Etiket: Galatasaray

  • Galatasaray’dan Fenerbahçe’ye Geçen Başkan

    Galatasaray’dan Fenerbahçe’ye Geçen Başkan

    Nasıl mümkün olur? Galatasaray’dan Fenerbahçe’ye geçen Başkan öyle mi?

    Evet… Türkiye’de futbolun ilk yıllarında böyle şeyler oldu. Fenerbahçe Spor Kulübü’nün ilk şampiyonluklarında çok büyük katkısı olan, ilk Türk futbolcusu Fuat Hüsnü Kayacan’ın ağabeyi, büyük Fenerbahçeli Dr. Hamit Hüsnü Kayacan’ın Galatasaray’dan istifa edip Fenerbahçe Kulübü’ne girişinin hikayesini eski dergilerden birinde bulduk. Keyifli okumalar..

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Çiçek Bayramı

    O zamanki âdet gereğince Union Kulüp sahası, her sene bir gün o yılın şampiyonuna parasız olarak verilirdi. Fenerbahçeliler bu fırsattan istifade ederek; sandalye parası olarak toplanılan 4-5 Lira ile 1911 senesi yazında büyük bir çiçek bayramı tertip ettiler. Yüksek zevat arasında ve bilhassa muhitte çok büyük alaka uyandırdı. Bayram neticesinde Fenerbahçe Kulübü 61 Lira kâr elde etti. İşte bu para da lokal ihtiyacını karşılamaya kâfi geldi.

    Kadıköy’de, Altıyol ağzından Kuşdili’ne giden iki yolun birleştiği noktadaki müselles şeklindeki bina kiralandı. Ayda üç lira üzerinden 6 aylık kontrat imza edilip; masalar, koltuklar, iskemleler de içeriye yerleştirildikten sonra bütün işler olup bitmişti. Fenerbahçe, artık bir lokale de sahipti. Burası tatlı günlerin samimi havası içinden yıkanıyordu.

    Bir gün bu mütevazi yuvaya kıymetli bir misafir geldi. Galatasaray Kulübü’nün reisi Dr. Hamit Hüsnü Bey (İlk Türk futbolcusu Fuat Hüsnü’nün ağabeyi). Şimdi sözü muhterem Hamit Hüsnü Bey’e bırakalım, biraz da o anlatsın :

    Fenerbahçe’ye Nasıl Girdim?

    “Galatasaray’ın yurt dışına yaptığı ilk Macaristan seyahatinin kafile reisi idim. Macaristan’dan döndükten sonra bir gün halen zahire borsasında bulunan sevgili ahbabım Yahya Berki muayenehaneme geldi. Dereden tepeden konuşurken bana :

    – Bugün gel seni bir yere götüreyim, dedi.

    Ve beraberce çıkarak Kadıköy’e geçtik. Yahya beni Altıyol ağzında iki sokağı birleştiren müselles şeklindeki bir evin tavan arasına çıkardı. Burası Fenerbahçe Kulübü idi.

    Genç Fenerbahçeliler beni büyük bir samimiyet ve hürmetle karşıladılar. O gün geç vakte kadar beraberce oturduk, çay içip sohbet ettik. Bu yuvanın sıcak havası üzerimde silinmez bir intiba bırakmıştı.

    Evim Erenköy’de olduğu için her akşam muayenehaneden eve dönerken bu tavan arasına uğruyor ve Fenerbahçelilerin arasında tatlı saatler geçiriyordum.

    Bir gün Fenerbahçeliler bana, bu samimi yuvanın reisliğini teklif ettiler. Bu vazifenin daha imtiyazlı bir şahsa verilmesi icap ettiğini söyleyerek bu samimi teklifi reddettim ve Fenerbahçe Kulübü’nün riyasetine gelmesi için Erenköy’deki evimin komşusu Nafia Nazırı Hulusi Bey’den ricada bulundum. Hulusi Bey bu ricamı kabul ederek, Fenerbahçe’nin fahri reisliğini üzerine aldı. Bu arada ben de Galatasaray’dan istifa ederek Fenerbahçelilerin arasına katıldım.”

    Hamit Hüsnü Kayacan / Galatasaray’dan Fenerbahçe’ye Geçen Başkan

  • İzzet Benyakar, Radomir Antic’i Yazdı

    Öyle bir G.Saray maçıyla hatırlıyorum ki Antiç’i…

    Takvim yaprağında o gün 19 Mart 1978 yazıyor.

    İlk yarısı karşılıklı atılan gollerle 1-1 bitmiş. İkinci yarıda her iki takımın kısır baskılı cılız ataklarıyla bitse de gitsek modunda maç sonuna gelmişiz. Görende beraberliğe razı bir izlenim bırakan geride top çevirme faslına başlamış takım, ki beni en çok rahatsız eden görüntü budur. Maçın neredeyse son 5 dakikası oynanırken top, bizim en gerideki oyuncumuz Coşkun Demirbakan’a geliyor. Karşısında Büyük Mehmet Oğuz, koca göbeğiyle topu kapmak için pres yapıyor. Bizim Coşkun’da öz güven tavan yapmış, hepimizin yüreğini ağzımıza getiriyor, nasılsa o koca göbekle topu kapamaz diye biraz da laubali davranarak yaklaşmasına izin veriyor.

    Ama Kadırgalı Ördek Mehmet bu, neticede kurt oyuncu topu bir anda kapıp kimsenin beklemediği seri bir şekilde sürerek İvançeviç gibi müthiş bir kalecinin sağına bırakıveriyor 1-2 mağlup durumdayız maçın bitmesine 5 dakika var. G.Saray tribünleri tek sıra olan polis kordonunun üstünden golün coşkusu ve maçın neredeyse bitmesi nedeniyle üzerimize çökmüş adeta tepiniyorlar. Kulaklarımız sağır olacak neredeyse. Ben de dahil olmak üzere bir çok Fenerbahçeli şapkalarını bayraklarını fırlatmış, nahoş homurtular eşliğinde maçı terk ediyor.

    Kapalının merdivenlerinden inerken yukardan bir gool sesi geldi. Eyvah üçüncüyü mü yedik derken, staddan çıkayım mı yoksa yukarı çıkıp golü kimin attığını mı kontrol edeyim.

    Uzatmayalım, tabii ki merakıma yenilip tekrar yukarı çıktım.

    Gördüğüm manzara maçın bitimine 3 dakika kala Antiç yeni açık tarafındaki kalenin önünde numaralı tribün çaprazındaki tarafta kanlar içinde yerde yatıyor, top G.Saray kalesinin içinde, Fenerbahçe tribünleri stad genelinde G.Saray tribünlerinin üzerine çökmüş ŞENOLA FENER ŞENOLA tezahüratı ile ortalığı inletiyor. Golü de göremedim ya, sordum birine

    Rahmetli Önder Mustafaoğlu orta sahadan ortalamış, Antiç uçarak yer ile karışık topa kafayı yapıştırmış ve kanlar içinde yere düşüp baygınlık geçirmiş.

    Radomir Antiç 1978-79 sezonunda Fenerbahçe’de kalmayıp Zaragoza’ya gitti ama, işte bu anlattığım golden ve o sezon gösterdiği üstün başarılı yararlılıklardan ötürü gönlümüzdeki yeri ÖMÜR BOYU REZERVE’dir.

    Selamlar, sevgiler Sarı-Lacivert günler…
    İzzet İsrael Benyakar

  • İzzet Benyakar Radomir Antiç’i Yazdı

    İzzet Benyakar Radomir Antiç’i Yazdı

    Bir kişi daha gitti… Dünyadan, Fenerbahçe’den, anılarımızdan birini daha kaybettik. Onu tribünde canlı izleyenlerden biri olan İzzet Benyakar Radomir Antiç’i yazdı. Keyifle ve hüzünle okuyacaksınız.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Öyle bir G.Saray maçıyla hatırlıyorum ki Antiç’i…

    Takvim yaprağında o gün 19 Mart 1978 yazıyor.

    İlk yarısı karşılıklı atılan gollerle 1-1 bitmiş. İkinci yarıda her iki takımın kısır baskılı cılız ataklarıyla bitse de gitsek modunda maç sonuna gelmişiz. Görende beraberliğe razı bir izlenim bırakan geride top çevirme faslına başlamış takım, ki beni en çok rahatsız eden görüntü budur. Maçın neredeyse son 5 dakikası oynanırken top, bizim en gerideki oyuncumuz Coşkun Demirbakan’a geliyor. Karşısında Büyük Mehmet Oğuz, koca göbeğiyle topu kapmak için pres yapıyor. Bizim Coşkun’da öz güven tavan yapmış, hepimizin yüreğini ağzımıza getiriyor, nasılsa o koca göbekle topu kapamaz diye biraz da laubali davranarak yaklaşmasına izin veriyor.

    Ama Kadırgalı Ördek Mehmet bu, neticede kurt oyuncu topu bir anda kapıp kimsenin beklemediği seri bir şekilde sürerek İvançeviç gibi müthiş bir kalecinin sağına bırakıveriyor 1-2 mağlup durumdayız maçın bitmesine 5 dakika var. G.Saray tribünleri tek sıra olan polis kordonunun üstünden golün coşkusu ve maçın neredeyse bitmesi nedeniyle üzerimize çökmüş adeta tepiniyorlar. Kulaklarımız sağır olacak neredeyse. Ben de dahil olmak üzere bir çok Fenerbahçeli şapkalarını bayraklarını fırlatmış, nahoş homurtular eşliğinde maçı terk ediyor.

    Kapalının merdivenlerinden inerken yukardan bir gool sesi geldi. Eyvah üçüncüyü mü yedik derken, staddan çıkayım mı yoksa yukarı çıkıp golü kimin attığını mı kontrol edeyim.

    Tabii ki merakıma yenilip tekrar yukarı çıktım.

    Gördüğüm manzara maçın bitimine 3 dakika kala Antiç yeni açık tarafındaki kalenin önünde numaralı tribün çaprazındaki tarafta kanlar içinde yerde yatıyor, top G.Saray kalesinin içinde, Fenerbahçe tribünleri stad genelinde G.Saray tribünlerinin üzerine çökmüş ŞENOLA FENER ŞENOLA tezahüratı ile ortalığı inletiyor. Golü de göremedim ya, sordum birine

    Rahmetli Önder Mustafaoğlu orta sahadan ortalamış, Antiç uçarak yer ile karışık topa kafayı yapıştırmış ve kanlar içinde yere düşüp baygınlık geçirmiş.

    Radomir Antiç 1978-79 sezonunda Fenerbahçe’de kalmayıp Zaragoza’ya gitti ama, işte bu anlattığım golden ve o sezon gösterdiği üstün başarılı yararlılıklardan ötürü gönlümüzdeki yeri ÖMÜR BOYU REZERVE’dir.

    Selamlar, sevgiler Sarı-Lacivert günler…

    İzzet İsrael Benyakar Radomir Antiç’i yazdı.

  • Spor Hayatımıza Şeref Veren Fenerbahçe

    Spor Hayatımıza Şeref Veren Fenerbahçe

    Harf inkılabı öncesi kaynaklarda Fenerbahçe ve Türk sporu hakkında çok ciddi bilgiler var. Tabii sadece bunlarla yetinmeyip, eski / yeni bütün kaynakları alt alta okuyarak daha doğru bilgilere ulaşmak mümkün. Bunlardan birisi de 1926 yılında yayınlanan Aylık Mecmua… Sizi “Spor Hayatımıza Şeref Veren Bir Kulüp : Fenerbahçe” yazısıyla baş başa bırakalım. Keyifli okumalar.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu

    * * * * * *

    Türkiye’de Futbolun Başlangıcı

    Bugün memleketimizdeki spor hayatında çok mühim bir mevkiye sahip olan Fenerbahçe Kulübü’nün tarih-i teşkili oldukça eski bir zamana aittir ve tarih-i teşkilinden bugüne kadar geçirdiği hayatta bir çok muvaffakiyetlerle doludur. Fenerbahçe Kulübü’nün  tesisine, Galatasaray Kulübü’nün teşkili üzerine memlekette, bilhassa Türkler arasında spora karşı gösterilen inhimâk sebep olmuştur. Bu Türk kulüplerinin tesisinden evvel Moda’da bir İngiliz kulübü ile Kadıköy’de Rumlardan, Ermenilerden, İtalyanlardan mürekkeb Kadıköy isminde bir futbol kulübü bulunuyordu. Gayri Türk kulüplerinde birkaç tane Türk oyuncu vardı.

    1322 senesinde futbol istilai bir şekil almıştı. Heveslileri günden güne çoğalıyordu. Bu sıralarda Kadıköy’deki Türkler bir kulüp teşkil etmek istediler. Bunlardan Galip, Nasuhi, Elkatip Mustafa, Fuat Beyler münavebe ile arkadaşlarının evlerinde toplanarak müzakerelere başladılar. O zamanki idarenin nazar-ı dikkatini celp etmemek için içtimalarını gizli yapıyorlardı.

    Sene 1907

    Bir sene sonra yani 1323’de Fenerbahçe Kulübü resmen teşkil etmişti. O zaman Rumblers, Progre, Moda isimlerindeki ecnebi takımlar çok kuvvetli bulunuyorlar, Galatasaray da bunlarla başa çıkmaya uğraşıyordu. Fenerlileri ilk yaptığı müsabakalar tabii çok defa mağlubiyet ile neticeleniyordu. Fenerbahçe’nin ilk oyuncuları arasında Galip, Nuri, Nüzhet, Mahmut ağabey gibi oyuncular vardı. Fakat Fenerliler muvaffak olmak için çok çalışıyorlardı ve Türkler arasında yetişen güzide oyuncuları aralarına alıyorlardı. Bu şerait dahilinde Fenerbahçe günden güne kesb-i kuvvet ediyor ve takıma Hasan Kamil, Said, Hikmet, Otomobil Nuri, Miço, Arif, Süreyya Beyler gibi o zamanın en iyi o zamanın en iyi oyuncuları dahil oluyordu. Fenerbahçe kuvvetli bir şekle inkılabından sonra Galatasaray’ın önüne tehlikeli bir rakip olarak çıktı ve 328 senesinde Galatasaray’dan şampiyonluğu aldı.

    Balkan Harbi, spor faaliyetine vurulan ilk darbe oldu. Fakat Harb-ı Umumi’nin zuhurundan sonra kulüplerin uğradığı sadme daha şiddetli oldu. Kulüplerin en güzide oyuncuları cepheye gidiyorlar, geride kalan oyuncular ise takımda açılan rahneyi dolduramıyorlardı. Esasen Harb-ı Umumi’ye tekadüm eden günlerde Fenerbahçe bir sarsıntı daha geçirdi : Bir nokta-i nazar ihtilafından dolayı takımın en kuvvetli oyuncularından Nuri, Bekir, Hikmet, Haydar Beyler kulüpten çıkmışlardı. Bunlardan Bekir, Nuri ve Haydar Beyler (Progre)yi Altınordu’ya tahvil ederek senelerce şampiyon çıkan bir kulübün esasını kurmuşlardı. Hikmet Bey de Galatasaray’a girmişti.

    Bu vaziyet karşısında Fenerliler hariçten yabancı anasırla takımlarını takviye etmek gayesini takip etmeyerek ikinci, üçüncü ve dördüncü takımlarını yetiştirmeye başladılar. Filhakika bu takımlarda o zamanın çok kıymetli oyuncuları bulunuyordu. Mesela Zeki, Alaaddin, Refik, Şekip, Cemil, Haydar Beyler gibi oyuncular bu takımlarda idiler. Fenerliler ellerindeki oyuncuların kıymetini takdir ederek bunları çalıştırmaya başladılar ve bir buçuk iki sene sonra Zeki ve Alaaddin Beyler birinci takıma çıktılar. Henüz 15-16 yaşında olan bu oyuncular o zamanın pos bıyıklı oyuncuları arasında süratle teferrüd edildiler ve Fenerbahçe’nin birinci takımında oynadıklarının ikinci senesinde İstanbul muhtelitinde oynamaya başladılar.

    Birinci Dünya Savaşı ve Sonrası

    Harb-ı Umumi, spor tarihi üzerine de çöken bir facia oldu. Asil kadrolar, kıymetsiz oyuncular ile dolduruluyor, ancak spor ruhunu öldürmemek gayretiyle çalışan teşkilat kuvvetlerin muvazenesizliği arasında bocalıyordu. Mesela Galatasaray Kulübü, birinci takımında dört Alman oynatıyor, Fenerbahçe birinci takımında iki Rum ve bir Ermeni oyuncu bulunuyordu.

    Fenerbahçe’nin en kuvvetli ve şöhretli devresi mütareke senelerinde başlar. Şehrimizdeki ecnebi takımlarına karşı hemen daima muvaffakıyet temin eden Fenerbahçe sa’i ve gayretiyle yalnız İstanbul’un değil, Türkiye’nin bile en sevilen kulübü olmuştur. İngilizlerden müteaddit kupalar almış, yaptığı müsabakaların yüzde doksanını kazanmıştı. Mâhaza İngilizler ile yapılan bu temasların Fenerbahçe’nin futbol tarzı üzerinde yaptığı inkılap ve faydalar gayrikabil-i inkardır. Fenerlilerin o maruf ahenk ve tesanüdü İngilizlerle yapılan müsabakalardan tahsil etmiş ve Slavya müsabakaları hazırlanan esasi inkişafı tam haline getirmiştir.

    Aylık Mecmua (Ekim 1926) / Spor Hayatımıza Şeref Veren Fenerbahçe

  • Fenerbahçe’nin İlk Galatasaray Galibiyeti

    Fenerbahçe’nin İlk Galatasaray Galibiyeti

    Fenerbahçe ile Galatasaray arasında 4 Ocak 1914 tarihinde oynanan ve Fenerbahçe’nin İlk Galatasaray galibiyeti ile (4-2) sonuçlanan maç, İdman mecmuasının 9 Ocak 1914 tarihli sayısında A.D. (muhtemelen Abidin Daver) imzalı bir yazar tarafından anlatılmış. Keyifle okumanız dileğiyle…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Başlamadan önce oyuncuların isimlerini aktaran Alican Küçükçan ağabeyimize teşekkür etmeyi unutmayalım.

    Ayaktakiler, Soldan:

    Muzaffer (Galatasaray) – elini güneşe siper eden Ahmet Robenson (Galatasaray) – Otomobil Nuri (Fenerbahçe) – Miço(Fenerbahçe) – General Ahmet Cevat (Galatasaray) – Hafız Hayri(Galatasaray) – ilk milli maçımıza kolunda kaptanlık pazubantıyla çıkan Hasan Kamil Sporel (Fenerbahçe) – Galip Kulaksızoğlu (Fenerbahçe) – Şehit Hasnun Galip (Galatasaray) – Sabri (Fenerbahçe) -Nasır (Galatasaray) – Süreyya (Fenerbahçe) – Şehit Celal (Galatasaray) – Avcı Sait Selahattin Cihanoğlu (Fenerbahçe) – Hikmet (Fenerbahçe) – Usturumcalı Hüseyin Eden (Galatasaray) – Mateosyan (Fenerbahçe)

    Oturanlar :

    Şehit Arif (Fenerbahçe) – K. Oberle (Galatasaray) – Wilhelm Kohlhammer (Fenerbahçe) – B.Oberle (Galatasaray)


    Fenerbahçe’nin İlk Galatasaray Galibiyeti

    Üç sene birbirini müteakiben İstanbul Şampiyonu unvanını ihraz eden, geçen senenin baharından beri daima muzaffer olan namağlup Galatasaray, nihayet dün ilk olarak mağlup oldu.  Galatasaray’a galebe etmek şerefine nail olan kulüp, geçen seneden beri hem de hiçbir gol bile yapmadan üç defa Galatasaray’a mağlup olan Fenerbahçe’dir.

    Fenerbahçe bu defa eski mağlubiyetlerin intikamını aldı, iki gole karşı dört gol ile muzaffer oldu. Bu suretle nihayet en büyük emeline de kavuştu. Galatasaray’ın bu seneki müsabakalarda Fenerbahçe’nin yendiği kulüplerle kalması, zaten neticenin böyle olacağını biraz ihsas etmekle beraber, bizim futbolculuk aleminde epey büyük olan bu vaka herhalde biraz tetkike layıktır.

    Galatasaray’ın mağlubiyetindeki esbab iki mühim kısma ayrılır ki biri Fener’e diğeri Galatasaray’a taalluk eder. Evvela neşe-i zaferle şadan olanların esbab-ı galibiyetini tetkik edelim.

    Fenerliler tekrar eden mağlubiyetleri üzerine Galatasaray’a galebe etmek için çalışmak lazım geldiğini takdir ettiklerinden, sezavar-ı tahsin bir sai mütemadi ve muntazamla idman etmeye ve müzaheretlerini arttırmaya hasr-ı himmet ettiler. Aynı zamanda sağ açıkta gayet iyi oynayan bir oyuncuyu da kendilerine ilhak eylediler. Müsabaka günü de en mükemmel oyuncularından mürekkep bir takım çıkardılar ve muvaffak da oldular. Fener bu hal-i tekmile girerken Galatasaray ise bir buhran geçiriyordu.

    Galatasaray’da Buhran

    Evvela, bazı oyuncular galibiyetlerle sermest ve daima muvaffakıyetten emin oldukları için hemen hemen hiç idman etmeye lüzum görmüyorlardı. Saniyen, futbol mevsiminin en mühim zamanından en iyi oyuncuların kimi Avrupa’ya tahsile, kimi memleketine gidiyor, kimi de hastalıktan müsabakalara iştirak edemiyordu. Esasen Galatasaray’ın asıl menba-ı kuvvasını mektep talebesinin teşkil etmesi -geçenlerde idmanda yazıldığının aksine olarak- kulübün en zayıf cehdi idi. Çünkü bir defa mektepte böyle mühim müsabakalara girecek vücut ve kıymette talebe pek az olduğu gibi, senelerce emek ve idman neticesinde bu miktar-ı mahdut meyanında yetişen oyuncuların ekserisi ya dışarıya memuriyete yahut Avrupa’ya tahsile gitmekte, bu suretle kulüp defaten, yerine konması mümkün olamayan mahir futbolculardan birdenbire mahrum kalmaktadır.

    Şimdiye kadar Galatasaray’da mükemmelen yetişip de mahal-i muhtelifeye giden gençlerin adedini futbol meraklıları şöyle bir hesap etseler, bu cihetin Galatasaray’ın en zayıf noktası olduğunu tasdik ederler. Galatasaray işte bu defa, Fenerin o mükemmel ve güzide takımına karşı böyle bazı yerleri yamalı bir heyetle çıkıyordu. Sanki Bekir, Muhsin ve Neşet Bey’lerin eksikliği yetişmiyormuş gibi bir de kulübün en iyi müdafii olan Adnan Bey de -her nedense- gelemeyerek arkadaşlarının mağlubiyetine yardım etti. Bu dört iyi futbolcunun yerine konulan oyuncuların ikisi, oldukça oynuyorlardı. Fakat diğer ikisi daha böyle büyük bir müsabakaya ilk defa dahil olan müptediler idi. Ve bu müptedileri en zararsız yerlere koyabilmek için ekseri iyi oyuncular yerlerini değiştirmeye mecbur oldular. Bittabi böyle perişan bir takım için Fenerin çevik, seri, mahir oyuncularının hücumlarını defi etmek, hatta müdafaalarını bozmak mümkünsüz bir hale girdi. Ve Galatasaray mağlup oldu.  Bu suretle de intizamsızlığının, mübalatsızlığının ceza-i sezasını gördü.

    Birinci Devre

    Müsabakanın iptidasında top bir müddet ortalarda dolaştı, her iki taraf aynı iktidar ve maharetle oynuyorlardı. Fener’in hücumlarını, Galatasaray’ın muhacimeleri takip etti. Nihayet Fener birinci sayıyı yaptı.

    Bir müddet sonra Galatasaray merkez muhacimi Mösyö Oberle herkesin, her futbol meraklısının mazhar-ı takdiri olan dehşetli bir darbe ile topu kaleye soktu. Bu muvafakiyetten kuvve-i maneviyeleri artan Galatasaraylılar muhacimelerini tezyid ettiler, Fenerliler de aynı surette teşdid-i harekat eylediler. Her iki kalenin önünde epey heyecanlı dakikalar geçti.

    Bir defasında Mösyö Oberle Fener’in kalesine doğru topu getirdi, müdafileri geride bıraktı. Yakın bir mesafeden sol darbeyi  vuracağı sırada Fenerin müdafileri yetiştiler,  doğrusunu söylemek lazım gelirse, pek de futbol kavaidine muvafık olmayarak Galatasaray’ın bu bi-misal oyuncusunu yere yuvarladılar. Fakat hakem aldırmadı.

    Birinci parti bittiği vakit her iki tarafın da birer sayısı vardı. Galatasaray hasmını biraz daha fazla sıkıştırmıştı.

    İkinci Devre

    İkinci parti başladıktan biraz sonra Fenerin gayet şiddetli hücumları topu mütemadiyen Galatasaray’ın kalesi önünde dolaştırmaya başlamıştı. Galatasaray vakfe-i istirahat esnasında oyuncularının mevkilerini değiştirmiş, bütün ehemmiyeti muhacimlere vermişti. Bu yüzden pek ziyade koşan muavinler hattı, Fenerlilerin muhacimatını kesr-ü sebat edemiyor, oyunun bütün sikleti müdafiiler ile kaleciye yükleniyordu.

    Bu esnada mütemadi hücumlar neticesinde Fener, az bir ara ile iki sayı daha yapmaya muvaffak olmuştu. Merkez muhacimi Kamil Bey ile sağ açık muhacimi Mösyö Miço gayet iyi oynuyorlar, diğer refiklerinin muavenetiyle Galatasaraylıları fena halde sıkıştırıyorlardı.

    Bu esnada Mösyö Oberle hemen hemen yalnız başına topu Fenerin hudut müdafaasından geçirerek bir sayı daha yapmaya muvafık oldu. Biraz sonra bir defa daha top ile Fener’in kalesi önüne kadar sokulabildi. Tehlike azim idi. Hakemin birinci partideki kaidesizliğinden cesaret alan Fener müdafileri Mösyö Oberle’yi bir defa daha yuvarladılar. Hakem bu defa da igmaz-ı ayn etti. Müsabakanın ehemmiyetine mebni on adımdan topu kaleye havale cezası vermek istemeyişi muvafık olmakla beraber, herhalde tekrara meydan vermemek için oyunculara tenbihatta bulunabilirdi.

    Oyunun hitamına on beş dakika kala Fenerliler bir sayı daha kazandılar. Galatasaray muhacimleri de bir iki akın yaptılarsa da kendi muavin oyuncularının yardımından mahrum kaldıkları için semere bahşolmadı. Nihayet bu güzel ve mühim müsabaka iki sayıya karşı dört sayı ile Fenerliler lehine hitam buldu.

    Tebrikler

    Daimi sai ve gayretle elde ettikleri intizam ve terakkinin netice-i meşkuresi olan muvaffakıyetlerinden dolayı Fenerbahçeliler ne kadar şayan-ı takdir ise, bazı oyuncularının lakaydisi ve adem-i intizamı yüzünden Galatasaraylıların da duçar olduğu mağlubiyet o derece seza-i esefdir.

    A.D. (Abidin Daver) / Fenerbahçe’nin İlk Galatasaray Galibiyeti

  • Fenerbahçe’nin İlk Tarihçesi

    Fenerbahçe’nin İlk Tarihçesi

    Fenerbahçe’nin ilk tarihçesi, kuruluştan sadece 6 sene sonra, 1913 tarihli İdman dergisinde, Fenerbahçe’nin kurucu kadrolarında yer alan Mehmet Nasuhi (Baydar) Bey tarafından yazılmıştı. Keyifli okumalar diyerek, sizlerle paylaşıyoruz.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Enver Hoca Bir Kulüp Kurmak İstiyor

    1323 senesinde Frerler (Saint Joseph) mektebi Türkçe muallimi ve elyevm rüsumat müfettişi bulunan Enver (Yetiker) Bey, talebe-i kadimesinden beş altı futbolcu genci bir araya toplayarak bir kulüp tesis etmek arzusunda bulunduğunu bildirmişti. Bu fikre bütün arkadaşları iştirak ederek akşamları Moda çayırında idman yapmaya başlamışlardı.

    Altı kişilik futbol takımı olmazsa da Enver Bey ve arkadaşları teşkil ettikleri heyete bir isim vermeyi unutmamışlar, o zaman hiçbir fikr-i siyasiye hamil edilmemesi için Fenerbahçe namını bulmuşlardı. Fenerbahçe o zamandan itibaren idmanlarına germi verdi, bu cihetle dört beş ay zarfında azasının adedini yirmiye iblağ etti.

    Nurizade Ziya Bey’in Başkanlığı ve Kulüpten Ayrılışı

    Biraz sonra Enver Bey Reis-i Fahri mevkiinden çekildi. Kulübün yed-i idaresi müteşebbis, faal olan Nurizade Ziya (Songülen) Bey’e tevdi edildi. Reis bulunduğu müddet zarfında kulübün gösterdiği faaliyet şayan-ı takdir bir dereceye yaklaştı.

    Kulüp İstanbul’un en kuvvetli timlerinden oldu. Ziya Bey faaliyetinin yalnız reisi bulunduğu kulübe münhasır kalmasını ve yalnız Fenerbahçe’nin terakki edip diğerlerinin mahrum-u tekmil bulunmasını istemiyordu. Binaenaleyh futbolun daha büyük bir mikyasta ilerlemesi için birkaç Türk ve İngiliz arkadaşıyla teşrik-i mesai ederek Kadıköy’deki Union Kulüp’ün teşkiline sai etti ve meramında muvaffak oldu.

    Liglere Katılış

    Union Kulüp inşa edildikten sonra Fenerbahçe her sene İstanbul kulüplerinin içtimasından hasıl olan lig heyetine dahil oldu. Fakat o sırada Hasan ve Hüseyin Beyler Kadıköy’e, Mösyö Armitage da Galatasaray’a dahil oldu.

    Kulüp en fazla güvendiği azasını kaybedince mağlubiyet de bittabî baş gösterdi ve hemen hemen her müsabaka kaybedilmeye başlandı. Sene nihayetinde Fenerbahçe lige dahil bulunan kulüplerin sonuncusu idi.

    Kulübün bekasından ümitvar olamayan rüesa birer mazeret ile kulübü terk ettiler. Kulübün idaresi en büyüğü on dokuz yaşını tecavüz edemeyen on beş gence kaldı. Bu gençler yorulmak bilmez bir faaliyetle çalışmamış olsaydılar, ne 1912 şampiyonluğu bir Türk kulübünde kalacak, ne de halen mevcudiyetleri ile terbiye-i bedeniye sahasını tezyin eden heyetler, cemiyetler bu kadar müşaşa bir hayata sahip olacaklardı.

    Çekilen Zorluklar ve Sonunda Şampiyonluk

    Halbuki Fenerbahçe birinci sene-i hayatında mağlup oldu; ikinci, üçüncü, dördüncü hatta beşinci sene dahi sonunculuğu muhafaza etti, fakat bununla maneviyatı münkesir olmadı. Yenildi, fakat istiklalini muhafaza etti. Yenilmemeyi arzu etti; mesela Kadıköy Kulübü’yle birleşti, Üsküdar Kulübü’yle teşrik-i mesai etti. Fakat bunlardan mesalikine mugayir bir fikir -velev ki ehemmiyetten ari olsun- telakki edince birinciliğe, şampiyonluğa bilatereddüt veda etti. Galibiyet maddiyattan ziyade azası beyanındaki mücanesetin maneviyattan, arkadaş hatta kardeşçe bir rabıtadan mütevellit olmasını özledi.

    Hüsnüniyet ve ikdamının mükafatını gördü. Tevfik (Haccar Taşçı) Bey’in taht-ı riyasetinde iken geçen sene şampiyonluğu kazandı. Mevcudiyetini dostlarına da düşmanlarına da gösterdi. Her hususta halkın muhabbetine, sportsmenlerin teşvik ve tergibine mazhar oldu. İsmini “Fenerbahçe Futbol Kulübü” iken “Fenerbahçe Spor Kulübü”ne tahvil etti. Ve böylece terbiye-i bedeniyenin aksam-ı mühimmesini programına ithal etmiş bulundu. Timlerinin adedini tezyid ederek; on dört ile on sekiz yaşlarındaki gençler için bir ikinci tim ve on ile on dört arasındaki çocuklar için de üçüncü ve dördüncü timlerini teşkil etti. Hokey, tenis, kriket, av, waterpolo, kürek, çocuklar için “keşşaf yoldaşlığı” şuabatını, temin ettikleri faide-i adideye, mebni nizamnamesine ithalde hiçbir mahzur görmedi.

    Ahaliden daha fazla rağbet ve evliyay-ı umurdan da daha fazla teşvik gördükçe terakki ve tealisi de daha büyük bir nispette olacaktır.

    Mehmet Nasuhi (1913 – İdman Dergisi – Fenerbahçe’nin İlk Tarihçesi)