Etiket: Hakan Tecimer

  • Fenerbahçe’nin Yirmi Birinci Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe’nin Yirmi Birinci Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe, 21 Ağustos 1988 tarihinde başlayıp 11 Haziran 1989’da biten Türkiye Ligi’nde, 36 maçta 29 galibiyet, 6 beraberlik ve 1 yenilgi alarak yirmi birinci Türkiye Şampiyonluğu’nu kazanmış oldu… Fenerbahçe adına sezonun gol kralı 34 maçta attığı 28 golle Aykut Kocaman oldu. Huzurlarınızda Fenerbahçe’nin yirmi birinci Türkiye Şampiyonluğu ve emeği geçenler…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Türkiye Ligi Maçları

    21.08.1988 / Rizespor 0 – 5 Fenerbahçe

    28.08.1988 / Fenerbahçe 4 – 0 Altay

    04.09.1988 / Kahramanmaraşspor 0 – 0 Fenerbahçe

    10.09.1988 / Fenerbahçe 0 – 0 Samsunspor

    17.09.1988 / Adana Demirspor 1 – 3 Fenerbahçe

    24.09.1988 / Fenerbahçe 1 – 0 Galatasaray

    02.10.1988 / Trabzonspor 0 – 0 Fenerbahçe

    08.10.1988 / Fenerbahçe 5 – 1 Ankaragücü

    16.10.1988 / Beşiktaş 2 – 0 Fenerbahçe

    22.10.1988 / Fenerbahçe 3 – 1 Eskişehirspor

    29.10.1988 / Karşıyaka 1 – 2 Fenerbahçe

    05.11.1988 / Fenerbahçe 2 – 0 Sakaryaspor

    13.11.1988 / Malatyaspor 1 – 1 Fenerbahçe

    20.11.1988 / Fenerbahçe 4 – 2 Boluspor

    26.11.1988 / Adanaspor 1 – 3 Fenerbahçe

    11.12.1988 / Fenerbahçe 3 – 1 Bursaspor

    18.12.1988 / Konyaspor 1 – 5 Fenerbahçe

    25.12.1988 / Fenerbahçe 3 – 2 Sarıyer

    21.01.1989 / Fenerbahçe 3 – 0 Rizespor

    29.01.1989 / Altay 0 – 3 Fenerbahçe

    05.02.1989 / Fenerbahçe 4 – 1 Kahramanmaraşspor

    12.02.1989 / Samsunspor – Fenerbahçe (Hükmen)

    19.02.1989 / Fenerbahçe 6 – 0 Adana Demirspor

    05.03.1989 / Fenerbahçe 5 – 1 Trabzonspor

    12.03.1989 / Ankaragücü 1 – 1 Fenerbahçe

    18.03.1989 / Fenerbahçe 2 – 1 Beşiktaş

    25.03.1989 / Eskişehirspor 2 – 7 Fenerbahçe

    02.04.1989 / Fenerbahçe 2 – 0 Karşıyaka

    16.04.1989 / Sakaryaspor 1 – 4 Fenerbahçe

    23.04.1989 / Fenerbahçe 6 – 1 Malatyaspor

    30.04.1989 / Boluspor 0 – 2 Fenerbahçe

    13.05.1989 / Fenerbahçe 1 – 0 Adanaspor

    17.05.1989 / Galatasaray 1 – 1 Fenerbahçe

    28.05.1989 / Bursaspor 0 – 1 Fenerbahçe

    03.06.1989 / Fenerbahçe 4 – 1 Konyaspor

    11.06.1989 / Sarıyer 3 – 4 Fenerbahçe


    En Çok Forma Giyenler

    35 Maç : Şenol Ustaömer, Toni Schumacher

    34 Maç : Aykut Kocaman, Rıdvan Dilmen

    32 Maç : Oğuz Çetin

    30 Maç : Müjdat Yetkiner

    29 Maç : Hakan Tecimer

    27 Maç : Nezihi Tosuncuk

    26 Maç : Turan Sofuoğlu

    24 Maç : İsmail Kartal, Serdar Şenkaya

    23 Maç : Hasan Vezir

    20 Maç : Ergin Parlar

    17 Maç : Erdi Demir, Şenol Çorlu

    15 Maç : Taygun Erdem

    10 Maç : Durmuş Çolak

    7 Maç : Bilal Şar

    6 Maç : Orhan Kapucu

    5 Maç : Sedat Karaoğlu

    2 Maç : Önder Çakar


    En Çok Gol Atanlar

    28 Gol : Aykut Kocaman

    19 Gol : Rıdvan Dilmen

    14 Gol : Hasan Vezir

    10 Gol : Oğuz Çetin, Turan Sofuoğlu

    7 Gol : Şenol Ustaömer

    5 Gol : Hakan Tecimer

    2 Gol : Erdi Demir, Ergin Parlar

    1 Gol : İsmail Kartal, Orhan Kapucu, Serdar Şenkaya

    Fenerbahçe'nin Yirmi Birinci Türkiye Şampiyonluğu
    Fenerbahçe’nin Yirmi Birinci Türkiye Şampiyonluğu

    Fenerbahçe’nin 1. Türkiye Şampiyonluğu (1933)

    Fenerbahçe’nin 2. Türkiye Şampiyonluğu (1935)

    Fenerbahçe’nin 3. Türkiye Şampiyonluğu (1937)

    Fenerbahçe’nin 4. Türkiye Şampiyonluğu (1940)

    Fenerbahçe’nin 5. Türkiye Şampiyonluğu (1943)

    Fenerbahçe’nin 6. Türkiye Şampiyonluğu (1944)

    Fenerbahçe’nin 7. Türkiye Şampiyonluğu (1945)

    Fenerbahçe’nin 8. Türkiye Şampiyonluğu (1946)

    Fenerbahçe’nin 9. Türkiye Şampiyonluğu (1950)

    Fenerbahçe’nin 10. Türkiye Şampiyonluğu (1959)

    Fenerbahçe’nin 11. Türkiye Şampiyonluğu (1961)

    Fenerbahçe’nin 12. Türkiye Şampiyonluğu (1964)

    Fenerbahçe’nin 13. Türkiye Şampiyonluğu (1965)

    Fenerbahçe’nin 14. Türkiye Şampiyonluğu (1968)

    Fenerbahçe’nin 15. Türkiye Şampiyonluğu (1970)

    Fenerbahçe’nin 16. Türkiye Şampiyonluğu (1974)

    Fenerbahçe’nin 17. Türkiye Şampiyonluğu (1975)

    Fenerbahçe’nin 18. Türkiye Şampiyonluğu (1978)

    Fenerbahçe’nin 19. Türkiye Şampiyonluğu (1983)

    Fenerbahçe’nin 20. Türkiye Şampiyonluğu (1985)

  • Deniz’in Ummanı

    Deniz’in Ummanı

    30 yıl önce bugün Fenerbahçe (İslam Çupi‘nin deyimiyle) Galatasaray’ı “beklenmeyen beş çayı hatıralarına doğru yola çıkardı”… Ertesi gün Milliyet gazetesini alanlar, “Deniz’in Ummanı” başlığı altında üstadın doyumsuz kaleminden bu Galatasaray beşliğinin hikayesini okudular. Sıra sizde…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Bir Bayram Tarihi

    Futboldaki Fenerbahçe kahramanlığı Galatasaray galibiyetine rastladığında kocaman olur ve de ölümsüzleşir…

    Meşin yuvarlağı tutma işini yavaş yavaş elinin işi olmaktan çıkarmaya karar veren bir Yaşar’ın kaleciliğinin sonbaharında Galatasaray’ı açık farkla yenen Fenerbahçe’nin bir numaralı kahramanı olması, kendisine, çoluk çocuğuna anlatması 20 yıl sürecek bir büyük zenginlik bırakmaktadır.

    Hep anlatacaktır Yaşar, bu birinci kahraman olduğu bu Galatasaray beşliğinin hikayesini… Mahalleliye anlatacaktır, kahvesini bu keyifle karıştıracaktır, hatıralarında Fenerbahçe’nin faziletleri söz konusu olduğu zaman dün ellerinde boğduğu Galatasaray’ı, bir bayram tarihi olarak anıp duracaktır, hep…

    Ölümsüzleşen Hatıra

    Maçın 21. dakikasında Fenerbahçe’yi sahada 10 kişi bırakıp saha dışına düşen Müjdat, kendi ile başlayıp kendi ile bitmeyen böyle bir zafere yaşadığı sürece, Fenerbahçeli kaldığı sürece, her geçen gün büyüyen hayranlıklar atacaktır.

    “Fenerbahçe’nin 10 kişi ile Galatasaray’ı hezimete uğrattığı maç” Müjdat’ın hafızasında beyin buruşukluk yaşı ne olursa olsun, arkadaşlarının yarattığı bir inanılmaz zafer heybeti ile, takımının rekorlar kitabında özel bir sayfada ölümsüzleşip duracaktır.

    Hakan, stobu bile acemilik haline gelmiş dünkü takımda, Fenerbahçe stilinin 50 yıldan beri yerleşmiş kılığını ve kıyafetini giydiği zaman tek adamın nasıl bir Sarı-Lacivertli bela olacağını gösterirken, belki bu ekibin tarihine rakibin on bir adamına tek başına kâfi gelmiş bir yeryüzü dışı yaratığın son temsilciliğini yapıyordu.

    Mevsim başından beri Fenerbahçe’nin milyarlarca lira tutan transfer mallarına “hayali ithal” olarak bakan çoğunluk için dünkü oyun, Ercan’ın kendisini bu şüpheli yığından kurtarıp, Fenerbahçe futbolcusu olduğunu belgeliyordu.

    Kurdeşen

    Mustafa Denizli’nin eşofman altı ile bir kaleciden çok Galatasaray sarayına gelen köylü intibaı veren o son çocukla, defans dikkati ve özelliklerinin hiçbirini sırtlamamış o savunma ile kendi takımını koca umman olarak görmesi o kadar aceleciliğe getirilmiş bir röntgen cihazı ki…

    Mustafa’nın, Tayfun’un, Rotariu’nun, Tanju’nun ve Uğur’un spor sayfalarının şeref köşelerine alınışı, bir mevsim sürecek lig iniş çıkışlarına bakılmaksızın bu elemanlar için yapılan altın borsasının Fenerbahçe maçı ile iflas ettiği, bir ibretli örnek olarak devamlı hatırlanmalıdır.

    Kurdeşen tedavisi iyi yapılmadığı zaman “geçti” zannedildiği bir maçta Galatasaray taraftarını böyle kederlere boğar. Ve beklenmeyen beş çayı hatıralarına doğru yola çıkarır.

    Kurdeşen fena illet anlaşılan…

    5-2’yi Ne Edeceksin?

    Dünkü maçı adil teraziye oturttuktan sonra, Fenerbahçe’yi de kazığa oturt…

    Fenerbahçe’nin defans tedbirlerine çağ dışı de… Fenerbahçe savunmasına “90 dakika tek yorgansız gariban” de… Fenerbahçe’nin takım armonisine, takım gidip gelmelerine futbol adına ortaya konmuş en berbat gösteri de…

    Fenerbahçe takımının 90 dakika tek akın için abone bilet almadığını öne sür… Galatasaray takımının oyunun bütününde rakibini aciz ve taciz ettiğini 10 sütunda iddia et… “Galatasaray açık farklı kaybetmezdi, bilakis açık farklı kazanırdı” gibi, Kadıköy’de askıya alacağın bir inadın iddianın sahibi ol… Galatasaray “mükemmel”, Fenerbahçe “ilkel” deyimini yazının son imzası olarak yap, istersen…

    “5-2″yi ne edeceksin?

    Ben ne söylesem boş, son sözü o söyledi, çünkü…

    İslam Çupi / Milliyet Gazetesi – 12 Ağustos 1990 (Deniz’in Ummanı)


    Not : İslam Çupi’nin yazılarının bulunduğu IslamCupi.org sitesine uğramadan geçmemenizi tavsiye ederiz.

  • Toni Schumacher’in İlk Jübilesi

    Toni Schumacher’in İlk Jübilesi

    29 sene önce bugün, 4 Haziran 1991 tarihinde Toni Schumacher, İnönü Stadı’nda oynanan Fenerbahçe-Atletico Madrid maçında “ilk” jübilesini yaptı

    Dieter Pauly, Lale Orta ve Binali Kartal hakem üçlüsünün yöneteceği maçta kadrolar şu şekildeydi :

    Fenerbahçe :

    Schumacher (Yaşar), B.Şenol, Müjdat, Semih, İsmail, Serdar, Oğuz, K.Şenol, Hakan (Sercan), Aykut, Vokri

    Atletico Madrid :

    Mejias, Lopez, Solozobal, Donato, Pedro (Koldo), Fereira, Manola (Julio Prieto), Schuster, Viscanio (Sabas), Futre, Orejuela

    Maçın başlamasına kısa bir süre kala elektrikler gidince, ilk yarı sadece hava kararıncaya kadar 16 dakika oynandı. Bu arada Atletico Madrid, Orejuela’nın ayağından bir gol buldu.

    Aşağı yukarı bir saatlik bir gecikmeden sonra, ikinci yarı başladı.

    Vokri’nin 65. dakikada, Aykut’un 77’de ve Müjdat’ın 82. dakikada attığı gollere, 84’de Koldo ve 88’de Sabas karşılık verince, maç 3-3 berabere bitti. Schumacher omuzlara alındı, tribünleri selamladı ve İstanbul’daki Fenerbahçe taraftarlarına veda etti. Yaklaşık iki ay kadar sonra bu kez İzmir’de, Bayern Münih maçında ikinci jübilesini yapacaktı.

    Halit Deringör, Cumhuriyet gazetesindeki köşesinde bu jübile maçı için şunları yazdı :

    Tanrılar da Ağlarmış

    Schumacher, ülkemizde öğrenmesini bilenlere çok şeyler öğretti. Hatta Türk, Alman elçilerinin iki ülke arasında yıllarca kuramadığı sıcak ilişkiyi Schumacher kurdu. Büyük futbolculuğu ile beraber bu kişiliği yüzünden Türk spor tarihinde önemli bir köşeye sahip oldu.

    Schumacher, isyankar, kavgacı, reaksiyoner, haksızlığa tahammül edemeyen, ruhsal yapısı ile duygusal, insancıl bir yapıya da sahip. Onu insan yapan da bu duyguları. Yağmurlu ve boş tribünler önünde oynanan Gaziantep maçından sonra Schumacher bir arkadaşımıza, “Tanrı, sevdiği insanların arkasından gözyaşı dökermiş. Beni de seviyor olmalı ki arkamdan yağmur yağdırıyor ve gözyaşı döküyor” demişti. Dün Schumacher’in jübile maçı yıllarca dillerden düşmeyecek bir sevgi gösterisi içinde cereyan etti. Schumacher, omuzlara alındı. Gözlerinden yaşlar ip gibi akıyordu. Tanrıların ağlayıp ağlamadıklarını bilmiyoruz ama bu defa stadyumu dolduran insanların çoğu gözyaşlarını tutamamıştı. Hem de karanlıkta için için ağlayarak.

    Halit Deringör – 5 Haziran 1991 – Cumhuriyet Gazetesi

  • Fenerbahçe Yenilmez. Bu Formayla Dalga Geçilmez

    4 Mayıs 1989 tarihli Milliyet gazetesinden…

    Sahalarda ender görülen hareketlerdi: Galatasaray kalecisi Zoran Simoviç üzerine yumuşak gelen topu göğsüyle istop etmiş ve ayağıyla sağ kanada doğru uzaklaştırmış, gelen topu Cevad Prekazi göğsüyle yumuşatıp röveşatayla uzaklaştırmış, ondan gelen topu da Mirsad Kovaçeviç (Türk vatandaşı adıyla Mirsad Güneş) yine göğsüyle yumuşatıp röveşatayla Fenerbahçe yarı sahasına göndermişti.

    Zaten skor da ender görülen cinstendi: O sezon Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası’nda yarı finale çıkan Galatasaray Türkiye Kupası (o sezonki adıyla Federasyon Kupası) çeyrek finalinin 3 Mayıs 1989’daki rövanşında ilk yarı 3-0 öndeydi. Galatasaray, Fenerbahçe’yi 1960’tan beri bir kez (26 Ağustos 1970’te sezon başı Türkiye Spor Yazarları Derneği Kupası’nda) 3-0 yenmişti. Fenerbahçe ise bu dönemde rakibini defalarca üçlemiş, dörtlemiş, beşlemiş ve altılamıştı.

    İki yabancılı ligimizin üç yabancılı Galatasaray’ı o sezon Fenerbahçe ve Beşiktaş arasındaki şampiyonluk yarışına havlu atmış, ancak Avrupa Kupalarında rövanşları çok iyi oynadığını göstermiş. Bu eşleşmenin ilk maçında da Fenerbahçe’nin 2-0’lık üstünlüğünü maç sonunda 2-2’yle bertaraf etmiş, ikinci maçta da 3-0’dan sonra röveşatalarla topu Fenerbahçe yarı sahasına göndererek “al biraz da sen oyna” demişti.

    İkinci yarı da Fenerbahçe aldı topu ve oynadı..

    4-3 biten maçta devre arasında olup bitenleri, Veselinoviç’in takımla konuşmasını muhtelif belgesellerde maçın kahramanları Rıdvan Dilmen, Aykut Kocaman ve Hasan Vezir’den dinledik.. Buradan sonrasını ise, (sakatlığından dolayı ilk yarıda aksayan Oğuz Çetin’in yerine) ikinci yarıda 14 numaralı formayla oyuna girerek Galatasaray kontra-ataklarına set çeken ve sinirlenen Prekazi’yi de kırmızı kartla oyundan attıran maçın “gizli kahraman”larından Taygun Erdem’in, İzzet Benyakar’ın yönettiği “Fenerbahçe Tarihi Kadroları” sayfasındaki anılarından okuyalım:

    Ömer Abi (Kaner) devre bitmeden “hazırlan, oyuna giriyorsun” dedi ve ben sahada ısınmaya başladım. Kimin çıkacağını, nereye gireceğimi düşünürken, bir anda maç başlamak üzere iken, Ömer Abi bir kez daha geldi ve ‘Ön libero oynuyorsun, yükleneceğimiz dakikalarda kontralarda orta sahada dikkatli ol, kuş uçurtma’ dediği anda Sadık Deda düdüğü çaldı ve 2. yarı başladı.

    Fenerbahçe’nin, Veselinoviç’in sahaya çıkan oyuncularına son anda dediği gibi, “ilk golü ilk beş dakikada atarsanız, beş olur”  cümlesinin (bir eksikle) hayata geçişi.. 47. dakika ve Taygun Erdem’le devam:

    Uzun bir top attım bizim sahadan sol kanada doğru. Döndü dolaştı, Aykut Hoca (Kocaman) harmanlayıp, Erhan Önal Abi’mi çalımlayıp, sol ayağıyla iğne deliğinden topu ağlara bıraktı. O goldeki taraftarın uğultusu bizi ateşledi. İnanın, ben [devre arasında] kimin çıktığını golden sonra anladım. Baktım herkes var, Ergin Abi’ye (Parlar) ‘kim çıktı ya’ diye sorduğumda, ‘Oğuz Abi (Çetin)’ cevabını alınca, ben ‘Ne, Oğuz Abi mi?’ dediğimi dün gibi hatırlıyorum (adalesi çekmiş ve çıkmış).

    Sonrasında ise İslam Çupi’nin tabiriyle “ikinci devre boyunca Galatasaray yarı sahasında şeytanın bolerosundan figürler yapan” Rıdvan Dilmen’in ve (Aykut Kocaman’ın gol kralı olduğu sezon) “Vezir” makamına Fenerbahçe formasıyla ulaşan Hasan Vezir başroldeler. Bu dakikaları ve Vezir’in skoru 3-3’e getiren (dikkatli izleyicilerin şimdiki Youtube görüntülerinde yakalayabilecekleri) golündeki an’a dikkat çeken Taygun Erdem’den devam:

    Daha sonra Rıdvan Abi sahne aldı. Soldan topu fulelerle ve çalımlarla getirip Hasan Abi’ye aktardı. O da Simoviç’in altından yuvarlayıverdi: 3-2.. Ben de orta sahada Prakazi’nin sarı kartlı olduğunu bildiğimden yakaladığım bir pozisyonda onu sinirlendirerek bana kafa atmasını sağladım.. İkinci sarıdan dışarı.. Sağ kanatta Hakan Tecimer-Ben-Rıdvan Abi bir üçgen yaptık. Daha sonra Rıdvan Abi’nin penaltı noktasına yaptığı ortaya Hasan Vezir Abi voleyi patlattı, şutun şiddetinden Cüneyt Abi (Tanman), Yusuf Abi (Altıntaş) korkudan sırtlarını dönmek zorunda kaldılar topa. Simoviç’in kafasının üstünden tavana: 3-3… ‘Allahım’ dedim, ‘bunu ne olur sonuçlandır, 1 gol daha atalım’ derken, 2. golün kopyası: 4-3. Rıdvan Abi-Hasan Vezir… Tarih itinayla yazılmıştı.

    Evet tarih itinayla yazılıyordu gerçekten. Ama hiçbir zafer, yüreği ağza getiren anlar olmadan lezzet kazanmaz. Skor 4-3 iken, Aykut Kocaman Veselinoviç’in kehanetini az daha yerine getiriyordu. Ancak, dördüncü golden sonra ekranlara ağlama görüntüsü gelen Simoviç klasını konuşturarak beşinci golü önlemiş, takımına son bir “can” daha vermişti. 10 kişi kalmış Galatasaray da “can havliyle” yüklendi. (Galatasaray’a göre) sağ kanattan akan Savaş Koç topu çaprazdan Fenerbahçe kalesine gönderdi. Topa son anda ayak koyan Müjdat Yetkiner’in müdahalesi Kaleci Schumacher’i kontrpiyede (ters ayakta) bıraktı. Dakika 90’dı. Ama Schumacher de iki Dünya Kupası finali apoletliydi. Dönemin renkli spor dergisi Gelişim Spor’un tabiriyle “sanki uzadı”. İlk yarının sonunda topu röveşatayla Fenerbahçe yarı sahasında gönderen Mirsad Güneş’in önünde kaptı. Kaptan, sadece golü değil, arkadaşlarının tüm emeğini kurtarmıştı. Kendisini tebrik etmek isteyen Taygun Erdem’e de “Çık, çık, maç devam, devam” demişti.

    Türk sporunun en büyük rekabetinin futboldaki 111 yılını ikiye bölsek, ilk yarısının (1909-1965) yıllarca konuşulan ve en sembolik değerdeki maçı, (herhalde) 14 Haziran 1959’da Fenerbahçe’nin ezeli rakibini 4-0 yenerek (şimdiki) Türkiye Ligi’ndeki ilk şampiyonluğu kazandığı karşılaşma olur. İkinci yarının en sembolik maçı da belki bu 4-3’lük karşılaşmadır. Bu maç bir kuşağa ümit vermiş, maç bitmeden Fenerbahçe’nin yenilmeyeceğini göstermiştir. Onun içindir ki Fenerbahçe bu zaferi 12 yıl sonra Gaziantepspor’a karşı tekrarlayabilmiştir. Onun içindir ki, “4-3’lük maç” dendiğinde “Hangisi?” diye sormak sadece Fenerbahçelilere ait bir ayrıcalıktır.

    Maçın sonunu yine Erdem’in anlatımıyla bağlayalım:

    Mesut Dizdar Baba (O dönemde Vali Özel Kalemiydi ve [Fenerbahçe] Yönetim Kurulu üyesiydi) bana ‘Sen gerçek Fenerbahçelisin oğlum, herkese nasip olmayacak bir maçta gizli kahramansın’ deyip, beni alnımdan öpmüştü. Ne para ne pul. Hayatımda ilk defa anlatıyor ve yazıyorum bu anları. O an benim en büyük mirasım.

  • Fenerbahçe Yenilmez

    Fenerbahçe Yenilmez

    Tarihe damgasını vuran cümleler vardır. İşte bu da onlardan biri… “Fenerbahçe yenilmez. Bu formayla dalga geçilmez”. Tapfereritter, 3 Mayıs 1989’u yazıyor.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Unutulmaz Bir Gün

    Sahalarda ender görülen hareketlerdi: Galatasaray kalecisi Zoran Simoviç üzerine yumuşak gelen topu göğsüyle istop etmiş ve ayağıyla sağ kanada doğru uzaklaştırmış, gelen topu Cevad Prekazi göğsüyle yumuşatıp röveşatayla uzaklaştırmış, ondan gelen topu da Mirsad Kovaçeviç (Türk vatandaşı adıyla Mirsad Güneş) yine göğsüyle yumuşatıp röveşatayla Fenerbahçe yarı sahasına göndermişti.

    Zaten skor da ender görülen cinstendi: O sezon Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası’nda yarı finale çıkan Galatasaray Türkiye Kupası (o sezonki adıyla Federasyon Kupası) çeyrek finalinin 3 Mayıs 1989’daki rövanşında ilk yarı 3-0 öndeydi. Galatasaray, Fenerbahçe’yi 1960’tan beri bir kez (26 Ağustos 1970’te sezon başı Türkiye Spor Yazarları Derneği Kupası’nda) 3-0 yenmişti. Fenerbahçe ise bu dönemde rakibini defalarca üçlemiş, dörtlemiş, beşlemiş ve altılamıştı.

    İki yabancılı ligimizin üç yabancılı Galatasaray’ı o sezon Fenerbahçe ve Beşiktaş arasındaki şampiyonluk yarışına havlu atmış, ancak Avrupa Kupalarında rövanşları çok iyi oynadığını göstermiş. Bu eşleşmenin ilk maçında da Fenerbahçe’nin 2-0’lık üstünlüğünü maç sonunda 2-2’yle bertaraf etmiş, ikinci maçta da 3-0’dan sonra röveşatalarla topu Fenerbahçe yarı sahasına göndererek “al biraz da sen oyna” demişti.

    İkinci yarı da Fenerbahçe aldı topu ve oynadı..

    Taygun Erdem Anlatıyor

    4-3 biten maçta devre arasında olup bitenleri, Veselinoviç’in takımla konuşmasını muhtelif belgesellerde maçın kahramanları Rıdvan Dilmen, Aykut Kocaman ve Hasan Vezir’den dinledik.. Buradan sonrasını ise, (sakatlığından dolayı ilk yarıda aksayan Oğuz Çetin’in yerine) ikinci yarıda 14 numaralı formayla oyuna girerek Galatasaray kontra-ataklarına set çeken ve sinirlenen Prekazi’yi de kırmızı kartla oyundan attıran maçın “gizli kahraman”larından Taygun Erdem’in, İzzet Benyakar’ın yönettiği “Fenerbahçe Tarihi Kadroları” sayfasındaki anılarından okuyalım:

    Ömer Abi (Kaner) devre bitmeden “hazırlan, oyuna giriyorsun” dedi ve ben sahada ısınmaya başladım. Kimin çıkacağını, nereye gireceğimi düşünürken, bir anda maç başlamak üzere iken, Ömer Abi bir kez daha geldi ve ‘Ön libero oynuyorsun, yükleneceğimiz dakikalarda kontralarda orta sahada dikkatli ol, kuş uçurtma’ dediği anda Sadık Deda düdüğü çaldı ve 2. yarı başladı.

    Fenerbahçe’nin, Veselinoviç’in sahaya çıkan oyuncularına son anda dediği gibi, “ilk golü ilk beş dakikada atarsanız, beş olur”  cümlesinin (bir eksikle) hayata geçişi.. 47. dakika ve Taygun Erdem’le devam:

    Uzun bir top attım bizim sahadan sol kanada doğru. Döndü dolaştı, Aykut Hoca (Kocaman) harmanlayıp, Erhan Önal Abi’mi çalımlayıp, sol ayağıyla iğne deliğinden topu ağlara bıraktı. O goldeki taraftarın uğultusu bizi ateşledi. İnanın, ben [devre arasında] kimin çıktığını golden sonra anladım. Baktım herkes var, Ergin Abi’ye (Parlar) ‘kim çıktı ya’ diye sorduğumda, ‘Oğuz Abi (Çetin)’ cevabını alınca, ben ‘Ne, Oğuz Abi mi?’ dediğimi dün gibi hatırlıyorum (adalesi çekmiş ve çıkmış).

    Şeytanın Bolerosu

    Sonrasında ise İslam Çupi’nin tabiriyle “ikinci devre boyunca Galatasaray yarı sahasında şeytanın bolerosundan figürler yapan” Rıdvan Dilmen’in ve (Aykut Kocaman’ın gol kralı olduğu sezon) “Vezir” makamına Fenerbahçe formasıyla ulaşan Hasan Vezir başroldeler. Bu dakikaları ve Vezir’in skoru 3-3’e getiren (dikkatli izleyicilerin şimdiki Youtube görüntülerinde yakalayabilecekleri) golündeki an’a dikkat çeken Taygun Erdem’den devam:

    Daha sonra Rıdvan Abi sahne aldı. Soldan topu fulelerle ve çalımlarla getirip Hasan Abi’ye aktardı. O da Simoviç’in altından yuvarlayıverdi: 3-2.. Ben de orta sahada Prakazi’nin sarı kartlı olduğunu bildiğimden yakaladığım bir pozisyonda onu sinirlendirerek bana kafa atmasını sağladım.. İkinci sarıdan dışarı.. Sağ kanatta Hakan Tecimer-Ben-Rıdvan Abi bir üçgen yaptık. Daha sonra Rıdvan Abi’nin penaltı noktasına yaptığı ortaya Hasan Vezir Abi voleyi patlattı, şutun şiddetinden Cüneyt Abi (Tanman), Yusuf Abi (Altıntaş) korkudan sırtlarını dönmek zorunda kaldılar topa. Simoviç’in kafasının üstünden tavana: 3-3… ‘Allahım’ dedim, ‘bunu ne olur sonuçlandır, 1 gol daha atalım’ derken, 2. golün kopyası: 4-3. Rıdvan Abi-Hasan Vezir… Tarih itinayla yazılmıştı.

    Bir Tarih Yazılıyor

    Evet tarih itinayla yazılıyordu gerçekten. Ama hiçbir zafer, yüreği ağza getiren anlar olmadan lezzet kazanmaz. Skor 4-3 iken, Aykut Kocaman Veselinoviç’in kehanetini az daha yerine getiriyordu. Ancak, dördüncü golden sonra ekranlara ağlama görüntüsü gelen Simoviç klasını konuşturarak beşinci golü önlemiş, takımına son bir “can” daha vermişti. 10 kişi kalmış Galatasaray da “can havliyle” yüklendi. (Galatasaray’a göre) sağ kanattan akan Savaş Koç topu çaprazdan Fenerbahçe kalesine gönderdi. Topa son anda ayak koyan Müjdat Yetkiner’in müdahalesi Kaleci Schumacher’i kontrpiyede (ters ayakta) bıraktı. Dakika 90’dı. Ama Schumacher de iki Dünya Kupası finali apoletliydi. Dönemin renkli spor dergisi Gelişim Spor’un tabiriyle “sanki uzadı”. İlk yarının sonunda topu röveşatayla Fenerbahçe yarı sahasında gönderen Mirsad Güneş’in önünde kaptı. Kaptan, sadece golü değil, arkadaşlarının tüm emeğini kurtarmıştı. Kendisini tebrik etmek isteyen Taygun Erdem’e de “Çık, çık, maç devam, devam” demişti.

    Türk sporunun en büyük rekabetinin futboldaki 111 yılını ikiye bölsek, ilk yarısının (1909-1965) yıllarca konuşulan ve en sembolik değerdeki maçı, (herhalde) 14 Haziran 1959’da Fenerbahçe’nin ezeli rakibini 4-0 yenerek (şimdiki) Türkiye Ligi’ndeki ilk şampiyonluğu kazandığı karşılaşma olur. İkinci yarının en sembolik maçı da belki bu 4-3’lük karşılaşmadır. Bu maç bir kuşağa ümit vermiş, maç bitmeden Fenerbahçe’nin yenilmeyeceğini göstermiştir. Onun içindir ki Fenerbahçe bu zaferi 12 yıl sonra Gaziantepspor’a karşı tekrarlayabilmiştir. Onun içindir ki, “4-3’lük maç” dendiğinde “Hangisi?” diye sormak sadece Fenerbahçelilere ait bir ayrıcalıktır.

    Maçın sonunu yine Erdem’in anlatımıyla bağlayalım:

    Mesut Dizdar Baba (O dönemde Vali Özel Kalemiydi ve [Fenerbahçe] Yönetim Kurulu üyesiydi) bana ‘Sen gerçek Fenerbahçelisin oğlum, herkese nasip olmayacak bir maçta gizli kahramansın’ deyip, beni alnımdan öpmüştü. Ne para ne pul. Hayatımda ilk defa anlatıyor ve yazıyorum bu anları. O an benim en büyük mirasım.