Öz Fenerbahçe dergisinin fotoğraf albümü özelliğinden istifade ederek yazlık bir seriye başlıyoruz… Huzurlarınızda 1955 Fenerbahçe Hatıraları I. Keyifli seyirler…
Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu










Bir aylık bir fasıladan sonra… Başlangıç kolaya gelsin diye değil; her yazıya aynı girişi yazmak istiyoruz. Zira gerçekten çok büyük iş… Kıymetli büyüğümüz Mustafa Oduncu, Fenerbahçe tarihi için çok önemli bir iş yapıyor ve yurt dışı müzayede sitelerinden Fenerbahçe ile ilgili malzemeleri topluyor. Bu mesaiyi büyüten ve daha anlamlı bir hale getiren şey ise aldıklarını paylaşmaktan bir an bile imtina etmemesi. “Bunda ne var?” demeyin; kimlerin, neler sakladığını bilseniz, inanamazsınız. Halbuki Fenerbahçe tarihini bilmek herkesin hakkı. Daha doğrusu “Dünyanın en büyük sivil toplum kuruluşu” lafının hakkını vermek istiyorsak, tutulması gereken yol bu… Mustafa ağabey, Fenerbahçe Müzesi’ne bağışladığı maç broşürlerini halka açmak ve kolay ulaşılabilir hale getirmek adına bizlerle paylaştı. Huzurlarınızda “Tarihi Maç Broşürleri VII : 7 Ekim 1953 | Luton Town – Fenerbahçe” maçı broşürü…Bir yandan, bu gibi belgelere bakıp da adamların yetmiş sene önce geldiği bazı noktalara bizim hâlâ gelemediğimizi görmek de çok üzücü. Keyifli okumalar.
Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu







Broşürün PDF haline “buradan” ulaşabilirsiniz. | Tarihi Maç Broşürleri VII : 7 Ekim 1953 | Luton Town – Fenerbahçe

13 Mart 1955 tarihinde oynanan ve Fenerbahçe’nin 2-0 kazandığı maçtan sonra, müsabakanın yıldızları Lefter Küçükandonyadis ve Selahattin Ünlü o kadar çok tebrik edilmişler ki “Duşa hacet kalmadı” şakası yapılmış. Huzurlarınızda Necmi Tanyolaç’ın “Maçtan Notlar”ı… Keyifli okumalar…
Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu
Fotoğraflar: Sami Önemli, Memduh Yükman
Mithatpaşa Stadı’nda, seyirci ve alaka rekorunu gölgede bırakan dünkü Fenerbahçe-Galatasaray maçı, sportmence bir mücadele halinde geçti. Sarı-Lacivert ve Sarı-Kırmızılı ocağın çocukları 90 dakika müddetle ter döktükleri sahadan öpüşerek ayrıldılar. Tarihi maç, büyük heyecan öyle samimi ev sıcak bir “veda” jestiyle sona ermişti ki…
Mağlup Galatasaraylılar, sahayı başları önlerinde terk ederlerken, muzaffer Fenerbahçeliler, gökleri tırmalayan bir “tezahürat uğultusu” altında kaybolmak üzere olan prestijlerinin beratını tekrar ele geçiriyorlardı.
Mithatpaşa Stadı’nın seferberlik sığınaklarını andıran soyunma odaları koridorunda sevinçle, kederin hudutları çizilmişti. Sıra ile dizilmiş odaların kapıları üzerinde Galatasaray – Hakem – Fenerbahçe isimleri yazılıydı, Galatasaraylıların soyunma odasındaki matem âdeta duvarları delmiş de, koridora fırlamıştı. Kapının aralığından başımızı uzatacak olduk. Asık ve üzgün çehreli şahıs mütehakkim bir eda ile “Yasak” dedi, “Giremezsiniz”. Bu kesin sözlerin ve mana ifade ettiğin anlayıp, çaresiz oradan ayrıldık. Mağluba, sual sorulmaz, derler. Doğrudur…
Maçın muvaffak hakemi Mr. Dellow, Britanya’lılara has soğukkanlılıkla şöyle konuştu:
“Sahanın anormal şartlarına ve ağırlığına rağmen, oyunun muazzam bir süratle cereyan etmesi, şayanı hay ret ve tebriktir. İyi bir futbol mücadelesi oldu, Tarafların enerji ve iman, maça kalite kazandırdı.”
Fenerbahçelilerin soyunma odası açık şehir, ilan edilmişti. Her gelen, geçen bir kere oraya giriyor ve tebriklerini arz ediyordu. İdareciler, futbolular, mütemadiyen öpüşüp, kucaklaşıyorlardı. Günün kahramanlarından Lefter ve Selâhattin, o kadar çok öpülmüşler ki “Duşa hacet kalmadı” diye şakalaştılar. Bir aralık Lefter, bir hayranı tarafından boydan – boya havaya kaldırıldı. Fenerbahçe kaptanı ”Kardeşim bu kaçıncı tebrik?” deyince, muhatap taraftar “Vallahi heyecanımdan kime sarıldığımı unuttum” cevabını verdi.
Anterenör Mihailoviç dedi ki:
“Fenerbahçe, beklenen oyunu çıkardı. Bütün futbolcular vazifelerini ifada kusur etmediler. Müdafaa ve hücumda, verilen talimata göre hareket edip, neticeyi lehlerine çevirdiler. Benim, bu kulübe antrenör olduğum günden beri, müdafaa ettiğim, bir tez vardı, Naci’yi santrhaf oynatmak. Melih, fiziki teşekkülatı ve ağır futbol stili ile santrhaf mevkiinde muvaffak olamıyordu. Bu hususu, aylarca ikaz ettim. İdareciler, nihayet arzumu yerine getirdiler. Fenerbahçe’nin santrhaf mevkii, ideal adamını Naci’nin şahsında bulmuştur, Başlıca arzularımdan biri Naci’yi santrhaf olarak görmekti. Artık memleketime müsterih dönebilirim.
Sarı-lacivertliler, soyunma odasında, idarecileri tarafından bir gazinoya dâvet edilirlerken, acı haber duyuldu. Bir cinayet olmuştu. Mesut galibiyetin sevinci bir anda kedere saplandı.
Galatasaray ve Fenerbahçeliler, stadın arka kapılarından selâmetlendiler. Stadın önünde toplanan, beş bine yakın meraklının bir taşkınlık yapması ihtimali, böyle bir tedbire lüzum gördürmüştü.
Necmi Tanyolaç – 14 Mart 1955 – Milliyet Gazetesi
Stadyum: Mithatpaşa Stadı
Seyirci: 26.305 kişi
Hakem: Mr. W.E. Dellow (İngiliz)
Fenerbahçe: Selahattin Ünlü, Müzdat Yetkiner, Basri Dirimlili, Nedim Günar, Naci Erdem, Mehmet Ali Has, Hüsamettin Poyrazoğlu, Burhan Sargın, Feridun Bugeker, Lefter Küçükandonyadis, Niyazi Tamakan.
Galatasaray: Turgay, Kamil, Tayyar, Coşkun, Ergun, Rober, Necdet, Suat, B.Ali, Kadri, K.Ali.
Goller: Lefter (47′), Hüsamettin (86′)


Yüksek müsaadesiyle, geçmiş yıllarda Fenerbahçe Resmî Dergisi için yaptığı röportajları sitemizde yayınladığımız Sibel Kurt, yine müthiş bir Canavar Burhan röportajı ile karşınızda… Burhan Sargın, Fenerbahçe’nin yaşayan en eski futbolcusu fakat şu anki durumu hakkında ne yazık ki bilgi sahibi değiliz. Belki kulübümüz biliyordur, inşallah iyidir.
Sizi röportajla baş başa bırakalım… Keyifli okumalar…
Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu
Yıl 1951… Şimdi gözlerinizi kapatın ve bir futbolcumuzun yaşlı malzemeci Mustafa Efendi’ye yardım etmek adına; her gece uyuduğu tahta tribünlerin altından kalkıp, Şükrü Saracoğlu Stadı’nı sabahın erken saatlerinde suladığını hayal edin. Ve aynı futbolcumuzun dört sene içinde 112 gol atarak Fenerbahçemize verdiği emekleri düşünün… O futbolcumuz nam-ı diğer; Canavar Burhan…

Spor hayatınız nasıl başladı Burhan Bey?
1929 Ankara doğumluyum.
Önce Kurtuluş Ortaokulu’nu bitirerek, liseyi son sınıfa kadar Atatürk Lisesi’nde ve son seneyi de Maarif Koleji’nde okudum. Bir yandan okul takımının maçlarında oynuyor bir yandan da Hacettepe Kulübü’nde futbol oynuyordum. Maarif Koleji 13 golle Ankara şampiyonu oldu, 12 golü ben atmıştım. Hacettepe Kulübü’nü de birinci lige çıkarmıştım.
Ankara’da 34 takım vardı. 1946-47 sezonunda Ankara Futbol Ligi’nde ilk maçıma çıktım. Hacettepe’yi 1949-1950 yıllarında Ankara şampiyonu yaptık.
Sonra bir ara Ankara’da sıtma salgını vardı. Bu hastalık beni de bir süre yatağa düşürdü, oynayamadım. İyileştikten kısa bir süre sonra ağabeyim beni trenle İstanbul’a götürdü. Hem hava alacağız hem de mal satın alacağız. Ankara Garı’nda milli hakemlerimizden Cezmi Başar’a rastladık.
Başar, benim çok maçımı yönetmişti. Ağabeyim aynı zamanda Hacettepe Kulübü’nün başkanıydı. Cezmi Başar bizi garda görünce; hemen Beşiktaş Kulübü’nü aramış ve benim İstanbul’a geleceğimi bildirip beni idarecilere tavsiye etmiş. Vardığımızda Haydarpaşa Garı’nda Beşiktaşlı yöneticiler bizi bekliyorlardı. Beşiktaş’ın idarecileri “Bizde oyna” diye çok ısrar ettiler. Ağabeyimin de isteğiyle çok kısa bir süre için oynadım. Sadri Usuoğlu da çok ısrar etmişti. Orada Beyoğluspor’la bir hazırlık maçı yapmıştık. Yaz sezonuydu. 4-0 biten bir maçta 2 golü ben atmıştım. Fakat alışamadım çok soğuk geldi bana, Ankara’yı özledim ve hemen tekrar geri döndüm.
Ve Fenerbahçe’ye gelişiniz…
O zamanlar Fenerbahçe’de efsane bir takım vardı. Süper bir takım: Küçük Halil, Cihat, Lefter, Murat, Küçük Fikret, Erol, Suphi, Halit, Samim, Selahattin, Ahmet.
Bu futbolcuların bazıları idarecilerle sorunlar yaşıyor. Futbolcular Ahmet ağabeyin kahvesinde oturuyorlar, kazan kaldırıyorlar, antrenmanlara çıkmıyorlar. Futbolcularla yönetim arasında itilaf doğunca; o dönemin Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Osman Kavrakoğlu da Karadenizli yönü ağır basıp, kızıyor ve bu futbolculara bir mektup göndererek kulüple ilişkilerinin kesildiğini açıklıyor.
Sonra Ankara Hacettepe Kulübü Başkanı ağabeyim Celal Sargın’ı arayıp, Fenerbahçe’ye takviye için futbolcular istiyor. Hacettepe’den ben ve Akgün; Ankaragücü’nden Abdullah ve Orhan; Karagücü’nden de Selahattin 5 kişi Fenerbahçe’ye geliyoruz.
Fenerbahçe’ye geldiğimizde stadın altında yatmaya başladık. Tahta tribünler vardı. Şükrü Saracoğlu Stadı’nda benim de çok emeğim vardır. Her sabah stadı ben sulardım. Malzemeci Mustafa Efendi yaşlıydı yardım ederdim ona. Atlet Osman Coşgül de bizimle kalanlar arasındaydı. Hepimiz oralarda uyurduk. 200 lira da maaşımız vardı.
İlk geldiğimde sezon çok kötü geçmişti. Kendimize Fenerbahçe’nin ikinci cumhuriyeti derdim. Fikret Kırcan, Donanma Kamil, Müzdat Yetkiner ağabey vardı. Taraftarlar o sezon çok hor gördüler bizi. Yollarda yürüyemezdik, yüzümüze tükürenler, hakaret edenler, dövmeye kalkanlar bile oldu. Şaşırmıştık!
Stadımızda şu an sunulan olanakları gördüğünüzde neler hissediyorsunuz?
Fenerbahçe’nin temelini atanlardan biriyim. Geçmişe baktığımda; çamurlu toprak sahaları görüyorum. Yıkanmak için kullanılan duşlar, sıcak su bulamayışımız, renkleri solan formalar, parasızlık ve tüm o şartlarda iyi oynamaya çalışan futbolcular.
Şimdiye baktığımda ise bir Fenerbahçeli oyuncu olarak gurur duyuyorum. Fenerbahçemiz artık bir dünya kulübü. UEFA finaline ev sahipliği yapacak aynı zamanda Türkiye’yi de dünyaya duyuran bir takım. En büyük isteğim o finali bu statta bizim oynamamız. Ne kadar gıpta edildiğimizi hepimiz görüyoruz. Sadece merakla daha neler yapabileceğimizi takip ediyorum. Başta Başkanımız Aziz Yıldırım ve yöneticilerimizi tebrik ediyorum. Son 10 senede çağ atladık desem; haksız sayılmam herhalde. Her şey ortada.
Peki, hep stadın altındaki tahta tribünlerde mi kaldınız?
Bir süre de Moda’daki Mano Palas’a geçtik. Sonra da Kadıköy İskelesi’ne yakın bir yerde çatı katında ev tutmuştuk. Erken yatar erken kalkardım. Her gün 5 kilo portakalı sıkıp içtiğimi hatırlıyorum. Bursa’dan da şeftalilerimiz gelirdi. Kalori onlardaydı.
Fenerbahçe’ye kötü bir sezonda geldiniz ama sonra tarihe geçtiniz. Sizlere “Küçük Şeytanlar” denmeye başlandı. Namağlup şampiyon olduğumuz yılı anlatır mısınız?
1952-53 sezonuydu.
Niyazi Tamakan, Niko Knezeviç, Abdullah Matay, Fahir Ülgür, Muammer Tokgöz, Fikret Kırcan, Kamil Ekin, Akgün Kaçmaz, Nedim Günar, Orhan Çakmak, Haluk Eralp, Melih Ilgaz, Selahattin Ünlü, Müzdat Yetkiner, Fehmi Özişler, Mehmet Ali Has, Feridun Bugeker ve ben.
“Küçük Şeytanlar” denmişti gençlerden oluşan bu takıma. Gerçekten bizden beklenmeyen büyük bir başarı göstererek sezonu namağlup ve İstanbul şampiyonu olarak kapadık. 18 maç oynamıştık. 14’ünü kazandık. 4 tanesinde de berabere kaldık. 44 gol attık. 32 puanla şampiyonduk. Beşiktaş 29 puanla 2’nci, Galatasaray 23 puanla 3’üncü olmuştu.
1952’de Arjantin’den ilk defa bir takım Türkiye’ye geliyor. Club Atletico Lanus. Bu takım Arjantin Devlet Başkanı Peron’un eşi tarafından gönderilen “Eva Peron” Kupası’nı da yanında getiriyor. Diğer adıyla “Evita” Türkiye’de de sevilen bir kişiydi. Elim bir hastalığa yakalandığında halkımız üzülmüş, iyileşmesi adına Şişli Camii’nde dualar okutulmuştu. Bu sevgi Eva Peron’u duygulandırıp Lanus takımıyla bu kupayı göndermişti. Bu kupa son maçın galibine verilecekti. Lanus takımı Beşiktaş ve Galatasaray’dan sonra son maçı tekrar Fenerbahçe ile oynadı. O maçı anlatır mısınız?
Eva Peron Kupası bizler için ne kadar değerliyse; Arjantinliler için de daha çok değerliydi. O kupayı mutlaka almak istiyorlardı.
27 Ocak 1952; yer İnönü Stadı…
Biz Küçük Şeytanlar yine sahadaydık… İlk golü Abdullah, ikinci golü ben, üçüncü golü Fahir atmıştı. Sonuç 3-2 bitti. Kupa bizimdi.
Arjantinliler çok sert bir maç çıkardı. Çok tekme yedik ama maçı bırakmadık. Kupa Fenerbahçe taraftarınındı. Şimdi müzemizi süslüyor.
Sonra bir süre Feshane’de Adalet Kulübü’ne gittiniz…
Bir Galatasaray maçında sakatlandım Dr. Reşat Dermanver vardı. O zamanda Ayazağa’da askerdim. Sakatlanınca tedavi olmam gerekti. Sabah tedavi için Dr. Reşat’a öğleden sonra da Yorgo’ya giderdim. Beş kere tedaviye gitmiştim, kulübe de ibraz etmiştim. Yönetimden bana ödenmemesi emri çıkınca o an çok sinirlendim ve ayrıldım.
Muhittin Bulgurlu vardı. O da benim akrabamdı, Ahmet Erol’da menajerdi. O arada Gündüz Kılıç Galatasaray’a çağırdı. “Kasamızda 17.500 TL var. 2.500 TL de Rafet verecek, gel burada oyna” dedi.
Adalet Kulübü’nde oynarken Galatasaraylı kaleci Turgay Şeren antrenmana geldi. “Hadi beraber kulübe gidelim, seni Metin Oktay’la oynatmak istiyorlar” dedi. Gündüz Kılıç hakkımda çok iyi yazılar yazardı.
Ben de Turgay’a “Sana Fenerbahçe’den teklif gelse Fenerbahçe’ye gider misin” diye sordum.
“Düşünürüm” dedi.
“O halde sen Galatasaray’da kal ben de Fenerbahçe’de”dedim.
İki sene kaldığım Adalet Kulübü’nden tekrar Fenerbahçe’ye geçtim. Toplam 4 sene Fenerbahçe’de futbol hayatım sürmüştü. Dönüşümde çok az bir süre oynayıp jübilemi Fenerbahçe’de yaptım. Gelmeme kaleci Şükrü Ersoy önayak olmuştu. Belki biraz daha oynayabilirdim lakin sakatlık geçirmem ve tedavi dönemleri nedeniyle futbolu birkaç sene erken bıraktım. 7 kez de Fenerbahçe yönetiminde görev aldım.
Fenerbahçemizde toplam kaç maçta oynadınız, kaç gol attınız?
Toplam 4 sene içinde 172 maç, 112 golüm var.
Milli takım formamızı kaç kez giydiniz?
8 defa milli oldum, 8 gol attım.
Türk futbolunda övünçle söz edeceğimiz bir de 1954 yılı var? Türk milli takımımız İspanya gibi dev bir takımı eleyerek dünya kupası finallerine katıldı.
İspanya’da İspanyollara karşı 4-1yenildik. Ama 2’nci maçı burada oynadık, 1-0 yendik. Çok güzel bir goldü. 16’ncı dakikada ben attım. O golü ben bile göremedim tekrarı yok.
Averaj sistemi olmadığından iş 3. maça kaldı. Çarşamba İtalya’ya tarafsız sahaya gittik.
İspanya önce 1-0 galipti. Beraberlik sonrası durum 2-1 oldu. Ben gol attım 2-2 oldu. Bu sonuçta kurayı kazandığımızdan dünya kupasına biz gittik.
İlk maçımızı Federal Almanya’ya karşı oynadık, 4-1 yenildik. Almanya’ya 4-1 yenilmiştik ama ilk golü biz atmıştık.
En zor gruba düşmüştük. Sonunda Almanya-Macaristan final oynadı.1954 Dünya Kupası’nda bir maçta 3 gol atan tek kişi ben oldum. .
1955 yılında tesadüftür ki çok yetenekli futbolcular askeri hizmetlerini yapıyorlardı. Ordu futbol takımı sizlerle Ordu Takımı’nı güçlendirdi. Türk Silahlı Kuvvetleri ilk defa ordulararası Dünya Futbol Şampiyonluğu’nu kazandı. Seyirci kapasitesiyle en kalabalık CISM maçıydı. Biraz o günlere dönebilir miyiz?
Kafile başkanımız Kurmay Albay Nuri Gücüyener’di. O takımdaki tek Fenerbahçeli oyuncu bendim.
Hollanda’yı, Mısır’ı yendik. İtalya ile final oynayacağız. O takım fazla hatırlanmaz bence müthiş bir takımdı.
İlk gol 20.dakikada Sabahattin’den gelmişti. Sonra durum 1-1 oldu. Sonra İtalya durumu 2-1 yaptı. Artık işimizin bittiği düşünüldü. 71. dakikada bir gol attım. Beraberliği yakalamıştık. Durum 2-2 oldu. Daha iki dakika geçmedi ki 73. dakikada üçüncü golü atmıştım. Efsane İtalya’yı Roma’da 3-2 yendik.
Gollerin dakikalarına bakın; nasıl bir maç olduğunu anlarsınız. Böylece en sevdiğim stat Roma stadıdır. Olimpiyat Stadı’nı 70.000 kişi doldurmuştu. Bu şampiyonluk Türk futboluna gelen ilk ordular arası dünya şampiyonluğudur.
Sonra İslam Orduları Dünya Şampiyonası oldu, orada da dünya şampiyonu olduk. Bu şampiyonlukla ilgili ne yazık ki hiç resme sahip değildim. TSK arşivinde belki bulunabilir.
Uğur getirdiğine inandığınız şeyler var mıydı? Oyuncu arkadaşlarınızla uyumunuz nasıldı?
Allah’a dua eder çıkardık. İnanç tamdı. Takım ruhu vardı. Öyle bir kardeşlik havasındaydık ki şakalaşırdık. Büyüğümüz Fikret ağabey vardı; haddimizi bilirdik. Hava atmazdık. Antrenör bana yanında kimi oynatayım diye sorardı. Asla isim verdiğimi hatırlamam.
8 Mart Kadınlar Günü’nü erken kutladığımız Burhan Sargın Bey’in eşi Evnur Hanım anlatmaya başlıyor…
Fenerbahçe’de oynayan tüm oyuncuların her zaman büyük bir itibarı vardır.
Nişanlıyken bir yemeğe gittiğimizde ve Burhan Bey hesabı istediğinde “Hesap ödendi” derlerdi.
Bir vapurla Kadıköy’den Karaköy’e geçsem “Eşiniz karşıya geçti” diye Burhan Bey’e iletirlerdi.
Süreyya Operası’nda tanıştık, 1956 yılında evlendik. İki kızımız var. Aslı ve Nazlı.
Nazlı’dan bir de 21 yaşında torunumuz var. Aslı ve Nazlı beraber çalışıyorlar. Saat ve giyim ithali yapıyorlar. Nişantaşı ve Kanyon’da yerleri var.
(Evnur Hanım’ın dedesi Suat Avni Paşa, Mustafa Kemal Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktığı gemiyi tahsis eden generaldi. Suat Avni Paşa sonra sürülmüş tabii.
Canavar Burhan lakabı nereden geldi Burhan Bey?
Haydarpaşa Lisesi Müdür Muavini Ferhat Bey vardı. Ben böyle atak futbol oynayınca o ismi takmış bana. Sonrasında tribünlere taşındı.
Okuyucularımız için bir mesajınızı alabilir miyiz? Derbi maçlarda Beşiktaş’a çok gol attım. Yedek subayken maçlara geliyordum. Yüzbaşım Beşiktaşlıydı. Bana çok kızardı. Herşey bir tarafa, Fenerbahçe bir tarafa… Fenerbahçe’nin taraftarı hiçbir takımda yok. Ne kadar övünsek azdır. Aziz Yıldırım öyle bir stat yaptı ki tabir-i caizse; “Her şeyi ilk Fenerbahçe yapar diğer kulüpler ne görürse onu yapar” demek istiyorum. Şimdi Fenerbahçe’nin yaptıklarına kimse yetişemiyor. Bunda da en büyük katkı her zaman 12 numaranın. Hepinizi çok seviyorum.
Sibel Kurt | Fenerbahçe Dergisi – Mart 2008

5 Haziran 1953 tarihinde Yugoslavya ile 2-2 berabere kaldığımız millî maçtan önce Nejat Altay futbolcuları anlatan bir yazı yazmış. 1953 yılında millî takım kadrosunda Fenerbahçelilerin çokluğu göz çarpıyor. Bu Türk futbolunda kadim bir gelenektir… Keyifli okumalar.
Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu
Bugün Yugoslavlar karşısında çetin bir imtihan geçirecek olan millî futbol takımımız oyuncularının kısa biyografileri:
1929 İstanbul doğumlu. Küçük yaşta futbola başlamış. 16 yaşında Fenerbahçe’ye intisap ederek genç takımda oynamıştır. Bilahare Vefa’ya geçen Şükrü halen vatani vazifesini yapmakta ve Karagücü’nde oynamaktadır. Bir defa (A), bir defa (B) millî takımında yer almıştır.
Form düşüklüğü gösterdiğinden kampa çağrılmayan Turgay’dan sonra son senelerin yetiştirdiği en iyi kalecidir. Blokajları emniyetlidir. Topu iyi takip eder. Fedakarca plonjonlariyle takımını mutlak gollerden kurtarmaktadır.
1930 İzmir doğumlu. Futbola forvet olarak başlamış, esas mevkini bilahare 1949’da Göztepe kulübünde iken bulmuştur.
952’de Adalet’e geçmiştir. İki defa (A), iki defa (B) millî takımlarında oynamıştır.
Gayet çevik ve iyi top takip eder. Kaleci Şükrü’nün yedeği idi. Ancak son dakikada ayağındaki arızası nüksettiğinden yerine Selahattin çağrılmış bulunmaktadır.
1924’te İstanbul’da doğmuştur. Meşin topa forvet olarak başlamıştır. Fenerbahçe takımının hemen her tarafında oynamıştır. 12 defa millî.
Futbolu tam olarak hazmetmiştir. Her iki ayağına hakimdir. Mükemmel bir (WM) oyuncusu. Ayağındaki arızası bizim için büyük talihsizliktir. Yerine Ankaralı Rıdvan çağırılmıştır.
1930’da Silistre’de doğmuştur. Futbola Eskişehir Demirspor’da başlamıştır. Vatanî vazifesi dolayısıyla Ankara’ya gitmiştir. Halen Havagücü’nde tescillidir. 3 defa millî olmuştur.
Havadan hakimiyeti ve rakip takımın oyununu bozuşu başlıca meziyetidir. Sol ayağı daha kuvvetlidir. Takımında orta haf oynamaktadır.
1935 İstanbul doğumlu. Futbola Çengelköyü’nde başlamıştır. Bir sezon Beylerbeyi’nde oynadıktan sonra 952’de Adalet’e geçmiştir. 4 defa genç, 1 defa B millîdir.
Genç yaşına rağmen futbolda gösterdiği yüksek kabiliyeti dolayısıyle millî kadroya alınmıştır. Kulübünde orta haf oynamakta, millî takımda bek yedeği.
1928’de Bursa’da doğmuş ve futbola orada başlamıştır. Bilahare Adana Millî Mensucat takımında yer almış, askerliğe Ankara’ya gelmiştir. Halen Karagücü’nün kaptanlığını ifa etmektedir. 8 defa millî formayı giymiştir.
Millî takımın en teknik oyuncularıdan. Müstakar oyunu ile Ay-Yıldızlı formada hakkı olan yerini almıştır ve uzun zaman da muhafaza edeceği umulmaktadır.
1927’de Manisa’da doğmuştur. Futbola olan yüksek kabiliyetini hemen belli etmiş ve Beşiktaş’a geçtiği günden beri orta haf mevkiinin rakipsiz adamı olmuştur. 13 defa (A), 1 defa (B) millî takımda oynamıştır.
Ayağına hakimiyeti, akın kesme ve hücum hattını beslemesiyle Beşiktaş’ın ve millî takımın en esaslı unsuru. Havadan üstünlüğünü ve bilgili oyununu da zikretmek icap eder.
1930’da Mersin’de doğmuştur. Futbola İstanbul’da Talimhane’de başlamıştır. 1947’de Galatasaray’a girmiş, genç, (B) ve (A) takımlarında oynamış ve üç sezondur devamlı olarak birinci kadroda yer almaktadır. Bir defa (A), iki defa (B) millî takım formasını giymiştir.
İleri geri çalışması, forvet hattını layıkiyle desteklemesi, maç esnasında aklını ve dikkatini sadece topa ve oyuna hasretmesi başlıca meziyetleridir.
1935 Ankara doğumlu. Futbola Doğanspor’da başlamış, bir mevsim sonra Hacettepe’ye, oradan da Fenerbahçe’ye geçmiştir. Dört defa genç, bir defa (B) millîsi.
Müthiş enerjik, topu ayağından bırakmak istemez. İlerde daha “teknikleşeceği” muhakkak. Millî takımın haf yedeği.
1920’de İstanbul’da doğmuştur. Feneryolu’nda futbola başlamış, 1933’de Fenerbahçe’ye girmiş ve günden beri Sar-Lacivert takımda oynamaktadır. 7 defa millî formayı giymiştir.
Türk futbolunun yetiştirdiği nadir kıymetlerden biridir. Millî takım ve Fenerbahçe kaptanı. Ayağını aklıyla idare etmesi en büyük hususiyetlerinden. Top sürüşleri, ortaları ve isabetli frikikleriyle karşı taraf için en tehlikeli oyuncudur.
1927’de İstanbul’da doğmuş ve meşin topa Beykoz çayırında başlamıştır. Beş sene Beykoz birinci takımında oynadıktan sonra 1948’de Fenerbahçe’ye geçmiştir. 13 defa millî. 11 defa (A), iki defa genç millî takımda yer almıştır.
Top olan hakimiyeti… Fizik yapısı futbola elverişlidir. Fazla dripling yaptığı ve ayağında top tuttuğu zamanlar takımına zararlı olmaktadır. Sağ iç oynayacaktır.
1927’de İstanbul’da Kumkapı’da doğmuştur. Futbola Kadırga’da başlamış, gayri federe kulüplerde yer aldıktan sonra Taksim’e geçmiş, vatanî vazifesini müteakip 1949’da Taksim’den Vefa’ya girmiştir. 3 defa millî olmuştur.
Fevkalade cevval, son senelerin en iyi santrforlarından. Her iki ayağına ve kafasına hakim. 90 dakika rakip müdafaayı karıştırabilecek enerjiye sahip. Topla fazla oynamadığı zamanlar daha randımanı olduğu muhakkak.
1929 Ankara doğumlu. İlk kulübü Hacettepe. 947den 951’e kadar Hacettepe’de oynamış, bilahare Fenerbahçe’ye intisap etmiştir. 3 defa millî olmuştur.
Top sürüşleri fevkalade. Son derece fırsatçı. Gayet girgin ve kıvrak oyun tarzı var. Bir ismi de “Ankara Canavarı” geçen yılın Ankara gol kralı ve bu senenin İstanbul ikincisi.
1925’de İzmir’de doğmuş ve futbola orada başlamıştır. 944’de Beşiktaş’a, 947’de Elektriğe geçmiş, bir sezon sonra da Vefa’ya intisap etmiştir. 8 defa (A), bir defa da (B) millî takımında yer almıştır.
Gayet sıkı sol şutlara malik. Top söküş ve pas tevziatı ile for hattını işletmektedir. Futbolda ciddi çalışması hakkı olduğu yeri kendine verdirmiştir.
1930’da İzmir’de doğmuştur. 945’de Karşıyaka birinci takımında yer almış, 950’de Vefa’ya girmiştir. Millî takımın sağ açık yedeği.
1933 İstanbul doğumlu. Küçük yaşta meşin topun peşinde koşmaya başlamış, mahallî kulüplerde oynadıktan sonra 949’da Beyoğluspor’a girmiş ve derhal birinci takımda yer almıştır. 952’de Fenerbahçe’ye geçmiştir. Aynı zamanda atletizmle de meşgul olur. 100 metreyi 11.3 ve 200 metreyi de 24 saniyede katetmektedir. Bir defa (A), bir defa (B) millî takımında oynamıştır. Bu maçta santrfor yedeği.
1930 İstanbul doğumlu. Futbola Şişli’de başlamıştır. İlk tescilli kulübü Taksim’dir. Fenerbahçe ve Galatasaray’da oynadıktan sonra 952’de Vefa’ya geçmiştir. Bir defa (B) millîsi. Bu maçın sol açık yedeği.
Nejat Altay | 5 Haziran 1953 – Milliyet Gazetesi (1953 Yılında Millî Takım)

Başlangıç kolaya gelsin diye değil; her yazıya aynı girişi yazmak istiyoruz. Zira gerçekten çok büyük iş… Kıymetli büyüğümüz Mustafa Oduncu, Fenerbahçe tarihi için çok önemli bir iş yapıyor ve yurt dışı müzayede sitelerinden Fenerbahçe ile ilgili malzemeleri topluyor. Bu mesaiyi büyüten ve daha anlamlı bir hale getiren şey ise aldıklarını paylaşmaktan bir an bile imtina etmemesi. “Bunda ne var?” demeyin; kimlerin, neler sakladığını bilseniz, inanamazsınız. Halbuki Fenerbahçe tarihini bilmek herkesin hakkı. Daha doğrusu “Dünyanın en büyük sivil toplum kuruluşu” lafının hakkını vermek istiyorsak, tutulması gereken yol bu… Mustafa ağabey, Fenerbahçe Müzesi’ne bağışladığı maç broşürlerini halka açmak ve kolay ulaşılabilir hale getirmek adına bizlerle paylaştı. Huzurlarınızda “Tarihi Maç Broşürleri IV : 6 Ekim 1953 | Hull City – Fenerbahçe” maçının broşürü…
Bir yandan, bu gibi belgelere bakıp da adamların yetmiş sene önce geldiği bazı noktalara bizim hâlâ gelemediğimizi görmek de çok üzücü. Keyifli okumalar.
Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu















Broşürün PDF haline “buradan” ulaşabilirsiniz. | Tarihi Maç Broşürleri IV : 6 Ekim 1953 | Hull City – Fenerbahçe