Etiket: Fazıl Küçük

  • Fikir ve Prensip

    Fikir ve Prensip

    Fenerbahçe’nin 2022 Malî Genel Kurulu’nda yaşananlar, bir “Kongre Adabı” tartışması yarattı. Biz de 1967 yılına gidelim ve yıllık genel kurul önesinde yaşananlara bir bakalım istedik. Başlıktaki gibi ağız kavgası mı yoksa sonda iddia edildiği gibi fikir ve prensip mücadelesi mi? Her halükarda enteresan bir metin… Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Fenerbahçe’de Ağız Kavgası

    Başkan Ilgaz’ın iddialarını muhalefet listesinde bulunan Müslim Bağcılar ve Talha Altınbaşak cevaplandırdılar. Eski başkan İsmet Uluğ aday değil.

    Fenerbahçe Kongresi’ne iki gün kala karşı gruplara mensup liderler arasındaki söz düellosu kızışmış, bu arada Başkan Faruk llgaz’la eski ikinci Başkanlardan ve muhalefet listesi adaylarından Müslim Bağcılar birbirini ağır şekilde itham etmişlerdir, Muhalefetin Başkan adayı Talha Altınbaşak da, Ilgaz’ın “Fenerbahçe namuslu ellerdedir” sözüne karşı bir demeç vermiştir.

    Eski Başkanlardan Dr. İsmet Uluğ ise, iki taraftan da kendisine teklif yapıldığını açıklamış, fakat hiçbir listede yer almayı arzulamadığını bildirerek, “Bu yıl kulübümde vazife almak istemiyorum. Fenerbahçe’ye idare heyeti dışında bulunarak da hizmet etmek mümkündür, İki gruptan da beni rahat bırakmalarını rica ediyorum” demiştir.

    Ilgaz: “Bağcılar Fenerbahçe’ye kilit vurmağa kalkmıştı”

    Fenerbahçe kulübünde bize söz söyleyecek ve dil uzatacak kimsenin, en az bizim kadar şahsiyet sahibi ve temiz mazisi olması iktiza eder.

    Müslim Bağcılar, Fenerbahçe kulübünde idareci iken Erol, Hilmi, Samim, Halil, M. Ali gibi güzide futbolcularımızı Adalet kulübüne götürüp, o kulübün idarecisi olduktan sonra da “Fenerbahçe’ye kilit vurduracağım” diyen kimsedir.

    Müslim Bağcılar, Fenerbahçe’nin Kıbrıs seyahatinde Fazıl Küçük, Rauf Denktaş, Osman Örek ve Türk erkânının hazır bulunduğu Türkiye Büyükelçiliği’nde Fenerbahçe şerefine verilen kokteylde kafile başkanı olarak “Benim iki hanımım var; biri Türk, biri Rum. Gül gibi geçinip gidiyorlar. Siz de burada öyle yapın” seklinde beyanat vererek Hariciye Vekâletimize şikâyet edilen kimsedir.

    Müslim Bağcılar, Fenerbahçe’nin her nezih toplantısında göbek atarak nezahetini bozan kimsedir,

    Müslim Bağcılar, Fenerbahçe balosunda arttırmaya çıkan imzalı topa yüz lira vermeyerek çıplak dansözün göğsüne bin lira sıkıştıran kimsedir.

    Müslim Bağcılar, Fenerbahçe kulübünde kendi reklamı için transferi dejenere eden kimsedir.

    Müslim Bağcılar, futbolculara kulübün binliklerini sayarak ve el öptürerek fotoğraf çektirmeğe meraklı kimsedir.

    İşte Fenerbahçe’yi kurtarmağa (!) koşan ve şahsımıza dil uzatmağa çalışan vatanperverin (!) içyüzü. Takdir, sayın kongre azalarımızındır.

    Bağcılar: “Ilgaz başkanlığı parayla satın alan adamdır”

    Faruk Bey isterse başkan olur, çünkü bu iş parayla satın alınıyor. Elimde ve vesikalar var, beni bunları açıklamak zorunda bırakmasınlar.

    İki gün önce bana Ali Aladar ve Suphi Ergür vasıtasıyla kendi listesine girmesi için haber gönderdi.

    Faruk Bey maalesef çok kötü bir çığır açtı ve işi şahsiyata döktü. Şimdi ben de konuşacağım.

    Kıbrıs’taki sözlerimi bir ihanet vesikası gibi yüzüme vurduğunu sanıyor. O zamanki hükümetin Kıbrıs politikası onu gerektiriyordu. Lefter’in Kıbrıs kesimine geçtiği dedikoduları yayılmış, ben de “Ne olur geçmişse, ben de geçerim, başkası da geçer” demiştim. Bize Kıbrıs’a giderken “İyi geçinin” diye tenbihatta bulunmuşlardı. “Vize kalkacak” diyorlardı.

    Transfer işlerine gelince; futbolcu elimi öpmek istemiş, tekme mi atacaktım ya? Ben Fenerbahçe’ye hayatımı verdim. Ve bunun karşılığında 1 kuruş almadım, bir bardak suyunu içmedim kulübümün. Bir vakitler 50.000 liralık alacağımın altına çizgi çektiğimi kongre halkı bilir. Faruk Bey ne vermiştir kulübe? Benim Kıbrıs’taki konuşmalarımı tahrif edeceğine, yurda İngiliz Lirası yerine Türk parası getirdiğinin sebeplerini açıklasın. Osman Kavrakoğlu’nun bu usulsüzlüğü düzeltinceye kadar canı çıkmıştı.

    Bazı futbolcuları Adalet kulübüne götürdüğüm iddiası ise gülünçtür. O futbolcular Fenerbahçe’den kovulmuştur. Adalet idarecileri de bana telefon edip, bunların itimada şayan olup olmadığını sordular. Hepsinin dürüst olduğunu söyledim. Sokak ortasında mi kalsınlardı?

    Faruk Bey göbeğimle ç çok uğraşıyor. Para da yapıştırırım, gezerim de, Faruk bey göbeğimin kahyası mı?

    Sonuca geliyorum; bu tartışmalardan ben bir şey kaybetmem, Fenerbahçe kaybeder. Ben Fenerbahçeli futbolculara yıllarca babalık yaptım, hâlâ da yapıyorum, Selâhattin’i aldım, okuttum. Cihat’ı da öyle. Cihat, Melih, Murat’ın maaşlarını ben verdim, Faruk Ilgaz bugüne kadar kaç futbolcuyu okutmuş, kaçına yardım etmiş, kulübe kaç kuruş vermiş? Bunlardan bahsetsin.

    Yine söylüyorum, iktidarda bulundukları bir yıl içerisinde muvaffak olamamışlar, kulübü kötüye götürmüşlerdir.

    Fenerbahçe’yi kurtarmak için çalışan arkadaşların ricalarını kıramadım ve “Evet” dedim. Sevgi, saygı, para ile satın alınan bir şey değildir.

    Altınbaşak: “Fenerbahçe eskiden namussuz ellerde miydi?”

    Kurtarma faaliyeti yalnız namussuz ellere karşı yapılmaz. Sayını Ilgaz hafızalarını yoklarlar veya eski gazete koleksiyonlarını karıştırmak külfetine katlanırlarsa, kendilerinin de 1957’de kulübü kurtarmak amacıyla muhalif olarak mücadele ettiklerini hatırlarlar.

    O tarihlerde idare heyetinde Sayın Sporel, Sayın İsmet Uluğ, Küçük Fikret, Niyazi Sel, Müslim Bağcılar ve bendeniz gibi insanlar mevcuttu. Acaba Sayın Ilgaz o sırada kulübün namussuz ellerde olduğuna mı kâni idiler?

    Sayın Ilgaz, Fenerbahçe kulübünün bir lokali bulunduğuna işaret ederek; “Muhalifler toplantılarını orada yapmalıydılar” demektedirler. Bu zarureti kendileri için de düşünseydiler, bir müddet evvel bir sinemayı kiralamak suretiyle toplantılarını orada yapmazdılar. Ve o toplantıya münhasıran kendileriyle hemfikir olanları davetiyelerle çağırıp davetsiz gelen Fenerbahçelileri toplantıdan kovdurmazdılar.

    Sayın llgaz, bizleri zayıf olanların telaşı içinde buluyorlar. Telaş, kaybedecek şeyi olanlarda olur. Bizim kaybedecek hiçbir şeyimiz yoktur. İktidarda değiliz ki; onu kaybedecek olalım. Seçimde yenilirsek bunun şahıslarımız için bir nakise teşkil edeceğine de inanan insanlar değiliz. Kaldı ki, kulübümüzdeki seçim sonuçlarının hangi nevi gayretlerin mahsulü olduğu cümlenin malumudur. 800’ü aşkın kongre üyesi içinde sadece 400 kadarının iştirak hakkına sahip sayıldığı bir toplulukta, münhasıran seçim sonuçları haklıyı ve haksızı ortaya koyan kesin bir ölçü olamaz. Aksi düşünülseydi geçmişte müteaddit seçim kayıplarına uğrayan Sayın Ilgaz’ın, “Karşı taraf haklıymış” diyerek mücadeleyi terk etmeleri gerekirdi. Kendileri öyle yapmadıklarına göre bugün karşılarında yer alanların da aynı şekilde hareket etmekte haklı olduklarını kabul etmeleri gerekir. Yapılan fikir ve prensip mücadelesidir.

    Milliyet Gazetesi

  • Yavru Vatan Sarı Lacivert

    Yavru Vatan Sarı Lacivert

    Fenerbahçe’nin ilk Kıbrıs seyahati 1959 yılında gerçekleşti. Türkiye’de nereye gitse beraberinde neşe ve bereket götüren sarı kanaryalar sayesinde bu defa yavru vatan sarı lacivert renklere boyandı. Tapfereritter yazıyor.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    3 Haziran 1959

    Fenerbahçe’nin altın dönemlerinden birini teşkil eden 1958-59 sezonu, Kıbrıs tarihinde de kritik dönemeçlerden birinin geçildiği bir dönem.. 11 ve 19 Şubat 1959’da sırasıyla Zürih ve Londra’da imzalanan Antlaşmalarla Kıbrıs Cumhuriyeti’nin; Türkiye, Yunanistan ve Birleşik Krallık’ın garantörlüğünde, bağımsız bir devlet olarak 16 Ağustos 1960’ta kurulmasına karar verilmiş.. 

    7 Mayıs 1959’da ise Yunan Başbakanı Konstantin Karamanlis Ankara’yı ziyaretle Türk mevkidaşı Adnan Menderes’le görüşmüş ve varılan mutabakatları pekiştirmişler. Ada’dadaki Türkler de anavatanla bağlarını pekiştirmek istiyorlar.

    Kıbrıs tarihinin ivme kazandığı bu ortamda, Kıbrıslı Türklerin sarı-lacivertli takımı Doğan Türk Birliği Türkiye’den renktaşını Lefkoşa’ya davet ediyor. İki kulüp arasında gönül bağı da var: 1938 yılında (bugün Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nde yeralan) Limasol’da kurulan Doğan Türk Birliği’nin ilk sarı-lacivert formalarını da Fenerbahçe hediye etmiş.. 

    Fenerbahçenin Kıbrıs’a Daveti

    Davete karşılık Fenerbahçe Kulübü “Maçı 3 Haziran’da yapabiliriz” diyor. Zira takvim yoğun: 7 Haziran’da İstanbulspor’la Lig maçı var, ardından 10 ve 14 Haziran’da final maçları (rakip averajla Galatasaray olacak, ancak o tarihte Vefa da potada).. 

    1 Haziran’da uçakla Lefkoşa’ya giden Müslim Bağcılar başkanlığındaki Fenerbahçe kafilesi asker futbolcuları Can Bartu ve Necdet Çoruh’a yurtdışına çıkış izni alamadığı için bu oyuncularından mahrum. 

    Karşılaşma öncesinde Fenerbahçe Türkiye Ligi’nde grup liderliğini garantilemişken, Doğan Türk Birliği de Kıbrıs Türklerinin Liginin dördüncü sezonunda lider. İlk iki sezonun (1955-56 ve 1956-57) şampiyonu..   

    Fenerbahçe Kıbrıs’ta

    Kıbrıs’a daha önce Türk takımlarının gitmişliği var. Örneğin 1932 yılında Seyhanspor ağırlıklı Adana Karması maçlar yapmış. Ancak, Türk sporunun büyükleri arasından Kıbrıs’a giden ilk takım Fenerbahçe..

    Her şey Marşımızda geçen “Türkün kalbi sende atar” dizesindeki gibi.. Kıbrıs’ta Ankara Palas Oteline yerleşen Fenerbahçe’ye gösterilen ilgi muazzam. Fenerbahçe’nin büyük coşku altında Türk bayrağıyla çıktığı Lefkoşa Taksim Stadı’nda oynanan maçı izleyenlerden biri (yeni devlet kurulduğunda Cumhurbaşkanı Yardımcısı olacak olan) Kıbrıs Türklerinin siyasi lideri Dr. Fazıl Küçük. Yine dönemin (Hürriyet’le birlikte) en yüksek tirajlı iki gazetesinden Yeni Sabah’ın Lefkoşa bürosu karşılaşmayı kazanacak takım için bir kupa koyuyor ortaya.   

    Maçta Türkiye’nin “Sarı-lacivertlileri” daha baskın: Yaklaşık 10.000 seyircinin izlediği ve Ahmet Sami Bey yönetimindeki maçı “Özcan Arkoç (Şükrü Ersoy), Seracettin Kırklar, Basri Dirimlili, Avni Kalkavan, Osman Göktan, Akgün Kaçmaz, Mustafa Güven, (kaptan) Naci Erdem, Şeref Has, Lefter Küçükandonyadis, Ergun Öztuna” kadrosuyla oynayan Fenerbahçe Lefter’in üç, Şeref’in bir golüyle daha 28. dakikada 4-0 öne fırlıyor. Maçın sonucu mukadder gibi. Ama önemli olan dostluğun kazanması: Karşılaşmanın ikinci yarısında Doğan Türk Birliği kalesine Fenerbahçeli Özcan Arkoç geçiyor. Fenerbahçe kalesini ise Şükrü Ersoy devralıyor. 60. dakikada kazanılan penaltıyı ise kaleci Şükrü kullanıyor ve Özcan’ın koruduğu kaleye beşinci golü atıyor. 

    Maç 6-0 bitiyor ve Dr. Fazıl Küçük seyircilerin coşkun tezahüratları altında Yeni Sabah Kupasını Fenerbahçe kaptanı Naci Erdem‘e takdim ediyor. 

    Maç farklı bitmiş ama ne gam. Kıbrıs doyamamış Fenerbahçe’ye. İkinci bir maç teklifi, Fenerbahçe tarafından yoğun maç programı nedeniyle geri çevrilmek zorunda kalırken, 21 Haziran’da Doğan Türk Birliği İstanbul‘a iade-i ziyarette bulunuyor ve Fenerbahçe’nin genç takımına 6-2 mağlup oluyor… 

    Fenerbahçe daha sonra Kıbrıs’ı defalarca ziyaret edecek.

    Ancak, zamanın hırpaladıkları da var.. 1963’te Kıbrıs’taki ortaklık çöküyor ve 1974’e kadar Kıbrıs Türklerini acı, yokluk ve keder dolu yıllar bekliyor. Limasol’da dört asırlık Türk varlığı sona ererken Doğan Türk Birliği Girne’ye taşınıyor. Maçın kupasını ortaya koyan Yeni Sabah gazetesi 1964’te yayın hayatına son verirken, Lefkoşa Taksim Sahası ise halihazırda BM Barış Gücü (UNFICYP) denetimindeki ara bölgede kalıyor, hatta bir ara (2014) ralli parkuruna dönüştürülüyor. 

    Fenerbahçe’nin yolu Limasol’la 53 yıl sonra, bu defa Dışişleri Bakanlığı’nın özel izniyle kesişti. UEFA Avrupa Ligi’nde aynı gruba düştüğü AEL Limassol’la 25 Ekim 2012’de Lefkoşa’da karşılaştı ve gülen taraf 72. dakikada Egemen Korkmaz’ın golüyle Türkiye’nin “sarı-lacivertlileri” oldu. Nitekim AEL Limassol da sarı-lacivert renklere sahipti. Bu da bir tesadüf değildi: 1950-57 arasında bu takımın formasını giyen Kıbrıslı Türk yıldız Sevim Ebeoğlu, Rum/Yunan milli renkleri mavi-beyaz yerine başka renk tavsiyesi isteyen Kulüp Başkanı Nikos Solominidis’e, gönül verdiği Fenerbahçe’nin renklerini önermiş; önerisi kabul görünce de İngiltere’ye gidip yeni formaları alıp getirmişti.. 

    Ama 1959’daki ilk ziyaretin Fenerbahçe için anlamı başkaydı. “Yeşil Ada”ya mutlu gitmiş şen dönmüştü Fenerbahçe.. Ve Doğan Türk Birliği kendi liginde şampiyon olurken, Fenerbahçe de 14 Haziran’da ezeli rakibi Galatasaray’ı 4-0’la hezimete uğratmış ve Milli Lig’in ilk şampiyonluğunu kazanmıştı..

    Tapfereritter / Yavru Vatan Sarı Lacivert