Başından beri Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu ekibinde desteğini esirgemeyen kıymetli büyüğümüz Alp Eralp “el emeği göz nuru” bir arşivi, sezon sezon tuttuğu defterleri paylaşmamız için bize teslim etmişti… “Kaptanın Seyir Defteri I” 1980’li yıllarında sonunda tutulan müthiş bir imza defteriydi. Serinin beşinci defteri Fenerbahçe’nin 1989-1990 sezonuna ait. Huzurlarınızda: Kaptanın Seyir Defteri V
Başlığıyla çok da dikkat çekmeyen bir İslam Çupi yazısı olan “Tekin Heyet”, içeriği ile birden fazla romantizm anıtını yıkacak nitelikte… Üstadın kurduğu bir cümleden ibaret paragrafları artık kimsenin yazamıyor olması da cabası…
Bu sonuç ne dizgi hatasıdır, ne eşek şakası, ne de Fenerbahçe adına yapılmış bir hain muziplik…
Beş eski Sarı-Lacivertli futbolcunun bulunduğu Sakaryaspor, maçın ikinci yarısında Erdi’nin dışında bir “korkuluk ormanı” halinde duran Schumacher’in ön kalabalığını duygu ve romantizm kokan yumuşak hücum salvoları ile ihtar ederken, oyunun sonuncu dakikasında Serdar diye sırtına gazete yıldızları değmemiş, adının etrafında hiç objektif yığını kümelenmemiş bir çocuk beraberlik golü olarak kale çizgisini geçiyor ve Fenerbahçe nostaljisini bitiriyordu.
Geriye ne kalmıştı, sahada?
Pazartesi’ye ligin tepesine lider olarak oturacak yeni sahip Fenerbahçe’yi kutlayacak 28 bin Fenerbahçeli…
Ümitler gerçeğe bir kere daha yenilmişti.
28 bin Fenerbahçeli taraftarın tribünlerden ite kaka şampiyonluk galerisinde bir kristal avize gibi astığı Fenerbahçe, dün beklenmeyen bir maden aşınması hastalığına uğrayacak ve tutunduğu yerden düşüp tuzla buz olacaktı.
Geriye lig şampiyonluğu değil, seyirci şampiyonluğu kalmıştı, sadece…
* * *
Aslında son haftalarda içerde ve dışarda kazandığı maçlara rağmen Fenerbahçe, Beşiktaş ve Galatasaray’ın puan dengeleri bozulduğunda sahaya bir beklenmeyen şampiyonluk ağırlığı getirecek kişilik göstermiyordu.
Fenerbahçeli taraftarını yüreğini burnuna, karaciğerini kulağına, dalağını mendil cebine sokan, galibiyetleri bile bunalımlı olan bir takımdı Fenerbahçe…
Fenerbahçe’nin saha seyir defterinde puan cetvelinde sırası onunculuk olan bir takım nasıl futbol oynuyorsa onu oynayan bir üçüncü sınıflık ilkelliği vardı.
Takımda açıkça modern futbolu oynamaya yetmeyen müthiş bir kondisyon açığı vardır.
Vücudu bir fizik fakiri olan ekip, kafası ile ne kadar renkli senaryolar düşünürse düşünsün, çağdaş futbola uygun bir top filmini çevirmesi mümkün değildir.
Geri dörtlü ile orta sahanın Amerika ile Brezilya ülkeleri gibi biribirinden uzak kalışı, yardımlaşmaya sırt çevrilmesi, adam egoizminin yeni bir futbolcu tipi olarak sahaya egemen olması, sahanın hiçbir noktasında hiç pres yapılmaması, “Futbolu ben başlatırım ben bitiririm” şeklinde gösterinin temel felsefesi olan kolektivizme büyük ihanetler atılması, beyni çok gelişmiş olsa da, içine hiç fizik pompalanmamış vücutların futbol sahalarına dökebileceği enkazın ismidir.
* * *
Gelen son şampiyonluk şans ruletinin önünde iyi bir oyuncu olabilmenin şartları, ne futbolcuların umurundadır, ne de Veselinoviç’in…
Şampiyonluğu kendisine yakıştırmış bir takım, şampiyonluğu yakalayacağına inanmış bir takım, idman grafiğinden yemek masasına, yürüyüşünden uykusuna, giyim-kuşamından pabuç bağlayışına, evinden stada ve soyunma odasına getirdiği en uzun disiplini ile belli olur.
Nielsen’i bir İngiltere’ye bir Tanganika’ya bir Bering Boğazı’na postala, sonra getir dünkü maçın içine kurtarıcı bir kahraman olarak dök…
İki ameliyat sonunda Rıdvan’ı ve bek Şenol’u 24 saat takibe alınması gereken büyük bir merak ve görev belleme, “24 gün görmesem olur” gibi bir özgürlük aşığı rolü oyna…
Bütün uyarılara rağmen bek vitrinini “Erdi-Bilal” ikilisi ile süsleme…
Ölü kiralıklar kiralandığında olaya hiç tavır koyma…
“Gelene ağam, gidene paşam” diye dünyada şimdiye kadar görülmemiş bir futbol şekline güfte ara…
Karşıda oynayacağın bir maçın kampını Lambada truplarının konakladığı Batı’daki bir otelde yap…
Batı yakasının hikâyesine karışan seks fantezileri, Gayrettepe’den uçup, Kalamış’a düşsün…
Fenerbahçe’de “teknik”e karışan kaç insan var?
Belki bir, iki, üç… Belki dört, beş, altı…
Bunlar teknik heyet mi, tekin heyet mi?
Pazartesi günü burç yazılarına sekiz sütun yer ayıran bir gazeteye bakabilirsiniz…
Yine bir uzun aradan sonra… Başlangıç kolaya gelsin diye değil; her yazıya aynı girişi yazmak istiyoruz. Zira gerçekten çok büyük iş… Kıymetli büyüğümüz Mustafa Oduncu, Fenerbahçe tarihi için çok önemli bir iş yapıyor ve yurt dışı müzayede sitelerinden Fenerbahçe ile ilgili malzemeleri topluyor. Bu mesaiyi büyüten ve daha anlamlı bir hale getiren şey ise aldıklarını paylaşmaktan bir an bile imtina etmemesi. “Bunda ne var?” demeyin; kimlerin, neler sakladığını bilseniz, inanamazsınız. Halbuki Fenerbahçe tarihini bilmek herkesin hakkı. Daha doğrusu “Dünyanın en büyük sivil toplum kuruluşu” lafının hakkını vermek istiyorsak, tutulması gereken yol bu… Mustafa ağabey, Fenerbahçe Müzesi’ne bağışladığı maç broşürlerini halka açmak ve kolay ulaşılabilir hale getirmek adına bizlerle paylaştı. Huzurlarınızda “Tarihi Maç Broşürleri VI : 13 Eylül 1989 | Sparta Prag – Fenerbahçe” maçı broşürü…Bir yandan, bu gibi belgelere bakıp da adamların yetmiş sene önce geldiği bazı noktalara bizim hâlâ gelemediğimizi görmek de çok üzücü. Keyifli okumalar.
Fenerbahçe: Schumacher, İsmail, Müjdat, Hasan, Nezihi, Sedat (K. Şenol), Hakan, B. Şenol, Oğuz, Aykut, Nielsen (Taygun)
Yedekler: Neşet, Ergin, Erdi
Teknik Direktör: Veselinoviç
Defans Her Zaman Kahraman Olmaz
İslam Çupi – 14 Eylül 1989 – Milliyet Gazetesi
Fenerbahçe, fiziğinin dışında hiçbir teknik zenginliği olmayan varyasyon yoksulu bir Demirperde takımına yenildi…
Fenerbahçe şampiyon olduğu dönemde de bu yılın mevsim başlangıcında da en çok defansıyla eleştirilen bir takımdı. Defans sağlamlığı ve defans yapısı olmayan Fenerbahçe dün Hakan’ın bulduğu süper bir golden sonra kendi üzerlerine kuvveti ile gelecek rakibini durdurmak için bir sürü silaha sahipken, yedi kişi ile oyunu karşılayan bir garip kılığa girdi…
Teknik ustalar oyunu bol pasa boğup, ikili mücadelelerden kolaylıkla çıkacağı yerde, tekniği yok edecek ve fizik gücü sahada egemen kılacak ne kadar saçmasapanlık varsa hepsini birer birer gündeme getirdiler. Hakan’ın dışında topla yumuşak hareketler yapan, ikili mücadeleleri kazanan, futbol topuna teknik birikimler yollayan başka oyuncu yoktu.
Şahsen bu maçın teknik ustaları olacağın tahmin ettiğim Oğuz ve Aykut bu kuvvete dayalı oyun kabalığını güzelleştirerek bambaşka düşüncelere götürecek iki oyuncuydu. Bu iki oyuncu kuvveti ortadan kaldıracak her türlü teknik hünerlere sahip olmasına rağmen zaman zaman yumruk kavgasına, sokak arbedesine benzeyen bu oyunun içinde akıllı birer kafa ve işleyen iki ayak olamadılar.
Hakem iki penaltı kararını birbirini telafi edecek bir ikileme sokarken, FIFA düzeyine nasıl ulaştığı konusunda şüpheler yağdırdı… Bana göre vermediği ilk penaltı penaltıydı da, verdiği penaltıda Müjdat’ın olayı uzak durarak rakibe değil topaydı…
Schumacher’in ilk goldeki dalgınlığı ve müdahale zamansızlığı büyük bir kusur olarak Fenerbahçe’nin yenilgi defterine geçti.
Ama aynı Schumacher’in oyun 3-1 olduktan sonra ve Fenerbahçe defansının müdahale şuurunu kaybettiği anlarda çok kritik iki golü kurtarması bir hezimeti önleyen Hızır ellerdi.
Fenerbahçe’nin markaj birikimi birinci devre oyun ibresinde Fenerbahçe’ye bir avantaj temin etti ama bu sahada sadece fiziğe dayalı oyun ikinci yarıda defansın dikkatini moral kapasitesini ve fizikler arası farkı gittikçe rakibin lehine bir ibreye oturtmuş ve aslında belki berabere, belki tek farklı bir yenilgiyle dönülecek İstanbul seyahati sadece bu savunma merakı yüzünden biraz şüpheli bakılan bir skora Fenerbahçe’yi kendi kendine itmiş olacaktı…
İyi bir başlangıç senaryosu ve sonu kötü biten bir Veselinoviç romanı…
Fenerbahçe’nin efsanevi 1988-1989 sezonunda yaşadığı ilk ve tek kayıp, 16 Ekim 1988 tarihinde oynanan Beşiktaş maçındaydı. Basın karamsardı ama Fenerbahçe sonraki 27 maçta hiç yenilmeyip sadece 3 beraberlik aldı ve şampiyon oldu. İşte Milliyet gazetesi sütunlarında o günden kalanlar…
Beşiktaş karşısında çok kötü bir oyun sergileyen Fenerbahçe 2-0’lik skorla ligdeki ilk yenilgisini aldı.
Maç öncesi Sarı-Lacivertli futbolcuların hepsi kazanacakları inancındaydı. Galatasaray’ın Sarıyer önündeki yenilgisi de derbi maç öncesi moral dopingi olmuştu.
Sakatlıkları nedeniyle takımlarında yer almayan Fenerbahçe’nin iki kozu Rıdvan ve Müjdat soyunma odasında arkadaşlarına sürekli moral yağdırırken “Bizim için oynayın ve mutlaka kazanın” şeklinde telkinlerde bulundular. Futbol şubesi sorumlusu Metin Aşık da tüm oyuncularla tek tek konuşarak rahat olmalarını ve kazanacaklarını söylüyordu.
Karşılaşmadan mutlak üç puan bekleyen Veselinoviç ise 90 dakikanın bitiminde oldukça düşünceliydi. Maçı yorumlarken, “Rıdvan oynasaydı kesin kazanırdık” dedi. Yugoslav hoca şöyle konuştu: “Her iki takım için de zor maç oldu, Bana göre daha fazla sansı olan taraf kazandı. Beşiktaş ilk 20 dakika içinde baskılı futboluyla neticeye gitti. İkinci yarıda üstünlüğü almamıza rağmen gol atamadık. Ancak Rıdvan olsaydı maçın skoru çok değişik olurdu, Derbi maçta üzülen biz, sevinen Beşiktaş oldu. Bu futbolun cilvesi. Fenerbahçe bir maç kaybetti. Henüz önümüzde 27 hafta var. En kısa sürede liderliği yine alacağız.”
Bu arada Veselinoviç “İlk golde elle oynama var mıydı?” sorusunu ise “Görmedim” şeklinde yanıtladı.
Nezihi: “Ferdinand golü elle attı!”
Sarı-Lacivertli futbolcuların tümü yedikleri ilk golde Ferdinand’ın elle oynadığını vurgularken pozisyona çok yakın olduğunu belirten Nezihi, “Ferdinand resmen elle golü attı. Hakemin görmemesine çok şaştım” dedi.
Kaya: “Bir şey oynamadık”
Fenerbahçe Kulübü Başkanı Tahsin Kaya, Fenerbahçe’nin kötü oynadığı ve 2-0 yenildiği karşılaşmayı 83 dakika seyredebildi. Maç sonrası görüşlerini aldığımız Kaya, “Fenerbahçe hiçbir varlık gösteremedi. Bu futbolla galibiyet beklemek hayal olurdu. Futbolculara ceza vermeyi düşünmüyoruz ama yine de yönetim kurulunda konuyu görüşeceğiz” şeklinde konuştu.
Rıdvan İddiayı Kaybetti
Sakatlığı nedeniyle takımda yer almayan Fenerbahçe’nin “Şeytan” Rıdvan’ı, Milne’nin ilk 16’da şans vermediği “Atom Karınca” Rıza ile girdiği iddiayı kaybetti. Maç öncesi koridorda her iki oyuncu da kazanacaklarını söylerken yemeğine iddiaya girdiler, Karşılaşmayı Beşiktaş 2-0 kazanınca Rıdvan yemeği kaybetti.
Bu arada Fenerbahçeli futbolcular Beşiktaş mağlubiyeti nedeniyle 2’ser milyon liralık primden oldular.
Oal: “Harika maç oldu”
Karşılaşmanın hakemi Özcan Oal harika bir maç olduğunu belirtirken, “Golde Ferdinand kesinlikle elle oynamadı” dedi.
Aykut üç milyonu aldı ama dün sustu
Fenerbahçe’nin ligdeki gol kralı Aykut, Altay maçında attığı golle Derimod’un yarışmasında birinciliği kazanınca kupasını ve üç milyon liralık çekini Beşiktaş maçı öncesi aldı. Taraftarların ve yöneticilerin mutlaka gol beklediği bu oyuncu üç milyonu cebine koyduktan sonra dün sahada susunca hayal kırıklığı yarattı.
Şeytansız Fenerbahçe Çarpıldı
Ercan Aktuna
Fenerbahçe’de, Rıdvan’ın olmayışı pek tabii ki çok büyük kayıp… Ama bir Rıdvan sakatlığı Fenerbahçe’yi, Beşiktaş karşısında bu kadar silik, futbolsuz bırakıyorsa, o zaman aklımıza, “Hani büyük transferler yapılmıştı?” sorusu gelmez mi?
Dün de görüldü ki koskoca Fenerbahçe takımı bir tek atak yapamadan ve 20 dakika gibi çok kısa bir zamanda iki gol yiyerek devreyi güç bela tamamlayabildi… İkinci yarıda eğer Beşiktaş takımı 2-0’ı yeterli görmeseydi fark en azından iki katı olabilirdi…
Fenerbahçe bana göre, bu maça iyi hazırlanmamış… Teknik Direktör Veselinoviç, ne taktik ne psikolojik açıdan futbolcuları konsantre edemediği gibi sahaya sürdüğü on bir ile de doğrusu beni şaşırttı… Zira bir tek Rıdvan’ın yer almadığı kadroda, Erdi ile Hakan’a aynı anda yer vermesi büyük hataydı… Daha önceki maçlarda yer almayan bu iki futbolcu, böylesine önemli bir derbide nasıl sahaya sürülüyor? Daha son maçta Ankaragücü’nü 5-1 yenen Fenerbahçe’de niye bir Serdar yok? Ki dünkü maçta görüldü, orta sahada Erdi ve Hakan, gereksiz driplingleri ile kaygan sahada birçok topu ezdiler…
Maç öncesi Fenerbahçe’nin özellikle orta sahasını dörtlemesi gerektiğini yazmıştım… İşte Erdi ve Hakan’ın böylesine kötü futbolları da eklenince, Oğuz tek başına kaldı ve bu yükün altında ezildi…
Orta sahayı tamamen ele geçiren Beşiktaş, oyunu istediği gibi yönlendirdi… Özellikle Metin’in sağ kulvarı bir otoban gibi kullanması, Feyyaz’ın sol kanatta çok akıllı oyun tutturması, Beşiktaş’ın farkı bulmasında etken oldu ve bu da Fenerbahçe’ye yetti…
Bu arada kaptan Rıza’nın kadroda yer almamasına rağmen, Siyah-Beyazlıların oyun sisteminde ofansa dönük futbolcuların çoğunlukta olması, bir anlamda galibiyeti getirdi… Eğer Ali ve Ferdinand, elverişli pozisyonları değerlendirselerdi, Beşiktaş geçen sezon bulduğu farka yine rahatlıkla ulaşacaktı…
Kaygan bir zeminde yapılan Beşiktaş-Fenerbahçe maçında zaman zaman futbolun güzelliklerini gördük. Bu güzellikler de, Beşiktaş’ın tarafında idi… Düz top oynayan, çalışan, koşan taraf Beşiktaş’tı… Bunun semeresini Beşiktaş iki golle gördü…
Ferdinand, futbolcunun güzelliklerini sundu seyircilere. 90 dakika koşan, sağ kanatta, sol kanatta top arayan, orta sahaya, müdafaaya yardımcı olan Ferdinand, bir İsviçre saati düzenliliğinde sessiz çalıştı.
Beşiktaş müdafaasında bir Recep vardı… Düştü, kalktı. Çabuktu. Çalıştı durdu…
Feyyaz’ın attığı gol çok çok güzeldi…
Metin’e değinmek istiyorum. Seyircilere eski günlere dönüşünü müjdeledi. Çalışma temposunu arttırırsa, oyunda devamlılığı sağlarsa, hem seyirciyi yanında bulacak, hem de moralman güçlenecek. Dünkü noksanlığı, oyun içinde devamlılığının olmayışı idi.
Bu saydığım futbolcular dünkü Beşiktaş’ın en büyükleri olarak göze çarptılar…
Fenerbahçe, çok kısa paslarla neticeye gitmek istedi. Saha kaygan olduğu için, top teknikleri oyunda kayboldu. Orta sahada top tutmaları Fenerbahçe’nin aleyhine oldu. Fenerbahçe orta sahası, ileri uç adamlarına topu çok geç çıkartıyor. Topun 30 saniyede orta alandan ileriye gönderilmesi lazımdır ki, rakip defans kapanma olanağını bulamasın. Dünkü oyunda Fenerbahçe orta sahası bir buçuk dakikada topu ileri uç adamlarına getirdi, bu zaman içinde de Beşiktaş defansı kolaylıkla kapandı ve Fenerbahçe’nin forvetlerine gol yollarını kapattı…
Bir de kondisyon eksikliği görüldü Fenerbahçe’de. Maçin ilk devresinde tek bir gol pozisyonuna giremeyen Fenerbahçe, ikinci yarıda birkaç cılız atakla yetindi…
Tek Adam
Orhan Aldinç
Geçen hafta Fener’i alkışladık, bu hafta seyircisini… Takım 2-0 yenik, tribünler “Aslan Fener” diye kıyameti kopardı. Asgari 10 bin kişi, Fener’i yürütemedi, oysa bir Rıdvan olsaydı, koştururdu…
Ridvan, arkadaşlarına moral de, pas da, coşku da veriyor… Aykut ile Hakan, Rıdvan’sız yalnızlığı oynadılar, birbirlerine “İmdat” dercesine baktılar… Oğuz, koşturan paslarına adam bulamadı. İkinci yarıda Hakan’ın yerine alınan Orhan, “Ölsem, Rize’ye gitmem” demesini biliyor da, burnunun dibindeki kaleye gidemiyor… Fenerbahçe dün, bir adama mecbur olmanın felaketini gösterdi…
Alalım Beşiktaş’ı, onlar da bir adam (Rıza) takımda olmadığı için mi yakışıklı oynadılar? Bu bir sorudur, isteyen istediğince yanıt verebilir. Rakiplerinin kötü orta alanlarından Metin’in, Ferdinand’ın, Feyyaz’ın üzerine çabuk toplar çıkardılar. Siz dikkat ettiniz mi, Ali azalırken, Metin çoğalmaya başladı…
Ferdinand, bizim futbolcuların bilmediği, bilemedikleri için de yakalayamadıkları yerlerde oynadı. Umulmadık açılardan fırlayarak çıkardığı kafalar enfesti doğrusu… Kara İngiliz, Ali’ye koşacağı, vuracağı yerler bırakmadı. Böyle olunca da geçen yılın golcüsü, doksan dakika sinikti…
İlk yarıda düştükleri yerlerde sağlık görevlisi bekleyen ne kadar da çok adam gördük… Bir ara iki takımın antrenörleri, futbolcularına “Topu yere indirin” talimatını verdi. Bunlar kalktılar, birbirlerini indirdiler yere…
Başından beri Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu ekibinde desteğini esirgemeyen kıymetli büyüğümüz Alp Eralp “el emeği göz nuru” bir arşivi, sezon sezon tuttuğu defterleri paylaşmamız için bize teslim etmişti… “Kaptanın Seyir Defteri I” 1980’li yıllarında sonunda tutulan müthiş bir imza defteriydi. Serinin dördüncü defteri Fenerbahçe’nin 1990-1991 sezonuna ait. Huzurlarınızda: Kaptanın Seyir Defteri IV
Başından beri Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu ekibinde desteğini esirgemeyen kıymetli büyüğümüz Alp Eralp “el emeği göz nuru” bir arşivi, sezon sezon tuttuğu defterleri paylaşmamız için bize teslim etmişti… “Kaptanın Seyir Defteri I” 1980’li yıllarında sonunda tutulan müthiş bir imza defteriydi. Serinin ikinci defteri ise Fenerbahçe’nin 1987-1988 sezonuna ait. Huzurlarınızda: Kaptanın Seyir Defteri II
11 Temmuz 1988 tarihli Milliyet gazetesinde Fenerbahçe taraftarı (3 yıl uzak kaldıkları için gözlerinden ateş saçtıkları için olacak) “Şampiyonluğa Tapanlar” tabiriyle nitelendirilmiş. Huzurlarınızda 1988-1989 sezonu açılışı!
Fenerbahçe, sevgi ve coşku seli içinde sezonu açtı…
35 bine yakın taraftarın çılgınca tezahüratı altında yeni sezonu açan Sarı-Lacivertli takım sanki şampiyonmuşçasına alkış yağmuruna tutuldu…
Fenerbahçe Stadı’nın tribünleri muhteşemdi. Sarı ve laciverte boyanmışçasına rengarenk, denizin dalgaları gibi hareketliydi. Dün sanki Fenerbahçe mabedinde 35 bin mürid vardı. 3 yıldır yakından bile geçmeyen şampiyonluğa tapıyorlardı…
Geçmişe Ziyaret
Fenerbahçeli futbolcu ve yöneticiler sabah saat 09.30’da toplanıp, kulübün kurucularından Galip Kulaksızoğlu ve Sait Selahattin Cihanoğlu’nun kabirlerini ziyaret ettiler. Daha sonra 2 yıl önce vefat eden futbolcu arkadaşları Hüseyin Çakıroğlu’nun da mezarını ziyaret eden Fenerbahçeli futbolcular, buradan Fikirtepe Tesisleri’nin devir-teslim törenine katıldılar.
Fikirtepe, Fenerbahçe’nin
Kadıköy Belediye Başkanı Osman Hızlan tarafından yaptırılan Fikirtepe Tesisleri dün bir törenle 30 yıllığına Fenerbahçe’ye verildi. Tahsin Kaya’nın rahatsızlığını bahane ederek katılmadığı törende kulüp ikinci başkanı Kemal Baytaş ve Osman Hızlan, ortak protokole imza koydular.
Kadıköy Aden Oteli’nde öğle yemeği yiyen Fenerbahçeli futbolcular, daha sonra taraftarlarıyla tanıştılar.
Muhteşem bir tezahürat altında sahaya çıkan Sarı-Lacivertli takımın oyuncuları omuzlardan inmedi. Tüm amatör şubelerin sporcularının da katıldığı sezon açılışında ilginin odak noktasını toplayan oyuncu Schumacher’di…
Tahsin Kaya ise “Büyük başkan” tezahüratı altında 35 bin seyircinin övgüsünü topladı. Bir ara gözlerindeki yaşları tutamayan Kaya, daha sonra fenalaştı ve bir süre sahadaki yedek kulübesinde dinlendi.
Fenerbahçe yönetim kurulu, divan kurulu üyeleri ve eski başkanlar takım sahaya çıkmadan önce sahanın çevresinde bir tur atarak seyirciyle selamlaştılar. Tahsin Kaya, eski başkanlardan Osman Kavrakoğlu ve Ali Şen’in arasında bu turu tamamladı.
Futbolcu Ordusu
Fenerbahçe, açılışı 32 futbolcuyla yaptı. Oğuz ve Turan Ordu Milli Takımı ile Kıbrıs’ta olduğundan, Hakan ise birliğinden izin alınamadığı için açılışa katılamadı.
Mustafa Yücedağ ile Mustafa Kurt forma giymediler. Yücedağ’ın transferi için ise yöneticiler “Tamam” dedi. Macar libero Arpat ile Yugoslav libero Zavko da açılışı kenardan izlediler. İki futbolcu için karar bugünkü antrenmandan sonra verilecek.
En Yaşlılardan Topbaşı
Fenerbahçe’nin gösteri maçı için başlama vuruşunu en eski iki futbolcusu Alaaddin Baydar (78) ve Cafer Çağatay (77) yaptı.
40 dakika süren karşılaşmayı Schumacher’in takımı Şenol ve Birol’un golleriuyle 2-0 kazandı.
Günde Çift İdman
Fenerbahçe 15 Temmuz’a kadar günde iki antrenman ile hazırlıklarını sürdürecek 15 Temmuz’da Almanya’ya gidecek olan Sarı-Lacivertli takım, 28 Temmuz’da İstanbul’a dönecek.
Tarih 26 Ağustos 1990… Fenerbahçe, 1990-1991 sezonunun ilk maçına çıkıyor. Sonuç bir felaket. Aydın karşısında alınan 6-1’lik mağlubiyet Kadıköy’de yeri yerinden oynatıyor. Aradan tam 31 sene geçmiş. Bir yandan pandemi, bir yandan uzun şampiyonluk arası derken Fenerbahçeliler, haklı olarak üzüntülü ve karamsar. “Her gecenin bir sabahı vardır” demekten vazgeçmeden, en karanlık gecelerden birine gidelim. İşte o Aydın maçından sonra sıcağı sıcağına gazetelerde yazılanlar…
Fenerbahçe tarihinde ilk kez bir lig maçında kalesinde 6 gol birden görüyor. 1960-61 sezonunda Galatasaray’dan 5 gol yiyen sarı-lacivertliler şimdi de ligin yenisi Aydınspor’dan yarım düzine gol yiyerek rekor kırdılar. Oysa maç öncesinde aynı rekoru kendi hanelerine yazdırmak isteyenler de Fenerbahçelilerdi. Fakat ne yazık ki silah ters tepti. Bilindiği gibi Fenerbahçe yine 1987-88 sezonunda Beşiktaş, Sarıyer ve Eskişehir’den de 4 gol yemişti.
Karşılaşmanın başından bitiş düdüğüne kadar rezaletler dizisini oynayan ve adeta hepsi birer “Acemiler mangasını” andıran Fenerbahçeli futbolcular, sahada gezinmekten başka bir şey yapmadılar. Henüz karşılaşmanın ilk dakikalarında birbirlerini deneyen iki takımdan Aydınspor beklenmedik bir anda golüne kavuştu. Soldan derinlemesine çıkartılan çapraz pasta Fenerbahçe defansı ofsayt gerekçesiyle duraklayınca İlker topla buluştu. İleri çıkan Yaşar’ın üzerinden aşırdı : (Dk. 0-1)
Golden sonra Fenerbahçe’nin eşitlik için saldırması beklenirken bunun tam tersi yaşandı. Devamlı top dolaştıran ve boşlukları gören Aydınspor çıktı ortaya. Genelde bütün ikili mücadeleleri kazanan Aydınlı futbolculardı. Talip yine aynı golde olduğu gibi geriden gönderilen uzun bir topla buluşup ortaladı. Mustafa yetişemedi. (Dk. 14)
Fenerbahçe’nin ilk yarıdaki önemsenecek tek atağı 31’inci dakikada geldi. Hakan’ın pasına Vokri sert vurdu, kaleciden dönen topu Şenol III tamamlamak istedi, fakat defans daha atik davrandı.
Vokri’nin ara pasıyla buluşan Hakan soldan girip korner çzigisine geldiği anda ortaladı. Şenol III vurdu fakat yine defans topu çelmeyi başardı. (Dk. 40)
Karşılaşmanın ikinci yarısında yine Aydınspor ön plandaydı. Fenerbahçe’den gol beklenirken Aydın golleri 50’inci dakikada ikiliyordu. Bu dakikada Faruk’un pasıyla buluşan İlker, kaleye sokuldu. Yaşar’ı yatırıp üzerinden topu ağlara bıraktı : 0-2
En az 3 metre ofsayt pozisyonunda olan Hakan topla buluştuğu anda sert bir şut çıkardı. Kaleciden dönen topa Şenol III ıska geçti. Tekrar yetişen Hakan topu kafayla ağlara bıraktı : 1-2 (Dk. 54)
Fenerbahçe defansının acizliğini gören her Aydınlı futbolcu ayağına geçirdiği topla Fenerbahçe ceza sahasına girmeye başladı. Yine böyle bir anda Hikmet içeriye girip durumu 1-3 yaptı. (Dk. 81)
Fenerbahçe defansının arkasına sarkan İlker topla biraz daha dokulduktan sonra Yaşar’ın yanından plasesini yaptı : 1-4 (Dk. 84)
Yaklaşık 25 metreden Hikmet’in bekletmeden attığı sert şutta top Yaşar’ın bakışları arasında Fenerbahçe ağlarına takıldı : 1-5 (Dk. 88)
Karşılaşmanın son golü Mustafa’dan geldi. Ercan’ın ortasına Gökhan ıska geçince Mustafa skoru ilan etti : 1-6 (Dk. 90)
Fenerbahçe, tarihinde ilk kez bir lig maçında bu kadar gol yerken bir başka rekoru da son 9 dakikada yediği 4 gol ile kırıyordu.
Kadıköy’de Köşe Kapmaca
Aydın karşısında 6 gollü hezimetten sonra sarı-lacivertli futbolcular, Kadıköy yakasında taraftarlardan köşe bucak kaçtılar.
Maçın hemen bitiminden sonra Fenerbahçeli yüzlerce taraftar, soyunma odası çıkışında toplanarak, protestolara başladı.
Bu arada güvenlik güçleri de yoğun kalabalığı coplarla dağıtmaya çalıştı. Ancak kızgın kalabalık bir türlü stadın çevresinden ayrılmadı.
Kalabalık polis topluluğuna rağmen futbolcuların can güvenliği bir türlü sağlanamayınca, bu kez Fenerbahçe’nin otobüsü yerine çevik kuvvet otobüsü çağrıldı.
Peşisıra polisler adeta bir duvar örerek, yaklaşık 1.5 saat süreyle soyunma odasında mahsur kalan futbolcuları otobüse bindirdiler. Aynı otobüse 30 kadar da polis bindi ve adeta futbolcular görünmez kılındı.
Otobüs, stadtan ayrılırken, taş ve sopa yağmuru başladı. Hemen büfelerin önünde durmak zorunda kalan otobüsten inen polisler, taş yağdıran taraftarları aynı şekilde savurmaya çalıştılar.
Ve otobüs yola çıktı yeniden… Ancak karşı kol yine taraftarlarca tutulduğundan bu kez “kurnaz” bir plan yapılarak, yol güzergahı değiştirildi.
Bu durumun farkına varan “arabalı” taraftarlar da otobüsü takibe koyuldular.
Ancak çevresine polis otoları bulunan otobüs, Göztepe civarında ara sokaklara girerek, yeni bir şaşırtmacaya başladı. Ve futbolcular birer, ikişer yoldan çevrilen taksilere bindirilerek bilinmeyen yerlere yollandı. Bu durumda hezimete son derece kızmış olan taraftarlar da ne yapacağını şaşırdı.
Polislerin bu şaşırtmacası yaklaşık bir saat sürdü. Ve Hiddink de dahil olmak üzere tüm takım, değişim semtlerden polis arabaları ve taksilerle dağıtıldı.
Bunun üzerine hırsını alamayan taraftarlar da “Biz Dereağzı’nda onları buluruz. Olmazsa Bolu maçı var. Hele orada da böyle bir şey tekrar etsin, görecekler” dediler.
Bu arada Fenerbahçeli Ercan ise “En uyanık Fenerli olarak” ifade edildi.
Çünkü Ercan, diğer takım arkadaşlarının aksine, Aydınspor otobüsüne binerek stadı terk etti.
1959 öncesi şampiyonluklar konusu, resmi makamlar nezdinde adeta rafa kalktı. Türkiye Futbol Federasyonu, arada sırada “Yakında açıklayacağız” diyor, fakat o yakın nasıl bir yakınsa, bir türlü vakti gelmiyor. Başvuran ve karşı çıkan kulüplerden de ses yok. Bununla beraber, biz konu hakkında araştırmalar yapmaya devam ediyoruz… Bu yazıda 28 şampiyonluğu kazanan 347 futbolcumuzun adı ilk kez bir arada listeleniyor. Yazımızın başlığı “Şampiyonluk Yüzüğü” oldu, çünkü bu zaferleri kazanan insanlara veya ailelerine birer zafer hatırası armağan etmenin, yaşayanlara sonsuz mutluluk vereceğini, vefat edenlerin ise ruhunu şâd edeceğini düşünüyoruz.
Fenerbahçe’nin 28 Türkiye Şampiyonluğu’nu sitemizdetek tek incelemiştik. Aşağıdaki listede okuyacağınız isimleri, kazanılan şampiyonluklara göre ayırdık.
7 kere şampiyonluk kazanan 2, 6 kere şampiyonluk kazanan 3, 5 kere şampiyonluk kazanan 11, 4 kere şampiyonluk kazanan 17, 3 kere şampiyonluk kazanan 41, 2 kere şampiyonluk kazanan 77, 1 kere şampiyonluk kazanan 196 futbolcumuz var. Lafı fazla uzatmadan listemize geçelim…
Uzun yıllar sonra ve ilk kez dijital bir platformda düzenlenen Fenerbahçe Eşya Piyangosu’nun geçmişi 1933 yılına kadar uzanıyor. O tarihten bugüne bazı eşya piyangolarını konu edindiğim bu yazıda; 1987 yılında kulüpte yaşanan gelişmeler dolayısıyla çekilişi sürekli ertelenen piyangonun ilginç hikayesini de okuyacaksınız
1933 – Hediye Yekûnu 3.000
1932 Yılında gerçekleşen Kuşdili yangınının yaralarını sarmak için düzenlenen ilk eşya piyangosundan günümüze gururla anılacak hikayeler kalmıştır. Geçtiğimiz günlerde bu hikayelerden birini sitemizde yayınlamıştık.
1933 Piyangosu o dönemin şartları göz önüne alındığında kamuoyunda hayli ses getirmiş ve büyük ilgi görmüştü. Bu piyango için 100.000 bilet basılmıştı. Zeki Rıza’nın (Sporel) Milli Spor mağazasında satılan biletlerin fiyatı 50 kuruştu. Seyahatler, otomobil, motosiklet, bisiklet, oda takımları, dikiş, fotoğraf ve daktilo makineleri, elbiseler, yüzükler ile hediyelerin toplamı 3000’e ulaşmaktaydı. Piyango için kayda değer bir reklam kampanyası düzenlenmiş ve gazetelere ardı sıra ilanlar verilmişti. Piyangonun hediyeleri dönemin ünlü piyango gişesi olan Parmakkapı’daki Milyon Gişesi’nin önünde 3 Haziran’dan itibaren sergilenmeye başladı.
Piyango 14 Temmuz Cuma günü Fenerbahçe Stadında yapılan atletizm yarışlarından önce çekilmeye başlandı. Basılan biletlerin yüzde 70’inin satıldığı açıklanan piyangonun ilk günü 1000 adet numara çekildi. Büyük ödül olan Chevrolet marka otomobili kazanan numara belirlendi. Geriye kalan 2000 adet talihlinin ertesi gün belirlenmesi ile Türk spor tarihini o güne kadar ki en büyük piyango organizasyonu tamamlanmış oldu.
1948 – 6 Odalı Villa
1948 yılının eşya piyangosu biletleri Başkan Şükrü Saracoğlu ve Umumi Katip Muvaffak Menemencioğlu imzasıyla 1 liradan satışa çıktı. Biletler Zeki Rıza’nın (Sporel) Milli Spor mağazasından satıldığı gibi, Nimet Abla gişesinde de temin edilebiliyordu. 1933 Piyangosundan farklı olarak bu çekilişte 6 odalı bir villa büyük ikramiye olarak ilan edilmişti. Bunun dışında Dodge marka 2 adet otomobil, Ford marka kamyonet, 1948 Londra Olimpiyatlarına seyahat, motosiklet de verilecek ödüller arasındaydı.
Halil Özyazıcı resimli piyango bileti
1970’lerde Dört Piyango
1970’lerde Fenerbahçe 4 piyango düzenledi.
1975 yılında 25 liradan satılan biletlerin üzerinde, Başkan Emin Cankurtaran ve Genel Sekreter Semih Bayülken’in isimleri vardı. 14 Haziran’da çekilecek piyangonun hediyeleri arasında 1 apartman dairesi, 20 Otomobil, bisiklet, motosiklet, televizyon, buzdolabı, yurt içi – yurtdışı seyahatler bulunuyordu.
1976 yılı piyangosu, Fenerbahçe eşya piyangoları tarihinin fiyasko ile sonuçlanan tek piyangosu oldu. Yeteri kadar bilet satılmaması üzerine kulüp içerisinde bir “Eşya Piyangosu Tasfiye Komitesi” bile kuruldu. Bu komite, satılan biletlerin ücretlerini geri ödeme planını yapmakla görevliydi. Komite geri ödeme tarihlerini sürekli güncellemek zorunda kaldı. Tespit edebildiğimiz ilan edilen son geri ödeme tarihi 31 Ocak 1977’dir.
1976’da yaşanan fiyaskodan sonra 1977 yılında piyango düzenlenmedi. 1978 yılında düzenlenen piyangonun duyurusu ise 3 Kasım 1978’de yapıldı. Bu piyangonun özelliği Fenerbahçeli futbolcuların kampanyada aktif olarak yer alması ve bu kapsamda Pamukbank Şişli Şubesi’nde bilet satmalarıydı. 1979 yılı piyangosu ise 10 Ekim’de çekildi. 0964 numaralı biletin otomobil kazandığı piyangonun en unutulmaz olayı Amigo Birol’un 300 liralık bilet satarak yöneticilerden ödül almasıydı.
1975 Fenerbahçe Piyango Bileti Ön ve Arka Yüzü
Bilet ile Ödenen Transfer Taksidi
80’li yılların ilk piyangosu 22 Kasım 1981’de çekildi. Tofaş marka Murat 131 otomobil, 5’er adet çamaşır makinesi ve buzdolabı piyangonun öne çıkan ödüllerindendi. Dikkati çeken nokta bu piyangonun ödüllerinin geçmiş çekilişlerde verilenlere oranla daha az olmasıydı. Çekiliş sonucunda otomobili kazanan talihli Nahit Kartal, ödülünü Adbullah Acar’dan almıştı. 5 Aralık 1982’de çekilen piyangonun ödülleri bir önceki yılın ödülleri ile aynıydı.
1985 Piyangosu, Türk spor tarihinin en ilginç olaylarından birinin sebebi olarak tarihe geçmiştir. Başkan Fikret Arıcan imzasıyla satışa çıkan biletler 1000 Tl ile fiyatlandırılmıştı. Kampanya süresinde geçmişte olduğu gibi futbolcular aktif rol alarak, Şekerbank ve Garanti Bankası şubelerinde bilet satmışlardı. Piyangonun en ilginç olayı ise gazetelere “Böylesi Görülmedi” başlığı ile haber olan olaydı. Denizlispor’dan Mehmet ve Mahmut adlı 2 futbolcu transfer eden Fenerbahçe yönetimi, transferin son taksidi olan 1 milyon lirayı 1250 adet eşya piyangosu bileti göndererek ödemek istemişti.
1987 : Kaos
Fenerbahçe 1986-1987 sezonunda deyim yerindeyse kaosu yaşadı. Bir yıl ara verilen piyango bu sene yeniden düzenleniyordu. Dolayısıyla kaos, piyango organizasyonunu da etkiledi.
Piyangonun planlaması yılın ilk günlerinde yapılmıştı. Piyasaya 1.000.000 adet bilet sürülmesi ve karşılığında 2 milyar lira gelir elde edilmesi hesaplanıyordu. Bu planlama çerçevesince şubat ayında piyasaya sürülen biletlerin üzerinde Başkan Tahsin Kaya ve Genel Sekreter Semih Bayülken’in imzaları vardı. 9 Nisan’da çekilecek olan piyango için gazetelere Mart ayında ilanlar verilmeye başlandı. Bu ilanlarda 30 adet Renault 9 otomobil, 5 adet Otoyol minibüs piyangonun ödülleri olarak sıralanıyordu.
Arbede
Fenerbahçe için 1987 yılının kaosa dönüşmesine 1 Nisan’da Samsunspor ile oynanan Türkiye Kupası maçı neden olmuştur. 0-0 Berabere biten maç sonunda Fenerbahçe kupadan elenmiş ve futbolcular arasında kavgaya varan arbedeler yaşanmıştı. Bu kavganın sonucunda TFF, 15 Nisan’da kararlarını açıklamış ve Fenerbahçe ilk 11’nin 6 oyuncusu; Abdülkerim, Hasan, Müjdat, İsmail, Sedat ve Zafer’i 3 ile 4 ay futboldan men etmişti. Fenerbahçe yönetiminin “katliam” olarak nitelediği bu cezalar sezonun geri kalanını kulüp için kabusa çevirecekti.
Samsunspor maçından sonra çekilmesi planlanan piyango ise, o güne kadar satılan bilet sayısının azlığı nedeniyle ileri bir tarihe ertelendi. 6 As futbolcusunun cezalandırılmasının ardından genç futbolcuları ile mücadele vermeye başlayan Fenerbahçe futbol takımı, Mayıs ayının ilk günlerine kadar yaptığı üç maçta da sahadan başarısız sonuçlarla ayrıldı. 19 Nisan’da Boluspor deplasmanından 2-1’lik yenilgi ile dönüldü. 25 Nisan’da Kadıköy’de Zonguldakspor ile 0-0 berabere kalındı. 2 Mayıs’ta Sarıyer karşısında alınan 3-1’lik yenilgi ise adeta kazanın altını ateşledi.
Stankoviç Gitti, Ercan Aktuna Geldi
Kulüp içinde karışıklıkların başladığı günlerde Başkan Tahsin Kaya işleri dolayısıyla Ankara’daydı. Yüksel Günay’ın asbaşkan, Aziz Yılmaz’ın da yönetici olarak yer aldığı yönetim kurulu, Tahsin Kaya’yı futbol takımının sorunlarını görüşmek için İstanbul’a çağırdı. 6 Mayıs’ta gerçekleşen yönetim kurulu toplantısından sonra ilk somut karar teknik direktör Stankoviç’in görevine son verilmesi oldu.
Futbol takımını sezon sonuna kadar Yılmaz Yücetürk ve Ercan Aktuna’nın çalıştırılmasına karar verildi. Toplantının yankıları birkaç gün sürdü. Cumhuriyet Gazetesi’ne verdiği demeçte Aziz Yılmaz: “Takımı bu hale taraftar getirdi. Seyircimiz cezalı futbolcuların yerine sahaya çıkardığımız gençleri beğenmiyor. Aleyhte tezahürat yapıp, takımın moralmen çökmesine neden oluyor.” diyerek, taraftarı suçladı.
Muhalefetin önde gelen isimlerinden Ali Şen ve Cevher Özden ise yönetime suçlamalarda bulunuyorlar ve Tahsin Kaya’yı “Kulübün en büyük talihsizliği” olarak niteleyerek, istifa çağrısı yapıyorlardı. Tahsin Kaya da bu çağrıya görevi devraldığı zamanki kulübün kötü durumunu hatırlatarak “Fenerbahçe Haliç gibiydi” karşılığını veriyordu.
Yönetim Dağılıyor
9 Mayıs’ta Kadıköy’de oynanan Ankaragücü maçında alınan 1-1’lik skor, yeni hocası ile yeni bir sayfa açmak isteyen Fenerbahçe’nin planlarını alt üst etti. Maçtan hemen sonra açıklama yapan Başkan Tahsin Kaya: “Taraftarlarımıza metanet (sabır) diliyorum, seneye şampiyonlukları yakalayacağız” diyerek ortamı sakinleştirmeye çalıştı. Bu açıklamaya rağmen kriz hafiflemiyor, yönetim kurulu üyesi Ali Ergenç “Bu yönetim Fenerbahçe’ye hizmet edemez” açıklamasını yaparak görevinden istifa ediyordu.
Başlayan yönetim krizi yeni kararların alınmasına yol açtı. Genel Sekreter Semih Bayülgen istifa etti ve görevini Aziz Yılmaz’a bıraktı. Krizin devam ettiği günlerden 12 Mayıs’ta açıklama yapan Asbaşkan ve Basın Sözcüsü Yüksel Günay: “Fenerbahçe kulübü 80 yıllık yaşamının en kritik ve ağır şartlarını yaşamaktadır. Yönetim kurulumuz bu nedenle bütün imkanlarını en iyi şekilde değerlendirip yeni sezonda Fenerbahçe’ye yakışır şekilde tüm branşlarda şampiyonluk iddiası ile yarışacaktır. Yönetim kurulumuz Başkan Tahsin Kaya’ya güvenerek ve inanarak çalışmalarını sürdürecektir” açıklaması ile adeta sorumluluğu Tahsin Kaya’ya bırakıyordu.
Aynı gün eşya piyangosunun 19 Mayıs’a ertelendiğine ilişkin ilan gazetelerde yayınlandı. Kulübün ve takımın içinde bulunduğu durum, piyango biletlerinin satışını doğrudan etkiliyordu. Satışların artması için büyük ikramiye olarak lanse edilen Renault 9 marka otomobil Eminönü Meydanı’nda sergilenmeye başlıyordu.
Gruplar Devrede
Fenerbahçe futbol takımı, 16 Mayıs’ta İnönü Stadı’nda oynanan Beşiktaş maçında sahadan 4-0’lik yenilgiyle ayrıldı. Bu skorla Beşiktaş şampiyonluğa bir adım daha yaklaşmış oldu. Maçın ardından muhalif gruplardan olan Memduh Eren liderliğindeki “Fenerbahçeliler Grubu” mali kongrede usülsüzlük yapıldığını öne sürerek mahkemeye başvuruyordu. Piyango organizasyonu da bu kaos ortamından nasibini alıyor ve çekiliş 30 Ağustos tarihine erteleniyordu.
Beşiktaş yenilgisinden sonra yeni teknik direktör Yılmaz Yücetürk’e olan inancını yitiren yönetimin, Galatasaray’dan ayrılması gündeme olan Derwall ile ilgilenmeye başladığı gazetelere yansıyordu.
Fenerbahçe ligin son haftalarında artık kanıksanmaya başlanan kötü skolarla sahadan ayrılmaya devam etti. 24 Mayıs’ta Kadıköy’de oynanan Altay maçı 2-2’lik beraberlikle sonuçlandı. Maçın ardından yükselen tansiyon yönetim tarafından peşi sıra açıklanan transferler düşürülmeye çalışılıyordu. Fenerbahçe yeni sezona Altay’dan Erdi, Ankaragücü’nden Durmuş, Rizespor’dan Hakan ile güçlendirdiği kadrosu ile başlayacaktı. Bu isimlerden Hakan’ın (Tecimer) transferi planlandığı gibi gelecek yıl gerçekleşmeyecek, Hakan 1988-1989 sezonunda takıma katılacaktır.
Aynı günlerde Rıdvan’ın (Dilmen) Galatasaray’a transfer olduğu haberleri çıkıyordu. Rıdvan, Galatasaray’a transferi bu kadar yakınken Fenerbahçe’ye katılacak ve sonraki yıllarda Fenerbahçe efsaneleri arasında yer alacaktı. 6 Haziran’da oynanan ligin son maçında Fenerbahçe Kocaelispor’u 2-1 yenerek, rakibini 2.Lig’e gönderiyor, maçın Kocaelispor’a bırakılacağına ilişkin çıkan söylentilere karşılık 2 ay sonra ilk kez galip geliniyordu.
Minibüs
Fenerbahçe için kaos olarak nitelenen bu sezon Galatasaray’ın 14 sene sonra şampiyon olduğu sezon olarak tarihe geçti. Sezonun sonuna yaklaşılırken şampiyonluk ipini göğüslemesine kesin gözüyle bakılan Beşiktaş, ligin bitimine üç hafta kala, Malatyaspor deplasmanında beklenmeyen bir yenilgi aldı ve Galatasaray ile puanlar eşitlendi. Sonraki hafta 31 Mayıs’ta Beşiktaş, kendi sahasında Denizlispor ile yaptığı maç 1-1 sona erdi ve Galatasaray’ın galibiyetiyle son haftaya Galatasaray bir puan önde girdi. Son hafta iki takım da maçlarını kazanınca Beşiktaş’ın, şampiyonluğu kaybediş öyküsü de yazılmış oldu.
1987 Piyangosu futbol takımının aldığı sonuçlarla kaosa dönüşen sezonun sonunda bir kez daha ertelendi. Son kez ertelenen tarih 1 Ekim’di. Bu tarih aynı zamanda çekilişin yapıldığı tarih oldu. Piyangoya ödül olarak konulan 5 minibüsten sadece biri satılan biletlere isabet etti. Minibüsü kazanan talihlinin ödülünü kulübe bağışlamasıyla birlikte piyangonun ödülü 5 minibüs kulüp tarafından satışa çıkarıldı.
1989 : Piyango Fenerbahçe’ye Vurdu
Hikayesini yukarıda anlattığımız 1986-1987 sezonu gibi 1987-1988 sezonu da Fenerbahçe için kötü sonuçlanmıştı. Takım sezonu 8. sırada bitirmiş ve camianın sabır eşiği kırılmıştı.
Yeni sezon öncesi Fenerbahçe yönetimi önemli transferler gerçekleştirdi. Başkan Tahsin Kaya ve futbol şube sorumlusu, geleceğin başkanı, Metin Aşık, Alman Milli Takımı kalecisi Toni Schumacher’in transferini bitiriyor, bu transferin yankıları ülke sınırlarını aşıyordu.
Aynı dönemde Sakaryaspor’dan Oğuz ve Aykut da transfer ediliyor, takımın başına da Todor Veselinoviç getiriliyordu. Fenerbahçe’nin fırtına gibi estiği bu sezonda eşya piyangosu biletleri 5.000 liradan satışa çıktı. Çekiliş tarihi olarak 19 Mayıs belirlense de, çekiliş 19 Ağustos’a erteleniyor, ödül olarak konulan 5 adet ev ve 10 adet otomobilin tamamının satılmayan biletlere çıkması, basında “Piyango Fenerbahçe’ye vurdu” başlığı ile haber oluyordu.
1996
Ali Şen’in başkan olmasıyla futbol takımının 6 yıl aradan sonra şampiyon olduğu 1995-1996 sezonunda piyango organizasyonunu yönetim kurulunun muhasip üyesi Mehmet Ali Aydınlar üstlenmişti. Daha önce yaşanan ertelemeler göz önüne alınarak çekiliş tarihinin 30 Ağustos olarak belirlendiği piyangonun biletleri 500.000 liradan satışa sunulmuştu. 150 Milyar lira gelir beklenen piyango için basılan 400.000 biletin 326.000 adedi piyasaya sürüldü ve çekilişin yapıldığı 30 Ağustos tarihinde yetkililer 142.000 biletin satıldığını açıkladılar. Elde edilen 71 Milyarlık gelir, kulübün hedeflediğinin yarısıydı.
Yüzüncü Yıl Eşya Piyangosu
2007 yılında 100. yaşını kutlayan Fenerbahçe’nin yaptığı bir çok değerli organizasyondan biri de eşya piyangosu düzenlemek oldu. 28 Nisan’da çekileceği açıklanan piyango biletleri 10 yeni lira fiyatla ve üzerinde Başkan Aziz Yıldırım ve Muhasip Üye Murat Özaydınlı imzasıyla satışa çıktı. Toplamda 3 daire ve 11 otomobilin ödül olarak yer aldığı piyango, 11 yıl aradan sonra kulübün düzenlediği ilk piyangoydu. Bu piyangoyu diğerlerinden ayıran en büyük özellik, yenilenen stadyumdan 326 adet kombine biletin de ödüller arasında yer almasıydı.
2021 : İlk Dijital Piyango
2007’den sonra yapılan ilk piyango organizasyonunu diğerlerinden ayıran özelliği, dijital biletlerin satışının www.nesine.com üzerinden yapılıyor olması. Linke tıklayarak satın alınabilecek piyango biletlerinin bedeli ise 5 tl olarak belirlenmiş durumda. Bugün itibariyle satışa sunulan biletlerin yarısının satıldığını, satışın yapıldığı web sitesinde yer alan sayaçtan anlıyoruz.