Etiket: Fazıl Eldem

  • Zamkinos Kapısı

    Zamkinos Kapısı

    Ofsayd Osman’ı tanır mısınız? Hayır, Sadri Alışık’ın beyaz perdede hayat verdiği muhteşem karakterden bahsetmiyoruz. En az o kadar muhteşem başka bir Ofsayd Osman daha var. Bir nevi hakikisi! Aşağıda 13 Mart 1950 tarihli Öz Fenerbahçe‘den Taksim Stadı’ndaki Zamkinos kapısı hikayesini okuyacağınız Ofsayd, Ahmet Rasim’in de torunu olan ünlü müzik adamı Osman Nihat Akın… Eserleri arasında “Bir İhtimal Daha Var O Da Ölmek Mi Dersin”, “Körfezdeki Dalgın Suya Bir Bak Göreceksin”, “Yine Bu Yıl Ada Sensiz İçime Hiç Sinmedi” gibi şaheserlerin de bulunduğu Osman Nihat Akın, 25 Ekim 1959’da aramızdan ayrıldı. Gitmeden önce müthiş bir Fenerbahçelilik ve sayısız güzel spor yazısı bıraktı. İşte onlardan biri…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Zamkinos Kapısı

    Daha önce biz mi Mısır’a gitmiştik? Yoksa onlar mı İstanbul’a gelmeyi düşünmüşlerdi?. Hiçbirinin farkında değilim. Yalnız içlerinde Prenslerin de bulunduğu bir Mısır takımı ile Fenerbahçe’nin maçı var! dediler. Kadıköyü’nde birkaç arkadaş küçük bir kafile halinde yola çıktık. Garibi şu ki; bizim kafilede de züğürtlükten kinaye kendisine “Prens” lakabı taktığımız Mustafa adlı kekeme bir arkadaşımız vardı. Eşek yükü ile dayak yediği halde bedavacılıktan bir türlü vazgeçmeyen Mustafa’yla yolda bir hayli takılmıştık. Taksim Kışlası’nın kalın duvarları önüne gelince hep birlikte kandilli bir selam çakıp :

    • İçeride tekrar buluşmak üzere şimdilik sizi yalnız bıraktığımızdan dolayı özür dileriz. Zatıaliniz Zamkinos kapısından cızz!

    Deyip onu orada bıraktık. Zamkinos kapısı kekeme Mustafa’nın süzüle süzüle girdiği demir bir parmaklıktı. Bu kapı şimdi bir tümen mevcutlu zevatı muhteremin göğsünü gere gere içeriye girdiği bir kapı haline geldi. Medeniyet başka bir şeydir vesselâm!…

    Neyse mesele orada değil ve bizi de alakadar etmez… Biz staddan içeri girdiğimiz zaman maç başlamış, Fenerbahçe Mısır kalesini adeta abluka altına almıştır.

    • Hakimiyet bizde…
    • Baskı altındalar!.
    • Hacıların kazanı kaynıyor!. gibi matraklarla tahta saloşlar üstünde dalga geçerken Prens hazretleri Kadri’yi atlatıp arkasından bomba gibi bir şut çekerek bize gol atmasın ı?

    Hacılardan evvel bizim akıbetimiz belli olmaya başladığı için artık tribün esprileri sona ermiş, onun yerine gırtlağımız paralanıncaya kadar :

    • Haydi Alâaaa!.
    • Koyuver Zeki’ii!.
    • Ortala Bedi’ii!..

    Diye nâralar atmaya başlamıştık. Nitekim Alaaddin bizim sözümüzü yerine getirerek, birinci haftaymın son dakikalarına doğru öyle bir burun çekti ki, Mısır kalecisi Rüstem Paşa hazretleri topun nereden girdiğini dahi fark edemedi. Birinci haftayımı 1-1 berabere bitirdik ama biz de bittik.

    İkinci Yarı

    İkinci haftaym yine aynı sür’atle başladı. Daha henüz birkaç dakika geçmemişti ki, Fenerbahçe’de o gün sağ açık oynayan Haydar, topu kaptığı gibi öyle bir sürüş sürdü ki olur şey değil… Bir kaleden öbür kaleye kadar devam eden bu sürüş esnasında hiç kimseye takılmadı. Fakat şut çekmek için bir zaviye bulamadığı gibi, topu da kaptırmamak gayreti ile güzel bir orta yaptı. Suat bu topu yere indirmeden bir vole..

    • Gol!. Vaziyet 2-1 Fenerbahçe lehinde..

    Bu golden sonra çocuklar müdafaaya çekildiler. Aman yarabbiii!..

    Kadri’nin o günkü hali hiç gözümün önünden gitmiyor. Şimdi tekmeleriyle meşhur olan (Eker-Biçer) o günkü Kadri’nin yanında bir teşrifatçı kadar nazik kalırdı.

    Fenerbahçe’nin 2-1 galibiyeti ile neticelenen bu maçtan sonra, Galatasaray da aynı takımla bir maç yapacaktı. Bundan evvel, Fenerbahçe’yi üst üste iki defa yendikleri için:

    • Adaaam sende!.. Biz Fener’i iki defa yendikten sonra Fener’in yendiği takımı da yeneriz!.

    Diyorlardı. Böyle düşünmekte ve bu şekilde hesap etmekte belki hakları da vardı. Lakin netice ne oldu bilir misiniz?

    Bu neticeyi bugün dahi söylemeye dilim varmıyor! Fakat tarihin bildiğini halden saklamaya ne lüzum var?

    Hacı beyler Galatasaray’a çorap satar gibi yarım düzine gol attılardı!.

    Görüyorsunuz ya ben neler bilirmişim de söylemezmişim.

    Ofsayd / 13 Mart 1950 – Öz Fenerbahçe


    Not : Osman Nihat Akın’ın bahsettiği maç, 20 Ağustos 1926’da Taksim Stadyumu’nda oynanan Fenerbahçe-El İttihat maçı… Fenerbahçe bu maça; Nedim Kaleci, Sabih Arca, Kadri Göktulga, Şevki, Cevat Sayit, Fazıl Eldem, Haydar Aşan, Alaaddin Baydar, Sedat Taylan, Bedri Gürsoy on biriyle çıkmıştı.

  • Fenerbahçe’nin Ankara’ya İlk Gidişi

    23 Haziran 1926 tarihli Cumhuriyet gazetesinde maçın haberi.

    Dönemin önemli gazetelerinden Cumhuriyet gazetesinde, Fenerbahçe’nin Ankara’ya ilk seyahati… Keyifli okumalar.

    * * * * * *

    Fenerbahçe – Muhafızgücü Müsabakası

    Fenerbahçe Ankara’da Muhafız Gücü takımını sıfıra karşı iki sayı ile mağlup etti.

    Hususi muhabirimiz yazıyor. (Ankara 23)

    Tren müzik ve istikbale gelen sporcuların alkışları arasında ağır ağır istasyona girdi. Misafirler büyük bir samimiyet ve muhabbetle karşılandı. İstasyonda Muhafızgücü binasında bir müddet istirahatten sonra kendilerine tahsis olunan Gazi Numune Mektebi’ne geldiler.

    Saat 13:00’dan itibaren istasyon caddesi sahaya doğru akan halk ve otobüslerle doluştu. Herkes büyük bir merak ve heyecanla İstanbul’un sevimli kulübünün yüksek oyununu görmek için havanın müthiş sıcaklığına rağmen erkenden sahaya koşuştu.

    Tribünler tamamıyla dolmuş, açıkta kalanlar öbek öbek şemsiyeler altında sahaya çıkacak yirmi iki genci bekliyordu.

    Her tarafta çalınan müzikle beraber yükselen bir uğultu var : Fenerbahçe çok kuvvetli imiş!.. Herhalde beş altı tane atacak?..  Muhafız’dan Kamil Bey rahatsızmış!. Oynamayacak.

    Saat 17:30’da mızıka muhafız marşını çalarken sağ kapıdan Fenerliler ve soldan Muhafızgücü çılgın alkışlar arasında sahaya çıktılar. Mutad merasim yapıldı. Resimler çekildi. Kale alındı. Takımlar şu suretle dizildi :

    Fenerbahçe Takımı :
    Hamit
    Sabih – Kadri
    Fazıl – Cevat – Ulvi
    Bedri – Sedat – Zeki- Alaaddin – Haydar

    Muhafızgücü Takımı :
    Edip
    Nuri – Sudi
    Nafiz – Talat – Kadri
    Lütfü – Cemal – Kamil – Selahattin – Niyazi

    Hakem İbrahim Turgut Bey.

    Oyun başladı. Top mütemadiyen ortada dolaşıyor. Fener’in sağdan bir hücumu.. Korner atıldı. Ufak bir kargaşalık.. Muhafız müdafaası kendi kendilerine ilk golü yaptılar. Mızıka ile beraber alkış yükseldi : Bravo Fener…

    Daha oyunun ilk anlarında yapılan bu sayı Fener’in büyük zaferini bekleyenlerin imanını sağlamıştır. Diğer tarafta hafif bir yeis, fakat manasız bir golün verdiği yeis kaplamıştı. Bundan sonra oyun tamamıyla Muhafız’ın hücumu altında mütemadiyen kaçırılan muhakkak sayılarla geçiyordu. Birinci parti sıfır – bir Fenerlilerin galebesiyle bitti.

    İkinci parti Muhafız’ın hücumuyla başladı. Sağdan soldan Fener kalesine akan Muhafız hücumları bazen Kadri ve Sabih Beylerin fedakarane oyunuyla fakat ekseri Muhafız’ın mutlak şanssızlığıyla bir netice vermiyordu. Çekilen ve muhakkak sayı nazarıyla bakılan şutlar ya direğe çarpıyor veya sürünerek çıkıyordu. Oyun Muhafız’ın tam bir hakimiyeti altında cereyan ederken Fener’in sağdan yaptığı bir hücum golle neticeleniyor. Oyun böylece bitti.

    Nasıl oynadılar?

    Fenerliler : Çok çalıştı. Bilhassa kaleci Hamit ve müdafi Sabih ve Kadri Beyler galibiyetin amili idiler. Bedri, Zeki ve Alaattin Beyler fedakar bir uzuvdu. Fenerlilerin en zayıf noktası muavin hattı idi. Bilhassa cenah muavinler.

    Muhafızgücü : Çok büyük talihsizliğine rağmen tamamıyla hakim ve güzel oynadı. Kaleci Edip Bey başta olmak üzere Sudi, Talat, Nafiz Beyler müdafaa ve Cemal, Kamil ve Selahattin Beyler muhacim ruhu idiler. Hakem vazifesini çok bitarafane yaptı.

    Oyunda hazır bulunan Kazım Paşa ve Necati Bey, mıntıka ve Muhafızgücü reisi İsmail Hakkı Bey’i takımının gösterdiği yüksek muvaffakiyetten dolayı tebrik etti.

    Perşembe günü muhtelitle maç var. Ankara muhteliti, Turan kulübünün iştirak etmeyeceğine nazaran biraz zayıf teşkil edilecektir. Muhtelitten fazla ümit beklemek doğru olmamakla beraber kuvvetli bir azmin karşısında değişebilir (*).

    – – – – – –

    (*) Değişmedi. Fenerbahçe birkaç gün sonra Ankara karmasıyla yaptığı maçı, bu sefer 3-0 kazanacaktı.

  • Fenerbahçe Ankara’da

    Fenerbahçe Ankara’da

    Fenerbahçe, hayat macerasına İstanbul’da başladı ama halkın içinden çıkan kulübün Anadolu’nun dört bir yanında “candan öte” sevilmesi fazla zaman almadı. Muvakkar Ekrem Talu’nun “Fenerbahçe Sevgisi” yazısını hatırlarsınız. İşte huzurlarınızda, Cumhuriyet gazetesinden bir haberle, Fenerbahçe’nin Ankara’ya ilk seyahati! Fenerbahçe Ankara’da krallara layık bir şekilde karşılandı. Ne de olsa halkın gönlünde taht kurmuştuk… Keyifli okumalar.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Fenerbahçe Ankara’da

    Fenerbahçe Ankara’da Muhafız Gücü takımını sıfıra karşı iki sayı ile mağlup etti.

    Hususi muhabirimiz yazıyor. (Ankara 23)

    Tren müzik ve istikbale gelen sporcuların alkışları arasında ağır ağır istasyona girdi. Misafirler büyük bir samimiyet ve muhabbetle karşılandı. İstasyonda Muhafızgücü binasında bir müddet istirahatten sonra kendilerine tahsis olunan Gazi Numune Mektebi’ne geldiler.

    Saat 13:00’dan itibaren istasyon caddesi sahaya doğru akan halk ve otobüslerle doluştu. Herkes büyük bir merak ve heyecanla İstanbul’un sevimli kulübünün yüksek oyununu görmek için havanın müthiş sıcaklığına rağmen erkenden sahaya koşuştu.

    Tribünler tamamıyla dolmuş, açıkta kalanlar öbek öbek şemsiyeler altında sahaya çıkacak yirmi iki genci bekliyordu.

    Her tarafta çalınan müzikle beraber yükselen bir uğultu var : Fenerbahçe çok kuvvetli imiş!.. Herhalde beş altı tane atacak?..  Muhafız’dan Kamil Bey rahatsızmış!. Oynamayacak.

    Maç Başlıyor

    Saat 17:30’da mızıka muhafız marşını çalarken sağ kapıdan Fenerliler ve soldan Muhafızgücü çılgın alkışlar arasında sahaya çıktılar. Mutad merasim yapıldı. Resimler çekildi. Kale alındı. Takımlar şu suretle dizildi :

    Fenerbahçe Takımı :
    Hamit
    Sabih – Kadri
    Fazıl – Cevat – Ulvi
    Bedri – Sedat – Zeki- Alaaddin – Haydar

    Muhafızgücü Takımı :
    Edip
    Nuri – Sudi
    Nafiz – Talat – Kadri
    Lütfü – Cemal – Kamil – Selahattin – Niyazi

    Hakem İbrahim Turgut Bey.

    Oyun başladı. Top mütemadiyen ortada dolaşıyor. Fener’in sağdan bir hücumu.. Korner atıldı. Ufak bir kargaşalık.. Muhafız müdafaası kendi kendilerine ilk golü yaptılar. Mızıka ile beraber alkış yükseldi : Bravo Fener…

    Daha oyunun ilk anlarında yapılan bu sayı Fener’in büyük zaferini bekleyenlerin imanını sağlamıştır. Diğer tarafta hafif bir yeis, fakat manasız bir golün verdiği yeis kaplamıştı. Bundan sonra oyun tamamıyla Muhafız’ın hücumu altında mütemadiyen kaçırılan muhakkak sayılarla geçiyordu. Birinci parti sıfır – bir Fenerlilerin galebesiyle bitti.

    İkinci parti Muhafız’ın hücumuyla başladı. Sağdan soldan Fener kalesine akan Muhafız hücumları bazen Kadri ve Sabih Beylerin fedakarane oyunuyla fakat ekseri Muhafız’ın mutlak şanssızlığıyla bir netice vermiyordu. Çekilen ve muhakkak sayı nazarıyla bakılan şutlar ya direğe çarpıyor veya sürünerek çıkıyordu. Oyun Muhafız’ın tam bir hakimiyeti altında cereyan ederken Fener’in sağdan yaptığı bir hücum golle neticeleniyor. Oyun böylece bitti.

    Nasıl oynadılar?

    Fenerliler : Çok çalıştı. Bilhassa kaleci Hamit ve müdafi Sabih ve Kadri Beyler galibiyetin amili idiler. Bedri, Zeki ve Alaattin Beyler fedakar bir uzuvdu. Fenerlilerin en zayıf noktası muavin hattı idi. Bilhassa cenah muavinler.

    Muhafızgücü : Çok büyük talihsizliğine rağmen tamamıyla hakim ve güzel oynadı. Kaleci Edip Bey başta olmak üzere Sudi, Talat, Nafiz Beyler müdafaa ve Cemal, Kamil ve Selahattin Beyler muhacim ruhu idiler. Hakem vazifesini çok bitarafane yaptı.

    Oyunda hazır bulunan Kazım Paşa ve Necati Bey, mıntıka ve Muhafızgücü reisi İsmail Hakkı Bey’i takımının gösterdiği yüksek muvaffakiyetten dolayı tebrik etti.

    Perşembe günü muhtelitle maç var. Ankara muhteliti, Turan kulübünün iştirak etmeyeceğine nazaran biraz zayıf teşkil edilecektir. Muhtelitten fazla ümit beklemek doğru olmamakla beraber kuvvetli bir azmin karşısında değişebilir (*).

    – – – – – –

    (*) Değişmedi. Fenerbahçe birkaç gün sonra Ankara karmasıyla yaptığı maçı, bu sefer 3-0 kazanacaktı.