Etiket: Harbiye

  • Tarih ve Fenerbahçe 1929 – VI

    Tarih ve Fenerbahçe 1929 – VI

    Arşivlerde dolaşırken, araya gündeme dair diğer olayları da katarak, Fenerbahçe ve Türk spor tarihi haberlerini derliyorduk. Günün birinde her yıl için bir almanak haline gelebilir mi, bilemeyiz ama sitede bir araya toplayalım istedik. 1929 ile başlıyoruz… Huzurlarınızda “Tarih ve Fenerbahçe 1929 – VI”

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    FUTBOL MAÇLARI [1]

    Dün bir taraftan tenis maçları yapılırken diğer taraftan da stadyumda hararetli futbol maçları yapıldı.

    İlk maçı Askeri Sanayi-Kuleli takımları yapacaklardı. Fakat Kuleli takımı gelmediğinden mağlup sayıldı.

    İkinci maç Altınordu-Hilal arasında yapıldı. İlk devreyi 2-0 galip vaziyette bitiren Hilal, ikinci devrede vaziyetini idame edemedi ve 3-1 mağlup oldu.

    Üsküdar-İstanbulspor maçı, çok eksik bir kadro ile sahaya çıkan Üsküdar’ın 8-0 mağlubiyetiyle bitti.

    Son ve en mühim maç Fenerbahçe-Vefa arasında oynandı. İstanbulspor’dan Kemal Bey’in hakemliğiyle tarafeyn karşılaştıkları zaman takımların teşekkülatı şöyle idi.

    Vefa: Hüsam, Demir, Halil, İhsan, Şekip, Naci, Hakkı, Hayri, Sami, Osman, Muhteşem.

    Buna mukabil Fenerbahçe Kadri, Sadi, Sabih, Cevat ve Zeki’den mahrum bir halde ve tamamen küçüklerden müteşekkil bir takımla sahaya çıkmışlardı: Rıza, Füruzan, Nejat, Reşat, Fikret, Nihat, Niyazi, Fahri, Muzaffer, Ala, Sait.

    Oyun her iki tarafın bariz tefevvuku altına girmeksizin cereyan etti. Fenerli küçükler kuvvetli rakiplerine karşı canla başla çalışmak suretiyle mukabele ediyorlardı. İlk devre birer sayı yapan tarafeynin müsavatı ile bitti. İkinci devrede Fenerliler bir sayı daha yaparak maçı 2-1 galibiyetle bitirdiler.

    FENERBAHÇE KULÜBÜNÜN ATLETİZM BAYRAMI [2]

    Fenerbahçe Kulübü önümüzdeki Cuma günü Kadıköy sahasında büyük bir atletizm bayramı yapacaktır.

    Kolordu kumandanı Şükrü Naili Paşa, bu atletizm bayramını himayelerine almışlardır. Bu bayrama Fenerbahçe kulübüne mensup bütün atletler iştirak edeceklerdir.

    Müsabakalara sabah saat dokuz buçukta başlanacaktır. Spor sahası herkese açık olacaktır.

    Şimdiye kadar bütün mesaisini yalnız futbol ve tenise hasreden bu güzide kulübün atletizm sahasında da faaliyete geçmesi çok şayanı takdirdir.

    Fenerbahçelilerin futbol sahasında olduğu gibi atletizm sahasında da muvaffakiyetler kazanmasını temenni ederiz.

    YEŞİL GÜN! [3]

    İçkinin pek öyle canu dilden düşmanı olmadığım halde her sene “Yeşil Hilal” gününe muntazaman iştirak edenler arasındayım.

    Bu sene de davet aldım, içimde gitmek için kuvvetli bir istek vardı. Fakat kader müsaade etmedi; vapur kaçtı, ben geciktim. Hulasa gidemedim. Gitseydim, bedavadan bol bol hava alır (cemiyet onu menetmediği için) dansederdim.

    Gidemedim ve bu gezintiyi ancak gazetelerde okuyabildim.

    Bir gazeteden öğrendiğime göre Yeşil Hilalciler bu gezintide limonata ve şıra da içmişler.

    Öyleyse, okuyucum, bekle gelecek yılı. İş yürüyor. Gelecek sene gezintisinde hafif tertip şaraba falan başlanacak demektir.

    GARİP GARİP OYUNLAR! [4]

    Dünkü akşam gazetelerinde “Siyahilerin bayramı” serlevhası altında şu satırlar okundu.

    “Şehrimizde ne kadar zenci varsa kırlara çıkmışlar, her cins ottan demet yapmışlar ve otları aralarına alıp babaları tutuncaya kadar (meyanga) yapmışlar, garip garip oyunlar oynamışlardır.”

    Bu garip garip oyunlar sözü üzerinde durdum. Çünkü o garip garip oyunlar bütün balolarda oynanan Çarleston, Blakboton, Fokstrot gibi asri dansların öz anasıdır ve onlardan başka bir şey değildir… Aradaki fark parke döşemeli salon yerine yeşil otlu kırlarda ve mükellef tuvaletlerle smokinler, fraklar yerine derme çatma elbiselerle oynanmasındadır.

    Onları ot kokusu babalandırıyorsa bizi de şampanya veya viskiler vecde getiriyor… İşte o kadar!

    YATLA DÜNYAYI DEVİR! [5]

    Alman zenginlerinden Blange isminde bir sporcu, 10 metre boyunda 4 metre genişliğinde ufak bir tenezzüh yatıyla limanımıza gelmiştir.

    Seyyah İstanbul’dan evvel Hollanda, Belçika, Fransa, İtalya, Mısır, Trablusgarp, Beyrut ve İzmir’e uğramıştır. Elyevm Galatasaray kulübü denizcilerinin misafiri olan M.Blange, Galatasaray denizcileriyle Marmara’da küçük bir seyahati müteakip Hindistan ve Amerika’ya gidecek, oradan Almanya’ya dönecektir. Bu suretle M.Blange bir devri alem seyahati yapmış olacaktır.

    TEŞKİLAT KAYITSIZLIĞI DENİZCİLİĞİMİZİ MAHVEDİYOR [6]

    Denizcilik, bilhassa bir deniz memleketi olan Türkiye’de, en ziyade inkişafa mazhar olması lazım gelen sporlardan biridir. Fakat alakadar teşkilatın cereyanı idare edememesi, daha doğrusu işin ehli olmaması, bu sporla uğraşan, onu heves ve merakla takip eden gençleri inkisara uğratmakta, soğutmaktadır.

    Teşkilatın alakasızlığının bizzat sporcular üzerinde hüsule getirdiği menfi tesirleri anlamak için onları bizzat dinlemek kâfidir.

    Galatasaray’ın kıymetli denizcilerinden Vamık Bey’den aldığımız bir mektup, hakiki derdi teşrih etmek noktasından karilerimize bir fikir verebilir. Vamık Bey diyor ki:

    “Denizcilerin artık bilfiil deniz üzerinde çalıştıkları mevsimdeyiz. Aşağı yukarı her kulübün denizcilik şubesi kendine göre bir faaliyet programı tatbike başladı. Bazı kulüpler yeni fıtalar yaptırdı, bazıları yaptırıyorlar, bazıları da yaptıracaklar. Beykoz kulübü de artık bu sınıf üzerinden fıta yaptırmayarak parasını ancak klasik merakibe hasredecek.

    Demek ki kulüpler kendi kendilerine çalışıyorlar.

    Fakat neye, ne için?

    İşte asıl dert burada!

    Futbol maçları başlamadan bir hayli evvel ilan ediliyor, antrenörler ekiplerini mukannen bir tarih için ihzar ediyorlar. Fakat bu hususta daha dikkatli olması lazım gelen denizcilik teşkilatı bu noktayı ihmal ediyor. Ve yarış tarihlerinin ancak bir hafta evvel meydana çıkması yüzünden biz sahaya bazen idmansız, bazen de sürantrene olarak çıkıyoruz.

    Hâlbuki bir denizcinin yarış tarihini evvelden bilmesi ve idmanlarını ona göre tanzim etmesi muvaffakiyetin en esaslı şeraitinden biridir. Aksi takdirde her şey (daima olduğu gibi) tesadüfe tabi kalır.

    Bu intizamsızlıkların en belli başlı amili yarışların Malul Gaziler Cemiyeti tarafından tertip edilmesidir. Şayanı hürmet bir müesseseye gençliğin yardımı çok makuldür. Bunun için bu cemiyet menfaatine verilecek herhangi bir yarışa bütün kulüpler müfterihane iştirak ederler.

    Fakat mıntıka birinciliği müsabakaları daima menfaat düşüneceklerinden ufak bir teşkilatla idare olunmalı ve sırf gençliğin bu yarışlardan beklediği sportif gaye göz önünde bulunmalıdır.

    Hâlbuki vaziyet böyle değildir ve fenni imkânları tetkike bile lüzum görmeyen bir heyet, bilet satamadığı için, yarış tarihini istediği gibi tanzim, istediği gibi tehir ve talik ederek vaziyeti karıştırıyor ve alakadar teşkilat bilmem ki neden her şeye “Eyvallah!” demek mevkiinde bulunuyor.

    Geçen sene ilk yarış pek ani olmuştu. İkinci yarış (mıntıka birincilikleri) tehire uğraya uğraya Malul Gaziler menfaatine, üçüncü yarışta Tayyare Cemiyeti menfaatine yapıldı.

    Bu seneki yarış tarihleri (idmancıların faaliyete geçmelerinden itibaren epeyce bir zaman geçtiği halde) henüz malum değildi. Bildiğimiz yegâne yarış, 13 Ağustos’ta Tayyare Cemiyeti tarafından Bebek’te yaptırılacak yarışlardır. Bundan başka kaç yarış yapılacak ve nerede olacaktır? Mıntıka birincilikleri hangi tarihte olacaktır? Kürek yarışlarına bu kadar müsait olan Beykoz’da bu sene de yarış olmayacak mıdır? Geçen sene bir türlü yaptırılamayan yüzme yarışları bu sene de ihmal edilecek midir?

    İşte bir sürü sual ki buna cevap verebilene aşk olsun!

    Oksfort ve Kembriç gibi 40 bu kadar senedir yarış edenler her sene aynı gün ve saatte, aynı mahalde yarışlarını yapıyorlar, soğuk, sıcak, kar, yağmur, hiçbir şey buna mani olmuyor.

    Bizim (eğer varsa) Denizcilik Federasyonumuz, yahut mıntıka heyetimiz o sene yapılacak yarışların tarihini neden daha ilkbaharda ilan edemiyor? Acaba buna lüzum mu yoktur, yoksa mani mi vardır?

    Bizim zihniyetimize nazaran deniz yarışları için lazım gelen şeyler şunlardır:

    1. Mutantan reklamlar
    2. Süslü Gemiler
    3. Bandolar
    4. Heyeti tertibiyeye mensup beyleri yarış sahasında vızır vızır dolaştıracak bedava motorlar.

    Bunlar oldu mu yarış için icap eden her şey tamam demektir. Geride:

    1. İntizamsızlık yüzünden seyredenler spordan iğreneceklermiş.
    2. Bir günde belki 10 yarışa iştirak eden bir kulübün idare adamları bilahare günlerce yataktan çıkamayacak kadar yorulacaklarmış.
    3. Sıhhi spor kaideleri ikmal edilecekmiş.
    4. Zavallı amatör gençler denizin ortasında, güneşin harareti altında akşama kadar aç karnına, hatta defi hacet çarelerini bulamadan bir salapurya içinde kavrulacaklarmış.
    5. Bir sürü hay ve huy içinde yarışı seyredenlerin aklında tahlisiye idaresinin devirme hareketinden başka hiçbir şey kalmayacakmış!

    Bütün bunların düşünülmesine ne lüzum var?

    Hâlbuki gerek yarış sahasının intizamı, gerek idmancıların istirahati düşünülmelidir. Mesela bütün yarışlar aynı günde değil muhtelif tarihlerde icra olunmalıdır. Yoksa memleket denizciliğinin ilerlemesini beklemek mumla kazan kaynatmak demektir.”

    FENERBAHÇE TENİS TURNUVASI YARIN BAŞLIYOR [7]

    İlk maçlarda İstanbul takımı intikam müsabakasında da İzmir galip geldikten sonra İstanbul-İzmir karşılaşması iki tarafı da tatmin eden neticelerle bitti. Şimdi yeni bir turnuva başlıyor.

    Fenerbahçeliler Kadıköy’de bir tenis turnuvası tertip etmişlerdir. Bu turnuvaya şehrimizin bütün tenisçileri iştirak edeceklerdir.

    Maçlara yarın sabah saat 10.30’da başlanacak ve tasfiye müsabakalarından sonra final Pazar günü oynanacaktır.

    İSTANBUL’UN EN SERİN YERİ [8]

    İki dost baş başa verdik ve biribirimize sorduk: “Nereye gidelim?”

    İstanbul’un bütün yazlık gezinti yerlerinden acı hatıralarımız vardı. İçimiz yüksek, serin, yeşillikli bir yer istiyordu. Boğazımız menba sularının hasretiyle yanıyordu. İkimizin de aklına birden Çamlıca tepesi geldi.

    Çamlıca… Ağaçları serin rüzgârlarla sallanan Çamlıca… Her çeşmesinden billur gibi berrak ve buz gibi soğuk bir suyun şarıl şarıl aktığı Çamlıca…

    • Yemek götürelim mi?
    • Ne zahmet! Bu sıcak havada orası mahşer gibi kalabalık olacak. Tramvay o tarafları medenileştirdi. Hiç orada yiyecek bulunmaz mı?

    Gittik ve tramvaylı Çamlıca’da aç kaldık. Bir tabak haşlanmış fasulye için camekânları yalnız rakı şişeleriyle dolu bakkal dükkânlarını beyhude dolaştık. Nihayet kireçlenmiş bir ciğerle kanaat ettik. İçtiğimiz su meşhur Çamlıca suyu, eski rakı şişelerine doldurulmuş tortulu ve ılık bir mayiden başka bir şey değildi. Mide bulandırmaya ve istifra ettirmeye yarar bir hastane suyu! Şairane tepenin her tarafından insanlar üzerine güneşli bir hüzün akıyordu.

    Hayalimiz, şimdi karşıda, güneşli manzarası titrek bir resim gibi yayılan İstanbul’dan imdat istemeye koyuldu. İçinden kaçtığımız İstanbul, bitkin çöl yolcularını bin bir vaatle çağıran serap yeşilliği ve maviliği cazibesiyle kırda hava ve serinlik bulmaya gidenlere gülüyordu. Döndk. Tramvay hep bizim gibi, aldatıcı tepede günün geçirmeye gelmiş, fakat iki saat içinde susuzluktan takatsiz kalarak ümidi kırılmış, şehre can atanların keskin ter kokusu ve şikâyetleriyle dolu idi.

    Köprü bizi şerbetçi dükkânlarının buzlu ve renkli sürahileriyle karşıladı. Köprünün bu kadar neşeli bir yer olduğunu o gün anladım. Fakat yangından çıkmış gibi biz hala Çamlıca güneşinin ateşiyle yanıyorduk. Bir dostun tavsiyesiyle ancak tünel dehlizinde sekiz defa inip çıktıktan sonra biraz serinledik ve kendimize geldik.

    Yaz sıcağından bunalanlara haber verelim. Kır isimlerine ve kendi hayallerine hiç aldanmasınlar. İstanbul’un en serin yeri şu karanlık tünel dehlizidir.

    ÇIPLAK NEDİR? [9]

    Sabah rüfekamızdan birisi, çoktan beri devam eden bir anketle meşguldür, bu anket soruyor: “Çıplak nedir?”

    Ve bütün kalburüstüne gelen mütefekkirler, bunu tarife çalışıyorlar. Düşünüyorum, vakıa henüz “Çıplak nedir?” suailinin kestirme cevabını veren olmadı, lakin günün birinde birisi bu iyiliği yapsa da “Çıplak nedir?” anlatsa acaba ne olacak? Bu tuhaf şeyin mahiyetini anlamakta bu derece ısrar eden kimdir?

    DİLENCİLER [10]

    Dün, Beyoğlu’nda Galatasaraylı Nihad’ın spor levazımı mağazasında yarım saat kadar oturdum. Bu yarım saat zarfında bitip tükenmek bilmez bir dilenci kafilesi, adeta bir zincir gibi mağazaya uğrayıp durdu. Koşu şampiyonumuz Besim bunlara kuruş yetiştirmekten, adeta bir 800 metre yarışı yapmış kadar yoruldu.

    Kadın, erkek, çocuk, sakat, alil, sağlam, genç, orta yaşlı, ihtiyar, bir sürü dilenci birbirinin peşi sıra kapının önünde arzı endam ediyorlardı.

    • Allah versin!
    • Bozuk para yok!

    Mukabelesiyle gidenleri enderdi. Ekserisi kuruşu alamayınca gitmek şöyle dursun, dükkânın ortasına kadar girerek bir mala bakan müşteriyi, çeşitlerini, gösteren mağaza sahibini izaç edecek kadar sırnaşıklıkta ileri gidiyorlardı.

    Sordum ve öğrendim ki bu dilenciler, gerek Beyoğlu’nda gerek İstanbul tarafında bütün mağazaları, dükkânları haraca kesmişler… Hepsinin ayrı ayrı günleri, saatleri vardır. Günlerinde ve saatlerinde muntazaman gelirler, musallat olurlar. Her mağaza ve dükkândan gündeliklerini alır, giderler.

    • Para vermemek suretiyle bunların ayağını kesmek kabil değil mi? Kabahat mağaza ve dükkân sahiplerinde! Para vere vere alıştırmışsınız!
    • Hele kuruşu vermeyin de bakın! Bazıları, öyle bir zamanda musallat olurlar ki ya müşteri bizar olur kaçar yahut da siz hesabı yanlış yaparsınız ve mutlaka bir zarara uğrarsınız. İşe bakın!

    Besim beyaz tebessümüyle bunları anlatırken kapının önünde kaval gibi bir herif peyda olmuş ve yavaş yavaş ta mağazanın ortasına kadar ilerlemiş, orada dikilerek anut ve musır bir arsızlıkla kuruşu bekliyordu.

    Besim kuruşu uzattı,

    • Al da git, dedi, kuruşu vermesem herif lakırdımı şaşırtacak, ne söylediğimi, ne söyleyeceğimi bilmeyeceğim!

    Dilenci çıktı, ben de arkasından çıktım, herif bitişik dükkândan haraç almakla meşguldü. Oradan da gündeliği kıvırdı, öteki dükkâna yanaştı…

    Arkasından beşer, onar adım fasıla ile diğer meslektaşları takip ediyordu.

    İstanbul’da dilencilerin toplandığını biz yazıyorsak, siz sakın inanmayın emi muhterem kariler!

    VEKÂLETİN BİR TEZKERESİ [11]

    Aldığımız malumata göre Dâhiliye Vekâleti, geçenlerde Galatasaray takımıyla Fenerbahçe arasındaki hadiseden dolayı Vilayet’e bir tezkere göndererek hadiseyi teessüfle karşıladığını bildirmiş ve tekerrürünün önüne geçileceğini ümit ettiğini bildirmiştir. Bunun için badema maç yapılırken stadyumda kâfi zabıta memuru bulundurulması polis müdüriyetine yazılmıştır.

    FUTBOL MAÇLARI [12]

    Harbiye-Galatasaray maçı, dün yazdığımız gibi, icra edilmemiştir. İstanbul şampiyonasının nasıl halledileceği hakkında mıntıkaca bir karar verilecektir.

    Dün Taksim Stadyumu’nda ikinci gruba mensup futbol takımları arasındaki lig maçları son iki müsabaka ile intaç edilmiş ve İstanbulspor takımı Altınordu’yu da yenerek ikinci kümenin şampiyonu olmuştur.

    FENERBAHÇE ATLETİZM MÜSABAKASI [13]

    Fenerbahçe kulübü dünden itibaren bilfiil atletizm hayatına atılmıştır. Şimdiye kadar yalnız futbol sahasında çalışan ve sporun diğer şubelerinde faaliyet göstermeyen bu kulübün bu hareketi umumi spor hayatımız için büyük bir kazançtır. Fenerbahçe kulübü atletizm sahasına ayak atarken büyük bir idman bayramı ile işe başlamıştır. Kulübün atletizm sahasında çalışacak olan gençleri dün bu bayrama iştirak ederek ilk müsabakalara başlamışlardır. Dün İttihat spor sahasında yapılan bu bayrama 45 atlet iştirak etmiştir. Yapılan muhtelif müsabakalarda elde edilen rekorlar şimdilik şayanı dikkat olmamakla beraber ati için çok ümit verecek mahiyettedir. Fenerliler, atletizm şampiyonluğunu da haiz bulunan Galatasaray kulübüne futboldan sonra atletizmde de rakip olmaya muvaffak olurlarsa memleket sporu namına hakikaten hizmet etmiş olurlar.

    GAZİ’NİN EN BÜYÜK ESERİ NEDİR? [14]

    Hüseyin Rahmi Bey’in Cevabı

    Gazi’nin en büyük eseri nedir? Bu sualinizin heybeti önünde sarsıldım. Acaba Gazi Hazretleri’nin hangi eserleri küçüktür ki içinden büyüğünü seçebilmek için bir mikyas tanzimine kadir olabilelim? O, dünyayı mephut eden bir harp kazandı. Bu zaferin halesiyle dünyanın bütün ufuklarından parladığı zaman bu mucizeden gözleri kamaşan yarü ağyar:

    Acaba bu bir insan mı? Hayır, dediler, bu beşer fevkinde bir hilkattir. Harp bir gaye değil, bir vasıtadır. Tarih birçok harp dâhileri sayar. Onların yaratmış olduğu mucizelerin önünde hayretle düşünürüz. Fakat kazanılan menfaatler ekseriya zevale mahkûmdur. Gazi’nin ise lazeval asıl himmetü kudreti harpten sonradır.

    Bu ikinci mucize birinciye tefevvuk eder. Bu da taassup ejderiyle olan gazası ve büyük zaferidir. Kafes arkasında peçe altında boğulan kadın bu hilafı tabiat mahbesten yüzünü kurtardı, tabiatın bütün mahlûklarına has olan açık havada teneffüs hakkına erdi.

    Kadın loşluklarda yaşar bir köstebek, anonim bir varlıktı. Frenkler ona muamma diyorlardı. O pek az mahrem nazarlara açılabilen kara örtülü bir Beytullahtı. Ona bakmak büyük günahtı. Kadının bu mahbesten itlakından sonra bizde sosyete bir mana almaya başladı. Hayat uyandı. Gazi Hazretleri’nin taassubu tepelemekteki kudretlerini en büyük görüyorum. Niçin? Çünkü bu ejder hala kanlarını, canlarını emdirmekte devam eden Afrika ve Asya Müslümanlarının altında inledikleri ecnebi boyunduruklarını görerek ibret almak, Gazi Hazretleri’nin bu eserindeki büyüklüğü takdir için kâfidir.

    Büyük hürmetlerimin kabulünü rica ederim efendim. (Hüseyin Rahmi)

    TENİS TURNUVASI DÜN HİTAM BULDU [15]

    Fenerbahçe kulübünün tenis turnuvası dün hitam bulmuş ve finalde kalmış olan Sedat Bey’le Şirinyan Efendi arasında yapılan maç pek hararetli cereyan ederek Sedat Bey, Şirinyan’ı 4 maçta mağlup etmiştir. Bu suretle Sedat Bey, memleketin birçok güzide tenisçilerinin iştirak ettiği bu güzel turnuvada, birinciliği kazanmış bulunuyor. Bu muvaffakiyetten dolayı kıymettar sporcuyu tebrik ederiz.

    Dabl maçlarına gelince: Suat-Sedat çifti, Sait-Şudvar çiftini yine dört sette mağlup ederek turnuvanın dabl birinciliğini almışlardır. Bunlara kulüp tarafından altın madalyalar verilmiştir.

    GARİP BİR SES [16]

    Bahsetmek istediğimiz şey Yunan başvekil M.Venizelos’un sesidir. Selanik’te Fransızca olarak intişar eden bir gazeteye göre Venizelos radyo ajansına beyanatta bulunmuş; Türkiye’nin Yunanistan’la bahri teshilat yarışı yaptığından şikayet etmiş; Yunan hükümeti tarafından bahri teshilatın tahdidi hakkında vuku bulan müteaddit müracaatlara yeni harp gemileri sipariş etmekle cevap verildiğini söylemiş; işler bu şekilde devam ederse yakın bir istikbalde iki memleket arasında harp çıkmasına intizar etmek lazım gelirmiş.

    Venizelos’a atfen bir Yunan gazetesinin neşrettiği bu sözlerin ne dereceye kadar vakıa mutabık olduğunu kestirmek bizim için mümkün değildir; bununla beraber daha evvel Yunanlılar tarafından bir iki defa Türkiye ile bahrî tahdidi teshilat yapılması hakkında bazı teklifler vuku bulduğu matbuat sütunlarında bahsi geçmiş bir mevzu olduğundan bu rivayet üzerinde biraz tevakkuf etmek muvafıktır.

    Türkiye ile Yunanistan arasında bahri bir tadidi teshilat meselesi görüşülebilir. Fakat zannediyoruz ki bu meselenin görüşülmesine başlamazdan evvel halli icap eden meseleler vardır. Bu meseleler de her iki memleketi bugün işgal etmekte olan mübadele işleridir. Aksi takdirde Yunanlılar tarafından vuku bulacak herhangi bir tahdidi teshilat teklifinin ciddiyetine inanılamaz.

    Kaldı ki Yunanlılar mübadele ihtilafına ait müzakerelerde sui niyetlerini son günlerde pek sarih olarak göstermişlerdir. İki memleket arasında bir uzlaşma zemini bulmak için bitaraf devletler murahhasları tarafından yapılan teklifleri esas itibariyle iptida kabul ettikleri halde Türklerce bila tereddüt kabul edilen bu tekliflerin asılları Atina’ya varınca reddetmişlerdir!

    Şu vaziyete nazaran Yunanlılar tarafından Türkiye’ye karşı bahri tahdidi teshilat yapılması şeklinde vuku bulacak bir teklifin maksat ve manası ne olabilir? Bu maksat ve manayı mesela Yavuz’un tamirine mani olmaktan başka bir fikre hamletmek mümkün müdür?

    Sözlerimizde vazıh olmak için bir kere daha tekrar edelim: Türkiye Cumhuriyeti daima sulhun muhafazasına matuf bir siyaset takip ettiği için bu gayeyi temin edecek her türlü teklifleri memnuniyetle telakki eder. Ancak bu teklifler de memleketimizin müdafaası için elzem olan vesaitin teşekkülüne mani bir niyeti bulunmamak lazımdır.

    Venizelos’un yeni bir harp ile Türkiye’yi tehdit etmesine gelince, buna karşı verilecek cevabımız da açıktır: Yunanistan, Türkiye’nin denizlerde bir gemisi değil, tek bir kayığı bulunmadığı ve bütün İngiliz donanmasının bilakis kendisine yardımcı olduğu bir zamanda Anadolu macerasına girişmiştir. Fakat öyle iken gene neticede mağlup ve muzmahil olmuştur. Eğer Yunanlılar ve onların başında bulunan Venizelos Anadolu maceralarını unutmuşlarsa ve Şark’ta yeni bir harp çıkarmanın mesuliyetini üzerlerine alırlarsa her vakit eski tecrübelerini tekrar edebilirler.

    İHTİYAÇ BİR SENE BEKLEMEZ! [17]

    İstiklal harbinde birinci derecede malul kalmış bir gaziden bir mektup aldık. İki ayağını vatan ve millet uğurunda feda etmiş olan bu gazi, tütün satışından yüzde iki derecesinde bir para yani ayda 30-35 lira alıyormuş. 1 Haziran’dan itibaren satılan tütünlerin yüzde ikisi Tütün İnhisar İdaresi tarafından her ay Ziraat Bankası’na maluller namına yatırılacak ve her sene nihayetinde bu müterakim para malullerin derecesine göre taksim edilerek toptan verilecekmiş.

    Bu karar, lehde göründüğü halde bir kısım malullerin aleyhindedir. Çünkü bir sene müddetle her ay aldıkları 30-35 liradan mahrum kalacak ve sene nihayetinde hisselerini alacaklar.

    Bu malul gazinin verdiği izahat ve tafsilattan anlıyoruz ki bir kısım malul gazilerin bu parayı seneden seneye değil aydan aya alması daha doğru olacaktır. Çünkü günlük ihtiyaçları bütün bir sene bekletmek imkânı yoktur.

    Onun için bu parayı arzu edenlere aydan aya vermek imkânı bulunmalıdır, diyoruz. Doğru değil mi?

    KADIKÖY VAPURUNDA MEVLANA AYİNİ YAPAN MECZUP [18]

    Evvelki akşam Köprü’den Kadıköyü’ne 7.30 postasını yapan “Kadıköy” vapurunun lüks mevkiinde tuhaf bir hadise olmuştur.

    Lüks mevkide oturan çıplak başlı, şişmanca vücutlu ve kabadayı tavırlı, oldukça temiz, fakat eski saray aşçıbaşıları gibi giyinmiş bir zat, halkın arasında birdenbire ayağa kalkmış ve “Herkes iktisadi buhran var diyor. Halbuki akli burhan var!” diye beliğ bir nutuk iradına başlamış, bundan sonra kamarada bulunan matmazellere ve hanımlara ısrar ile güller takdimine kalkışmış, kendisinin zengin bir adam olduğunu söylemiş, nihayet “Yüksel ki yerin bu yer değildir. Dünyaya geliş hüner değildir.” mısralarını okuyarak mevkiin ortasında, elindeki bastonu çevire çevire Mevlevi ayini yaparak fırıl fırıl dönmüş ve bunun da bir nevi dans olduğunu söylemiştir.

    Nutuk ve ayinini bitirerek herkesi hürmetle selamlayıp Kadıköyü’ne çıkan bu zatın Bostancı cihetindeki köşklerden birinin korucusu olduğu söylenmiştir.

    BİR TELEFON GÖRÜŞMESİ [19]

    • Alo, kimsiniz?
    • Bendeniz Nurettin, zatıâliniz?
    • Hikmet Feridun… Buyurun…
    • Bugünkü Vakit’te bir fıkra var, sonunda benim ismim de geçiyor, bundan maksadınız nedir, buna ne lüzum vardı, bir şey anlayamadık… İlk…

    Birdenbire şaşırdım. O kadar ki suçlu, kabahatli bir adam gibi:

    • Aman efendim, bir kabahattir ettim. Ben yaptım, siz yapmayın! Diyecektim.

    Lakin yorgun zihnimi biraz topladım. Ortada hiçbir şey yoktu. Ve bana telefon eden delikanlıya yazılarımı murakabe altında bulundurması için hiçbir ricada bulunmuş değildim. Dedim ki:

    • Mana mı çıkarmadınız? O halde ya çok manalıdır. Yahut da manasız.

    Ben sütunumun üzerine “Gelişigüzel” diye başlık koydum. Bunun altında, gelişigüzel yazar, dururum. Anlayan anlar, anlamayan veyahut anlayamayan anlamaz.

    Muhavere bir iki sözden sonra bitti…

    Bugüne gelinceye kadar İstanbul’da bir hususi neşriyat zabıtası teşekkül ettiğinden haberdar değildim. Eğer bu genç bundan böyle her manasını anlamadığı yazının hesabını muharririnden telefonla soracaksa şirket yaşadı ve onun anlamadığı yazılar gazetelere konmamak icap ederse gazeteler yandı demektir.

    KEMALETTİN SAMİ PAŞA’NIN TEBERRUU [20]

    Berlin sefirimiz Kemalettin Sami Paşa’nın Ankara’dan İstanbul’a gelirken Eskişehir’e ve Bursa’ya uğradığını yazmıştık. Kemalettin Sami Paşa Eskişehir’de bulunduğu pek kısa müddet zarfında ora spor mıntıkasını ziyaret etmiş ve teşkilata iki yüz lira teberru etmiştir.

    GALATASARAY RESMEN İSTANBUL ŞAMPİYONU OLDU [21]

    Galatasaray, kendi kümesine mensup beş birinci sınıf takımla ikişer maç yaptıktan sonra (28) puanla birinciliği almıştı. Ancak resmen İstanbul şampiyonu olmak için askeri küme birincisi olan Harbiye ile iki maç yapması icap ediyordu. Bu son iki maçın tarihlerini tespit için evvelki akşam içtima eden Futbol Heyeti, Harbiye’nin oyuncularından bir kısmının meslek mekteplerine, diğer bir kısmının da kıtaata iltihakı dolayısıyla bu maçları yapamayacağını öğrendiğinden Galatasaray’ın resmen şampiyonluğunun ilanına karar vermiş, keyfiyeti de Galatasaray kulübüne bildirmiştir.

    Bu suretle Galatasaray 1928-1929 İstanbul futbol şampiyonu olmaktadır. Bila inkıta beş senedir futbol şampiyonluğunu ihraz eden bu kulüp malumdur ki senelerden beri aynı zamanda şehrimiz Atletizm ve Denizcilik şampiyonluğunu da nefsinde cem etmektedir. Sarıkırmızılılara bundan böyle de muvaffakiyetler temenni ve daima çalışmalarını tavsiye eyleriz.

    Futbol Heyeti bundan başka Galatasaray’ın (İzmir’e gittiği takdirde) avdetinde, İstanbul’da muhtelitiyle bir maç yapmasını ve hasılattan bir kısmının Galatasaray-Fenerbahçe maçında yaralanan oyuncuların tedavisi masrafına tahsis edilmesini kararlaştırmıştır.

    Futbol Heyetinin verdiği kararlar meyanında üçüncü küme birincisinin müsabaka yapmadan ikinci kümeye terfiiyle bu küme takımlarının altıya iblağı; ikinci küme birincisi İstanbulspor ile birinci küme sonuncusu Süleymaniye arasında 28 Haziran ve 5 Temmuz tarihlerinde iki terfi müsabakası yapılması vardır. (…)

    ADİL’İN MEZARINDA [22]

    Dün; geçen sene bir futbol maçında kazaen maruz kaldığı bir tekme ile vefat eden Beşiktaş kulübünden Adil’in devri senevii irtihaline müsadifti. Bu münasebetle Beşiktaşlılar arkadaşlarının hatırasını taziz için ihtifal yapmışlar ve birden Adil’in mezarını ziyaret etmişler, samimi hitabeleriyle futbol şehidinin hatırasını yadetmişler, mezarına çelenkler koymuşlardır.

    GALATASARAY BOKS ŞAMPİYONLUĞUNU DA KAZANDI [23]

    İstanbul mıntıkası boks birincilik müsabakalarının evvelki gün yapıldığını yazmıştık. Bu müsabakalar neticesinde Galatasaraylı boksörler her siklette birinciliği almışlardır. Sinek siklette Yaka, horoz siklette Nuri, tüy siklette Necmi, hafif siklette Melih, yarı orta siklette Mithat, orta siklette Selman, ağır siklette Hayri Beyler kendi sıkletlerinin şampiyonu olmuşlardır.

    Bu neticeden sonra Galatasaray kulübü, futbol, atletizm, denizcilik şampiyonluklarından sonra İstanbul boks şampiyonluğunu da ihzar etmiştir.

    YAZMAK İLLETİ [24]

    Eskiden beri biliriz: Memleketimizde, kari adedi azdır. Gerçi, Arap harflerinin, bu azlıkta mühim bir amil olduğu şüphe götürmez. Fakat itiraf edelim ki bizim de okumaktan zevk almadığımız muhakkak!

    Babıali caddesindeki muharrir adedinin, memleket hudutları içindeki kari adedinden daha az olduğunu kim iddia edebilir?

    Umuyorduk ki harf inkılabı tedrisat müşkülatını azalttıkça ve millet mektepleri, bir kapısından giren tabur tabur ümmileri öbür kapısından okuryazar efendiler halinde hayata çıkardıkça, bu muvazenesiz muvazene bozulacaktır.

    Filhakika bozuldu. Bozuldu ama ne şayanı hayret bir bozuluş!

    Gazetelerde çıkan bir beyanattan öğreniyoruz ki harf inkılabından sonra, posta muamelatı yüzde kırk atmıştır.

    Fakat gene pekiyi biliyoruz ki gazete satışları yüzde altmış eksildi.

    Demek ki posta memurlarının mektup damgalamaktan kollarını, gazetelerinse rağbetsizlikten kanatlarını düşüren bu hayırlı tebeddül de, maalesef, şimdilik okuyanın aleyhine ve yazanın lehine olmuş.

    Alfabeyi söken her vatandaşın, karanlık içinde geçen uzun cehalet senelerinden intikam almak için derhal kitaba, gazeteye sarılacağına kaleme sarılması bir fali hayır olmasa gerek!

    Bu gidişle, beş on sene sonra, sakinleri yalnız muharrirlerden mürekkep acayip bir diyarda kalmayacağımızı kim temin eder?

    Harf inkılabının, okuyandan ziyade yazanı çoğaltması, bir hakikati işaret ediyor:

    Meğer bizde yazmak merakı, okumak merakından çok fazla imiş!

    BU SICAKTA FUTBOL OYNAMAK HATADIR [25]

    Artık çok sıcak havaların hüküm sürdüğü bir mevsimin içindeyiz. Hararetin gölgede bile 24-26’yı bulduğu şu günlerde güneşte dolaşanların bunalmaması kabil değildir. Fakat buna rağmen, gezilmeyecek kadar sıcak havalarda hala futbol oynuyoruz. Sporun her şeyden evvel sıhhatli bir vücuda sahip olmak için yapıldığı düşünülürse insanı ölümle neticelenebilecek akıbetlere sevk etmesi muhtemel olan bu hatanın büyüklüğü anlaşılır.

    Bundan 3-4 sene evvel, İstanbul mıntıkası Futbol Heyeti, çok musip bir kararla 15 Haziran’la 15 Ağustos arasındaki üç aylık fasılada futbol oynanmasını menetmişti. Futbolun tamamen bir kış sporu olduğuna ve böyle ezici bir idmanın yazın bu çok sıcak günlerinde tatbik edilmesi sıhhat namına hakiki bir suikast teşkil ettiğine nazaran bu kararın isabeti münakaşa edilemezdi. Bahusus sıhhat endişesine kendi programında yer vermeyecek kadar mantıksız hareket eden sporcuların bizim memlekette ekseriyette oldukları düşünülür ki bu şekilde bir vesayetin elzemiyeti takdir edilir.

    Mıntıka Futbol Heyeti, her nedense bu memnuiyeti bir daha tatbike lüzum görmedi. Hâlbuki bir sene muvaffakiyetle tatbik edildiği için tatbik kabiliyeti müspet neticeli bir tecrübe imtihanı veren bu kararın her sene tatbik edilmesi, güneş altında saatlerce didinmeden hasta olan birçok gençlerin hem sıhhat, hem de hayatlarını kurtaracaktı.

    Mıntıka Futbol Heyeti, idmancıların hayatını ne kadar az düşündüğünü bu havalarda hala üçüncü küme maçlarını, hem de tam öğle vakitleri yaptırmakla israf ediyor. Hâlbuki aynı heyet, lig maçlarını, havaların müsaadesizliğini bahane ederek, hasılat yapamamak endişesi ile geçen kış tatil etmişti. Kasasına girecek birkaç liranın eksik veya fazla olmasında bu derece hassas olan mıntıka heyetinin, gençlerin sıhhati mevzubahs olurken bu kadar müsamahakâr oluşu acaba ne ile izah edilebilir? Yoksa yazın bu öldürücü sıcaklarında futbol oynamak, çamurlu bir sahada koşmaktan daha mı az tehlikelidir?

    GÜLCEMAL [26]

    Gülcemal, bütün Türkiye sahilleri halkının en sevgili vapurudur; bilhassa Karadeniz kıyılarında, Gülcemal gül yüzlü bir peri gibi karşılanır. Şanlı sancağımızın altında dört direği, iki bacası ve narin teknesiyle Gülcamel, herkesin mahbubudur. Onu adeta tehassürle bekler, muhabbetle seyrederler.

    Dün İzmir’den gelen birini karşılamak üzere Gülcemal’e gittiğim zaman, bütün bir memleket sahil çocuklarının sevgilisini yakından ve iyice gördüm.

    Geçenelrde “bivei bakir”, “fertutu müsahhar” diye alay ettiğim gemiyi Seyrisefain Umumi Müdürü Sadullah Bey cidden güzel bir nevcivan haline getirmiş. 55 senelik yorgun ve yıpranmış ihtiyarın 20 yaşında zinde ve teravetli bir genç halinde nasıl gençleştiğini görmek isterseniz, benim gibi Gülcemal’i geziniz. Üst güvertede yapılan salonlu, banyolu, teraslı hususi lüks kamaralar, gemiye bir transatlantik hali vermiş… Gemide yapılan diğer muvaffakiyetli tadilattan burada uzun uzadıya bahsetmek doğru olmaz.

    Esasen ben bu satırları geçenlerde Gülcemal’in tamiri münasebetiyle yazdığım tehzilkar satırları tashih için yazıyorum.

    Gülcemal şimdi, sahil halkımızın muhabbetine layık bir gemi olmuş! Bunu takdirle söylemeyi bir vazife, bir borç addediyorum.

    SAKALLI, BIYIKLI BEBEK [27]

    Dört Yaşındaki Trabzonlu Mehmet Bey’in Yakında Düğünü Var

    Mehmed’i Tenasüli Faaliyeti Heyeti Sıhhiyeca Tespit Edilmiştir.

    Günün kahramanını merak ediyorsanız yerden göğe kadar haklısınız. Çünkü o henüz 4 yaşında olduğu halde bıyığı terleyen ve sakalı çıkan bir miniminidir.

    Mehmet ismini taşıyan bu küçük kahraman Trabzon’un Of kazasının Baltacı deresinde Süleyman ağanın oğludur. Çamaşırlarında görülen bazı lekeler, vücudunun muhtelif nahiyesinde çıkan kıllar nazarı dikkati celb etmiş, imam ve müftü, gusül lazım gelip gelmediğini tayin edememiş, nihayet çocuk Trabzon’a götürülmüştür.

    Oradaki muayenesinde, tenasüli faaliyeti tespit edilen Mehmet İstanbul’a getirilmiş ve Gülhane hastanesinde bilmuayene çocuğun tam erkek olduğunu teeyyüt etmiştir.

    Mehmet, şimdi evlenmek, evlendikten sonra da Amerika’ya giderek zengin olmak istemektedir. Tıp edebiyatında şimdiye kadar hiç tesadüf edilmeyen bu hilkat garibesi çocuk evleninceye kadar gençlik ateşleriyle kıvranacak fakat mahkeme evlenmesine müsaade ettiğinden bu hali çok devam etmeyecektir.

    SPOR HAYATIMIZ [28]

    Tayyare Cemiyeti’nin fikirlerini neşretmek üzere Türk Hava Mecmuası’nın yerine çıkmaya başlayan “Havacılık ve Spor” isimli mecmuada kıymetli ve genç Maarif Vekilimiz Cemal Hüsnü Bey’in spor hakkında şu fikirleri intişar etti:

    “Kuvvetli bir dimağın sağlam bir vücuda malik olması ne kadar arzu edilirse sağlam bir vücudun da kuvvetli bir dimağa sahip bulunması daha fazla bir hakla talep olunur. Güçlü ve çevik bir nesil yetiştirmek hakkındaki gayretimiz, bu neslin, ilim ve irfan yolundaki çetin mücadeleyi daha kolaylıkla ve daha çok muvaffakiyetle başarabileceği kanaatinden kuvvet almaktadır. En heyecanlı anlarda nefse hâkim olmak, derhal karar vermek, mesuliyetin bütün şerefli ağırlığını vakarla karşılamak, tesanüdün kuvvetini şiddetle hissetmek doğru veya yanlış münferit hareketlerin umuma şamil neticelerini ölçmek, intizam ve inzibatın kıymetini bihakkın takdir etmek, en zayıf bulunulabilecek zamanlarda nazik ve nezih olmak gibi dimağımızın şuurlu hareketlerini adelemiz kadar takviye ettiği içindir ki spor bugünkü gençliğin serbest ve cana yakın tabii bir mektebi olmuştur. Binaenaleyh spor başlı başına bir gaye değil fakat bizi gayemize daha emniyetle ulaştıran bir vasıtadır.

    Spor ile kuvvet, inzibat ve nefse hâkimiyeti elde edecek yeni neslimizin bütün bu kazançları manevi tekemmüllerine, fikri yükselişlerine hasretmeleriyledir ki Büyük Gazi’nin gençliğe bıraktığı kıymetli ve kutsi emanetler bihakkın muhafaza edilebilir.”

    Maarif Vekilimizin bu fikirlerine iştirak etmeyecek hiçbir sporcu yoktur. Cumhuriyet idaresi, spora her zaman büyük bir ehemmiyet atfetmiş ve spora bu ehemmiyeti verirken de hep Maarif Vekili Cemal Hüsnü Bey gibi düşünmüştür. Namını daima hürmetle yadedeceğimiz Necati Bey merhum ve Başvekil İsmet Paşa hazretleri, senelerden beri Türkiye’de sporun inkişafı için pek çok çalıştılar. İsmet Paşa hükümeti, İdman Cemiyetleri İttifakı’na her sene tahsisat verdiği gibi, Türk sporcularının 1924 ve 1928 Olimpiyatları’na iştiraklerini de temin etti. Türk sporculuğu bu muavenet ve himmetlerin daima medyunu şükranıdır. Yalnız bu sene Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’na verilen tahsisat kesildi. Bu Cumhuriyet idaresinin, İsmet Paşa hükümetinin sporla, sporcu gençlikle alakasını kestiğine, onunla meşgul olmak istemediğine delalet etmez. Bu hareketin manası başkadır. İsmet Paşa hükümeti bu suretle teşkilattaki idaresizlik ve tezelzüle karşı, pek haklı olarak infialini izhar etmek istemiştir.

    Filhakika hükümetin bütün yardımlarına rağmen teşkilat istenilen ve beklenilen şekilde çalışmamıştır. Bugün teşkilatın muhtelif kısımlarının reisleri ve azası arasında birçok boşluklar vardır. Şimdi hükümet tahsisatı kesince, esasen o para ile mevcudiyetlerini idame edebilen heyeti müttehidenin bazıları büsbütün infisah edecektir. Sonra ne olacak? Türkiye İdman Cemiyeti teşekkül etmeden evvelki müzebzep, vaziyet avdet edebilecektir.

    Spor sahasında gençliğe rehber olmak isteyen ve onu doğru yola sevketmek hem arzusu, hem de vazifesi olan hükümet tabii, eski karışıklığın, başsızlığın, teşkilatsızlığın avdetini istemez. Şu halde teşkilatın infisahına meydan vermemeli, kongreyi toplayarak teşkilatın başına daha kudretli kimseler getirilmelidir.

    Henüz pek genç olan idman hayatımızı anarşiye uğratmamak için hükümetin, hami ve terbiyetkar eli idmancılığımızın üstünden eksik olmamalıdır. Sporu ve gençliği seven İsmet Paşa hazretlerinden spor hayatımıza yeni bir cereyan, hayırlı bir inkişaf vermesini rica ediyoruz.

    SELİM SIRRI BEY [29]

    Terbiyei Bedeniye Umumi Müfettişi Selim Sırrı Bey şark vilayetlerimizde umumi bir teftiş ifa etmek üzere bugün Ankara vapuru ile Trabzon’a müteveccihen hareket edecektir. Selim Sırrı Bey ilk merhale olarak vasıl olacağı Trabzon’da bir iki gün kaldıktan sonra Erzurum’a gidecektir. Selim Sırrı Bey’in teftiş seyahati bir buçuk ay kadar devam edecektir.

    EDEBİYAT TARİHİ [30]

    Arapçasız, acemcesiz bir nesil yetişiyor. Ne sanayii edebiyeden haberi var, ne vezni aruzdan! Bu nesil, fennin, san’atın kapılarını açmak için yalnız Türk alfabesini öğrensin, kâfi… Hele yarının edebi nesline gıpta ediyorum. Bu nesin için, tarihi edebiyat Ahmet Haşim’le Orhan Seyfi’den başlayacak! Veysi ve Nergisi yerine Haşim’i, Yakub’u, Falih Rıfkı’yı okuyacaklar, Yunus Emre, Âşık Paşa yerine de Orhan Seyfi’yi, Faruk Nafiz’i…

    Yalnız Fuzulilerin, Nedimlerin değil, Fikretlerin, Halit Ziyaların bile Orhon kitabeleri gibi ancak müsteşriklerin halledebilecekleri birer muamma olması yakındır, en çok yirmi sene! Harf inkılabı, mey ve hey hey edebiyatını bir hamlede asarı atika müzesine nakletti.

    BİR SPORCUNUN ÖLÜMÜ [31]

    Fenerbahçe’nin emektar sporcularından Hikmet Bey’in, uzun bir hastalıktan sonra irtihal ettiğini dün teesüfle haber aldık. Merhum samimi ve temiz spor aşkıyla, bu vadidedi feragat ve fedakârlıklarıyla tanınmıştı. Fenerbahçe’nin küçük takımları mazhar oldukları inkişafın büyük bir kısmını bu vadide menfaatsiz ve yorulmaz bir gayret sarfeden merhuma medyundur. Fenerbahçelilere ve merhumun ailesine arzı taziyet ederiz.

    ELVEDA’! [32]

    Hala genç nesle mensup olduğunu iddia eden bencileyin kırka yakın, bir arkadaş Latin harflerinin kabulü üzerine artık Nedim, Fuzuli hatta Fikret gibi eslaf ederlerinin birer antika haline gireceğini ve onlar yerine genç ve yeni şairlerin geçeceğini şayanı hayret bir zevkle yazıyor. Bir şair için Fuzuli, Nedim ve Fikret unutulacaktır diye sevinmek bir dalalettir fakat o bize gerekmez. Ancak işin garibi, bu eskilerin yerine geçeceği zannedilen ve Türk edebiyat tarihinin Nuhları olacağı mülahaza olunanların, ancak Latin harflerinin ianesiyle bu makamı işgal edebileceklerinin yazılmasıdır ki şayanı dikkattir. Demek yeni harfler olmasa bu zevat edebiyat tarihimiz de bir varlık teşkil edemeyeceklerdi.

    ATLETİZM [33]

    Kadıköyü’nde Ünyon kulüp sahasında Pera kulübü tarafından tertip edilen atletik müsabakalar, müttefik ve gayri müttefik yüze yakın atletin iştirakiyle yapıldı.

    Müsabakalar ikinci ve üçüncü seri atletler arasında yapılıyordu. Bu itibarla neticeler parlak olmasa bile iştirak eden atletlerin adedi, maçların cereyanındaki intizam yarınki sporcu neslin bugün pek ihmal edilen atletizme layık olduğu ehemmiyeti verdiğini anlatıyordu.

    Müsabakalar takdir ve teşvik nidaları arasında sonuna kadar heyecanla takip edildi. Neticede umumi tasnife nazaran iştirak eden kulüpler şöyle derece aldılar:

    Pera birinci, iyi hazırlanmadığı halde az bir farkla Fenerbahçe ikinci, Sporting üçüncü, Moda dördüncü.

    İSTANBUL CUMA GÜNLERİ NASIL EĞLENİYOR? [34]

    Kalamış, Fenerbahçe Sahillerinde Banyolar

    Bir haftadan beri, buram buram ter döküp burcu burcu kokuyoruz.

    Dün birisi ile konuşurken yanımızdan şişmanca bir adam geçti. Herif, sanki seyyar ıtriyat mağazası idi. Allah süründürmesin, öyle sürünmüş ki adeta burnumuzu tıkamaya mecbur olduk. Arkadaşım dayanamadı:

    • Yahu, bu ne koku?
    • Ne yapsın, dedim, görmüyor musun, kan ter içinde zavallı… Kendi hoş kokusunu (!) gizlemek için kiralık koku almış.

    Ya bu sıcak günlerde ne kadar dondurma yendiğine dikkat ediyor musunuz?

    Vakit, öğle. Bir dondurmacı dükkanındayım. Yanımda kırmızı suratlı, beş on sene sonra mutlaka tıkanıp ölmeye namzet, iyi yarı (iri de söz mü) adeta aygır misali bir zat var.

    Arka arkaya üç vişneli, iki karışık dondurma yedikten sonra, altıncı bardağı ısmarlarken arkadaşı kolundan çekti:

    • Hiş… Ne yapıyorsun be? Çatlarsın!

    Güldü:

    • Zati sıcaktan çatlıyorum. Bari bırak da dondurmadan çatlayayım!

    Seyyar şerbetçilerin bini bir paraya:

    • Haydi buuuu…z!… Otuz iki dişe trampet çaldırıyor.

    İhtiyar bir adam yaklaştı, bir bardak şerbeti, bir hamlede yuvarladıktan sonra dişsiz ağzını açarak:

    • Evladım, dedi, ya böyle benim gibi ağzında diş kalmayan biri olursa? Trampeti kime çaldıracaksın?
    • Az bekle, dedi, neredeyse karnında çalmaya başlar.

    İtişe kakışa iskelenin demir parmaklığı önüne yığıldık. Vapur, çoktan gelmiş, yolcularını çıkarmış, fakat biz hala bekliyoruz. Yoldular arasında mırıltılar başladı:

    • Nedir bu rezalet canım. Şu kapıyı açsalar kıyamet mi kopar?
    • Keenne, insan değiliz de mezbaha kapısında bekleşen öküzleriz.

    Bir ses:

    • Çüşş… Öküz sensin. Söylediği lafa bak be.

    Memur çok geçmeden yetişti:

    • Birbirimizin üstüne binmeyelim! Azıcık sabırlı olalım, daha bir buçuk dakika var.

    Etraftan sesler:

    • Bir buçuk dakika varmış. Sanki şu kapıyı açsalar kıyamet kopar.
    • Dakikaların ne kadar da kıymetini biliriz.

    Hele neyse parmaklık aralandı. Ve yüz kadar yolcu bu daracık geçitten birbirlerini omuzlayıp dürterek deli gibi seyirttiler. Kendimi arka güverte kısmında bir sıra minderinde bulunca:

    • Oh, dedim, dünya varmış.

    Şimdi rahatça etrafımdakileri seyredebilirim. Onlar da bari seyre değer bir şey olsalar neyse… Durmadan fıstık yiyip kabuklarını avucunda biriktiren altmışlık bir Beni İsrail acuzesi, suratı çilli, boynu sargılı yine aynı fasileden bir kadın ve lüfer avcılığından bahseden iki eski İstanbul tipi, durmadan anlatıyor:

    • Efendim lüfer balıkların en kurnazıdır. Bu muhakkak. Bir tarihte Sarıyer’deyim, gece sabaha karşı sandalla dolaşıyorum. Malum a serde gençlik var o zamanlar. Yeni mahalle önünde dalyanlar vardı bilmem hatırlar mısınız?

    Ve muhavere böyle devam ediyor:

    • Haydi, Kadıköy, Kadıköy!

    Vapurdan daima geç çıkmayı adet etmişimdir. Bu defa da öyle yaptım. İskeleye en sonra ayak atan yolcu olmak şerefini muhafaza ettim. Fakat bir de bakayım ki meydanda bir tane otobüs kalmamış. Niyetim (söz aramızda) ucuz olsun diye Kalamış’a kadar otobüsle gitmekti. Kendi kendime:

    • Bu işte de yaya kaldın mı tatar ağası, diye söylenmeye başladım.

    Söylenmek para eder mi? Behemehâl bir vasıta bulmak lazım. O sırada üzeri tenteli tek beygirli bir muhacir arabası çıkagelmez mi?

    Hemen yaklaştım ve iki laf bir pazarlık, atladım.

    Kalamış sahilleri, Moda’dan itibaren binlerce insanla dolmuştu. Öyle ki adeta bana yer kalmayacak diye korktum. Aman Kalamış’tan Fenerbahçe’ni görünüşü. Acaba dünyanın hangi yerinde bu kadar müstesna güzellikler bir araya toplanmıştır? İskelenin önünde çepçevre sahili kapatmış her renkte tenteli ince, oynak, sevimli birçok sandal… Ara sıra bir müşteri yaklaşarak eliyle bir işaret yapıyor ve nereye gideceğini söylemeden sandala kuruluyor. Fener yarım adası da günün bu saatinde adeta uykuda. Uyanık olan yalnız Kalamış tarafı. Burada iskeleden başlayıp deniz hamamları kısmında nihayet bulan bir sahil parçası var ki fıkırdak bir kadın kadar caziptir.

    Karpuz kabuğu düşmeden denize girilmezmiş. Şimdi bu masala kimse kulak asmıyor. Denizin üstü (sade üstü değil) batıp çıkanları da hesaba dâhil edersek altı ve üstü kumralından esmerine, balıketinden şişmanına kadar her renkte, her biçimde Âdem’in oğulları ve Havva’nın kızlarıyla dolu. Kumsal üzerinde serpilip yorgunluk atanlar da başka!

    Dalgalarla boğuşmaktan bitap düşenler sahile döner dönmez yaslanacak bir kadın başı buluyorlar. Hayattaki çetin mücadeleleri bize unutturan da bu sevdalı başlar değil midir?

    İskelenin önünde bir sandala da ben atladım:

    • Çek, dedim, Fenerbahçe’ye…

    Yosun yeşilliğinde suyun üstünden kayarak ilerliyoruz. Uzaktan deniz üstünde çırpınanların sesleri geliyor.

    Fener’in arkasında bir sığlığa yanaştık. Vay… Burada da banyo meraklıları varmış. Fakat bunlar sade banyoya meraklı değil.

    Denizin içinde sevişmeyi tercih edenler, hep buraya toplanmışlar.

    Anadan doğma bir erkek beni görünce iri bir göl kurbağası gibi cumburlop… Kendini suya attı.

    Hemen oracıktan dönmek nazikâne bir hareket olacaktı, ben de öyle yaptım. Üstat Ekrem merhuma koca bir roman yazdıran Fenerbahçe mesiresi, şimdi ihtiyar birkaç ağaç arasında güneşe karşı “Araba Sevdası” kahramanı Bihruz Bey’in neslini ve o neslin kadın şemsiyeleri içine mektup atmayı en büyük muvaffakiyet sayan zavallı erkeklerini düşünüyor gibi idi.

    ANKET!!! [35]

    Evvela dünyanın hangi memleketinde icat edildiğini bilmiyorum ama şu “anket” ismi altında gazetecilerin okuyucularına açtıkları sorgu sual herhalde bizim memleketin mahsulü değildir. Fakat mübarek şeyi kendimize o kadar malettik ki bir müddet sonra ismine de bir kulp takarak büsbütün yerli şekline sokmamız pek muhtemeldir. Anket, bana kalırsa gazetelere yazacak bir şey bulunmadığı zaman ortaya atılan bir çaredir ki bazı ikraz ve istikraz müesseseleri nasıl halktan aldığı parayı halka faizle ödünç veriyorsa gazeteci de kariden aldığı fikri yine karie vermektedir.

    Bu usul “Kâhtı efkâr” olduğu zamanlar cidden iyi netice verebilen bir çaredir. Yalnız itiraf etmeliyiz ki bizim gazeteler (pek ender istisnasıyla) karilere soracakları suali katiyen iyi intihap edememektedirler.

    Efendim! Bir suali ellerine doluyorlar, önlerine gelene onu soruyor. İşte “edebiyat anketi”, işte “çıplak nedir”…

    Bu suallere verilen cevaplar arasında “enteresan” olanları yok değildir ama iş uzayınca halk bıkar ve okumaz.

    Onun için ben bütün aklımı ve mantığımı toplayarak bir anket sistemi tertip ettim. Vakıa bu suretle hareket etmekle pek makbul bir şey yaptığıma kail değilim, lakin eski bir itiyat beni hala akılla harekete icbar etmektedir.

    Benim anket için düşündüğüm sistem şudur. Muayyen ve maruf zevata kendi hususiyetleriyle kabili telif yahut gayri kabili telif ayrı ayrı sualler sormak.

    Her gün bir zatın verdiği cevap neşredilir ve halk hep aynı sualin daima tekerrür etmesi muhtemel olan cevaplarından bıkmış olmaz. Mesela:

    İzzet Melih Bey’e üç sual:

    • Sarımsak sever misiniz ve ne zamanlar yemesini tercih edersiniz?
    • Yaş mefhumu hakkındaki fikriniz?
    • Çok terler misiniz?

    Bu üç sualin pek orijinal olacağını zannederim.

    Nizamettin Nazif’e sorulacak şeyler:

    • Bir nutuk neye mal olur?
    • Bakır Köyüne hiç gittiniz mi!
    • Kimden hoşlanırsınız?

    Peyami’ye sormalı:

    • Gece lambasız rahatlık yerine gitmeye korkmaz mısınız?
    • İki kere iki ne eder?
    • Bir oğlunuz olsa ismini Haşim koyar mısınız?

    Abidin Daver Bey’e:

    • Hiç kürek çektiniz mi?
    • Kürei arzın büyük denizleri hangisidir?
    • Erkek güzel müsabakasına neden iştirak etmediniz?

    Halit Ziya Beyefendi’ye:

    • Hayatınızda hiç küfür ettiniz mi?
    • İnsan kaç yaşına kadar genç sayılır?
    • Bizde kaç nesli edebi sağdır?

    Halil Nihat Bey’e:

    • Şu anda nazım yapsanız bir hicviye mi yoksa bir methiye mi yazarsınız?
    • Şirket vapurlarından köprüye çıkarken kaç defa başınızı güvertenin kenarına çarptınız?
    • Kemençeyi mi viyolonseli mi seversiniz?

    Ali Naci Bey’e:

    • Senenin hangi aylarında Fenerlisiniz hangi aylarında değilsiniz?
    • İkdam’ın baskısı ne zaman “Taymis”i geçecek?
    • Stadyum ne kelime olur?

    Abdullah Cevdet Bey’e:

    • El açıklığı nasıl tedavi olunmalıdır?
    • Ne zaman doktor, ne zaman edip, ne zaman iktisatçı ve ne zaman iratçısınız?
    • Hayatta para sarf etmekten elim ne tanırsınız?

    Etem İzzet’e:

    • Evde tavan süpürgesine ihtiyaç hisseder misiniz?
    • Uykuda horlar mısınız?
    • Heyecansız yazı yazabilir misiniz?

    Celal Nuri Bey’e:

    • Bilmediğiniz lisanlar nedir?
    • Bir kayık mı yoksa bir gazete mi daha hazin batar?
    • Amali erbaadan hangisini sevmezsiniz?

    Selami İzzet’e:

    • Frenkçe eserlerin Türkiye’ye ithali men edilirse ne yaparsınız?
    • Hüseyin Rahmi Bey’le aynı yataklı vagonda bir kompartımana düşseniz ne yaparsınız?
    • Ayaklarınız terler mi?

    İşte numunelerini yazdım. Akıllı bir gazeteci bu sistemi tatbike başlarsa derhal faydasını görür. Şu şartla ki bütün bu zevat cevap vermek lütfunda bulunsunlar.

    KARİ MEKTUBU [36]

    Kızıltoprak

    Şehrimizin güzel sayfiye yerlerinden biri olan Kızıltoprak, Islamur, Fenerbahçe, Kalamış civarı bu sene geçen senekinden daha fazla olarak bir “otomobil ve otobüs” afetinden muztariptir. Kadıköyü’nü muayyen ve dar güzergâhta Fenerbahçe’ye rapteden bu otobüs ve otomobiller, canavarca bir sürat ile seyrüsefer ve teferrüç mahallini tedhiş etmektedir. Binlerce köşkün sahiplerinin huzurunu ihlal eden bu mantıksız sürat müsabakaları birçok kazalara sebebiyet vermektedir. Kadıköy dairei belediyesinin nazarı dikkatini celbederiz.

    SÜLEYMANİYE-İSTANBULSPOR [37]

    Bu hafta Taksim Stadyumu’nda Süleymaniye ile İstanbulspor arasında bir terfi müsabakası yapılacaktır. Birinci küme sonuncusu ile ikinci küme şampiyonu arasında böyle bir karşılaşmanın icrası ve galip gelen takımın birinci kümede kalması esas itibariyle kabul edilmiştir. Malum olduğu veçhile Süleymaniye birinci kümede sonuncu kalmış, İstanbulspor da ikinci kümede şampiyon olmuştu. Bu iki takım iki defa karşılaşacaklardır.

    İZMİR’DEKİ MAÇ [38]

    İstanbul şampiyonu Galatasaray ilk maçını 21 Cuma günü İzmir şampiyonu Altay takımı ile yaptı. Bazı kimseler bu maçın neticesi Türkiye şampiyonluğunu meydana çıkaracak zehabına düşmüşlerdi. İşte şimdi bütün İzmir halkı bu neticeye bir an evvel varılması için sabırsızlanıyordu.

    Stadyum ikiden itibaren dolmaya başladı. Saat 5.15’de alkışlar arasında sahaya çıkıldı. Evvela tribünün önüne dizilen Galatasaray takımı hep birden (Güzel İzmir’in kibar halkı) şerefine üç kerre bağırdılar. Müteakiben karşı tarafı da selamladılar. Biraz sonra Altaylılar da alkışlar arasında sahaya girdiler. Etraftan atlayanlar oyuncuların etrafını aldı. Polisin müdahalesi üzerine bunlar sahadan çıkarıldılar.

    Takımlar ortaya geldi; Daver Bey’in İzmirliler hakkında söylediği birkaç söze mukabil Altay kaptanı Danyal Bey cevap verdi. Bayraklar taati edildi, resimler çekildi.

    Hakemin uzun iki düdüğü oyuncuları davet etti. Biz rüzgârla beraber oynuyorduk. Takımlar sahaya şu şekilde çıktılar:

    Altay: Fehmi, Hilmi, Bürhan, Danyal, Vehbi, Feyzi, Hasan, Vehap, Domeningo, İ.Hakkı, Sezai.

    Galatasaray takımı, Galatasaray-Fener maçında sakatlanan Mehmet Nazif ile Küçük Kemal’den ve son günlerde işinin kesretinden dolayı İzmir’e gelemeyen takım kaptanı Nihat Bey’den mahrum bir vaziyette sahaya şu şekilde çıktı: Rasim, Asım, Burhan, Suphi, Mithat, Vahiy, Mehmet Şadlı, Kemal, Latif, Rebii.

    Takım kaptanı Mithat Bey’di. Hakem İngiliz Mister Fanvler!

    Oyun başladı. İlk akını güzel kesen müdafaa, en kuvvetli tarafları olan sağa doğru uzun bir pas verdi. Müdafiler bunu kolaylıkla kesmeye muvaffak oldu, şimdi Galatasaray biraz vaziyeti düzeltir gibi oldu. Fakat İzmirliler tehlikeli vaziyetlerde kaleye kadar iniyorlardı. Galatasaray cansız. Bir defa saha yabancılığı var.

    İzmir sıcağı da buna inzimam edince isteksiz kaçma ve paslaşmalar baş gösteriyordu.

    Gene hücuma geçiyoruz. Fakat bunları kolaylıkla kesiyorlardı. Sağ taraf muattal, passız. Yirminci dakikada Z.Kemal’in güzel bir pasına Fehmi çıkıyor, fakat Latif daha evvel yetişerek ufak bir plase ile topu kaleye sokuyor. İlk gol ve alkış!

    Şimdi İzmirliler faaliyette! Mithat ortada yalnız. İçler yardım etmiyor, müdafaayı seyrediyorlar. Gene top İzmirlilerde. Vahyi Bey topa çıkıyor. Santrhafları topla beraber müthiş bir yumruk sallıyor. Vahyi yerde. Ağzından, burnundan kan geliyor. Saha harici. Yerine Şakir geçiyor.

    Oyunun son dakikasında sağ açığın ortaladığı topu sol içleri tarafından güzel bir şutla yiyoruz.

    Çılgınca alkışlar…

    1-1 berabere… Bir dakika sonra hakemin uzun düdüğü haftaymı ilan etti.

    Herkes sıcaktan bunalmış. Buzlu sularla yıkanıyorlar. Herkes cansız…

    İkinci haftayma başladığımız zaman, İzmirlilerin seri ve mütevali hücumlarına maruz kalan Galatasaray müdafaası çalışıyor. İşte bu sıralarda havadan pas alan Vehap mütereddit çıkan kalecinin yanından aynı Latif’in attığı golü yaptı. Şimdi İzmirliler daha canlı oynamaya başladılar. Galatasaray da tehlikeli hücumlar yapmaya başladı. İzmir kalesi bombardıman ediliyor, fakat forvetler hiç kaleyi tutturamıyorlar. Sağ taraf gene muattal, Mithat’tan pas alan Latif eşape ile kaleye giriyor. Sağ müdafileri Burhan buna eliyle mani oluyor. İzmir’e penaltı. Şimdi herkeste bir sinir var. Hakem düdük çaldı. Penaltı atılıyor. Hakem bir düdük daha çaldı. Burhan durdu. Hakem baştan attırıyor. Bir düdük daha… Burhan gene durduruldu. Gene baştan denildi. Artık bu sefer hakemin düdüğüne ehemmiyet vermeyen Burhan sıkı bir şut atıyor. Fehmi’nin eline gelen top kurtuluyor. Burhan koşsa atacak fakat hakemin düdüğüne sinirlenmiş.

    Dünyanın hiçbir yerinde bir penaltıda altı düdük çalındığı işitilmemiş bir şey. Bundan şevke gelen İzmirliler daha tehlikeli hücumlar ihdas etmeye başladılar. Soldan gelen bir pasla İsmail Hakkı ilerliyor. Burhan tam yerinde bir çıkış yapıyor. Adam yerde, top ileride. Hakemin düdüğü, penaltı! Vehap atıyor. Rasim yavaş gelen topu tutuyor. Bu sefer biz hücumdayız. Rebii güzel akınlar yapmaya başlıyor. Latif’e gelen paslar hep kaçıyor. Şimdi İzmir kalesi abluka edilmişti. Mütemadiyen şut atılıyordu. Fakat ya Fehmi’nin güzel kurtarışlarıyla karşılaşılıyor veyahut da direk üstü havadan gidiyordu.

    Mithat’tan pas alan Latif şut çekti, müdafileri karşıladılar. Kemal kaptı, şut attı. Top gene geri geldi, bu sefer Rebii güzel bir şutla oyunun son dakikasında beraberlik sayısını yaptı.

    Top santraya geldiği zaman hakemin uzun düdüğü oyuna nihayet verdi.

    İzmirliler pek tabii olarak ahalinin omuzları üstünde sahadan çıktılar.

    Galatasaray’ın böyle berbat oyunu görüşmemiş ve işitilmemiştir. Buna mukabil İzmirliler canla başla çalıştılar. Hatta galibiyet de hakları idi.

    Galatasaray takımı baştan başa hepsi fena oynamakta rekor kırdılar. Altay bir revanş maçı teklif ediyormuş. Kabul edilmesi pek fazla muhtemeldir.

    BİR AŞK FACİASI [39]

    Aliye Hanım’ın kurşunu rakibi olan genç kadına hafif bir sıyrıntıdan fazla bir zarar veremedi. Fakat kendisini manen ne kadar ağır yaraladı!

    Yarın mahkemenin hükmü ne olacaksa olsun, efkarı umumiye denilen göze görünmez büyük kuvvetin pençesi şimdiden zavallı genç kızın yakasına yapıştı, onu içtimai mevkiinden aşağıya çekti ve şüpheli bulanık bir insanlığın efradı arasına attı. Aliye Hanım’ın, bu müthiş akıbeti, göz önüne getirerek, cürmü işlediğine insan bir türlü ihtimal veremiyor.

    Aşk, Darvinist ve Frödistlerin dediği gibi münhasıran tenasüli ve binaenaleyh sadece hayvani bir teheyyüçtür. Aşkın ilk işi vücudumuzun kafesinde, kanunların, terbiyenin ve adetlerin hapsettiği hayvanın zincirlerini çözmektir. Herkes bilir ki aşk mevsiminde birçok hayvanlar yaklaşılmaz bir hale gelir; birçok zararsız böcekler zehirli birer akrep olur.

    İngiliz muharriri Wells’in “Doktor Moro’nun Adası” isimli bir hikayesi var. Mevzuu:

    Bahrimuhitin ıssız bir adasına çekilen dahi bir cerrah, neşter vasıtasıyla ayı, kurt, kaplan ve sırtlanın dimağında bazı tadilat yaparak, azanın yerlerini değiştirerek, onları insan gibi iki ayak üstünde yürür, konuşur, iş görür bile hale getirir. Bu suni insanlar gündüz, birer mazlum uşak gibi efendilerinin hizmetini yaparlar, yemeğini pişirirler, çamaşırını yıkarlar. Fakat akşam karanlığı etrafa basınca ve uzak ormanlardaki hayvanların bağrışmaları duyulunca eski canavarlarda, ilk hüviyetlerinin zalim ruhu uyanmaya ve gözlerinde ispirto alevi gibi yeşil bir ışık yanmaya başlar.

    İnsan tıpkı Doktor Moro’nun bu mahlukati cinsindendir. Aşk onun hakiki hüviyetini meydana çıkarır.

    Bir sokak köşesinden sevdiğini gözetleyen kıskanç ve bedbaht aşıkın çehresinde insan yüzünün evsafından hiçbir eser bulunabilir mi? Şiirin aşka izafe ettiği bütün güzellikler yalandır. Aldatılmış aşık, mezbahadan kaçan ve yolundaki bütün maniaları birer boynuz vuruşuyla deviren gözü dönmüş bir öküzden başka bir şey değil.

    İnsan merhameti hükmünü verirken aşkın insan ruhuna muvakkaten yaptırdığı bu müthiş istihaleyi hesaba katmalıdır.

    BİSİKLETÇİLERİMİZ NEDEN KOŞMUYORLAR? [40]

    Son zamanlarda tedenniye doğru giden sporlardan biri de bisikletçiliktir. 3-4 sene evvel, bisiklet âleminde görülen hararetli faaliyet bu sporun kısa bir müddet içinde inkişaf edeceğini tahmin ettiriyordu. Fakat vakayi tahminin tamamiyle aksine bir netice ihzar etti ve Türk bisikletçilerin en iyileri birdenbire pisti terk ettiler. Bu sporcuların koşu âleminden uzaklaşmaları, onların tesis ettikleri muhitte kati bir inkisar uyandırmış olacak ki yetişmek istidadını gösteren birçok genç bisikletçilerin de bisikleti terk ettikleri görüldü. Bu vaziyetten birdenbire tenhalaştırdığı bisiklet âleminde yegâne hareket amili olarak muayyen firmalara vakfı hizmet etmiş birkaç profesyonel Rum, Ermeni kaldı.

    Bisikletçiliğin, bizim gibi yol itibariyle fakir bir memlekette daha fazla inkişaf etmesi esasen beklenemezdi Fakat vasıl olabildiğimiz nispet ve dereceyi olsun kaybetmemek hem kabil, hem de elzemdi. Bisiklet âleminde görülen hareketsizliğin belli başlı iki sebebi vardır:

    1. Bundan 3-4 sene evvelki faaliyeti Bisiklet Federasyonu reis ve ikinci reisleri olan Muvaffak ve Hüsnü Naili Beylerin şahsi gayretleri idame ediyordu. Bu iki zatın hayati zaruretlerle bu işlerden uzaklaşmaları sporcuları başı boş bırakmış ve faaliyeti tanzim edecek bir başın bu iki zatı istihlaf edememesidir ki bugünkü vaziyeti tevlit etmiştir.
    2. Sporcuların şahsen uğradıkları inkisarın da bu vaziyetin hüdüsunda amil olduğu muhakkaktır. Bunun esbabını ve olimpiyattaki hadisatı evvelce yazmıştık. Mevcut vaziuetin esbabı ne olursa olsun sporcularımızı tekrar harekete getirmek icap eder. Geçen umumi kongrede eline iyi derecelerle teslim edilen Türkiye şampiyonlarının ne olduğu sualine Bisiklet Federasyonu’nun ne cevap vereceğini merak ediyoruz.

    KARADENİZ YOLUNDA [41]

    Galata rıhtımına yaslanmış olan “Ankara” vapurundayım. Saat on sekizde kalkacağız! Beni geçirmeye gelen akraba, dost, talebelerimle vedalaştım.

    Saat tam on sekiz! Vapurun yanında yüklü dört beş mavna var. Vinçler durmadan işliyor, baş ve arka ambarlar mütemadiyen doluyor. Gemiye münasebeti olduğunu kıyafetinden tahmin ettiğim kıranta bir bahriyeliden sordum:

    • Kaçta kalkıyoruz?
    • Belli değil, fazla yük var, bunun arkası alınmadan kalkamayız!
    • Ne tahmin edersiniz?
    • Gece yarısını bulur. Ne kasavet çekiyorsun, sabah Zonguldak’tayız!

    Güvertede dolaşıyorum, burası bir vapur güvertesinden ziyade Taksim bahçesini hatırlatıyor. Hepsi de bir Avrupalı gibi giyinmiş münevver bir zümre mezelerle süslü rakı masalarının etrafında bir şarklı ruhuyla dem çekiyor. Görüyorum ki şairin:

    İşi nuş eyle bugün amma gamı ferdayı

    Sana ısmarladılar mı bu yalan dünyayı

    Beyti kıymetini hiç kaybetmemiş. İçtiler, içtiler neşelendiler, gevrek gevrek güldüler. Hallerine gıpta ettim. Kendimi onların yanında pek “ham ervah” buldum.

    Saat 20.30!

    Yemek kanpanası sohbete dalmış olan yaranı ba sefanın keyfini kaçırdı. Benim ise yüzümü güldürdü. Deniz havası karnımı acıktırmıştı. Yemek salonu bir ecnebi vapurundan daha süslü, hele lompionlar çok şık ve zarif. Lacivert pantolon beyaz ve yemiz keten bluzlu, yüzleri düzgün ve traşlı, saçları taranmış garsonlar büyük bir maharetle yemek dağıtıyor. Avrupa’ya deniz tarikiyle pek çok gidip geldiğim için bir mukayese yapabilirim. Hani bazı güzel Fransızca veya İngilizce söyleyen Türkler vardır ki ecnebiler onlara “Siz hakiki Türk müsünüz?” diye sorarlar ve inanmak istemezler. Bana da öyle oldu. Kahvemi getiren gence “Siz Türk müsünüz?” demeye mecbur oldum ve “Evet!” cevabı göğsümü kabarttı. Garsonluğu hakir görüp bunu herkesin yapabileceği bir iş zannedenler aldanırlar. Çünkü onlar temiz bir fincanla, temiz bir adamın elinden içmenin zevkini takdir etmezler. Garsonlardan biriyle konuştum.7

    • Siz nerelisiniz?
    • Şehir çocuğuyum.
    • Tahsiliniz?
    • Lisenin sekizinci sınıfına kadar okudum!
    • Bu meslekten memnun musunuz?

    Biraz gülümsedi.

    • Memnunun! Fakat…
    • Fakati ne?
    • Parası çok az! Kazanç vergisi ve saire çıktıktan sonra elime 19 Lira geçiyor. Dün akşam ikide yattım. Bu sabah da beşte kalktım. İki üç saat uyudum. Ben işten yılmıyorum fakat beyim kazanç sa’ya tekabül etmediği için başka bir iş bulunca çekileceğim.

    Yemekte yolcuları eğlendirmek için “Sahibinin Sesi” çalıyor. Ne yazık ki plakların hepsi de elem, dert, kahır veren ahü vahla dolu. Ekseriyet ondan zevk aldığı için susup katlandım

    Saat 22!

    Güvertede şezlonga uzandım. Hava sakin, parlak bir mehtap var. İstanbul yavaş yavaş uykuya dalıyor. Ayasofya, Sultan Ahmet, Yeni Cami minareleri esmer birer sütun gibi semaya doğru sivriliyor. Gecenin bu tatlı sükunetinde tatlı hülyalara daldım, hatta biraz kestirdim. Bir bağrışma ile kendime geldim. Mavnadan tiz ve pürüzlü bir ses:

    • Beybaba bindireceksin!

    Bizi rıhtımdan ayıracak olan (Gayret) römorkörü rampa etti.

    Gaflet bastırdı, kamarama çekildim, soyunup yattım.

    BUGÜN BÜYÜK ATLETİZM BAYRAMI VAR [42]

    Bugün Taksim Stadyumu’nda memleketimizde ilk defa yapılan muazzam bir atletizm hareketine şahit olacağız. Atletizm Federasyonu ile mıntıka atletizm heyetinin müştereken tertip ve izhar ettikleri bu müsabakalara 230 atletin iştirak edeceğini söylemek bugünkü atletik bayramın mahiyeti hakkında bir fikir vermeye kifayet eder.

    Muhitimizde layık olduğu inkişaf haddini bir türlü bulamayan atletizmi çırpındığı müşkülat içinden çıkarmak ve halka sevilmeye değer bir spor olarak takdim etmek lüzumunu takdir eden alakadar teşekkülün faaliyeti mahalline masruf bir himmet teşkil etmektedir.

    Müsabakalara iştirak için kaydedilen 230 atletin 85ini gayri müttefik atletler teşkil etmektedirler. Atletizm federasyonu, yapılacak müsabakaları her şeyden evvel cazip ve muazzam bir hareket haline koymak için gayrimüttefik atletlerin de müsabakalara iştirakine müsaade etmiş ve bu suretle hiç şüphesiz çok şayanı takdir bir isabet göstermiştir.

    Bu müsabakalara Galatasaray’dan maada bütün kulüpler iştirak etmektedirler. Galatasaraylı atletlerin bu müsabakalara iştirak etmeleri esbabını gerek bu organizasyonu idare edenlerin noktai nazarından, gerek Galatasaray atletizm kaptanı Besim Bey’in ağzından izah etmiştik.

    Galatasaraylıların bugünkü müsabakalara iştirak etmemesi artık bir emri vaki olduğuna nazaran bu işi tahlile uğraşmak lüzumsuz bir dedikoduya zemin ihzar etmekten fazla bir kıymete sahip olamaz. Yalnız Galatasaraylı atletlerin herhangi bir feragat bahasına olsa bile birçok ecnebi atletlerin iştirak edeceği bu müsabakalara girmeleri icap ederdi.

    Müsabakalara öğleden evvel başlanacak, finaller umumiyetle üçten sonra yapılacaktır.

    HAYRET [43]

    4 Yaşındaki Erkek Öldü

    Dört yaşındaki delikanlı Mehmet evvelki gece sabaha karşı Şişli Etfal Hastanesi’nde vefat etmiştir.

    Esasen Mehmet bir haftadan beri rahatsız bulunmakta ve hemen her gün baygınlıklar geçirmekte idi.

    Buna rağmen bir Musevi müteşebbis çocuğu Amerika’ya götürmek için uğraşmakta ve bunun için Dervişzade ile bu Musevi arasında müzakerat cereyan etmekteydi. Bir hafta evvel hastalanan Mehmet çocuk mütehassısı Ali Şükrü Bey’e götürülmüştür. Ali Şükrü Bey çocuğu muayene etmiş ve ilaç vermiştir.

    Salı akşamı Mehmet’in hastalığı fazlalaşmış ve neticede çocuk bayılmıştır. Mehmet derhal Etfal hastanesine kaldırılmışsa da o esnada tamamıyla kendinden geçmiş bulunuyordu.

    Mehmet’in bu baygınlığı devam etmiş ve biçare delikanlı sabaha karşı bu dünyadan çekilip gitmiştir.

    Yapılan fethi meyit neticesinde Mehmet’in bütün garibeleri üzerinde topladığı görülmüştür.

    Mehmet’in karaciğeri solda, kalbi sağda olduğu anlaşılmıştır. Bütün dahili cihazları da böyle terstir.

    VEFASIZLIK! [44]

    Dört yaşında erkek olan zavallı Mehmet üç gün evvel vefat ettiği halde gazetelerin hala haber alamayışlarına ne dersiniz? Vefasızlık değil mi? Şimdi gelin de nazara itikat etmeyin. Merhumu teşhir için bir Musevinin 20.000 lira vermek üzere olduğu şayi’di. Eğer Mehmet parayı aldıktan sonra ölseydi, Musevinin de arkasından gideceği tabii idi.

    KEMALİZM [45]

    Herkes gibi ben de Milliyet’teki anketi merak ve heyecanla takip ediyorum. Bu merak ve heyecana sebep Gazi’nin en büyük eserinin ne olduğunu anlamak, bilmek endişesi değildir. Zira bu eser ne olursa olsun, ne kadar büyük olursa olsun gene Gazi kelimesinin gözümüz önünde çizdiği insan resmi ne kadar büyük, muhabbetli ve engin olamaz. Anın içindir ki onu yakından seyir ve temaşa edenlerin yüreğinde Kemalizm sevgisi Cumhuriyet sevgisine muvazidir. Biz Cumhuriyeti umumi manası ile yalnız bir rejim şekli, bir doğruluk ve iyilik mefhumu olarak telakki etmekle kalmıyoruz, biz “Mustafa Kemal Cumhuriyeti’ni”dir ki imanımızın alevden bayrağı gibi kalbimizin zirvesinde dikili tutuyoruz. İşte, bizce bu devre esnasında Türk sanatkârlarına, Türk mütefekkirlerine (bir kelimede) Türk güzidelerine düşen yegâne vazife gelecek nesillere bu bayrağı olduğu gibi devir ve teslim edebilmektir.

    Bu memlekette, politikanın ve rejim, idare sistemi umdelerinin fevkinde bir Kemalizm mezhebinin kök budak salması ve ilelebet payidar olması lazımdır. Tarih bunu tespit ve temine kâfi bir vasıta, bir alet değildir. Bunun ayrıca kendine mahsus bir kitabı ve bir mabedi olmalıdır.

    Rusya’da Marksizm ve Komünizm’den başka (bittabi bunlara muvazi olarak) bir de Leninizm nuzhebi vardır. Gündelik politika haricinde yaşayanların (yani asıl milletin, asıl halkın) inandığı inkılap prensibi budur. Yeryüzündeki bütün siyasi ve içtimai müesseselerin hayatı fanidir. Ne ebediyen devam eden bir İmparatorluk, ne hiç yıkılmayacak bir meşrutiyet vardır; günün birinde belki komünizm de geçirmekte olduğu birçok istihaleler neticesinde büsbütün başka bir şekle girecektir. Fakat bunun babası, bunun banisi olan adamın mezarı büyük inkılap prensiplerinin yegâne kaynağı ve büyük inkılapçıların yegâne ziyaretgâhı olarak kalacaktır.

    Fransa’da her imparatorcu Bonapartisttir, fakat her Bonapartist imparatorcu eğildir ve Napoleon ancak bu böyle olduğu içindir ki insaniyet tarihin göbeğinde yarım ilahlarla, bütün ilahlar arasında yatıyor. Gazi’yi bekleyen ebediyette böyle bir ebediyettir. O bizim malımız olduğu kadar insaniyetin de malıdır. Tarihi umumide Türkiye faslından hariç, ayrı ve başlı başına bir Mustafa Kemal faslı açıldığını şimdiden görüyoruz.

    Onun içindir ki bizim de umumi hayatımızda başlı başına, her umdeden, her siyasi mezhepten ayrı bir Kemalizm faslının açılması ve bunun insani ve vicdani bir iman haline girmesi lüzumu pek tabiidir.

    SENELİK ATLETİZM MÜSABAKALARI [46]

    Galatasaraylılar Müsabakalara Girmediklerinden Birçok Yarışları Rumlar Kazanmıştır

    İstanbul Atletizm Heyeti tarafından tertip edilen senelik atletizm teşvik müsabakası dün Taksim Stadyumu’nda yapılmıştır.

    Bu müsabakalara Beşiktaş, Fenerbahçe, Harbiye, İstanbulspor kulüplerine mensup atletlerden maada Beyoğlu’nun Rum kulüplerine mensup atletler de iştirak etmişlerdir.

    Havanın çok rüzgârlı ve sahanın tozlu olmasına rağmen müsabakalar oldukça muntazam şekilde yapılmıştır. Müsabakalara memleket spor hayatında çok mühim bir mevkii olan Galatasaray atletleri iştirak etmemiştir. Galatasaraylılar, müsabakalar için tertip edilen programı beğenmemişler, bunun fenni bir kıymeti olmadığını ileri sürerek müsabakalara girmekten istinkâf eylemişlerdir. Fenni bir heyet tarafından atletizm antrenörünün reyi alınarak tertip edilen programın fenni bir kıymeti olmadığını iddia ederek müsabakalara girmeyen Galatasaray atletleri, bütün müsabakalarda Rum atletlerinin hemen her birinci ve ikinci geldiklerini saha kenarından sadece seyretmişlerdir.

    Galatasaraylı atletler dünkü müsabakalara iştirak etse idiler netice çok başka olacak, Rum atletleri bu muvaffakiyeti elde edemeyeceklerdi. Galatasaraylılar yalnız 100×4 ve 400×10 bayrak yarışlarına girerek büyük farkla birinciliği almışlardır.

    (…) Müsabakaların neticesi Rumların lehine bitmiştir. Bunun sebebi de yukarıda yazdığımız gibi Galatasaraylıların müsabakalara iştirak etmemeleri olmuştur.

    Galatasaraylıların bu istiğnasına mukabil yeniden atletizm hayatına atılan Fenerbahçe kulübü dünkü müsabakalara birçok atlet göndermiştir. Fenerli atletler henüz müptedi olmakla beraber dün iyi neticeler almıştır.

    İKİ BAYRAK HADİSESİ [47]

    İstanbul’da bir Rum mektebinde saklanmış Yunan bayrağı bulunurken geçenlerde Murat Paşa’nın kemiklerini Lehistan’a götüren vagondaki Türk bayrağını, Edirne’den evvel Yunan toprağında bir Yunan zabiti indirmek istiyor. Şu iki bayrak hadisesindeki küstahlığın derecesine ve müşabehetine bakınız.

    Yunan tinetindeki betmayeliği bir kere daha gösteren bu hadise dört beş milletin sandukası önünde, hürmetle eğildiği bir asker kemiklerinin nakline memur Leh zabitlerini de iğrendirmiştir. Öyle iken İstanbul’da bir Rum mektebinin dolabından neler çıkmıyor.

    Beyoğlu’ndaki Ayatryada kilisesinin mektebinde bundan bir müddet evvel maarif müfettişleri bir Yunan bayrağı buluyorlar ve bunu bir raporla Ankara’ya gönderiyorlar. Öyle bir mektep ki talebesinden biri kitabından büyük Gazi’nin resmini, ancak o mektep havasında yetişen, neşvü nema bulan bir zihniyetle yırtıyor. Bu mektep bugün açıktır ve Rum çocukları orada okuyorlar. Hâlbuki öbür taraftan bir Yunanlı zabit bir saat içinde kendi topraklarından mecburen geçecek bir cenaze vagonundan bayrağımızı indirmeye kalkıyor ve Leh heyetini indirmeye mecbur ediyor.

    Dost düşman şu iki hadise karşısında Yunanlının ne demek olduğunu öğrensinler. Biz ise onları çok iyi tanırız.


    [1] 1 Haziran 1929 – İkdam Gazetesi

    [2] 2 Haziran 1929 – Cumhuriyet Gazetesi

    [3] 2 Haziran 1929 – Vakit Gazetesi (Topluiğne)

    [4] 3 Haziran 1929 – Cumhuriyet Gazetesi (Abidin Daver)

    [5] 4 Haziran 1929 – Vakit Gazetesi

    [6] 5 Haziran 1929 – Milliyet Gazetesi

    [7] 6 Haziran 1929 – Vakit Gazetesi

    [8] 6 Haziran 1929 – İkdam Gazetesi (Ahmet Haşim)

    [9] 6 Haziran 1929 – Milliyet Gazetesi (Burhan Felek)

    [10] 7 Haziran 1929 – Cumhuriyet Gazetesi (Abidin Daver)

    [11] 7 Haziran 1929 – İkdam Gazetesi

    [12] 8 Haziran 1929 – İkdam Gazetesi

    [13] 8 Haziran 1929 – Cumhuriyet Gazetesi

    [14] 9 Haziran 1929 – Milliyet Gazetesi

    [15] 10 Haziran 1929 – İkdam Gazetesi

    [16] 11 Haziran 1929 – Vakit Gazetesi (Mehmet Asım)

    [17] 12 Haziran 1929 – Cumhuriyet Gazetesi

    [18] 12 Haziran 1929 – Cumhuriyet Gazetesi

    [19] 12 Haziran 1929 – Vakit Gazetesi (Topluiğne)

    [20] 13 Haziran 1929 – Vakit Gazetesi

    [21] 14 Haziran 1929 – Milliyet Gazetesi (Sadun Galip)

    [22] 15 Haziran 1929 – Vakit Gazetesi

    [23] 16 Haziran 1929 – Cumhuriyet Gazetesi

    [24] 16 Haziran 1929 – İkdam Gazetesi (Yusuf Ziya)

    [25] 17 Haziran 1929 – İkdam Gazetesi

    [26] 18 Haziran 1929 – Cumhuriyet Gazetesi (Abidin Daver)

    [27] 18 Haziran 1929 –Cumhuriyet Gazetesi

    [28] 19 Haziran 1929 – Cumhuriyet Gazetesi (Abidin Daver)

    [29] 20 Haziran 1929 – Cumhuriyet Gazetesi

    [30] 20 Haziran 1929 – İkdam Gazetesi (Yusuf Ziya)

    [31] 21 Haziran 1929 – İkdam Gazetesi

    [32] 21 Haziran 1929 – Milliyet Gazetesi (Burhan Felek)

    [33] 22 Haziran 1929 – Cumhuriyet Gazetesi

    [34] 22 Haziran 1929 – Milliyet Gazetesi (M.S.)

    [35] 22 Haziran 1929 – Milliyet Gazetesi (Burhan Felek)

    [36] 23 Haziran 1929 – Vakit Gazetesi

    [37] 24 Haziran 1929 – İkdam Gazetesi

    [38] 25 Haziran 1929 – İkdam Gazetesi

    [39] 26 Haziran 1929 – İkdam Gazetesi (Ahmet Haşim)

    [40] 26 Haziran 1929 – İkdam Gazetesi

    [41] 27 Haziran 1929 – Cumhuriyet Gazetesi (Selim Sırrı Tarcan)

    [42] 28 Haziran 1929 – İkdam Gazetesi

    [43] 28 Haziran 1929 – Milliyet Gazetesi

    [44] 28 Haziran 1929 – Milliyet Gazetesi (Burhan Felek)

    [45] 28 Haziran 1929 – Milliyet Gazetesi (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

    [46] 29 Haziran 1929 – Cumhuriyet Gazetesi

    [47] 30 Haziran 1929 – İkdam Gazetesi

  • Tarih ve Fenerbahçe 1929 – IV

    Tarih ve Fenerbahçe 1929 – IV

    Arşivlerde dolaşırken, araya gündeme dair diğer olayları da katarak, Fenerbahçe ve Türk spor tarihi haberlerini derliyorduk. Günün birinde her yıl için bir almanak haline gelebilir mi, bilemeyiz ama sitede bir araya toplayalım istedik. 1929 ile başlıyoruz… Huzurlarınızda “Tarih ve Fenerbahçe 1929 – IV”

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    AMATÖR GELİYOR [1]

    Avusturya’nın maruf Amatör takımının geleceğinden dün bahsetmiştik. Dünya futbol kralı Şafer’in de iltihak ettiği bu ekip kurban bayramında üç yapmak üzere şehrimize gelecektir.

    VOLEYBOL FİNALİ [2]

    Voleybol şampiyonası hitama ermiş ve Fenerbahçe-Beşiktaş takımları finale kalmıştır. Final maçı Perşembe günü Amerikan kulübünde yapılacaktır.

    KURTULUŞ! CEMİL EFENDİ DÜN GELDİ [3]

    Kahraman Esir Tüyler Ürperten Macerasını Nasıl Anlatıyor?

    Mütarekenin kara günlerinden birinde iki Türk hanımına tasalluta ve kendisine tecavüze kalkışan Senegalli bir Fransız neferine karşı vazifesini yapan ve bu yüzden Güyan zindanlarında 9 sene inleyen Polis Cemil Efendi, dün sabah vatanına kavuştu ve 9 seneden beri ilk defa geniş bir nefes aldı.

    Patris vapuruyla dün sabah saat 9’da limanımıza gelen Polis Cemil Efendi, polis arkadaşları ve uzak yakın birçok ahbapları tarafından istikbal edildi. Dokuz sene vatan hasretiyle en acıklı bir hayatı süren, tüyler ürpertici işkenceler altında inim inim inleyen Cemil Efendi, bütün karşılayıcıları ile ayrı ayrı ve gözyaşları dökerek kucaklaştı. Kendisine buketler ve deniz polis memurları tarafından bir altın kalem hediye edildi. Şerefle ifa ettiği bir vazifeden dolayı, düşmanların kahrına uğrayan polisimiz, arkadaşları ile musafaha ederken: “Vatanı ve beni esaret zincirinden kurtaran ulu Gazi bin yaşasın!” diye haykırmıştır.

    Cemil Efendi, vapurdan çıktıktan sonra istirahat için evine gitmiş, öğleden sonra saat on dört buçukta da Polis müdüriyetine giderek Şerif Bey’i ziyaret etmiştir.

    Cemil Efendi halen polis memurudur. Esareti esnasında maaşı da ailesine muntazaman verilmiştir. Polis müdüriyeti istirahati için kendisine bir hafta izin vermiştir.

    Cemil Efendi dün gazetemize de gelmiş ve intibalarını şöylece anlatmıştır:

    “Anavatanın hasreti 9 senedir çektiğim işkencelerin en ağırı idi. Bugünün saadetini ifade edebilmek iktidarından mahrumum. Beni yeniden dünya yüzüne çıkaranlara karşı minnet ve şükranlarım nihayetsizdir. Uzun ıstıraplı senelerden sonra hür vatanımda mesut bir gün yaşıyorum. Reisicumhurumuz Hazretlerine bilvasıta şükranlarımı arz ve iblağ için Ankara’ya gideceğim”

    Cemil Efendi Guyan’da çektiği eziyetler hakkında da kısaca demiştir ki:

    “Yalnız şu kadar söyleyeyim ki geceleri bile ayaklarımda gayet kalın zincirler olduğu halde uyuyordum.

    Guyan, dünyanın en müthiş yeridir. Mahbusiyetim esnasında tecennün ettim, bu müthiş hastalık geçti ama işte acı bir hatıra olarak dilimdeki tutukluk kaldı.

    Bu eziyetlere nihayet vermek için tamam üç kere intihara teşebbüs ettim. Klordö Potasyom içtim, lakin üçünde de talihim müsaade etmedi ve kurtarıldım.

    Güyan’da mahpuslar sabahtan akşama kadar çalışmak mecburiyetindedirler. Hem de nasıl çalışış? Taş kırmak, yol yapmak ve hamallık etmek…

    Bir gün hiç unutmam vücudumda bir kırıklık hissettim ve işe çıkmadım. Benim bu hareketim mahpushanede büyük bir hadise oldu. Orada hapishanenin dahili muhakemeleri vardır.

    Gardiyanların hakkımda verdiği raporlar üzerine muhakeme kuruldu ve benim üç ay rutubetli bir zindanda kalmama karar verildi.”

    Guyan’da iki Türk mahbus daha vardır. Polis Cemil Efendi bu Türklerin yüzünü çok nadir görebilmiştir, bu biçarelerin de yakında kurtulmalarını temenni etmektedir.

    “Guyan’da mahpuslara karşı böyle hareket edilir. Bir gün işe çıkmadınız mı? Üç ay zindan… Mamafih tekrar memleketime döndüm. Bu dakikanın sevinci bu müthiş hatıraları hafifletiyor.”

    SENENİN MÜHİM MAÇI [4]

    Galatasaray Bu Mühim Maç için Maruf Kalecisini Getiriyor

    İstanbul’un futbol şampiyonluğunu dört seneden beri mütevaliyen muhafaza eden kulüp: Galatasaray…

    Dört seneden beri bu şampiyonluğa en yakın namzet ve şampiyona en kuvvetli rakip: Fenerbahçe…

    Dört seneden beri en büyük emeli bu iki kulüp arasında derece elde etmek iken bu sene mütemadi gayretiyle doğrudan doğruya şampiyon kulübe tehlike kesilen: Beşiktaş…

    Lig maçlarının ilk devresinde her zaman olduğu gibi yine başta gelen: Galatasaray…

    Lig maçlarının ilk devresinde şampiyon takıma şimdilik tehlike olmaktan uzaklaşan: Fenerbahçe…

    Lig maçlarının ilk devresi neticesinde şampiyon takımı adım adım takip ettiği ve ondan ancak iki puan noksan aldığı anlaşılan ve eğer ikinci devrede Galatasaray’ı yenebilirse onun dört seneden beri üstünde hüküm sürdüğü şampiyonluk postuna kurulması çok muhtemel olan: Beşiktaş…

    (…) Tehlikeyi anlayan Galatasaray’ın on beş günden beri ciddi surette çalışmaya başladığını, bundan başka bu mühim maç için maruf kalecisi Ulvi’yi getirdiğini gördük. Hiç şüphesizdir ki bunlar tehlikenin biraz önüne geçilmesini mucip olmuştur. Ve Galatasaraylıların Rumlara karşı yaptıkları talim maçlarından birincisiyle ikincisi arasında sarı kırmızılılar lehine şayanı dikkat fark vardır. Fakat bu henüz kafi değildir. Oyun tarzında da tatbik edilmesi lazım gelen cihetler vardır.

    JİMNASTİK ŞENLİĞİ [5]

    Geçen sene Mayıs’ta memleketimizde ilk defa yapılan idman şenlikleri bu sene de yapılacaktır. Jimnastik şenliğinin bu sene geçen senekine nazaran çok daha iyi olması için çalışılmaktadır.

    Jimnastik şenlikleri şehrimizde bu sene de Taksim Stadyumu’nda yapılacaktır. Şenliklere yalnız lise ve orta mekteplerin kız ve erkek talebesi iştirak edecektir.

    Şenlik programı vekâletten Maarif Emaneti’ne gelmiş ve mekteplere tevzi edilmiştir. Geçen sene 10 Mayıs’ta yapılan jimnastik şenliklerinin bu sene henüz ne vakit yapılacağı takarrür etmemiştir.

    BİR DE SEYİRCİ MEKTEBİ [6]

    Futbol hakemleri için bir mektep açılmış, fikrimizce, bazı seyirciler için de bir mektep açmalı; futbolculara ve hakemlere küfür ve hakaret etmeye hakları olmadığını öğretmek için…

    VOLEYBOL FİNALİ [7]

    İstanbul voleybol şampiyonası turnuvası artık hitam bulmuş ve Fenerbahçe-Beşiktaş takımları finale kalmıştı. Bugün Beyoğlu Amerikan kulübünün salonunda final maçı yapılacaktır.

    Hemen hemen denilebilir ki şimdiye kadar yapılan resmî, gayriresmi büyün voleybol maçlarında daima bu iki takım finale kalmışlardır. Yekdiğerinin en büyük rakibi olan bu iki kıymetli ekibi karşılaştıran her maçın daima heyecan ve zevk içinde seyredildiğini söylemeye lüzum yoktur. Bu seferki maçın hangi taraf lehine netice vereceğini tahmin etmek kabil değildir. Yalnız bu iki rakip son defa Amerikan kulübü tarafından tertip edilen gayriresmi turnuvada gene final maçında karşılaşmışlar ve Fenerbahçe takımının galebesiyle neticelenen bir maç yapmışlardı.

    BUGÜN HANGİSİ KAZANACAK? [8]

    Galatasaray mı Beşiktaş mı?

    Bugün Taksim stadyumunda senenin en mühim futbol müsabakası yapılacaktır. Lig maçlarının ikinci devresine Galatasaray-Beşiktaş müsabakası ile başlanıyor. Lig maçlarının birinci devresi hitam bulduğu vakit en önde Galatasaray, ikinci olarak da Beşiktaş geliyordu.

    Dört seneden beri İstanbul şampiyonluğunu muhafaza eden Galatasaray, bu seneki lig maçlarının birinci devresinde gene birinci olmuş, öteden beri İstanbul şampiyonasında Galatasaray’a rakip olan Fenerbahçe’nin yerini de Beşiktaş almıştı. Beşiktaş takımı bilhassa bu sene muntazam surette çalışması sayesinde kuvvetli ve korkulu bir rakip olarak meydana çıkmıştır.

    Galatasaray takımına bugünkü vaziyete göre eski rakibi Fenerbahçe’den ciddi bir tehlike melhuz değildir. Şimdi Galatasaray için en esaslı rakip Beşiktaş’tır.

    Galatasaraylıların bu maç için fevkalade bir surette çalıştıkları şüphesizdir.

    Dört seneden beri şampiyonluğu elinden bırakmayan Sarı-Kırmızı takımın bu sene de aynı mevkii muhafaza için ciddi surette çalışması çok makuldür. Diğer taraftan Beşiktaş takımının da şimdiye kadar sarf ettiği muntazam mesainin semeresini toplamak için her halde bu sene şampiyon olmaya azmettikleri muhakkaktır.

    Bu itibarla bugünkü müsabaka senenin heyecanlı bir maçı olacak, aynı zamanda bu seneki lig maçlarının neticesi üzerinde müessir olacaktır.

    Müsabakayı kim kazanacak? Bu öyle bir sual ki bu hususta bir mütalaa dermeyan etmek kabil olmadığı gibi doğru da değildir. Zevahire göre hüküm vermek lazım gelirse, Beşiktaş iki hafta evvel Galatasaray-Fener muhtelitinin en kuvvetli şeklini 1-5 gibi büyük bir farkla yendi, bugün de Galatasaray’ı mağlup edebilir, demek icap eder. Fakat bu netice üzerinde hüküm vermek makul değildir.

    Beşiktaşlılar iki hafta evvel kazandıkları o muvaffakiyetten sonra geçen Cuma günü Süleymaniye takımının karşısında fena bir oyun oynadılar.

    Galatasaraylılar ise on beş günden beri büyük bir gayretle çalışmaktadırlar. Sonra nazarı dikkate alınacak en mühim mesele şudur:

    Bugünkü müsabaka hususi bir maç değil, İstanbul şampiyonluğunun neticesini tayin edecek bir karşılaşmadır.

    Her iki takım da bugün bütün gayret ve maharetlerini ortaya koyacaklardır. Bununla beraber takımların hangi oyuncularla çıkacaklarını da bilmiyoruz. Netice şudur ki bu müsabaka çok heyecanlı olacak, yekdiğerine tamamen müsavi iki kuvvet çarpışacaktır. Şurası muhakkaktır ki bu oyunu sinirlenmeyen, yorulmayan taraf kazanacaktır. Yalnız temenni edelim ki müsabaka tam bir samimiyet içinde cereyan etsin.

    VOLEYBOL ŞAMPİYONASI [9]

    İstanbul voleybol şampiyonasının finali dün icra edilecekti. Fakat alakadar teşkilat, mutat karakuşi hükümlerinden biri istar ederek, maçı talik etti. Böyle idarecilerin elinde oyuncak kalan sporculara acımamak kabil olmuyor.

    KIR KOŞUSU YAPILMIYOR [10]

    İstanbul kır koşusu birinciliğinin bugün icra edileceğini yazmıştık. Fakat bugün yapılacak Galatasaray-Beşiktaş maçı dolayısıyla bu koşunun 15 Nisan’a, yeni gelecek haftaya tehiri münasip görülmüştür. Çünkü Beşiktaşlı koşuculardan bazıları futbol takımında oynamaktadırlar.

    GALATASARAY-BEŞİKTAŞ MAÇI NE VAKTE KALDI? [11]

    Bu Cuma günü, fikstür mucibince icrası mukarrer Galatasaray-Beşiktaş ve Vefa-Süleymaniye maçları, yağmur dolayısıyla icra edilememiştir.

    Lig maçlarında mutat olan usule nazaran bu maçların, ikinci devrenin sonuna kalması lazımdır. Çünkü aksi takdirde yağmurlu Cumalarda yapılamayan her maç için yeni tehirler yapıldığı takdirde bütün program alt üst olur ve hiçbir kulüp maç yapacağı günleri evvelden bilip ona göre hazırlanamaz, bittabi müsabakaların da intizamı kalmaz.

    Bu Cuma günü yapılmayan maçların, usulüne tevfikan, fikstürün sonuna tehiri lazım geldiği halde bilhassa Galatasaray’ın bazı rakipleri şampiyon takımı idmansız yakalamak ümidiyle maçların bu Cuma günü icrasını temine çalışmaktadırlar.

    Dün bu hususta İstanbul Futbol Heyeti reisi Orhan Bey’in mütalaasını sorduk.

    Bu dürüst sporcu, eskiden beri adet ve usul olduğu üzere bir mani yüzünden yapılamayan bütün lig maçları gibi geçen Cuma günkü icra edilemeyen müsabakaların da lig maçları fikstürünün sonunda yapılacağını söyledi.

    MÜSABAKA BAŞLADI [12]

    Dün ilan etmiştik. Cumhuriyet refikimizin en güzel kadını, İkdam’ın da en yosma erkeği aradığı burada bize de kala kala bir çirkinlik müsabakası açmak kalmıştı. Açtık.

    Dünkü ilanımızı okuyanlar arasında tevazuları yüzünden kendilerini çirkin sayanlar resimlerini göndermeye başladılar.

    Bunların birçoğu müsabakaya giremeyecek derecede çirkinlikten mahrumdur; bunların neticede kazanmalarına imkân yoktur. Fakat hatırları kalmasın diye resimleri basacağız. Bunlar içinde hem maruf hem de meçhul olanları vardır.

    Bir zamanlar gayet güzel bir delikanlı olan Vartan Efendi üstadımız da resmini yollamış.

    İhtiyarlığı çirkinlik addetmiş olacak. Kâfi derecede çirkin olmamakla beraber üstadın resmini teberrüken basıyoruz.

    SPOR KURBANI [13]

    Adil’in Ölümünden Maznun Olanın Mahkemesi

    Bir maç esnasında Beşiktaş kulübünden Adil Bey’in tekme ile ölümüne sebebiyet vermekle maznun Hüsamettin Efendi’nin muhakemesine dün üçüncü cezada devam edilmiştir.

    Muhakemenin dünkü celsesinde ehli vukuf raporu okunmuştur. Raporda, ölüm hadisesinde Hüsamettin Efendi’nin bir taksiri olmadığı zikredilmekte idi. Muhakemenin gelecek celsesinde bir karar verilmesi muhtemeldir.

    BEYOĞLU SALONU [14]

    Cumhuriyet Halk Fırkası tarafından İstanbul spor teşkilatına tahsis edilen Beyoğlu Halk Fırkası salonunun bu ayın 25inci günü küşat resmi yapılacak ve bu münasebetle güreş federasyonunun tertip ettiği şehir birincilik müsabakası başlayacaktır; ortaya bir de kupa konmuştur. Bu kupa, en fazla puan alan kulübe verilecektir. Ayrıca birinci ve ikinci gelenlere madalyalar verilecektir.

    Müsabakaya Haliç, Üsküdar, Harbiye, Kuleli, Ortaköy, Beşiktaş, Kumkapı kulüpleri iştirak edecektir.

    Bu müsabakalara fevkalade bir ehemmiyet atfedilmektedir.

    ESKRİM [15]

    Kadın Eskrimciler Gayretle Çalışıyorlar

    Eskrim federasyonu antrenörü M. Grodeski’nin bir antrenman esnasında bacağının adaleleri koptuğu ve muallim elyevm de tahtı tedavide bulunduğu için eskrimörlerimiz çalışamamaktadırlar.

    Federasyonun Beşiktaş’ta hanımlara mahsus olarak açılan eskrim yurdunda, hanımlar üç aydan beri mesailerine devam etmektedirler.

    Söylendiğine göre hanım eskrimcilerimiz iyi yetişmekte olduklarından iki aya kadar memleketimize gelmeleri muhtemel olan ecnebi takımındaki kadın eskrimcilerle müsabakalar yapacaklardır.

    MINTIKA ATLETİZM HEYETİ’NDEN [16]

    Kros Kontri İstanbul Birinciliği evvelce ilan edildiği veçhile önümüzdeki 12 Nisan 929 Cuma günü icra edilecektir.

    1. Mezkûr müsabakalara Şişli tramvay deposu önünden başlanıp Katolik Mezarlığı arkasından dolaşılarak Hürriyet tepesine giden caddeye çıkılıp oradan Şişli’ye ve Şişli’den de tramvay caddesini takiben Taksim Stadyumu’nda nihayet bulacaktır.
    2. Müsabakayı bitiren birinciye bir, ikinciye iki, üçüncüye üç olmak üzere puan verilecektir.
    3. Birinciden beşinciye kadar İstanbul Kros Kontri birincisi ve ikincisi, üçüncüsü, dördüncüsü, beşincisi unvanıyla birer madalya verilecektir.
    4. Her kulübü ilk bitiren baş idmancısına puanı mecmuu en az olan kulübe de İstanbul 929 Kros Kontri birincisi unvanıyla bir kupa verilecektir.
    5. Her kulüp istediği kadar müsabıkla yarışa iştirak edebilir. Ancak beşten az müsabıkla iştirak eden kulübün idmancıları müsabakanın umumi neticesinde birinciden beşinciye kadar müsabakayı kazandıkları takdirde derecesine göre madalya alır. Müsabakanın takım kıamına girmek için beş veya beştan fazla müsabıkla iştirak etmek şarttır.
    6. Müsabıklar on iki Nisan Cuma günü saat 9.30’da Galatasaray kulübünde toplanacaklardır.
    7. Beşten az veya beş ve ziyade suretiyle müsabakaya iştirak edecek kulüplerin müsabaka gününe kadar her gün mıntıka merkezine tahriren müracaat ve ihbarı keyfiyet etmeleri lazımdır.

    AMATÖR’DEN SONRA F.T.C. İLE DE MUKAVELE YAPILDI [17]

    Macaristan’ın maruf takımlarından Hungarya’nın İstanbul’a gelmesi için müzakerat cereyan ettiğini yazmıştık.

    Hungarya ile birlikte, şehrimize gelmek için F.T.C. takımı da müracaat etmiştir. Her iki takımla müzakerat yapılıyordu. Son dakikada Hungarya ile çıkan müşkülat üzerine bu takımın getirilmesinden sarfınazar edilmiş ve F.T.C. ile itilaf edilerek icap eden kontrat alakadarlar arasında dün imza edilmiştir.

    Amatörden sonra F.T.C.’nin de İstanbul’a gelmesinin temin edilmesi suretiyle merkezî Avrupa’nın en kuvvetli takımlarından birini daha görmek fırsatını kazanmış oluyoruz.

    F.T.C. Temmuz’da gelecek ve 13-15-17-20 Temmuz tarihlerinde Beşiktaş-Galatasaray-Fenerbahçe, FB-GS-BE muhtelitiyle olmak üzere dört maç yapacaklardır.

    F.T.C.’nin bu sene yapacağı ziyaret bu maruf Macar takımının şehrimize ikinci gelmesini teşkil edecektir. Macarlar bundan dört sene evvel gelmişler ve kendileriyle berabere kalmak şerefini kazanan Galatasaray’dan mada, muhtelit takım da dâhil olmak üzere, bütün rakiplerini mağlup etmişlerdi.

    Temiz ve nezih oyunları ile İstanbul sporcuları üzerinde çok müstesna bir tesir bırakan F.T.C. oyuncularını bir defa daha seyretmek her İstanbullu sporcunun arzu ettiği bir hadisedir.

    KIR KOŞUSU [18]

    Senenin En Mühim Koşusunda Beşiktaşlılar Hem Fert, Hem de Takım İtibariyle Birinci Geldiler

    İstanbul Atletizm Heyeti tarafından tertip edilen senelik kır koşusu dün sabah büyük bir muvaffakiyetle icra edilmiştir.

    Bu koşuya Beşiktaş’tan 29, Galatasaray’dan 6, Taksim Yeni Yıldız’dan 6, Vefa’dan 3 atlet olmak üzere 44 koşucu iştirak etmiştir.

    Koşuya Şişli tramvay garajı önünden başlanmış, Ermeni mezarlığı arkasından dönülerek Harbiye-Taksim tarikiyle Taksim Stadyumu’nda bir tur yaptıktan sonra hitam bulmuştur.

    Koşuların mesafesi (5) kilometreye yakındır. Koşu muntazam bir şekilde yapılmıştır. Beşiktaşlı koşucular gerek takım, gerek fert itibariyle birinci gelmek suretiyle büyük bir muvaffakiyet göstermişlerdir. Koşunun neticesi şudur:

    Beşiktaş’tan Mehmet Bey 16.07 dakikada birinci, Yeni Yıldız’dan Yanaki ikinci, Beşiktaş’tan İbrahim üçüncü, Sünusi dördüncü, Mecdi beşinci gelmişlerdir. Birden beşinciye kadar olanlara birer madalya verilmiştir.

    Koşunun takım itibariyle birincisi 20 sayı ile gene Beşiktaş takımıdır. Yeni Yıldız 41 sayı ile ikinci, Galatasaray 67 sayı ile üçüncü, Vefa da dördüncü gelmiştir.

    Birinci gelen Beşiktaş takımına bir kupa verilmiştir.

    VOLEYBOL FİNALİ [19]

    Voleybol şampiyonası finali dün Beyoğlu Amerikan kulübünde Fener-Beşiktaş takımları arasında yapıldı.

    İstanbul voleybol şampiyonluğunu halledecek olan bu maçı seyretmek için kalabalık bir seyirci kitlesi toplanmıştı. Takımlar alkışlar arasında sahaya çıktılar.

    Senelerden beri İstanbul voleybol şampiyonluğunu kazanan Fenerbahçe ile onun daimi finalist rakibi Beşiktaş arasında cereyan eden mücadelenin çok alaka uyandırdığı alkışların salonu titreten şiddetinden anlaşılıyordu.

    Sahaya çıkan Fenerbahçe takımı final maçına şu kadro ile çıkmıştı:

    Bedi, Yusuf, Aziz, Salih, Hikmet, Sıtkı.

    İhtiyatlar arasında resmî müsabakalara ilk iştirak eden Türk hanımı Sabiha Hanım da bulunuyordu.

    Maça maruf sporcumuz İlhami Bey’in hakemliği ile başlandı.

    İlk dakikalarda her iki takım müsait puanlar kazanıyorlardı. Fakat birkaç dakika aksayan Fenerlilerin gevşekliğinden istifade eden Beşiktaşlılar aradaki farkı birdenbire açtılar ve ilk seti 13-15 kazandılar.

    İkinci devre, senelerden beri muhafaza edilmiş bir şampiyonluğu kaybetmemek gayretiyle çalışan Fenerlilerin, gene senelerden beri takip edilen ümide yaklaşan Beşiktaşlılarla çetin bir mücadele yaptıkları görülüyordu. Filhakika mücadele çok heyecanlı bir mecra takip ediyordu. Neticede ikinci seti, 9-15 Fenerliler kazandılar.

    Üçüncü devre neticeyi belli edecekti. İki takım sahaya çıktığı vakit oyuncuların yüzünde asarı gözüken heyecanın seyircilere kadar sirayet ettiği gözüküyordu.

    Devre başlar başlamaz Beşiktaş oyuncularının faaliyete geçtikleri müşahede edildi. Bu faaliyet üst üste kazanılan dört sayı ile tevsik edilince artık Fenerli voleybolcuların senelerden beri muhafaza ettikleri şampiyonluğu kaybettikleri kanaatı hâsıl olmaya başladı. Fakat oyun, gayretlerini artıran Fenerlilerin sevkiyle yeni bir mecraya girdi ve üst üste 15 sayı yapan sarı-lacivert takım, Beşiktaş’ı 4 sayıda bırakarak maçı 15-4 kazandı, İstanbul şampiyonu oldu.

    HALK VE GAZETELER [20]

    Celal Nuri Bey üstadımız gazeteler ve kariler hakkında bir makale neşrettiler. Bu makalenin bir yerinde şöyle bir hüküm veriyorlar:

    “Matbuatı en münkeşif millet, en ileri millettir”

    Muhterem muharrir sonra bir Japon gazetesinin günde 2.400.000, bir İngiliz gazetesinin 1.900.000, bir Fransız gazetesinin 1.700.000 nüsha sattığını, bizde ise 10.000 nüsha basmanın bir zafer olduğunu, Balkan gazetelerinin bile 100.000 nüsha satmaları harikulade bir iş olmadığını söylüyor.

    Muhterem başmuharrir bu münasebetle halkı muaheze ediyor.

    Yukarıda vazettikleri düstura nazaran, matbuatı en az münkeşif millet biz olduğumuz için en geride biz kalmış oluyoruz.

    Benim fikrime kalırsa milletlerin ileri veya geriliğini yalnız gazete satışı ile ölçmek pek doğru değildir. Bizde gazetelerin satışı yüksek olmamasının sebepleri burada izah edilemeyecek kadar uzun ve mütenevvidir.

    Celal Nuri Bey’in gazete okumuyorlar diye halkı muahezeye hakkı yoktur. Kendileri başmuharrir oldukları halde iki günde bir kemali iftiharla:

    “Hiç gazete okumam” diye ilan eder dururlar.

    Mebus ve gazeteci oldukları halde kendileri gazete okumazlara halk neden okusun?

    BİLARDO ŞAMPİYONASI [21]

    İstanbul’da bir bilardo şampiyonası yapılacağını yazmıştık. Türkiye’de bir bilardo federasyonu mevcut olmadığı için bu şampiyona iki üç müteşebbis amatör tarafından tertip ve idare edilecektir.

    Avrupa ve Amerika’da, hakiki ve ilmi bir spor addolunan bilardonun da diğer sporlar gibi, beynelmilel federasyonları, muazzam teşkilatları vardır. Her sene resmi şampiyonalar yapılır ve dünya birincileri, hem amatör hem profesyonel tespit olunur. Türk bilardocularının da bir federasyon yaparak beynelmilel teşkilata girmek arzusunda olduklarını, bu işlerle uğraşan selahiyettar bir arkadaştan duyduk.

    Yalnız bu hususta tesadüf edilecek müşkülayın hariçten ziyade kendi içimizden zuhur edeceği, şu şampiyona yapmak tasavvurunun ortaya çıkmasından sonra çok iyi anlaşılmıştır. Vaziyeti izah için hadiseyi baştan anlatalım:

    Bundan birkaç sene evvel, Spor Âlemi mecmuasının sahibi Sait Çelebi Bey, bir bilardo şampiyonası tertip etmişti. O zaman “Bilardo Palas” denilen bir salonda icra edilen bir müsabakaya, Fuat ve Hasan Beyler gibi eski bilardistlerin iştirak edememesi kabul edildiği için, bu sahada yeni çalışmaya başlayan genç amatörlerimiz karşı yakalı rakiplerine ağır basacak bir vaziyette değildiler. Turnuva nihayetlendi ve Galatasaraylı Sadi Bey’le o zaman Fransa işgal ordusunda askerlik yapan Krepon isminde bir Rum finale kaldılar. Maç çok heyecanlı oldu. Neticede Sadi Bey’in bir isteka falsosundan fırsat bulan Krepon küçük bir farkla şampiyon oldu.

    O vakitten sonra gençlerimiz çok çalıştılar. Hatta Beşiktaşlı kıymetli futbolcu Nafi Bey, bilardoda eski üstatları olan Hasan ve Fuat Beylere yakın, hatta muadil bir iktidar sahibi oldu.

    Geçen şampiyonadan seneler geçtiği ve o zamandaki çamlar çoktan bardak olduğu halde hala Edvart Kreon efendi İstanbul bilardo şampiyonudur. Hâlbuki bu şampiyon taslağına layık olduğu dersi verecek Türk bilardocuları onun şampiyonluk unvanını taşıdığı senelerin adedinden çok fazladır.

    Bunu nazarı dikkate alan bazı müteşebbisler yeniden bir şampiyona yaparak bu unvanın hak sahibine verilmesini temin etmek istediler. Fakat birçok dürüst maksat daha ilk adımda müşkülatla karşılaştı ve Krepon’un bu şampiyon unvanını kaybedeceğini anlayan bir Rum, arkadaşlık gayretiyle mânialar ihdasına kalktı.

    Bilardo şampiyonasını tertip edenler, maçları yapabilmek için bir “müsabaka bilardosu”na muhtaçtırlar. Hâlbuki nizami ebatta olması lazım gelen bu bilardo şehrimizde yalnız bir tanedir ve o da Beyoğlu’nda “Lüksenburg” namı verilen bilardo salonundadır, her kapalı bir odasında tavla oynanan ve Beyoğlu âlemlerin sathi tanıyanlarca bile malum bir şöhrete malik bulunan bu salonun sahibi Niko isminde bir Rumdur.

    Şampiyonayı tertip eden gençler yegâne müsabaka bilardosunun bulunduğu bu salon sahibine müracaat etmişler ve hususi şerait dermeyan etmeyerek herkesin verdiği parayı da vermek şartı ile müsabaka yapmak istediklerini söylemişlerdir. Halbuki bu gençlerin salon sahibine müracaat etmeden, masayı sabahtan angaje etmek suretiyle maçları yapmaları kabildi. Salon sahibini haberdar etmek nezaketini gösterenler, bu hususta teshilat göreceklerini ümit ediyorlardı. Fakat Niko Efendi şampiyonanın bir Türk’ün şampiyonluğunu temin edeceğini, bu hususta ihtisas sahibi bir eski kurt gibi anladığı cihetle, hemen vaziyetini değiştirmiş ve hiddetli bir tavır alarak:

    • Ben salonumda böyle kepazelikler yaptırmam, beyhude rica etmeyiniz, demiştir.

    Bittabi derhal icap eden cevap verilerek iskat edilen Niko Efendi’nin salonunda cereyan eden hadiselerden haberdar değilmiş gibi görünerek münhasıran sportmen gençlerimizin çok temiz gayelerini “kepazece” telakki etmesini çok garip bulduk.

    Herkese layık olduğu muamelenin ricası lazımdır. Nezaketle tabasbus arasındaki farkı anlamayanlara göre vaziyet almak icap eder. Türkiye’de Türk sporcularına müşkülat çıkaran, onları tahkir ve istiskal etmeye kalkan bu efendiye yapılacak şey ona selam bile vermeden salona girmek ve parası mukabilinde herkesin emrine tahsis edilen bilardodan istifade etmektir. Bakalım Niko Efendi bu sefer ne yapacak?

    GAZİ HAZRETLERİ [22]

    Ankara, 14 (Milliyet) – Reisicumhur Gazi Mustafa Kemal Hazretleri dün refakatlerinde Başvekil İsmet Paşa Hazretleri olduğu halde Ahimesut köyüne gitmişlerdir. Köylüler, köy meydanında toplanarak büyük misafirleri karşılamışlardır. Köylüler güreş ve köy oyunları tertip ederek sevinçlerini izhar etmişlerdir.

    Gazi Hazretleri ve Başvekil Hazretleri köylüler ile hasbihalde bulunmuşlardır. Ekinler ve diğer zirai işler hakkında malumat alarak neticeden memnun kalmışlardır. Elyevm köy mektebine 60 çocuk devam ediyor. Köyde bu sene içinde birçok yeni tesisat vücuda getirilecektir. Köylüler ile hasbihalden sonra büyük Gazi ile muhterem Başvekil civarda bir tenezzüh yapmışlar ve geç vakit Çankaya’daki köşklerine dönmüşlerdir.

    İSTANBUL’DA BİR FUTBOL KOMİTESİ TOPLANACAKTIR [23]

    Belgrat, 14 (A.A.) – Balkan spor federasyonları kongresi bugün açılmıştır. Konferans bir Balkan Kupası ihtası ve her sene bu kupa için bir müsabaka icrasını kabul etmiştir. Müsabaka işleriyle meşgul olmak üzere bir komite teşkili takarrür etmiştir. Komite ilk defa olarak 9 Mayıs’ta Bükreş’te içtima edecek, müteakip içtimalarını sıra ile İstanbul’da, Sofya’da, Atina’da ve Belgrad veya Zagrep’te aktedecektir. Konferans aynı zamanda hakem ve oyun sahalarının tayini hususları ile de meşgul olacaktır.

    ISTANBUL’UN İMLASI [24]

    Bir taraftan caddelerdeki tabelalarda imla yanlışı arayan Emaneti Aliye, otomobil levhalarının imla yanlışından dolayı pek tedirgin bir haldedir. Çünkü yeşil boyalı yeni otomobil levhalarında Istanbul kelimesinin başındaki “ı” harfi, noktalı “i” olarak yazılmış. Şimdi levhaları mı yoksa Istanbul’un imlasını mı değiştirmek lazım geleceği tetkik edilmektedir.

    YARINKİ MAÇ [25]

    Bu hafta şu resimde görülen naçar vaziyette hangisi düşecek: Galatasaray mı Beşiktaş mı?

    On beş gün evvel yapılacak iken ani bir yağmur neticesinde teahhür eden Galatasaray-Beşiktaş maçı yarın Taksim Stadyumu’nda icra edilecektir. Her sene kat’i bir faikıyetle şampiyonluğu alan Galatasaray’ı Beşiktaş bu sene yalnız iki puan farkla takip ettiği ve ikinci devre başlarken Galatasaray herkesçe idmansız addedildiği içindir ki bu maç senenin en mühim müsabakası mahiyetini almaktadır.

    Hatta rivayetlere inanmak lazım gelirse bu maç; spor nizamnamesinin yetmiş beşinci maddesi mucibince en sona tehir edilmek lazım gelirken Galatasaray’ı idmansız bir halde yakalayabilmek için bu madde hilafına bu hafta yapılması karar altına alınmıştır. Söylendiğine göre hiç de hakkı olmadığı halde Futbol Heyetinin bu kararı veren içtimaına Beşiktaşlı Şeref Bey de iştirak ettirilmiş ve kendisine söz verilmiştir. Bütün bu rivayetler gösteriyor ki Galatasaray-Beşiktaş maçı tam manasıyla bir hususiyeti haizdir.

    Bakalım “Spor siyasileri”nin bu yeni siyaseti hangi tarafın lehine olacak ve hangi taraf bu hafta şu yukarıki resimde görülen naçar vaziyetlere düşecektir?

    BUGÜNKÜ MAÇLAR [26]

    Bugün hava yağmurlu olmadığı takdirde lig maçlarına başlanacaktır. Saat 1’de “Vefa-Süleymaniye”, saat 3’te “Beykoz-Fener”, saat 5’te de “Galatasaray-Beşiktaş” maçları yapılacaktır.

    Evvelki hafta muhalefeti hava dolayısıyla icra edilemeyen müsabakaların, devrenin sonuna kalması lazım gelecektir. Ve nizamname bunu amirdi. Fakat sporun er meydanında değil bir de perde arkasında oynanan kısmı vardır ve bazı kimseler –ki sporcular onları gayet iyi bilirler- bu cins perde arkası sporunda çok mahirdirler. Onlar Galatasaray’ı idmansız yakaladıkları ümidiyle ne yapıp yapıp nizamnameyi çiğnediler, çiğnettiler ve sona kalması lazım gelen maçları bu haftaya yaptırmak kararını temin ettiler. Bu da yetişmiyormuş gibi, evvelce gazetelere verilen tebliğde sonran bir evvel icra edileceği yazılı olan Galatasaray-Beşiktaş maçını en son saate bıraktırdılar.

    Bu suretle, çok mühim ve hararetli olacağı muhakkak bulunan bu müsabakayı, sona bırakmak suretiyle istihdaf edilen gayeler şunlardır:

    1. Ankara’dan gelecek olan kaleci Ulvi’nin o akşam avdet etmesi imkanını kaldırmak ve bu suretle gelmesine mani olmak,
    2. Müsabakayı karanlığa bırakıp, mutat olduğu üzere halkın sahaya dolmasını temin etmek ve Galatasaray aleyhdarı olanlara zemin hazırlayarak icap ederse bir hadise çıkartmak,
    3. Kapalı bir havada saat altıdan sonra ortalık aktardığına göre, gene icap ettiği takdirde, maçı gürültüye getirmek.

    Bu satırları yazdıktan sonra İstanbul Futbol Heyetinin bir tebliğini getirdiler. Heyet geçen günkü neşriyatımızı nazarı dikkate alarak maç saatlerini yarım saat ileri almışlar. Heyetteki dürüst sporcuları bu suretle bir takım manevralara alet olmadıklarından dolayı takdir ederiz.

    DÜNKÜ MAÇLAR [27]

    Galatasaray Beşiktaş’ı 2-1 Mağlup Etti

    Dün birinci küme futbol maçlarına Taksim Stadyumu’nda başlandı. Havanın çok soğuk olmasına rağmen stadyum bir hayli kalabalık toplanmıştı.

    İlk maçı Vefa-Süleymaniye takımları yaptılar. Tarafeyn sahaya çıktıkları zaman takımların teşekkülatı şöyle idi:

    Vefa: Hüsamettin, Demir, H.Ragıp, Naci, Şekip, İhsan, İ.Hakkı, Sayit, Gazi, Osman, Muhteşem.

    Süleymaniye: Mansur, Sadi, Necati, Selahattin, Sabih, Murat, Ruhi, İhsan, Burhan, Halit, Necati.

    Maç her iki takım arasında sona kalmamak için bir rekabet mevcut olduğu cihetiyle çok heyecanlı oldu. Gerek Vefalılar, gerek Süleymaniyeliler azami gayretle çalışıyorlar, ufak bir hataya düşmenin bir mağlubiyete mal olabileceğini takdir ederek çabalıyorlardı.

    İlk haftaym bu suretle beraberlikle bitti. İkinci devrede de aynı gayretle çalışan tarafeyn maçı müsavatla bitirmek üzere idiler ki Vefa son dakikada bir gol yaparak maçı galibiyetle bitirdi.

    İkinci maç Fenerbahçe-Beykoz maçı idi. Kemal Bey’in hakemliği ile oynanan maçta iki takım şu şekilde vaziyet almıştı:

    Fenerbahçe: Rıza, Kadri, Füruzan, Cevat, Sadi, Reşat, Alâ, Muzaffer, Zeki, Fikret, Niyazi.

    Beykoz: Şadi, Nebi, Sedat, Cahit, İbrahim, Saip, Kamuran, Sait, Salah, Mehmet, Rıdvan.

    Müsabaka çok samimi ve güzel cereyan etti. Fenerliler iki devrede ikişer sayı yaparak 0-4 galip geldiler.

    Son maç günün en mühim maçını teşkil ediyordu. Hakem Abdullah Bey. İki takım sahaya şu şekilde çıkıyorlar:

    Galatasaray: Rasim, Burhan, M.Nahit, Mithat, Nihat, Suphi, Mehmet, Kemal, Necdet, Latif, Kemal.

    Beşiktaş: Halis, Adnan, Zeki, Rıdvan, Tahir, Hüsnü, Hayat, İbrahim, Şükrü, Eşref, Selah.

    Maç, rüzgârı lehlerine alan Beşiktaşlıların hücumu ile başladı. Daha ilk dakikalarda anlaşılıyordu ki her iki takım mutlaka galip gelmek azmindedir ve bu galibiyeti temin için her türlü çareye başvuracaktır.

    Hakemin bu noktayı takdir ederek lüzumsuz sertlikleri daima cezalandırması lazımken Abdullah Bey çok müsamahakâr davranıyordu. Bu müsamahanın zararı oyunun mütezayit bir şiddet kazanması ve tekmeleri tokatların takip etmesi oldu. Daha ilk devrede çığırından çıkan oyun 22 oyuncunun iştirak ettiği muazzam bir boks maçı ile az daha inkıtaa uğrayacaktır.

    Fakat hakemin hiçkimseyi cezalandırmak isabetini göstererek işi güya hal ve fasletmesi maçın bir tekme ve hayata kast etme iptizali içinde devamını temin etti.

    Birinci devre Galatasaray’ın 1-0 galibiyetiyle bitti. İkinci devrede de Beşiktaş evvela müsavatı temine muvaffak olmuşken bilahare Galatasaray’ın son kaydettiği sayı ile mağlup vaziyete düştü.

    Netice, maçın sonuna kadar beyhude bir didişme yapan tarafeynin bütün gayretine rağmen değişmedi ve Galatasaray 2-1 galip geldi.

    HOKEY BİR ZAMAN ÇOK SEVİLMİŞ BİR SPORDU [28]

    Bundan birkaç gün evvel, alakadar bir zattan aldığımız malumata atfen bu sene ilkbaharda hokey lig maçlarının yapılacağını yazmıştık. Bilahare yaptığımız tahkikat bu haberin henüz tasavvur halinde bulunan bir fikirden ibaret olduğunu bize öğretti. Bu fikrin sahipleri, hokey lig maçları yapıldığı takdirde hiçbir kulübün bu müsabakalara girmemesinden çekiniyorlarmış.

    Bundan 10-12 sene evvelki spor faaliyetini hatırlayanlar İstanbul’da çok canlı bir hokeyciliğin mevcut bulunduğunu bilirler. Fenerbahçe, Altınordu, Galatasaray, İdman Yurdu, Nişantaşı gibi o zaman çok kuvvetli birer hokey takımına malik bulunan kulüpler her sene Haziran’ın o yakıcı güneşi altında başlayan bir lig maçı yaparlar ve çok hararetli mücadelelere şahit olurduk. Şimdiki en hararetli, en heyecanlı futbol maçlarından daha zevkli cereyan eden bu maçlar o derece iddialı olurdu ki meraklı kütlesi arasında oyunu daha iyi görmek için ne yapacağını bilmeyenlere tesadüf edilirdi.

    Yapılan maçlar arasında en heyecanlı olanları ekseriya Altınordu-Fenerbahçe maçları olurdu. Hatta çok defa olduğu gibi, yine bir kere final maçı yapan Fener-Altınordu takımları daha ilk devrede o kadar yorulmuşlar o kadar nefes ve gayret sarfetmişlerdi ki Altınordu’nun orta muavini yerinde oynayan zavallı Nuri (Allah rahmet etsin) birinci devreyi bitiren düdükle beraber fevkalbeşer gayretin neticesi olarak, sırtı üstü düşmüş, bayılmıştı.

    O devrin iyi hokeycilerinden Rıza, Sait, Galip, Server, Sadi, Hakkı ve saireyi belki bilmeyen vardır. Fakat bugünün maruf sporcularından Zeki, Alaettin, Sabih, Nedim, bütün bunlar hep o zaman küçük, fakat çok kıymetli hokeycilerdi.

    Futboldan evvel fazla değilse bile hiç de olmazsa onun kadar rağbet gören hokey neden birdenbire unurulduğu makul bir şekilde izah edilemez.

    Hokey federasyonunun ilgasından bahsediliyor. Memleketimizde çabuk taammüm edebileceği sebkat eden tecrübe ile sabit olan hokeyin yeniden canlanmasına çalışmak, hokey federasyonunu ilga ederek bu sporu bütün bütün öldürmekten şüphe yok ki daha hayırlıdır.

    Eğer bu sene himmet edilir ve hokey lig maçları yapılırsa buna birçok kulüplerin iştirak edecekleri muhakkaktır. Yalnız maçların çok soğuklara tesadüf ettirilmemesi lazımdır.

    ZARO AĞADAN BÜYÜKMÜŞ! [29]

    Cilo Ağa isminde bir ihtiyar çıkmış, Zaro Ağa’dan daha yaşlı olduğunu iddia ediyormuş! Zaro Ağa 150nci yıl dönümünü kutlulayalı birkaç sene olduğuna göre Cibo Ağa 200 yaşına yaklaştığını iddia ediyor demektir! Kaydı, kuyudu yok ya, atsınlar bakalım, 300 hatta 400’e çıkmazlarsa ayıp!

    ALDATMA! [30]

    Abidin Daver Bey biraderimiz dün bir şeyden acı acı şikâyet ediyor. Bilmem nerede 200 kadın aldattığı için bir erkeği tevkif etmişler, Daver Bey diyor ki:

    “200 kadın aldatan erkek tevkif edilsin de neden 200 erkek aldatan kadın tevkif edilmesin?”

    A efendim! Evvela erkekler aldandıklarını itiraf etmeyi onurlarına yedirip de söylemezler ki: Kaç erkek gösterebilirsiniz ki aldandığını itiraf etsin. Saniyen, 200 erkek aldatan kadın da yok gibidir, çünkü 200 adedine varıncaya kadar içlerinden birisi temizler.

    VEFALILAR DÜN BALIKESİR’E GİTTİLER [31]

    Vefa birinci futbol takımı, 23 Nisan Bayramı münasebetiyle vukua gelen daveti kabul ederek, bir maç yapmak üzere dün Balıkesir’e hareket etmiştir. Balıkesirliler, iyi futbolculara malik oldukları cihetle yapılacak müsabakanın vereceği netice merakla beklenmektedir. Vefalılar tam takımla gitmişlerdir. Bugün yapılacak müsabakayı müteakip hemen yola çıkacaklar ve Cuma günü Fenerbahçe ile yapacakları müsabakaya yetişeceklerdir.

    Şehirler arasında yapılan bu gibi temasları, memleket sporu için çok faideli telakki ettiğimiz cihetle Vefalıların yaptığı bu seyahati takdir ederiz.

    PİÇ! [32]

    Dün Çocuk Bayramı idi. Himayei Etfal Cemiyeti, çocuğun kıymetini, bilmeyenlere öğretmek için, genç ve yeni Türkiye’nin temeli kurulduğu günün yıl dönümünde muazzam bir çocuk bayramı tertip etti. Bu bayramda, bugünün büyükleri, yarının büyüklerine muhabbet ve hatta hürmetlerini gösterdiler.

    Köprü başında durmuş, çocuk alaylarını seyrediyordum. Takım takım yavrular köprüden geçiyorlardı. 9-10 yaşlarında ter temiz giyinmiş bir mektepli yavru, alayın haricinde köprüden para vermeden geçmek istedi.

    İzbandut gibi bir köprücü bu çocuğun yakasına yapıştı, aralarında bir mücadele başladı. Küçük, kendini ve hakkını müdafaa etmeyi bilen ateşli bir çocuktu. Takım takım geçen çocukları göstererek diyordu ki:

    • Bugün çocuk bayramı! Bak, alay alay çocuk para vermeden geçiyorlar!”
    • Onlar mektepli!
    • Ben de mektepliyim. Kasketimi görmüyor musun?

    Köprü tahsildarı çocuğun yakasına sarılmış, bırakmıyor, onu sarsıyor, “Çok zırlama, ver kuruşu!” diyordu.

    Mektepli çocuk, köprüden geçen arkadaşlarını göstererek:

    • Onlar vermiyor, ben de vermem! Bugün bayram! Diye ısrar ediyordu.

    Tahsildar, çocuğu sürükleyerek gişeye doğru getirmeye çalışıyor, yavrucuk, bütün kudret ve kuvvetiyle mukavemet ediyordu.

    Gişede para bozan memur başını uzattı:

    • Piç versene parayı! Diye bağırdı.

    O vakite kadar şiddetle mücadele eden çocuk bu ağır hakaret karşısında sapsarı kesildi, gözleri doldu, cebinden bir kuruş çıkarıp köprü tahsildarına verdi, mahsun ve müteessir, yürüdü.

    Tramvay kumpanyasının çocuklara ücretsiz arabalar tahsis ettiği, Türk ocağının idaresini bir hafta yavrulara tevdi eylediği, bütün Türkiye’de çocuklara müstesna bir hürmet gösterildiği bir günde bir şehir müessesesi olan köprüde geçen bu elim hadise yüreğimi sızlattı. Fakat bu sızıyı bir düşünce izale etti.

    Bu yavrular, yarın, kendi çocuklarına köprü memurlarının “piç” demelerine katiyen müsaade etmeyecekler, herkese hürmet edecekler ve kendilerine hakikaten hürmet ettireceklerdir.

    835 SATIR [33]

    Bundan dört beş sene evvel Nazım Hikmet Bey’in alelacayip görünen şiirini ilk selamlayan ben olmuştum. O cesaretim bir kalem sahibi ile aramda ağır bir münakaşaya sebebiyet vermişti.

    Şimdi artık bu cesarete lüzum yok. Bilakis.

    Hatta işitiyoruz ki bazıları Nazım Hikmet Bey’in şiirini, Valentino’nun zülfü, Duglas’ın bıyığı, Jozefin Baker’in raksı, paçalı pantolon, eter ve kokain nevinden bir şey zannederek, bu gencin hayranları arasında ilk safta görünememekten hayli telaş ediyorlar.

    Sıhhatli ve faziletkar Nazım Hikmet! Sen böyle anlaşılmaya ve sevilmeye layık mıydın?

    Nazım Hikmet Bey’in şiiri bazılarına göre, her şeyden evvel bir fikir şiiriymiş. “Makinalaşmak” serlevhalı manzumede denildiği gibi, karnına bir türbin, kuyruğuna çifte uskur takılmasını temenni etmek bir fikir ise, her halde “835 satır” isimli mecmuanın büyük güzelliğini bu nevi fikirlerin çeşnisinde aramamalı. Makine henüz nakıs ve yavaş yavaş tekemmül etmekte olan bir insan eseridir. Makine olmayı temenni edecek yerde bir makine mühendisi olmayı istememek niçin?

    Mütefekkirin tetkikini ehline bırakıp gölgesi bütün eski şiirin topraklarını kapayan şaire gelince:

    Şair, müheykel bir şekil halinde semanın maviliğine karşı durmuş, cidden tuhaf, fakat ahengi cidden emsalsiz bir garip aletin tellerini söyletiyor. Bu vezin bildiğimiz vezinlerden değil, bu şarkı duyduğumuz şarkılardan değil, bu lisan şiirin bizde bugüne kadar kullandığı lisana benzemiyor. Nazım Hikmet Bey, tarzını kendisi icat etmemedi, bu biçimde şiirler şimdi dünyanın her tarafında yazılıyor. Nazım Hikmet Bey bu tarzı anlamış, Türkçeleştirmiş, bu iklimi toprağında tutturabilmiş olmakla büyük bir yeni şairimizdir.

    Bu şiirin eskisina nazaran rüçhanı muhakkak. Eskiden şiir bir tek düdükle söylenirdi. Nazım Hikmet Bey bir tek alet yerine koca bir orkestra takımı vücuda getirmiş. Fakat bu zengin orkestra, yalnız marş evinden bir takım heyecanlı havalar çalıyor.

    Ne yazık ki bu bakır aletler içinde ruh, bir keman telinin titrek, uzak ve mahrem sesini duymuyor.

    BİZİM ÇOCUĞUMUZ [34]

    İçinde doğduğumuz ev, sıralarında okuduğumuz mektep, arasında yetiştiğimiz düşünceler, oturup kalkışımız her şey tepeden tırnağa değişti. Bu kadar geniş kargaşalığı ne bir adam, ne de bir nesil sekiz on yılda kafasına yerleştirse bile sinirine ve canına sindiremez. Şarklılık yarası bizde kabuk tuttu; fakat derimizin üzerinde henüz bir kabarık durmaktadır. Sert bir sürtünüş orasını tekrar kızartabilir; belki yarayı tekrar işletebilir. Biz yarım adamlarız. Doğru fikirlerimiz henüz yanlış hislerimizle boğuşuyor. Karısını kafesten çıkarmayan cesur ihtilalcilerimizin adedi az değildir.

    Başımızdan çıkarıp attığımız sarık ikide bir, adımlarımıza dolaşıyor. Biz tak garplılığı çocuklarımızda göreceğiz. Onlar latin harflerini nasıl hece hece okumayacaklarsa, bir şey istedikleri vakit kafa ve sinirlerinde şarklılık nüksü duymayacaklardır. Bu çocuğa inkılap dikkat etmelidir. Bugün, baba ve anası kim olursa olsun, vasisi ancak inkılaptır. Biz bizi yarım yapan hastalıklarımızdan hiçbirini çocuklarımıza aşılamak cürmünde bulunamayız. Çocuk başka milletlerde devam ve tekemmül unsuru, bizde bir doğuştur: Türkiye bugünkü çocuğunda büyüyor, hepimiz onda yetişiyoruz.

    MAÇTA RASGELDİM [35]

    Galatasaray’la Fenerbahçe maç yaptılar mı, stadyum mahaşerallah! Böyle olduğunu işittim, fakat gidip görmemiştim.

    Bir kalabalık, bir kalabalık… Tribünlere şöyle bir göz attım. Erkekten çok genç kız var. Gözüme sarışın bir kız ilişti, yanında da yarım kişilik bir yer var. Nezaketle sokuldum ve oturdum.

    Göz ucuyla kızın her tarafını süzdüm. Enfes bir parça… Daha enfesi de kimse ile konuşmadığına göre yalnız olması!

    Yalnız tribünün tahtaları pek sert… Cebindeki gazeteleri çıkardım, oturduğum yeri hafif tertip yumuşatacak tarzda katladım.

    Lakin şeytan derhal bir akıl öğretti, gazetenin yarısını da komşu hanıma teklif ettim. Gözümün içine güler bir yüzle bakarak hem kabul etti, hem de teşekkür…

    Herkes omuz omuza… Hava güneşli, bağıran, gülüşen, gazete kâğıtlarını ceviz gibi yuvarlayarak birbirine atan… Renk renk, çeşit çeşit, boy boy bir sürü insan… Belki on bin kişi var. Saha bomboş, herkes bekliyor.

    Bir aralık yanımdaki hanımla gözlerimiz ilişti. Teşekkür etmişti ya, benim gazetemin üstünde ikimiz de beraber oturuyorduk ya… Eh, ona söz söylemeye ve konuşmaya hakkım vardı.

    • Maça galiba çok meraklısınız hanım efendi…
    • Oh, çok!
    • Takımlarda bir tanıdığınız bir ahbabınız var mı?
    • Oh, yok!
    • Demek yalnız oyunu seyretmek için geliyorsunuz?
    • Oh, tabii…
    • Her halde Galatasaraylısınız.
    • Oh, elbet…
    • Hep “oh”lu ve tek kelimeli cevaplar… Anladım ki bu tek kelimeli cevaplarla samimiyeti ilerletmek mümkün değil…

    On bin ağızdan bir vaveyla koptu. Evvela Galatasaraylılar ortaya çıktılar. Bir alkış tufanı, arkasından Fenerliler gene bir alkış tufanı…

    Ben oraya (ne yalan söyleyeyim) daha doğrusu eğlenceli bir hava almaya gitmiştim. Onun için 24 gencin tekme muharebesinden ziyade komşu hanımla meşgul oluyordum. Dedim ya enfes şeydi.

    Galatasaraylılar pas verdikçe göğsüme doğru yaslanıyordu. Hatta bir aralık gol yapacak oldular, heyecanından kolumu tuttu. Gol kaçında hınçla parmaklarını sıktı ve kolumu bıraktı:

    • Eyvah, dedi, kaçırılır mı bu?

    Artık oyun hızını almıştı. Hakemin düdüğü öttüğü zaman, birinci haftaym Fenerlilerin iki Galatasaraylıların bir sayısı ile bitti.

    Yanımdaki hanım bu sefer tek kelimeleri bıraktı:

    • Bakalım, dedi, ben Fener’i bilirim, ilk haftaym onların, fakat bütün parti bizim.

    Ben de hemen muhavereyi açmaya koyuldum..

    • Vallahi hanımefendi, bendeniz de o fikirdeyim.
    • Ben sizin Fenerli olduğunuzu anladım. Buna müteessir olmuyor musunuz?

    Ben ne o taraftan ne butaraftan değildim ama hanımın iltifaten tevcihi ile Fenerli olmuştum.

    • Olmaz olur muyum? Ama sizin yanınızda bulunmak teessürüme mani oluyor.
    • Oh, hakem düdüğü çaldı, bakın şimdi neler olacak. En aşağı üç gol. Siz de sıfır. O kadar!

    İkinci devre hakikaten kızın dediği gibi çıktı. Fenerliler insicamı ve kendilerine has düzgünlüğü kaybettiler. Karşı taraf hemen topu tıktı. Bir daha, oyunun sonuna doğru da bir daha: üç gol!

    Yalnız bir dediği çıkmadı, Fenerliler de bir gol yapmışlardı.

    Herkes dağılmaya hazırlanırken:

    • Hanımefendi nerede oturuyorsunuz?
    • Beşiktaş’ta…

    Taksim’de oturduğum halde:

    • Ne âlâ, dedim, ben de Bebek’te. İsterseniz sizi otomobille bırakayım.

    Vakit geç olduğundan galiba, bu teklifi reddetmedi:

    Otomobilde bana dedi ki:

    • Nasıl, dediğim çıktı mı, ben partiyi alırız demiştim. Kimbilir ne kadar müteessir oldunuz. Bu mağlubiyet…
    • Hangi mağlubiyet?

    Ben maçı çoktan unutmuştum bile… Elimi beline doladım, hemen sıyrıldı.

    • Hangi mağlubiyet olacak, işte sizi yendim, Galatasaray, her zaman Galatasaraydır.
    • Ah, sahi, dedim, yenilmek acı şey!

    Baktım, spordan hoşlanıyor, elimi tekrar beline doladığım zaman sesini çıkarmadı. Ben Fenerlileri tenkit ettim:

    • Efendim, çalışmıyorlar ki, dedim, bizim oğlanlar haylazlığa vurdu. Ah bizim de bir Nihadımız olsaydı, o zaman görürdünüz.

    Bu sefer belini sıktım, yine sesini çıkarmadı.

    Artık mabadini anlatayım mı? Bizim bildiğimiz usullerin hiçbiri ile elde edilemeyecek olan bu çok güzel kızı ben yavaş yavaş, spordan anlarmışım gibi, elimde Allah bilir nerelerde, takımlar teşkil ettim, kaleye birini koydum, hücum hattına başkalarını koydum, münakaşanın hararetinden kız Beşiktaş’ı da unuttu, evini de:

    Ah, bugünün kafası! Bizim hissi rabıta da böyle başladı.

    Demek ki aşkta bile anlaşmak için yalan söylemeli imiş…

    FUTBOL MAÇLARI [36]

    Dün Taksim Stadyumu’nda lig maçlarına devam edildi. Yapılması mukarrer olan üç maçtan biri, Fener-Vefa maçı, Vefalıların Balıkesir seyahatinden yorgun dönmeleri dolayısıyla tehir edilmişti. İlk maçı Beşiktaş-Süleymaniye takımları yaptılar. Tarafeyn sahaya şu şekilde çıkmışlardı:

    Beşiktaş: Halis, Adnan, Zeki, Rüştü, Tahir, Rıdvan, Nuri, Eşref, Şükrü, İbrahim, Hayati.

    Süleymaniye: Mansur, Necdet, Sadi, Ruhi, Murat, Ekrem, Sadi, İhsan, Burhan, Halit, Necdet.

    Necmi Bey’in hakemliği ile oynanan bu maç baştan nihayete kadar Beşiktaş’ın hâkimiyeti altında geçti. Süleymaniye müdafaasının, bilhassa merkez muavini fedakarane mesaisine rağmen Beşiktaş’ın faikiyeti tabii semeresini vermekte gecikmedi ve maç 5-1 Süleymaniye’nin aleyhine bitti.

    İkinci ve son müsabaka Galatasaray-Beykoz maçı idi. Hakem Selahattin Bey, iki takımın teşekkülatı şöyle:

    Galatasaray: Rasim, Burhan, Mehmet, Suphi, Nihat, Vahi, Muslih, Rebii, Necdet, Latif, Kemal.

    Beykoz: Şazi, Ziya, İbrahim, Sait, Rıdvan, Kamuran, Sait, Mazla, Cahit.

    Galatasaray’dan Leblebi Mehmet, Beykoz’dan da esaslı birkaç oyuncunun eksik olduğu gözüküyor.

    Oyunun ilk dakikasından itibaren Galatasaray hücuma geçiyor. Fakat şuurlu bir oyun oynayan Beykoz müdafaası, ilk devrenin nihayetine kadar bu hücumların semere vermesine muvaffakiyetle mani oluyor.

    İkinci devre başladığı zaman Beşiktaş müdafaası, birinci devredeki fevkalade mesaisi yüzünden çok yorgun düşmüştür.

    Bunun ilk neticesi, ilk çeyrek saat içinde Galatasaray’ın üç sayı kazanması oldu. Artık adeta tek kale oynayan Sarı-Kırmızılar devre nihayetine kadar sayıların adedini kolaylıkla beşe çıkardılar ve 5-0 galip geldiler.

    Beykoz’un bu şekilde mağlubiyeti eksik bir takımla sahaya çıkmalarından ileri gelmiştir.

    MODA BU SABAH SAAT 10’DA YÜZDÜ [37]

    Dün saat 10.30’da köprüden kalkan Seyrisefain idaresinin Moda vapuru, limanı kaplayan kesif sis yüzünden Haydarpaşa ile Harem arasında, Kavak İskelesi denilen yerde karaya oturdu.

    Sis sabah 8.20’den itibaren Marmara’yı kaplamaya başladığından vapurda 2 binden fazla üç vapur yolcusu bulunuyordu. Bu gibi havalarda gemilerin hareket etmemesi mutat ise de Moda köprü iskelesini terkettiği zaman liman açılmış görünüyor, Sarayburnu ile Üsküdar tepeleri müşahede olunuyordu.

    Bu itibarlı gemi kaptanı Münir Bey’in bir mesuliyeti olamayacağı kanaati vardır.

    Gemi bir müddet Marmara’da ilerlemiş, sonra karşısına çıkan bir sandal önünün kayalık olduğunu bağırmış ise de az sonra kaza vukua gelmiş ve gemi oturmuştur.

    Kazayı müteakip yolcular arasında şiddetli bir heyecan baş göstermiş, herkes cankurtaran simitlerine sarılmış, fakat az sonra vaziyette tehlike olmadığı anlaşılmış, sükunete avdet etmiştir.

    Yolcular idarenin römorkleri ile ve yetişen sandallarla Kınalı vapuruna nakledilmişlerdir. Alemdar vapuru dün geceyi demirli olarak Moda’nın yanında geçirmiş, bu sabah dalgıç indirilerek geminin nasıl çekilip kurtarılabileceğinin tespiti için deniz muayene edilmiştir. Moda’nın oturduğu yer taşlık olduğundan birdenbire çekilmesiyle altında rahne açılmasından korkulmakta idi. Fakat dalgıç böyle bir tehlike olmadığını tespit etmiş ve gemi çekilerek kurtarılmıştır.

    BOYNUZ [38]

    Herkes bilir ki konuşma lisanında “boynuz” şerefsiz kocanın alameti olarak kullanılır. Aşk işlerinde malını rakibine kaptırmış erkeğe “boynuzlu” derler. Niçin? Bu sarih manasızlığın menşeini bilmiyorum.

    Hakikatte “boynuz “erkek olmasını bilmeyen adamın gülünç remzi değil, bilakis muzafferin tacı addolunmaya layıktır.

    Boğa boynuzludur, teke boynuzludur, koç boynuzludur, geyik boynuzludur.

    Tenasül kudretinin bu en güzel timsalleri, aşk kavgalarında silah olarak kullanmak için alınlarında çifte boynuzun çelikten karanlık hançerlerini taşırlar.

    Kudret ve bereket alameti olan boynuz, kadim milletlerde ilah ve hükümdar alınlarının ziyneti idi.

    Kadim Yunanilerin en büyük mabudu “Müşteri”nin Afrika’daki timsali boynuzlu idi. Pan, Baküs ve Satirler, boynuzlarıyla azgın bir keçi sürüsünü andırırlardı.

    İskenderi Kebiri’in tacı boynuzlu idi. Kadim Isparta kadınları, harbe giden kocalarının alınlarına zafer çelengi olarak boynuz takarlardı.

    Mısır, Finike ve Asur ilahlarının birçokları, alınlarında öküz başının şanlı çıkıntılarını taşırlardı.

    Böyle asil ve mutantan maziye malik bir uzvun zamanımızda sukutu ne hazindir! Boynuzu bugünkü şerefsiz hamillerinden alıp ona layık olmasını bilenlere hürmetle iade etmeli.

    SAĞAÇIK EMİN [39]

    Tedavi Edildiği Hastanede Vefat Etti

    Beykoz ve Altınordu’nun birinci futbol takımlarında uzun müddet sağ açık oynamış olan Emin ahiren tedavi edilmekte olduğu Şişli Sıhhat Yurdu’nda irtihal etmiştir.

    Emin uzun müddetten beri gırtlak vereminden muztarip bulunmakta ve kendisini ziyaret edenlere yeniden futbol oynamak için pek büyük bir arzu hissettiğini söylemekte idi.

    Emin pek sevdiği futbolda üç dört sene evveline kadar en iyi sağ açıklarımızdan biri idi. Antrenmanlı olduğu zaman seri akışlarla ve eski sisteme kaçan oyunlarıyla pek çok alkışlanmıştı.

    Bu ölümle futbol âlemimiz emektar ve kıymetli bir uzvunu kaybetmiş oluyor. Arkadaşlarına ve ailesine beyanı taziyet ederiz.


    [1] 1 Nisan 1929 – İkdam Gazetesi

    [2] 1 Nisan 1929 – İkdam Gazetesi

    [3] 2 Nisan 1929 – İkdam Gazetesi

    [4] 3 Nisan 1929 – Milliyet Gazetesi

    [5] 3 Nisan 1929 – Milliyet Gazetesi

    [6] 4 Nisan 1929 – Cumhuriyet Gazetesi (Abidin Daver)

    [7] 4 Nisan 1929 – İkdam Gazetesi

    [8] 5 Nisan 1929 – Cumhuriyet Gazetesi

    [9] 6 Nisan 1929 – İkdam Gazetesi

    [10] 6 Nisan 1929 – İkdam Gazetesi

    [11] 7 Nisan 1929 – Cumhuriyet Gazetesi

    [12] 8 Nisan 1929 – Vakit Gazetesi

    [13] 9 Nisan 1929 – Milliyet Gazetesi

    [14] 10 Nisan 1929 – Vakit Gazetesi

    [15] 10 Nisan 1929 – Vakit Gazetesi

    [16] 11 Nisan 1929 – Son Saat Gazetesi

    [17] 12 Nisan 1929 – İkdam Gazetesi

    [18] 13 Nisan 1929 – Cumhuriyet Gazetesi

    [19] 13 Nisan 1929 – İkdam Gazetesi

    [20] 14 Nisan 1929 – Cumhuriyet Gazetesi (Abidin Daver)

    [21] 14 Nisan 1929 – İkdam Gazetesi

    [22] 15 Nisan 1929 –  Milliyet Gazetesi

    [23] 16 Nisan 1929 – İkdam Gazetesi

    [24] 17 Nisan 1929 – Milliyet Gazetesi (Burhan Felek)

    [25] 18 Nisan 1929 – Milliyet Gazetesi

    [26] 19 Nisan 1929 – Cumhuriyet Gazetesi

    [27] 20 Nisan 1929 – İkdam Gazetesi

    [28] 21 Nisan 1929 – İkdam Gazetesi

    [29] 22 Nisan 1929 – Cumhuriyet Gazetesi (Abidin Daver)

    [30] 22 Nisan 1929 – Milliyet Gazetesi (Burhan Felek)

    [31] 23 Nisan 1929 – İkdam Gazetesi

    [32] 24 Nisan 1929 – Cumhuriyet Gazetesi (Abidin Daver)

    [33] 24 Nisan 1929 – İkdam Gazetesi (Ahmet Haşim)

    [34] 25 Nisan 1929 – Milliyet Gazetesi (Falih Rıfkı Atay)

    [35] 26 Nisan 1929 – İkdam Gazetesi

    [36] 27 Nisan 1929 – İkdam Gazetesi

    [37] 28 Nisan 1929 – Son Saat Gazetesi

    [38] 29 Nisan 1929 – İkdam Gazetesi (Ahmet Haşim)

    [39] 30 Nisan 1929 – Vakit Gazetesi

  • 1924 Derbi Kavgası IX

    1924 Derbi Kavgası IX

    1924 yılında Türkiye’nin ilk “Ulusal” Futbol Şampiyonluğu düzenlendi. Ankara’daki müsabakalara giden yolda İstanbul Şampiyonluğu büyük tartışmalara sahne oldu. Bu ay sitemizde, yarı finaldeki Fenerbahçe-Galatasaray kavgası ile zirveye ulaşan büyük şampiyonayı (Galatasaraylılığı ile bilinen) Cumhuriyet gazetesinden aktarıyoruz… Huzurlarınızda 1924 Derbi Kavgası IX

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    24 Ağustos 1924

    İstanbul Futbol Birinciliği

    Son müsabakanın tafsilatı – Bu bir kaza eseri midir? – Beşiktaşlılar Fenerbahçe karşısında ne yapabilir?

    Galatasaray ve Beşiktaş kulüpleri arasındaki müsabakayı dünkü nüshamızda yazmıştık. Tafsilatı bervech-i âtîdir:

    İlk hücum Galatasaraylılar tarafından yapıldı. İlk faul Beşiktaşlılar aleyhine çekildi. Biraz sonra Saadet Bey’in sürdüğü top Galatasaray kalesinin önünde güç durduruldu. Akın yine Beşiktaş kalesine doğru eserken Saadet yine münferit hücumla Galatasaray önüne kadar götürdü. Beşiktaş solları çok güzel işliyor. Bilhassa Saadet bunda temayüz ediyor. Yine soldan böyle bir akını Galatasaraylılar hata ile karşıladılar. Refik bir (frikik) çekti. Mesafe zaten uzaktı. Ulvi de şayan-ı tebrik bir isabet-i nazarla karşıladı.

    Top şimdilik Galatasaray akınlarına tabi, Beşiktaş kalesinin önünde dolaşıyor. Beşiktaşlılar denilebilir ki bir müddet için rakibin ahengini bozmak, muhacimlerini yormak istiyorlar. Etrafta yavaş yavaş (Bravo!)lar hatta arada bir (yuha!)lar başlıyor ve bundan tabii oyuncular da sinirleniyor ve karşılıklı çarpmalar görülüyor. Hakem Necmi Bey pek az arkadaşına nasip olan bir mazhariyetle alkışlanıyor.

    Bir aralık Beşiktaş kalesinin önünde pek heyecanlı saniyeler geçti. Sadri Bey topu tuttuktan sonra kaçırdı. Galatasaray muhacimleriyle Beşiktaş müdafileri birbirine geçtiler. Gol olmak ihtimali pek kuvvetle belirirken Beşiktaş sol hafı topu kornere attı. Bunun arkasından Beşiktaş kalesi yine korkulu anlar geçirdi ise de takımın en iyi işleyen sol tarafı topu Galatasaray kalesine kadar tekrar sürdü. Kalenin önündeki karışıklık esnasında topa elle vurulduğu için Galatasaraylılar bir (penaltı) cezasına mahkûm oldular.

    Böyle vuruşların üstadı olan (Refik) bu fırsatı tabii kaçırmadı. Ulvi Bey için ilk müsabaka yerinde hep böyle arkadaşlarının hatasını çekmek ve üçüncü defa olarak (penaltı)ya mahkûm olmak sanki bir tecelli imiş! Fakat bu gencin büyük bir istidada malik olduğunu da kaydetmek icap eder. Bundan sonra haftaym bitinceye kadar top her iki kalenin arasında dolaştı ve mukabil hücumlar az çok müsavi bir renk gösterdi.

    İkinci haftaym Beşiktaşlıların hücumları ile başladı. Henüz üç dört dakika geçmemişti. Saadet’ten aldığı pasla Beşiktaşlı Edip Bey Galatasaray kalesine ikinci sayıyı da yaptı. Etraftan payansız alkışlar duyuluyordu. Denilebilir ki Galatasaray’ın geçen müsabakadaki rakipleri de bu sefer Beşiktaş tarafının duâhanı idi. Bundan sonra biraz rüzgârın altına düşen, biraz da pek ummadıkları vaziyet karşısında şaşıran Galatasaraylılar muayyen bir sistem dâhilinde oyun oynayamaz oldular. Beşiktaş gayesine vasıl olmuş, kendilerine nispetle daha ahenktar oynamaları icap eden rakibinin mekanizmasını kırmıştı. Müdafaa hususunda onlara çok faik görünen Beşiktaşlılar, Refik’le Tevfik’in teşkil ettiği (makas) sayesinde hemen her akını kaleciye yaklaştırmıyorlar, yaklaşanlar da Sadrettin’in elinden kurtulmuyorlardı. Muhacimleri itibariyle de Beşiktaşlılar daha mütesanit, daha ahenktar görünüyorlardı.

    Şiddet arttıkça arttı. Çarpmalar, çarpışmalar, hakemin düdüğü bir tarafa ceza verdikçe homurdanan (yuhalar!..) kulakları yırtmaya başladı.

    Spor meraklılarımızın arasında her vesilede (Yaşa), her bahanede (Yuha) diye bağırmaktan zevk alan terbiyesi kıt bir tabaka var.

    Bunların denildiği gibi sade Galatasaraylı olmadığı dün onların mağlubiyetini arz eden sahnelerde yaygaralarla da anlaşıldı. Eminiz ki yarın Beşiktaşlılar bir başka rakibin karşısına düşerler ve (Allah göstermesin) mağlup olsalar sırası geldikçe yine yuhalar duyulacaktır. Bu sadece spor ahlakının yokluğunu ifade eder. Dün sadece Galatasaray aleyhine yuha çekmek için oraya toplanan ve buna fırsat oldukça nihayetsiz zevk duyan biçareler vardı. Bu çirkin feryat Galatasaraylı olsun, Fenerli olsun, Beşiktaşlı olsun, hangi ağızdan köpürüyorsa sadece kendi tarafını lekeler.

    Galatasaraylılar oyunun sonlarına doğru çok çalıştılar.

    Fakat Beşiktaş kalecisi gol kurtarmak hususunda mucizeler gösterdi.

    Oyun belki biraz şiddetli oldu. Fakat bu şiddet mütekabildi. Her iki taraf da Fenerbahçe müsabakasındaki çirkin sahnelere meydan vermediler. Yalnız seyirciler arasında için için kaynayan bir kısım vardı ki sanki aynı rezaletleri îka için fırsat bekliyordu.

    Şurasını da ehemmiyetle kaydetmek isteriz ki Beşiktaş kulübünün başında bulunan sporcuların müsabaka günü pek kibar bir hareketine şahit olduk. Galatasaraylılar tehzil, hatta tahkir edilirken Beşiktaş kulübünden birkaç genç tribünlere, kalabalık arasında koşuşarak o manasız feryatları, garazkâr (yuha!) sadâlarını teskine çalışıyorlardı. Ve nihayet: “Susun efendiler!… Ayıptır!…” diye yırtılan bu arkadaşların “Bağıranlar Beşiktaşlı değil ki…” diye dertleştiklerini işitiyorduk.

    Bu netice bir kaza eseri midir?

    Beşiktaş kulübünün İstanbul futbol şampiyonu oluvermesi birdenbire pek çoklarını şaşırttı. Hele birinciliği yalnız Galatasaray ve Fenerbahçe kulüplerine layık gören bazıları bu neticeyi adeta bir kazaya hamlediyorlar.

    Şimdiye kadar her meselede ve bilhassa Avrupa futbolcularıyla yapılan müsabakalar esnasında futbolun bizde bir iki kulüp tarafından adeta inhisara alınmış gibi görünen vaziyete itiraz etmekte idik. Bizce dünkü netice daha ziyade bu itiraza hak vermiş oldu. Filhakika Beşiktaş kulübü öteden beri spor hayatımızda pek canlı bir müessesedir. Pekala hatıralardan olmak gerekir ki Fenerbahçe futbol takımı iki defa (Pera) timine mağlup olduğu sıralarda bu lekeyi temizleyen ancak Beşiktaş ve Altınordu kulüpleri olmuştu. O zamandan beri Beşiktaş futbolcuları Galatasaray ve Fenerbahçe takımlarını daima müsabakaya davet etmişler, fakat şimdiye kadar karşılaşmak fırsatını bir türlü bulamamışlardı. Beşiktaş hele atletizm sahasında pek şanlı bir maziye maliktir. Hatta eski atletlerimizin hemen hepsi oradan yetişmiş addolunabilirler.

    Eğer Galatasaray’ın yerine nihai müsabakada Fenerbahçe ile karşılaşsalardı Beşiktaşlıların behemehâl neticeyi kaybedeceklerini iddia edenler de oldu. Biz buna kani değiliz. Bir kere bütün sporda kati ve mutlak bir tahmin caiz değildir. Hele bizim memleketteki müsabakalar hiç de hesaba, kitaba uymaz. Binaenaleyh Beşiktaş Fenerbahçe’yi belki yener, belki yenemezdi. Fakat galebesi zannedildiği gibi de müstebat değildir. Şöyle ki Galatasaray takımının Fenerbahçe’deki ahengi bozduğu, oyun sistemini dağıttığı bir hakikattir. Nitekim son müsabakada Fener’in o maruf mihânikiyyeti görülememiş, alnı teriyle bir sayı yapılamamıştır. Hâlbuki Galatasaray bu kudreti Beşiktaş’a karşı gösteremedi. Saniyen pek seri Fener hücumları karşısında muvaffak olan Galatasaray müdafaası Beşiktaş müsabakasında izhar-ı acz etmiştir. Şu halde Fenerbahçe’nin Galatasaray karşısında mağlubiyetine yahut galip gelmesine sebep olan kudret Beşiktaş takımında ziyadesiyle mevcut demektir. Nitekim Galatasaray’a da bu sayede tefevvuk eylemişlerdir. Buna mukabil hücum hattı Galatasaraylılardan daha güzel işledi. Binaenaleyh pek ala kabildir ki Beşiktaş takımı Fenerbahçe ile karşılaşsa evvela onların ahengini bozmak, muhacimlerini yormak ve şaşırtmakla işe başlasın ve sonra taarruza geçerek hatta Galatasaraylılardan daha fazla sayı yapabilsin. Bu takdirde hatıra gelecek yalnız bir tehlike vardır, o da Beşiktaşlılar oyuna daima fena oynayarak başlarlar. İlk dakikaları daima durgun geçer. Bundan Fenerbahçe’nin istifade edebilmesi vârid-i hâtır olabilir. Fakat ilk dakikadan itibaren rakibin maruf muhacimlerini tutarlar ve aralarını açarlarsa galebe Beşiktaş’ındır. Şu halde bu gençler pek layık olarak İstanbul birinciliğini kazanmışlardır. Bu birincilik belki yarın bir başka rakibe de geçebilir. Fakat bugün için bir kaza eseri değildir. Nitekim şimdiye kadar İstanbul şampiyonluğu daima üç kulüp arasında dolaşmakta idi. Galatasaray, Fenerbahçe ve Altınordu’dur. Beşiktaşlılar bugün denilebilir ki oyun sistemleri ve birkaç oyuncuları ile eski Altınordu’nun vaziyetini hatırlatmaktadır.

    25 Ağustos 1924

    Futbol

    Kocaeli Şampiyonluğu

    Adapazarlılar, Kocaeli mıntıkası futbol şampiyonu oldular.

    İzmit muhabirimizden: Ankara’da icrası mukarrer Türkiye birinciliklerinde Kocaeli mıntıkasını temsil edecek atletlerle futbol takımları arasında yapılan müsabakalar nihayet bulmuştur. Mıntıka heyet-i merkeziyesi tarafından çekilen kura mucibince ilk günü Kocaeli ve Kandıra Türk Birliği futbol takımları karşılaştı. Kocaeli futbolcuları Türk birliğine beş sayı yapmak suretiyle galip geldiler. İkinci günü Hereke futbol takımı ile İzmit Gençlerbirliği arasında müsabaka icrası mukarrer olduğu halde heyet-i merkeziye kararıyla Gençlerbirliği’nin mağlubiyeti ilan edildi. Her iki günün galipleri olan Herekelilerle Kocaeli takımları arasındaki maç Herekelilerin galibiyeti ile neticelendi. Nihai müsabakada Hereke takımı Adapazarlılara mağlup olduğu için Kocaeli mıntıkası futbol şampiyonluğu Adapazarlılarda kalmış oldu. Atletik yarışmalarda birinciliği Kocaeli sporcuları kazandılar. Ayın yirmi altısında Ankara’ya hareket ediyoruz.

    26 Ağustos 1924

    İstanbul Birinciliği Etrafındaki Münakaşalar

    Bazı kulüpler federasyon tarafından serdedilen itirazat – Yeni müsabaka ihtimalleri var mı? – Federasyonun şimdiye kadarki ihmalleri.

    Futbol meydanında İstanbul’un on sekiz kulübü çarpıştı ve tam manasıyla çarpıştı. Nihayet süzüle süzüle en son galebe Beşiktaş takımında kaldı. Artık her şeyin bitmesi ve Ankara müsabakalarına iştirak için İstanbul namına Beşiktaş takımının yola çıkması icap ederken şimdi de çarpışmanın en feci safhası masa başlarında tecelli etti.

    İşitiyoruz ki Salı akşam Futbol Federasyonu, Heyet-i Müttehide merkez-i umumisi ve daha muhtelif heyetler toplanıyorlar, konuşuyorlar; hakemleri, şahitleri istimâ ediyorlar, raporlar üzerinde tetkikat yapıyorlarmış.

    Beşiktaş’ın futbol şampiyonu olmasından bir aralık Galatasaray’ın da Fenerbahçe’nin de az çok memnun oldukları zannediliyordu. Hele bu iki kulüp arasındaki rekabeti dışarıdan teessüfle takip edenler son neticeden sonra artık bütün ihtilafların örtüleceğini ümit ettiler. Öyle ya, birincilik ne Galatasaray’a ne de Fenerbahçe’ye nasip olmadığı için her iki rakip: “Oh… Ben kazanamadım ama ona da kalmadı” diye çapraşık bir haz duydular. Fakat birdenbire her köşeden mırıldanan sesler işitildi. Her noktadan yeni yeni indifâ istidatları kımıldadı.

    Nihayet bu telaşlı içtimaların, gizli gizli münakaşalarında da sebebi anlaşıldı. Müsabaka meydanındaki çarpışmadan müspet netice kazanamayanlar şimdi işi şifahi ve tahriri muâraza sahasına dökmüşlerdi.

    İşittiğimize nazaran son müsabakalara kalan kulüplerin dördü de başka başka noktalardan itiraz ediyorlarmış. Kimisi Süleymaniye-Beşiktaş, Altınordu-Galatasaray, Galatasaray-Fenerbahçe ve nihayet Beşiktaş-Galatasaray müsabakalarının ke-en-lem-yekün addedilmesi lazım geleceğini iddia ediyor ve son müsabakaların tekrarlanmasını, kimisi sade Galatasaray ve Fenerbahçe kulüplerinin karşılaşmasını istiyor. Süleymaniyeliler diyor ki: “Beşiktaş takımı şayan-ı itiraz bir surette teşkil edilmiştir. Ezcümle aralarında başka kulübe mensup oyuncular vardı. Bazılarının diskalifiye edildiği de rivayet edildi. Bu oyuncular diskalifiye edilmiştir demesek bile böyle hüküm verilmiş midir, verilmemiş midir? Burası tayin edilmeli ve başka kulüplere mensup oyuncular oynadığı için Beşiktaş kulübünün kazandığı netice hükmen feshedilmelidir.”

    Altınordulular diyormuş ki: “Tevfik, Refik, bizim kulüpte kayıtlıdır. Üzerinden dokuz ay geçmeden başka kulüpte oynayamazlar. Saniyen Galatasaray bizim aleyhimizde seremoni yaptığı tarihte yağan yağmurlar o birkaç gün esnasında müsabaka icrasına imkân bırakmıyordu.”

    Bu itirazlara doğrudan doğruya iştirak etmeseler bile Fener’le Galatasaray’ın da kısmen mütemayil bulundukları hissediliyor. Hatta “Beşiktaş’ın şayan-ı itiraz noktalarını biz de biliyorduk. Fakat nasıl olsa galip geleceğimiz için daha doğrusu nihai galebenin onda kalacağını tahmin etmediğimiz için bidayette meseleyi kurcalamaya lüzum görmemiştik” dedikleri anlaşılıyor.

    Bütün bu mesailde en bariz hakikatlerin mevcudiyeti kabul edilse bile dünyada bundan manasız, bundan mevsimsiz bir itirazın olamayacağını zannediyoruz.

    Beşiktaş kulübü Süleymaniye’den evvel Beykoz ve Ortaköy takımlarıyla iki müsabaka yapmıştı ve o müsabaka günlerinde aynı şerait mevcut idi. Federasyonun aklı bu sırada nerede idi? Süleymaniyeliler pek yakında Beşiktaşlılarla bir defa daha karşı karşıya gelmişlerdi. Ondan başka Beşiktaş takımı Rusyalı futbolcularla hiç de hususi mahiyette olmayan bir müsabaka daha yapmıştı. Bu kulübe atfolunan şayan-ı itiraz noktalar o sıralarda niçin mevzubahis olmadı? Altınordu’nun Refik ve Tevfik Beyler üzerinde bir hakkı olduğunu kabul edelim. Fakat bunun etrafındaki itirazlarını niçin zamanında ortaya koymamıştı?

    Refik’le Tevfik epey zamandır Beşiktaş’ta oynuyorlar. Hatta bunun yüzünden Avrupa’ya gidemediler. Avrupa’dan avdette Altınordu niçin hakkını aramadı? Bu iki oyuncu gibi İbrahim’le Emin ve Harbiyeli Kemal Beyler Altınordu’da son günlere kadar bulunmuş, hatta Avrupa seyahatine Altınordu namına iştirak etmişlerdi.

    İbrahim’le Emin Altınordu’dan çıktıklarından sonra muayyen müddet geçmediği halde Beykoz kulübünde nasıl oynadı? Mademki Şeref, Cevat ve Kemal Beyler Harbiye takımında dâhildiler ve Harbiye takımı da Ankara şampiyonluğunu taşıyordu. Altınordu’da nasıl uzun müddet müsabakalara iştirak ettiler?

    İşin hele bu kısmı büsbütün karışıktır. Zira Ankara futbol mıntıkası da Harbiye’nin kendi şampiyonları olduğunu ilan etti. Harbiyeliler de böylece hem Altınordu’dan ve Beşiktaş’tan ayrıldılar, hem de Türkiye müsabakalarına Ankara namına iştirak imkânını elde edemediler.

    Sonra iş bu nokta-i nazardan tutturulsa itiraz eshabından Süleymaniyeliler de bizzat aynı esnada hedef olurlar. Zira bugün Süleymaniye’de oynayan müdafi Şükrü Bey de Altınordu’dan Refik ve Tevfik Beylerle beraber ayrılan kafileye dâhildi. Bu zamana kadar federasyon daimi bir lakaydi muhafaza etmişken bütün bu pürüzlü işler tam İstanbul birincilikleri bittikten sonra mı ortaya çıktı? Bu takdirde değil sadece son üç müsabakayı, şimdiye kadar on sekiz kulüp arasındaki bütün maçları ke-en-lem-yekün addeylemek icap edecektir.

    Hülasa iş büsbütün çapraşık bir devreye dâhil oldu. Fakat bize öyle geliyor ki bütün işler hep Fener-Galatasaray ihtilafından çıkıyor ve hep iki kulübü tekrar karşılaştırmak içindir ki bu dedikodular icat ediliyor. Fenerbahçe ile Galatasaray’ın münasebatı bir iki sene evveline gelinceye mergup bir rekabet şeklini muhafaza etmekte iken son senelerde telkinler, teşviklerle iki kulübün arasına feci bir nifak ve husumet sokanlar şimdi de Beşiktaş’ın birinciliğini çekemiyorlar. Hâlbuki Beşiktaş’ın İstanbul birinciliği bir emrivakidir. Federasyon heyeti bunu değiştirmek için izhar edeceği en küçük hareketle kendi kendini itham etmiş olacak, adeta payansız bir uçurumda intihara atılan çılgın vaziyetine düşecektir.

    Yeniden müsabakalar yapmak sade Federasyon’un kendini düşürmesiyle de kalmayacak, böylece Türk sporculuğunda en lekeli bir şey irtikâp edilmiş ve Türk gençliği efkâr-ı umumiyesi hiçe sayılarak en bayağı bir hareket püskürtülmüş olacaktır.

    İş olmuş bitmiştir. Ötekinin berikinin keyfine göre hareket imkânı kalmamıştır. Beşiktaş takımı İstanbul birincisi olarak Ankara’ya gider ve icap ederse mesele orada münakaşa edilerek bir karara raptedilir.

    (DEVAM EDECEK)

  • 1924 Türkiye Şampiyonluğu XI

    1924 Türkiye Şampiyonluğu XI

    Türkiye Cumhuriyetinin ilk ulusal futbol birinciliği, diğer branşlarla birlikte 1924 yılında düzenlendi. 100. yılı idrak ettiğimiz Eylül ayı boyunca konumuz bu organizasyon olacak. Huzurlarınızda 1924 Türkiye Şampiyonluğu XI

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    13 Eylül 1924

    Bugünkü Spor Müsabakalarının Hitamı

    Harbiye Kulübü Türkiye Futbol Şampiyonluğunu Almış ve Kongre de Dün Mesaisini Bitirmiştir.

    Cuma günü müsabakaların en ehemmiyetli ve en güzeli pek kalabalık ve gençlerimizin takdirkârı bir halk huzurunda hitama erdi. Harbiyelilerle Bahriyelilerin memleketimizin bu iki müdafaa uzvunun karşı karşıya kalışı sahada bulunanlara daha başka bir heyecan veriyordu. Bu iki müdafaa-i milliye unsuru tam bir centilmen ruhuyla çarpıştılar. Bilhassa oyunun hitamında Bahriyelilerle Harbiyelilerin galip ve mağlup değil, iki samimi mücadeleci şeklinde yekdiğerine sarılarak sahayı yekdiğerine takdir nidaları, o kuvvetli: “Şa, Şa”larla inletmeleri çok iyi bir tesir bıraktı. Harbiye bütün zenaati, bütün kudreti ile Türkiye Şampiyonluğunu kazanmıştır.

    Fakat birinci kısımda berabere kalan, ikinci kısımda en kıymetli oyuncuların bulunmamasının tesiri olduğu şüphesiz bulunan Bahriyeliler de bu takdire sezadırlar. Harbiyelileri candan tebrik eder ve Bahriyelilerimize de önümüzdeki sene daha mücehhez olarak gelecekleri kanaatini beslediğimizi izhar ederiz.

    Tafsilatını spor muhabirimiz aşağıda vermektedir. Şimdi, dünkü kongre ve intihabat neticesine geçiyoruz.

    Kongre Neticesi ve İntihabat

    Cuması gece saat üçe kadar kongre devam etti. Zaten vakit geç olmasından dolayı dün sabah tekrar saat on birde müzakereye başlandı. Ve heyet-i müttehide intihabatı icra edildi. On heyet-i müttehidenin reisleri ve reis-i sanileri şu zevattır:

    1. Hokey: 91 (Saib Servet Bey) – 180 (İsmail Hakkı Bey)
    2. Boks: 72 (Kemal Ragıp Bey) – 57 (Suphi Bey)
    3. Futbol: 103 (Yusuf Ziya Bey) – 88 (Hamdi Bey)
    4. Atletizm: 81 (Unvan Bey) – 51 (Burhan Bey)
    5. Bisiklet: 107 (Muvaffak Bey) – 98 (Hüsnü Bey)
    6. Güreş: 68 (Burhanettin Bey) – 76 (Seyfi Ziya Bey)
    7. Tenis: 87 (Sürur Bey) – 60 (Tevfik Bey)
    8. Denizcilik: 95 (Ferit Bey) – 91 (Faris Bey)
    9. Gülle 74 (Ahmet Bey) – 71 (Şevki Bey)
    10. Eskrim: 56 (Ömer Lütfi Bey) – 53 (Fuat Bey)

    Bu intihabattan sonra birçok takrirler okundu. Bu takrirler arasında sporculara geceli gündüzlü kongreye riyaset eden Adliye Vekili Necati Bey’e teşekkür ettiler. Necati Bey de kısaca bir nutuk irad ettiler:

    “Türkiye cumhuriyeti kuvvetlidir. Çünkü kuvvetli uzuvlara istinat eder. Türkiye cumhuriyeti samimidir. Çünkü samimi kalplerin içinde yaşar. Türkiye cumhuriyeti ebedi bir hayata maliktir. Çünkü kendisine ebedi bir hayat mev’ûd olan Türk milletinin arzu ve iradesinin bir ifadesidir” dediler.

    Bu nutuk üzerine kongre azaları Türkiye cumhuriyeti ve onun reisi ve başvekili şerefine yaşa diye bağırarak kongreye nihayet verildi.

    Necati Bey hakkında verilen takrir suretidir:

    “Eskiden beri spora ve sporculara karşı muavenet ve müzaheretiyle temayüz eden Adliye Vekili muhteremi Necati Beyefendi kongrece kendilerine teklif ve tevdi olunacak riyaseti bilakabul kongrenin devam ettiği müddet zarfında geceli gündüzlü çalışmak ve riyaseti bitaraflık ve büyük bir vukuf ve maharet ve nezaketle idare etmek suretiyle idmancıların kalplerini kazanmış olduğundan bu faaliyetlerine binaen kongre azaları kendilerine teşekkür ederler”

    Cuma günü spor sahasında kıymetli bir muallim ve sporcumuz süvari kaymakamı Mazhar Bey bunca meşakkat, bunca mesaiye rağmen herkesi teşvik eden güzel adelâtı ve pürüzsüz vücuduyla herkesin takdirine mazhar oldu.

    Bu kıymetli muallimimizi görmek gibi büyük bir zevk tasavvur olunamazdı. Bundan en ziyade istifade eden en eski sporcumuz Faik Bey oldu. Ve her bir harekette bir (spor darbımeseli) icat etmek suretiyle “barfiks” hakkında tam bir propagandacılık yaptı.

    Dün de Mazhar Bey’in Türkiye jimnastik şampiyonluğu hakkında kongreye bir takrir verilmiş ve bu takrir ekseriyeti azime ve alkışlarla kabul olunmuştur. Beşiktaş kulübü Urfa Gençlerbirliği İdman Yurdu, Maraş Ermeydanı müessisi Kaymakam Mazhar Bey, Türkiye jimnastik şampiyonudur.

    Harbiye Türkiye Futbol Şampiyonu

    Cuma günü finale (sona) kalan Harbiye ve Bahriye takımları karşılaştılar. Bahriye en kıymetli oyuncularından Rıza Bey’den mahrumdu. Harbiye aynı takımdı. İlk haftaymda Harbiye rüzgâr altına düştü ve Bahriye’nin birçok tehlikeli hücumlarına maruz kaldıysa da gol olmadı. Bu kısımda Bahriye bir penaltıyı kaçırdı.

    İkinci haftaymda her iki takım da onar kişi olarak oyuna devam ettiler. Harbiye’den bir oyuncu hakemin ihtarına rağmen pek şedit oynadığından hakeme itiraz ettiğinden çıkarılmıştı.

    Bu partide Harbiye penaltıdan ilk sayıyı yaptı, bunu Kemal Bey’in pek nefis ikinci golü takip etti.

    Bahriye bu partide bir penaltı daha kaçırdı. Üçüncü golden sonra Bahriye güzel bir hücumla Harbiye kalesine kadar sokuldu. Fakat iki penaltıyı kaçıran muhacimlerinde bugün büyük bir talihsizlik vardı. Hüsnü Bey kaleye üç metreye kadar yaklaştığı halde topu auta attı ve oyun sıfıra karşı üç golle, Harbiye’nin zaferiyle nihayet buldu.

    Oyun heyeti umumiyesiyle çok heyecanlı ve muntazam oldu. Harbiye bilhassa üçüncü golden sonra teknik olmaya başladılar. Eğer oyun biraz daha az faulle icra edilmiş olsa idi, bittabi daha zevkli olacaktı. Yusuf Ziya Bey de birçok faulleri görmemeye mecbur olarak Harbiye’den Hıfzı Bey’in “Penaltı, ofsayd, faul” gibi sözleri tesir altında çok kaldı. Bu hal insana Hıfzı Bey’in hakem muavini olduğu zannını veriyordu.

    Şu halde Türkiye futbol birincisi Harbiye takımı, ikincisi de Bahriye (Efrad-ı Cedide Mektebi), üçüncü de Ankara (Turan-Anadolu Sanatkaran Gücü) olmuş oldular.

    Her üçünü de hararetle tebrik ederim.

    Ben burada yeni merkezi umumi ve heyet-i müttehidelerden bir şey rica edeceğim. Türkiye birinciliği müsabakalarına iştirak eden bütün mıntıkaların netayic-i umumiyeye nazaran kazandıkları puanların neşri. Bu hem buradaki müsabakaların hülasası olacak ve hem de enzâr-ı umumiyede hangi mıntıkanın en çok muvaffak olduğu tezahür etmiş olacaktır.

    Türkiye birinciliklerini kazanan idmancıların ve bu müsabakaların netayic ve hülasasını yarınki nüshamızda karilerimize arz edeceğiz. (Azizoğlu)

    Sporcularımız ve Başvekilimiz

    Dün yine Başvekil İsmet Paşa hazretleri, sporcularımızı bizzat istasyonda teşyi etmişler ve her kulübe ayrı ayrı iltifatta bulunarak gençliği teşci eylemişlerdir. İsmet Paşa hazretleri kulüp reislerini ve muallimlerini tebrik ediyor ve ellerini iki eliyle çok samimi surette sıkıyor, okşuyordu. Beşiktaşlılara çok takdiratta bulunmuşlar, Harbiye kulübüne iltifatta bulunmuşlardır. Harbiyeliler beraberce fotoğraf alınmasını rica etmişler, Paşa hazretleri memnuniyetle icabet etmişlerdir.

  • 1924 Türkiye Şampiyonluğu X

    1924 Türkiye Şampiyonluğu X

    Türkiye Cumhuriyetinin ilk ulusal futbol birinciliği, diğer branşlarla birlikte 1924 yılında düzenlendi. 100. yılı idrak ettiğimiz Eylül ayı boyunca konumuz bu organizasyon olacak. Huzurlarınızda 1924 Türkiye Şampiyonluğu X

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    11 Eylül 1924

    Spor Kongresi

    Birçok Mevadı Taht-ı Karara Aldı

    Dördüncü İçtima

    Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı’nın dördüncü kongresi dün saat ikiyi yirmi dakika geçerek Reis Vekili Edip Servet Bey’in riyasetinde içtima eyledi.

    Kongre murahhaslarının tayin-i esami suretiyle 93 mevcudiye binaen nisab-ı ekseriyet mevcut olduğundan celse küşat edildi.

    Ruzname-i müzakerat kıraat olundu ve bu sırada Reis Necati Beyefendi kongreyi teşrif eylediklerinden makam-ı riyaset kendilerine terk edildi.

    Dün en ziyade kongreyi işgal eden mesele evvelki gün bayrak müsabakasında maalesef vaki olan bir hadise oldu. Meselenin leh ve aleyhinde pek çok sözler söylendi, aza, bu sırada o kadar yorgun gözüküyordu ki her halde ___ ___ yardım emeliyle olsa olacak; çünkü başka suretle tefsir edilemez, şişmanlığından sporcu, kös bıyıklarından ___ bir zat olduğu kanaatini veren azadan biri müseccel ve Türkçe olmasına rağmen her halde Türkçe olmayan uzun nutkunu irad ile bir çare-i hal göstermek istedi. Filhakika bu nutuk lazım gelen tesiri yaptı, herkes biraz gülümsedi. Bazıları başka bir lisanla tekellüm edildiğinden bahsetti.

    Maarif Vekili beyefendinin mukarrer beyanatları ve Reis Necati Beyefendinin bu uzun münakaşayı büyük bir kiyasetle idareleri neticesi olarak mesele halledildi. Evvelki gün ufak vakaya sebep olan sporcunun şahsına ait olmak üzere diğer idmancıların kongreye kabul edilmesine karar verilmek suretiyle mesele bertaraf edildi.

    Dün kongre bervechiati mevadı taht-ı karara aldı.

    1. Lüzumu kadar muvazzaf memur istihdam edilmek üzere mıntıka azasının ve merkez-i umuminin Ankara’ya nakli müttefikan.
    2. Futbol, atletizm, güreş, bisiklet heyet-i müttehidelerinin İstanbul’da ibkası.
    3. Bisiklet heyet-i müttehidesinin teşkili kabulüne,
    4. Boks heyet-i müttehidesinin ayrıca teşkilinin kabulüne,
    5. Tenis, voleybol, basketbol heyet-i müttehidelerinin İzmir’de teşkili. (Bu hususta İzmir murahhaslarının istimaı lazım ve halbuki İzmir murahhasları kongrede mevcut olmadıklarından bir takrir verilmiştir. Bu sırada Reis Necati Bey İzmir kulüplerinden birine mensup olduğundan belki bitaraflığını muhafaza edemeyeceğini beyan ile riyaset mevkini terk ederek reis vekili Saib Servet Bey makam-ı riyasete geçmiş ve müzakerata devam olunmuştur.) Birçok müzakere ve münakaşadan sonra, atletizm birlik heyetinin verdiği karar feshedilerek İzmir’de bir tenis heyet-i müttehidesinin teşkilinin kabulüne,
    6. Deniz heyet-i müttehidesinin İstanbul’da teşkiline,
    7. Binicilik, eskrim, nişancılık heyet-i müttehidesinin –hükümet mahfiliyle temastan sonra– terbiye mıntıkasında teşkiline,
    8. Hokey heyet-i müttehidesinin İstanbul’da teşkiline,
    9. Heyet-i müttehidelerin 1928 olimpiyat hazırlıklarına şimdiden başlamaları ve 931 kongresine bu mesaiye dair rapor vermeleri ve milli olimpiyat cemiyetiyle teşriki mesaiye,
    10. Heyet-i müttehidelerin idari salahiyetlerinin taksimi zımnında nizamnameye mevad-ı mahsusa ilavesiyle nizamname encümenine havalesine,
    11. Bahriye, Harbiye mıntıkaları kabul ve muvakkat kararın katiyetine,
    12. Askeri mıntıkalar hakkında nizamnameye vaz’ edilecek proje nizamname encümenine,
    13. Zümrevî teşkilatın –maarif de dâhil– kabul ve bu gibi kabullerin merkez-i umumi tarafından icrasına,
    14. Nizamname encümeninin içtimaa gelen arkadaşları kaç kişi olursa olsun vazifeye başlamasına karar,
    15. Maraş, Urfa’da bir mıntıka tesisi veya en yakın mıntıkaya iltihaklarının temini,
    16. (Bugünkü) Bursa kurtuluş günü merasimine bütün idmancıların iştirakine ve Bursa’ya divan-ı riyasetçe bir telgraf keşidesine,
    17. Antalya murahhaslarının mesarif râhiye takrirlerinin maarif vekâletinden matlublarının is’afı ricasına.
    18. Spor levazımatının ehven fiyatlarla tedariki için kantin teşkiline,
    19. Her sene Türkiye birincilik müsabakalarının başka başka yerlerde yapılmasına ve mıntıka teklifinin heyet-i muhtereme kararına iktiranına.
    20. Gülle heyet-i müttehidesinin İstanbul’da teşkiline.
    21. Cirit atmak teşkilatının kabulüne,
    22. Mıntıkalarda muvazzaf idare memuru ve kâtip istihdamı meselesinin nizamname encümenine havalesine,

    Celseye yedide nihayet verildi, bugün saat onda içtima kararlaştı.

    Türkiye Birinciliği Müsabakaları

    Bahriye İki Golle Ankara’ya Galip Geldi

    Dün Ankara (Turan Anadolu Sanatkaran Gücü) ile Bahriye (Efrad-ı Cedide) karşılaştılar. Evvelki tenkitlerimizde söylediğimizi bugünkü müsabaka da ispat etmiştir. Biz muhtelif takımların oyun tarzlarını oyuncularının kabiliyetini nazarı dikkate alarak “Bahriye Harbiye ile düşmediği takdirde finale, bu iki askeri takımın kalacağını” söylemiştik.

    Ankara müdafaa hattında Abdülkadir Bey’den mahrum olmasına rağmen şimdiye kadar yaptığı müsabakalarından her halde daha mükemmel ve muntazam oynamıştır. Her zaman dediğimiz gibi galebe biraz daha talih meselesidir, bazı mağluplar galiplerinden daha yüksek bir mevkie, manevi galibiyet şerefine mazhar olurlar. İşte Turan dünkü müsabakasında mağlup olmasına rağmen büyük bir mevki ve takdir kazanmıştır.

    Oyun ilk yirmi dakikasında iki tarafın mütemadi hücumları ile geçti. Buna mukabil Ankara’da bilhassa merkez muhacim Vecihi Bey’in acelesi yüzünden iki golü kazanamadı.

    Neticede Bahriye, Rıza Bey’in Ankara müdafilerini çalımla geçerek iki nefis gol yaparak evvelce kaçırdığı golleri telafi etti. Ankara’dan Hasan Bey rahatsızlığına rağmen cidden çok mükemmel oynadı. Her iki tarafın muhacim hattı arasında iyi bir anlaşma olduğunu gösterdi. Yalnız Ankara’nın sol muhacimi katiyen ifa-i vazife edemedi.

    Cuma günü Harbiye-Bahriye müsabakasını büyük bir lezzetle seyredeceğiz. Bu suretle Türkiye Futbol Birincisi taayyün etmiş olacaktır. Evvelce de söylediğimiz veçhile Harbiye, bu birinciliği her halde muhafaza edecektir.

    Fakat Bahriye de ilk on beş yirmi dakika esnasında bir gol yaparak, müdafaasına Hüsnü Bey’i alarak dört muavin ile oyuna devam ederse nispeten zayıf bir ihtimalle galip gelebilirler. Fakat bu biraz hakikaten baid olmakla beraber ihtimal dâhilinde de görülür.

    Üçüncülük için de Ankara-İzmir çarpışacaktır. Ankara bugünkü oyunu İzmir’e karşı oynarsa galip geleceğine şüphe yoktur. Aynı günde bir de mütekait oyuncular arasında bir futbol müsabakasının icrası muhtemeldir. (Azizoğlu)

  • 1924 Türkiye Şampiyonluğu IX

    1924 Türkiye Şampiyonluğu IX

    Türkiye Cumhuriyetinin ilk ulusal futbol birinciliği, diğer branşlarla birlikte 1924 yılında düzenlendi. 100. yılı idrak ettiğimiz Eylül ayı boyunca konumuz bu organizasyon olacak. Huzurlarınızda 1924 Türkiye Şampiyonluğu IX

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    10 Eylül 1924

    Giden Sporcular

    Dün İstasyonda İsmet Paşa Hazretlerinin İltifatlarına Mazhar Olmuşlardır.

    Adapazarı, Eskişehir ve Konya idmancıları dünkü trenle şehrimizden gitmişlerdir.

    Sporcular hareketlerinden evvel, istasyonda bulunan başvekil İsmet Paşa hazretlerine takdim edilmişlerdir. İsmet Paşa hazretleri idmancıların birer birer ellerini sıkmışlar, son müsabakalarda kaçıncı olduklarını ayrı ayrı kendilerine sormuşlardır. Trenin hareket zamanı yaklaştığı zaman Paşa hazretleri sporculara muvaffakıyet ve hayırlı seyahat temenni etmiştir. Sporcular Paşa hazretleri şerefine üç defa yaşa diye bağırmışlardır.

    Dün İcra Edilen Mühim Bir Maç

    Harbiyeliler İzmirlileri de Yendiler

    9 Eylül Salı

    Bugün futbol müsabakalarının en mühimlerinden birisi daha yapıldı. Harbiye-İzmir (Altay) çarpıştılar. Evvelki tenkidimizde söylediğimiz veçhile Beşiktaş’ı mağlup eden Harbiye’nin diğer kalan mıntıkaların hiçbirine mağlup olması bizde madden mümkün değildir. Bugünkü müsabaka da netice itibariyle bizi tasdik etti.

    Beşte Harbiye takımı, onu müteakip İzmir alkışlar arasında sahaya çıktı. İlk haftaymda güneş altına düşen Harbiye İzmir’e hâkim olduğunu göstermeye başladı.

    Bugün Harbiye biraz daha akıllı ve ilmi oynuyordu. İlk golü kalecinin topu elinden düşürmesiyle Harbiye kazandı. İkinci gol kalecinin yere yuvarlanarak topu elinden bırakması neticesi oldu. Burada ufak bir şey söylemek isterim. Bazı oyuncular bunu (ofsayd) addetmeye yeltendi. Bunlara karşı “top hizasında ve topun gerisinde bulunan hiçbir oyuncuya ofsayd olmaz” kaydını söylemekliğime müsaade edilmesini rica ederim. Zaten bizde anlayan ve anlamayan her vaziyette bir “ofsayd” kelimesini sarf ediyor. Hâlbuki düşünülmüyor ki ofsayd oyuncunun son vaziyetine değil, topun son oynandığı vaziyete göre verilebilir. Üçüncü gol Kemal Bey tarafından pek nefis bir surette ve cidden takdire seza bir halde yapılmıştır.

    İkinci haftaymda İzmir kendisini biraz daha toparlamasına rağmen oyunun sıfıra karşı üç golle nihayet bulmasına mani olamadı. Bugün Harbiye takımı evvelki müsabakalarına nazaran daha mazbut ve iyi bir oyun gösterdi. Filhakika bunu fevkalade addetmez isek de nispeten evvelki iki müsabakalara nazaran daha anlayışlı bir surette oynandığı gayrikabili inkârdır. Yalnız iki taraf da biraz daha faulsüz oynamış olsa idiler, seyirciler için daha zevkli ve neşeli olacağı tabii idi. Harbiyeli kardeşlerimi tebrik ederim.

    Hakem Necmi Bey oyuncuların sözlerine pek çok kapılıyor. En iyi hakem olarak birkaç müsabakası hasebiyle takdir ettiğim Necmi Bey’in bu hususta biraz daha dikkatli bulunması bittabi çok şayan-ı temennidir.

    Atletik müsabakalarına gelince: Yüksek atlamada Bahriye (Efrad-ı Cedidesinden) Feridun Bey 1.51 ile birinci, İzmir (Altınordu’dan) Sait Bey ikinci gelmiştir. Kurs (dik) atmada (Hilal’den) Ekrem Bey 31,24 metre ile birinci, Bahriye mıntıkasından Hüsnü Bey ikinci olmuşlardır.

    (5000) metre bisiklet ve mukavemet müsabakasında İstanbul (Nişantaşı’ndan) Cavid Bey 2 saat 1 dakikada birinci olmuştur.

    Birinci parti bayrak yarışını İstanbul Galatasaray birinci, Karesi ikinci olmuştur. Burada bir, iki noktaya sporcularımızın nazarı dikkatini celp etmek isterim. Bazı sporcularımız, buradaki içtimaın maksad-ı asliyesinin ne olduğunu takdirden çok başka fikirlerde olduğunu görüyor ve bu hareketleriyle müteessir oluyoruz. Bu hususta bütün seyircilerin benimle hemfikir olduğunu zannederim. Burada Türkiye birinciliğinin tayininden ziyade istihdaf edilen bir gaye vardır: Bütün mıntıka sporcularını yekdiğerine tanıtmak ve onlar arasında en samimi his ve meveddetin husulünü temin etmektir.

    Eğer bazı arkadaşlar bunu takdirden aciz ise eseften başka diyecek bir şey yoktur. Her sporcu her şeyden evvel kendisine nezahet ve nezaketi rehber-i ittihaz edeceğine şüphe yoktur. Her idmancı hakem heyeti mevkiini işgal eden arkadaşların ancak kendi muvaffakıyetleriyle o mevkie geldiğini takdir ederek, onların şerefine tecavüz etmemesi lazım gelir. Sporculukta itiraz ve haksızlığa karşı isyan bir idmancının tabii bir hakkıdır. Fakat bu sokak aralarında cereyan eden sahneyi andırırsa, bilmem ki bunu nasıl tasvir etmelidir. Spor sahasında bir haksızlığa maruz kalan idmancı –cemi veya ferdi– Türkiye Atletizm Birliği nezdinde her türlü hakk-ı itiraza malik iken, sahada bütün seyircileri spordan soğutacak surette (yuha) diye bağırmak sporculuk ile gayrikabil-i telif olduğu gibi, sporculuğu bu şekilde telakki edenlerin, pek nezih olarak muhafazasına çalıştığımız spor sahasından teb’idini istilzam edecek bir hal olduğuna şüphe yoktur. Bir sporcu her zaman nezih olmalı ve nezaketten ayrılmamalıdır. Bunu takdir etmeyenlere ben yalnız teessüfle mukabele ederim. Bugün Bahriye ile Ankara futbol takımları çarpışacaktır. (Azizoğlu)

  • 1924 Türkiye Şampiyonluğu VII

    1924 Türkiye Şampiyonluğu VII

    Türkiye Cumhuriyetinin ilk ulusal futbol birinciliği, diğer branşlarla birlikte 1924 yılında düzenlendi. 100. yılı idrak ettiğimiz Eylül ayı boyunca konumuz bu organizasyon olacak. Huzurlarınızda 1924 Türkiye Şampiyonluğu VII

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    8 Eylül 1924

    Dün En Mühim Maçlardan Biri Yapıldı

    Harbiye sıfıra karşı iki golle Beşiktaş’a galip

    6 Eylül Cumartesi

    Beş buçukta Bahriye ve Edirne takımları alkışlar arasında sahaya çıktılar. İlk haftaymda hâkimiyeti tamamıyla Edirne almış gibi idi. Top nadiren Edirne kalesine geliyor ve ekseriya Bahriye kalesi önünde dolaşıyordu. Bahriye aleyhine verilen bir penaltıyı Edirneliler ve Edirne aleyhine olanı da Bahriyeliler kaçırdı. Birinci sınıf oyunculara malik takımların penaltı kaçırması şayan-ı af değildir. İkinci haftaymda hâkimiyet yavaş yavaş Bahriye lehine değişmeye başladı. Edirnelilerde yorgunluk başladı, nihayet Bahriye bir golle galibiyeti temin etti. Hakem Necmi Bey bugün hakkıyla ifa-i vazife edemedi. Bunun da başlıca sebebi hiç şüphesiz seyircilerin oyuna fazlasıyla bağırarak müdahalesidir. Sükûnetle seyredilen bir oyun hem seyredene ve hem de oyunculara daha zevkli ve neşeli anlar yaşatacağına şüphe yoktur. Edirne kalecisiyle sağ açıkları cidden çok güzel oynadılar. Bilhassa kaleci en tehlikeli zamanlarda ani kararlarla birçok sayıları kurtardı. Kendisini herkes gibi ben de samimiyetle tebrik ederim.

    7 Eylül Cumartesi

    Bugün sabahleyin İzmir (Altay) ile Kocaeli (Adapazarı) çarpıştılar. Hakem Hamdi Emin Bey idi. Antalya’ya karşı suhuletle üç gol temin eden Adapazarı beş golle mağlup oldu. Hakem Hamdi Emin Bey Adapazarı lehine iki penaltı kaçırdı. Mahaza esasen hiçbir hakem her şeyi tamamıyla göremez. Yan hakemleri, orta hakeme yardım etmedikçe orta hakemlerinden bazı hataların sudur-ı muhakkak bilmelidir.

    Öğleden sonra dörtte Harbiye ve İstanbul şampiyonu Beşiktaş meydana çıktı. Harbiye rüzgar altında olmasına rağmen oyuna hâkimdi. İlk haftaym bütün gayretlere rağmen sıfırla neticelendi. İkinci haftaymda Harbiye serbest vuruştan Muhtar Bey’in vuruşuyla ve Beşiktaş kalecisinin acelesi neticesi bir gol kazandılar. Birinci sınıf bir kaleci çok iyi bilirler ki taç atarken faul olursa buradan çekilecek frikik kimseye değmeden gol olmaz. Ben birçoklarının medhine rağmen Sadrettin Bey’i bu hatasından asla affedemem. Bilhassa Türkiye birinciliği müsabakasında, Beşiktaş kendi lehine verilen bir penaltıyı da kaçırdı. Biz yegâne şefimiz Refik Bey’in bu penaltıyı da bütün kuvvetiyle yüksekten auta atmasını değil, şairane bir surette –Galatasaray’a olduğu ve söylediği gibi- gole tahvilini beklerdik.

    Neticede beklendiği gibi Kemal Bey’in nefis bir golüyle Harbiye iki golle galip geldi.

    Ben, bu oyunda teknik itibariyle bir fevkaladelik görmedim, dersem her iki takım da hiddet etmesin. Yalnız müdafi ve muavinler cidden çok muvaffak oldular. Kaleci Cavit Bey’in Ankara’dan ayrıldıktan sonra pek çok yükseldiğini görüyoruz. Kendisini candan tebrik ederim. Bu oyundan Türkiye Şampiyonu hemen taayyün etmiş demektir. Hiç şüphesiz Harbiye bu birinciliği gürbüz ve çevik ve azami fedakârlığa malik idmancıları ile kimseye vermeyecektir. Zaten biz de bunu başka mıntıkaların alamayacağını zannederiz. Yalnız bakalım finale kim kalacak. Dömifinalde Harbiye’nin karşısına Bahriye düşmezse finalin bu iki askeri mıntıka arasında olacağını katiyen ümit edebiliriz.

    Ankara Turan Anadolu Sanatkaran Gücü şedit ve pek çok tehlikeli anlar geçirdikten sonra Hidayet Bey’in cidden nefis bir fazla sayısı ile bire karşı iki sayı ile Konya’ya galip geldi.

    Ankara müsabakalarda şansını inkâr etmek muvafık olamaz. İlk haftaymda rüzgâr üstünde kalan Turan ikinci haftaymda rüzgârın tebdiliyle yine rüzgâr üstünde kaldı. Konya Ankara’dan her halde daha muntazam ve iyi futbol oynadı. Fakat evvelce de söylediğimiz gibi futbol müsabakasında talihin pek büyük rol oynadığı gayrikabil-i inkârdır. Hakem Yusuf Ziya Bey yan hakemlerinden birisinin fuzuli tesirleri altında çok kaldı.

    Atletizm müsabakalarına gelince:

    İki yüz metre sürat koşusunun birinci tertibinde 35 saniyede İstanbul (Galatasaray’dan) Rauf Bey birinci, ikinciliği 36 saniye ile Ankara mıntıkası (Muhafızgücü’nden) Kadir Çavuş aldı. İkinci tertipte 36,5-2 saniyede Bahriye’den Zeki Halim Bey birinci, 38 saniyede Kocaeli (İdman Yurdu’ndan) Nurettin Bey oldular. Bu müsabaka finalinin icrası başka bir güne talik eyledi.

    (400) metre müsabakasında İstanbul (Süleymaniye’den) Ali Bey 57,5-4 saniyede birinci, İzmir (Altınordu’dan) Suphi Bey (58,5-3)de ikinci geldiler.

    (1000) metre bisiklet sürat müsabakasında İstanbul (Nişantaşı’ndan) Cavid Bey 5-2, 1,55’de birinci geldi.

    Yarın (100) metre sürat koşusu icra edilerek Rauf ve Said Beylerden dolayı hâsıl olan iştibah da hal edilmiş bulunacaktır.

    Dün gece milli bahçede yapılan güreş müsabakalarında Kocaeli’den Şeref Bey hükmen, İstanbul’dan Niyazi Bey’e mağlup oldu. Hafif sıklet müsabakasında İstanbul’dan Mazhar Bey 1,55’de Ankara mıntıkasından İbrahim Bey’i mağlup etti.

    Orta sıklet müsabakasında İstanbul’dan Necati Bey, Bahriye’den İbrahim Bey’i 3,27’de mağlup etti. Orta siklette Harbiye mıntıkasından Tayyar Bey 43 saniyede Ankara’dan Ramazan Efendi’yi mağlup etti. (Aziz oğlu)

    Kongre Müzakeratı

    İdman Cemiyetleri İttifakı Kongresi İkinci İçtimaına Ait Tafsilat

    Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı umumi kongresinin ikinci içtimaı dün dokuzda akdetmesi mukarrer olduğu halde on buçuğa kadar bir türlü küşat edilememiş ve nihayet reis vekili ancak onu kırk beş geçe celseyi açabildi.

    Reis Vekili Sabit Servet Bey; “Umum murahhaslar adedinin “161” olmasına rağmen divan-ı riyaset kalemine şimdiye kadar “115” murahhas ismini kaydettirmiş ve ekseriyet hâsıl olmakla kongrenin ikinci içtimaı birinci celsesini küşat ediyorum” diye başlayarak kongrenin zabıtlarını temin etmek üzere ne yolda çalışılacağını izah etti. Zaptın temin-i ifası, suret-i hali divan-ı riyasete ait olması lazım gelirken birçok zevat hitabelerde bulundu. Neticede, zabıt işleriyle meşgul olmak üzere icap edenlerin tavzifi hususunda divan-ı riyasetin mezun ve salahiyettar bulunmasına karar verildi.

    Murahhasların Vezaifi

    Bade Reis Vekili Bey’in işaretiyle Kâtip Emin Ali Bey; bilcümle menatıkın isimleri ile gönderdikleri murahhasların adedini okudu ve Adana (3), Ankara (11), Eskişehir (4), İstanbul (43), Bahriye (8), Canik (2), Trabzon (1), Karesi (6), Antalya (4), Edirne (11), İzmir (9), İzmit (5), Bursa (6), Harbiye (12), Konya (6), Atletizm (13), Güreş (6), Futbol (13), Bisiklet (6) ki ceman (161) murahhas olduğu zikredildi.

    Bütün murahhasların ayrı ayrı isimlerinin kıraatiyle, vesika ve mazbatalarının tetkiki fikriyle heyet-i umumiyesinin birden kabulü fikri hayli münakaşayı intaç etti.

    Emin Ali Bey: Divan-ı riyaset salahiyetnameleri ve imzaları birer birer tetkik etmiştir. Şayan-ı dikkat ve iştibah hiçbir nokta görememiştir. Yalnız atletizm heyet-i müttehideleri hakkında beyan-ı mütalaa olunsun. Bunlardan mesela bisiklet heyet-i müttehidesi de murahhas göndermiştir. O heyet-i müttehide müşkül müdür değil midir? Heyet-i aliyeleri teemmül buyursun. Bilahare murahhaslar da kongrede bulunup bulunamayacağı meselesi mevzubahis olsun- sözleri kongrede gürültüyü mucip oldu. Yeniden yeniye efkâr kargaşalığı husule geldi ve iş uzadı. Kongrenin hemen kararını vermesini, yeniden tetkikat icrasını talep edenler çoğaldı. Malul mazbatalar varsa onlara bakalım diyenler belirdi.

    Divan-ı riyaset mazbataları tetkik etmiştir. Malul olan vesaik varsa heyet-i umumiyeye o zaman arz olunsun mahiyetinde olan tekalif ekseriyetle kabul edilmesini müteakip reis vekili divan-ı riyasetin tetkik ettiği vesaik içinde şahsa müteallik hiçbir malul vesika olmadığını izah ile yalnız şahsa taalluk etmeyen ve fakat divan-ı riyasetin tereddüt ettiği bir şey vardır. O da nizamda tesadüf edilmeyen “Bisiklet Heyet-i İzhariyesi” namına vesaikin mevcudiyetidir. İşte bunu heyet-i aliyenize arz etmek istiyorum diyerek mezkur heyet-i müttehide murahhaslarının vesikalarının kabul ve adem-i kabulünü kongrenin heyet-i umumiyesinin takdirine terk etti.

    İşte o zaman gürültü şiddetlendi ve birbirine zıt birçok fikirler peyda oldu. Bisiklet heyet-i muhteremesinin murahhaslarının dışarı çıkması galebe çalacak gibi gözüküyordu. Hemen burada muamelesini ifa ederek teşekkül etsin, kongreye o zaman gelsin diyenler de ekseriyet kazanmak üzere idi. Nihayet:

    Bisiklet heyet-i ihzariyesini kabul edeceğiz, fakat muamelatını mıntıkalarla ikmaline kadar bisiklet heyet-i ihzariyesi murahhasları kongreyi terk etmelidirler fikri reye konarak “40” rey kazandı. İkinci zıt bir fikir olan: “Bisiklet heyet-i ihzariyesi kongreye iştirak etmelidir” teklifi de “45” rey aldı. Şu halde mesele halledilmiş mezkûr heyet murahhasları kongreye kabul edilmiş, addolunabilirdi.

    Hâlbuki bu böyle olmadan, gürültü ziyadeleşti, mesele bitmedi, olmadı, olamaz sedaları çoğaldı. Kongre artık şeklini kaybetti. Teklifini kaybeden taraf pek taşkınlık yapıyordu. Reis vekili sükûtu teminde çok müşkülata uğradı.

    Celsenin küşadında aded-i ara “115” iken şimdi iki tekâlife isabet eden reyler mecmuî “85”dir.

    Arada yirmi kadar büyük bir yekûn kaybolmuştur. Reylerin yanlış sayılma ihtimali çok variddir. Çünkü müstenkif yoktur şeklinde verilen bir takrir işi daha ziyade ta’vik etti. Reis vekilinin emriyle divan-ı riyaset kâtipleri murahhasları saymak istediler. Onu bile temin edemediler ve nihayet sahib-i takrir takririni geri aldı, aza sayılmaktan vazgeçti, bisiklet heyet-i müttehidesi de murahhas olarak kongrede kaldı.

    Dün her mesele kongrede uzun uzun münakaşalara sebebiyet verdi. Bunlardan birisi de müteaddit takrirlerden sonra vekâletin bila-nefs hazır bulunmadan da muteber olması fikrinin reye konması idi. Bu rey de “60”ı kazandı. “Vekâletin muteber olabilmesi kongrede iptidaren hazır bulunması lazım geldiği fikri “35” rey ancak alabildi. Reis vekili ile beraber aded-i ârâyı Emin Ali Bey de sayıyordu. Vazifesi olmadığı halde “Ekaliyet!..” diye bir kelime fırlattı. Celse çığırından çıktı. Kaybeden taraf bu kelimeyi hakaret telakki etti. Gürültü büyüdü, makam-ı riyaset cidden müşkül mevkide kaldı. Reis Vekili Bey’in Emin Ali Bey namına tarziyesi işi güç bela halledebildi. Karesi murahhaslarının bu babda tadil mahiyetinde olan müttefikan imzalı takrirleri nizamname encümenine havale edildi.

    Mahmut Bey’in celselerde hazır bulunmayan murahhasların ibate ve iaşeleri hakkındaki tekâlif etrafında birçok mütalaat dermeyan edildi ise de muhavere şeklinde kaldı:

    Menatık ve heyet bir mucib-i karar “Nizamname” ve “muamelat ve hesabatı tetkik” encümenlerine murahhaslarını intihap etmiş olduklarını beyanla heyet-i umumiyede karar verildi. Nizamname encümeni azaları bervechiatidir:

    Esad Adil Bey (Karesi), Emin Ali Bey (İstanbul), Muvaffak Bey (Bisiklet), Ahmet Fikri Bey (Güreş), Ferit Bey (Eskişehir), Mülazım Nazif Efendi (Harbiye), Ümera Lütfi Efendi (Bahriye), Kenan Efendi (İzmir), Nuri Doğan Efendi (Kocaeli), İbrahim Efendi (Konya), İbrahim Turgut Bey (Ankara), Hamdi Emin Bey (Futbol), Tevfik Bey (Antalya), Nevzat Efendi (Adana), Burhanettin Bey (Atlet), Niyazi Efendi (Canik), Ali Ulvi Bey (Bursa).

    Muamelat ve Hesabat Tetkin Encümeni azaları da bervechiatidir:

    Binbaşı Fuat Bey (Harbiye), Nurettin Bey (Canik), Süreyya Rıfat Bey (Konya), Tevfik Bey (Antalya), Ferid Bey (Ankara), Hafız Hilmi Efendi (Kocaeli), Danyal Bey (İzmir), Faris Bey (Bahriye), Nafiz Bey (Adana), Kadir Bey (Bursa), Feyzi Bey (Eskişehir), Hasan Basri Bey (Karesi), Ali Seyfi Bey (İstanbul)dur.

    Ruzname-i müzakeratın hitamına mebni 12,45 sonra da yarın (bugün) badelzeval ikide kongre üçüncü içtimaını akdetmek üzere celseye nihayet verildi. (Emineddin)

    Bugünkü Kongre İçtimaı

    Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı umumi kongresi riyasetinden: Bugün saat ikide kongre içtimaına devam olunacağından murahhas beylerin teşrifleri.

  • 1924 Türkiye Şampiyonluğu VI

    1924 Türkiye Şampiyonluğu VI

    Türkiye Cumhuriyetinin ilk ulusal futbol birinciliği, diğer branşlarla birlikte 1924 yılında düzenlendi. 100. yılı idrak ettiğimiz Eylül ayı boyunca konumuz bu organizasyon olacak. Huzurlarınızda 1924 Türkiye Şampiyonluğu VI

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    7 Eylül 1924

    Türk Gençliğinin Şerefli Bir Günü

    Cuma günkü resmigeçit ve oyunlar hepimiz için istikbal üzerinde en müessir bir vaat olmuştur.

    Resmi Geçit-Muhtelif Müsabakalar-Kongrenin İlk İçtimaı

    Evvelki gün Ankara, pek müstesna bir gününü yaşadı. Vatanın her bucağından koşan on altı mıntıka idmancıları, Ankaramıza yeni bir hayat, çâlâkî verdi. Bu ümidbahş levha karşısında herkesin kalbi ümit ve teselli hisleriyle titrediğinde şüphe yoktur.

    Bundan pek az zaman evvel İzmir ve Denizli’ye bir seyahat yapan Başvekil İsmet Paşa hazretleri, her tarafta idmancıları ve idmancılığı teşvik etmekten bir an halî kalmamışlardı. Evvelki gün kendilerinin huzurunda bir resmigeçit gören Paşa hazretleri, zannederiz ki, en büyük lezzeti hissetmiş olsalar gerektir.

    Spor sahasında Paşa hazretlerinin refikaları hanımefendi, Müdafaa-i Milliye Vekili Kazım Paşa hazretleri, Maarif Vekili Vasıf, Adliye Vekili Necati, Sıhhiye Vekili Refik Beyefendilerle memleketimizin erkân-ı askeriye ve ekâbir-i memurini; süferadan bazıları heyet-i vekileye tahsis edilen çadırda toplanmışlardı. Resmigeçit Türk centilmenlerinin vakarını gösteren en hoş bir manzara oldu. Her mıntıka binihaye alkışlarla karşılandılar. Başvekilimiz bile arasıra coşuyor ve “Yaşa” diye bağırıyordu.

    Aşağıda dünkü programın bütün hülasasını ve neticelerini vereceğiz.

    Spor meydanı bir aralık hafif bir kargaşalık geçirdi, bütün gözler semanın bir noktasına dikilmiş bir şeyler arıyorlardı. İstanbul’dan posta getiren bir tayyare gelmiş ve sahayı selamlamakta bulunmuştu. Tayyarenin müdîr-i umuru bizzat pek güzel yapılmış bir çiçek demetini Başvekil Paşa hazretlerine arz ile refikaları hanımefendiye takdim ettiler.

    Başvekil ve Müdafaa-i Milliye vekilleri paşalar hazeratıyla bütün heyet-i vekile erkânı ve koca sahayı dolduran binlerce halk bu samimi günü fevkalade bir zevkle temaşa ettiler.

    Ümit ve temenni ederiz ki bu heyecanı bahşeden bütün idmancılarımıza muvaffakıyet temenni ederken, heyeti idare eden reislerini de kemal-i samimiyetle tebrik ederiz.

    Şurada bilhassa Türk idmancılığa yorulmak bilmeyen mesaisiyle büyük hizmetler eden Muhafız taburu zabitanını ve bilhassa başta bulunan İsmail Hakkı Bey arkadaşımızın eserinden büyük bir zevkle bahsetmek isteriz. Hiçbir vasıtaya malik olmaksızın bu kadar muntazam bir oyun mahalli meydana getirmek bizim için mucib-i iftihar bir eserdir. Bilhassa dünkü intizamdan sitayişle bahsetmemek elimizde değildir.

    Türkiye Birincilikleri Müsabakaları

    Spor muhabirimiz dünkü müsabakaları şu suretle telhis etmektedir: Dört beş gündür Ankara’yı sporcu beldesi haline getiren muhtelif mıntıkalara mensup idmancılarımız Perşembe gününden itibaren müsabakalara ibtidar ettiler.

    Sabahleyin Konya ile Trabzon çarpıştılar. Ferden daha kuvvetli olan Trabzon, Konya’nın daha muntazam ve mütesanit oyunu karşısında sıfıra karşı üç golle mağlup oldu.

    On bir buçukta İstanbul (Beşiktaş) ile Eskişehir (İdman Yurdu) karşılaştı. Mıntıkaların en zayıfı addedilen Eskişehir ilk kuradan büyük bir talihsizlikle en kuvvetli takıma düştü. On dakika sonra topu tutup elinden düşüren kaleci Beşiktaş’a ilk golü kazandırdı. Eskişehirliler güzel bir hücumla bu golü iadede gecikmedi. Beşiktaş ikinci golü penaltıdan yaptılar. İkinci partide Beşiktaş biri korner, biri serbest vuruş, biri ofsayddan olmak üzere üç gol daha yaptılar. Bu gollerin yapılması tarzı hiçbir zaman birinci sınıf bir kulüp olan Beşiktaş’a bir şeref vermeyeceği şüphesizdir. Yalnız altıncı gol cidden nefisti. Ben İstanbul şampiyonu olan Beşiktaş’ta her halde daha fazla bir usul ve intizam görmek isterdim. Fakat maatteessüf en zayıf bir takıma karşı bile on beş sene evvelki sisteminden başka bir şey gösterememiştir. Mahaza Beşiktaş’tan Nafi Bey cidden takdire seza…

    Öğleden sonra saat dörtte temiz kıyafetleriyle evvela Bahriyeliler, peşinden Karesililer sahaya çıktılar. Daha oyunun bidayetinde Bahriye’nin hâkimiyeti tezahür etti. Sıfıra karşı yedi sayı ile galip gelen Bahriye takımı bugün hiç şüphesiz bütün seyirciler ve sporcular üzerinde pek derin ve samimi izler bıraktı. Ben kendi hesabıma İstanbul’da bile bu kadar sakin, nezih ve zevkli bir oyun seyretmedim. Mahaza bunda, bütün görenler müttefikti. Hasımlarının her veçhile faik olduğu halde hiçbir surette centilmenlikten ayrılmayarak sportmence hareket ettiler. Bilhassa muhacim hattındaki beraberlik ve ahenk şimdiye kadar seyrettiğimiz birinci sınıf takımlardan bile yüksekti. Muavin hattı da fena değil. Ancak iki müdafi biraz acul ve topu nereye vurduklarını gayrimüdriktiler.

    Müdafiler biraz itidalle oynarlarsa Bahriye takımı hakkındaki ümitlerimiz daha ziyade takviye bulacaktır.

    Altıyı çeyrek geçe Ankara (Turan Anadolu Sanatkaran Gücü) ile Bursa sahaya çıktılar. Bursa Ankara’ya nazaran daha muntazam ve daha kuvvetli. Mahaza Turan’ın cansiperane oyunu kendilerine iki gol temin etti. Bursa’nın müdafileri bilhassa çok güzeldi.

    5 Eylül Cuma

    Bu sabah dokuz buçukta Edirne gelemeyen Canik’e seremoni yaptılar. Bunun akabininde ordu mıntıkası (Harbiye) ile Adanalılar meydana çıktılar. Bir buçuk saatlik sıkı ve şedit oyundan sonra Harbiye sıfıra karşı iki golle galip geldi. Öğleden sonra 3.30’da resmigeçide ibtidar edildi. En önünde mızıka ve onun arkasında iki idmancı arasında (Şeyhülidman) Faik Bey’in dest-i tevkirinde milli sancak kemal-i şan ve şerefle geçti. Bundan sonra sıra ile merkez-i umumi ve mıntıka heyet-i merkeziyesi azaları, Muhafızgücü, Antalya, Adana, Ankara, İstanbul, Edirne, Eskişehir, Bahriye, Bursa, Harbiye, Konya, Karesi, Kocaeli, Trabzon idmancıları önlerinde kendi mıntıka bayrakları bir idmancıları omuzunda geçtiler ve her geçenler alkışlandı. Bahriye bu resmigeçitte büyük bir intizam gösterdi.

    Olimpiyata iştirak eden arkadaşlar, oradaki idmancılar resmigeçidinin bu kadar muntazam olmadığını söylüyorlardı.

    4,25’de (100) metre seçme müsabakalarına ibtidar olundu. Birinci tertipte:

    (1)inci İstanbul (Galatasaray) Rauf Bey 11,35 saniye,

    (2)nci İzmir (Altınordu) Said Bey 10,45 saniye,

    İkinci tertipte:

    (1)inci Ankara (Muhafızgücü) Kadri Çavuş 12,15 saniye

    (2)nci Karesi (Balıkesir İdman Yurdu) Ferid Bey 12,25 saniye

    Üçüncü müsabaka ikinci tertibin birinci ve ikincisi arasında icra edildi. Son noktaya kadar birinciliği İzmir’den Sait Bey muhafaza ediyordu.

    Nihayette son iki hakemin mütezad kararları gözüktü. Birisi Rauf Bey’in diğeri Said Bey’in birinciliğini ve üçüncüsü de beraberliği iddia ediyordu. Bu şerait dâhilinde hakem heyeti beraberliği kabul ıztırârında kaldı. Burada bir iki noktayı arz etmek isterim: Nihayet iki hakemin bir hususta, kararda fikirlerinin tehâlüfü pek gariptir ve haklı olarak idmancılarda bazı şüpheler tevlit edebilir. Mahaza bu hakemlere nazaran hakem heyetinin bundan başka karar vermesi bittabi doğru olamazdı. Bu müsabakanın tekrar edeceği ve 800 metre Türk şampiyonun tayin edeceği şüphesizdir. (800) metrelik koşuya yedi mıntıka iştirak etti ve İstanbul (Galatasaray’dan) Besim Bey 2,11 dakikada birinci (2) İzmir (Altay’dan) Sami Bey 2,16 dakika.

    Uzun atlama müsabakasında 5,72.5 metre ile ordu mıntıkası (Harbiye’den) Cemal Bey birinciliği, 5,72 metre ile İstanbul (Galatasaray’dan) Mazhar Bey ikinciliği, 5,71 metre ile İzmir’den Sait Bey üçüncülüğü aldılar. Pek dakik bir ölçü belki bu üç genci yekdiğerine müsavi yaptırabilirdi.

    1000 metrelik bisiklet müsabakası (1)inci tertibinde birinci 1,53 dakikada İstanbul (Nişantaşı’ndan) Cavid Bey, (2)nci tertibinde (1)inci 2,09 dakikada Kocaeli mıntıkasından Muzaffer Bey.

    İkinciler arasında yapılan müsabakada İzmir’den Şadan Bey 2,08 dakikada birinciliği kazandı.

    Kocaeli (Adapazar İdman Yurdu) ile Antalya arasındaki müsabaka sıfıra karşı üç golle Adapazarlıların galibiyeti ile neticelendi. Antalyalılar çok fena oynadılar. Yalnız kalecileri cidden çok muvaffak oldu ve birçok sayıları kurtararak Antalyalıları daha fazla gol yemeden kurtardı.

    İdmancıların ve mıntıkalara mensup azaların sık sık hakem heyetlerinin kararlarına hemen itiraz ettiği ve sahayı tecavüz ettiği görülüyor. Sporculuk her şeyden evvel tevazu ve intizamı istihdâf eder. Her sporcu buna tam manasıyla riayetkâr olmalıdır.

    ~ Dün, saat beş buçukta Edirne mıntıkasıyla Bahriye mıntıkası şampiyonları arasında yapılan müsabaka sıfıra karşı birle Bahriye’nin galibiyetiyle neticelenmiştir. Tafsilatı yarın vereceğiz. (Azizoğlu)

    İlk Umumi Kongre

    Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı ilk umumi kongresini millet bahçesindeki sinema binasında akdetmiştir.

    İttifak merkez-i umumi reisi Ali Sami Bey alafranga saat ikiyi kırk beş geçe kürsü-i hitabete gelerek kongreyi küşat ve nutkunu irad etti.

    Evvel emirde umum heyet-i murahhasayı selamlayan ve tesit eden Ali Sami Bey bu hareketle spor işiyle beraber içtimaat ve medeniyetimiz sahasında bir inkılap vücuda getirmekle cidden pek mühim ve yeni kabiliyat ibrazıyla çok müterakki ve mütekâmil bir surette ilerleyebileceğimizi de anlıyoruz, dedi. Bütün bu hareketler şahsi değil sarf-ı duyguya medyun bulunduğumuzu uzun uzadıya izah ve hükümetin gösterdiği alakaya şükranlarını pek beliğ ve şümullü bir surette edâdan sonra sözlerini “Mazide sporun inkişafına baktık, bugün terakkinin birinci merhalesine geldik. Evvelce tâmimle uğraşıyorduk. Artık iş kongrenizdir. Yalnız bize malul hasta olmayan bir spor lazımdır. Menfaat gözetenler sporcular arasından tardedilmelidir” umdeleriyle bitirdi.

    Bade riyaset ve riyaset vekili, beş kâtip namzetleri siyah tahtaya yazıldı. Netice-i tasnif-i ârâda Ankara murahhası Adliye Vekili Necati Bey “140” rey ile riyasete, uzun münakaşalardan sonra merkez-i umumiden Naip Servet Bey “72” rey ile reis vekilliğine, Emin Ali, Feridun, Saim, Seyfettin, Kamil Beyler de divan-ı riyaset kitabetine intihap edildiler.

    Adliye Vekili Necati Bey riyasete namzet gösterildiği zaman: “Ben Ankara murahhası olarak bir zevk-i manevi duymak için geldim. Pek çok meşâgilim var, beni namzet göstermeyiniz, belki çalışamam; af buyurunuz” diye heyet-i umumiyeye hitap etti ve bunun için kongre coştu.

    Hayrettin Bey (Karesi): Yalnız sizin şahsiyet-i maneviyeniz kâfidir.

    Saip Servet Bey (Merkez-i Umumi): Necati Bey kongre azasıdır. Namzet göstermemiz hakkımızdır. Biraz da bizimle meşgul olmalarını rica ederiz.

    Burhaneddin Bey (İstanbul): Behemehâl böyle bir zatın mevki-i riyaseti ati-i tekâmülümüz için mühimdir. Mutlaka kongrenin riyasetine gelsin.

    Emin Ali Bey (İstanbul): Sporculuk bir ___ Necati Bey bir ___, pek fazla samimiyetini ibraz etti. Fazla kompliman yapmaya hacet yoktur. Mademki istemiyor, ısrarda mana yoktur, dedi.

    Gürültü, her taraftan patırtı başladı. Gürültü arasında Naip Servet Bey: Kompliman yapıldığını iddia eden ve bizi bu surette samimiyete davet eden Emin Ali Bey asıl kendisi samimiyetsizlik göstermiştir. Bunun kompliman neresinde… Necati Bey murahhastır. Bütün buradaki arkadaşlar da hep biri murahhastır. Onun da bizim de birer reyimiz vardır. İsteyen reyini verir. İstemeyen reyini vermez. Rica ederim bu gibi sözlerle rencide-i hatır etmeyelim dedi. Bütün eller şakladı ve intihabata başlanıldı. Neticede balada yazdığı şekilde tecelli etti ve Necati Bey hemen mevki-i riyaseti işgal etti. Necati Bey mevkiine çıkıncaya kadar, har, canlı, kuvvetli alkışlar devam etti ve hemen riyaseti işgalle beraber nutka başladı:

    Kongre Reisi Necati Bey: Bu samimi tezahürat bende heyecanlar, ziyade helecanlar tevlit etmiştir. Şükranlarımı, gençlerin gösterdiği canlı, taşkın, hissiyat-ı kalbiyesine mukabele ve şükranlarımı arz ederken belki muvaffak olamayacağım… Hüsn-ü telakki buyurunuz.

    Arkadaşlar:

    Sporda çalışan gençliğin terakki ve tealisi için serbest çalışan bir arkadaşınız olmakla müftehirim. Her sporcu, her arkadaş benim için en muhterem bir kardeştir. Şu gençliğin bana gösterdiği bu samimi tezahüratın şükranlarını nasıl öderim. Hayatta insan için gençliğin bugün bana verdiği bu şeref-i manevi, duyduğum zevk ve haz unutamayacağım kıymetli hatıralardır.

    Arkadaşlar: muvaffak olmak için intizam-ı tamla hareket etmek lazımdır. Yekdiğerinize karşı samimi bir surette el ele verirseniz muvaffak olursunuz.

    Kongrede mübareze-i fikrîye, müsademe-i içtihat vaki olacaktır. Fakat bütün buna bir inzibat, bir intizam-ı tam dâhilinde cereyan etmelidir. Ümit ederim ki bu hususta bütün arkadaşlar bana yardım edersiniz.

    Bir müddet sürekli alkışlar devam etti. Bu suretle kongreye beda’ edilmiş oldu.

    On dakikalık bir teneffüsten sonra ikinci celsesini akdeden kongrenin karşılaştığı ilk şey Emin Ali (İstanbul) ve rüfekasının elli ve altmış kişilik bir takrirle reis vekili intihabının muvafık nizam olmadığına dair olan iddiasıdır.

    Reis: Bu takrirle yeni bir şey hâsıl oldu. Elimizde bir nizamname vardır ki bundan evvel teşekkül eden kongrede hazırlanmıştır. Bu heyet-i âliyeyi teşkil eden umumi kongrede bu nizamnamenin vaziyeti ne olacaktır. Umumi kongrenin vaziyeti ve nizamnamenin alacağı şeklin tespitinden sonra ancak bu takriri okuyabilirim. Beni Ankara buraya, umumi kongreye sporculuğun meclis-i müessesana aza olarak intihap eyledi ve gönderdi dedi ve sözlerini teyit için de nizamnamenin on dördüncü maddesini okudu ve bu suretle iki fikir meydana çıkmış bulundu.

    Reis: Bir takrir vardır. Kongrenin mahiyet-i hususiyesi tespit edildikten sonra mı bu takriri mevzubahis etmek, kongrenin mahiyet-i hususiyesinin âdem-i tespitinden evvel mi bu takriri mevzubahis edelim…

    Bunun üzerine on üç kişi söz aldı, esna-i hitabede pek fazla gürültüler ve taşkınlıklar görüldü. Adeta parti teşekkül etti. Bir tarafın söylediği söz alkışlarla karşılanmaya, kongrenin nezahetine halel gelmeye başladı. Sözler hep nizamnamenin tamamen mutâ’ bulunup bulunmadığına ve kongrenin meclis-i müessesan mahiyetini haiz olup olmadığı hakkında hararetli bir surette cereyan ediyordu. Söz alan Karesi murahhası Nasih Bey: Teşekkül ettik, toplandık. Nizama ihzari mahiyette olan borcunu, vazifesini ifa etti. İlk umumi kongremiz bu nizamnameye karşı bir ___ kabul edemez. Kongre vaziyete hâkimdir, her mıntıkanın ihtiyacatı, zaruriyatı nazar-ı dikkate alınabilmesi ve o surette menatıkın tekâmül ve terakkisi sahasında dev adımlarla ilerlemesini temin için nizamnamenin ihzari mahiyette bir proje olarak kabul edilmesi lazımdır, dedi. Alkış tufanına boğuldu. Akabinde müzakerenin kifayeti kabul edildi.

    Reis Necati Beyefendi kongrenin gayritabii hâlât arz etmekte bulunduğunu uzun uzun izah ile samimiyete davet etti. Bu suretle hareket olunursa hiçbir karar ita edilemeyeceği gibi müfid bir neticeye desters olunamayacağından her şeyin heba olacağı acıklı bir lisanla yâd etti. Bade efkârı telhis ile kongrenin taşkın hava-i muhitini teskin için çare-i haller buldu.

    Nizamnamenin müzakereye ait olan mevadının kati tenkisi ile diğerlerinin tadilini ve bu suretle bir nizamname encümeni ile eski heyetin umur-u malumat-ı hesabiyesini tetkik encümeni namıyla iki encümenin teşkilini kongre heyet-i umumiyesi kabul etti.

    Bade Reis Bey’in âli, asil, yüksek, çevik, mahiyetkar ifadesi Emin Ali Bey ve rüfekasının takririni de bir mesele-i şahsiye zuhuruna meydan verilmeden geride bıraktı.

    Merkez-i umumi katibi encümenlerin intihabından evvel raporların kıraatinden ve bu suretle idare mahiyetinde bulunan raporların kıraatinden sonra takayyüd ve adem-i takayyüde dalalet eden işkâlin tevezzuhunu talep etti. Heyet-i Umumiye Reisi A. Sami Bey’i nutku akabinde hararetli alkışlamalarıyla pek ala ifade ettiğini ve encümenin bu işi daha iyi tetkik edebileceğini beyan etti.

    Encümenlere aza intihabıyla, teşkili de hayli gürültüyü mucip oldu.

    Emin Ali Bey ve rüfekası hemen encümenlerin intihabını ve bir kısmı da intihabın yarını talini teklif ediyordu. Her iki fikir de “72” rey ile tesâvî hâsıl oldu. Bazıları üç, bazıları dört rey hamil bulunduklarını söylediklerinden ve nizamnamenin 95inci maddesinde böyle şekle mesağ görülmekle netice taayyün etti ve şu suretle vekâletnameleri haiz olanlar divan-ı riyaset kâtiplerine tasdik ettirsin ve riyaset kimin kaç reyi olduğunu bilsin şekline girdi. Encümenin ne suretle intihabı meselesi üzerinde hayli uğraşıldı.

    Emin Ali Bey mümtaziyetten bahisle kongre havasında bir adem-i hoşnûdîyet alaimi izharına sebebiyet verdi ise de reis beyin buna karşı “Her arkadaş mümtazdır” sözleri bir tufan alkışına sarıldı. Neticede üç fikir tebellür etti: “Her iki encümen heyet-i umumiyeden intihap olunsun” fikri “28” rey kazandı.

    “Hesap encümeni mıntıkalardan birer ve nizamname encümeni heyet-i umumiyeden intihap edilsin” fikri “44” rey aldı. Bununla beraber daha bir fikir reye vazı lazım gelirken fazla patırtılar oldu, fakat Necati Beyefendinin kudretle idaresi bunu da halletti. Karesi murahhaslarının müttefikken verdikleri takrir kabul olundu. Şu suretle “malumat ve hesap encümenince mıntıkalardan birer “nizamname encümeninde de mıntıka ve heyet-i müttehide merkez-i umumilerinden birer murahhas” intihabıyla teşkiline müttefikan karar verildi. Mıntıkalara reis beyefendinin intihabıyla mazbatalarının divan-ı riyasete getirilmelerini ve yarın (bugün) saat dokuzda kongrenin inikad edeceğini tebliğ zevali saat 6,30’da celseye nihayet verildi. (Emineddin)

  • 1924 Türkiye Şampiyonluğu IV

    1924 Türkiye Şampiyonluğu IV

    Türkiye Cumhuriyetinin ilk ulusal futbol birinciliği, diğer branşlarla birlikte 1924 yılında düzenlendi. 100. yılı idrak ettiğimiz Eylül ayı boyunca konumuz bu organizasyon olacak. Huzurlarınızda 1924 Türkiye Şampiyonluğu IV

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    4 Eylül 1924

    Takdim Merasimi ve Gezinti

    Şehrimizde toplanan idmancılar dün takdim merasimini müteakip şehrimizde bir gezinti yapmışlardır.

    Dün saat dörtte mensup bulundukları mıntıka bayraklarıyla bütün sporcular millet bahçesinde toplanmışlar ve grup grup bir müddet istirahatten sonra bahçeye gelen Maarif Vekili Vasıf Beyefendiyi alkışlar arasında karşılamışlardır. İdmancılar Vasıf Beyefendi ile samimi surette hasbihallerde bulunduktan sonra huruf hece sırasıyla ve saf halinde dizilmişler ve yekdiğerine takdim olunmuşlardır. Her takdim olunan grup; arkadaşları tarafından alkışlanıyordu. Biraz sonra idmancılar milli marşlar çalan mızıkanın arkasında bahçeden çıkarak caddelerde bir gezinti yapmışlardır.

    Dünkü Trenle Gelen Sporcularımız

    Dün sabahki trenle şehrimize; Edirne, İzmir, İstanbul [Beşiktaş], Harbiye ve Trabzon mıntıkaları idmancıları gelmişlerdir.

    Gelecek olan arkadaşlarını istikbal etmek üzere, şehrimizde toplanmış olan bütün idmancılar; dün sabah istasyona gelmişler ve trenin durduğunu müteakip, idmancıları hamil vagonların önlerinde toplanarak “Yaşa” sadaları ile gelen arkadaşlarını selamlamışlar ve hasretli bir surette görüşmüşlerdir.

    İstasyonda bulunan Maarif Vekili Vasıf Beyefendi de bu sırada idmancılar arasına karışarak kendileriyle birkaç dakika samimi bir surette hasbihalde bulunmuştur.

    İttifak Heyet-i İcraiyesi İçtimaı

    T.İ.C.İ. heyet-i icraiyesi dün saat ikide üçüncü içtimaını akdetmiştir.

    İttifaka duhul için müracaat eden Edirne mıntıkasının, evrak-ı mukteziyeyi tevdi etmedikleri ve şerait-i nizamnameyi haiz olmadıkları tebeyyün ettiği takdirde birincilik müsabakalarında kazanacakları derecelerin ke-en-lem-yekün addedilmesi şartıyla muvakkaten kabulü karargir olmuştur.

    İdmancılara verilen bir lira yevmiyenin ihtiyacı temine kifayet etmediği hakkında mıntıkalar rüesasının vaki olan müracaatı nazar-ı itibare alınarak tezyidinin alakadar makamat nezdinde istirham edilmesi müttefikan kabul edilmiştir.

    İdmancılar arasında ufak tefek hastalıkların baş göstermesi ve bunun ileride şayan-ı dikkat bir şekle girmesi ihtimaline karşı vesaya-ı sıhhiyeyi mutazammın bir tâmimin ihzarı ve kampların her sabah gezilerek hasta arkadaşlara müdâvât-ı lazimenin ifası hususunda ittifaka mensup tabiplerin müzaheretinin temini takarrür etmiş ve bugün saat onda içtima edilmek üzere müzakerata nihayet verilmiştir.

    Futbol Birliği

    Dün gece saat dokuzda futbol birliği içtima etmiştir. Mıntıka şampiyon murahhaslarının iştirak ettiği bu içtima hakkında vaktin gecikmesi hasebiyle malumat alınamamışsa da aldığımız haberlere nazaran bugün futbol tasfiye müsabakalarına mübaşeret edilmesi kaviyyen muhtemeldir.

    Birincilik Müsabakaları

    Önümüzdeki Cuma günü öğleden sonra saat birde, istasyondaki stadda muazzam bir geçit resmi ile birincilik müsabakalarının icrasına başlanacağı müstahberdir.

    Canlanan Yeni Bir Sahne

    Milli merkezimizde birkaç gündür yeni bir sahne canlanıyor. Memleketin yetiştirdiği gürbüz ve sevimli çehreli sporcular sokaklarımızı dolduruyor, şenlendiriyor. Türkiye’de son senelere kadar ihmal ve lakaydi ile karşılanan spor cereyanlarının bugün Ankara’da tecelli eden umumi kuvvetini görmek ve o kuvvetin yetiştirdiği sağlam vücutları selamlamak herkes için samimi bir zevk olduğu şüphesizdir.

    Terbiye-i bedeniyye ve spor hiç şüphe yok ki bir millete çok lazımdır. Sağlam fikir sağlam vücutta bulunur nazariyesi asırlardan beri hükmedegelmiş ve birçok nazariyeler alt üst olurken, bunda her zaman için bir tereddüt bile vaki olmamıştır. Türk tarihine ebedi iklil zaferleri kazandıran, şanlı muharebelerde feda-i can eden hem de bilerek, hedefini görerek şehit olan ve gazi dünün binlerce sporcularımızın gösterdikleri itimad-ı nefs, sürat, karar ve cesaret bize sporun memleketler mukadderatındaki mevkiine çok kuvvetli delildir. Bunu takdir ve sporcuları her suretle himaye eden genç cumhuriyetimizin bugünkü Ankara spor toplanmasını temin hususundaki muavenetini her sporcu şükranla yâd edecektir.

    Türkiye’deki spor cereyanlarını takip ve tetkik edenler çok iyi takdir ederler ki henüz yirmi senelik bir hayata malik olan Türk spor tarihi – bu kadar kısa mazisine rağmen – şerefle doludur.

    Top oyununu kendileri için bir tehlike zanneden devr-i istibdattan kurtulan Türk sporcuları daima siyaset cereyanlarından uzak yaşamış ve her zaman vatanın ve sporun ön saf müdafileri arasında bulunmuştur. Yine hükümetimizin lütuf ve muaveneti ile şanlı bayrağımızı bütün milletler arasında olimpiyat müsabakalarında dalgalandıran sporcularımızın birçok senelerden beri büyük himmetlerle sporun yükselmesine çalışan milletlere karşı kazandıklarını muvaffakiyetleri düşünürsek Türk cevahir ve kabiliyetinin her sahada olduğu gibi spor sahasında da ne kadar büyük ve sağlam olduğunu anlarız. İşte dün Avrupa’nın en medeni milletleri önünde alkışlanan gençlerimizi yarın biz de göğsümüzü kabarta kabarta samimi muhitimizde alkışlayabileceğiz.

    Türk milli tarihinde ebedi bir nam bırakan Ankara, Türk sporculuğunun ilk inkişaf temeli olan [Türkiye Birincilikler Müsabakalar]ına sahne olmakla pek büyük bir bahtiyarlık hissettiğine şüphe yoktur.

    Bizim; Ankara halkımızın misafirlerine hiçbir teşvikinden çekinmeyeceğine imanımız vardır. Sporcularımıza beyan-ı hoş amedi eyler, muvaffakiyetler temenni ederiz.

    Kazım Paşa Hazretlerini Takdirleri

    İstanbul’dan Türkiye İdman Birinciliği müsabakalarına iştirak etmek üzere gelen Bahriye idmancılarını Müdafaa-i Milliye Vekili Kazım Paşa hazretleri dün kabul buyurarak takımda gördükleri intizamdan dolayı kendilerini takdir eylemişlerdir.

    Karesi İdmancıları

    Birkaç günden beri başlarındaki milli serpuşlarıyla herkesin nazar-ı dikkatini celp eden Karesi heyet-i merkeziyesi memleketlerinin selam ve hürmetlerini gazetemizde de iblağ için dün idarehanemizi teşrif ettiler. Heyet arasında mıntıka ve belediye reisi Hayrettin, belediye azaları Naci ve Emineddin Beylerle meclis-i umumi azası Abdülşükür ve Feyzi Beyler de bulunuyorlardı. Hakimiyet-i Milliye Karesililerin lütufkarlıklarına karşı pek mütehassıstır. Muhterem misafirlerine teşekkürler eder.

    Ankara’da İdman Mıntıkası Reisliklerine

    Türkiye Atletizm Birincilik Birliği’ni teşkil menatıkta ve atletizm şampiyonluklarını ihraz etmiş idmancıların mensup oldukları kulüp murahhaslarının mıntıkalarından verilmiş bir salâhiyetname ile bu Perşembe günü saat onda Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı müracaat kalemine gelmeleri ve gelemeyenlerin bilahare mukarrerat hakkında itiraza salahiyetleri alamayacağı ehemmiyetle tebliğ olunur. (Türkiye İdman Cemiyetleri İttifakı Atletizm Heyet-i Müttehidesi Reisi Vekili Burhaneddin)

    Güreş Birlikleri Hakkında

    İttifak nizamnamesinin 46ncı maddesinin Türkiye Birliği fıkrası mucibince mıntıkalarda güreş ve halter (gülle) kaldırma birinciliklerini ihraz eden kulüplerin birer murahhasları bugünkü Perşembe günü saat altıda erkek muallim mektebinde salahiyetnamelerle (eğer henüz verilmemiş ise) şampiyonlarının isim, peder ismi, mıntıkası, kulübü, ihraz-ı muvaffakıyet ettiği siklet sınıfı, derece-i tahsilini, elyevm meşgalesini, mensup olduğu ahz-ı asker şubesini ve mevzi adresini işar birer liste ile beraber Türkiye Güreş ve Halter Birliği’ni teşkil ve müsabakalar hakkında icra-i müzakerat etmek üzere müracaat kalemine behemehâl teşrifleri mercûdur.

  • 866 Maç

    866 Maç

    Fenerbahçe’nin 1959 öncesi şampiyonlukları için “Bunlar sayılamaz” diyenlerin tutunduğu en büyük safsata, “3-4 maç oynayarak şampiyon oldular” cümlesi idi… Huzurlarınızda Fenerbahçe’nin 28 Türkiye şampiyonluğu için oynadığı tam 866 maç ve detayları…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    T.Maç #ŞMP #SezonTarihS.Maç #ŞehirRakipFB SkorRkp. SkorAveraj
    111932-193302.12.19321İstanbulBeykoz51G
    211932-193323.12.19322İstanbulBeşiktaş21G
    311932-193306.01.19333İstanbulSüleymaniye40G
    411932-193320.01.19334İstanbulVefa41G
    511932-193303.02.19335İstanbulİstanbulspor11B
    611932-193310.02.19336İstanbulGalatasaray51G
    711932-193310.03.19337İstanbulBeykoz21G
    811932-193321.04.19338İstanbulSüleymaniye31G
    911932-193312.05.19339İstanbulVefa21G
    1011932-193319.05.193310İstanbulİstanbulspor20G
    1111932-193302.06.193311İstanbulGalatasaray20G
    1211932-193316.06.193312İstanbulBeşiktaş00B
    1311932-193320.10.19331BursaAdapazarı Gençlerbirliği120G
    1411932-193322.10.19332BursaBursa Sanatkaran GücüHükmenHükmenG
    1511932-193324.10.19333AnkaraGençlerbirliği41G
    1611932-193327.10.19334AnkaraTrabzon İdman Ocağı30G
    1711932-193329.10.19335Ankaraİzmirspor01M
    1811932-193310.11.19336İzmirİzmirspor80G
    1921934-193519.10.19341İstanbulSüleymaniye90G
    2021934-193526.10.19342İstanbulBeykoz102G
    2121934-193509.11.19343İstanbulİstanbulspor42G
    2221934-193516.11.19344İstanbulVefa12M
    2321934-193530.11.19345İstanbulGalatasaray00B
    2421934-193514.12.19346İstanbulBeşiktaş10G
    2521934-193511.01.19357İstanbulBeşiktaş42G
    2621934-193518.01.19358İstanbulSüleymaniyeHükmenHükmenG
    2721934-193525.01.19359İstanbulBeykoz91G
    2821934-193508.02.193510İstanbulİstanbulspor51G
    2921934-193515.02.193511İstanbulVefa41G
    3021934-193501.03.193512İstanbulGalatasaray04M
    3121934-193508.03.193513İstanbulGalatasaray00B
    3221934-193515.03.193514İstanbulGalatasaray10G
    3321934-193525.08.19351BalıkesirÇanakkale Türkgücü80G
    3421934-193529.08.19352BalıkesirBalıkesir İdman Yurdu51G
    3521934-193504.09.19353İstanbulAdana Torosspor90G
    3621934-193508.09.19354İstanbulAltınordu31G
    3731936-193725.10.19361İstanbulVefa80G
    3831936-193708.11.19362İstanbulEyüp30G
    3931936-193715.11.19363İstanbulBeykoz50G
    4031936-193722.11.19364İstanbulBeşiktaş20G
    4131936-193729.11.19365İstanbulSüleymaniye20G
    4231936-193720.12.19366İstanbulHilal70G
    4331936-193727.12.19367İstanbulİstanbulspor20G
    4431936-193703.01.19378İstanbulGüneş10G
    4531936-193707.02.19379İstanbulGalatasaray41G
    4631936-193714.02.193710İstanbulAnadolu100G
    4731936-193728.02.193711İstanbulTopkapı30G
    4831936-193721.03.19371İstanbulBeşiktaş12M
    4931936-193727.03.19372AnkaraAnkaragücü41G
    5031936-193728.03.19373AnkaraGençlerbirliği21G
    5131936-193703.04.19374İstanbulÜçok10G
    5231936-193718.04.19375İstanbulGalatasaray00B
    5331936-193702.05.19376İstanbulGençlerbirliği21G
    5431936-193709.05.19377İstanbulDoğanspor60G
    5531936-193715.05.19378İzmirDoğanspor34M
    5631936-193716.05.19379İzmirÜçok33B
    5731936-193730.05.193710İstanbulGüneş42G
    5831936-193713.06.193711İstanbulAnkaragücü20G
    5931936-193727.06.193712İstanbulGalatasaray21G
    6031936-193704.07.193713İstanbulBeşiktaş10G
    6131936-193711.07.193714İstanbulGüneş31G
    6241939-194001.10.19391İstanbulGalatasaray10G
    6341939-194008.10.19392İstanbulTopkapı41G
    6441939-194015.10.19393İstanbulBeşiktaş34M
    6541939-194022.10.19394İstanbulSüleymaniye50G
    6641939-194029.10.19395İstanbulBeykoz11B
    6741939-194005.11.19396İstanbulVefa10G
    6841939-194012.11.19397İstanbulKasımpaşa10G
    6941939-194019.11.19398İstanbulİstanbulspor30G
    7041939-194026.11.19399İstanbulHilal100G
    7141939-194024.12.193910İstanbulGalatasaray13M
    7241939-194014.01.194011İstanbulSüleymaniye40G
    7341939-194028.01.194012İstanbulVefa40G
    7441939-194004.02.194013İstanbulKasımpaşa82G
    7541939-194018.02.194014İstanbulHilal80G
    7641939-194025.02.194015İstanbulTopkapı140G
    7741939-194010.03.194016İstanbulBeykoz11B
    7841939-194017.03.194017İstanbulİstanbulsporHükmenHükmenG
    7941939-194024.03.194018İstanbulBeşiktaş51G
    8041939-194031.03.19401İstanbulGalatasaray11B
    8141939-194006.04.19402İzmirAltay20G
    8241939-194007.04.19403İzmirAltınordu21G
    8341939-194020.04.19404AnkaraGençlerbirliği12M
    8441939-194021.04.19405AnkaraMuhafızgücü22B
    8541939-194027.04.19406İstanbulGençlerbirliği31G
    8641939-194028.04.19407İstanbulMuhafızgücü31G
    8741939-194025.05.19408İstanbulAltay92G
    8841939-194026.05.19409İstanbulAltınordu70G
    8941939-194009.06.194010İstanbulGalatasaray32G
    9041939-194016.06.194011İstanbulVefa52G
    9141939-194023.06.194012İstanbulBeşiktaş21G
    9241939-194030.06.194013İstanbulVefa40G
    9341939-194007.07.194014İstanbulBeşiktaş52G
    9451942-194313.09.19421İstanbulSüleymaniye40G
    9551942-194320.09.19422İstanbulTaksim80G
    9651942-194327.09.19423İstanbulGalatasarayHükmenHükmenG
    9751942-194318.10.19424İstanbulKasımpaşa30G
    9851942-194325.10.19425İstanbulVefa33B
    9951942-194308.11.19426İstanbulİstanbulspor30G
    10051942-194315.11.19427İstanbulDavutpaşa131G
    10151942-194322.11.19428İstanbulBeşiktaş12M
    10251942-194306.12.19429İstanbulBeykoz32G
    10351942-194321.12.194210İstanbulSüleymaniye31G
    10451942-194327.12.194211İstanbulTaksim20G
    10551942-194303.01.194312İstanbulGalatasarayHükmenHükmenG
    10651942-194317.01.194313İstanbulBeykoz51G
    10751942-194324.01.194314İstanbulKasımpaşa61G
    10851942-194314.02.194315İstanbulİstanbulspor31G
    10951942-194321.02.194316İstanbulDavutpaşaHükmenHükmenG
    11051942-194328.02.194317İstanbulBeşiktaş01M
    11151942-194307.03.194318İstanbulVefa32G
    11251942-194314.03.19431İstanbulGalatasaray00B
    11351942-194320.03.19432AnkaraGençlerbirliği10G
    11451942-194321.03.19433AnkaraAnkara Demirspor22B
    11551942-194304.04.19434İstanbulVefa20G
    11651942-194311.04.19435İstanbulBeşiktaş10G
    11751942-194317.04.19436İstanbulGençlerbirliği30G
    11851942-194318.04.19437İstanbulAnkara Demirspor20G
    11951942-194324.04.19438İstanbulAltınordu50G
    12051942-194325.04.19439İstanbulGöztepe20G
    12151942-194301.05.194310İzmirAltınordu21G
    12251942-194302.05.194311İzmirGöztepe12M
    12351942-194309.05.194312İstanbulGalatasaray10G
    12451942-194316.05.194313İstanbulVefa40G
    12551942-194319.05.194314İstanbulBeşiktaş41G
    12661943-194419.09.19431İstanbulSüleymaniye60G
    12761943-194426.09.19432İstanbulBeykoz50G
    12861943-194403.10.19433İstanbulKasımpaşa10G
    12961943-194410.10.19434İstanbulAnadolu Hisarı50G
    13061943-194417.10.19435İstanbulDavutpaşa40G
    13161943-194424.10.19436İstanbulBeşiktaş01M
    13261943-194431.10.19437İstanbulİstanbulspor72G
    13361943-194407.11.19438İstanbulVefa40G
    13461943-194414.11.19439İstanbulGalatasaray20G
    13561943-194405.12.194310İstanbulSüleymaniye91G
    13661943-194412.12.194311İstanbulBeykoz20G
    13761943-194426.12.194312İstanbulAnadolu Hisarı70G
    13861943-194402.01.194413İstanbulDavutpaşa70G
    13961943-194423.01.194414İstanbulİstanbulspor30G
    14061943-194430.01.194415İstanbulVefa20G
    14161943-194406.02.194416İstanbulGalatasarayHükmenHükmenG
    14261943-194413.02.194417İstanbulKasımpaşa101G
    14361943-194420.02.194418İstanbulBeşiktaş00B
    14461943-194427.05.19441AnkaraHarbiye21G
    14561943-194428.05.19442AnkaraGöztepe51G
    14661943-194430.05.19443AnkaraMersin İdman Yurdu42G
    14771944-194517.09.19441İstanbulKasımpaşa10G
    14871944-194524.09.19442İstanbulVefa30G
    14971944-194501.10.19443İstanbulGalatasaray22B
    15071944-194508.10.19444İstanbulBeykoz40G
    15171944-194522.10.19445İstanbulBeşiktaş01M
    15271944-194505.11.19446İstanbulAnadolu Hisarı10G
    15371944-194512.11.19447İstanbulİstanbulspor21G
    15471944-194519.11.19448İstanbulBeyoğluspor40G
    15571944-194503.12.19449İstanbulSüleymaniye40G
    15671944-194510.12.194410İstanbulKasımpaşa30G
    15771944-194517.12.194411İstanbulVefa41G
    15871944-194524.12.194412İstanbulGalatasaray22B
    15971944-194507.01.194513İstanbulBeykoz30G
    16071944-194514.01.194514İstanbulBeşiktaş02M
    16171944-194521.01.194515İstanbulSüleymaniye90G
    16271944-194511.02.194516İstanbulİstanbulspor71G
    16371944-194518.02.194517İstanbulBeyoğluspor40G
    16471944-194504.03.194518İstanbulAnadolu Hisarı50G
    16571944-194511.03.19451İstanbulBeykoz40G
    16671944-194517.03.19452İzmirKarşıyaka22B
    16771944-194518.03.19453İzmirAltınordu31G
    16871944-194524.03.19454İstanbulKarşıyaka21G
    16971944-194525.03.19455İstanbulAltınordu51G
    17071944-194501.04.19456İstanbulBeşiktaş33B
    17171944-194508.04.19457İstanbulGalatasaray11B
    17271944-194515.04.19458İstanbulBeykoz50G
    17371944-194521.04.19459İstanbulUçaksavar20G
    17471944-194522.04.194510İstanbulAnkara Demirspor41G
    17571944-194528.04.194511AnkaraUçaksavar41G
    17671944-194529.04.194512AnkaraAnkara Demirspor20G
    17771944-194513.05.194513İstanbulBeşiktaş34M
    17871944-194520.05.194514İstanbulGalatasaray32G
    17981945-194607.10.19451İstanbulBeşiktaş12M
    18081945-194614.10.19452İstanbulİstanbulspor21G
    18181945-194628.10.19453İstanbulBeyoğluspor11B
    18281945-194604.11.19454İstanbulSüleymaniye60G
    18381945-194611.11.19455İstanbulGalatasaray00B
    18481945-194618.11.19456İstanbulVefa31G
    18581945-194625.11.19457İstanbulBeykoz31G
    18681945-194616.12.19458İstanbulBeşiktaş11B
    18781945-194623.12.19459İstanbulİstanbulspor31G
    18881945-194630.12.194510İstanbulBeyoğluspor10G
    18981945-194606.01.194611İstanbulSüleymaniye40G
    19081945-194613.01.194612İstanbulGalatasaray10G
    19181945-194620.01.194613İstanbulVefa11B
    19281945-194627.01.194614İstanbulBeykoz11B
    19381945-194603.03.19461İstanbulVefa20G
    19481945-194609.03.19462İstanbulGalatasaray20G
    19581945-194610.03.19463İstanbulBeşiktaş01M
    19681945-194617.03.19464İstanbulBeşiktaş11B
    19781945-194624.03.19465İstanbulVefa10G
    19881945-194631.03.19466İstanbulGalatasaray11B
    19981945-194606.04.19461İstanbulGöztepe51G
    20081945-194607.04.19462İstanbulİzmir Kayagücü41G
    20181945-194613.04.19463İstanbulGençlerbirliği30G
    20281945-194614.04.19464İstanbulMuhafızgücü40G
    20381945-194620.04.19465İzmirİzmir Kayagücü20G
    20481945-194621.04.19466İzmirGöztepe21G
    20581945-194628.04.19467İstanbulBeşiktaş31G
    20681945-194605.05.19468AnkaraGençlerbirliği21G
    20781945-194606.05.19469AnkaraMuhafızgücü40G
    20881945-194612.05.194610İstanbulBeşiktaş12M
    20991949-195009.10.19491İstanbulİstanbulspor11B
    21091949-195016.10.19492İstanbulVefa00B
    21191949-195022.10.19493İstanbulBeykoz32G
    21291949-195029.10.19494İstanbulKasımpaşa31G
    21391949-195006.11.19495İstanbulGalatasaray10G
    21491949-195012.11.19496İstanbulEmniyet20G
    21591949-195027.11.19497İstanbulBeşiktaş11B
    21691949-195031.12.19498İstanbulİstanbulspor50G
    21791949-195008.01.19509İstanbulVefa31G
    21891949-195021.01.195010İstanbulBeykoz90G
    21991949-195011.02.195011İstanbulKasımpaşa20G
    22091949-195019.02.195012İstanbulGalatasaray12M
    22191949-195025.02.195013İstanbulEmniyet31G
    22291949-195005.03.195014İstanbulBeşiktaş01M
    22391949-195025.03.19501İstanbulGöztepe80G
    22491949-195026.03.19502İstanbulAltay31G
    22591949-195001.04.19503İstanbulBeşiktaş20G
    22691949-195002.04.19504İstanbulVefa12M
    22791949-195008.04.19505AnkaraGençlerbirliği10G
    22891949-195009.04.19506AnkaraAnkara Demirspor11B
    22991949-195015.04.19507İstanbulGalatasaray00B
    23091949-195016.04.19508İstanbulBeşiktaş11B
    23191949-195022.04.19509İstanbulVefa20G
    23291949-195023.04.195010İstanbulGalatasaray00B
    23391949-195029.04.195011İstanbulAnkara Demirspor22B
    23491949-195030.04.195012İstanbulGençlerbirliği60G
    23591949-195006.05.195013İzmirGöztepe42G
    23691949-195007.05.195014İzmirAltay40G
    237101958-195930.08.19581İstanbulVefa51G
    238101958-195917.09.19582İstanbulKasımpaşa60G
    239101958-195928.09.19583İstanbulGalatasaray00B
    240101958-195905.10.19584İstanbulBeşiktaş41G
    241101958-195909.10.19585İstanbulKaragümrük11B
    242101958-195912.11.19586İstanbulBeykoz20G
    243101958-195916.11.19587İstanbulBeyoğluspor41G
    244101958-195922.11.19588İstanbulAdalet10G
    245101958-195930.11.19589İstanbulİstanbulspor40G
    246101958-195921.12.195810İstanbulVefa31G
    247101958-195928.12.195811İstanbulİstanbulspor10G
    248101958-195904.01.195912İstanbulBeykoz30G
    249101958-195910.01.195913İstanbulKasımpaşa40G
    250101958-195918.01.195914İstanbulGalatasaray00B
    251101958-195925.01.195915İstanbulBeşiktaş00B
    252101958-195928.01.195916İstanbulKaragümrük40G
    253101958-195907.02.195917İstanbulBeyoğluspor10G
    254101958-195914.02.195918İstanbulAdalet41G
    255101958-195921.02.19591İstanbulAnkaragücü31G
    256101958-195922.02.19592İstanbulHacettepe21G
    257101958-195928.02.19593İzmirAltay10G
    258101958-195901.03.19594İzmirİzmirspor00B
    259101958-195915.03.19595İstanbulBeykoz21G
    260101958-195918.03.19596İstanbulBeşiktaş10G
    261101958-195928.03.19597İstanbulAltay11B
    262101958-195929.03.19598İstanbulİzmirspor10G
    263101958-195908.04.19599İstanbulİstanbulspor30G
    264101958-195918.04.195910AnkaraHacettepe41G
    265101958-195919.04.195911AnkaraAnkaragücü32G
    266101958-195913.05.195912İstanbulBeykoz10G
    267101958-195917.05.195913İstanbulBeşiktaş20G
    268101958-195907.06.195914İstanbulİstanbulspor50G
    269101958-195910.06.19591İstanbulGalatasaray01M
    270101958-195914.06.19592İstanbulGalatasaray40G
    271111960-196127.08.19601İstanbulVefa30G
    272111960-196103.09.19602AnkaraAdana Demirspor20G
    273111960-196104.09.19603AnkaraGençlerbirliği11B
    274111960-196111.09.19604İstanbulGöztepe31G
    275111960-196124.09.19605İstanbulKaragümrük20G
    276111960-196115.10.19606İzmirKarşıyaka71G
    277111960-196116.10.19607İzmirAltay10G
    278111960-196121.10.19608AnkaraAnkaragücü31G
    279111960-196122.10.19609AnkaraAnkara Demirspor22B
    280111960-196129.10.196010İstanbulBeykoz00B
    281111960-196106.11.196011İstanbulİstanbulspor22B
    282111960-196119.11.196012İzmirAltınordu00B
    283111960-196120.11.196013İzmirİzmirspor00B
    284111960-196110.12.196014İstanbulPTT21G
    285111960-196111.12.196015İstanbulŞekerhilal30G
    286111960-196117.12.196016İstanbulFeriköy10G
    287111960-196118.12.196017İstanbulGalatasaray05M
    288111960-196125.12.196018İstanbulBeşiktaş13M
    289111960-196131.12.196019İstanbulKasımpaşa30G
    290111960-196114.01.196120İstanbulİzmirspor30G
    291111960-196115.01.196121İstanbulAltınordu40G
    292111960-196128.01.196122İstanbulAnkara Demirspor20G
    293111960-196129.01.196123İstanbulAnkaragücü10G
    294111960-196111.02.196124AnkaraŞekerhilal20G
    295111960-196112.02.196125AnkaraPTT10G
    296111960-196118.02.196126İstanbulFeriköy10G
    297111960-196104.03.196127İstanbulAdana Demirspor50G
    298111960-196105.03.196128İstanbulGençlerbirliği33B
    299111960-196118.03.196129İstanbulKaragümrük10G
    300111960-196119.03.196130İstanbulKasımpaşa30G
    301111960-196126.03.196131İzmirGöztepe10G
    302111960-196116.04.196132İstanbulİstanbulspor62G
    303111960-196103.05.196133İstanbulBeşiktaş10G
    304111960-196106.05.196134İstanbulKarşıyaka31G
    305111960-196107.05.196135İstanbulAltay11B
    306111960-196119.05.196136İstanbulVefa11B
    307111960-196124.06.196137İstanbulBeykoz52G
    308111960-196125.06.196138İstanbulGalatasaray12M
    309121963-196424.08.19631İstanbulBeyoğluspor20G
    310121963-196428.08.19632İstanbulBeykoz41G
    311121963-196401.09.19633İstanbulFeriköy11B
    312121963-196414.09.19634AnkaraPTT02M
    313121963-196415.09.19635AnkaraHacettepe41G
    314121963-196419.10.19636İstanbulAnkaragücü20G
    315121963-196420.10.19637İstanbulAnkara Demirspor52G
    316121963-196426.10.19638İstanbulAltay00B
    317121963-196427.10.19639İstanbulAltınordu40G
    318121963-196416.11.196310İstanbulİstanbulspor10G
    319121963-196417.11.196311İstanbulKasımpaşa30G
    320121963-196423.11.196312İzmirGöztepe11B
    321121963-196424.11.196313İzmirKarşıyaka00B
    322121963-196401.12.196314İstanbulGalatasaray00B
    323121963-196421.12.196315İstanbulİzmirspor00B
    324121963-196422.12.196316İstanbulGençlerbirliği11B
    325121963-196412.01.196417İstanbulBeşiktaş00B
    326121963-196419.01.196418İstanbulBeyoğluspor20G
    327121963-196426.01.196419İstanbulFeriköy10G
    328121963-196409.02.196420İstanbulKasımpaşa20G
    329121963-196417.02.196421İstanbulBeşiktaş10G
    330121963-196414.03.196422İzmirAltınordu12M
    331121963-196421.03.196423İstanbulKarşıyaka20G
    332121963-196404.04.196424İstanbulHacettepe40G
    333121963-196405.04.196425İstanbulGöztepe32G
    334121963-196412.04.196426İzmirİzmirspor21G
    335121963-196418.04.196427AnkaraGençlerbirliği00B
    336121963-196419.04.196428AnkaraAnkaragücü00B
    337121963-196426.04.196429AnkaraAnkara Demirspor10G
    338121963-196403.05.196430İstanbulİstanbulspor10G
    339121963-196409.05.196431İstanbulBeykoz20G
    340121963-196416.05.196432İstanbulPTT20G
    341121963-196424.05.196433İstanbulGalatasaray00B
    342121963-196431.05.196434İzmirAltay30G
    343131964-196503.10.19641İstanbulBeykoz41G
    344131964-196511.10.19642İstanbulFeriköy50G
    345131964-196524.10.19643İstanbulAltınordu30G
    346131964-196525.10.19644İstanbulİzmirspor30G
    347131964-196515.11.19645İstanbulİstanbulspor20G
    348131964-196521.11.19646İstanbulHacettepe10G
    349131964-196522.11.19647İstanbulŞekerspor20G
    350131964-196529.11.19648İstanbulBeşiktaş11B
    351131964-196505.12.19649İzmirAltay11B
    352131964-196506.12.196410İzmirGöztepe20G
    353131964-196512.12.196411İstanbulAnkaragücü20G
    354131964-196513.12.196412İstanbulAnkara Demirspor00B
    355131964-196526.12.196413AnkaraPTT10G
    356131964-196527.12.196414AnkaraGençlerbirliği11B
    357131964-196503.01.196515İstanbulGalatasaray11B
    358131964-196507.02.196516İstanbulBeykoz51G
    359131964-196513.02.196517İstanbulFeriköy10G
    360131964-196520.02.196518İzmirİzmirspor00B
    361131964-196521.02.196519İzmirAltınordu00B
    362131964-196528.02.196520İstanbulİstanbulspor01M
    363131964-196513.03.196521AnkaraAnkara Demirspor11B
    364131964-196514.03.196522AnkaraAnkaragücü00B
    365131964-196521.03.196523İstanbulGalatasaray11B
    366131964-196503.04.196524İstanbulGençlerbirliği20G
    367131964-196504.04.196525İstanbulPTT30G
    368131964-196515.05.196526İstanbulGöztepe31G
    369131964-196516.05.196527İstanbulAltay11B
    370131964-196529.05.196528AnkaraŞekerspor32G
    371131964-196530.05.196529AnkaraHacettepe20G
    372131964-196513.06.196530İstanbulBeşiktaş10G
    373141967-196810.09.19671İstanbulFeriköy30G
    374141967-196816.09.19672İstanbulVefa11B
    375141967-196824.09.19673EskişehirEskişehirspor03M
    376141967-196830.09.19674İstanbulAnkaragücü10G
    377141967-196808.10.19675İstanbulGalatasaray20G
    378141967-196815.10.19676İzmirAltay00B
    379141967-196821.10.19677İstanbulAnkara Demirspor21G
    380141967-196829.10.19678AnkaraGençlerbirliği00B
    381141967-196805.11.19679İstanbulBursaspor10G
    382141967-196819.11.196710AnkaraPTT10G
    383141967-196803.12.196711İstanbulGöztepe10G
    384141967-196810.12.196712İstanbulBeşiktaş32G
    385141967-196817.12.196713İstanbulHacettepe11B
    386141967-196824.12.196714İzmirAltınordu11B
    387141967-196831.12.196715İstanbulMersin İdman Yurdu10G
    388141967-196807.01.196816AnkaraŞekerspor00B
    389141967-196803.02.196817İstanbulFeriköy10G
    390141967-196811.02.196818İstanbulVefa00B
    391141967-196818.02.196819İstanbulEskişehirspor30G
    392141967-196825.02.196820AnkaraAnkaragücü20G
    393141967-196803.03.196821İstanbulGalatasaray30G
    394141967-196809.03.196822İstanbulAltay10G
    395141967-196817.03.196823AnkaraAnkara Demirspor00B
    396141967-196824.03.196824İstanbulGençlerbirliği00B
    397141967-196831.03.196825BursaBursaspor10G
    398141967-196814.04.196826İstanbulPTT20G
    399141967-196821.04.196827İzmirGöztepe01M
    400141967-196828.04.196828İstanbulBeşiktaş00B
    401141967-196805.05.196829AnkaraHacettepe30G
    402141967-196812.05.196830İstanbulAltınordu10G
    403141967-196819.05.196831MersinMersin İdman Yurdu21G
    404141967-196825.05.196832İstanbulŞekerspor11B
    405151969-197021.09.19691İstanbulVefa10G
    406151969-197028.09.19692İzmirAltay00B
    407151969-197004.10.19693İstanbulİstanbulspor20G
    408151969-197019.10.19694AnkaraAnkara Demirspor11B
    409151969-197026.10.19695İstanbulEskişehirspor21G
    410151969-197001.11.19696İstanbulMersin İdman Yurdu11B
    411151969-197009.11.19697İzmirGöztepe10G
    412151969-197023.11.19698İstanbulAnkaragücü10G
    413151969-197029.11.19699İstanbulAltınordu20G
    414151969-197007.12.196910İstanbulGalatasaray01M
    415151969-197014.12.196911AnkaraGençlerbirliği10G
    416151969-197020.12.196912İstanbulBursaspor20G
    417151969-197028.12.196913AnkaraPTT00B
    418151969-197004.01.197014İstanbulSamsunspor20G
    419151969-197011.01.197015İstanbulBeşiktaş10G
    420151969-197022.02.197016İstanbulVefa20G
    421151969-197001.03.197017İstanbulAltay20G
    422151969-197007.03.197018İstanbulİstanbulspor20G
    423151969-197022.03.197019EskişehirEskişehirspor01M
    424151969-197029.03.197020MersinMersin İdman Yurdu00B
    425151969-197005.04.197021İstanbulGöztepe40G
    426151969-197012.04.197022AnkaraAnkaragücü10G
    427151969-197019.04.197023İzmirAltınordu00B
    428151969-197026.04.197024İstanbulGalatasaray10G
    429151969-197002.05.197025İstanbulGençlerbirliği00B
    430151969-197010.05.197026BursaBursaspor00B
    431151969-197017.05.197027İstanbulPTT20G
    432151969-197024.05.197028SamsunSamsunspor00B
    433151969-197031.05.197029İstanbulBeşiktaş01M
    434151969-197006.06.197030İstanbulAnkara Demirspor00B
    435161973-197409.09.19731SamsunSamsunspor01M
    436161973-197415.09.19732İstanbulAdana Demirspor10G
    437161973-197423.09.19733BoluBoluspor11B
    438161973-197430.09.19734İstanbulGalatasaray00B
    439161973-197407.10.19735İstanbulAltay21G
    440161973-197427.10.19736İstanbulBursaspor31G
    441161973-197403.11.19737İstanbulVefa00B
    442161973-197411.11.19738KayseriKayserispor00B
    443161973-197425.11.19739İstanbulMersin İdman Yurdu00B
    444161973-197402.12.197310AdanaAdanaspor11B
    445161973-197408.12.197311GiresunGiresunspor11B
    446161973-197416.12.197312İstanbulBeşiktaş00B
    447161973-197422.12.197313İstanbulGöztepe40G
    448161973-197430.12.197314AnkaraAnkaragücü10G
    449161973-197406.01.197415İstanbulEskişehirspor31G
    450161973-197409.02.197416İstanbulSamsunspor20G
    451161973-197417.02.197417AdanaAdana Demirspor00B
    452161973-197424.02.197418İstanbulBoluspor00B
    453161973-197403.03.197419İstanbulGalatasaray21G
    454161973-197410.03.197420İzmirAltay10G
    455161973-197416.03.197421İstanbulGiresunspor11B
    456161973-197424.03.197422BursaBursaspor11B
    457161973-197430.03.197423İstanbulVefa21G
    458161973-197407.04.197424İstanbulKayserispor20G
    459161973-197414.04.197425MersinMersin İdman Yurdu10G
    460161973-197420.04.197426İstanbulAdanaspor51G
    461161973-197428.04.197427İstanbulBeşiktaş11B
    462161973-197412.05.197428İzmirGöztepe20G
    463161973-197419.05.197429İstanbulAnkaragücü10G
    464161973-197426.05.197430EskişehirEskişehirspor12M
    465171974-197508.09.19741TrabzonTrabzonspor10G
    466171974-197514.09.19742İstanbulSamsunspor32G
    467171974-197522.09.19743İstanbulZonguldakspor40G
    468171974-197529.09.19744İzmirAltay21G
    469171974-197506.10.19745İstanbulAdana Demirspor11B
    470171974-197513.10.19746KayseriKayserispor30G
    471171974-197519.10.19747İstanbulBoluspor22B
    472171974-197527.10.19748İstanbulGalatasaray00B
    473171974-197524.11.19749AdanaAdanaspor00B
    474171974-197507.12.197410İstanbulBursaspor22B
    475171974-197515.12.197411İstanbulBeşiktaş12M
    476171974-197522.12.197412İstanbulGöztepe71G
    477171974-197529.12.197413GiresunGiresunspor20G
    478171974-197505.01.197514İstanbulEskişehirspor11B
    479171974-197512.01.197515AnkaraAnkaragücü00B
    480171974-197502.02.197516İstanbulTrabzonspor10G
    481171974-197516.02.197517ZonguldakZonguldakspor10G
    482171974-197522.02.197518İstanbulAltay10G
    483171974-197502.03.197519AdanaAdana Demirspor11B
    484171974-197509.03.197520İstanbulKayserispor21G
    485171974-197516.03.197521BoluBoluspor11B
    486171974-197523.03.197522İstanbulGalatasaray10G
    487171974-197506.04.197523SamsunSamsunspor20G
    488171974-197513.04.197524İstanbulAnkaragücü11B
    489171974-197520.04.197525İstanbulAdanaspor01M
    490171974-197504.05.197526BursaBursaspor10G
    491171974-197511.05.197527İstanbulBeşiktaş00B
    492171974-197518.05.197528İzmirGöztepe11B
    493171974-197525.05.197529İstanbulGiresunspor10G
    494171974-197501.06.197530EskişehirEskişehirspor00B
    495181977-197827.08.19771İstanbulSamsunspor21G
    496181977-197803.09.19772İstanbulMersin İdman Yurdu52G
    497181977-197810.09.19773AnkaraAnkaragücü12M
    498181977-197825.09.19774İstanbulOrduspor20G
    499181977-197802.10.19775İstanbulGalatasaray20G
    500181977-197808.10.19776İstanbulAltay11B
    501181977-197817.10.19777AdanaAdanaspor30G
    502181977-197806.11.19778İstanbulBeşiktaş10G
    503181977-197820.11.19779DiyarbakırDiyarbakırspor22B
    504181977-197803.12.197710AnkaraBursaspor10G
    505181977-197810.12.197711AdanaAdana Demirspor31G
    506181977-197818.12.197712ZonguldakZonguldakspor10G
    507181977-197824.12.197713AnkaraEskişehirspor20G
    508181977-197801.01.197814BoluBoluspor01M
    509181977-197808.01.197815TrabzonTrabzonspor00B
    510181977-197819.02.197816SamsunSamsunspor23M
    511181977-197826.02.197817MersinMersin İdman Yurdu22B
    512181977-197805.03.197818İstanbulAnkaragücü20G
    513181977-197812.03.197819OrduOrduspor11B
    514181977-197819.03.197820İstanbulGalatasaray22B
    515181977-197826.03.197821İzmirAltay10G
    516181977-197802.04.197822İstanbulAdanaspor12M
    517181977-197809.04.197823İstanbulBeşiktaş10G
    518181977-197816.04.197824İstanbulDiyarbakırspor21G
    519181977-197823.04.197825BursaBursaspor10G
    520181977-197830.04.197826İstanbulAdana Demirspor10G
    521181977-197806.05.197827İstanbulZonguldakspor40G
    522181977-197814.05.197828EskişehirEskişehirspor11B
    523181977-197821.05.197829İstanbulBoluspor11B
    524181977-197828.05.197830İstanbulTrabzonspor01M
    525191982-198329.08.19821İstanbulAntalyaspor11B
    526191982-198312.09.19822İstanbulAdanaspor01M
    527191982-198319.09.19823İstanbulAltay20G
    528191982-198326.09.19824SamsunSamsunspor21G
    529191982-198303.10.19825İstanbulKocaelispor20G
    530191982-198310.10.19826İstanbulBeşiktaş10G
    531191982-198317.10.19827AnkaraAnkaragücü10G
    532191982-198323.10.19828İstanbulGaziantepspor10G
    533191982-198331.10.19829İstanbulSarıyer21G
    534191982-198321.11.198210AdanaAdana Demirspor10G
    535191982-198327.11.198211İstanbulTrabzonspor42G
    536191982-198305.12.198212SakaryaSakaryaspor11B
    537191982-198311.12.198213İstanbulZonguldakspor21G
    538191982-198319.12.198214MersinMersin İdman Yurdu00B
    539191982-198326.12.198215İstanbulGalatasaray10G
    540191982-198305.01.198316İstanbulBursaspor11B
    541191982-198309.01.198317BoluBoluspor00B
    542191982-198320.02.198318AntalyaAntalyaspor11B
    543191982-198306.03.198319İzmirAltay01M
    544191982-198313.03.198320İstanbulSamsunspor10G
    545191982-198320.03.198321KocaeliKocaelispor11B
    546191982-198326.03.198322İstanbulBeşiktaş11B
    547191982-198303.04.198323İstanbulAnkaragücü01M
    548191982-198310.04.198324GaziantepGaziantepspor10G
    549191982-198316.04.198325İstanbulSarıyer00B
    550191982-198327.04.198326İstanbulAdana Demirspor20G
    551191982-198301.05.198327AdanaAdanaspor00B
    552191982-198307.05.198328TrabzonTrabzonspor10G
    553191982-198315.05.198329İstanbulSakaryaspor30G
    554191982-198322.05.198330ZonguldakZonguldakspor00B
    555191982-198329.05.198331İstanbulMersin İdman Yurdu30G
    556191982-198305.06.198332İstanbulGalatasaray44B
    557191982-198312.06.198333BursaBursaspor21G
    558191982-198318.06.198334İstanbulBoluspor11B
    562201984-198526.08.19844ZonguldakZonguldakspor10G
    559201984-198502.09.19841MalatyaMalatyaspor00B
    560201984-198508.09.19842İstanbulAnkaragücü20G
    561201984-198515.09.19843İstanbulKocaelispor00B
    563201984-198523.09.19845İstanbulBursaspor10G
    564201984-198530.09.19846İstanbulGalatasaray11B
    565201984-198507.10.19847İstanbulDenizlispor70G
    566201984-198513.10.19848İstanbulAltay10G
    567201984-198520.10.19849İstanbulSarıyer33B
    568201984-198504.11.198410AnkaraGençlerbirliği11B
    569201984-198518.11.198411İstanbulTrabzonspor00B
    570201984-198525.11.198412SakaryaSakaryaspor02M
    571201984-198501.12.198413İstanbulEskişehirspor40G
    572201984-198509.12.198414BoluBoluspor10G
    573201984-198516.12.198415İstanbulBeşiktaş00B
    574201984-198523.12.198416İstanbulOrduspor22B
    575201984-198530.12.198417AntalyaAntalyaspor43G
    576201984-198520.01.198518İstanbulMalatyaspor61G
    577201984-198527.01.198519AnkaraAnkaragücü00B
    578201984-198503.02.198520BursaKocaelispor10G
    579201984-198509.02.198521İstanbulZonguldakspor50G
    580201984-198517.02.198522BursaBursaspor01M
    581201984-198503.03.198523İstanbulGalatasaray22B
    582201984-198510.03.198524DenizliDenizlispor00B
    583201984-198517.03.198525İzmirAltay22B
    584201984-198523.03.198526İstanbulSarıyer42G
    585201984-198507.04.198527İstanbulGençlerbirliği41G
    586201984-198514.04.198528TrabzonTrabzonspor11B
    587201984-198520.04.198529İstanbulSakaryaspor10G
    588201984-198505.05.198530EskişehirEskişehirspor10G
    589201984-198512.05.198531İstanbulBoluspor30G
    590201984-198520.05.198532İstanbulBeşiktaş22B
    591201984-198526.05.198533OrduOrduspor20G
    592201984-198502.06.198534İstanbulAntalyaspor31G
    593211988-198921.08.19881RizeRizespor50G
    594211988-198928.08.19882İstanbulAltay40G
    595211988-198904.09.19883KahramanmaraşKahramanmaraşspor00B
    596211988-198910.09.19884İstanbulSamsunspor00B
    597211988-198917.09.19885AdanaAdana Demirspor31G
    598211988-198924.09.19886İstanbulGalatasaray10G
    599211988-198902.10.19887TrabzonTrabzonspor00B
    600211988-198908.10.19888İstanbulAnkaragücü51G
    601211988-198916.10.19889İstanbulBeşiktaş02M
    602211988-198922.10.198810İstanbulEskişehirspor31G
    603211988-198929.10.198811İzmirKarşıyaka21G
    604211988-198905.11.198812İstanbulSakaryaspor20G
    605211988-198913.11.198813MalatyaMalatyaspor11B
    606211988-198920.11.198814İstanbulBoluspor42G
    607211988-198926.11.198815AdanaAdanaspor31G
    608211988-198911.12.198816İstanbulBursaspor31G
    609211988-198918.12.198817KonyaKonyaspor51G
    610211988-198925.12.198818İstanbulSarıyer32G
    611211988-198921.01.198919İstanbulRizespor30G
    612211988-198929.01.198920İzmirAltay30G
    613211988-198905.02.198921İstanbulKahramanmaraşspor41G
    614211988-198912.02.198922SamsunSamsunsporHükmenHükmenG
    615211988-198919.02.198923İstanbulAdana Demirspor60G
    616211988-198905.03.198924İstanbulTrabzonspor51G
    617211988-198912.03.198925AnkaraAnkaragücü11B
    618211988-198918.03.198926İstanbulBeşiktaş21G
    619211988-198925.03.198927EskişehirEskişehirspor72G
    620211988-198902.04.198928İstanbulKarşıyaka20G
    621211988-198916.04.198929SakaryaSakaryaspor41G
    622211988-198923.04.198930İstanbulMalatyaspor61G
    623211988-198930.04.198931BoluBoluspor20G
    624211988-198913.05.198932İstanbulAdanaspor10G
    625211988-198917.05.198933İstanbulGalatasaray11B
    626211988-198928.05.198934BursaBursaspor10G
    627211988-198903.06.198935İstanbulKonyaspor41G
    628211988-198911.06.198936İstanbulSarıyer43G
    629221995-199612.08.19951İstanbulKarşıyaka40G
    630221995-199619.08.19952EskişehirEskişehirspor21G
    631221995-199627.08.19953İstanbulAnkaragücü20G
    632221995-199609.09.19954GaziantepGaziantepspor22B
    633221995-199616.09.19955İstanbulBursaspor11B
    634221995-199623.09.19956KocaeliKocaelispor10G
    635221995-199630.09.19957İstanbulBeşiktaş20G
    636221995-199614.10.19958İstanbulDenizlispor00B
    637221995-199622.10.19959İstanbulGalatasaray31G
    638221995-199627.10.199510İzmirAltay10G
    639221995-199604.11.199511İstanbulKayserispor21G
    640221995-199618.11.199512AnkaraGençlerbirliği13M
    641221995-199625.11.199513İstanbulAntalyaspor31G
    642221995-199603.12.199514SamsunSamsunspor30G
    643221995-199609.12.199515İstanbulTrabzonspor31G
    644221995-199616.12.199516İstanbulİstanbulspor21G
    645221995-199623.12.199517İstanbulVanspor30G
    646221995-199627.01.199618İzmirKarşıyaka10G
    647221995-199604.02.199619İstanbulEskişehirspor60G
    648221995-199610.02.199620AnkaraAnkaragücü30G
    649221995-199617.02.199621İstanbulGaziantepspor10G
    650221995-199623.02.199622BursaBursaspor00B
    651221995-199603.03.199623İstanbulKocaelispor40G
    652221995-199610.03.199624İstanbulBeşiktaş21G
    653221995-199617.03.199625DenizliDenizlispor20G
    654221995-199622.03.199626İstanbulGalatasaray02M
    655221995-199630.03.199627İstanbulAltay22B
    656221995-199607.04.199628KayseriKayserispor31G
    657221995-199614.04.199629İstanbulGençlerbirliği00B
    658221995-199621.04.199630AntalyaAntalyaspor10G
    659221995-199628.04.199631İstanbulSamsunspor10G
    660221995-199605.05.199632TrabzonTrabzonspor21G
    661221995-199612.05.199633İstanbulİstanbulspor20G
    662221995-199619.05.199634VanVanspor30G
    663232000-200111.08.20001KocaeliKocaelispor40G
    664232000-200120.08.20002İstanbulİstanbulspor20G
    665232000-200126.08.20003AnkaraGençlerbirliği13M
    666232000-200110.09.20004İstanbulSiirtspor42G
    667232000-200116.09.20005İstanbulBeşiktaş03M
    668232000-200124.09.20006İstanbulYozgatspor31G
    669232000-200101.10.20007AntalyaAntalyaspor10G
    670232000-200115.10.20008İstanbulRizespor10G
    671232000-200120.10.20009AdanaAdanaspor11B
    672232000-200127.10.200010İstanbulDenizlispor52G
    673232000-200105.11.200011İstanbulAnkaragücü51G
    674232000-200110.11.200012GaziantepGaziantepspor12M
    675232000-200119.11.200013İstanbulTrabzonspor52G
    676232000-200126.11.200014İstanbulGalatasaray00B
    677232000-200103.12.200015İstanbulErzurumspor42G
    678232000-200109.12.200016BursaBursaspor22B
    679232000-200115.12.200017İstanbulSamsunspor21G
    680232000-200122.12.200018İstanbulKocaelispor40G
    681232000-200104.02.200119İstanbulİstanbulspor21G
    682232000-200111.02.200120İstanbulGençlerbirliği30G
    683232000-200117.02.200121SiirtSiirtspor40G
    684232000-200124.02.200122İstanbulBeşiktaş31G
    685232000-200103.03.200123YozgatYozgatspor32G
    686232000-200111.03.200124İstanbulAntalyaspor21G
    687232000-200117.03.200125RizeRizespor11B
    688232000-200101.04.200126İstanbulAdanaspor40G
    689232000-200107.04.200127DenizliDenizlispor12M
    690232000-200115.04.200128AnkaraAnkaragücü12M
    691232000-200121.04.200129İstanbulGaziantepspor43G
    692232000-200129.04.200130TrabzonTrabzonspor01M
    693232000-200106.05.200131İstanbulGalatasaray21G
    694232000-200113.05.200132ErzurumErzurumspor21G
    695232000-200120.05.200133İstanbulBursaspor20G
    696232000-200126.05.200134SamsunSamsunspor31G
    697242003-200410.08.20031İstanbulİstanbulspor03M
    698242003-200415.08.20032TrabzonTrabzonspor10G
    699242003-200423.08.20033İstanbulElazığspor71G
    700242003-200430.08.20034DiyarbakırDiyarbakırspor21G
    701242003-200414.09.20035İstanbulGaziantepspor31G
    702242003-200421.09.20036İstanbulGalatasaray22B
    703242003-200427.09.20037İstanbulGençlerbirliği10G
    704242003-200403.10.20038KonyaKonyaspor42G
    705242003-200419.10.20039BursaBursaspor22B
    706242003-200424.10.200310İstanbulAdanaspor30G
    707242003-200402.11.200311TrabzonAkçeabat Sebatspor11B
    708242003-200423.11.200312SamsunSamsunspor03M
    709242003-200430.11.200313İstanbulBeşiktaş22B
    710242003-200407.12.200314AnkaraAnkaragücü41G
    711242003-200413.12.200315İstanbulDenizlispor20G
    712242003-200421.12.200316MalatyaMalatyaspor22B
    713242003-200418.01.200417İstanbulRizespor41G
    714242003-200425.01.200418İstanbulİstanbulspor10G
    715242003-200401.02.200419İstanbulTrabzonspor31G
    716242003-200407.02.200420ElazığElazığspor10G
    717242003-200415.02.200421İstanbulDiyarbakırspor22B
    718242003-200422.02.200422GaziantepGaziantepspor51G
    719242003-200429.02.200423İstanbulGalatasaray21G
    720242003-200406.03.200424AnkaraGençlerbirliği10G
    721242003-200413.03.200425İstanbulKonyaspor52G
    722242003-200421.03.200426İstanbulBursaspor31G
    723242003-200427.03.200427AdanaAdanaspor21G
    724242003-200403.04.200428İstanbulAkçeabat Sebatspor42G
    725242003-200409.04.200429RizeRizespor01M
    726242003-200418.04.200430İstanbulSamsunspor11B
    727242003-200425.04.200431İstanbulBeşiktaş31G
    728242003-200401.05.200432İstanbulAnkaragücü31G
    729242003-200409.05.200433DenizliDenizlispor40G
    730242003-200414.05.200434İstanbulMalatyaspor24M
    731252004-200506.08.20041RizeRizespor22B
    732252004-200514.08.20042İstanbulSamsunspor21G
    733252004-200521.08.20043İstanbulİstanbulspor30G
    734252004-200528.08.20044KayseriKayserispor20G
    735252004-200511.09.20045TrabzonAkçeabat Sebatspor41G
    736252004-200518.09.20046İstanbulMalatyaspor31G
    737252004-200524.09.20047AnkaraGençlerbirliği21G
    738252004-200502.10.20048İstanbulDenizlispor20G
    739252004-200516.10.20049GaziantepGaziantepspor10G
    740252004-200524.10.200410İstanbulSakaryaspor60G
    741252004-200530.10.200411İstanbulBeşiktaş12M
    742252004-200506.11.200412İstanbulAnkaraspor10G
    743252004-200520.11.200413TrabzonTrabzonspor20G
    744252004-200527.11.200414İstanbulDiyarbakırspor30G
    745252004-200503.12.200415İstanbulAnkaragücü50G
    746252004-200512.12.200416İstanbulGalatasaray01M
    747252004-200518.12.200417İstanbulKonyaspor30G
    748252004-200530.01.200518İstanbulRizespor20G
    749252004-200505.02.200519SamsunSamsunspor11B
    750252004-200513.02.200520İstanbulİstanbulspor40G
    751252004-200520.02.200521İstanbulKayserispor70G
    752252004-200527.02.200522İstanbulAkçeabat Sebatspor20G
    753252004-200506.03.200523MalatyaMalatyaspor20G
    754252004-200513.03.200524İstanbulGençlerbirliği32G
    755252004-200518.03.200525DenizliDenizlispor02M
    756252004-200502.04.200526İstanbulGaziantepspor20G
    757252004-200509.04.200527SakaryaSakaryaspor10G
    758252004-200517.04.200528İstanbulBeşiktaş34M
    759252004-200524.04.200529AnkaraAnkaraspor10G
    760252004-200530.04.200530İstanbulTrabzonspor21G
    761252004-200507.05.200531DiyarbakırDiyarbakırspor20G
    762252004-200515.05.200532AnkaraAnkaragücü01M
    763252004-200522.05.200533İstanbulGalatasaray10G
    764252004-200527.05.200534KonyaKonyaspor24M
    765262006-200705.08.20061İstanbulErciyesspor60G
    766262006-200712.08.20062AnkaraGençlerbirliği20G
    767262006-200719.08.20063İstanbulRizespor21G
    768262006-200727.08.20064SakaryaSakaryaspor12M
    769262006-200709.09.20065İstanbulAntalyaspor42G
    770262006-200717.09.20066SivasSivasspor11B
    771262006-200722.09.20067KonyaKonyaspor10G
    772262006-200701.10.20068İstanbulBursaspor01M
    773262006-200715.10.20069AnkaraAnkaraspor22B
    774262006-200722.10.200610İstanbulKayserispor41G
    775262006-200729.10.200611ManisaManisaspor32G
    776262006-200703.11.200612İstanbulGaziantepspor41G
    777262006-200710.11.200613DenizliDenizlispor00B
    778262006-200719.11.200614İstanbulBeşiktaş00B
    779262006-200726.11.200615TrabzonTrabzonspor21G
    780262006-200703.12.200616İstanbulGalatasaray21G
    781262006-200708.12.200617AnkaraAnkaragücü10G
    782262006-200726.01.200718KayseriErciyesspor11B
    783262006-200702.02.200719İstanbulGençlerbirliği21G
    784262006-200710.02.200720RizeRizespor12M
    785262006-200718.02.200721İstanbulSakaryaspor10G
    786262006-200725.02.200722AntalyaAntalyaspor01M
    787262006-200704.03.200723İstanbulSivasspor22B
    788262006-200710.03.200724İstanbulKonyaspor30G
    789262006-200717.03.200725BursaBursaspor40G
    790262006-200701.04.200726İstanbulAnkaraspor21G
    791262006-200707.04.200727KayseriKayserispor22B
    792262006-200715.04.200728İstanbulManisaspor00B
    793262006-200720.04.200729GaziantepGaziantepspor20G
    794262006-200729.04.200730İstanbulDenizlispor22B
    795262006-200705.05.200731İstanbulBeşiktaş10G
    796262006-200713.05.200732İstanbulTrabzonspor22B
    797262006-200719.05.200733İstanbulGalatasaray21G
    798262006-200726.05.200734İstanbulAnkaragücü31G
    799272010-201115.08.20101İstanbulAntalyaspor40G
    800272010-201123.08.20102TrabzonTrabzonspor23M
    801272010-201129.08.20103İstanbulManisaspor42G
    802272010-201111.09.20104KayseriKayserispor02M
    803272010-201119.09.20105İstanbulBeşiktaş11B
    804272010-201127.09.20106İstanbulKasımpaşa62G
    805272010-201102.10.20107İstanbulGençlerbirliği30G
    806272010-201118.10.20108KonyaKonyaspor41G
    807272010-201124.10.20109İstanbulGalatasaray00B
    808272010-201129.10.201010BursaBursaspor11B
    809272010-201106.11.201011İstanbulEskişehirspor42G
    810272010-201113.11.201012GaziantepGaziantepspor12M
    811272010-201122.11.201013İstanbulBucaspor52G
    812272010-201127.11.201014İstanbulBaşakşehir10G
    813272010-201105.12.201015İstanbulKarabükspor21G
    814272010-201112.12.201016AnkaraAnkaragücü12M
    815272010-201118.12.201017İstanbulSivasspor10G
    816272010-201122.01.201118AntalyaAntalyaspor10G
    817272010-201130.01.201119İstanbulTrabzonspor20G
    818272010-201105.02.201120ManisaManisaspor31G
    819272010-201114.02.201121İstanbulKayserispor20G
    820272010-201120.02.201122İstanbulBeşiktaş42G
    821272010-201126.02.201123İstanbulKasımpaşa20G
    822272010-201107.03.201124AnkaraGençlerbirliği42G
    823272010-201113.03.201125İstanbulKonyaspor20G
    824272010-201118.03.201126İstanbulGalatasaray21G
    825272010-201103.04.201127İstanbulBursaspor00B
    826272010-201109.04.201128EskişehirEskişehirspor31G
    827272010-201116.04.201129İstanbulGaziantepspor10G
    828272010-201124.04.201130İzmirBucaspor53G
    829272010-201101.05.201131İstanbulBaşakşehir20G
    830272010-201108.05.201132KarabükKarabükspor10G
    831272010-201115.05.201133İstanbulAnkaragücü60G
    832272010-201122.05.201134SivasSivasspor43G
    833282013-201417.08.20131KonyaKonyaspor23M
    834282013-201424.08.20132İstanbulEskişehirspor10G
    835282013-201431.08.20133İstanbulSivasspor52G
    836282013-201416.09.20134İstanbulKasımpaşa32G
    837282013-201421.09.20135İstanbulElazığspor40G
    838282013-201429.09.20136AnkaraGençlerbirliği10G
    839282013-201406.10.20137İstanbulTrabzonspor00B
    840282013-201420.10.20138KayseriErciyesspor21G
    841282013-201425.10.20139İstanbulGaziantepspor31G
    842282013-201402.11.201310BursaBursaspor32G
    843282013-201410.11.201311İstanbulGalatasaray20G
    844282013-201424.11.201312AntalyaAntalyaspor21G
    845282013-201430.11.201313İstanbulBeşiktaş33B
    846282013-201407.12.201314RizeRizespor21G
    847282013-201413.12.201315İstanbulAkhisarspor40G
    848282013-201422.12.201316KarabükKarabükspor12M
    849282013-201429.12.201317İstanbulKayserispor51G
    850282013-201427.01.201418İstanbulKonyaspor21G
    851282013-201401.02.201419EskişehirEskişehirspor12M
    852282013-201409.02.201420SivasSivasspor02M
    853282013-201416.02.201421İstanbulKasımpaşa21G
    854282013-201424.02.201422ElazığElazığspor11B
    855282013-201401.03.201423İstanbulGençlerbirliği20G
    856282013-201410.03.201424TrabzonTrabzonsporHükmenHükmenG
    857282013-201416.03.201425İstanbulErciyesspor21G
    858282013-201424.03.201426GaziantepGaziantepspor30G
    859282013-201431.03.201427İstanbulBursaspor30G
    860282013-201406.04.201428İstanbulGalatasaray01M
    861282013-201413.04.201429İstanbulAntalyaspor41G
    862282013-201420.04.201430İstanbulBeşiktaş11B
    863282013-201427.04.201431İstanbulRizespor00B
    864282013-201404.05.201432ManisaAkhisarspor13M
    865282013-201409.05.201433İstanbulKarabükspor40G
    866282013-201416.05.201434KayseriKayserispor20G