Etiket: İETT

  • Ahmet Özkan Arşivi

    Ahmet Özkan Arşivi

    Türkiye’de kişisel arşivine sahip çıkabilmiş, daha doğrusu bunu önemsemiş çok az sporcu var. Fenerbahçe voleybol tarihinin önemli oyuncularından Ahmet Özkan da bu “az sayıdaki” büyük kıymetlerden biri… Kendisinin teveccühü sayesinde çok değerli fotoğraf ve gazete kupürlerine eriştiğimiz Ahmet Özkan arşivi, 1963 yılında masa tenisi ile başlayan bir sporculuk kariyerinin voleybolda ne denli zaferlere kavuştuğunu anlatan, müthiş bir kronolojinin kapısını aralıyor bize.

    Fenerbahçe’nin namağlup İstanbul ve Türkiye Şampiyonu Genç Voleybol Takımı’nın değişmez oyuncusu, akabinde A takımın yıldızı, millî sporcu ve Türk spor camiasının kıymetli bir yöneticisi olan Ahmet Özkan’ın arşivi de kayıplardan nasibini almış. Fakat geri kalan fotoğrafların bir gün ortaya çıkacağı ümidiyle, şimdilik aşağıda göreceklerinizi sizinle paylaşmaktan ötürü gururluyuz…

    Ahmet ağabeye bu kıymetli koleksiyonun dijitalleştirilmesine fırsat verdiği ve özellikle bizimle paylaştığı için bir kez daha sonsuz teşekkür ediyoruz.

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu

    Güncelleme: Aradan tam bir sene geçti ve kıymetli büyüğümüz Ahmet Özkan, bize, Fenerbahçe ve Türk spor tarihine elli kadar daha fotoğraf armağan etti. Hızlıca dijitalleştirip sizlerle paylaşmak istedik. Zamanla altlarına tek tek detayları da yazacağız. Ayrıca Ahmet Özkan’ın sevgili eşi, Fenerbahçeli voleybolcumuz Handan Mutluol Özkan’ın da iki fotoğrafı var arşivde. Bu çok güzel iki resim de ayrı bir sürpriz oldu bize… Tekrar sonsuz teşekkürlerimizle…


    Ahmet Özkan Fotoğraf Albümü

    Handan Mutluol Özkan Arşivinden

    Fotoğraflar

    Fotoğraf-1: T.C. Başbakanlık Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü – Erkekler Masa Tenisi Türkiye Birincisi   Kartı (Ön Yüz)

    Fotoğraf-2: T.C. Başbakanlık Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü – Erkekler Masa Tenisi Türkiye Birincisi   Kartı (Arka Yüz)

    Fotoğraf-3: 1966 Türkiye Gençler “Namağlup” İstanbul ve Türkiye Şampiyonu kadrosundan. Deniz Esinduy, Ahmet Tarlan, İsmail Vuran, Ahmet Özkan.

    Fotoğraf-4: Fenerbahçe İstanbul şampiyonu ilk altısı: Şemsi Üstündağ, Deniz Esinduy, Ahmet Özkan, Özcan Sarıtürk, Yüksel ve Gün Erte

    Fotoğraf-5: 1964-1965 sezonu Fenerbahçe Genç Voleybol Takımı. Soldan Sağa Üst Sıra: Nejat Çankaya, Gürhan Tükel, Işık, Yönetici Maral Yaşar, ?, Taner Ertuğ, Ahmet Özkan. Alt Sıra: İsmail Vuran, İbrahim Vuran, Ahmet Tarlan, Çetin, ?, Deniz Esinduy

    Fotoğraf-6: 1964-1965 sezonu. Fenerbahçe Genç Voleybol Takımı’nın 3-1 kazandığı Galatasaray maçı öncesi. Soldan sağa: Deniz Esinduy, İbrahim Vuran, Mehmet Toydemir, İsmail Vuran, Ahmet Tarlan, Ahmet Özkan

    Fotoğraf-7: 1965-1966 sezonu Fenerbahçe takım kaptanı Deniz Esinduy, Türkiye Gençler Şampiyonluk Kupası’nı alırken.

    Fotoğraf-8: 1965-1966 sezonu Haydarpaşa Lisesi okul takımı. Fenerbahçeliler: 3 Numara Sermet Hotiç, 10 Numara Ahmet Özkan, 6 Numara Deniz Esinduy

    Fotoğraf-9: Deniz Esinduy 1966 yılında ilk kez Millî takımda.

    Fotoğraf-10: 1966 İzmir Gençler Balkan Şampiyonası Kadın ve Erkek Milli takımları kamp esnasında.

    Fotoğraf-11: 1966 yılı Avrupa Gençler Şampiyonası’nda mola esnasında. Ahmet Özkan, Şemsettin Üstündağ, Özcan Sarıtürk, Deniz Esinduy.

    Fotoğraf-12: 1965-1966 sezonu İstanbul Şampiyonu Fenerbahçe Genç Voleybol Takımı. Soldan sağa üst sıra: Işık, Sermet Hotiç, Antrenör Hilmi Tükel, Mehmet Toydemir, İsmail Vuran, Ahmet Özkan. Alt sıra: Deniz Esinduy, Ahmet Tarlan, Orhan, İbrahim Vuran.

    Fotoğraf-13: 1967-1968 sezonu Fenerbahçe voleybol A takımı ilk altısı. Yüksel Doğan, Özcan Sarıtürk, Mehmet Toydemir, İsmail Vuran, Deniz Esinduy, Ahmet Özkan.

    Fotoğraf-14: 1969-1970 sezonu. Bir müsabaka sonrasında Muhafızgücü takım kadrosu.

    Fotoğraf-15: 1968-1969 sezonu Fenerbahçe A takım kadrosu. Soldan sağa ayaktakiler: İbrahim Vuran, Çetin, Gün Erte, Özcan Sarıtürk, Yüksel Doğan. Oturanlar: Şemsettin Üstündağ, Ahmet Özkan, Deniz Esinduy, Ahmet Tarlan.

    Fotoğraf-16: 1971-1972 sezonu. İETT-Kolej müsabakasından bir enstantane.

    Fotoğraf-17: 1966-1967 Fenerbahçe A takımı ilk altısı. Ayaktakiler: Özcan Sarıtürk, İbrahim Vuran, Mehmet Toydemir. Oturanlar: Deniz Esinduy, İsmail Vuran, Ahmet Özkan.

    Fotoğraf-18: 1967-1968 sezonu Fenerbahçe A takım kadrosu. Ayaktakiler: Ahmet Özkan, Çetin, Özcan Sarıtürk, Hilmi Tüker, Mehmet Toydemir, Yüksel Doğan. Oturanlar: İbrahim Vuran, Teoman Hakkut, Deniz Esinduy, İsmail Vuran, Şemsettin Üstündağ.

    Fotoğraf-19: Avrupa Gençler Şampiyonası’nda Macaristan’a giden Genç Erkek Milli Takım kadrosu.

    Fotoğraf-20: Soldan sağa üst sıra: Hilmi Tüker, Şemsettin Üstündağ, Özcan Sarıtürk, Yüksel Doğan, İbrahim Vuran, İsmail Vuran, Ahmet Özkan, Nusret Vuran. Oturanlar: Çetin, Nejat Çankaya, Ahmet Tarlan, Gün Erte, Deniz Esinduy, Mehmet Toydemir.

    Fotoğraf-21: Milli Takım kampında.

    Fotoğraf-22: 1965-1966 sezonu İstanbul ve Türkiye Şampiyonu Fenerbahçe Genç Voleybol takımı. Soldan sağa ayaktakiler: Mehmet Toydemir, İbrahim Vuran, Taner, İdareci Nusret Vuran, Ahmet Tarlan, Deniz Esinduy, Ahmet Özkan. Oturanlar: İsmail Vuran, Işık, Antrenör Hilmi Tükel, Orhan, Nejat Çankaya

    Fotoğraf-23:

    Fotoğraf-24: Voleybol liginde Beşiktaş ile zorlu bir mücadele yapacak olan Fenerbahçe voleybol takımı bir maçta önce görülüyor.

    Fotoğraf-25:

    Fotoğraf-26: 1967 senesi Fenerbahçe voleybol takımı. İstanbul Şampiyonu olan kadrosu.

    Fotoğraf-27: Soldan sağa ayaktakiler: Mehmet Toydemir, Deniz Esinduy, İbrahim Vuran, Ahmet Özkan. Oturanlar: Ahmet Tarlan, Hilmi Tükel, İsmail Vuran.

    Fotoğraf-28:

    Fotoğraf-29: Soldan sağa ayaktakiler: Deniz Esinduy, Nejat Çankaya, Hilmi Tüker, Sermet Hotiç, Ahmet Özkan, Mehmet Toydemir. Oturanlar: Taner Ertuğ, Ahmet Tarlan, İsmail Vuran, İbrahim Vuran.

    Fotoğraf-30: Voleybolda bütün rakiplerini geride bırakarak lider olan Fenerbahçe takımı, müsabakasından önce. (Foto: Baha Tunç)

    Gazete Kupürleri

  • Tramvay

    Tramvay

    İslam Çupi, Antikacı Dükkanı başlıklı yazı serisinde İstanbul’un tramvay hikayesini ve efsanevi Fenerbahçe taraftarı Vatman Hasan’ı anlatmış. Keyifli okumalar…

    Fenerbahçe Tarihi Çalışma Organizasyonu


    Tramvay

    Şimdi Taksim Tünel arasına konan gerçek eskisi, Sirkeci ve Vatan caddesinden çıkıp Zeytinburnu ve Esenler’e kadar giden tren azmanı vagonları ile, İstanbul’a “tramvay dönemi”nin raylarını döşeniyor, tekrardan…

    İstanbul’u eski İstanbul olmaktan çıkarıp, burayı 15 milyonluk bir kocaman “köy çöplüğü” yaptıktan, tarihi kültürü ve görgüsünün üstünden ağır bir “taşra presi” geçirdikten sonra, dükalığın caddelerine tekrar ray döşemek, 50 yıl öncesinin ulaşım zerafetini geri getirebilir mi?

    Yürüme terbiyesi kalmamış, birey ve toplu olarak taşınmanın bilincinde olmayan 15 milyonluk bir iki ayak birikintisine, İstanbul’un minyatür keyfi tramvay yerine, kasa tarafı bir stad genişliğinde oluşmuş, konteynerler imal etmek, daha uygun bir teknolojik üretim biçimi olur.

    1939 tarihinde devlet tarafından İstanbul tramvay şirketinden alınıp İETT’ye devredilen dükalığın bu sevimli ray trafiği, bir sürü romana hikayeye ve tiyatro eserine baş konuluk ettikten sonra, 1960’larda çürüyen diş gibi bu kentin ağızından yavaş yavaş çekilmeye başlanmış, 1965 yılında ise “işlem tamam” denerek, hangarı kapalı bir karanlığın küfünde yok oluşa terk edilmiştir.

    Tramvayla eski İstanbul semtleri biribirine müthiş bir uyum güzelliği içinde olur, sokaklar arasında tur atan sütçü, yoğurtçu, hallaç, bozacı, sakatatçı esnafı nasıl günün vazgeçilmez insan manzaraları ise, bu ray üstünde dolaşan araçlar da, günün başlayıp bittiğini çan sesleri ile haber veren yürüyen birer saat idiler, bu beldede.

    Saat sabah 04.00 veya 05.00’lerde bu şehrin en erkencilerini bir yerden alıp işlerine götüren tramvaylar, sonraki saatlerde talebeyi okula, memuru dairesine bırakır, gündüzleri ise emekliyi kahveye, ev kadınını semt pazarına ulaştırmak gibi, “full time” bir işlevi sürdürürdü. O zaman tek veya iki katlı bahçeli ahşap evler önünden geçen tramvayla bir boy orantısı tutturur, hane halkı ile vagonun içindekiler, başlayan günü birlikte selamlayan bir İstanbul bütünlüğü olur, tramvay durağı ile ev kapıları bazen yolculuk İçin, aynı dakikada açılan bir saatin akrep ve yelkovanına dönüşürdü.

    Eski İstanbul semtleri ile tramvaylar, tüm boğaz iskelelerine uğrayan vapurlar gibi, muhabbetli ve sevda dolu helezonlar çizer, sabahtan gece sonlarına kadar araç ve insanlar, kesintisiz bir dükalık valsi yaparlardı.

    Gökdelensiz İstanbul, tuğlasını göğe yapıştırmamış İstanbul, tramvay alçaklığında adeta kendi fotoğrafını yürürken görür, çalan “çan” bir hicazın veya nihaventin nağmelerini usta bir “ud”tan alıp sokaklara döker, tramvay arşı elektrik tellerinin biribirleri ile teması sonunda etrafa saçan şerareler, bu şehrin karanlığını mor lacivert karışımı bir aydınlığa boğardı.

    Tüm İstanbul’u değişmeyen bir tempoda turlayan tramvay, bir memurun masabaşı durağanlığına gizli şevkler katar, ray nağmeleri ergenlik dışına çok düşmüş ev kızlarına ilk flört için start verir, yaşlı kadın ve erkekler geçen katarlar çok tanıdıksa “bu hınzırla aynı yaştayız” diyerek, bir ömür böbürlenmesi yaparlardı, aracın arkasından.

    “Topkapı Bahçekapı” seferini yapan yıllanmış vatman Ramiz usta, kış bütün karı ve soğuğu ile semtlerin çatısına çökünce, hangi durakta kaç çocuğun hangi evden çıkacaklarını bilir, dört beş çan çalarak molasını uzatır ve tüm talebeleri okullarına ulaştırmak için, bir babacanlık hamiliğine soyunurdu.

    Pire Mustafa benim çocukluğumda “Topkapı Bahçekapı” hattında ençok dayak yemiş ademi idi, semtin…

    Pire Mustafa tramvaya biner binmez, ya bir kıza ya bir genç hanıma ya da evli bir çiftin dişisine, önce omuzlarını oynatarak sonra da kaş göz raksı yaparak, acaip morslar vermeye başlardı.

    Hareketler önce yadırganıp tepki çekmez, fakat tekrarlar çoğalınca, kız genç hatun veya dişinin yanındaki erkek sinirlenir, pire Mustafa’ya pazu ve ellerinde ne kadar delikanlılık varsa girişirlerdi, pata küta.

    Oysa pire Mustafa, hem aşırı derece “tik”li, üstelik had ölçüde kekeme idi, garibim.

    Ne “tik”lerini kontrol altına alma frenine sahipti, ne de bu “tik”leri günümüzde pek moda olan cinsel taciz için kullanmadığını anlatabilecek bir İfade yetisine.

    Hep dayak yedi anlıyacağınız tramvaya binmekten vazgeçinceye kadar…

    Vatman Hasan, 55 yıldır görüp tanıdığım en büyük ve hasta Fenerbahçelilerden biri idi.

    Bir pazar günü Fenerbahçe’nin Şeref Stadı’nda şampiyonluk maçı var, Hasan’ın da aynı saatlerde “Tünel Harbiye” hattında vatmanlık mecburiyeti.

    Hasan Tünel’den bir karış yüzle yolcusunu alır, başlar Harbiye seferine. Hasan mı kullanıyor aracı, yoksa tramvay mı gidiyor kendi kendine belli değil…

    Hasan bu tempoda Galatasaray Lisesi’ni, İstiklal caddesini geçiyor, Taksim anıtını dönüp Harbiye’ye doğru baş çevirirken, tramvayı bağlayıp, Ayazpaşa’dan aşağı vın maça… O zaman İstanbul’da bu günküne benzeyen bir trafik keşmekeşi ve cehennemi yok.

    Ama bağlanan tramvay arkadan gelenlerin yığılması ile, Taksim meydanını bir depo ve müze haline dönüştürüyor.
    Durumdan harekat dairesi başkanı İlter bey haberdar oluyor sonuçta.

    Adamın ilk sözü “Tramvayı bağlayan Hasan mı?” şeklinde başlayıp şöyle tamamlanıyor.

    “Fenerbahçe şampiyon olmasın da görür hergele. Yarın kovacağım görürsünüz.”

    Fenerbahçe şampiyon oluyor o gün ve Hasan kovulmaktan kurtuluyor.

    Tramvay haberlerinin çanları gazetelerde tek sütun çift sütun olarak çaldıkça, uzun bir ray turu yaptık, birlikte sizlerle.

    Nüfusu itibarı ile “medeni sınırı” çok aşmış, yerleşme çılgınlığı İtibarı ile dünyanın en büyük tımarhanesi durumuna gelmiş İstanbul’a, alay eder şekilde ikide bir, “oyuncaklarını teker teker geri vereceğim” demeyin sakın.

    Onlarla eski İstanbullular, anılarda oynasın artık..

    İslam Çupi / Taha Toros Arşivi