Etiket: Emil Oberle

  • Canlı Yapraklar – XIII

    Canlı Yapraklar – XIII

    Fenerbahçe tarihinin hâmisi Dr. Rüştü Dağlaroğlu‘nun 1954-1955 yıllarında Akşam gazetesinde yayınlanan ve 1957 kitabının öncülü olarak yazılarını kıymetli büyüğümüz Müzdat Dağlaroğlu‘nun müsaadesiyle sitemizde yayınlıyoruz. Huzurlarınızda “Canlı Yapraklar – XIII” : 1921 yılından geliyor.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Spor Tarihimizden Canlı Yapraklar – XIII

    Takviyeli Galatasaray takımının 1921 sonbaharındaki Orta Avrupa turnesi memleketimizin öteden beri ne kötü propagandalara hedef kılındığı hakkında mükemmel bir misal vermişti. Bu hain propagandaların o zamanlar münasebetlerimizin pek az olduğu Amerikalarda müessir olması bir dereceye kadar müsamaha ile karşılanabilirdi. Fakat Almanya gibi, koca imparatorluğumuzun parçalanmasına sebep olmuş, henüz 2 yıl önceki müttefikimiz matbuatında yer bulması cidden esefle karşılanmış ve asabiyet uyandırmıştı.

    1921 de neşrolunmuş ve bugün bile okurken asabımızı bozan aşağıdaki satırlar bu turnenin her şeye ve alınan kötü neticelere rağmen, yine de faydalı olduğunu gösterir. Filhakika, bizi zorla harbe sürüklemiş ve o sırada mağlup ve perişanlık içinde yüzer bulunmuş koca Alman milletinin aşağı karakterde bazı gazetecileriyle, istiklâline henüz kavuşmaktan doğan bir şımarıklıkla malul Çeklerin o tarihlerde bir husumet âlemine karşı cidal açmış yaralı Türk milletine karşı reva gördükleri bu saygısızlığın mazur görülecek hiç bir tarafı yoktu. Yoktu amma, bu yazılar kendimizi tanıtmağa ne kadar mecbur olduğumuza da acı birer ikazdılar…

    İşte bu yazılardan o zamanlar tercüme ve neşrolunmuş ve üzerlerinde şiddetli münakaşalar cereyan etmiş bazıları:

    “Maşallah… Türkler birbirlerini takiben sahaya çıktılar. Hayretle görüyoruz ki tıpkı bizim gibi insanlar! Hâlbuki başlarında kızıl fesler, ayaklarında geniş şalvarlarla saha ortasında sıçrayacaklarını zannetmiştik. Futbolleri de bizimkine benziyordu. Yalnız, konuşmaları acayip ve anlaşılmaz bir şeydi…”

    “Türkiye şampiyonunun Nurenberg’e gelmesi merakla bekleniyordu. Çünkü Türkiye’de futbol oynandığını ve şampiyonları olduğunu hiç duymamış ve tahmin de etmemiştik, İşte, şampiyon Galatasaray takımını görmek üzere tribünlere biriken halk onların İstanbul’da geçirmekte oldukları harem hayatından örnekler de görebilmek merak ve heyecanı içinde idiler. Bu sebepledir ki seyircilerin ekseriyetini kadınlar teşkil ediyorlardı…”

    “Türkler Hamburg’ta! Vaktiyle ‘Türkler Viyana önünde!’ denildiği zaman da halk ancak bu kadar heyecana düşmüştü… Seyirci adedi 20 bin tahmin olunuyor. Bu müsabaka birçok noktalardan şayanı tetkiktir. Evvela; bir millet ya kuvvetli bir takımla veya seyirci celbi için acayip şahsiyetler ile maç yapar. Meselâ, Çinlilerin uzun saçlarıyla topa vuruşlarını tasavvur ediniz, bizim ahali için bu ne hoş bir manzara olur. Yahut Zenci futbolcuların sıçrayışları herhalde çok seyirci celbeder. İşte, halkımız Türkleri de böyle zannettiğinden çok seyirci gelmişti. Fakat onların içinde âdeta koşan ve bizim gibi oynayan şahsiyetlere rast geldik. Pek yorgun bulunmalarına rağmen iyi çalıştılar. Bir de Türklerin lehine olarak şunu ilâve edelim ki; bu defa harp zamanındaki âdetlerinin aksine olarak ‘harem’siz seyahate çıkmışlar… Demek, kendilerinde görülecek en iyi ve meraklı şeyi evlerinde bırakmışlar… Tanrıdan dileriz ki, Hazreti Muhammet ve diğer peygamberler, Türkleri bu felaketli seyahatlerinde korusunlar…”

    “Prag’da Türkler!… Acaba bir bayram meydanı mı idi? Tatil günü olmadığı halde 9 bin kişi toplanmıştı. Bunların çoğu futbol meraklılarından ziyade eğlence görmeğe gelenlerdi. Halk fesli, geniş şalvarlı, kılıç ve kalkanlı, kuşaklarına tabanca sıkıştırılmış Türkleri göreceklerini sanmışlardı. Hâlbuki Türkler süslü ve şık formalarla meydana çıktılar. Vakıa futbol oynadılar; fakat nasıl oynadıklarını hiç sormayınız… Müsabakada Sparta takımı sıfıra karşı 12 gol yapmıştı ki, isteseydi bir o kadar daha atardı. Sparta’nın onuncu golünden sonra ahali, kalecinin hatırı için de bir gol, diye bağırıyordu. Bu gecikmedi, Bunun üzerine bir tane de hakem için, diye bağırdılar, Türkler, birdenbire Çek lisanına aşina gözükerek, seyircilerin arzusu üzerine, on ikinci golü de kendi kendilerine yapıp oyunu bitirdiler. Velhasıl bu maç kedi ile farenin müsabakası gibi idi.”

    Alman gazetelerinin Galatasaray’ı (Türkiye şampiyonu) titriyle reklâm ettikleri görülüyor. Hâlbuki o yıllarda Türkiye şampiyonluğu daha henüz organize ‘ edilmeğe başlanmamıştı. Ancak, İstanbul şampiyonluğu vardı ve o yılın, yâni 1920/21 senesinin şampiyonu da Fenerbahçe idi. (Türkiye şampiyonluğu) titrinin bu seyahatte reklâm maksadıyla ele alındığı şüphesiz ise de bunun isabetli bir hareket olmadığı da muhakkaktır.

    Yukardaki resim takviyeli Galatasaray takımını turnenin üçüncü maçını oynamak üzere, 4 Eylül 1921 Pazar günü Karlsruhe’de rakibi Fenix takımı oyuncularıyla bir arada göstermektedir. Geçen hafta bahsettiğimiz gibi bu maçı 1-0 Alman takımı kazanmıştır.

    Almanlar, maçtan sonra takımımıza bir ziyafet vermişler, kulüp reisi nutuk söylemiş, Galatasaray namına merhum Cevdet Bey cevap vermişti. Nutukların tercümelerini o sırada Almanya’da tahsilde bulunan Fenerbahçeli Burhan (Belge) yapmıştı.

    Resimde takviyeli Galatasaray takımı ayakta duranlardır.

    Sağ başta buket tutan zat kulübün o zamanki umumi kaptanı ve bu seyahatte bir kaç defa forvet oynamış Yusuf Ziya (Öniş) dir. Sonra Necip Şahin merhum, Refik Osman, Galip merhum, Müçteba merhum, Cafer, Nedim, Bekir, Zeki, Nihat, Ustrumcalı Hüseyin merhum ve nihayet o yılların Galatasaray santrforu Macar Ballaşa. Soldaki zat maçın Alman hekimidir.

    Yerde oturan Fenix takımı oyuncuları arasında soldan ikinci küçük Oberle’dir. Fenlix takımının sağ müdafii olan bu genç daha önce büyük kardeşiyle beraber Galatasaray’da yıllarca forvet oynamıştı. Senelerce bir arada ve karşı karşıya oynadığı eski arkadaşlarıyla bu maç dolayısıyla tekrar buluşmaktan çok memnun görünmüş. Küçük Oberle’nin o 4 Eylül 1921 akşamı Türk futboluna ettiği bir azizliği acaba hatırlıyacak mısınız? Düşününüz bakalım; iyi düşünün… Hatırlayamadınız demek… Öyle ise hatırlatalım:

    Küçük Oberle o maçı müteakip verilen ziyafette Bekir’i Almanya’da kalmağa ikna ve Fenix kulübüne mal etmişti. Nitekim kafile 28 Ekim 1921 Cuma akşamı İstanbul’a döndüğü zaman meşhur Bekir’den mahrum bulunuyordu. İstanbul sahalarında yırtıcı kaplan gibi kalelere saldıran, kurşun gibi şütleriyle kalecileri yere seren o tutulmaz, ele avuca sığmaz meşhur yağız Bekir böylece en verimli devrini Alman futbolu içinde geçirecek ve artık o diyarın malı olacaktı.

    Seyahatten önce Bekir’e müsaade isteyen Ali Sami merhuma beyanı mazeret etmiş İttihat Spor Kulübü murahhası meğer haksız değilmiş!

    (Gelecek resim ve yazı bir zamanların meşhur kulübü Nişantaşı Terbiyei Bedeniye Yurdu)nun 34 sene evvelki Hokey takımını bir İngiliz maçından önce canlandırmaktadır.)

    Rüştü Dağlaroğlu – 19 Haziran 1954 – Akşam Gazetesi

  • Canlı Yapraklar – VI

    Canlı Yapraklar – VI

    Fenerbahçe tarihinin hâmisi Dr. Rüştü Dağlaroğlu‘nun 1954-1955 yıllarında Akşam gazetesinde yayınlanan ve 1957 kitabının öncülü olarak yazılarını kıymetli büyüğümüz Müzdat Dağlaroğlu‘nun müsaadesiyle sitemizde yayınlıyoruz. Huzurlarınızda “Canlı Yapraklar – VI” : 1914 yılından geliyor.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Spor Tarihimizden Canlı Yapraklar – VI

    İstibdat devrinde biri bir irfan ocağının çatısı, diğeri de bir avuç cesur ve fedakâr gencin göğüsleri siper alınarak kurulmuş memleketin en eski iki spor yuvasının şu heybetli mensuplarına bakin!

    Türk sporunun muhtelif branşlarında yarım asırdan beri önderlik etmiş ve etmekte devam eden Fenerbahçe ve Galatasaray’ın ilk nesilleriyle karşı karşıyasınız… Yuvalarının bu önderlik vasıflarını, onun ölçüsüz fahrü şerefini ifade eden asil, vakur tavırlarına bakınız… Bakınız, yalnız sevgi ile değil, fakat hürmet ve tazimle de bakınız.

    Çünkü yalnız futbolumuzun kıymetli alemdarlarıyla karşı karşıya değilsiniz… Aynı zamanda, bugün çoğu ebe diyete göçmüş, bir vatanseverler, bir kahramanlar grubu ile de karşı karşıyasınız…

    Bu grup; vatan için, milletin namusu ve istiklâli uğrunda kanlarını çok genç yaşta akıtmış, hatta mübarek naaşları bugün hudutlarımız dışında kalmış bir şehitler zümresini de sinesinde taşıyor! Irak çöllerinin, Çanakkale’nin, Niğde dağlarının bu aziz şehitlerini şu resimde huşu ile seyrederken şüphesiz ki, sonsuz şükran duygularına gömülmüş bulunmak mecburiyetindeyizdir!

    Onların ruhu azizlerine Fatihalar yollayalım…

    Böyle emsalsiz hususiyetler taşıyan yukarıda gördüğünüz resim 41 sene evvel bir Fenerbahçe-Galatasaray lig maçına başlanmadan birkaç dakika önce çekilmiş bulunuyor. Hatta 11inci Galatasaraylı o anda hazırlanmamış ve resme de yetişememiştir.

    Gün 1913 ün 22 Aralığı. Bu tarih her Fenerbahçeli için olduğu kadar, her Galatasaraylı için de unutulmaz hâtıralar saklar… Neden mi?

    Şunlardan: Fenerbahçe, Galatasaray ağlarına ilk golünü o gün yollamış, ezeli rakibine ilk galibiyeti de o gün kazanmıştı. Ve dolayısile, Galatasaray kulübü de 2 yıllık kıdemin verdiği tabii üstünlüğe o günden itibaren artık vedaa mecbur kalmış, Fenerbahçe’den ilk mağlûbiyet acısını o gün tatmıştır…

    1913/14 senesi İstanbul şampiyonluğu büyük bir hararet içinde devam ediyordu.

    O yıla takaddüm eden ve Balkan muharebesi dolayısile atıl geçen 1912/13 sezonundan evvelki son şampiyonaya, yâni 1911/12 müsabakalarına Galatasaray takımı, tertip heyetinin boykot kararı yüzünden girememişti. Ligdeki 2 Türk kulübünden birinin bu suretle ekarte edilmesi 4 ecnebi ve gayrimüslim kulübe karşı genç Fenerbahçe’yi tek başına bırakmıştı… İşte, Fenerbahçe, Galatasaray’ın, milli duygularla, oyuncu vermek teklifini bile kabul etmeden Ramblers, Stroglez, Kadıköy ve Progrès kulüpleriyle yaptığı iki devreli ligde, bütün tahminler hilâfına, hiç yenilmeden ilk İstanbul şampiyonluğunu kazandıktan sonra

    1913/14 şampiyonasına 2 yıldır elinde tuttuğu namağlup unvanıyla ve daha kuvvetli bir kadro ile katılıyor ve rakipleri Progrès, Stroglez ve Telefoncuları 3-1, G-0 ve 8-0 yendikten sonra 22 Aralık 1913te ezeli rakibi ile karşı karşıya geliyordu.

    Galatasaray’ın: Ahmet Robenson, Hasnun Galip, Ahmet Cevat, Usturumcalı Hüseyin, Celâl, Sabit … Hafız Hayri, Emil Oberle, Jozef Oberle, Nâsır ve Muzaffer’den mürekkep takımına karşı:

    Mateosyan, Galip, Arif, Sabri, Vilhelm, Süreyya, Miço, Nuri, Hasan Kâmil, Sait Salâhaddin ve Hikmet tertibinde çıkan Fenerliler 17nci dakikada Hasan Kâmil’in verdiği bir şutla ilk gollerini yapmışlardır… Bir Galatasaray akınını durduran sağ haf Sabri topu uzun bir vuruşla solaçık Topuz Hikmet’e göndermiş ve onun da Hasan Kâmil’e verdiği isabetli bir pasla bu tarihi ve şahane gol yapılmıştı. Bu gol tarihte Galatasaray kalesine giren ilk Fenerbahçe golüdür.

    32nci dakikada Jozef Oberle’nin beraberlik sayısından sonra ilk devre 1-1 berabere bitmiştir. 57nci dakikada yine Hasan Kâmil kuvvetli bir vuruşla ikinci, 5 dakika sonra Sait Salâhaddin 3üncü golü yaptıktan sonra yine Jozef Oberle Galatasaray’ın ikinci golünü kaydetmişse de Miço’nun 76ncı dakikadaki dördüncü golü ile dâva hallolunmuş ve Fenerbahçe ezeli rakibini 4-2 netice ile ilk defa mağlup etmişti.

    Şimdi sizlere o günün galip ve mağlûplarını sağdan itibaren tanıtalım:

    Mateosyan (Fenerbahçe), Merhum Hüseyin (Galatasaray), Hikmet (Fenerbahçe), Sait Salâhaddin (Fenerbahçe), şehit Celâl (Galatasaray), merhum Süreyya (Fenerbahçe), merhum Nâsır (Galatasaray), merhum Sabri (Fenerbahçe), şehit Hasnun Galip (Galatasaray), merhum Galip (Fenerbahçe), Hasan Kâmil (Fenerbahçe), merhum Hafız Hayri (Galatasaray), Ahmet Cevat (Galatasaray), müteveffa Miço (Fenerbahçe), merhum Nuri (Fenerbahçe), merhum Ahmet Robenson (Galatasaray), Muzaffer (Galatasaray). Oturanlar: Emil Oberle (Galatasaray), müteveffa Vilhelm (Fenerbahçe), Jozef Oberle (Galatasaray) ve şehit Arif (Fenerbahçe).

    (Gelecek resim ve yazı Fenerbahçe tarihinin en mutlu bir devrine ait bir günün hâtırasıdır: İşgal ve Mütareke senelerinin zafer silsilesinden bir Fenerbahçe – İngiliz maçına başlanmadan önce galip ve mağlûplar.)

    Rüştü Dağlaroğlu – 1 Mayıs 1954 – Akşam Gazetesi