirde hemen hazırlığa girişebileceklerini arz ediyordu. Ertesi gün Türkiye İş Bankası’nda “Deniz Kulübü” emrine otuz bin liralık bir kredi açılıyor ve banka üst düzey yöneticilerinden Fazıl Öziş ve Muvaffak İşmen de Zeki Rıza Sporel ile birlikte kulübün bir an evvel kurulması için hazırlıklarda bulunmakla görevlendiriliyorlardı.

    Sıra kulübün kurulacağı bölgeyi saptamaya geliyordu. Kalamış Koyundaki Cıngıllı Bağı ve Fenerbahçe Burnu üzerinde yapılan incelemeler istenen sonucu vermiyor ve en uygun yer olarak Moda Koyunda karar kılınıyordu. Ve bugün Moda Deniz Kulübü terk ettiği eski binada, su sporları konusunda etkinlik göstermekte olan İngiliz Kulübü ile birleşerek 8 Nisan 1935 tarihinde Celal Bayar (İzmir Mebusu), Fazıl Öziş (T.Iş Bankası Genel Direktör Muavini), Muvaffak İşmen (T.İş Bankası Genel Direktör Muavini), A.Hendel (Deutsche Orient Bank İstanbul Şubesi Direktörü), Zeki Rıza Sporel (Yüniş Fabrikaları İstanbul Ajanı), Arthur Whittal (İngiliz Sefareti Pasaport Dairesi Şefi) ve Rejinald Whittal (Tüccar) tarafından Moda Deniz Kulübü kuruluyordu.

    Kulübün ilk idare heyeti ise Celal Bayar’ın başkanlığında, kurucu altı üyeden oluşuyordu. 53 yıllık şerefli bir geçmişe sahip olan Moda Deniz Kulübü’nün bugüne değin başkanlığını yapanlar Celal Bayar, Necmettin Sadak, Yusuf Ziya Kalafatoğlu, Muhlis Erdener, Zeki Rıza Sporel, Tevfik Taşçı, Rauf Dizdar, Malik Yolaç ve Necati Gökçen’dir.

    Komodorluğunu ise Celal Bayar, Kenny Whittal, Pertev Demirhan, Tevfik Taşçı, Rejinald Whittal, Nazmi Rıza Kuraner, Dr. Ziya Demirdöken, İlhan Sipahi, Ercüment Berker ve Faruk Ilgaz yaptılar.

    Üyeleri arasında ülkenin tanınmış, seçkin simalarının bulunduğu Moda Deniz Kulübü’nü kuruluşundan bugüne değin yerli ve yabancı birçok devlet büyüğü de ziyaret etmiş. Büyük Atatürk’ün defalarca şereflendirdiği ve sonraki Cumhurbaşkanlarının da tabii üye olarak sık sık ziyaret ettikleri Moda Deniz Kulübü’nü, son Cumhurbaşkanımız Sayın Kenan Evren de iki kez onurlandırmışlar.

    Kulüp, 48 yıl etkinliğini sürdürdüğü ilk binasından, kulübün üyesi Ord. Prof. Y. Mimar Emin Onat’ın projelerini bizzat hazırladığı ve inşaatı bürokratik engellerden dolayı uzun yıllar süren yeni lokaline 1983’de taşındı.

    53 yıl içinde büyük bir titizlikle seçilen 2028 üyeye ulaşan Moda Deniz Kulübü’nün başkanlığını, halen Prof. Dr. Süha Toner yapıyor. Yönetim Kurulu ise şu üyelerden oluşuyor :

    Yusuf Lakay, Haldun Okşar, Mustafa Yemeniciler, Dr.Adnan Gürkaynak, İbrahim Yazıcı, Muhtar Yiğit, Teoman Taşpınar ve Tarık Şehmen.

    Necati Gökçen ve İbrahim Cimcoz da bugünkü komodorlar.

    Moda Deniz Kulübü, bugün de seçkinlerin kulübü olma niteliğinin yanı sıra su sporları alanındaki gücünü tümüyle koruyor.

    Anılar

    Moda Deniz Kulübü’nün kuruluşundan bu yana üyesi olan İbrahim ve Bülent Cimcoz kardeşler ile Necati-Vecihe Gökçen çifti kulüp ile ilgili 53 yıllık anılarını dile getirdiler. Moda Deniz Kulübünün eski üyeleri, geçmişi anlatırken bir yandan da 1930’lu yılları sanki yeniden yaşıyorlardı.

    “Şimdiki Moda Vapur İskelesi’nin üstünde “Yachting Clup” adında bir İngiliz kulübü vardı. İşte 1935’de Moda Deniz Kulübü bu İngiliz Kulübü ile birleşerek o yıllarda Kıbrıslı Celal Sofu Beyin malı olan şimdi terk edilmiş eski binada kuruldu”

    İbrahim ve Bülent Cimcoz’un ardından sözü Gökçen’ler aldı:

    “Zeki Rıza Sporel’in Ceylan yatında o dönemin başarılı sporcuları Demir Turgut, Leyla Turgut ve Kamil Öngut, Celal Bayar’a gençlik adma deniz sporlarıyla ilgili hepimizin sıkıntılarını dile getirmişlerdi. İktisat Bakanı Bayar’da Atanın da bir dileği olan deniz kulübünün kuruluş çalışmalarına başlaması için emir verdi. Ağabeyimiz Tevfik Taşçı kurucu üye olarak Yönetim Kuruluna girdi. Daha sonrada komodorluk ve başkanlık yaptı”

    Moda Deniz Kulübü nün uzun yıllar başkanlığını yapan bugünde İbrahim Cimcoz ile birlikte komodorluğunu üstlenen Necati Gökçen o yıllarda kulübün yalnızca 100 üyesi bulunduğunu vurguluyor. İbrahim Cimcoz ise o dönemde kulübe nasıl üye olunduğunu şöyle anlatıyordu:

    “Milletvekili maaşının 225 lira olduğu 1935’de ben kulübe üye olmak için 100 lira ödedim. Arkadan 1936’da kardeşim Bülent, 1940’da da Necati Gökçen üyelik için 100 liranında üstünde ödemeler yaptılar. Tabii bu yüksek aidatın yanında üyelik talebinde bulunan kişi hakkında da çok geniş araştırmalar yapılırdı“

    Atatürk kulübe ilk gelişini ise eski üyeler hep birlikte büyük bir coşkuyla tekrar yaşamasına anlattılar.

    “1935 yılının yazıydı. Tüm hazırlıklar tamamlanmıştı. Atanın açılış için kulübe geleceği duyuldu. Herkeste heyecan dorukta idi. öğle üstü Florya Deniz Köşkü’nden hareket eden Acar Motoru Mustafa Kemal Paşa’yı Moda Vapur İskelesi’ne getirdi. Beraberinde Şükrü Kaya, Donanma Komutanı Şükrü Okan, Mebus Hafız Mehmet Bey ve Cumhuriyet Gazetesi’nin sahibi Yunus Nadi Bey vardı. İktisat Başkanı ve Kulüp Başkanı Celal Bayar başta olmak üzere, Zeki Rıza Sporel, Tevfik Taşçı, Mahmut Baler, Dr.Cudi Bey ve eski İngiliz Kulübünün ileri gelen isimleri Paşa’yı karşıladılar. Balkonda kısa bir süre oturdu. Memnuniyetini dile getirip kulüpten ayrıldı. Sonra bir çok kez hep deniz yoluyla kulübe geldiler. Balolara katıldılar”.

    En eski dört üye geçen yılların Moda Deniz Kulübüne olumlu katkıları olduğunu da belirtiyorlar.


    Moda Deniz Kulübü
    İki yıldır görevde olan ve bu dönem içinde de başarılı çalışmalara imzasını atan Moda Deniz Kulübü yönetim kurulu ve murakıpları “V” için bir araya geldiler. Başkan Prof. Süha Toner, Yusuf Lakay, Haldun Okşar, Muhtar Yiğit, Dr. Adnan Gürkaynak, Mustafa Yemenici, Tarık Şehmen, İbrahim Yazıcı, Teoman Taşpınar, Burhan Atakoğlu, Sedat Günertem ve Tulga Erdoğru.
    Moda Deniz Kulübü
    Necati Gökçen, Vecihe Gökçen, İbrahim Cimcoz ve Bülent Cimcoz