Etiket: Hüseyin Kozluca

  • Fenerbahçe Basketbolunun Kuruluşu XVI

    Fenerbahçe Basketbolunun Kuruluşu XVI

    Kadim bir metinle karşınızdayız… Cem Atabeyoğlu ve Muhtar Sencer’in, Fenerbahçe’de basketbol takımını meydana getirmesinin hikayesi… Cem Atabeyoğlu anlatıyor: Fenerbahçe Basketbolunun Kuruluşu XVI

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    İdeal Arkadaşım Muhtar Sencer

    Bugün Fenerbahçe kulübünde bir basketbol şubesi varsa ve bu şube Sarı-Lacivert renkleri dorukta dalgalandırıyorsa, bunu Muhtar Sencer’e borçlu olduğumuzu daima hatırlamalıyız. O yalnız Fenerbahçe Kulübü’nde değil, Türk basketbol tarihinde de anıtlaşmış bir isim olarak daima yaşamalıdır ve yaşayacaktır da.

    Bu candan arkadaşımın, bu idealist insanın, bu büyük Fenerbahçelinin aziz hatırasını, bu davada daha ilk günlerden itibaren onunla omuz omuza çalışmış ve çarpışmış bir arkadaşı olmanın hazzı ve gururu içinde saygıyla anıyorum. Ve ona şu satırlarımla seslenmek istiyorum:

    “Büyük eserin Fenerbahçe basketbolu bugün doruklardadır, tertemiz adın Fenerbahçe’nin modern spor salonunda, aziz hatıran gönüllerimizde yaşamaktadır. Rumelihisarı’ndaki kabrinde nur içinde yat, huzur içinde uyu sevgili Muhtar”

    Birkaç yıl peş peşe, Fenerbahçe basketbol takımı sezonu, onun kabrini ziyaret ederek açmıştı. Ne güzel bir olaydı bu. Onun kabri başında, bugünkü Fenerbahçeli basketbolculara Muhtar Sencer’i anlatmak ve tanıtmak şerefi de bana düşmüştü. Ne büyük bir hazla ve heyecanla yerine getirmiştim bu görevi. Onu, bugünün basketbolcularına, ilk takımlarımızla uğraşırken birlikte duyduğumuz heyecan içinde anlatmaya çalışmıştım hep. Ve onu Fenerbahçeli basketbolcularla birlikte kabri başında anarken sevgili Muhtar Sencer’in o tertemiz ruhunun nasıl şad olduğunu izaha gerek var mıdır acaba?

    Biz’den Sonrası

    Kişiler fanidir, kuruluşlar ve eserleri ise ebedi.

    Benden kısa bir süre sonra Muhtar Sencer de koptu, kendi eliyle kurup, yoktan var ettiği basketbol şubesinin başından. Sonsuza doğru giden ve varış ipi bulunmayan bu bayrak yarışında stafet, elden ele geçirilecekti.

    Bizler, bu kutsal stafeti kimseden teslim almamıştık. “İlk adamlar” olarak başlamıştık yarışa. Onu, zamanı gelince başka ellere teslim etmiştik. Sonra yarışı onlar sürdürmüşler ve zamanı geldiğinde onlar da başka ellere aktarmışlardı.

    Muhtar, kırgın ve hatta küskün olarak gitti. Almanya’ya yerleşti, orada senelerce kaldı. Ben, şeklen Fenerbahçe basketbolunun dışındaydım ama her zaman en yakınında hatta ta içindeydim. Fenerbahçe basketbolunun başarılarını mektuplarıma ona yazıyordum. Başarısız yıllarda ise bu konuda ona karşı suskun kalmayı yeğliyordum.

    Bizlerden sonra Enis Sine’ler, Sedat Bayur’lar, Bülent Büyükyüksel’ler, Emin Cankurtaran’lar, Nejat Ekit’ler, Ali Şen’ler, Erol Demiroma’lar, Saffet Aktarı’lar, Güner Yalçıner’ler, Hüseyin Kozluca’lar, Altan Dinçer’ler, Erdal Poyrazoğlu’lar, Engin Berker’ler, Mete Yalçın’lar, Mesut Dizdar’lar, Ferhan Baras’lar bu stafeti taşıdılar, şerefle ve fedakârlıkla.

    Aralarından basketbol yöneticiliği ile başlayıp Fenerbahçe Kulübü Başkanlığı’na kadar yükselenler oldu. Emin Cankurtaran ve Ali Şen kardeşlerim gibi.

    Fenerbahçe basketboluna hizmet eden bu isimleri burada sevgiyle, takdirle ve saygıyla anmak isterim. Himmetleriyle var olsunlar.

    Cem ATABEYOĞLU

    (SON)

  • Fenerbahçe Basketbolunun Kuruluşu XIV

    Fenerbahçe Basketbolunun Kuruluşu XIV

    Kadim bir metinle karşınızdayız… Cem Atabeyoğlu ve Muhtar Sencer’in, Fenerbahçe’de basketbol takımını meydana getirmesinin hikayesi… Cem Atabeyoğlu anlatıyor: Fenerbahçe Basketbolunun Kuruluşu XIV

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Bir Müthiş Genç Takım

    Bu sıralarda Kadıköy Halkevi Spor Salonu’nda genç bir idealist ortaya çıkmıştı. Önder Dai idi adı. Daha delikanlı çağındayken Kadıköy’den ve Haydarpaşa Lisesi’nden topladığı gençlerle bir genç takım ve bir de yıldız takım ortaya çıkarmıştı. Önder Dai, Fenerbahçe basketbolu için gerçekten de pek büyük bir kazanç olmuştu. Onun tamamen kişisel çabalarıyla ortaya çıkardığı yıldız takımı kısa zamanda Teşvik Turnuvası birincisi ve lig ikincisi olurken, Genç takım daha ilk yılında İstanbul ve Türkiye şampiyonluklarını kazanmıştı.

    İşte bu genç takımın doğuşu günlerinde sevgili Önder Dai bir gün evime kadar gelerek, beni genç takımın bir maçına çağırmıştı. Bu arada şunu da eklemişti: “Hele bir gencim var, bilhassa onu görmenizi çok isterim ağabey” demişti.

    Ona inancım sonsuzdu. Hemen o hafta Genç takımın maçına gittim Kadıköy’e. Takımda, dal gibi, bir solak çocuk vardı. Boyundan da, yaşından da büyük şeyler yapıyordu sahada. Önder’e sormaktan kendimi alamadım: “Kim bu dal gibi solak çocuk?” dedim.

    Gülümseyerek baktı yüzüme: “Size bahsettiğim çocuk o ağabey” diye konuştu ve bilgi verdi. “Adı Can. Büyük bir yetenek”

    Önder’in sırtını okşayıp şöyle konuştuğumu hatırlıyorum: “Allah bu çocuğa basketbolcu olması için her şeyi vermiş. Üstelik seni de vermiş. Aman ona dikkat et. Allah nazardan saklasın”

    Önder Dai’nin elinde, o dal gibi vücutlu küçük solak fakat büyük yetenek, kısa zamanda koskoca bir Can Bartu olarak ortaya çıkacaktı.

    Can Bartu, Gündüz Erkan, Ertan Trak, Fahrettin Gökmenoğlu, Eldebran Ülserin gibi genç değerlerin yer aldıkları genç takımın ardından gelen yılız takımında da iki büyük yıldız adayı göze çarpıyordu. Hüseyin Kozluca ve Birol Pekel.

    İlginçtir, Önder Dai’nin usta ellerinden geçen bu çocukların hemen hepsi milli takıma kadar yükselecekler, aralarından ikisi, basketbol potaları altında başlayan başarılarını daha sonra futbol alanlarına da taşıyacaklar ve yıldız birer futbolcu olarak da parlayacaklardı. Bunlar, Can Bartu ile Birol Pekel idiler.

    Can Bartu, bir süre basketbolunu futbolla birlikte götürmüştü Fenerbahçe’de. Futbol maçından çıkıp basketbol maçına yetiştiği çok olmuştu. Bir Vefa maçında attığı iki golle takımını galibiyete götürdükten sonra kramponları ayakkabılarını İnönü Stadı’nda çıkarıp koşa koşa Spor ve Sergi Sarayı’na gelmiş ve orada ketslerini giyip yine Sarı-Lacivert forma altında sahaya fırlamıştı. Ve bu maçta da Fenerbahçe’nin Galatasaray’ı yenmesinde en büyük etken olmuştu.

    Her zaman söylerim, yine tekrar edeyim; Can Bartu, futbolda Avrupa çapında bir üne ve klasa erişmiştir, şayet basketbola ısrar etseydi dünya çapında bir basketbolcu olurdu.

    Can Bartu uzak mesafelerden attığı jump-shoot’lardaki büyük isabetiyle de müthişti. Bugünkü “üç sayı”lar o günlerde de geçerli olsaydı, onun sayı rekorlarını kimse kıramazdı. Ne yazık ki Can, basketbolun gerçekten çok şanssız bir döneminde potaların altına geldi. Futbolda ise para ve dolayısıyla istikbal vardı. Ekonomik koşular onu potalardan yeşil sahalara çekti. Fenerbahçe kulübü ile profesyonel futbolcu olarak mukavele imzalarken basketboldan koptu maalesef. Basketbol ve basketbolcu bugünkü maddi imkânlara sahip olsaydı, onu çok sevdiğini gayet iyi bildiğim basketboldan hiçbir kuvvet ayıramazdı.

    Önder Dai’nin yetiştirdiği, 1954-1955 İstanbul ve Türkiye şampiyonluklarını kazanan o namağlup genç takımı kadar güzel basketbol oynayan bir takımı, yarım yüz yılı aşkın basketbol yaşamım içinde pek az gördüğümü söylesem, hiç de mübalağa etmiş olmam. İzlerken insana estetik bir zevk veren bir takımdı o. Estetik güzellik ile büyük basketbol hırsını o gencecik bünyesi içinde nasıl adapte edebilmişti bu genç takım. Anlaşılır gibi değil. O takımı hatırlamak bile insana büyük zevk veriyor bugün.

    Sevgili Önder Dai, bugün bembeyaz olmuş saçlarıyla tanınmış bir hekim. Mesleğinde de başarılı. Basketbol maçlarının sürekli takipçisi bugün de. Fakat benim gözümde hala o unutulmaz genç takımın filiz gibi antrenörüdür Önder. Mesleği olan hekimlikteki başarısı muhakkak. Fakat onun basketboldaki başarılarını asla unutamıyorum ben. Hele Fenerbahçe’ye hizmetlerini asla.

    Cem ATABEYOĞLU

    (DEVAM EDECEK)

  • Basketbolda İlk Türkiye Kupası

    Basketbolda İlk Türkiye Kupası

    Fenerbahçe, basketbolda ilk Türkiye Kupası şampiyonluğunu 1967 yılında yaşadı. Tapfereritter yarım asırı aşkın bir şampiyonluk hikayesi ile karşınızda…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    21 Mayıs 1967

    1966-1967 sezonu yeni bir soluk Türk basketbolunda. O zamana kadar sadece yerel ligler ve sonrasında Türkiye Şampiyonası düzenlenirken, o sezon hem “Deplasmanlı Türkiye Ligi” hem de “Türkiye Kupası” ihdas edilmiş.. 

    Lige katılım koşulları futboldaki Milli Küme ve (1959’dan sonraki) Milli Lig’in ilk sezonlarından farklı değil: Sporda en ileri vaziyetteki üç şehrin (İstanbul, Ankara ve İzmir) en başarılı takımları Lige dahil olmuş. Üç büyük şehir ile diğer şehirler arasındaki klas farkı kapanana kadar bu böyle olacak. 

    Türkiye Kupası’nda ise diğer vilayetlerden takımlar var, ancak “Deplasmanlı Lig”den daha az” deplasmanlı”.. İstanbul, Ankara ve İzmir, Anadolu kendi arasında elemeli oynuyor maçlarını. Fenerbahçe yenmesi gereken kim varsa onları yenip İstanbul birincisi oluyor: 3 Nisan’da İstanbul Grubu çeyrek finalinde İTÜ’yü 100-72, 4 Nisan’da yarı finalde Beşiktaş’ı 74-59 ve 5 Nisan’da finalde Galatasaray’ı 76-73’le safdışı bırakıyor Sarı Kanaryalar. 

    Yarı final eşleşmeleri şöyle: (İstanbul grubu birincisi) Fenerbahçe-(İzmir grubu birincisi) Altınordu ve (Ankara grubu birincisi) Muhafızgücü-(Anadolu grubu birincisi) Adana Karataş…

    O sezonun Lig şampiyonu Altınordu, 12 Nisan’da İzmir’deki ilk maçta 86-75 yeniyor Fenerbahçe’yi. Fenerbahçe’nin finale çıkabilmesi için rövanşta 12 fark atması lazım. İlk maçta 31 sayı atan Hüseyin Kozluca mağlubiyeti engelleyemese de, 19 Nisan’daki rövanşta 32 sayı attığı gibi takım arkadaşları da ona eşlik ediyor ve 88-71’lik galibiyet Fenerbahçe’yi finale taşıyor. 

    Final Maçı

    Final de yarı final gibi iki ayaklı. Rakip Muhafızgücü (askerliğini yapan basketbolcuları bünyesinde bulunduran dönemin kudretli kulübü).. 26 Nisan’da İstanbul’da oynanan ilk karşılaşmayı Fenerbahçe avantajlı bir skorla kazanıyor: 84-67.

    Kadro ve attıkları sayılar şu şekilde: Erdal Poyrazoğlu 24, Barış Küce 19, Ferhan Baras 19, Hüseyin Kozluca 18, Mehmet Baturalp 4, Güner Yalçıner.

    21 Mayıs’ta Ankara’da  oynanan rövanşta Muhafızgücü’nün 76-65’lik galibiyeti yetmiyor. Fenerbahçe’nin bu maçtaki kadrosu ve attıkları sayılar şu şekilde: Ferhan Baras 23, Barış Küce 19, Hüseyin Kozluca 10, Güner Yalçıner 10, Mehmet Baturalp 3.

    Fenerbahçe ilk kez düzenlenen Türkiye Kupası’nda şampiyon oluyor ve bir sonraki sezon da Türkiye’yi Avrupa Kupa Galipleri Kupası’nda temsil etmeye hak kazanıyor.

    Tapfereritter / Basketbolda İlk Türkiye Kupası

    Basketbolda İlk Türkiye Kupası
  • 2 Mayıs 1965 : Fenerbahçe Basketbolda Üçüncü Kez Türkiye Şampiyonu

    Fenerbahçe erkek basketbol takımı, 10 maçlık Türkiye Şampiyonası’nın ikinci ayağının oynandığı İzmir’de 2 Mayıs 1965 tarihinde Deniz Harp Okulu’nu 84-77 yenerek tarihinde üçüncü kez Türkiye şampiyonu oldu. Şampiyon Fenerbahçe’nin ardından İTÜ, Kolejliler, Galatasaray, Altınordu ve Deniz Harp Okulu sıralandılar.

    Fenerbahçe bu şampiyonluğu da daha öncekiler (1957 ve 1959) gibi namağlup kazanmıştı. Sarı-lacivertliler, basketbolda Türkiye şampiyonu olabilmek için ilginç bir şekilde hiç yenilmemek zorundaydı, zira ikili ya da üçlü averaj hesapları hiç Fenerbahçe’ye yaramamıştı. 1954, 1958, 1964 ve 1966’da küçük averaj farklarıyla, 1955 ve 1956’da ise tek yenilgiyle şampiyonluğa veda etmişti Sarı Kanaryalar..

    Bu Şampiyonada ise, ilk defa son maça gelmeden şampiyonluğunu ilan etmişti Fenerbahçe. Nitekim, 14-18 Nisan’da İstanbul Spor ve Sergi Sarayı’ndaki ilk yarı maçlarında sırasıyla İTÜ’yü 86-69, Altınordu’yu 93-75, Galatasaray’ı 82-62, (Ankara TED) Kolejliler’i 86-62 ve Deniz Harp Okulu’nu 106-62 yenerek adeta rakipsiz olduğunu göstermiş, 28 Nisan-2 Mayıs’ta İzmir’de düzenlenen ikinci yarıda da hız kesmemişti. İTÜ’yü 63-58 ve Altınordu’yu 70-63 yendikten sonra Galatasaray’ı antrenman havasında 86-67 yenerek İzmirli taraftarların büyük tezahüratları altında şampiyonluğunu garantilemişti.

    Formaliteye dönüşen son iki maçta da ritmini kaybetmeyen Sarı-lacivertliler; önce Kolejliler’i 67-50, ardından (askerlik görevini ifa eden basketbolculardan kurulu) Deniz Harp Okulu’nu 84-77 mağlup ederek Türkiye Basketbol Şampiyonaları tarihinde 10’da 10 yapan tek takım olmuşlardı. Sarı-lacivertli basketbolcular ayrıca ilk kez İzmir’de kupa kaldırıyorlardı.  

    Fenerbahçe’nin şampiyonluk kupasını kaldırdığı bu maçta Erdal Poyrazoğlu 39, İlker Esel 11, Mehmet Baturalp 10, Hüseyin Kozluca 7, Tuncer Kobaner 5, Oktay Okan 4, Güner Yalçıner 4, Engin Muratoğlu 2 ve Ferhan Baras 2 sayı kaydetmişlerdi. Kupa töreninde Samim Göreç “en iyi antrenör”, Tuncer Kobaner ise “en centilmen oyuncu” ödüllerine layık görülmüşlerdi. Fenerbahçe ise tarihinde ikinci kez Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası’nda oynamaya hak kazanmıştı.

    Nihayetinde Fenerbahçe müzesinin kupalarla dolup taştığı bir başka sezon olmuştu 1964-65… Futbol, atletizm (erkek), kürek (kürek) ve yelken takımlarının Türkiye, boks, kros ve atletizm (kız) takımlarının İstanbul şampiyonluklarının yanına bir büyük şampiyonluk daha eklenmişti..

    Tapfereritter

  • Basketbolda Üçüncü Kez Türkiye Şampiyonu

    Basketbolda Üçüncü Kez Türkiye Şampiyonu

    Fenerbahçe erkek basketbol takımı, 10 maçlık Türkiye Şampiyonası’nın ikinci ayağının oynandığı İzmir’de 2 Mayıs 1965 tarihinde Deniz Harp Okulu’nu 84-77 yenerek basketbolda üçüncü kez Türkiye şampiyonu oldu. Şampiyon Fenerbahçe’nin ardından İTÜ, Kolejliler, Galatasaray, Altınordu ve Deniz Harp Okulu sıralandılar.

    Yine Namağlup

    Fenerbahçe bu şampiyonluğu da daha öncekiler (1957 ve 1959) gibi namağlup kazanmıştı. Sarı-lacivertliler, basketbolda Türkiye şampiyonu olabilmek için ilginç bir şekilde hiç yenilmemek zorundaydı. Zira ikili ya da üçlü averaj hesapları hiç Fenerbahçe’ye yaramamıştı. 1954, 1958, 1964 ve 1966’da küçük averaj farklarıyla, 1955 ve 1956’da ise tek yenilgiyle şampiyonluğa veda etmişti Sarı Kanaryalar..

    Bu Şampiyonada ise, ilk defa son maça gelmeden şampiyonluğunu ilan etmişti Fenerbahçe. Nitekim, 14-18 Nisan’da İstanbul Spor ve Sergi Sarayı’ndaki ilk yarı maçlarında sırasıyla İTÜ’yü 86-69, Altınordu’yu 93-75, Galatasaray’ı 82-62, (Ankara TED) Kolejliler’i 86-62 ve Deniz Harp Okulu’nu 106-62 yenerek adeta rakipsiz olduğunu göstermişti. 28 Nisan-2 Mayıs’ta İzmir’de düzenlenen ikinci yarıda da hız kesmemişti. İTÜ’yü 63-58 ve Altınordu’yu 70-63 yendikten sonra Galatasaray’ı antrenman havasında 86-67 yenerek İzmirli taraftarların büyük tezahüratları altında şampiyonluğunu garantilemişti.

    Formaliteye dönüşen son iki maçta da ritmini kaybetmeyen Sarı-lacivertliler; önce Kolejliler’i 67-50, ardından (askerlik görevini ifa eden basketbolculardan kurulu) Deniz Harp Okulu’nu 84-77 mağlup ederek Türkiye Basketbol Şampiyonaları tarihinde 10’da 10 yapan tek takım olmuşlardı. Sarı-lacivertli basketbolcular ayrıca ilk kez İzmir’de kupa kaldırıyorlardı.  

    Fenerbahçe’nin şampiyonluk kupasını kaldırdığı bu maçta Erdal Poyrazoğlu 39, İlker Esel 11, Mehmet Baturalp 10, Hüseyin Kozluca 7, Tuncer Kobaner 5, Oktay Okan 4, Güner Yalçıner 4, Engin Muratoğlu 2 ve Ferhan Baras 2 sayı kaydetmişlerdi. Kupa töreninde Samim Göreç “en iyi antrenör”, Tuncer Kobaner ise “en centilmen oyuncu” ödüllerine layık görülmüşlerdi. Fenerbahçe ise tarihinde ikinci kez Avrupa Şampiyon Kulüpler Kupası’nda oynamaya hak kazanmıştı.

    Nihayetinde Fenerbahçe müzesinin kupalarla dolup taştığı bir başka sezon olmuştu 1964-65… Futbol, atletizm (erkek), kürek ve yelken takımlarının Türkiye, boks, kros ve atletizm (kız) takımlarının İstanbul şampiyonluklarının yanına bir büyük şampiyonluk daha eklenmişti..

    Tapfereritter / Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu

  • Minikler de Büyük Olur. Fenerbahçe’den Önder Okan Geçti.

    Minikler de Büyük Olur. Fenerbahçe’den Önder Okan Geçti.

    Vefatının 33. yıldönümünde “Tapfereritter” imzalı bir yazıyla, Fenerbahçe’nin Minik Önder’ini, Önder Okan’ı anıyoruz… Fenerbahçe’de minikler de büyük olur!

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Önder Okan

    Fenerbahçe basketbol takımında hem oyuncu hem de antrenör olarak ter döken kaç kişi var?

    Sacit Seldüz, Altan Dinçer, Mehmet Baturalp, Erol Demiroma, Hüseyin Kozluca ve Erdal Poyrazoğlu hem potaların altında hem de sahanın kenarında Sarı kanaryalara hizmet ettiler. Hem de camianın evlatları olarak çoğu zaman takımın en çok ihtiyaç duyduğu zorlu günlerde..

     Bu emektarlardan biri de 33 yıl önce bugün genç yaşta amansız hastalıktan kaybettiğimiz Önder Okan.. Nam-ı diğer “Minik Önder”.. Ancak bıraktığı izle bir o kadar da “Büyük” Önder..

    İTÜ’de parlayan 1941 doğumlu Önder Okan’ın yolu ilk kez basketbolcu olarak askerlik dönüşü 1967-68 sezonunda Fenerbahçe’yle kesişti. Türkiye Ligi’nin ikinci sezonunda Fenerbahçe güçlü kadrosuyla ilk 16 maçı kazanıp namağlup şampiyonluğa giderken, ilk beşinden Ferhan Baras, Erdal Poyrazoğlu ve İlker Esel askere gidince güç kaybetti ve İTÜ’nün bir puan gerisinde ikincilikte kaldı. Önder Okan ise birçok maçtaki skorer oyunuyla galibiyetlere katkıda bulunmuştu.

    Okan bir sezon aradan sonra 1969-70 sezonunda ikinci kez Fenerbahçe forması giyerken, ilk kez ağabeyi Oktay Okan’la da aynı forma altında buluşuyordu. O dönemde milli formayı da sırtına geçiren Okan, bu sezon da Fenerbahçe’nin İTÜ’nün gerisinde ikincilikte kalmasıyla şampiyonluk sevincini yaşayamadı.

    Antrenörlük Dönemi

    Faal basketbolculuğu bıraktıktan sonra antrenörlük kariyerine başlayan Okan, Başkan Ali Şen’in basketbol şubesini yeniden ayağa kaldırdığı dönemde 1983-84 sezonunun başında Fenerbahçe altyapısının başına geçti. Ali Şen yönetiminin 1983 Aralık’ında istifasının ardından, A takım Başantrenörü Aydan Siyavuş’un da Efes Pilsen’e transfer olmasıyla, Okan 11 Ocak 1984’te sarı-lacivertli geminin dümenine geçti.

    1983-84’te yarı finalde yine kılpayı şampiyonluktan dönen Fenerbahçe, 1984-85 sezonunda dar kadrosuna rağmen harikalar yarattı. Normal sezonu lider bitiren Fenerbahçe, tarihinde ilk kez Avrupa kupalarında tur atlayıp (iki tur birden), yine ilk kez Koraç Kupası’nda çeyrek final grubuna kalırken, Boraç Çaçak’ı safdışı bırakmış ve dünya çapında basketbol ekolü olan Yugoslavya’nın bir takımını eleyen ilk Türk takımı olmuştu. Dar kadronun dezavantajları ise Fenerbahçe’yi ve Okan’ı finallerde yakaladı. 2 Nisan’daki şampiyonluk maçında Sarı kanaryalar ezeli rakibinin üç yabancısına karşı tek yabancıyla (Calvin Roberts) mücadele verirken, oyun kurucu Aliço’nun da 40 derece ateşle sahaya çıkabilmesi nedeniyle altı sayılı yenilgiyle karşılaştı..

    Fenerbahçe’nin yolu sezon sonunda Önder Okan’la ayrılmış; Okan’ı ise Hilalspor’u çalıştırırken yıllardır günde neredeyse üç paket içtiği sigaranın olumsuz sonuçları yakalamıştı. Yoğun bakımdayken duyduğu son mutlu sözler ise takımı Hilalspor’un şampiyon olup 1. lige yükseldiğine dairdi..

    Minikler de Büyük Olur, Kocaman Hatıralar Bırakır

    Fenerbahçe’nin müzesinde bir de “Önder Okan Kupası” var. Eski oyuncuları ve antrenörlerini anmak için Fenerbahçe ile (bir önceki sezonun şampiyonu) Eczacıbaşı’nın sezon başında 24 Ağustos 1988’de karşı karşıya geldikleri maçta, Fenerbahçe rakibini 88-85 yenerek bu anlamlı kupayı kazandı.

    Evet, sarı-lacivertlilerin müzesinde Önder Okan adına bir kupa vardı.. Ancak, daha da önemlisi Fenerbahçe basketbol tarihinde “Minik Önder”in bıraktığı “büyük” hatıralar vardı..

    Tapfereritter