Spor Âlemi dergisinin 31 Ağustos 1922 tarihli nüshasında yer alan “Cephede Futbol” haberinde, iki çok güzel fotoğraf var. Keşke yüksek çözünürlüklü olanları bulabilsek de bir yerlere (en başta Fenerbahçe Stadyumu’na veya Kadıköy’e, sonra da diğer spor alanlarına) ebediyen nakşedebilsek.
Cephede Spor: Çolak Kemal Beyefendi’nin takımıyla Kazım Paşa’nın takımı arasında yapılan iki müsabakanın birincisinde bire karşı iki sayı ile Kemal Beyefendi’nin takımı galip, ikincisinde berabere kalmışlardır.
Kemal Bey’in takımında Kadri, Kami, Fahri Beyler… Kazım Paşa’da İzzet, Adnan, Cevad, Refik, Hüsnü Beyler temayüz etmişlerdir.
Son hafta cephe karargahında müteşekkil futbol takımıyla Kemal Beyefendi’nin takımı arasında icra edilen maça Mustafa Kemal Paşa Hazretleri, Fevzi, İsmet, Yakub Şevki, Nureddin, Fahreddin Paşalar hazeratı ile Kemal Beyefendi ve pek çok büyük rütbeli ümera ve zabitan gelmişler, müsabakaya da atlayıcı İzzet Bey hakem intihap edilmişti.
İlk dakikadan itibaren Kemal Bey’in takımı daima topu cephenin kalesi önünde dolaştırmaya başladıysa da kalecinin mahareti sayı yapılmasına mani oluyordu.
Cephe takımında Anadolu kulübünden Ferid, Tayyareci Zeki, Hüsnü ve Hacı Beyler çok fedakarane çalışmışlarsa da nihayette müsabaka berabere neticelenmiştir.
Spor Âlemi Dergisi – 31 Ağustos 1922
Fotoğraf-1) Anadolu’da Spor… Cephe futbol takımı ile Kemal Beyefendi futbol takımı. (Ayakta beyazlılar cephe-kırmızı beyaz oturanlar Kemal Beyefendi takımıdır)
Fotoğraf-2) Kazım Paşa takımı ile Kemal Beyefendi takımının müsabakadan evvel aldırdıkları fotoğraf. (Beyazlılar Kazım Paşa takımıdır)
Fenerbahçe tarihinin en çok Türkiye şampiyonluğu kazanan beş isminden birisi olan ve Fenerbahçe’ye hem futbolcu, hem teknik direktör, hem de Başkan olarak hizmet eden “Büyük” Fikret Arıcan‘ın kitabından pasajlar ile karşınızdayız. Huzurlarınızda: Büyük Fikret Bölüm XI
Kaleci Bedii takıma yerleştiğinde Hüsamettin ve “Uzun” lakabı ile anılan Necdet aynı seviyede üç kalecimizdi. Tercih çok güçtü. Takımda oynamayan gücenir, burulurdu. Fakat zamanla bu iş de kendiliğinden halloldu.
Bir ecnebi maçı oynayacaktık. O gün kalede Bedii vardı. Ama kendisinin büyük mazereti olduğundan yerini Uzun Necdet’e bıraktı. Necdet de kadar güzel oynadı ki, maçı seyreden Sayın Orgeneral Fahrettin Altay maçtan sonra Necdet’i tebrik etmekten kendini alamadı. Bu başarı “Kazanan takım değişmez” kaidesine uygun olarak bir süre gitti…
Bütün üstün vasıflarına rağmen Bedii hastalanmış, ameliyat olmuş, daha sonra babasının ölümüyle takımdan uzak kalarak formdan düşmüştü. Böylece futbolu bırakmak zorunda kaldı. Esasen kendisi yüksek tahsilli bir gençti ve sigortacılık mesleğinde ilerleyerek umum müdürlük seviyesine erişti. Bu durumda futbol oynamıcıak onun için zaten çok zordu.
Zamanla Uzun Necdet de kulübümüzden ayrıldı. Biz yine fedakâr ve vefakâr kalecimiz Hüsamettin’e kalmıştık. Bu satırları yazarken Hüsamettin’in fedakârlığına değinmek isterim.
Beşiktaş’la bir şampiyonluk maçı için Kadıköy sahasında karşılaşacaktık. Siyah – Beyazlıların her şeyi sayılan Şeref Bey ölmüştü ve O’nun hatırasına saygı göstermemiz gerekiyordu. Maç başında yapılan bir dakikalık saygı seremonisinin bizim takıma hiç yaramadığı söylenebilir. Neşem yine kaçmıştı. Yapmamak olmazdı. Göğsümüze matem işareti olarak siyah kurdele taktık ve sahaya çıktık. Mağlubiyetimiz halinde Beşiktaş şampiyon olacaktı. Büyük bir mücadele oldu ve Beşiktaş çok baskılı oynadı. Biz beraberliği kurtarmak istiyorduk. O gün Beşiktaş’ın bütün akınlarını Hüsamettin fedakâr biçimde önlüyordu. Ancak maçın son dakikasında elinin parmağı kırılmaz mı? Ben yanına gittiğimde Beşiktaş kaptanı Hakkı’da oradaydı. Elinin orta parmağı ters dönmüştü. Onu düzelttiler ve Hüsamettin elini sardırmadan “Takımı kalecisiz bırakmam. Ben oynayacağım” diye tutturdu ve oynadı. Son dakikada Hakkı’nın gollük bir şutunu kurtardıktan sonra Hakkı bana dönerek, “Herif ölse bugün O’na gol atamayacağız” dedi. Oyun böylece berabere son buldu biz de şampiyon olduk. Hüsamettin’in buna benzer fedakârlıkları çoktur.
Bu arada emektar Lebib’i de unutmamak gerek. Bir maçta omuzu kırıldı. O da oyunun sonuna kadar devam etti. Bu gibi misaller her Fenerbahçeli sporcu için mümkündür. Sporcularımızın bu gibi fedakârlıkları daima yapacaklarından eminim…
Çok Sevdiğim Galatasaraylı Suphi Batur ile Aramızda Geçen Bir Olay
Uzun yıllar Galatasaray’a yenilmiştik. Takımımız o sene büyük bir çalışma devresine girerek liglere hazırlanmıştı. O zaman lig ve şilt şampiyonlukları aynı yıl içinde yapılmaktaydı. Bu iki müsabaka için de Galatasaray’la mücadele ettik. Ligde hedefimize kavuşmuş ve Sarı – Kırmızılıları 3-2 yenmiştik.
Sıra şilt maçına gelmişti. Solaçık oynadığım için Galatasaray’da sağhaf oynayan Suphi Batur ile mücadele edecektik. Oyun büyük bir hız ve hırs içinde başladı. Galatasaray ligin rövanşını almak isterken biz yılın son meyvesini toplamak istiyorduk. Seyirciler Suphi Batur’a “Kuş” adını takmışlardı. Top bana gelince bir ağızdan “Kuş… Kuş…” diye bağırıyorlardı ve onu sinirlendiriyorlardı… Suphi Batur’un bu tezahürattan bana sert hareketler yapması da seslerin daha çok yükselmesine sebep oluyordu…
Zeki ikimizin arasına uzun bir top attı. Suphi Batur uzun bacaklarıyla yavaş, bense kısa bacaklarımla hızla koşarak topa yetişmeye çalıştık. Suphi ağabey benden önce yetişti ve topa dokundu. Kaleci Avni de topu almak için çıkmıştı. Falsolanan top Sarı – Kırmızılı filelere gitti. Gençliğimden olacak Suphi ağabeyin yanına yaklaştım, “Eh Suphi ağabey… Şimdi maçtan sonra Fenerbahçeliler seni omuzlarına alacaklar. Herhalde iyi bir şey…” dedim. Bana çok kızdı… Az sonra bir top sürüyordum… Bana bir çelme taktı… Durmadım ve sürmeğe devam ettim. Baktım oyuncularda hiçbir hareket yok… O zaman durdum ve hakem Hamdi Emin Bey’in bir düdük çaldığını işittim… Bana sahadan çıkmamı söylüyordu… Sebebini sordum, “Düdük çaldığım halde durmadın ve seyircileri tahrik ettin, çık dışarı…” dedi. Galatasaray’a da penaltı vermişti. Zeki Bey penaltıyı gole çevirdi maçı 3-1 kazandık fakat çok üzgün izledim maçı saha kenarından… Hamdi Emin Bey’in bu kararı maç yöneten hakemlere ve kendisine hücum eden futbolculara bir ders olmalıdır…
Zeki Bey’in Beni İlk ve Son Haşlaması
Ankara’da Ankaragücü ile bir deplasman maçı oynuyorduk. Maça yenik başlamıştık. Çok kötü bir futbol çıkarıyorduk. Devre arasında soyunma odasına geldiğimizde Zeki Bey çatık kaşlarla bütün futbolcuları haşlamaya başladı. Doğrusu ya ben üstüme almamıştım. Sonunda bana döndü ve “Sen ne biçim oynuyorsun? Biraz çalış ve doğru oyna…” dedi. Şaşırmıştım. Ona elimden geleni yaptığımı söyleyecek oldum… Bana ters ters bakarak, “Ben Fikret’ten Fikret gibi oyun beklerim… Fikret’i Fikret’le mukayese ederim. Kendine gel ve çalış…” dedi… Çok utanmıştım. Bu sözlerin ışığı altında sahaya çıktık ve ikinci yarıda fırtına gibi oynayarak maçı 4-1 aldık… Bu sözleri hiç unutmam ve her sporcunun kendisine düstur edinmesini isterim…
(DEVAM EDECEK)
Fotoğraf-1) Yabancı takımlardan biriyle yaptığımız maç öncesinde Hüsnü’lü Fenerbahçe takımı.
Fotoğraf-2) Fenerbahçe’nin Galatasaray’ı 1-0 yendiği ve şampiyon olduğu maçın devre arası. Soldan sağa: Nihat, Lütfü, Celal, Cevat, Zeki, Rasih, Fikret Arıcan, hakem Nuri Bosut, Şaban ve Tevfik.
Fotoğraf-3) Büyük yakınlık gördüğümüz Sovyetler Birliği’nde okuyan bir Türk talebesi ile çektirilen resim.
Bundan 93 yıl önce Ankara turnesine çıkan Fenerbahçe’nin Muhafızgücü ile yaptığı maç nasıl bir öneme sahipmiş? Maçı kimler izlemiş? Bu soruların yanıtı bile 1959 öncesi şampiyonluklar meselesinde Fenerbahçe’nin hakkını almasına yeter! Bu haber sadece Fener Muhafıza karşı haberi değil, 1927 Türkiye Şampiyonu ile İstanbul’un en büyük takımı Fenerbahçe oynuyor… Keyifli okumalar….
Dün İstiklal spor meydanı Ankara sporunun tarihî bir gününü yaşadı.
Fenerbahçe ve Muhafız Gücü kendilerini seyre gelen kesif bir halk kütlesi önünde güzel ve temiz bir futbol oynadılar.
Hava çok güzeldi. Hafif bir rüzgâr esiyordu. Tribünler hıncahınç dolu idi. Bundan başka tel örgülerin etrafı binlerce meraklılarla çevrilmişti.
Başvekil İsmet Paşa Hazretleri, Maliye Vekili Saraçoğlu Şükrü Bey, Ordu Müfettişleri Fahrettin, İzzettin, Sait ve Şurai Askerî Azasından Cevat, Yakup Şevki ve Büyük Erkâni Harbiye İkinci Reisi Asım Paşalar da maça gelmişlerdi. Daha birçok erkân ve ümera ve Meb’us Beyler de bulunuyorlardı.
Tam saat dörtte sarı lacivertliler alkışlar arasında sahaya çıktılar. Arkadan kırmızı formalarile Muhafızlar göründü. Her iki taraf sürekli alkışlarla karşılandılar. Kaleler intihap edildi. Hakem Naim Bey oyun başlamadan evvel tenbihatta bulundu. Bayraklar teati edildi ve oyun başladı.
Fener rüzgârı lehine almıştı. Takımlar şöyle teşekkül etmişti:
Fener’in İstanbul’da Galatasaray’a çıkardığı takımdan yalnız Cevat Bey yoktu. Buna mukabil Muhafız Gücü, dün de yazdığımız gibi, Talat ve Nafiz Beylerden mahrumdu. Bir buçuk saat zarfında bu yokluk daima nazara çarptı durdu.
Oyun Fenerbahçelilerin mütemadi hücümlarile ve Muhafızların müdafaasile geçti. Muhafız çok canlı ve fedakârane oynuyordu. Fenerlilerin mütemadi akınları, bu fedakâr müdafaa hattında kırılıyordu. İlk golü Zeki Bey, Fener lehine 38inci dakikada yaptı. Haftaymın hitamına doğru Fikret Bey, ikinci sayıyı kaydetti. Birinci kısım sıfıra karşı iki ile Fenerin galibiyetile neticelendi.
İkinci haftaymın 22inci dakikasında Salahattin Bey, güzel bir pas verdi. Sedat Bey, bu pastan istifade ederek topu Fener kalesinin ağlarına attı. Bu gol iki tarafa da yeni bir kuvvet vermişti. Hücumlar daha sıklaştı. Etrafta heyecan arttı. Bu aralık Muhafız muhacimleri bir iki de fırsat kaçırdılar. Nihayet Zeki Bey üçüncü golü de yaptı ve on beş dakika sonra da oyun Fener’in galibiyetiyle bitti.
Her iki taraf da çok muvaffakıyetli ve temiz bir oyun oynadı. Bu bir buçuk saatlik temiz mücadele, hemen herkese futbolu sevdirmiş ve daima bu gibi maçlar seyretmek arzusunu vermiştir.
Muhafızın noksan takımla aldığı bu netice ve Fenerlilerin muvaffak oyunu şayanı tebriktir.
Çankaya-İmalatı Harbiye
Fener-Muhafız Gücü maçından evvel hakem Sedat Bey’in idaresinde İmalatı Harbiye-Çankaya birinci takımları arasında bir müsabaka yapılmıştır. Birinci haftaymda Çankaya bir gol yapmış ve ikinci haftaymda İmalatı Harbiye bir golle İmalatı Harbiye beraberliğini temin etmiştir. Bu müsabaka çok güzel ve heyecanlı olmuştur. Kuvvetler mütevazin idi, İmalatı Harbiye geçen haftaki oyununu gösterememişti, Buna mukabil Çankaya çok canlı idi.
Yarınki Maç İçin
Mıntıka Merkez Heyeti Reisliğinden: 8/12/929 pazar günü icra edilecek Fenerbahçe-GençlerBirliği maçında o gün için tevzi edilmiş serbest duhuliye kartlarından maada hiç bir duhuliye kartı muteber değildir. Maç saat 14’tedir.
7 Aralık 1929 | Hakimiyet-i Milliye Gazetesi
Dünkü heyecanlı maçta Şurayi Askeri azaları ve Meb’us Beyler.Maçın en heyecanlı dakikası: Muhafız kalecisi topun girmesine mani olurken.Fenerbahçe ve Muhafız Gücü birlikte.Maçı seyreden halk.Tarafeyn kaptanlarile hakem.Muhafız Gücü Reisi ile Fenerbahçe Reisi